23 Mayıs 2014 Cuma

İsra s. 1. Ayeti'nin Mesajı Üzerine Bir Düşünce Çalışması

Bu yazımızın konusu, başlıkta özellikle vurguladığımız gibi isra s. 1. ayeti üzerinden verilmek istenen mesaja yönelik olacaktır. Kur'an ayetlerinin belkide, yanlış anlaşılma açısından başı çeken ayetlerinden olan isra s. 1. ayeti mitolojik bir çehreye büründürülerek miraç hikayeleri ile bezenmiş ve üzeri kalın bir toz perdesi örtülmüş , bu tozu silmek durumunda olan bazılarıda bu tozun yerine başka tozlarla örterek ayetin mesajını  anlamak gibi bir düşünce içinde olmaktan çok, mescidi haram'ın yeri konusunda fikirler üreterek ayet üzerinde yorumlarda bulunmuşlardır. Yazıda bu tür düşünceleri kısaca ele alıp esas konumuz olan ayetin mesajı hakkındaki düşüncelerimizi ortaya koymaya çalışacağız. 

İsra s. 1. ayetine giriş yapmadan önce bu ayeti anlamaya yardımcı olacak "esra" kelimesi ve bu kelimenin geçtiği ayetleri ele alacağız, sonra bu ayetler ile isra s. 1. ayeti  üzerinde durmaya çalışacağız. Bu ayeti doğru anlamanın, "esra" kelimesi ile ifade edilen olayları anlamak ve o olaylar ile bağlantısını kurmaktan geçtiğini düşünmekteyiz.  

"Essüra" kelimesi, gece yola gitmek ,yolculuk etmek, veya yürümek, fiil olarak gece yola gitti , yolculuk etti veya yürüdü anlamında kullanılır. "esra" ve "sereye" şekillerinde kullanılır. Bu kelimenin geçtiği ayetleri okuyalım. 

[011.081] Dediler ki: «Ey Lût! Şüphe yok ki biz senin Rabbinin elçileriyiz. Onlar sana elbette kavuşamayacaklardır. Artık sen âilen ile gecenin bir kısmında yürü (fe esri)ve sizden hiçbir kimse geri kalmasın, zevcen ise müstesna. Şüphesiz ki onlara isabet edecek şey, ona da isabet edicidir. Muhakkak ki onların vaadedilen zamanları, sabah vaktidir, sabah vakti ise yakın değil midir?»
[015.065] Hemen gecenin bir kısmında ehlini yürüt (fe esri)ve sen arkalarından git ve içinizden hiç bir kimse ardına bakmasın, emrolunduğunuz yere geçin gidin.
[020.077]  And olsun ki Musa'ya: «Kullarımı geceleyin yürüt (fe esri), denizde onlara kuru bir yol aç, batmaktan ve düşmanların yetişmesinden korkma, endişe etme» diye vahyettik.
[026.052] Musa'ya: Kullarımı geceleyin yola çıkar(fe esri); çünkü takip edileceksiniz, diye vahyettik.
[044.023]  Öyleyse kullarımı geceleyin yürüt (fe esri), siz muhakkak takip olunacaksınız.

Bu ayetlerde Lut ve Musa as ın kavminin gece yürütülerek zalimlerin elinden kurtarılmaları anlatılmaktadır, bilindiği gibi Lut ve Musa as a iman edenler kurtulmuş ve diğerleri helak olmuştur. Yine bu ayetlerde Musa ve Lut as ın bulundukları beldeyi terkederek kurtuldukları bilgisinden hareketle Muhammed as ın aynı yolu izleyerek bulunduğu beldeyi terketmesi gerektiği hatırlatılmaktadır diyebiliriz. Burada , Musa ve Lut as ın düşmanları helak edilirken mekkenin neden helak edilmediği sorusu sorulacak olursa şunları diyebiliriz; helakın sünnetinde o beldenin helakı hak etmesi için bütün mü'minlerin orayı terketmeleri gerekmektedirki o belde helak edilsin, bilindiği üzere Muhammed as mekke'den hicret etmesine rağmen orada mü'minlerden kalanlar olmuş ve helak bu sebeble gerçekleşmemiştir.

Kur'ana baktığımız zaman, elçilerin kavimleri ile olan mücadelesi sonucu Allah cc nin sünneti olarak, elçi ve iman edenler kurtarılmakta ve geride kalanlar helak edilmektedir. Bu vaad ayetlerde'de haber verilmektedir. 

 [030.047]  And olsun ki! Senden önce, birçok peygamberleri ümmetlerine gönderdik, onlara belgeler getirdiler; dinlemeyip suç işleyenlerden öç aldık, zira inananlara yardım etmek bize hak olmuştu.
[002.214] Sizden önce gelenlerin durumu sizin başınıza gelmeden cennete gireceğinizi mi zannettiniz? Peygamber ve onunla beraber müminler: «Allah'ın yardımı ne zaman?» diyecek kadar darlığa ve zorluğa uğramışlar ve sarsılmışlardı; iyi bilin ki Allah'ın yardımı şüphesiz yakındır.
[010.102-3]  Kendilerinden önce geçenlerin başlarına gelen olaylardan başka bir şey mi bekliyorlar? «Bekleyin, ben de sizinle beraber beklemekteyim» de.Sonra Resullerimizi ve iyman edenleri kurtarırız, biz böyle uhdemizde bir hakk olarak mü'minleri kurtarırız
[040.051]  Şüphesiz peygamberlerimize ve iman edenlere, hem dünya hayatında, hem şahitlerin şahitlik edecekleri günde yardım ederiz.

Verdiğimiz örnek ayetleri kısaca özetleyecek olursak, Allah cc nin sünneti ve bir sözü olarak, elçilerini ve iman edenleri zalimlerin elinden kurtararak geride kalanları helak etmesi , Lut ve Musa as ın kıssasında geçen "esra" (gece yürüyüşü) kelimesinin geçtiği ayetlerde haber verilmiştir. Bu söz ve sünnet son elçi olan Muhammed as içinde geçerli olup , isra s. 1. ayetini böyle bir arka planı gözeterek okumak gerektiğini düşünmekteyiz. Şimdi isra s. 1. ve sonraki ayetlere geçebiliriz.

Subhânellezî esrâ bi abdihî leylen minel mescidil harâmi ilel mescidil aksallezî bâreknâ havlehu li nuriyehu min âyâtinâ, innehu huves semîul basîr(basîru).
[017.001] Uzaktır bütün noksanlıklardan O ki, kulunu bir gece Mescidi Haram'dan, çevresini mübarek kıldığımız Mescidi Aksa'ya götürdü; ona ayetlerimizden gösterelim diye. Gerçek şu ki, O'dur işiten gören!

İsra s. 1. ayetindeki bazı kelimelerin yine kur'an içinde diğer ayetlerde kullanılışını görerek ayetin mesajını anlamaya çalışalım. "Mescidilharam" bilindiği gibi ,mekke şehri içinde bulunmakta ve bu kelimenin geçtiği bütün ayetler o şehir içindeki kabe ve etrafı için kullanılmaktadır. Bazılarının ayet içinde geçen "abdihi" (kulunu) kelimesinden kastedilen kişinin Muhammed as olmadığı , 2. ayette anlatılan Musa as olduğu iddiaları 1. ayetin mesajını kur'an bütünlüğünde anlamaya çalışmamanın bir yansıması olup hiçbir ilmi dayanağı yoktur. 

Ayet içinde geçen ikinci mescid ismi "Mescidilaksa" (en uzak mescid) terkibi üzerinde  farklı yaklaşımları görmekteyiz. 1- kudus şehri 2- Mekke nin varoşlarında olan cirane vadisinde olan bir mescid 3- göklerde meleklerin secde ettikleri beyti mamur (bayındır hocanın yorumu) . Sondan başlayarak bu yorumlar üzerinde durup ayette bahsedilen yerin nerede olabileceği tesbitini yapmaya çalışalım.

3. görüş olan göklerde meleklerin secde ettikleri "beyti mamur" olduğu iddiası şahsen bayındır hocadan beklemediğimiz kadar isabetsiz bir görüş olduğunu önceden söyleyip sonrasında isabetsizliğin nasıl olduğunu söylemeye çalışalım. İsra kelimesi anlam olarak yerde olan bir yürüyüş anlamında olup Muhammed as ın gökte olan mescidilaksaya çıktığının haberi bu kelime ile değil, göğe yükselme kelimesinin karşılığı olan a-re-ce fiili ile ifade edilmesi gerekirdi. Beyti mamur olarak tabir edilen yer'in göklerde olduğu iddiası ayrı bir yanlış olup bu kelimenin geçtiği tur s. 4. ayeti ile ifade edilen yer kabe'dir. Sayın Bayındır hoca, mescidilaksa'yı hem göğe çıkararak ayrı bir yanlış , hemde Muhammed as a miraca çıkmak gibi bir duruma düşürerek ayrı bir yanlış içine düşmüştür. 

2. görüş olan Mekke 'de ki cirane vadisinde olan bir mecsid iddiası yine isra s. 1. ayet ile verilmek istendiğini düşündüğümüz mesaj ile alakası olmaması ve kur'an ayetlerinin rivayetler ile anlaşılması metoduna sıcak bakmadığımız için doğru olmadığını düşündüğümüz bir iddiadır.  

1. görüş olan kudus şehrinde olması konusu ile ilgili olarak getirilen karşı iddiaları ele alarak bu konuyu netleştirelim. Mescidilaksa'nın kudus'te olmadığı iddiasına mesned olarak , bugün bu ad ile anılan mescidin o gün itibarı ile bilinen böyle bir ismi olmadığı, bu ismin Ömer r.a zamanında verildiği gibi iddiaları görmekteyiz. Mescidilaksa terkibi ile ifade edilen yerden kasıt olarak tabelasında böyle bir isim yazdığı için değil , Allah cc nin o bölgeyi bereketli bir yer kıldığı için verilmiş bir isimdir, o gün orada bina olarak bir mescidin olmaması oranın "mescidilaksa" olarak tabir edilmemesini gerektirmez. 

Konuyu kabe üzerinden örneklendirerek anlaşılmasını kolaylaştıralım, "mescidilharam" tabiri mekkede bulunan kabe ve çevresi için kullanılan bir tabirdir , orayı kutsal kılan sadece üzerindeki bina değil o binanın tesis edildiği toprak ve çevresidir, eğer zaman içinde kabe yıkılıp sonradan gelen insanlar kabe diye bir yer olduğunu bilmeseler dahi o toprakların ismi yine "mescidilharam" olarak ifade edilecektir. İbrahim as ve oğlu bakara suresi 124 ve sonrası ayetlerinde beyt'in temellerini yükseltmeleri olarak anlatılan işlem önceden orada tesis edilmiş ancak sonradan kaybolmuş olan, al-i imran s. 96. ayetinde ifade edilen "insanlar için kurulmuş ilk ev" olan kabeyi yeniden inşa etmeleridir, mescidilaksa olarak tabir edilen yer'de o gün için yıkılmış ve mescid'den eser olmayan bir yer olsada, orada yani kudus şehrini'de içine alan bölgede bir mescidin olduğunu gösterir. 

İsra s. 7. ayetinde " İyilik ederseniz kendinize iyilik etmiş olursunuz. Kötülük ederseniz o da kendinizedir. İki vaadden ikincisinin vakti gelince, yüzünüzü üzüntüye sokmaları, kötülük yapmaları, önceden Mescid'e girdikleri gibi girmeleri, ele geçirdikleri yerleri harap etmeleri için onları tekrar göndereceğiz." "mescid" kelimesi ile ifade edilen yer ile 1. ayette bahsedilen mescid ile alakası kurulmaya çalışılsaydı "mescidilaksa" adıyla bahsedilen yerin nerede olduğu konusunda tartışılmaya bile gerek kalmazdı diye düşünüyoruz. 

Mescidilaksa'yı mekan olarak kudüs içinde bir yer olmaktan ziyade o bölgenin kudsiyetini ifade eden bir terkip olarak görmek daha doğru olacaktır. İsra hadisesini mucize olarak niteleyip bu olay üzerinden Muhammed as a methiyeler düzmekten çok, ayet ile verilmek istenen mesaj üzerinde durmak gerektiğini yeniden hatırlatarak olayın bedenen'mi veya rüyada'mı olduğunun tartışmasının çok eskilerden de yapılmış olduğunu hatırlatarak olayın rüya ile gerçekleşmiş olmasının daha isabetli bir görüş olduğunu düşündüğümüzü ifade edelim. 

"Mescidil aksa" deyimi ile kast edilen yer , bir toprak parçasının üzerine bina edilen yapı değil , o bölgenin mekkeye göre uzak olması nedeniyle verilmiş bir isimdir. Uzaklık tabiri göreceli bir tabir olup o bölgeye yakın olanlar için uzak olması düşünülemez. Bugün "orta doğu" veya " uzak doğu" veya " yakın doğu" gibi tabir edilen mekanlar avrupalıların gözü ile bakılan yerden olan mesafe için kullanılan bir tabir olup arap yarımdasında ikamet eden biri böyle bir tabir kullanmaz. Kur'anın bu şekil bir mesafe terkibi içinde kullandığı bu deyim mekkeye göre uzak bir bölgede Allah cc tarafından kutsal kılınan topraklar olduğunun bilinmesi içindir. 

İsra s. 1. ayetinde "barekna" kelimesinin geçtiği diğer ayetleride okuyarak mesajı anlama yolunda yürümeye devam edelim. 

 
[007.137]  Hor görülen yahudileri, bereketlendirdiğimiz(barekna ) yerin doğularına ve batılarına mirasçı kıldık. Rabbinin İsrailoğullarına verdiği güzel söz, sabırlarına karşılık yerine geldi. Firavun ve kavminin yaptığını ve yükselttiklerini yıktık.
 [021.071]  Onu ibrahimi)Lut ile beraber kurtarıp içinde alemlere bereketler (barekna) verdiğimiz yere çıkardık.
 [021.081]  Süleyman için de şiddetli rüzgârı ki o içine bereketler verdiğimiz (barekna)Arza emriyle cereyan ediyordu ve biz her şeyi biliriz
Araf s. 137 , enbiya s. 71 de , Allah cc nin kendisine vazife olarak gördüğü iman edenleri kurtarması ile ilgili ayetler olup Musa , İbrahim ve Lut as ı kurtarmasından bahsedilmektedir. 

Burada yeri gelmişken , kısaca kıble konusuna değinmek istiyoruz. Bilindiği gibi müslümanlar namazlarında kabe ye yönelirken medinede kudüs'e doğru yönelmiş ve bu yönelim daha sonra bakara suresi ayetleri ile mescidilharam'a çevrilmiştir. Muhammed as bu değişimi büyük ihtimal bu ayetin inişinden sonra yapmış olabilir. Çünkü devam eden 2-8. ayetler arası Musa as a verilen kitap ile Muhammed as a verilen kitap arasında ortaklık kurulup, ona iman ettiğini iddia edenlerle arada bir bağ kurulmaktadır , bu bağı israiloğulları kabul etmese bile iman ettiklerini iddia ettikleri tevrat ve Musa as ı gönderen  ile kur'an ve Muhammed as ı gönderen  kişi aynıdır. 

"El aksa" ve "el haram" terkibi ile ifade edilen mescid kelimesini cin s. 18. de "Mescidler şüphesiz Allah'ındır. O halde, Allah ile birlikte kimseye yalvarmayın" şeklinde buyurulmasından hareketle, Allah cc nin Muhammed as ın ikamet ettiği bir başka bir bölgede "barekna havlehu" (etrafını bereketlendirdiğimiz) olarak beyan ettiği bir mescide yönelmesi 1. ayetten sonraki devam eden ayetlere baktığımız zaman gelecekte hicret edeceği yerde karşılacağı insanlar ile müslümanlar arasında bir inanç bağı bulunduğunun bilmeleri ve beslendikleri kaynağın aynı olduğunu onlarında görmeleri için onlar için kutsal olan bölgeye yönelmiş olması ihtimal dahilindedir. Muhammed as Medine'yi "mescilaksa" olarak tercih edip oradaki yönelimini'de o bölgenin insanlarından olan yahudilerin kutsal olarak bildikleri şehir kudus'e yapması ihtimal dahilindedir şeklinde düşünmekteyiz. 

"Barekna" kelimesi ile ifade edilen kelimenin geçtiği ayetleri birleştirecek olursak şöyle bir sonuç çıkabilir; Allah cc Musa as ve kavmini firavun zulmunden kurtarıp "bereketli kıldığı topraklara" mirasçı kıldığı gibi , Muhammed as ve mü'minleri de ayetlerde verdiği söz gereği  üzerine aldığı , elçilerini ve iman edenleri kurtarma sözünü yerini getirmek için mekkeli lerin zulmunden kurtararak "bereketli kıldığı topraklara" mirasçı kılma sözünü hatırlatarak bir nevi moral destek sağlamıştır. Bu moral desteğin ne şekil gerçekleştiğinin önemi olmayıp bedenen veya rüya şekli ilemi olduğu tartışmasının zaman kaybı olduğunu düşünmekteyiz , illede bir tercih gerekirse bu olayın rüya ile olduğunu tercih ettiğimizi belirtelim ve bu tercihimizin nedeni ile ilgili ayetleri yazımızda belirteceğiz.

İsra s. 1. ayeti ile Allah cc kulu Muhammed as a , diğer elçileri için geçerli olan sünnetinin yani elçilerine ve iman edenleri kurtarmayı üzerine aldığı sözünün onun içinde geçerli olduğunu haber vererek yalnız olmadığını ona gösterir. İsra olayını sadece gecenin bir kısmında mekkeden kudus'e yolculuk yapmak şeklinde ve bu yolculuk üzerinden  mucizeler çıkarmak ayetin mesajını anlamamak anlamına gelir.  

İsra s. 1. ayeti, Allah cc nin kulu Muhammed as yardım sözünün gelecekte gerçekleşeceğine dair verdiği gaybi bir haberdir. Kıssalar üzerinden verilen mesajlara dikkat edecek olursak , Muhammed as öncesi elçiler kavimleri ile büyük bir mücadeleye girişmişler ve bu mücadelede kavimler helak edilerek elçiler ve mü'minler galip gelmişlerdir.  

İsra s. 1. ayeti ile , Muhammed as mekke'den hicret etmek için bir nevi izin almıştır. Yazıyı uzatmamak için 2-8. ayetler arasındaki ayetleri başka bir yazıda konu edeceğimizi hatırlatalım , çünkü bu ayetler 1. ayet ile bağlantısı olup gideceği yerde karşılaşacağı kavim ile ilgili bilgiler verilmektedir.

 " Ona ayetlerimizden gösterelim diye" cümlesi ile ilgili olarak şunları söyleyebiliriz; Allah cc Muhammed as ı mekkeden kudus'e götürüp orada bazı yerleri göstermiş olduğu şeklinde bir yorumun  ayetin mesajı üzerinde düşünmemenin bir yansıması olduğunu düşünmekteyiz.

İsra s. 1. ayeti Muhammed as ın tebliği için yeni bir dönemin başlangıcı olarak anlaşılabilir. Devam eden ayetlerin, bu dönemde karşılaşacağı topluluk olan israiloğulları hakkında bilgiler vermesi bu düşüncemizi kuvvetlenmektedir.
2. ayette"  Musa'ya Kitab'ı verdik ve İsrailoğullarına: «Benden başkasını vekil edinmeyin» diyerek bu Kitab'ı bir hidayet rehberi kıldık." ifadesi ile , Musa as a verilen kitap ile Muhammed as a verilen kitabın ortak yönü " hüden" kelimesi ile ifade edilmiştir.
3. ayette " Nûh ile beraber (gemiye) yüklediğimiz kimselerin zürriyeti! Şüphe yok ki o ziyâde şükredici bir kul idi." şeklinde buyurulması ise insanların Nuh as a iman etmiş olan Allah cc yi bir ilah olarak kabul eden muvahhidlerin soyundan türedikleri hatırlatılarak insanların atalarının kim oldukları hatırlatılmakta ve onlara, " Nuh as a iman eden atalarınız gibi sizde şimdiki elçi Muhammed kuluma iman edin" mesajı vardır. 

Meryem s. 58. ayetinden önceki ayetlerde , İbrahim , İshak , Yakub,Musa,Harun,İsmail,İdris, as ların isimleri bahsedildikten sonra 58. ayette "İşte bunlar Allah'ın kendilerine nimetler sunduğu peygamberler; Adem'in soyundan, Nuh ile beraber taşıdıklarımızdan; İbrahim ve İsmail'in neslinden ve doğru yola erdirdiğimizden, seçip beğendiklerimizdendirler. Rahman'ın ayetleri onlara okunduğu zaman ağlayarak secdeye kapanırlardı." buyurularak bu elçilere iman ettiğini iddia edenlerin bu elçilerin ayet içinde bahsedilen özelliği olan "Rahman'ın ayetleri onlara okunduğu zaman ağlayarak secdeye kapanırlardı." şeklindeki yollarına tabi olunması gerektiği hatırlatılmaktadır.

Musa as ın taha s. içinde anlatılan kıssasına baktığımız zaman, ailesi ile Medyen'den çıkıp, 12. ayette "kutsal vadi" olarak bildirilen tuva'ya vardığında Allah cc ona elçilik görevi vermiş ve orada asanın yılan olması ve elin beyazlaması şeklinde iki ayetini göstermiş bu gösterme sebebini 23. ayette "li nuriyeke min ayatinalkübra" (sana büyük ayetlerimizden gösterelim) şeklinde ifade etmiştir. Allah cc Musa as a böyle ayetlerini göstererek ilerki görevi için ona yardım edeceğini ve sadece ona güvenmesini ve kendisinin herşeye kadir bir ilah olduğunu gözüyle görmesini sağlayıp "sırtın yere gelmeyecek" mesajı vermiştir.Musa as kıssasını hatırlayacak olursak Allah cc ayetleri ile Musa as ve inananları galip kılmış , firavun ve ordusunu helak etmiştir.  

Allah cc nin "ayetlerinden göstermesi" ni göz ile kuduste bir şeyler göstermesi olarak değil , üzerine aldığı  elçi ve inananlara yardım etme sözünün nasıl gerçekleşeceğini göstermek şeklinde anlamanın daha doğru olduğunu düşünmekteyiz.

Musa as verilen bu mesaj aynen Muhammed as a da verilmiş ancak bir farkla , Muhammed as a Musa as a verildiği gibi mucize olarak tabir edilen şekli ile herhangi bir ayet verilmemiş olup , Allah cc nin yardımının gelmesi şartı özellikle medine'de inen ayetleri düşünecek olursak, zafer kazanmanın, şartlarını yerine getirmek suretiyle olacağı bedir,uhud,huneyn gibi savaşlar örneğinde gösterilmiştir. 

İsra s. 1. ayetinde anlatılan olayın gerçekleşme şeklinden çok o ayet ile verilmek istenen mesajın üzerinde durulması gerektiğini yazımızın başında vurgulamış ancak bu olayın gerçekleşme şeklinin rüya ile olduğunu tercih ettiğimizi belirtmiştik,bu tercihimizin delillerini ise şu ayetlere dayandırmaktayız. 

 
[017.060]  Sana: «Rabbin şüphesiz insanları kuşatmıştır» demiştik; sana gösterdiğimiz rüya ile ve Kuran'da lanetlenmiş ağaçla, sadece insanları denedik. Biz onları korkutuyoruz, fakat bu onlara büyük taşkınlık vermekten başka birşeye yaramıyor.
 [048.027]  And olsun ki Allah, Peygamberinin rüyasının gerçek olduğunu tasdik eder. Ey inananlar! Siz, Allah dilerse, güven içinde, başlarınızı tıraş etmiş veya saçlarınızı kısaltmış olarak, korkmadan Mescidi Haram'a gireceksiniz. Allah, sizin bilmediğinizi bilir. Size, bundan başka, yakın zamanda bir zafer verecektir.

Fetih s. 27. ayeti, isra s. 1. ayeti ile birlikte okunup düşünülmesi gereken bir ayet olduğu, isra s. 1. ayetinin mesajı ile ilgili sunduğumuz diğer ayetleride alt alta koyduğumuz zaman anlaşılacaktır. Fetih s. 27. ayetinde Allah cc , Mescidil haram dan, medine olarak anlamak mümkün olan mescidil aksaya götürdüğü kulu ve onunla birlikte olan müslümanları yeniden mescidil harama döndüreceği sözünü vermekte ve bu söz mekkenin fethi ile  gerçekleşmiştir.  

Sonuç olarak ; Allah cc isra s. 1. ayetinde kulu olarak vasıfladığı Muhammed as ı, içinde bulunduğu durum içinde bırakmayarak sünneti olarak tanımlayanan, elçilerini ve iman edenleri kurtarma sözüne uygun olarak bir mesaj vermekte olup bu mesajın gerçekleşeceği haberide fetih s. 27. ayetinde bildirilmektedir. Ayetin mesaj içerikli olması yönünden okunmayarak, mucize veya mitolojik olgularla bezenerek okunması mesajın anlaşılmasında en büyük engel olarak karşımızda durmaktadır. İsra s. 1. ayeti sadece bir yerden bir yere gidşin anlatılması değil bir beldede güçlük çeken mü'minlerin bu güçlüklere katlanması , yeri geldiği zaman o beldeyi terketmeleri ve orada yine Allah cc nin koyduğu zafer şartlarına uygun hareket ettikleri zaman geri dönüşlerinin muhteşem olacağının bir haberi olup bu yaşanmış bir olay olarak karşımızda durmaktadır.Bu konuya belkide farklı bir yaklaşım sayılabilecek şekilde yaklaştığımızın farkında olarak itirazların, ayetler eşliğinde yapılması şartı ile gözönüne alınacağını hatırlatmak istiyoruz.   

                                             EN DOĞRUSUNU ALLAH CC BİLİR.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder