Kur'an Çeviri Çalışmaları

24 Kasım 2024 Pazar

İSRA SURESİ ÇEVİRİSİ

 1- Her türlü eksiklikten uzaktır ki O, kulunu bir gece, ona bizim (gözle görülen) ayetlerimizden bir kısmını göstermemiz için bizim onun çevresini bereketlendirdiğimiz o yasak mescit (Mekke) den o en uzak mescit'e (Medine'ye) yürüttü. Şüphesiz ki O, o en iyi işiticinin o en iyi görücünün ta kendisidir.

2- Ve biz Musa'ya o kitabı verdik ve biz onu "Benim berimden bir dayanak bellemeyin" diye Yakub'un oğulları'na bir doğruya ileten yaptık.

3-Ey bizim Nuh'un beraberinde (gemiye) yüklediğimiz kimselerin soyu, şüphesiz ki o, çok şükreden bir kuldu.

4- Ve biz Yakub'un oğulları'na o kitaptaki: "Siz o yerde kesinlikle iki kere bozuculuk yapacak ve kesinlikle bir büyük yücelenme ile yüceleneceksiniz" hükmünü (nün gereğini daha önce) yerine getirmiştik.

5- Ve iki (yücelenme) den ilkinin (hükmünün gereğini yerine getirme) sözü geldiği zaman, biz sizin üzerinize bir çetin sıkıntı vermeye sahip bize ait kulları harekete geçirmiştik de o yurtların arasını yoklamışlardı. Ve bu, bir  (gereği) yapılmış söz idi.

6- Sonra biz sizi onların üzerine o tekrar daha geri döndürmüştük ve sizi mallar ve oğullar ile uzatmıştık. Ve sizi savaşçı sayısınca daha çok hale getirmiştik.

7- Eğer iyilik ederseniz, kendi benlikleriniz için iyilik etmişsinizdir. Ve eğer kötülük yaparsanız, artık o da kendinizedir. Artık o diğer (büyüklenme)nin (hükmünü yerine getirme) sözü geldiği zaman yüzlerinizi kötü duruma düşürmeleri için ve o mescide ilk defasındaki girdikleri gibi ona girmeleri ve ele geçirdikleri şeyleri darmadağın etmeleri için (yine üzerinize şiddetli kötülük sahibi kullarımızı harekete geçiririz).

8- Efendinizin size merhamet etmesi umulur. Ve eğer tekrar dönerseniz, biz de tekrar döneriz. Ve biz cehennemi o gerçeği örtücüler için kısıtlayıcı olarak yaptık.

9- Şüphesiz ki bu okunan (Kur'an) o en sağlama iletir ve o düzgün işleri işleyen o inanan kimselere de şüphesiz ki bir büyük iş karşılığının onlar için olduğunu müjdeler.

10- Ve şüphesiz ki o diğer (yaşama) inanmaz kimseler var ya, biz onlara bir acı azap hazırladık.

11- Ve o insan o hayra olan çağrısı gibi o şerri de çağırır. Ve o insan çok çabukçudur.

12- Biz o geceyi ve o gündüzü iki (gözle görülen) ayet yaptık da o gecenin (gözle görülen) ayetini ortadan kaldırdık ve biz Efendinizden bir lütuf peşine düşmeniz ve o senelerin sayısını ve o hesabı bilmeniz için o gündüzün ayetini bir açıkça görülebilen yaptık. Ve biz her bir şeyi ayrıntılı olarak açıkladık.

13- 14- Ve biz her bir insanın kuşunu (işlediklerinden doğan sonuçları boynunda taşımaya) onu mecbur tuttuk. Ve biz o kalkışın günü (işlediklerinden doğan sonuçları) onunla karşılaşacağı bir yayılmış kitap olarak ona çıkaracağız. (Ve ona): "Oku kitabını, bugün kendi benliğin bir hesap görücü olarak sana yeter" (diyeceğiz).

15- Kim doğruya iletilirse, ancak ve ancak kendi benliği için doğruya iletilir. Ve kim saparsa ancak ve ancak kendi benliğine karşı sapar. Ve bir ağır yük taşıyıcı diğerinin ağır yükünü taşımaz. Ve biz bir elçi harekete geçirinceye kadar, azap ediciler de olmadık.

16- Ve biz bir kasabayı yok etmeyi istediğimiz zaman, onun refahlılarına buyururuz da onlar onda itaatten çıkarlar, böylece o söylenen (azap sözü) oranın üzerine bir gerçek olur da biz onu yerle bir ederiz.

17- Ve biz Nuh'un arkasından o kuşaklardan kaçını yok ettik. Ve kullarının arkaya takılı suçlarını bir en iyi haber alıcı olarak, bir en iyi görücü olarak senin Efendin yeter.

18- Kim o çabuk olanı isterse, biz istediğimiz kimse için dileyeceğimiz şeyi onda, ona çabuklaştırır sonra ona cehennemi (yurt) yaparız. Yerilmiş kovulmuş olarak ona yaslanır.

19- Ve kim o diğer (yaşamı) ister ve onun için koşar, ona koşmasını da bir inanan olarak yaparsa, işte onların koşmaları şükre değer olur.

20- Biz her birine onlara da ve bunlara da senin Efendinin vergisinden el uzatırız. Ve senin Efendinin vergisi (tek tarafa) yığınlanmış değildir.

21- Sen bak, biz onların bir kısmını bir kısmının üzerine nasıl lütuflandırdık. Ve kesinlikle o diğer (yaşam) kademeler bakımından daha büyüktür ve lütuflandırma bakımından da daha büyüktür.

22- Allah'ın beraberinde diğer bir tanrı edinme, yoksa yerilmiş, yüzüstü bırakılmış olarak oturup kalırsın.

23- 24- Ve senin Efendin, sizin kendisinden başkasına kulluk etmemenize ve anne babaya bir iyilikle (davranmaya) hükmetti. Eğer ikisinden biri veya her ikisi senin yanında (yaşça) o büyüklüğe ulaşırsa, artık her ikisine de sakın "Öf" bile deme ve ikisini azarlama ve ikisine bir değerli söz söyle. Ve sen ikisine o şefkatten dolayı o alçalmanın kanadını indir ve: "Ey Efendim, beni küçük biriyken büyüttükleri gibi sen de ikisine merhamet et" de.

25- Efendiniz, benliklerinizdeki şeyleri en iyi bilendir. Eğer siz düzgünler olursanız, artık şüphesiz ki O, (suçlarından) o çok dönenler için bir çok bağışlayıcıdır.

26- Ve o en yakınlığın sahibine ve o durguna ve o yolun oğluna (yolda kalmışa) hakkını ver ve bir savurganlıkla saçıp savurma.

27- Şüphesiz ki o saçıp savuranlar o şeytanların kardeşleri olmuşlardır. Ve o şeytan ise Efendisine karşı çok nankördür.

28- Ve eğer Efendinden beklemekte olduğun bir şefkatin peşine düşerek onlardan kayıtsız kalırsan, artık onlara kolaylaşmış söz söyle.

29- Ve elini boynuna bağlanmış hale getirme ve onu büsbütün de genişletme, yoksa kınanmış, özlemiş olarak oturup kalırsın.

30- Şüphesiz ki senin Efendin o rızkı, kime dilerse geniş tutar ve bir ölçüye göre verir. Şüphesiz ki O, kullarını(n işlerini) bir en iyi haber alıcıdır, bir en iyi görücüdür.

31- Ve sakın geçim darlığının endişesiyle çocuklarınızı öldürmeyin. Onlara ve size biz rızık veriyoruz. Şüphesiz ki onların öldürülmesi bir büyük hatadır.

32- Ve sakın o zinaya yaklaşmayın. Şüphesiz ki o, bir hayasızlıktır ve bir kötü yoldur.

33- Ve sakın Allah'ın (öldürülmesini) yasakladığı o benliği o gerçek (neden) dışında öldürmeyin. Kim haksızlık yapılmış olarak öldürülürse, artık biz onun yönelenine (kısas veya diyette) bir yetki vermişizdir. Artık o da o öldürme (bu yetki) de savurganlık yapmasın. Çünkü o (bu kadarıyla) yardım olunmuştur.

34- Ve en çetinliğine ulaşıncaya kadar, o en iyisi dışında o yetimin malına sakın yaklaşmayın. Ve o antlaşmayı tastamam yerine getirin. Şüphesiz ki o antlaşma bir sorumluluktur.

35- Ve ölçtüğünüz zaman, o ölçeği tastamam yapın. (Tarttığınız zaman da) o dosdoğru terazi ile tartın. Bu, daha hayırlı ve geri dönüşümü bakımından daha iyidir.

36- Ve hakkında sana bir bilgi olmayan şeyin peşine düşme. Şüphesiz ki o işitme ve o görme ve o gönül hepsi, işte onlar ondan bir sorumludur.

37- Ve o yerde çalımlanarak yürüme. Çünkü sen yeri asla delemeyecek ve uzunlukça o dağlara asla ulaşamayacaksın. 

38- Bütün bunların kötü olanı, senin Efendinin yanında çirkin görülmüştür.

39- Bunlar, senin Efendinin o bilgelikten sana vahyettiği şeylerdendir. Allah'ın beraberinde diğer bir tanrı edinme, yoksa kınanmış, kovulmuş olarak cehennemde atılır kalırsın.

40- Yoksa Efendiniz o oğulları size seçti ve kendisi de o meleklerden dişileri mi sahiplendi? Şüphesiz ki siz kesinlikle bir büyük söz söylüyorsunuz.

41- Ve ant olsun ki biz bu okunan (Kur'an)da hatırlamaları için evire çevire açıkladık. Oysa (bunlar) onlara nefretten bir başkasını arttırmıyor.

42- 43- De ki: "Eğer söylemekte oldukları gibi O'nun beraberinde tanrılar olsaydı, o takdirde (tanrılar) o tahtın sahibine karşı kesinlikle yol peşine düşerlerdi. O, her türlü eksiklikten uzaktır ve söylemekte oldukları şeylerden bir büyük yücelikle yücedir."

44- O yedi gökler ve o yer ve onlarda olan kimseler, O'nu her türlü eksiklikten uzak tutmaktadır. Ve hiçbir şey yoktur ki, O'nu Onun övgüsü ile her türlü eksiklikten uzak tutmasın. Fakat siz onların her türlü eksiklikten uzak tutmalarını kavrayamazsınız. Şüphesiz ki O, bir yumuşak davranıcıdır, bir çok bağışlayıcıdır.

45- Ve biz okunan (Kur'an)ı okuduğun zaman, seninle ve o diğer (yaşama) inanmaz kimselerin arasına bir gizlenmiş engel koyarız.

46- Ve biz onu kavrarlar diye onların kalplerinin üzerine bir kamuflaj ve kulaklarına da bir ağırlık koyduk. Ve Efendini okunan (Kur'an)da O'nu tek olarak hatırladığın zaman, nefretli olarak arkalarına yönelirler.

47- Onlar seni dinlemekte oldukları zaman onu hangi nedenle dinlemekte olduklarını ve onlar gizli konuştukları zaman o haksızlık yapanların: "Siz bir sihirlenmiş adamdan başkasını izlemiyorsunuz" demekte olduğunu, biz en iyi bileniz.

48- Sen bak, sana karşı nasıl örnekler ortaya koydular da böylelikle saptılar. Artık onlar (doğru) bir yola güç yetiremezler.

49- Ve onlar: "Biz kemikler ve ufalanmış topraklar halinde olduğumuz zaman mı, gerçekten biz mi yeni bir takdir edilişle harekete geçirilmişler (olacağ)iz?" dediler.

50- 51- 52- De ki: "Taş veya demir halinde olun veya göğüslerinizde büyüyen şeylerden bir takdir ediliş halinde olun (yine de harekete geçirileceksiniz)." Buna karşılık: "Bizi kim tekrar döndürecek?" diyecekler. De ki: "Sizi ilk defasında açığa çıkaran kimse." Ve sana şaşkınca başlarını sallayacaklar ve: "O ne zaman?" diyecekler. De ki: "Bir yakın (zamanda) olması umulur. O gün sizi çağıracak da siz de O'nu Onun övgüsü ile cevaplandıracaksınız ve (kabirlerde) bir az dışında kalmadığınız kanaatine varacaksınız."

53- Ve kullarıma de ki: O en iyiyi söylesinler. Şüphesiz ki o şeytan onların arasını dürtükler. Şüphesiz ki o şeytan o insan için bir apaçık düşmandır.

54- Sizin Efendiniz sizi en iyi bilendir. Eğer dilerse size merhamet eder veya eğer dilerse sizi azaplandırır. Ve biz seni onlara bir dayanak olarak göndermedik.

55- Ve senin Efendin o göklerdeki ve o yerdeki kimseleri en iyi bilendir. Ve ant olsun ki biz o bir kısım habercileri bir kısımın üzerine lütuflandırdık ve Davud'a da (vahyimizi) yazılı metin (Zebur) olarak verdik.

56- De ki: "Siz O'nun berisinden iddia ettiğiniz kimseleri çağırın. Oysa onlar sizden o zararı kaldırma ve (o zararı başkasıyla) bir değiştirme gücüne sahip olamazlar."

57- İşte onların çağırmakta oldukları, Efendilerine hangisi en yakın olacak diye o yakınlık fırsatının peşine düşmekte olan ve O'nun şefkatini beklemekte olan ve O'nun azabından kaygılanmakta olan kimselerdir. Şüphesiz ki senin Efendinin azabı çekinilmiştir.

58- Ve hiçbir kasaba yoktur ki, o kalkışın gününden önce onu yok edici olmayalım veya ona bir çetin azapla azap edici olmayalım. Bu, o kitapta satırlanmıştır.

59- Ve bizi (gözle görünen) o ayetleri göndermekten, o ilklerin onları yalanlamış olmasından başka bir şey alıkoymadı. Ve biz Semud'a o dişi deveyi açıkça görülebilen olarak vermiştik de ona haksızlık yapmışlardı. Ve biz (gözle görünen) o ayetleri kaygılandırmaktan başka amaçla göndermiyoruz.

60- Ve bir zaman biz sana: "Şüphesiz ki senin Efendin o insanları kuşatmıştır" demiştik. Ve bizim sana gösterdiğimiz o rüyayı ve o okunan (Kur'an)daki o dışlanmış ağacı biz o insanlara bir denemeden başka amaçla yapmadık. Ve biz onları kaygılandırıyoruz, oysa bu onlara büyük bir taşkınlık halinden başkasını da artırmıyor.

61-Ve bir zaman biz o meleklere: "Adem'e boyun eğin" demiştik de İblis hariç hemen boyun eğmişlerdi. (İblis): "Ben bir çamur olarak takdir ettiğin kimseye boyun eğer miyim?" demişti.

62- (İblis devamla): "Bu benim üzerime çok değerli kıldığın kimseyi görüyor musun? Eğer beni o kalkışın gününe kadar ertelersen, onun soyunu bir azı dışında kesinlikle yularlayacağım" demişti.

63- 64- 65- (Allah): "Git, onlardan kim seni izlerse, artık şüphesiz ki cehennem bir bollaştırılmış karşılık olarak sizin karşılığınızdır. Ve onlardan güç yetirebildiğin kimseyi sesinle tedirgin et, atlılarını ve yayalarını onların üzerine görevlendir ve o mallarda ve o çocuklarda onlara ortak ol ve onlara söz ver. Ve o şeytan onlara bir aldatmadan başka söz vermez. Şüphesiz ki benim kullarım üzerinde senin bir yetkin yoktur. Ve bir dayanak olarak senin Efendin yeter" demişti.

66- Sizin Efendiniz sizin için O'nun lütfundan bir kısmın peşine düşmeniz için o gemileri o su kütlesinde sürüklemektedir. Şüphesiz ki O, size karşı bir çok merhamet edicidir.

67- Ve size o su kütlesinde o zarar dokunduğu zaman, sizin (O'nun aşağısından) çağırdığınız şeyler kaybolur, yalnızca O (kalır). Fakat sizi o karaya (çıkarıp) kurtardığında ise, (O'na) kayıtsız kalırsınız. Ve (kayıtsız kalan) o insan çok nankördür.

68- O karanın tarafında sizi dibe geçirmesinden veya üzerinize bir kızgın taş yağdıran fırtına göndermesinden güvende mi oldunuz? Sonra kendiniz için bir dayanak da bulamazsınız.

69- Yoksa sizi diğer bir kere daha ona tekrar döndürüp, üzerinize o rüzgârdan kırıp geçiren fırtına gönderip de nankörlüğünüz nedeniyle sizi batırmasından güvende mi oldunuz? Sonra kendiniz için bize karşı ona (size yapılanın arkasını aramaya) bir izleyen de bulamazsınız.

70- Ve ant olsun ki biz Adem 'in oğullarını çok değerli kıldık ve onları o karada ve o su kütlesinde yükledik ve onları o temizlerden rızık verdik ve onları bizim takdir ettiğimiz kimselerden birçoğunun üzerine bir lütufla lütuflandırdık.

71- O gün biz bütün insanları önderleri ile çağıracağız. Artık kimin kitabı sağ eline verilirse, işte onlar kitaplarını okuyacaklar ve çekirdek lifi kadar dahi haksızlık yapılmazlar.

72- Ve kim bunda kör ise, artık o diğer (yaşamda) da kördür ve yol bakımından da daha şaşkındır.

73- Ve neredeyse onlar, bizim sana vahyettiğimiz şeyden başkasını bize karşı yakıştırman için seni ayartacaklardı ve o takdirde de kesinlikle seni bir dost belleyeceklerdi.

74- Ve eğer biz seni sabitleştirmemiş olsaydık, ant olsun ki neredeyse sen onlara az bir şey olsa da yanaşacaktın.

 75- O takdirde de kesinlikle sana o yaşamın katlamalı (azabını) ve o ölümün katlamalı (azabını) tattırırdık, sonra kendin için bize karşı bir yardımcı da bulamazdın.

76- Ve neredeyse onlar, seni bu yer (Mekke) den çıkarmak için ondan seni tedirgin etmek istiyorlar. Ve o takdirde onlar da senin ardından (Mekke'de) bir az (bir süre) dışında kalamazlar.

77- Bizim senden önce göndermiş olduğumuz elçilerimizden olan kimselerin bir kısmına (toplumlarına) uygulanan bir yasadır. Ve sen bizim yasamız için (başka yasayla) bir değiştirme bulamazsın.

78- O güneşin batıya yönelmesinden o gecenin karanlığına kadar o kulluk görevini ayağa kaldır ve o şafağın okumasını da. Şüphesiz ki o şafağın okuması tanık olunmuştur.

79- Ve gecenin bir kısmında sana bir fazlalık olarak onunla (Kur'an ile) uyan. Senin Efendinin seni bir övülmüş mevkiye* (Mekke'ye tekrar geri) harekete geçirmesi umulur.

*Makam-ı Mahmud, tefsirlerde her ne kadar "Şefaat makamı" olarak anlaşılmış olsa da. Biz "Makam" kelimesinin Bakara s. 125. ve Al-i İmran s. 97. ayetinde İbrahim (a.s.) ve Mekke ile bağlantılı olarak kullanılmasından hareketle Makam-ı Mahmud ifadesini Mekke olarak anlamayı tercih ettik ve 80. ve 81. ayetlerin de hicret ile alâkasını dikkate alarak, 79. ayetin Muhammed (a.s.)ın bulunduğu şehirden başka bir şehre hicret etmesini ve sonra o şehre tekrar muzaffer olarak geri dönmesini ifade ettiğini düşünüyoruz. En doğrusunu Allah (c.c.) bilir.

80- Ve de ki: "Ey Efendim, beni (Medine'ye) doğru bir girdirişle girdir ve (Mekke'den) doğru bir çıkarışla çıkar ve kendi katından bana bir yardımcı yetki oluştur."

81- Ve de ki: "O gerçek geldi ve o geçersiz perişan oldu. Şüphesiz ki o geçersiz perişan olucudur.

82- Ve biz o okunan (Kur'an) dan öyle şeyler indiriyoruz ki o, o inananlar için bir iyileştirme ve bir şefkattir. Ve (o indirdiklerimiz) o haksızlık yapanlara bir ziyandan başkasını artırmaz.

83- Ve biz o insanı nimetlendirdiğimiz zaman, kayıtsız kalır ve yanıyla uzaklaşır. Ve ona o şer dokunduğu zaman ise, ümitsiz biri olur.

84- De ki: "Herkes kendi şekline (inandığı değerlere) göre işler. Ve sizin Efendiniz yolca daha doğru olan o kimseyi en iyi bilendir."

85- Ve sana o esintiden soruyorlar. De ki: "O esinti, benim Efendimin buyruğundandır. Ve size (bunun hakkında) o bilgiden bir az dışında verilmemiştir." 

86- Ve eğer biz dilersek, sana vahyettiğimiz şeyi kesinlikle gideririz, sonra kendine onun için bize karşı bir dayanak da bulamazdın. 

87- Senin Efendinden bir şefkat olması başka. Şüphesiz ki O'nun senin üzerindeki lütfu büyük olmuştur.

88- De ki: "Eğer o insan ve o cin bu okunan (Kur'an)ın bir örneğini getirmeleri üzerine toplanmış olsa, ve eğer onların bir kısmı bir kısmına sırt vererek olsa da, onun bir örneğini getiremezler."

89- Ve ant olsun ki biz o (inanmayan) insanlara bu okunan (Kur'an)da her bir örnekten evire çevire açıkladık. Buna rağmen o insanların tamamı ancak gerçeği örtmekte diretti.

90- 91- 92- 93- Ve onlar: "Bizim için o yerden bir kaynak fışkırtmana kadar, sana asla inanmayacağız veya senin hurmalıklardan ve üzümden bir bahçen olmalı da onların arasından o nehirleri fışkırttıkça fışkırtmalı veya iddia ettiğin gibi o göğü bizim üzerimize parça parça olarak düşürmeli veya Allah'ı ve o melekleri önümüze getirmelisin veya senin altından bir evin olmalı veya o göğe yükselmelisin. Ve senin (o göğe) yükselmene de sen bizim üzerimize onu okuyacağımız bir kitap indirene kadar, asla inanmayacağız" dediler. De ki: "Efendimi her türlü eksiklikten uzak tutarım. Ben bir beşer elçiden başkası değil miyim?"

94- Ve o (inanmayan) insanları, onlara o doğru yol geldiği zaman inanmalarına, onların: "Allah bir beşer elçiyi mi harekete geçirdidemelerinden başkası alıkoymadı.

95- De ki: "Eğer o yerde rahat rahat yürüyenler melekler olsaydı, kesinlikle biz onların üzerine o gökten bir melek elçi indirirdik."

96- De ki: "Allah, benimle sizin aranızda bir tanık olarak yeter. Şüphesiz ki O, kullarını (n işlerini) bir en iyi haber alıcıdır bir en iyi görücüdür."

97- Ve Allah kimi doğruya iletirse, artık o, o doğruya iletilendir. Ve kimi saptırırsa, artık sen onlar için O'nun berisinden yönelenler asla bulamayacaksın. Ve biz onları o kalkışın günü yüzleri üzerine körler ve dilsizler ve sağırlar olarak sürüp toplayacağız. Onların sığınağı cehennemdir. Her ne zaman ateş yavaşlarsa, biz onlara alev olarak artırırız.

98- Bu, onların karşılığıdır. Çünkü onlar, bizim ayetlerimizi örtmüşler ve: "Biz kemikler ve ufalanmış topraklar olduğumuz zaman mı, gerçekten biz mi yeni takdir edilişle harekete geçirilmişler (olacağ)iz?" demişlerdi.

99- Onlar görmediler mi şüphesiz ki Allah o kimsedir ki o gökleri ve o yeri takdir etti ve onların bir örneğini takdir etmeye de bir en doğru ölçü koydu ve onlar için onda hiçbir belirsizlik olmayan bir süre belirledi? Buna rağmen o haksızlık yapanlar sadece gerçeği örtmekte diretti.

100- De ki: "Eğer sizler benim Efendimin şefkat depolarına sahip olsaydınız, o takdirde o harcamanın endişesiyle onu kesinlikle sımsıkı tutardınız. Ve o insan bir cimridir.

101- Ve ant olsun ki biz Musa'ya apaçık dokuz (gözle görünen) ayet verdik. Haydi Yakub'un oğulları'na sor, hani (Musa) onlara gelmişti de Firavun ona: "Şüphesiz ki ben seni kesinlikle sihirlenmiş biri olduğun kanaatine varıyorum Ey Musa" demişti.

102- (Musa'da ona): "Ant olsun ki bunları doğruyu görmeler olarak o göklerin ve o yerin Efendisinden başkasının indirmediğini sen de bilmişsindir. Ve şüphesiz ki ben seni kesinlikle yok olmuş biri olduğun kanaatine varıyorum ey Firavun" demişti.

103- Bunun üzerine (Firavun) onları o yerde tedirgin etmek istemişti de biz onu ve onun beraberinde olanları toplu olarak batırmıştık.

104- Ve onun (batırılmasının) arkasından biz Yakub'un oğulları'na: "O yerde durulun. Artık o diğerin sözü geldiği zaman, biz sizi birbirine geçmiş olarak (hesap için) getireceğiz" demiştik.

105- Ve biz onu o gerçekle indirdik ve o da o gerçekle indi. Ve biz seni bir müjdeci ve bir uyarıcı olmaktan başka (bir görevle de) göndermedik.

106- Ve biz bir okunan olarak onu o insanlara, durup bekleyerek (zaman içinde) okuman için onu ayırdık. Ve biz onu peyderpey olarak indirdik.

107- 108- De ki: "Ona inanın veya inanmayın. Şüphesiz ki onun öncesinden o bilgi verilmiş olan kimselere okunmakta olduğu zaman, boyun eğen olarak çeneleri üzerine yere kapanırlar. Ve onlar 'Efendimizi her türlü eksiklikten uzak tutarız. Şüphesiz ki Efendimizin sözü kesinlikle yapılmıştır' derler."

109- Ve ağlayarak çeneleri üzerine kapanırlar ve (o okunan) onların saygısını artırır.

110- De ki: "Siz Allah diye çağırın veya Rahman (çok şefkatli) diye çağırın. Hangisiyle çağırırsanız, o en iyi isimler O'nundur." Ve sen kulluk görevini (insanlara çağrını sesini) yükselterek de ve onu yavaş sesle de yapma ve bunun arasında bir yol peşine düş.

111- Ve de ki: "O övgü o Allah'adır, O ki bir çocuk sahiplenmemiştir ve O'nun hükümranlıkta ortağı da  olmamıştır ve O'nun o alçalmışlıktan dolayı bir yöneleni de olmamıştır." Ve O'nu büyükledikçe büyükle.


13 Kasım 2024 Çarşamba

NAHL SURESİ ÇEVİRİSİ

 1- Allah'ın (elçilerini yalanlayanlar hakkındaki azap) buyruğu (önceki topluluklara) gelmiştir. Artık sakın onun çabuklaşmasını istemeyin. O, her türlü eksiklikten uzaktır ve onların ortaklaştırmakta oldukları şeylerden yücedir.

2- Kullarından kime dilerse: "Gerçek şu ki, benden başka hiçbir tanrı yok, artık benden korunun" (diyerek insanları) uyarın diye kendi buyruğundan o esinti ile o melekleri indirir.

3- O, o gökleri ve o yeri o gerçekle takdir etti. Onların ortaklaştırmakta oldukları şeylerden yücedir.

4- O, o insanı bir döllenmiş hücreden takdir etti. Böyle iken birden o, bir apaçık çekişmecidir.

5- Ve o hayvanlar, onları da takdir etti. Onlarda sizin için bir ısınma ve faydalar vardır ve siz onların bir kısmından da yiyorsunuz.

6- Ve sizin için onlarda (akşam) serinlemekte olduğunuz vakit (ağıla koyarken) ve (sabah ağıldan) salıvermekte olduğunuz vakit bir güzellik vardır.

7- Ve ağırlıklarınızı o benliklerin çatlaması dışında ona ulaşıcı olmadığınız bir yöreye yüklenir. Şüphesiz ki sizin Efendiniz kesinlikle bir çok acıyıcıdır, bir çok merhamet edicidir.

8- Ve o atları ve o katırları ve o eşekleri sizin onlara binmeniz için ve süs olarak (takdir etti). Ve sizin bilemeyeceğiniz şeyleri de takdir etmektedir.

9- Ve o yolun ılımlı olanı Allah'a aittir ve ondan bazısı da eğridir. Ve eğer dileseydi, sizi kesinlikle toplu olarak doğruya iletirdi.

10- O ki, sizin için o gökten bir su indirdi. Onun bir kısmından içecek vardır ve onun bir kısmından onda sürülerinizi otlattığınız yeşillik (yetişir).

11- Onunla sizin için o ekinleri ve o zeytinleri ve o hurmalıkları ve o üzümleri ve bütün o ürünlerden bitirir. Şüphesiz ki bunda, düşünmekte olan bir topluluğa kesinlikle (gözle görülen) bir ayet vardır.

12- Ve o geceyi ve o gündüzü size boyun eğdirdi. Ve o güneş ve o ay ve o yıldızlar O'nun buyruğuna boyun eğdirilmişlerdir. Şüphesiz ki bunda, bağlantı kurmakta olan bir topluluğa kesinlikle (gözle görülen) ayetler vardır.

13- Ve o yerde renkleri değişik olarak yaydığı şeyleri de size (boyun eğdirdi). Şüphesiz ki bunda, hatırlamakta olan bir topluluğa kesinlikle (gözle görülen) bir ayet vardır.

14- Ve O ki, ondan bir taze et yemeniz ve ondan onu takınacağınız bir takı çıkarmanız için, o su kütlesini de (size) boyun eğdirdi. Ve sen O'nun lütfundan bir kısmın peşine düşmeniz ve şükretmeniz için o gemileri, onda (suyu) yaranlar olarak (gittiklerini) görürsün.

15- Ve o yerde sizi sarsar diye sabitlikler ve (gideceğiniz yolda) doğruya iletilmeniz için de nehirler ve yollar bıraktı. 

16- Ve (daha nice) göstergeler. Ve o yıldızla onlar (gidecekleri yolda) doğruya iletilirler.

17- Öyleyse takdir etmekte olan kimse, takdir edemez kimse gibi midir? Siz hiç hatırlamaz mısınız?

18- Ve eğer Allah'ın nimetini adetlemeye kalksanız, onu sayılandıramazsınız. Şüphesiz ki Allah, kesinlikle bir çok bağışlayıcıdır, bir çok merhamet edicidir.

19- Ve Allah, sizin saklamakta olduğunuz şeyleri ve açığa vurmakta olduğunuz şeyleri bilir.

20- Ve onların Allah'ın berisinden çağırmakta oldukları kimseler hiçbir şey takdir edemezler, oysa kendileri takdir edilmektedirler.

21- Ölülerdir, yaşayanlar değildir. Ve onlar ne zaman harekete geçirileceklerini bile fark edemiyorlar.

22- Sizin tanrınız bir tek tanrıdır. O diğer (yaşama) inanmaz kimselerin kalpleri ise bunu yadırgayıcıdır ve onlar büyüklük taslayanlardır.

23- Allah'ın onların saklamakta oldukları şeyleri ve açığa vurmakta oldukları şeyleri bilmekte olduğunda kuşku yoktur. Şüphesiz ki O, o büyüklük taslayanları sevmez.

24- Ve onlara: "Efendiniz neyi indirdi?" denildiği zaman (onlar): "O ilklerin söylencelerini" derler.

25- Bunun sonucunda o kalkışın günü kendi ağır yüklerini eksiksiz olarak ve bir bilgi olmaksızın saptırdıkları kimselerin ağır yüklerinden bir kısmını yüklenirler.  Dikkat edin, onlar ne kötü şeyler yükleniyorlar.

26- Onlardan önceki kimseler de kesinlikle tuzak kurmuştu da Allah onların yapılarına o temellerinden gelmiş, böylece o tavan onların üstüne tepelerine çökmüş ve o azap onlara fark edemeyecekleri yerden gelmişti.

27- Sonra o kalkışın günü onları rezil eder ve şöyle der: "Onlar uğrunda (inananlarla) bir ayrışma içinde olduğunuz kimseler olan ortaklarım nerede?" Kendilerine o bilgi verilmiş olan kimseler: "Şüphesiz ki bugün o rezillik ve o kötülük, o gerçeği örtücülerin üzerinedir" dedi.

28- O kimseler ki, o meleklerin, kendi benliklerine haksızlık yapanlar oldukları halde ömürlerini tamamlamakta olduklarıdır: "Biz hiçbir kötülük işleyen değildik" (diyerek onları) o teslimiyetle karşıladılar. Hayır şüphesiz ki Allah, sizin işlemekte olduğunuz şeyleri bir en iyi bilicidir.

29- Artık onda sürekli kalıcılar olarak cehennem kapılarına girin. Kesinlikle ne sıkıntılıdır o büyüklenenlerin barınağı.

30- Ve o korunmuş olan kimselere:"Efendiniz neyi indirdi?" denildi. (Onlar): "Bir hayır (indirdi)" dediler. İyilik etmiş olan kimseler için bu şimdiki (yaşamda) bir güzellik vardır. Ve o diğerin yurdu ise kesinlikle daha hayırlıdır. Ve o korunanların yurdu kesinlikle ne iyidir.

31- Adn bahçeleri, ona gireceklerdir. Onların altından o nehirler akar. Onda dileyecekleri şeyler, onlar içindir. Allah, o korunanlara böyle karşılık verir.

32- O kimseler ki, o meleklerin onların ömürlerini temizler olarak tamamlamakta olduklarıdır: "Selam sizin üzerinize olsun, sizin işlemekte olduklarınız nedeniyle o bahçeye girin" derler.

33- Onlar, kendilerine o meleklerin gelmesinden veya senin Efendinin buyruğunun gelmesinden başka bir şeye mi bakıyorlar? Onlardan önceki kimseler de böyle yapmıştı. Ve Allah onlara haksızlık yapmadı, fakat onlar kendi benliklerine haksızlık yapıyorlardı.

34- Böylece işledikleri şeylerin kötülüğü, onlara eriştirildi ve kendisiyle alay etmekte oldukları şey onları sarıverdi.

35- Ve ortaklaştırmış olan kimseler: "Eğer Allah dilemiş olsaydı, biz ve bizim atalarımız, O'nun berisinden hiçbir şeye kulluk etmez ve O'nun aşağısından (birinin buyruğu ile) hiçbir şeyi  yasaklamazdık" dedi. Onlardan önceki kimseler de böyle yapmıştı. Artık o elçilerin üzerinde o apaçık ulaştırmadan başkası var mıdır?

36- Ve ant olsun biz her bir toplumun içinde: "Siz Allah'a kulluk edin ve o taşkınlık yapandan uzaklaşın" (diyerek uyarsın) diye bir elçi harekete geçirdik. Böylece içlerinden kimini Allah doğruya iletti ve içlerinden kimine de o sapkınlık gerçek oldu. Artık o yerde gezin de, o yalanlayanların sonu nasıl olmuş bir bakın.

37- Onların doğruya iletimine ne kadar istekli olsan da, artık şüphesiz ki Allah, saptırdığı kimseyi doğruya iletmez. Ve onların hiçbir yardımcıları da yoktur.

38- Ve onlar: "Allah ölen kimseyi (yeniden) harekete geçirmez" (diyerek) güçlü yeminleriyle Allah'a yemin ettiler. Hayır, O'nun üzerine gerçek bir söz olarak (bunu yapacaktır). Fakat (bunu söyleyen) o insanların tamamı bunu bilmezler.

39- Hakkında aykırılığa düşmekte oldukları şeyi onlara açıklaması için ve gerçeği örtmüş olan kimselerin kendilerinin kesinlikle yalancılar olduklarını bilmesi için (bunu yapacaktır).

40- Bir şey için onu(n olmasını) istediğimiz zaman ona bizim sözümüz ancak ve ancak "Ol" dememizdir, o da hemen oluverir.

41- Ve o kimseler ki, haksızlığa uğratılmalarından sonra Allah'ın uğrunda göç ettiler. Biz, onları kesinlikle bu şimdikinde bir iyilikle yerleştireceğiz. Ve o diğer (yaşamın) iş karşılığı ise daha büyüktür. Eğer biliyor olsalardı.

42- O kimseler ki, direnip gayret etmiş olanlar ve Efendilerine dayanmakta olanlardır.

43- Ve biz senden önce de kendisine vahyediyor olduğumuz adamlardan başkasını da göndermedik. Eğer siz bilmezler iseniz, artık o Hatırlatma'nın (Tevrat'ın) halkına sorun.

44- O apaçık deliller ve o yazılı metinlerle. Ve biz sana da o insanlara kendilerine indirilmiş olan şeyi açıklaman ve onların da düşünmeleri için, bu hatırlamayı indirdik.

45- O kötülüklerin tuzaklarını kuran kimseler, Allah'ın onları o yerin dibine geçirmesinden veya o azabın onlara fark edemeyecekleri yerden gelmesinden güvende mi gördü?

46- Veya (normal yaşamları) içinde çevrilip dururlarken onları tutuvermesinden (güvende mi gördü?) Ve onlar (Allah'ı) başarısız bırakıcılar olamazlar.

47- Veya bir kaygılandırma üzerine onları tutuvermesinden (güvende mi gördü?) Oysa şüphesiz ki sizin Efendiniz, kesinlikle bir çok acıyıcıdır, bir çok merhamet edicidir.

48- Onlar, görmediler mi Allah'ın takdir ettiği herhangi bir şeyin gölgeleri Allah'a boyun bükenler olarak o sağdan ve o sollardan dönmektedir?

49- Ve canlıdan o göklerde olan şeyler ve o yerde olan şeyler ve o melekler, büyüklük taslamazlar olarak Allah'a boyun eğer. 

50- Onların üstündeki Efendilerinden kaygılanırlar ve buyuruldukları şeyi yaparlar.

51- Ve Allah: "Sakın iki tanrı bellemeyin. O, ancak ve ancak bir tek tanrıdır. Artık yalnızca benden ürkün" dedi.

52- Ve o göklerde ve o yerde olan şeyler O'nundur. Ve o yaşam sistemi de sürekli olarak O'nundur. Artık siz Allah'tan başkasına karşı mı korunuyorsunuz?

53- Ve nimetten sizde olan şeyler, Allah'tandır. Sonra size o zarar dokunduğu zaman, artık O'na feryat ederek yalvarırsınız.

54- Sonra sizden o zararı kaldırdığı zaman, içinizden bir bölük hemen Efendilerini ortaklaştırırlar. 

55- Bunun sonucunda bizim onlara verdiğimiz şeylere (biraz daha) nankörlük ederler. Öyleyse siz (şimdilik) yararlanın, ileride bileceksiniz.

56- Ve bizim kendilerine rızık olarak verdiğimiz şeylerden, bilmez (görmez, işitmez) şeylere hisse ayırıyorlar. Allah'a yemin olsun ki yakıştırmakta olduğunuz şeylerden kesinlikle sorulacaksınız.

57- Ve Allah'a o kızları ayırıyorlar, O, her türlü eksiklikten uzaktır. Ve kendilerine de iştahlanmakta oldukları şeyleri (erkek çocukları ayırıyorlar).

58- Ve onlardan biri o dişi ile müjdelendiğinde (öfkesinden) yutkunarak yüzü simsiyah haldedir.

59- Kendisiyle müjdelendiği şeyin kötülüğünden dolayı o topluluktan gizlenir. Onu bir alçaklık üzere tutacak mı yoksa onu o toprağa gömecek mi? Dikkat edin, onlar ne kötü şeye karar veriyorlar. 

60- O diğer (yaşama) inanmaz kimseler için o kötünün örneği vardır. Ve Allah için ise o en yüceliğin örneği vardır. Ve O, çok güçlüdür, en bilgedir.

61- Ve eğer Allah o insanları haksızlıkları nedeniyle (hemen) tutsaydı, onun üzerinde (o insanlardan) hiçbir canlı bırakmazdı. Fakat onları bir isimlenmiş süreye kadar ertelemektedir. Artık onların süresi geldiği zaman, bir an erteleyemezler ve öne çekemezler.

62- Ve hem çirkin görmekte oldukları şeyleri Allah'a ayırıyorlar ve kendi dilleri de o en iyinin kendilerinin olacağına dair o yalan niteleme yapıyor. O ateşin onlar için olduğunda kuşku yoktur. Ve şüphesiz ki onlar ölçüyü kaçırmışlardır.

63- Allah'a yemin olsun ki biz senden önceki toplumlara da muhakkak (elçiler) göndermiştik de o şeytan onlara işlerini süslemişti. (Önceki ortak koşanların yöneleni olduğu gibi) artık o, bugün onların da (Mekke'li ortak koşanların) yönelenidir. Ve bir büyük azap onlar içindir. 

64- Ve biz sana o kitabı hakkında aykırılığa düştükleri şeyleri onlara açıklaman ve inanmakta olan bir topluluğa bir doğruya ileten ve bir şefkat olması dışında (bir amaçla) indirmedik.

65- Ve Allah o gökten bir su indirdi de onunla o yeri onun ölümünden sonra yaşattı. Şüphesiz ki bunda, işitmekte olan bir topluluğa kesinlikle (gözle görülen) bir ayet vardır.

66- Ve şüphesiz ki sizin için o hayvanlarda kesinlikle bir ders vardır. Biz sizi onların karınlarındaki şeyden atık ile kan arasından o içenler için kolay yutulabilir olan bir katışıksız süt ile suvarıyoruz.

67- Ve o hurmalıkların ve üzümlerin meyvelerinden de (sizi suvarıyoruz). Ondan (su çıkararak) sarhoş eden ve bir iyi rızka sahip oluyorsunuz. Şüphesiz ki bunda, bağlantı kurmakta olan bir topluluğa kesinlikle (gözle görülen) bir ayet vardır.

68- 69- Ve senin Efendin o bal arısına: "O dağlardan ve o ağaçlardan ve (yaptıkları) çardaklardan evler belle. Sonra o bütün ürünlerden ye, böylece senin Efendinin yollarına (o vahyim üzere) alçalmış olarak (vahyine boyun eğerek) sokul" diye vahyetti. Onların karınlarından onda o insanlar için bir iyileştirme olan renkleri değişik bir içecek çıkar. Şüphesiz ki bunda, düşünmekte olan bir topluluğa kesinlikle (gözle görülen) bir ayet vardır.

70- Ve Allah sizi takdir etmiştir, sonra sizin ömrünüzü tamamlar. Ve içinizden kimi bilgiden sonra hiçbir şey bilmez olması için o ömrün en aşalığına geri döndürülür. Şüphesiz ki Allah, bir en iyi bilicidir, bir en doğru ölçü koyucudur.

71- Ve Allah o rızıkta bir kısmınızı bir kısım üzerine lütuflandırmıştır. Lütuflandırılmış olan kimseler rızıklarını sağ elleriyle sahip olduklarına geri döndürücü değillerdir ki, böylece onlar onda denk olsunlar. Şimdi ısrarla Allah'ın nimetini mi reddediyorlar?

72- Ve Allah size kendi benliklerinizden eşler oluşturdu ve sizin için eşlerinizden oğullar ve torunlar oluşturdu ve sizi o temizlerden rızık verdi. Şimdi onlar geçersize inanıyor ve Allah'ın nimetini mi örtüyorlar?

73- Ve Allah'ın berisinden kendileri için o göklerden ve o yerden hiçbir şeyle bir rızka hükümran olamaz ve güç yetiremez şeylere kulluk ediyorlar.

74- Artık sakın Allah'a o örnekleri ortaya koymayın. Şüphesiz ki Allah bilir ve siz bilmezsiniz.

75- Allah, hiçbir şeye gücü yetmez bir mülk edinilmiş kulu ve kendisine bizden bir iyi rızıkla rızık vermişiz de o da ondan saklı ve açık olarak harcayan bir kimseyi bir örnek olarak ortaya koydu. Onlar denk midirler? O övgü Allah'adır. Hayır, onların tamamı bilmezler.

76- Ve Allah iki adamı daha bir örnek olarak ortaya koydu: O ikiden biri dilsizdir hiçbir şeye gücü yetmez, koruyucusunun üzerine bir yüktür. Onu nereye yönlendirse hiçbir hayır getirmez. Şimdi o ve o eşitliği buyuran ve kendisi de bir dosdoğru yol üzerinde olanla denk midir?

77- Ve o göklerin ve o yerin algılanamayananı Allah'ındır. O anın buyruğu da ancak o gözün açıp kapaması gibi hatta o (ondan) daha yakın (bir zaman)dır. Şüphesiz ki Allah, her bir şeyin üzerine bir en doğru ölçü koyucudur.

78- Ve Allah sizi, sizin annelerinizin karınlarından hiçbir şey bilmezler olarak çıkardı. Ve sizin şükretmeniz için size o işitmeyi ve o görmeleri ve o gönülleri var etti.

79- Onlar görmediler mi o kuşları, onlar o göğün boşluğunda boyun eğdirilmişlerdir? Onları Allah'tan başkası tutmuyor. Şüphesiz ki bunda inanmakta olan bir topluluğa kesinlikle (gözle görülen) ayetler vardır.

80- Ve Allah sizin için evlerinizden bir durgunlaşma yeri oluşturdu ve sizin için o hayvanların derilerinden göçerlik gününüzde ve yerleşik gününüzde onlarla hafifleyeceğiniz evler oluşturdu. Ve onların yünlerinden ve yapağılarından ve kıllarından belirli bir vakte kadar eşyalar ve bir yararlanma (oluşturdu).

81- Ve Allah takdir ettiği şeylerden sizin için gölgelikler oluşturdu. Ve sizin için o dağlardan kamuflajlar oluşturdu. Ve sizin için o sıcaktan koruyacak gömlekler ve savaşınızda sizi koruyacak gömlekler oluşturdu. Teslim olmanız için sizin üzerinize olan nimetini böyle tamamlıyor.

82- Eğer (başka tarafa) yönelirlerse, artık senin üzerinde olan ancak ve ancak o apaçık ulaştırmadır.

83- Allah'ın nimetini tanıyorlar (ve faydalanıyorlar) sonra onu yadırgıyorlar. Ve onların tamamı o gerçeği örtücülerdir.

84- Ve o gün biz her bir toplumdan bir tanık harekete geçireceğiz. Sonra gerçeği örtmüş olan kimselere (özür dilemeleri için) onay verilmez ve azap edilmeme istekleri de kabul edilmez.

85- Ve haksızlık yapmış olan kimseler o azabı gördüğü zaman, artık (o azap) onlardan hafifletilmez ve onlar bakılmazlar.

86- Ve ortaklaştırmış olanlar ortaklarını gördüğü zaman: "Ey Efendimiz bunlar, bizim senin berinden çağırmakta olduğumuz kimselerdir" derler. Onlar da onlara: "Şüphesiz ki sizler kesinlikle yalancılarsınız" (diyerek) o sözü attılar.

87- Ve o gün o teslimiyeti Allah'a atmışlar ve yakıştırmakta oldukları şeyler de onlardan sapmıştır.

88- O kimseler ki, gerçeği örttüler ve Allah'ın yolundan uzaklaştırdılar, onların bozuculuk yapmakta oldukları nedeniyle biz onlara o azabın üstüne azabı artırdık.

89- Ve bizim her bir toplumun içinde kendi benliklerinden üzerlerine bir tanık harekete geçireceğimiz gün ve seni de bunların (gönderildiğin toplumun) üzerine tanık olarak getirdik. Ve biz sana o kitabı her bir şey için bir açıklama, o teslim olanlara bir doğruya ileten ve bir şefkat ve bir müjde olarak indirdik.

90- Şüphesiz ki Allah, o eşitliği sağlamayı ve o iyiliği ve o en yakınlığın sahiplerine vermeyi ve o hayasızlıktan ve o yadırganandan ve o haddi aşmaktan vazgeçirmeyi buyuruyor. O, sizin hatırlamanız için size öğüt veriyor.

91- Ve antlaşma yaptığınız zaman Allah'ın antlaşmasını tastamam yerine getirin ve Allah'ı üzerinize bir güvence olarak göstererek onların pekiştirilmesinden sonra o yeminleri sakın bozmayın. Şüphesiz ki Allah, yapmakta olduğunuz şeyleri bilir.

92- Ve sakın bir toplumun diğer bir toplumdan sayıca fazla olmasından dolayı, yeminlerinize aranızda bozuculuk sebebi belleyip, ipliğini bir kuvvetle eğirmenin arkasından söküp bozan kadın gibi olmayın. Allah onunla ancak ve ancak sizi yoklamaktadır. Ve o kalkışın günü hakkında aykırılığa düşmekte olduğunuz şeyleri size kesinlikle açıklayacaktır.

93- Ve eğer Allah dileseydi, sizi kesinlikle bir tek toplum yapardı. Fakat kimi dilerse saptırır ve kimi dilerse doğruya iletir. Ve siz, işlemekte olduğunuz şeylerden kesinlikle sorulacaksınız.

94- Ve sakın yeminlerinizi aranızda bozuculuk sebebi bellemeyin. Yoksa ayak onun sabitleşmesinden sonra kayar ve Allah'ın yolundan uzaklaştırmanız nedeniyle o kötülüğü tadarsınız. Ve bir büyük azap sizin içindir.

95- Ve sakın Allah'ın antlaşmasını bir az bedele değişmeyin. Eğer siz bilmekte olanlarsanız sizin için ancak ve ancak Allah'ın yanında olan o daha hayırlıdır. 

96- Sizin yanınızda olan şey tükenir ve Allah'ın yanında olan şey ise kalıcıdır. Ve biz direnip gayret etmiş olan kimselerin iş karşılığını işlemekte oldukları şeylerin daha iyisi ile kesinlikle vereceğiz

97- Bir erkekten veya bir dişiden kim bir inanan olarak bir düzgün iş işlerse, artık biz onu kesinlikle bir güzel yaşamla yaşatacağız ve biz onların iş karşılığını kesinlikle işlemekte oldukları şeylerin daha iyisi ile karşılıklandıracağız.

98- 99- 100- O okunan (Kur'an)ı okuyacağın zaman, artık o taşlanan şeytandan Allah'a sığın. Gerçek şu ki, onun inanmış olan ve Efendilerine dayanmakta olan kimseler üzerinde bir etkisi yoktur. Onun etkisi ancak ve ancak onu yönelen edinen kimseler ve onu (Efendilerine) ortak koşan kimseler üzerindedir.

101- Ve biz bir ayetin yerini (başka) bir ayetle değiştirdiğimiz zaman -ki Allah indirmekte olduğu şeyi en iyi bilendir- "Sen ancak ve ancak bir yakıştırıcısın" derler. Hayır, onların tamamı bilmezler.

102- De ki: "Onu senin Efendinden inanmış olan kimseleri sabitleştirmek için ve o teslim olanlara bir doğruya ileten ve bir müjde olarak o Kutsal'ın esintisi indirdi."

103- Ve ant olsun ki biz onların: "Ona ancak ve ancak bir beşer öğretiyor" demekte olduklarını biliyoruz. Kendisine eğrilmekte oldukları kişinin dili bir yabancıdır ve bu (Kur'an) ise bir apaçık Arabi dildir.

104- Şüphesiz ki o kimseler Allah'ın ayetlerine inanmazlar, Allah onları doğruya iletmez. Ve bir acı azap onlar içindir.

105- O yalanı ancak ve ancak Allah'ın ayetlerine inanmaz kimseler yakıştırır. Ve işte onlar, o yalancıların ta kendileridir.

106- Kim inanmasının arkasından Allah'ı (n gerçeğini) örterse- zorlanmış ve kalbi o inançla rahatlamış halde olan başka- fakat kim (zorlama olmaksızın) o gerçeği örtmeye göğüs açarsa, artık Allah'tan bir hiddet onların üzerinedir. Ve bir büyük azap onlar içindir.

107- Bu, bu şimdiki yaşamı o diğer (yaşamın) üzerine tercih etmiş olmalarındandır. Ve şüphesiz ki Allah, o gerçeği örtenler topluluğunu doğruya iletmez.

108- İşte onlar o kimselerdir ki, Allah onların kalplerine ve işitmelerine ve görmelerine damga vurmuştur. Ve işte onlar, o duyarsızların ta kendileridir.

109- Onların diğer (yaşamda) o en ziyan edenlerin ta kendileri olduklarında kuşku yoktur.

110- Sonra şüphesiz ki senin Efendin denemeye uğramalarının arkasından göç etmiş ve güçlerini kullanmış ve direnip gayret etmiş olan kimselerin (yardımcısıdır). Şüphesiz ki senin Efendin bunların arkasından kesinlikle bir çok bağışlayıcıdır, bir çok merhamet edicidir.

111- O gün gelir her bir benlik benliğinden yana söz dalaşı yapar ve her bir benliğe işlediği şey tastamam ödenir ve onlar haksızlığa uğratılmazlar.

112- Ve Allah bir kasabayı bir örnek olarak ortaya koydu. (Bu kasaba) güvenlikte rahatlıkta idi, onun rızkı da her taraftan bol bol geliyordu. Durum böyleyken (o kasaba) Allah'ın nimetlerine nankörlük etti de onların (halkının) ustalıkla yapmakta oldukları nedeniyle, artık Allah ona o açlığın ve o kaygının elbisesini tattırdı.

113- Ve ant olsun ki içlerinden bir elçi gelmişti de, onlar onu yalanlamışlardı, bunun üzerine o azap onları haksızlık yaparlarken tutuverdi.

114- Eğer yalnızca O'na kulluk etmekte olanlar iseniz, Allah'ın size rızık olarak verdiği şeylerden serbest temiz olarak yeyin. Ve Allah'ın nimetine şükredin.

115- Size ancak ve ancak o ölü hayvanı ve o kanı ve o domuzun etini ve (kesilirken) ona Allah'tan başkasına ses yükseltilmişi (Allah'tan başkasının adı anılmışı) yasaklamıştır. Artık kim (açlık sebebi ile) zarar görürse, haddi aşmaksızın ve saldırganlık yapmaksızın (yerse), artık şüphesiz ki Allah, bir çok bağışlayıcıdır, bir çok merhamet edicidir.

116- Ve siz sakın kendi dillerinizin o yalan nitelendirmesi dolayısıyla o yalanı Allah'a karşı yakıştırmak için "Bu serbesttir ve bu yasaktır" demeyin. Şüphesiz ki o yalanı Allah'a karşı yakıştıran kimseler, başarıya eriştirilmezler.

117- Bir az yararlanmadır. Ve bir acı azap, onlar içindir.

118- Ve biz dönen kimselerin* (Yahudilerin) üzerine de önceden sana anlattığımız şeyleri yasaklaştırmıştık. Ve biz onlara haksızlık yapmadık. Fakat onlar kendi benliklerine haksızlık yapıyorlardı.

*Hadu kelimesine "Dönenler" anlamı verme gerekçemiz, Araf s. 156. ayetindeki bağlamına binaendir.

119- Sonra şüphesiz ki senin Efendin bir düşüncesizlikle o kötülüğü işlemiş, sonra bunun ardından itaate dönmüş ve (durumlarını) düzeltmiş olan kimseler için, şüphesiz ki senin Efendin bunun ardından da kesinlikle bir çok bağışlayıcıdır, bir çok merhamet edicidir.

120- 121-122- Şüphesiz ki İbrahim Allah'a gönülden bağlı olan bir önder, (fıtrat yasalarına) bir meyleden idi. Ve o, o ortak koşanlardan değildi. O'nun nimetlerine bir şükrediciydi. O, onu derleyip toplamış ve bir dosdoğru yola iletmişti. Ve biz ona şimdikinde bir iyilik vermiştik. Ve şüphesiz ki o diğer (yaşamda) da kesinlikle o düzgünlerdendir.

123- Sonra biz sana: "(Fıtrat yasalarına) bir meyleden olan İbrahim'in inanç sistemini izle. Ve o, o ortak koşanlardan değildi" diye vahyettik.

124- O dinlenme (günü) ancak ve ancak onun hakkında aykırılığa düşmüş olan kimselerin üzerine konuldu. Ve şüphesiz ki senin Efendin o kalkışın günü hakkında aykırılığa düşmekte oldukları şeyler hakkında onların arasında kesinlikle karar verecektir.

125- Senin Efendinin yoluna o bilgelikle ve o iyi öğütle çağır. Ve onlarla o en iyi yöntemle söz dalaşı yap. Şüphesiz ki senin Efendin, kendisinin yolundan sapanı en iyi bilenin ta kendisidir ve o doğruya iletilenleri de en iyi bilenin de ta kendisidir.

126- Ve eğer sonuçlandıracaksanız, artık size kendisiyle sonuçlandırılanın örneği kadar sonuçlandırın. Ve eğer direnip gayret ederseniz, kesinlikle o direnip gayret edenler için daha hayırlıdır.

127- Ve sen direnip gayret et, senin direnerek gayretin Allah'tan başkasına değildir. Ve sen onlara sakın üzülme. Ve sen sakın onların kurmakta oldukları tuzaklardan dolayı da bir darlık içinde olma.

128- Şüphesiz ki Allah korunmuş olan kimselerin ve iyilik eden kimselerin beraberindedir.