1- Allah'ın (elçilerini yalanlayanlar hakkındaki azap) buyruğu (önceki topluluklara) gelmiştir. Artık sakın onun çabuklaşmasını istemeyin. O, her türlü eksiklikten uzaktır ve onların ortaklaştırmakta oldukları şeylerden yücedir.
2- Kullarından kime dilerse: "Gerçek şu ki, benden başka hiçbir tanrı yok, artık benden korunun" (diyerek insanları) uyarın diye kendi buyruğundan o esinti ile o melekleri indirir.
3- O gökleri ve o yeri o gerçekle takdir etti. Onların ortaklaştırmakta oldukları şeylerden yücedir.
4- O insanı bir döllenmiş hücreden takdir etti. Böyle iken birden o, bir apaçık çekişmecidir.
5- Ve o hayvanlar, onları da takdir etti. Onlarda sizin için bir ısınma ve faydalar vardır ve siz onların bir kısmından da yiyorsunuz.
6- Ve sizin için onlarda (akşam) serinlemekte olduğunuz vakit (ağıla koyarken) ve (sabah ağıldan) salıvermekte olduğunuz vakit bir güzellik vardır.
7- Ve ağırlıklarınızı o benliklerin çatlaması dışında ona ulaşıcı olmadığınız bir yöreye yüklenir. Şüphesiz ki sizin Efendiniz kesinlikle bir çok acıyıcıdır, bir çok merhamet edicidir.
8- Ve o atları ve o katırları ve o eşekleri sizin onlara binmeniz için ve süs olarak (takdir etti). Ve sizin bilemeyeceğiniz şeyleri de takdir etmektedir.
9- Ve o yolun ılımlı olanı Allah'a aittir ve ondan bazısı da eğridir. Ve eğer dileseydi, sizi kesinlikle toplu olarak doğruya iletirdi.
10- O ki, sizin için o gökten bir su indirdi. Onun bir kısmından içecek vardır ve onun bir kısmından onda sürülerinizi otlattığınız yeşillik (yetişir).
11- Onunla sizin için o ekinleri ve o zeytinleri ve o hurmalıkları ve o üzümleri ve bütün o ürünlerden bitirir. Şüphesiz ki bunda, düşünmekte olan bir topluluk için kesinlikle (gözle görülen) bir ayet vardır.
12- Ve o geceyi ve o gündüzü size boyun eğdirdi. Ve o güneş ve o ay ve o yıldızlar O'nun buyruğuna boyun eğdirilmişlerdir. Şüphesiz ki bunda, bağlantı kurmakta olan bir topluluk için kesinlikle (gözle görülen) ayetler vardır.
13- Ve o yerde o renkleri değişik olarak yaydığı şeyleri de size (boyun eğdirdi). Şüphesiz ki bunda, hatırlamakta olan bir topluluk için kesinlikle (gözle görülen) bir ayet vardır.
14- Ve O ki, ondan bir taze et yemeniz ve ondan onu takınacağınız bir takı çıkarmanız için, o su kütlesini de (size) boyun eğdirdi. Ve sen O'nun lütfundan bir kısmın peşine düşmeniz ve şükretmeniz için o gemileri, onda (suyu) yaranlar olarak (gittiklerini) görürsün.
15- Ve o yerde sizi sarsar diye sabitlikler ve (gideceğiniz yolda) doğruya iletilmeniz için de nehirler ve yollar bıraktı.
16- Ve (daha nice) göstergeler. Ve o yıldızla onlar (gidecekleri yolda) doğruya iletilirler.
17- Öyleyse takdir etmekte olan kimse, takdir edemez kimse gibi midir? Hiç hatırlamaz mısınız?
18- Ve eğer Allah'ın nimetini adetlemeye kalksanız, onu sayılandıramazsınız. Şüphesiz ki Allah, kesinlikle bir çok bağışlayıcıdır, bir çok merhamet edicidir.
19- Ve Allah, saklamakta olduğunuz şeyleri ve açığa vurmakta olduğunuz şeyleri bilir.
20- Ve onların Allah'ın aşağısından çağırmakta oldukları kimseler hiçbir şey takdir edemezler, oysa kendileri takdir edilmektedirler.
21- Ölülerdir, yaşayanlar değildir. Ve onlar ne zaman harekete geçirileceklerini bile fark edemiyorlar.
22- Sizin tanrınız bir tek tanrıdır. O son (yaşama) inanmaz kimselerin kalpleri ise bunu yadırgayıcıdır ve onlar büyüklük taslayanlardır.
23- Allah'ın onların saklamakta oldukları şeyleri ve açığa vurmakta oldukları şeyleri bilmekte olduğunda kuşku yoktur. Şüphesiz ki O, o büyüklük taslayanları sevmez.
24- Ve onlara: "Efendiniz neyi indirdi?" denildiği zaman (onlar): "O ilklerin söylencelerini" derler.
25- Bunun sonucunda o kalkışın günü kendi ağır yüklerini eksiksiz olarak ve bir bilgi olmaksızın saptırdıkları kimselerin ağır yüklerinden bir kısmını yüklenirler. Dikkat edin, yüklenmekte oldukları şey ne kötüdür.
26- Onlardan önceki kimseler de kesinlikle tuzak kurmuştu da Allah onların yapılarına o temellerinden gelmiş, böylece o tavan onların üstüne tepelerine çökmüş ve o azap onlara fark edemeyecekleri yerden gelmişti.
27- Sonra o kalkışın günü onları rezil eder ve şöyle der: "Onlar uğrunda (inananlarla) bir ayrışma içinde olduğunuz kimseler olan ortaklarım nerede?" Kendilerine o bilgi verilmiş olan kimseler: "Şüphesiz ki bugün o rezillik ve o kötülük, o gerçeği örtücülerin üzerinedir" dedi.
28- O kimseler ki, o meleklerin, kendi benliklerine haksızlık yapanlar oldukları halde ömürlerini tamamlamakta olduklarıdır: "Biz hiçbir kötülük işleyen değildik" (diyerek onları) o teslimiyetle karşıladılar. Hayır şüphesiz ki Allah, işlemekte olduğunuz şeyleri bir en iyi bilicidir.
29- Artık onda sürekli kalıcılar olarak cehennem kapılarına girin. Kesinlikle ne sıkıntılıdır o büyüklenenlerin barınağı.
30- Ve o korunmuş olan kimselere:"Efendiniz neyi indirdi?" denildi. (Onlar): "Bir hayır (indirdi)" dediler. İyilik etmiş olan kimseler için bu şimdiki (yaşamda) bir güzellik vardır. Ve o sonun yurdu ise kesinlikle daha hayırlıdır. Ve o korunanların yurdu kesinlikle ne iyidir.
31- Adn bahçeleri, ona gireceklerdir. Onların altından o nehirler akar. Onda dileyecekleri şeyler, onlar içindir. Allah, o korunanlara böyle karşılık verir.
32- O kimseler ki, o meleklerin onların ömürlerini temizler olarak tamamlamakta olduklarıdır: "Selam sizin üzerinize olsun, işlemekte olduklarınız nedeniyle o bahçeye girin" derler.
33- Onlar, kendilerine o meleklerin gelmesinden veya senin Efendinin buyruğunun gelmesinden başka bir şeye mi bakıyorlar? Onlardan önceki kimseler de böyle yapmıştı. Ve Allah onlara haksızlık yapmadı, fakat onlar kendi benliklerine haksızlık yapıyorlardı.
34- Böylece işledikleri şeylerin kötülüğü, onlara eriştirildi ve kendisiyle alay etmekte oldukları şey onları sarıverdi.
35- Ve ortaklaştırmış olan kimseler: "Eğer Allah dilemiş olsaydı, biz ve bizim atalarımız, O'nun aşağısından hiçbir şeye kulluk etmez ve O'nun aşağısından (birinin buyruğu ile) hiçbir şeyi yasaklamazdık" dedi. Onlardan önceki kimseler de böyle yapmıştı. Artık o elçilerin üzerinde o apaçık ulaştırmadan başkası var mıdır?
36- Ve ant olsun biz her bir toplumun içinde: "Allah'a kulluk edin ve o taşkınlık yapandan uzaklaşın" (diyerek uyarsın) diye bir elçi harekete geçirdik. Böylece içlerinden kimini Allah doğruya iletti ve içlerinden kimine de o sapkınlık gerçek oldu. Artık o yerde gezin de, o yalanlayanların sonu nasıl olmuş bir bakın.
37- Onların doğruya iletimine ne kadar istekli olsan da, artık şüphesiz ki Allah, saptırdığı kimseyi doğruya iletmez. Ve onların hiçbir yardımcıları da yoktur.
38- Ve: "Allah ölen kimseyi (yeniden) harekete geçirmez" (diyerek) güçlü yeminleriyle Allah'a yemin ettiler. Hayır, O'nun üzerine gerçek bir söz olarak (bunu yapacaktır). Fakat (bunu söyleyen) o insanların tamamı bunu bilmezler.
39- Hakkında aykırılığa düşmekte oldukları şeyi onlara açıklaması için ve gerçeği örtmüş olan kimselerin kendilerinin kesinlikle yalancılar olduklarını bilmesi için (bunu yapacaktır).
40- Bir şey için onu(n olmasını) istediğimiz zaman ona bizim sözümüz ancak ve ancak "Ol" dememizdir, o da hemen oluverir.
41- Ve o kimseler ki, haksızlığa uğratılmalarından sonra Allah'ın uğrunda göç ettiler. Onları bu şimdikinde kesinlikle bir iyilikle yerleştireceğiz. Ve o son (yaşamın) iş karşılığı ise daha büyüktür. Eğer biliyor olsalardı.
42- O kimseler ki, direnip gayret etmiş olanlar ve Efendilerine dayanmakta olanlardır.
43- Ve biz senden önce de kendisine vahyediyor olduğumuz adamlardan başkasını da göndermedik. Eğer bilmezler iseniz, artık o Hatırlatma'nın (Tevrat'ın) halkına sorun.
44- O apaçık deliller ve o yazılı metinlerle. Ve biz sana da o insanlara kendilerine indirilmiş olan şeyi açıklaman ve onların da düşünmeleri için, bu hatırlamayı indirdik.
45- O kötülüklerin tuzaklarını kuran kimseler, Allah'ın onları o yerin dibine sokmasından veya o azabın onlara fark edemeyecekleri yerden gelmesinden güvende mi gördü?
46- Veya (normal yaşamları) içinde çevrilip dururlarken onları tutuvermesinden (güvende mi gördü?) Ve onlar (Allah'ı) başarısız bırakıcılar olamazlar.
47- Veya bir kaygılandırma üzerine onları tutuvermesinden (güvende mi gördü?) Oysa şüphesiz ki sizin Efendiniz, kesinlikle bir çok acıyıcıdır, bir çok merhamet edicidir.
48- Onlar, Allah'ın takdir ettiği herhangi bir şeyin gölgelerinin Allah'a boyun eğen olarak o sağdan ve o sollardan dönmekte olduğunu görmediler mi?
49- Ve canlıdan o göklerde olan şeyler ve o yerde olan şeyler ve o melekler, büyüklük taslamazlar olarak Allah'a boyun eğer.
50- Onların üstündeki Efendilerinden kaygılanırlar ve buyuruldukları şeyi yaparlar.
51- Ve Allah: "Sakın iki tanrı sahiplenmeyin. O, ancak ve ancak bir tek tanrıdır. Artık yalnızca benden ürkün" dedi.
52- Ve o göklerde ve o yerde olan şeyler O'nundur. Ve o yaşam sistemi de sürekli olarak O'nundur. Artık Allah'tan başkasına karşı mı korunuyorsunuz?
53- Ve nimetten sizde olan şeyler, Allah'tandır. Sonra size o zarar dokunduğu zaman, artık O'na feryat ederek yalvarırsınız.
54- Sonra sizden o zararı kaldırdığı zaman, içinizden bir bölük hemen Efendilerini ortaklaştırırlar.
55- Bunun sonucunda bizim onlara verdiğimiz şeylere (biraz daha) nankörlük ederler. Öyleyse (şimdilik) yararlanın, ileride bileceksiniz.
56- Ve bizim kendilerine rızık olarak verdiğimiz şeylerden, bilmez (görmez, işitmez) şeylere hisse ayırıyorlar. Allah'a yemin olsun ki yakıştırmakta olduğunuz şeylerden kesinlikle sorulacaksınız.
57- Ve Allah'a o kızları ayırıyorlar, O, her türlü eksiklikten uzaktır. Ve kendilerine de iştahlanmakta oldukları şeyleri (erkek çocukları ayırıyorlar).
58- Ve onlardan biri o dişi ile müjdelendiğinde (öfkesinden) yutkunarak yüzü simsiyah haldedir.
59- Kendisiyle müjdelendiği şeyin kötülüğünden dolayı o topluluktan gizlenir. Onu bir alçaklık üzere tutacak mı yoksa onu o toprağa gömecek mi? Dikkat edin karar vermekte oldukları şey ne kötüdür.
60- O son (yaşama) inanmaz kimseler için o kötünün örneği vardır. Ve Allah için ise o en yüceliğin örneği vardır. Ve O, çok güçlüdür, en bilgedir.
61- Ve eğer Allah o insanları haksızlıkları nedeniyle (hemen) tutsaydı, onun üzerinde (o insanlardan) hiçbir canlı bırakmazdı. Fakat onları bir isimlenmiş süreye kadar sonralamaktadır. Artık onların süresi geldiği zaman, bir saat sonralayamazlar ve öne çekemezler.
62- Ve hem çirkin görmekte oldukları şeyleri Allah'a ayırıyorlar ve kendi dilleri de o en iyinin kendilerinin olacağına dair o yalan niteleme yapıyor. O ateşin onlar için olduğunda kuşku yoktur. Ve şüphesiz ki onlar ölçüyü kaçırmışlardır.
63- Allah'a yemin olsun ki biz senden önceki toplumlara da muhakkak (elçiler) göndermiştik de o şeytan onlara işlerini süslemişti. (Önceki ortak koşanların yöneleni olduğu gibi) artık o, bugün onların da (Mekke'li ortak koşanların) yönelenidir. Ve bir büyük azap onlar içindir.
64- Ve biz sana o kitabı hakkında aykırılığa düştükleri şeyleri onlara açıklaman ve inanmakta olan bir topluluk için bir doğruya ileten ve bir şefkat olması dışında (bir amaçla) indirmedik.
65- Ve Allah o gökten bir su indirdi de onunla o yeri onun ölümünden sonra yaşattı. Şüphesiz ki bunda, işiten bir topluluk için kesinlikle (gözle görülen) bir ayet vardır.
66- Ve şüphesiz ki sizin için o hayvanlarda kesinlikle bir ders vardır. Biz sizi onların karınlarındaki şeyden atık ile kan arasından o içenler için kolay yutulabilir olan bir katışıksız süt ile suvarıyoruz.
67- Ve o hurmalıkların ve üzümlerin meyvelerinden de (sizi suvarıyoruz). Ondan (su çıkararak) sarhoş eden ve bir iyi rızka sahip oluyorsunuz. Şüphesiz ki bunda, bağlantı kurmakta olan bir topluluk için kesinlikle (gözle görülen) bir ayet vardır.
68- 69- Ve senin Efendin o bal arısına: "O dağlardan ve o ağaçlardan ve (yaptıkları) çardaklardan evlere sahip ol. Sonra o bütün ürünlerden ye, böylece senin Efendinin yollarına (o vahyim üzere) alçalmış olarak (vahyine boyun eğerek) sokul" diye vahyetti. Onların karınlarından onda o insanlar için bir iyileştirme olan renkleri değişik bir içecek çıkar. Şüphesiz ki bunda, düşünmekte olan bir topluluk için kesinlikle (gözle görülen) bir ayet vardır.
70- Ve Allah sizi takdir etmiştir, sonra sizin ömrünüzü tamamlar. Ve içinizden kimi bilgiden sonra hiçbir şey bilmez olması için o ömrün en aşalığına geri döndürülür. Şüphesiz ki Allah, bir en iyi bilicidir, bir ölçü koyucudur.
71- Ve Allah o rızıkta bir kısmınızı bir kısım üzerine lütuflandırmıştır. Lütuflandırılmış olan kimseler rızıklarını sağ elleriyle sahip olduklarına geri döndürücü değillerdir ki, böylece onlar onda denk olsunlar. Şimdi ısrarla Allah'ın nimetini mi reddediyorlar?
72- Ve Allah size kendi benliklerinizden eşler oluşturdu ve sizin için eşlerinizden oğullar ve torunlar oluşturdu ve sizi o temizlerden rızık verdi. Şimdi onlar geçersize inanıyor ve Allah'ın nimetini mi örtüyorlar?
73- Ve Allah'ın aşağısından kendileri için o göklerden ve o yerden hiçbir şeyle bir rızka hükümran olamaz ve güç yetiremez şeylere kulluk ediyorlar.
74- Artık sakın Allah'a o örnekleri ortaya koymayın. Şüphesiz ki Allah bilir ve siz bilmezsiniz.
75- Allah, hiçbir şeye gücü yetmez bir mülk edinilmiş kulu ve kendisine bizden bir iyi rızıkla rızık vermişiz de o da ondan saklı ve açık olarak harcayan bir kimseyi bir örnek olarak ortaya koydu. Onlar denk midirler? O övgü Allah'adır. Hayır, onların hiçbiri bilmezler.
76- Ve Allah iki adamı daha bir örnek olarak ortaya koydu: O ikiden biri dilsizdir hiçbir şeye gücü yetmez, koruyucusunun üzerine bir yüktür. Onu nereye yönlendirse hiçbir hayır getirmez. Şimdi o ve o eşitliği buyuran ve kendisi de bir dosdoğru yol üzerinde olanla denk midir?
77- Ve o göklerin ve o yerin algılanamayananı Allah'ındır. O saatin buyruğu da ancak o gözün açıp kapaması gibi hatta o (ondan) daha yakın (bir zaman)dır. Şüphesiz ki Allah, her bir şeyin üzerine bir ölçü koyucudur.
78- Ve Allah sizi annelerinizin karınlarından hiçbir şey bilmezler olarak çıkardı. Ve şükretmeniz için size o işitmeyi ve o görmeleri ve o gönülleri oluşturdu.
79- O göğün boşluğunda boyun eğdirilmiş o kuşları görmediler mi? Onları Allah'tan başkası tutmuyor. Şüphesiz ki bunda inanmakta olan bir topluluk için kesinlikle (gözle görülen) ayetler vardır.
80- Ve Allah sizin için evlerinizden bir durgunlaşma yeri oluşturdu ve sizin için o hayvanların derilerinden göçerlik gününüzde ve yerleşik gününüzde onlarla hafifleyeceğiniz evler oluşturdu. Ve onların yünlerinden ve yapağılarından ve kıllarından belirli bir vakte kadar eşyalar ve bir yararlanma (oluşturdu).
81- Ve Allah takdir ettiği şeylerden sizin için gölgelikler oluşturdu. Ve sizin için o dağlardan kamuflajlar oluşturdu. Ve sizin için o sıcaktan koruyacak gömlekler ve savaşınızda sizi koruyacak gömlekler oluşturdu. Teslim olmanız için sizin üzerinize olan nimetini böyle tamamlıyor.
82- Eğer (başka tarafa) yönelirlerse, artık senin üzerinde olan ancak ve ancak o apaçık ulaştırmadır.
83- Allah'ın nimetini tanıyorlar (ve faydalanıyorlar) sonra onu yadırgıyorlar. Ve onların tamamı o gerçeği örtücülerdir.
84- Ve o gün biz her bir toplumdan bir tanık harekete geçireceğiz. Sonra gerçeği örtmüş olan kimselere (özür dilemeleri için) onay verilmez ve azap edilmeme istekleri de kabul edilmez.
85- Ve haksızlık yapmış olan kimseler o azabı gördüğü zaman, artık (o azap) onlardan hafifletilmez ve onlar bakılmazlar.
86- Ve ortaklaştırmış olanlar ortaklarını gördüğü zaman: "Ey Efendimiz bunlar, bizim senin aşağından çağırmakta olduğumuz kimselerdir" derler. Onlar da onlara: "Şüphesiz ki sizler kesinlikle yalancılarsınız" (diyerek) o sözü attılar.
87- Ve o gün o teslimiyeti Allah'a atmışlar ve yakıştırmakta oldukları şeyler de onlardan sapmıştır.
88- O kimseler ki, gerçeği örttüler ve Allah'ın yolundan uzaklaştırdılar, bozuculuk yapmakta olmaları nedeniyle biz onlara o azabın üstüne azabı artırdık.
89- Ve bizim her bir toplumun içinde kendi benliklerinden üzerlerine bir tanık harekete geçireceğimiz gün ve seni de bunların (gönderildiğin toplumun) üzerine tanık olarak getirdik. Ve biz sana o kitabı her bir şey için bir açıklama, o teslim olanlara bir doğruya ileten ve bir şefkat ve bir müjde olarak indirdik.
90- Şüphesiz ki Allah, o eşitliği sağlamayı ve o iyiliği ve o en yakınlığın sahiplerine vermeyi ve o hayasızlıktan ve o yadırganandan ve o haddi aşmaktan vazgeçirmeyi buyuruyor. Hatırlamanız için size öğüt veriyor.
91- Ve antlaşma yaptığınız zaman Allah'ın antlaşmasını tastamam yerine getirin ve Allah'ı üzerinize bir güvence olarak göstererek onların pekiştirilmesinden sonra o yeminleri sakın bozmayın. Şüphesiz ki Allah, yapmakta olduğunuz şeyleri bilir.
92- Ve sakın bir toplumun diğer bir toplumdan sayıca fazla olmasından dolayı, yeminlerinize aranızda bozuculuk sebebi olarak sahiplenip, ipliğini bir kuvvetle eğirmenin arkasından söküp bozan kadın gibi olmayın. Allah onunla ancak ve ancak sizi yoklamaktadır. Ve o kalkışın günü hakkında aykırılığa düşmekte olduğunuz şeyleri size kesinlikle açıklayacaktır.
93- Ve eğer Allah dileseydi, sizi kesinlikle bir tek toplum yapardı. Fakat kimi dilerse saptırır ve kimi dilerse doğruya iletir. Ve işlemekte olduğunuz şeylerden kesinlikle sorulacaksınız.
94- Ve sakın yeminlerinizi aranızda bozuculuk sebebi olarak sahiplenmeyin. Yoksa ayak onun sabitleşmesinden sonra kayar ve Allah'ın yolundan uzaklaştırmanız nedeniyle o kötülüğü tadarsınız. Ve bir büyük azap sizin içindir.
95- Ve sakın Allah'ın antlaşmasını bir az bedele değişmeyin. Eğer bilmekte olanlarsanız sizin için ancak ve ancak Allah'ın yanında olan o daha hayırlıdır.
96- Sizin yanınızda olan şey tükenir ve Allah'ın yanında olan şey ise kalıcıdır. Ve biz direnip gayret etmiş olan kimselerin iş karşılığını işlemekte oldukları şeylerin daha iyisi ile kesinlikle vereceğiz
97- Bir erkekten veya bir dişiden kim bir inanan olarak bir düzgün iş işlerse, artık biz onu kesinlikle bir güzel yaşamla yaşatacağız ve onların iş karşılığını kesinlikle işlemekte oldukları şeylerin daha iyisi ile karşılıklandıracağız.
98- 99- 100- O okunan (Kur'an)ı okuyacağın zaman, artık o taşlanan şeytandan Allah'a sığın. Gerçek şu ki, onun inanmış olan ve Efendilerine dayanmakta olan kimseler üzerinde bir yetkisi yoktur. Onun yetkisi ancak ve ancak onu yönelen edinen kimseler ve onu (Efendilerine) ortak koşan kimseler üzerindedir.
101- Ve biz bir ayetin yerini (başka) bir ayetle değiştirdiğimiz zaman -ki Allah indirmekte olduğu şeyi en iyi bilendir- "Sen ancak ve ancak bir yakıştırıcısın" derler. Hayır, onların hiçbiri bilmezler.
102- De ki: "Onu senin Efendinden inanmış olan kimseleri sabitleştirmek için ve o teslim olanlara bir doğruya ileten ve bir müjde olarak o Kutsal'ın esintisi indirdi."
103- Ve ant olsun ki biz onların: "Ona ancak ve ancak bir beşer öğretiyor" demekte olduklarını biliyoruz. Kendisine eğrilmekte oldukları kişinin dili bir yabancıdır ve bu (Kur'an) ise bir apaçık Arabi dildir.
104- Şüphesiz ki o kimseler Allah'ın ayetlerine inanmazlar, Allah onları doğruya iletmez. Ve bir acı azap onlar içindir.
105- O yalanı ancak ve ancak Allah'ın ayetlerine inanmaz kimseler yakıştırır. Ve işte onlar, o yalancıların ta kendileridir.
106- Kim inanmasının arkasından Allah'ı (n gerçeğini) örterse- zorlanmış ve kalbi o inançla rahatlamış halde olan başka- fakat kim (zorlama olmaksızın) o gerçeği örtmeye göğüs açarsa, artık Allah'tan bir hiddet onların üzerinedir. Ve bir büyük azap onlar içindir.
107- Bu, bu şimdiki yaşamı o son (yaşamın) üzerine tercih etmiş olmalarındandır. Ve şüphesiz ki Allah, o gerçeği örtenler topluluğunu doğruya iletmez.
108- İşte onlar o kimselerdir ki, Allah onların kalplerine ve işitmelerine ve görmelerine damga vurmuştur. Ve işte onlar, o duyarsızların ta kendileridir.
109- Onların son (yaşamda) o en ziyan edenlerin ta kendileri olduklarında kuşku yoktur.
110- Sonra şüphesiz ki senin Efendin denemeye uğramalarının arkasından göç etmiş ve güçlerini kullanmış ve direnip gayret etmiş olan kimselerin (yardımcısıdır). Şüphesiz ki senin Efendin bunların arkasından kesinlikle bir çok bağışlayıcıdır, bir çok merhamet edicidir.
111- O gün gelir her bir benlik benliğinden yana söz dalaşı yapar ve her bir benliğe işlediği şey tastamam ödenir ve onlar haksızlığa uğratılmazlar.
112- Ve Allah bir kasabayı bir örnek olarak ortaya koydu. (Bu kasaba) güvenlikte rahatlıkta idi, onun rızkı da her taraftan bol bol geliyordu. Durum böyleyken (o kasaba) Allah'ın nimetlerine nankörlük etti de ustalıkla yapmakta oldukları nedeniyle, artık Allah ona o açlığın ve o kaygının elbisesini tattırdı.
113- Ve ant olsun ki içlerinden bir elçi gelmişti de onu yalanlamışlardı, bunun üzerine o azap onları haksızlık yaparlarken tutuverdi.
114- Eğer yalnızca O'na kulluk etmekte olanlar iseniz, Allah'ın size rızık olarak verdiği şeylerden serbest temiz olarak yeyin. Ve Allah'ın nimetine şükredin, eğer yalnızca O'na kulluk etmekte olanlar iseniz.
115- Size ancak ve ancak o ölü hayvanı ve o kanı ve o domuzun etini ve (kesilirken) ona Allah'tan başkasına ses yükseltilmişi (Allah'tan başkasının adı anılmışı) yasaklamıştır. Artık kim (açlık sebebi ile) zarar görürse, haddi aşmaksızın ve saldırganlık yapmaksızın (yerse), artık şüphesiz ki Allah, bir çok bağışlayıcıdır, bir çok merhamet edicidir.
116- Ve siz sakın kendi dillerinizin o yalan nitelendirmesi dolayısıyla o yalanı Allah'a karşı yakıştırmak için "Bu serbesttir ve bu yasaktır" demeyin. Şüphesiz ki o yalanı Allah'a karşı yakıştıran kimseler, başarıya eriştirilmezler.
117- Bir az yararlanmadır. Ve bir acı azap, onlar içindir.
118- Ve biz dönen kimselerin* (Yahudilerin) üzerine de önceden sana anlattığımız şeyleri yasaklaştırmıştık. Ve biz onlara haksızlık yapmadık. Fakat onlar kendi benliklerine haksızlık yapıyorlardı.
*Hadu kelimesine "Dönenler" anlamı verme gerekçemiz, Araf s. 156. ayetindeki bağlamına binaendir.
119- Sonra şüphesiz ki senin Efendin bir düşüncesizlikle o kötülüğü işlemiş, sonra bunun ardından itaate dönmüş ve (durumlarını) düzeltmiş olan kimseler için, şüphesiz ki senin Efendin bunun ardından da kesinlikle bir çok bağışlayıcıdır, bir çok merhamet edicidir.
120- 121-122- Şüphesiz ki İbrahim Allah'a gönülden bağlı olan bir önder, (fıtrat yasalarına) bir meyleden idi. Ve o, o ortak koşanlardan değildi. O'nun nimetlerine bir şükrediciydi. O, onu derleyip toplamış ve bir dosdoğru yola iletmişti. Ve biz ona şimdikinde bir iyilik vermiştik. Ve şüphesiz ki o son (yaşamda) da kesinlikle o düzgünlerdendir.
123- Sonra biz sana: "(Fıtrat yasalarına) bir meyleden olan İbrahim'in inanç sistemine takıl. Ve o, o ortak koşanlardan değildi" diye vahyettik.
124- O dinlenme (günü) ancak ve ancak onun hakkında aykırılığa düşmüş olan kimselerin üzerine konuldu. Ve şüphesiz ki senin Efendin o kalkışın günü hakkında aykırılığa düşmekte oldukları şeyler hakkında onların arasında kesinlikle karar verecektir.
125- Senin Efendinin yoluna o bilgelikle ve o iyi öğütle çağır. Ve onlarla o en iyi yöntemle söz dalaşı yap. Şüphesiz ki senin Efendin, kendisinin yolundan sapanı en iyi bilenin ta kendisidir ve o doğruya iletilenleri de en iyi bilenin de ta kendisidir.
126- Ve eğer sonuçlandıracaksanız, artık size kendisiyle sonuçlandırılanın örneği kadar sonuçlandırın. Ve eğer direnip gayret ederseniz, kesinlikle o direnip gayret edenler için daha hayırlıdır.
127- Ve direnip gayret et, senin direnerek gayretin Allah'tan başkasına değildir. Ve onlara sakın üzülme. Ve sakın onların kurmakta oldukları tuzaklardan dolayı da bir darlık içinde olma.
128- Şüphesiz ki Allah korunmuş olan kimselerin ve iyilik eden kimselerin beraberindedir.
Bu Kur'an'ın ayet olarak yazılması Muhammed'in devrim yapmış olduğu bir günlük olarak yazdiklari olmaktadir
YanıtlaSilMuhammed'in ölümünden sonra bunların süre olarak isimlrer verilip rakamlar vererek kuran ismi vererek kutsal duruma getirilmiştir.
Bunun da 1400 yıl bu durumu yöneticiler din adına bir kutsal kitap diye kullanmışlardır
Kimse bu kitabı iyibir incrleme yapmadan bu günkü dünyaya
İşte İslami. Kitabı diye soylenmektedir
Ancak bu kitap tarihsel dir evrensel değil dir.