2- Allah, O'ndan başka ilâh yoktur. O, diridir (yarattıkları üzerinde her an) ayaktadır
3- Önündekini doğrulayıcı olan kitabı sana gerçeklikle indirdi. Ve Tevrat'ı ve İncil'i de indirdi
4- Önceden insanlar için yol gösterici olarak. Ve (doğru ile yanlışın arasını) böleni de indirdi. Şüphesiz ki onlar Allah'ın ayetlerini örttüler, onlar için şiddetli azap vardır. Ve Allah güçlüdür intikam sahibidir.
11- (Bunların izledikleri yol) Firavun'un yoldaşları ve ondan öncekilerin aynı minval üzere olan hali gibidir. Onlar ayetlerimizi yalanlamışlardı. Bu nedenle Allah'ta onları işledikleri suçlar sebebi ile tutuvermişti. Ve Allah'ın sonuçlandırması şiddetlidir.
12- Örtenlere de ki: "Yakında üstün gelinecek ve cehenneme sürülüp toplanacaksınız. Ve ne kötü bir yataktır."
13-Karşı karşıya gelen iki askeri birlikte mutlaka sizin için alınması gereken ders vardır. Bir askeri birlik Allah'ın yolunda savaşıyor, diğeri ise örtücüler idi. (Allah'ın yolunda savaşan birlik, inkârcı birliğin daha fazla olmalarına rağmen) gözün görüşü ile kendilerinin iki katı olarak görüyorlardı. Ve Allah yardımı ile dilediğini güçlendirir. Şüphesiz ki bunda basiret sahipleri için kesinlikle bir delil vardır.
14- Kadınlardan ve oğullardan ve kantar kantar altın ve gümüşten ve belirtili atlardan ve hayvanlardan ve ekinlerden yana olan düşkünlüğün sevgisi, insanlara süslendi. Bu şimdiki hayatın yararıdır. Ve Allah, dönülecek yerin en güzeli O'nun katındadır.
15- De ki: "Size bundan daha hayırlı olanı haber vereyim mi? Korunanlar için Rablerinin katında, ölüm görmemek üzere orada olacakları altından nehirler akar cennetler ve tertemiz eşler ve Allah'tan hoşnutluk vardır." Ve Allah kullarını görücüdür.
16- 17- Onlar: "Ey Rabbimiz şüphesiz ki biz inandık, artık bizim suçlarımızı bağışla ve bizi ateş azabından koru" diyen, sıkıntılara karşı direnerek gayret eden ve doğru sözlü olan ve itaatten ayrılmayan ve harcayan ve seher vakitlerinde bağışlanma isteyenlerdir.
18- Allah, hakkaniyetli olmayı ayakta tutarak kendisinden başka ilâh olmadığına tanıklık etti. Melekler ve bilgi sahipleri de (eşitliği ayakta tutarak tanıklık etti). O'ndan başka ilâh yoktur. Çok güçlüdür çok doğru karar vericidir.
19- Şüphesiz ki Allah'ın katında (geçerli olan) hayat nizamı, İslam'dır. Kitap verilmiş olanlar onlara bilgi geldikten sonra aralarındaki saldırganlıktan başka bir nedenle anlaşmazlığa düşmediler. Ve kim Allah'ın ayetlerini örterse, artık şüphesiz ki Allah hesabı hızlı görendir.
20- Eğer seninle tartışacak olurlarsa artık de ki: "Ben, bana uyanlarla birlikte yüzümü Allah'a teslim ettim." Ve kitap verilmiş olanlara ve kitap bilgisi olmayan (Araplara) de ki: "Siz de teslim ettiniz mi?" Eğer teslim ederlerse, kesinlikle doğru yolu bulmuşlardır. Eğer (başka tarafa) yönelirlerse, artık sana düşen ancak ve ancak ulaştırmaktır. Ve Allah kullarını görücüdür.
21- Şüphesiz ki Allah'ın ayetlerini örtenler ve habercileri meşru bir nedeni olmaksızın öldürenler ve insanlardan hakkaniyeti buyuranları öldürenler var ya, artık onları acı azabla müjdele.
22- İşte bunların işledikleri, şimdikinde ve sonrakinde boşa gitmiştir. Ve onlar için yardımcılardan da kimse yoktur.
23- Kendilerine, kitap'tan bir hisse verilen (Yahudi) leri görmedin mi? Aralarında karar vermesi için Allah'ın kitabına (Tevrat'a) çağrılıyor, da sonra onlardan bir bölümü (başka tarafa) yönelerek kayıtsız kalıyorlar.
24- İşte bu, onların: "Ateş bize sayılı günlerden başka asla dokunmayacaktır" demiş olmalarındandır. Ve hayat nizamlarında ortaya atmakta oldukları (bu yalan) onları aldatmaktadır.
25- Onda şüphe olmayan bir gün için onları topladığımız ve her kişiye kazandığının karşılığı onlara yanlışlık yapılmadan tastamam ödendiği zaman, artık nasıl olacak?
26- 27- De ki: "Hükümranlığın sahibi olan Allah'ım, hükümranlığı dilediğine verir ve hükümranlığı dilediğinden de çekip alırsın, dileğini güçlü kılar ve dilediğini de zelil kılarsın. Hayır senin elindedir. Şüphesiz ki sen her şey üzerinde güç yetiricisin. Geceyi gündüze geçirir ve gündüzü de geceye geçirirsin. Ve ölüden diriyi çıkarır ve diriden de ölüyü çıkarırsın. Ve dilediğini de hesapsız rızıklandırırsın."
28- İnananlar, inananların aşağısından örtücülere yönelenler olarak tutunmasın. Ve kim böyle yaparsa, artık Allah'tan hiçbir şey üzerinde değildir. Ancak onlardan korunma gereği gibi bir durumda olmanız hariç. Ve Allah sizi kendisinden sakındırır. Ve dönüş Allah'adır.
29- De ki: "Göğüslerinizde olanı saklasanız da veya onu açığa vursanız da, Allah onu bilir. Göklerde ve yerde olanı bilir. Allah her şey üzerinde güç yetiricidir."
30- O gün her kişi hayırdan ne işlemiş ise onu hazırlanmış halde bulacak. Ve kötülükten ne işlemiş ise, kötülüğü ile kendisi arasında uzak mesafe olmasını arzu edecek. Ve Allah sizi kendisinden sakındırır. Ve Allah kullarına karşı çok acıyandır.
31- De ki: "Allah'ı seviyorsanız bana uyun ki, Allah'ta sizi sevsin ve suçlarınızı bağışlasın. Allah çok bağışlayıcı çok merhamet edicidir."
32- De ki: "Allah'a ve elçiye itaat edin." Eğer (başka tarafa) yönelirlerse, artık şüphesiz ki Allah örtücüleri sevmez.
33- Şüphesiz ki Allah, Adem'i ve Nuh'u ve İbrahim ailesini ve İmran ailesini, insanlar üzerine süzdürdü.
34- Bunlar birbirinden türemiş olan bir soydur. Ve Allah her şeyi işiticidir her şeyi bilicidir.
35- Ve bir zaman İmran'ın karısı: "Rabbim, şüphesiz ki ben karnımdakini hür olarak sana adadım, artık onu benden kabul buyur. Şüphesiz ki sen hakkıyla işiticisin hakkıyla bilicisin" demişti.
36- Onu doğurduğunda, - ve Allah onun ne doğurduğunu ve (istemiş olduğu) erkek, (onun doğurduğu) kız gibi olmayacağını en iyi bildiği halde- "Rabbim onu dişi olarak doğurdum. Ve şüphesiz ki ben onu Meryem olarak isimlendirdim. Ve şüphesiz ki ben onu ve soyunu taşlanmış şeytandan sana sığındırıyorum" demişti.
37- Bunun üzerine kendisinin Rabbi onu güzel kabulle kabul etmiş ve onu en güzel bitki gibi yetiştirmiş ve Zekeriyya'yı ona üstlenici yapmıştı. Zekeriyya, Meryem'in kaldığı bölüme her ne zaman girse onun yanında bir rızık bulur: "Ey Meryem bu sana nereden geliyor?" der, (O da): "O Allah'ın katındandır" derdi. Şüphesiz ki Allah dilediğine hesapsız rızık verir.
38- Zekeriyya orada Rabbine çağrı yaparak: "Rabbim bana katından temiz soy bahşet, muhakkak ki sen çağrıyı işiticisin" demişti.
39- Kaldığı bölümde ayakta kulluk görevi halinde iken melekler ona: "Şüphesiz ki Allah sana, Allah'tan bir kelimeyi doğrulayacak, toplumuna liderlik yapacak, iffetine düşkün ve doğrulardan olacak bir haberci Yahya'yı müjdeliyor" diye seslenmişti.
40- (Zekeriyya): "Rabbim, bana ihtiyarlık ulaşmış ve karım ise doğurmaktan kesilmiş biri olduğu halde benim oğlum nasıl olacak?" demiş, (Allah): "Bu böyledir Allah dilediğini yapar" demişti.
41- (Zekeriyya): "Rabbim bana bir delil kıl" demiş, (Allah): "Senin delilin, insanlarla işaretten başka üç gün konuşamamandır. Ve Rabbini çokça hatırla. Akşam sabah O'nun çizdiği daire içinde kal" demişti.
42- 43- Bir zaman melekler: "Ey Meryem, şüphesiz ki Allah seni süzdürdü ve tertemiz kıldı ve alemlerin kadınlarının üzerine seni şüzdürdü. Ey Meryem, Rabbine gönülden bağlı ol ve boyun eğ ve eğilenlerle beraber eğil" demişti.
44- Bu, sana vahyetmekte olduğumuz duyularla algılanamayanın haberlerindendir. Hangisi Meryem'e üstlenici olacak diye mızraklarıyla karşılaşma yaparlarken sen onların yanlarında değildin. Ve onlar aralarında (bu konuda) çekişirlerken de sen onların yanlarında değildin.
45- 46- Bir zaman melekler: "Ey Meryem, şüphesiz ki Allah seni kendisinden bir kelime ile müjdeliyor. Onun ismi Meryem oğlu İsa Mesih'tir. Şimdikinde ve sonrakinde saygın ve yakınlaştırılmışlardandır. O, insanlarla çocuk iken de, yetişkin iken de konuşacak, ve doğrulardandır" demişti.
47- (Meryem): "Rabbim, bana bir beşer dokunmadığı halde benim çocuğum nasıl olacak?" demiş, (Allah): "Bu böyledir, Allah dilediğini yaratır. Bir buyruğun yerine gelmesini istediği zaman ona sadece "Ol" der, o da oluverir" demişti.
48- Ve ona Kitab'ı, doğruyu yanlıştan ayırmayı ve Tevrat'ı ve İncil'i öğretecek.
49- 50- 51- Ve İsrailoğulları'na elçi olacak (onlara şöyle diyecek): "Şüphesiz ki ben size Rabbinizden delil getirdim. Şüphesiz ki ben size çamurdan bir kuş sureti yaratır, ona üflerim de Allah'ın duyumuyla ile bir kuş olur. Ve Allah'ın duyumuyla gözleri doğuştan kör olanı ve abraşı (hastalıktan) uzaklaştırır ve ölüleri diriltirim. Ve evlerinizde ne yersiniz ve ne biriktirsiniz size haber veririm. Eğer inananlar iseniz şüphesiz ki bunda kesinlikle bir delil vardır. Ve önümdeki Tevrat'tan doğrulayıcı olarak, üzerinize yasak kılınmış olanların bir kısmını serbest kılmak için Rabbinizden size delil getirdim. Artık Allah'a korunun ve bana itaat edin. Şüphesiz ki Allah, benim de Rabbim, sizin de Rabbinizdir. Artık O'na kulluk edin. İşte bu dosdoğru yoldur."
52- 53- İsa, onlardan örtmeyi hissettiğinde: "Allah'a yardımcılarım kim dir?" demiş, Havariler'de: "Biz Allah'ın yardımcılarız. Allah'a inandık. Ve tanık ol çünkü biz teslim olanlarız. Rabbimiz, indirdiğine inandık ve elçiye uyduk, artık bizi tanıklarla beraber yaz" demişti.
54- Ve (İsrailoğulları) tuzak kurdular ve Allah onların bu yaptıklarını boşa çıkardı. Ve Allah tuzakları boşa çıkaranların en hayırlısıdır.
55- 56- 57- O vakit Allah:"Ey İsa, senin ömrünü ben tamamlayacak, kendime yükseltecek ve seni örtücülerden (kurtararak) temizleyeceğim. ve sana uyanları ise kalkışın gününe kadar örtenlerin üzerinde kılacağım. Sonra dönüşünüz banadır, anlaşmazlığa düştüğünüz konularda aranızda ben karar vereceğim. Örtenlere gelince, artık onlara şimdikinde ve sonrakinde şiddetli bir azabla azap edeceğim. Ve onlara yardımcılardan da kimse yoktur. Ve inanan ve doğrulukları işleyenlere gelince, artık onların mükafatlarını tastamam ödeyecektir. Ve Allah yanlış yapanları sevmez" demişti.
58- İşte bunu sana ayetlerden ve doğru kararları içeren Hatırlatma'dan peşi sıra okuyoruz.
59- Şüphesiz ki Allah'ın katında İsa'nın örneği, Adem'in örneği gibidir. Onu topraktan takdir etti, sonra ona "Ol" dedi, o da oluverdi.
5- Şüphesiz ki Allah, ne yerde ve ne de gökte, hiçbir şey O'na saklı kalmaz.
6- O, sizi rahimlerde dilediği gibi şekillendirendir. O'ndan başka ilâh yoktur. Güçlüdür doğru karar vericidir.
7- O, kitabı sana indirendir. Onda sağlamlaştırılmış ayetler vardır ki, onlar kitabın anasıdır. Ve diğerleri ise benzeşenlerdir. Kalplerinde kaypaklık bulunanlara gelince, kargaşa peşine düşmek ve onun dönüşümünün peşine düşmek için, ondan benzeşenine uyarlar. Oysa onun dönüşümünü Allah'tan başkası bilmez. Ve bilgi de derinleşenler derler ki: "Biz ona inandık hepsi Rabbimizin katındandır." Temiz akıl sahiplerinden başkası hatırlamaz.
8- 9- (Onlar ki): "Rabbimiz, bizi doğru yola ilettikten sonra kalplerimizi kaydırma, katından bize rahmet bahşet, hiç şüphesiz ki sen bolca bahşedensin. Rabbimiz, şüphesiz ki sen geleceğinde şüphe olmayan bir günde insanları toplayıcısın. Şüphesiz ki Allah verdiği sözden sırt dönmez" (derler)
10- Şüphesiz ki örtenlerin ne malları ve ne de çocukları onlardan Allah'tan hiçbir şeye karşı zengin kılmayacaktır. Ve işte onlar ateşin yakıtıdır.
6- O, sizi rahimlerde dilediği gibi şekillendirendir. O'ndan başka ilâh yoktur. Güçlüdür doğru karar vericidir.
7- O, kitabı sana indirendir. Onda sağlamlaştırılmış ayetler vardır ki, onlar kitabın anasıdır. Ve diğerleri ise benzeşenlerdir. Kalplerinde kaypaklık bulunanlara gelince, kargaşa peşine düşmek ve onun dönüşümünün peşine düşmek için, ondan benzeşenine uyarlar. Oysa onun dönüşümünü Allah'tan başkası bilmez. Ve bilgi de derinleşenler derler ki: "Biz ona inandık hepsi Rabbimizin katındandır." Temiz akıl sahiplerinden başkası hatırlamaz.
8- 9- (Onlar ki): "Rabbimiz, bizi doğru yola ilettikten sonra kalplerimizi kaydırma, katından bize rahmet bahşet, hiç şüphesiz ki sen bolca bahşedensin. Rabbimiz, şüphesiz ki sen geleceğinde şüphe olmayan bir günde insanları toplayıcısın. Şüphesiz ki Allah verdiği sözden sırt dönmez" (derler)
10- Şüphesiz ki örtenlerin ne malları ve ne de çocukları onlardan Allah'tan hiçbir şeye karşı zengin kılmayacaktır. Ve işte onlar ateşin yakıtıdır.
11- (Bunların izledikleri yol) Firavun'un yoldaşları ve ondan öncekilerin aynı minval üzere olan hali gibidir. Onlar ayetlerimizi yalanlamışlardı. Bu nedenle Allah'ta onları işledikleri suçlar sebebi ile tutuvermişti. Ve Allah'ın sonuçlandırması şiddetlidir.
12- Örtenlere de ki: "Yakında üstün gelinecek ve cehenneme sürülüp toplanacaksınız. Ve ne kötü bir yataktır."
13-Karşı karşıya gelen iki askeri birlikte mutlaka sizin için alınması gereken ders vardır. Bir askeri birlik Allah'ın yolunda savaşıyor, diğeri ise örtücüler idi. (Allah'ın yolunda savaşan birlik, inkârcı birliğin daha fazla olmalarına rağmen) gözün görüşü ile kendilerinin iki katı olarak görüyorlardı. Ve Allah yardımı ile dilediğini güçlendirir. Şüphesiz ki bunda basiret sahipleri için kesinlikle bir delil vardır.
14- Kadınlardan ve oğullardan ve kantar kantar altın ve gümüşten ve belirtili atlardan ve hayvanlardan ve ekinlerden yana olan düşkünlüğün sevgisi, insanlara süslendi. Bu şimdiki hayatın yararıdır. Ve Allah, dönülecek yerin en güzeli O'nun katındadır.
15- De ki: "Size bundan daha hayırlı olanı haber vereyim mi? Korunanlar için Rablerinin katında, ölüm görmemek üzere orada olacakları altından nehirler akar cennetler ve tertemiz eşler ve Allah'tan hoşnutluk vardır." Ve Allah kullarını görücüdür.
16- 17- Onlar: "Ey Rabbimiz şüphesiz ki biz inandık, artık bizim suçlarımızı bağışla ve bizi ateş azabından koru" diyen, sıkıntılara karşı direnerek gayret eden ve doğru sözlü olan ve itaatten ayrılmayan ve harcayan ve seher vakitlerinde bağışlanma isteyenlerdir.
18- Allah, hakkaniyetli olmayı ayakta tutarak kendisinden başka ilâh olmadığına tanıklık etti. Melekler ve bilgi sahipleri de (eşitliği ayakta tutarak tanıklık etti). O'ndan başka ilâh yoktur. Çok güçlüdür çok doğru karar vericidir.
19- Şüphesiz ki Allah'ın katında (geçerli olan) hayat nizamı, İslam'dır. Kitap verilmiş olanlar onlara bilgi geldikten sonra aralarındaki saldırganlıktan başka bir nedenle anlaşmazlığa düşmediler. Ve kim Allah'ın ayetlerini örterse, artık şüphesiz ki Allah hesabı hızlı görendir.
20- Eğer seninle tartışacak olurlarsa artık de ki: "Ben, bana uyanlarla birlikte yüzümü Allah'a teslim ettim." Ve kitap verilmiş olanlara ve kitap bilgisi olmayan (Araplara) de ki: "Siz de teslim ettiniz mi?" Eğer teslim ederlerse, kesinlikle doğru yolu bulmuşlardır. Eğer (başka tarafa) yönelirlerse, artık sana düşen ancak ve ancak ulaştırmaktır. Ve Allah kullarını görücüdür.
21- Şüphesiz ki Allah'ın ayetlerini örtenler ve habercileri meşru bir nedeni olmaksızın öldürenler ve insanlardan hakkaniyeti buyuranları öldürenler var ya, artık onları acı azabla müjdele.
22- İşte bunların işledikleri, şimdikinde ve sonrakinde boşa gitmiştir. Ve onlar için yardımcılardan da kimse yoktur.
23- Kendilerine, kitap'tan bir hisse verilen (Yahudi) leri görmedin mi? Aralarında karar vermesi için Allah'ın kitabına (Tevrat'a) çağrılıyor, da sonra onlardan bir bölümü (başka tarafa) yönelerek kayıtsız kalıyorlar.
24- İşte bu, onların: "Ateş bize sayılı günlerden başka asla dokunmayacaktır" demiş olmalarındandır. Ve hayat nizamlarında ortaya atmakta oldukları (bu yalan) onları aldatmaktadır.
25- Onda şüphe olmayan bir gün için onları topladığımız ve her kişiye kazandığının karşılığı onlara yanlışlık yapılmadan tastamam ödendiği zaman, artık nasıl olacak?
26- 27- De ki: "Hükümranlığın sahibi olan Allah'ım, hükümranlığı dilediğine verir ve hükümranlığı dilediğinden de çekip alırsın, dileğini güçlü kılar ve dilediğini de zelil kılarsın. Hayır senin elindedir. Şüphesiz ki sen her şey üzerinde güç yetiricisin. Geceyi gündüze geçirir ve gündüzü de geceye geçirirsin. Ve ölüden diriyi çıkarır ve diriden de ölüyü çıkarırsın. Ve dilediğini de hesapsız rızıklandırırsın."
28- İnananlar, inananların aşağısından örtücülere yönelenler olarak tutunmasın. Ve kim böyle yaparsa, artık Allah'tan hiçbir şey üzerinde değildir. Ancak onlardan korunma gereği gibi bir durumda olmanız hariç. Ve Allah sizi kendisinden sakındırır. Ve dönüş Allah'adır.
29- De ki: "Göğüslerinizde olanı saklasanız da veya onu açığa vursanız da, Allah onu bilir. Göklerde ve yerde olanı bilir. Allah her şey üzerinde güç yetiricidir."
30- O gün her kişi hayırdan ne işlemiş ise onu hazırlanmış halde bulacak. Ve kötülükten ne işlemiş ise, kötülüğü ile kendisi arasında uzak mesafe olmasını arzu edecek. Ve Allah sizi kendisinden sakındırır. Ve Allah kullarına karşı çok acıyandır.
31- De ki: "Allah'ı seviyorsanız bana uyun ki, Allah'ta sizi sevsin ve suçlarınızı bağışlasın. Allah çok bağışlayıcı çok merhamet edicidir."
32- De ki: "Allah'a ve elçiye itaat edin." Eğer (başka tarafa) yönelirlerse, artık şüphesiz ki Allah örtücüleri sevmez.
33- Şüphesiz ki Allah, Adem'i ve Nuh'u ve İbrahim ailesini ve İmran ailesini, insanlar üzerine süzdürdü.
34- Bunlar birbirinden türemiş olan bir soydur. Ve Allah her şeyi işiticidir her şeyi bilicidir.
35- Ve bir zaman İmran'ın karısı: "Rabbim, şüphesiz ki ben karnımdakini hür olarak sana adadım, artık onu benden kabul buyur. Şüphesiz ki sen hakkıyla işiticisin hakkıyla bilicisin" demişti.
36- Onu doğurduğunda, - ve Allah onun ne doğurduğunu ve (istemiş olduğu) erkek, (onun doğurduğu) kız gibi olmayacağını en iyi bildiği halde- "Rabbim onu dişi olarak doğurdum. Ve şüphesiz ki ben onu Meryem olarak isimlendirdim. Ve şüphesiz ki ben onu ve soyunu taşlanmış şeytandan sana sığındırıyorum" demişti.
37- Bunun üzerine kendisinin Rabbi onu güzel kabulle kabul etmiş ve onu en güzel bitki gibi yetiştirmiş ve Zekeriyya'yı ona üstlenici yapmıştı. Zekeriyya, Meryem'in kaldığı bölüme her ne zaman girse onun yanında bir rızık bulur: "Ey Meryem bu sana nereden geliyor?" der, (O da): "O Allah'ın katındandır" derdi. Şüphesiz ki Allah dilediğine hesapsız rızık verir.
38- Zekeriyya orada Rabbine çağrı yaparak: "Rabbim bana katından temiz soy bahşet, muhakkak ki sen çağrıyı işiticisin" demişti.
39- Kaldığı bölümde ayakta kulluk görevi halinde iken melekler ona: "Şüphesiz ki Allah sana, Allah'tan bir kelimeyi doğrulayacak, toplumuna liderlik yapacak, iffetine düşkün ve doğrulardan olacak bir haberci Yahya'yı müjdeliyor" diye seslenmişti.
40- (Zekeriyya): "Rabbim, bana ihtiyarlık ulaşmış ve karım ise doğurmaktan kesilmiş biri olduğu halde benim oğlum nasıl olacak?" demiş, (Allah): "Bu böyledir Allah dilediğini yapar" demişti.
41- (Zekeriyya): "Rabbim bana bir delil kıl" demiş, (Allah): "Senin delilin, insanlarla işaretten başka üç gün konuşamamandır. Ve Rabbini çokça hatırla. Akşam sabah O'nun çizdiği daire içinde kal" demişti.
42- 43- Bir zaman melekler: "Ey Meryem, şüphesiz ki Allah seni süzdürdü ve tertemiz kıldı ve alemlerin kadınlarının üzerine seni şüzdürdü. Ey Meryem, Rabbine gönülden bağlı ol ve boyun eğ ve eğilenlerle beraber eğil" demişti.
44- Bu, sana vahyetmekte olduğumuz duyularla algılanamayanın haberlerindendir. Hangisi Meryem'e üstlenici olacak diye mızraklarıyla karşılaşma yaparlarken sen onların yanlarında değildin. Ve onlar aralarında (bu konuda) çekişirlerken de sen onların yanlarında değildin.
45- 46- Bir zaman melekler: "Ey Meryem, şüphesiz ki Allah seni kendisinden bir kelime ile müjdeliyor. Onun ismi Meryem oğlu İsa Mesih'tir. Şimdikinde ve sonrakinde saygın ve yakınlaştırılmışlardandır. O, insanlarla çocuk iken de, yetişkin iken de konuşacak, ve doğrulardandır" demişti.
47- (Meryem): "Rabbim, bana bir beşer dokunmadığı halde benim çocuğum nasıl olacak?" demiş, (Allah): "Bu böyledir, Allah dilediğini yaratır. Bir buyruğun yerine gelmesini istediği zaman ona sadece "Ol" der, o da oluverir" demişti.
48- Ve ona Kitab'ı, doğruyu yanlıştan ayırmayı ve Tevrat'ı ve İncil'i öğretecek.
49- 50- 51- Ve İsrailoğulları'na elçi olacak (onlara şöyle diyecek): "Şüphesiz ki ben size Rabbinizden delil getirdim. Şüphesiz ki ben size çamurdan bir kuş sureti yaratır, ona üflerim de Allah'ın duyumuyla ile bir kuş olur. Ve Allah'ın duyumuyla gözleri doğuştan kör olanı ve abraşı (hastalıktan) uzaklaştırır ve ölüleri diriltirim. Ve evlerinizde ne yersiniz ve ne biriktirsiniz size haber veririm. Eğer inananlar iseniz şüphesiz ki bunda kesinlikle bir delil vardır. Ve önümdeki Tevrat'tan doğrulayıcı olarak, üzerinize yasak kılınmış olanların bir kısmını serbest kılmak için Rabbinizden size delil getirdim. Artık Allah'a korunun ve bana itaat edin. Şüphesiz ki Allah, benim de Rabbim, sizin de Rabbinizdir. Artık O'na kulluk edin. İşte bu dosdoğru yoldur."
52- 53- İsa, onlardan örtmeyi hissettiğinde: "Allah'a yardımcılarım kim dir?" demiş, Havariler'de: "Biz Allah'ın yardımcılarız. Allah'a inandık. Ve tanık ol çünkü biz teslim olanlarız. Rabbimiz, indirdiğine inandık ve elçiye uyduk, artık bizi tanıklarla beraber yaz" demişti.
54- Ve (İsrailoğulları) tuzak kurdular ve Allah onların bu yaptıklarını boşa çıkardı. Ve Allah tuzakları boşa çıkaranların en hayırlısıdır.
55- 56- 57- O vakit Allah:"Ey İsa, senin ömrünü ben tamamlayacak, kendime yükseltecek ve seni örtücülerden (kurtararak) temizleyeceğim. ve sana uyanları ise kalkışın gününe kadar örtenlerin üzerinde kılacağım. Sonra dönüşünüz banadır, anlaşmazlığa düştüğünüz konularda aranızda ben karar vereceğim. Örtenlere gelince, artık onlara şimdikinde ve sonrakinde şiddetli bir azabla azap edeceğim. Ve onlara yardımcılardan da kimse yoktur. Ve inanan ve doğrulukları işleyenlere gelince, artık onların mükafatlarını tastamam ödeyecektir. Ve Allah yanlış yapanları sevmez" demişti.
58- İşte bunu sana ayetlerden ve doğru kararları içeren Hatırlatma'dan peşi sıra okuyoruz.
59- Şüphesiz ki Allah'ın katında İsa'nın örneği, Adem'in örneği gibidir. Onu topraktan takdir etti, sonra ona "Ol" dedi, o da oluverdi.
60- Gerçek senin Rabbindendir, artık sakın tereddüde düşenlerden olma.
61- Artık kim sana bilgi geldikten sonra seninle tartışırsa, artık de ki: "Gelin oğullarımızı ve oğullarınızı, kadınlarımızı ve kadınlarınızı, kendimizi ve kendinizi çağıralım, sonra açık gönülden yalvararak, Allah'ın dışlamasının yalancıların üzerine kılalım."
62- Şüphesiz ki bu kesinlikle gerçek anlatıdır. İlâh olarak Allah'tan başkası yoktur. Ve şüphesiz ki Allah, güçlüdür doğru karar vericidir.
63- Buna rağmen eğer (başka tarafa) yönelirlerse, şüphesiz ki Allah bozucuları en iyi bilicidir.
64- De ki: "Ey kitabın ehli bizim aramızdaki ve sizin aranızdaki, Allah'tan başkasına kulluk etmemek ve O'na hiç bir şeyi ortak koşmamak ve Allah'ın aşağısından birbirimize rabler olarak tutunmamak olan, eşit olan söze gelin." Eğer (başka tarafa) yönelirlerse, artık siz de: "Tanık olun çünkü biz teslim olanlarız" deyin.
61- Artık kim sana bilgi geldikten sonra seninle tartışırsa, artık de ki: "Gelin oğullarımızı ve oğullarınızı, kadınlarımızı ve kadınlarınızı, kendimizi ve kendinizi çağıralım, sonra açık gönülden yalvararak, Allah'ın dışlamasının yalancıların üzerine kılalım."
62- Şüphesiz ki bu kesinlikle gerçek anlatıdır. İlâh olarak Allah'tan başkası yoktur. Ve şüphesiz ki Allah, güçlüdür doğru karar vericidir.
63- Buna rağmen eğer (başka tarafa) yönelirlerse, şüphesiz ki Allah bozucuları en iyi bilicidir.
64- De ki: "Ey kitabın ehli bizim aramızdaki ve sizin aranızdaki, Allah'tan başkasına kulluk etmemek ve O'na hiç bir şeyi ortak koşmamak ve Allah'ın aşağısından birbirimize rabler olarak tutunmamak olan, eşit olan söze gelin." Eğer (başka tarafa) yönelirlerse, artık siz de: "Tanık olun çünkü biz teslim olanlarız" deyin.
65- Ey kitabın ehli, Tevrat ve incil kendisinden sonra indirilmişken, İbrahim hakkında (o bizden di diye) niçin tartışıyorsunuz? Halâ bağ kurmayacak mısınız?
66- Hadi sizler, hakkında bilgi sahibi olduğunuz bir konuda tartıştınız, fakat hakkında bilgi sahibi olmadığınız bir konuda niçin tartışıyorsunuz? Ve Allah bilir siz ise bilmezsiniz.
67- İbrahim, ne Yahudi ve ne de Hristiyan idi. Fakat o, yaratılış ayarı üzerine meyilli teslim olan biri idi. Ve ortak koşanlardan değildi.
68- Şüphesiz ki insanların İbrahim'e en yöneleni, ona uyanlar, bu Haberci ve inananlardır. Allah inananların yönelenidir.
69- Kitabın ehlinden bir grubu sizi saptırmayı arzu etmektedir. Oysa onlar kendilerinden başkalarını saptırmadıklarının farkında değillerdir.
70- Ey kitabın ehli, tanık olduğunuz halde, niçin Allah'ın ayetlerini örtüyorsunuz?
71- Ey kitabın ehli, niçin gerçeğe gerçek olmayan elbisesi giydiriyor ve biliyor olduğunuz halde gerçeği gizliyorsunuz?
72- 73- Ve kitabın ehlinden bir grup dedi ki: "İnananlara indirilmiş olana gündüzün yüzünde ina(nmış gibi davra)nın, onun sonunda ise örtün, belki onlar da dönerler. Ve sizin hayat nizamınıza uyandan başkasına da inanmayın." De ki: "Şüphesiz ki doğru yol, Allah'ın yoludur. Size verilmiş olanın bir örneğinin başka birine de veriliyor olmasından dolayı mı veya Rabbinizin katında sizinle tartışacaklar diye mi (böyle söylüyorsunuz)?" De ki: " (Risalet konusunda) şüphesiz ki lütuf Allah'ın elindedir. Onu dilediğine verir. Ve Allah çok geniştir her şeyi bilicidir."
76- Hayır, kim sözünü (emanetini) tastamam yerine getirir ve korunursa, artık şüphesiz ki Allah korunanları sever.
77- Şüphesiz ki Allah'ın sözünü ve yeminlerini pek az bedele satanlar var ya, işte onlara sonrakinde (güzel) bir pay yoktur. Kalkışın gününde Allah onlarla ne konuşacak ve onlara ne bakacak ve ne de onları arındıracaktır. Ve onlar için acı azap vardır.
78- Ve yine onlardan bir bölümü vardır ki, siz onu kitaptan olduğunu hesap edesiniz diye dillerini kitapla eğip bükerler. Halbuki o kitaptan değildir. Ve: "O, Allah'ın katındandır" derler, halbuki o Allah'ın katından değildir. Ve onlar biliyor oldukları halde Allah üzerine yalan söylemektedirler.
80- Ve size, meleklere ve habercilere rabler olarak tutunmanızı da buyurmaz. Siz teslim olduktan sonra size örtmeyi hiç buyurur mu?
81- Ve bir zaman Allah habercilerden: "And olsun ki size kitaptan ve doğruyu yanlıştan ayırma kabiliyetinden verdikten sonra, sizin beraberinizde olanı doğrulayıcı bir elçi geldiğinde, ona mutlaka inanacak ve mutlaka ona yardım edeceksiniz" diye yeminle bağlanmış söz almış: "sözünüzde durdunuz ve size olan bu ağır yükümü tutttunuz mu?" demiş, (onlar): "Sözümüzde durduk" demişler, (Allah): "Tanık olun, ben de sizinle beraber tanıklardanım" demişti.
82- Artık kim bundan sonra (başka tarafa) yönelirse, işte onlar itaatten çıkanların ta kendileridir.
83- Yoksa onlar, Allah'ın hayat nizamından başkasının mı peşine düşüyorlar? Oysa göklerde ve yerde kim varsa, gönüllü veya gönülsüz hepsi O'na teslim olmuştur, ve yalnızca O'na döndürüleceklerdir.
84- De ki: "Biz Allah'a ve bize indirilmiş olana ve İbrahim'e ve İsmail'e ve İshak'a veYakub'a ve torunlarına indirilmiş olana, ve Musa'ya ve İsa'ya ve habercilere Rablerinden verilmiş olana inandık. Onlardan hiç birisinin arasında bölücülük yapmayız, ve biz O'na teslim olanlarız."
85- Ve kim hayat nizamı olarak İslam'dan başkasının peşine düşerse, artık bu ondan asla kabul olunmaz. Ve o sonrakinde de zarara uğrayanlardandır.
86- İnanmalarından ve elçinin gerçek olduğuna tanıklık etmelerinden ve kendilerine apaçık deliller geldikten sonra örten bir topluluğu, Allah nasıl doğru yola iletir? Ve Allah, yanlış yapanlar topluluğunu doğru yola iletmez.
87- İşte onların karşılığı, Allah'ın ve meleklerin ve insanların toplu halde dışlamasının onların üzerine olmasıdır.
88- Ölüm görmemek üzere oradadırlar. Azap onlardan ne hafifletilir ve onlara ne de bakılır.
89- Ancak bunun ardından (itaatle) dönmüş ve durumlarını düzeltmiş olanlar, şüphesiz ki Allah çok bağışlayıcıdır çok merhamet edicidir.
90- Şüphesiz ki, inanmalarının ardından örtmüş, sonra da örtücülüklerini artırmış olanların (ölüm anında yapacakları) dönüşleri, asla kabul edilmeyecektir. Ve işte onlar yolunu kaybetmişlerin ta kendileridir.
91- Şüphesiz ki örttüler ve örtenler oldukları halde ölmüş olanlar var ya, onlar yeryüzünün dolusu altını kurtulmalık olarak verseler dahi, hiçbirinden asla kabul edilmeyecektir. İşte onlara acı azap vardır ve onlara yardımcılardan da kimse yoktur.
92- Sevdiklerinizden harcayıncaya kadar, erdemliliğe kavuşamazsınız. Bir şeyden her ne harcarsanız, artık şüphesiz ki Allah onu en iyi bilicidir.
93- (Yahudiler dedi ki): "Tevrat'ın indirilmesinden önce İsrail'in (Yakub'un) kendisine yasakladığı hariç, her yiyecek İsrail'in oğullarına serbesttir." De ki: "Eğer doğru söyleyenlerden iseniz Tevrat'ı getirip onu peşi sıra okuyun."
94- Artık kim bundan sonra artık Allah üzerine yalan ortaya atarsa, işte onlar yanlış yapanların ta kendileridir.
95- De ki: "Allah doğruyu söyledi. Artık yaratılış ayarı üzerine meyilli olan İbrahim'in ortak değerine uyun. O, ortak koşanlardan değildi."
96- Şüphesiz ki insanlar için konulan ilk ev, ilâhi hayır kaynağı ve insanlar için yol gösterici olan Bekke'deki (Kâbe) dir.
97- Onda apaçık deliller ve İbrahim'in konumu (kulluk ve elçilik vazifelerinin gerekleri) vardır. Ve kim oraya girerse, artık güvendedir. Ve evi haccetmek Allah'ın, ona yol için güç yetirebilen insanlar üzerindeki hakkıdır. Kim (bu hakkı) örterse, artık şüphesiz ki Allah, alemlerden (yarattıklarından) zengindir.
98- De ki: "Ey kitabın ehli, Allah'ın ayetlerini niçin örtüyorsunuz? Ve Allah işlemekte olduklarınızın üzerinde tanıktır."
99- De ki: "Ey kitabın ehli, tanık olduğunuz halde inananı Allah'ın yolundan, onda eğrilik peşine düşerek, niçin uzaklaştırmaya çalışıyorsunuz? Ve Allah işlemekte olduklarınızdan duyarsız değildir."
100- Ey inananlar, eğer kitap verilmiş olanlardan bir bölümüne itaat edecek olursanız, inanmanızdan sonra sizi örtücüler olarak geri döndürürler.
101- Ve Allah'ın ayetleri size peşi sıra okunuyor ve onun elçisi de içinizde olduğu halde iken, nasıl örtersiniz? Ve kim Allah'a sarılırsa, artık kesinlikle dosdoğru yola iletilmiştir.
102- Ey inananlar, Allah'a karşı O'ndan korunmanın gereğini hakkı ile yerine getirin. Ve siz Allah'a teslim olanlardan başka durumda ölmeyin.
103- Ve toplu halde Allah'ın ipine sarılın ve bölünmeyin. Ve Allah'ın üzerinizdeki nimetini hatırlayın. Hani siz düşmanlar iken, kalplerinizin arasını ısındırmıştı da böylelikle onun nimeti sayesinde kardeşler olmuştunuz. Ve siz ateşten bir çukurun kenarındaydınız da, sizi ondan kurtarmıştı. Allah, ayetlerini doğru yolu bulmanız için size böylece açıklıyor.
104- Ve sizler hayra çağıran ve benimseneni buyuran ve benimsenmeyenden vazgeçirten bir toplumdan olun. Ve işte onlar arzuladığına kavuşacakların ta kendileridir.
105- Ve kendilerine apaçık deliller geldikten sonra, anlaşmazlığa düşerek bölünenler gibi olmayın. Ve şiddetli azap işte onlar içindir.
106- O günde ağaran yüzler ve kararan yüzler vardır. Yüzleri kararanlara gelince: "İnanmanızdan sonra örttünüz mü? Öyleyse örtmenizden ötürü tadın azabı" (denir).
107- Ve yüzleri ağaranlara gelince, artık Allah'ın rahmetindedirler. Onlar orada ölüm görmeyeceklerdir.
108- İşte bu Allah'ın ayetleridir. Onu sana gerçeklikle peşi sıra okuyoruz. Ve Allah yarattıklarına yanlış yapmayı istemez.
109- Ve göklerde olanlar ve yerde olanlar Allah'ındır. Ve işler Allah'a döndürülür.
110- Siz, insanlar arasından çıkarılmış en hayırlı bir toplum oldunuz. Benimseneni buyurur ve benimsenmeyenden vaz geçirtir ve Allah'a inanırsınız. Şayet kitabın ehli de inanmış olsaydı, onlar için elbette daha hayırlı olurdu. İçlerinden inanmış bir kısım olsa da çoğu itaatten çıkanlardır.
111- Onlar, rahatsızlık verme (söz ile incitme) dışında size asla zarar veremezler. Ve eğer sizinle savaşacak olurlarsa, size arkalarıyla (başka tarafa) yönelirler. Sonra yardım da edilmezler.
112- Nerede ele geçirildilerse üzerlerine aşağılanma vurulmuştur. Allah'tan bir ipe ve (inanan) insanlardan bir ipe (sarılmaları) hariç. Ve Allah'tan bir gazaba yerleşmişler ve üzerlerine yoksulluk vurulmuştur. Bu, onların Allah'ın ayetlerini örtmeleri ve habercileri meşru bir nedeni olmaksızın öldürmeleri sebebiyledir. İşte bu, baş kaldırmaları ve sınırı aşıyor olmaları nedeniyledir.
113- Hepsi eşit değillerdir. Kitabın ehlinden dimdik ayakta duran bir toplum vardır ki; gecenin vakitlerinde boyun eğerek Allah'ın ayetlerini peşi sıra okurlar.
129- Ve göklerde olanlar ve yerde olanlar Allah'ındır. Dilediğini bağışlar ve dilediğine de azap eder. Şüphesiz ki Allah çok bağışlayıcıdır çok merhamet edicidir.
130- Ey inananlar kat kat artırılmış olarak faiz yemeyin. Ve arzuladığınıza kavuşabilmeniz için Allah'a karşı korunun.
131- Ve korunun o ateşe karşı ki o, örtücüler için hazırlanmıştır.
132- Ve Allah'a ve Elçi'ye itaat edin ki, merhamet olunasınız.
133- Ve Rabbinizden bağışlanmaya, korunanlar için hazırlanmış olan, onun boyutu gökler ve yer kadar olan cennete koşuşturun.
134- Onlar ki, ferahlıkta da, darlıkta da harcarlar ve öfkelerini yutkunurlar ve insanlar(ın kusurların) dan geçerler. Ve Allah güzel davrananları sever.
135- Ve onlar ki, bir hayasızlık veya kendilerine karşı bir yanlış yaptıkları zaman, Allah'ı hatırlayarak hemen suçları için bağışlama isterler. Allah'tan başka suçları bağışlayan kimdir? Ve onlar suçları üzerinde bile bile ısrar da etmezler.
136- İşte onların karşılığı, Rablerinden bağışlama ve orada ölümsüzlük görmemek üzere olacakları altından nehirler akar cennetlerdir. Ve (güzel işler) işleyenlerin emeğinin karşılığı ne güzeldir.
137- Sizden önce değişmeyen yasalar gelip geçti. Yeryüzünde yolculuk yapın da, artık yalanlayanların sonunun nasıl olduğuna bir bakın.
138- Bu, insanlar için bir açıklama ve korunanlar için ise bir öğüt ve yol göstermedir.
139- Ve gevşemeyin ve üzülmeyin, eğer inananlar iseniz, üstün durumda olan sizlersiniz.
140- 141- Eğer size (Uhud'da) bir yara dokunduysa, artık o topluluğa da, kesinlikle (Bedir'de) onun örneği bir yara dokunmuştur. Bu günleri Allah'ın inananları bilmesi ve içinizden tanıklar tutması ve Allah'ın inananları arındırması ve inkârcıları mahvetmesi için, insanlar arasında devridaim yaptırıyoruz. Ve Allah yanlış yapanları sevmez.
142- Yoksa Allah, içinizden çabalayanları ve direnerek gayret edenleri bilmeden, cennete girivereceğinizi mi hesap ettiniz?
143- Ve and olsun ki siz onunla karşılaşmadan önce, ölüm beklentinizi dile getiriyordunuz. Artık onu kesinlikle gördünüz ama siz (gereğini yapmayıp) bakar haldesiniz.
144- Ve Muhammed bir elçiden başkası değildir. Ondan önce de elçiler gelip geçmiştir. Eğer o ölür veya öldürülür ise, siz ökçelerinizin üzerinde çevrilecek misiniz? ve kim iki ökçesi üzerinde çevrilirse, Allah'a hiçbir şeyle asla bir zarar veremez. Ve Allah şükredenlerin karşılığını verecektir.
145- Ve bir kimse için Allah'ın duyumu olmadan yazılı son süreden önce ölmesi olmaz. Ve kim şimdikinin ödülünü isterse, ona ondan veririz. Ve kim de sonrakinin ödülünü isterse, ona da ondan veririz. Ve şükredenlerin karşılığını vereceğiz.
146- Ve haberci'den nicesi vardı ki, Rabbe kul olmuş bir çok kimse onunla beraber savaşmışlardır. Onlar Allah'ın yolunda onlara erişenden ötürü, gevşememiş ve zayıflık göstermemiş ve boyun eğmemişlerdir. Ve Allah direnerek gayret edenleri sever.
147- Ve onların sözleri: "Rabbimiz buyruğumuzdaki savurganlığımızı ve suçlarımızı bağışla ve ayaklarımızı sabitle ve örtücüler topluluğuna karşı bize yardım et" demekten başkası olmadı.
148- Böylelikle Allah onlara şimdikinin ödülünü ve sonrakinin güzel ödülünü verdi. Ve Allah güzel davrananları sever.
149- Ey inananlar eğer örtenlere itaat edecek olursanız sizi ökçeleriniz üzeri geri döndürürler de, böylelikle zarara uğrayanlar olarak çevrilirsiniz.
150- Hayır, Allah sizin yöneleninizdir. Ve O, yardımcıların en hayırlısıdır.
151- Hakkında hiç bir yetki indirmediği halde, Allah'a ortak koşmalarından dolayı örtenlerin kalplerini ürkeklikle karşılaştıracağız. Onların sığınağı ateştir. Ve ne kötüdür yanlış yapanların kalacak yeri.
152- Ve and olsun ki Allah size olan o sözünü doğruladı. O'nun duyumuyla onları kırıp geçiriyordunuz. Ta ki sevdiğiniz(zafer)i size gösterdikten sonra yılgınlığa düştünüz ve buyruk konusunda birbirinizle çekiştiniz ve baş kaldırdınız. İçinizden kimi şimdikini istiyordu ve içinizden kimi de sonrakini istiyordu. Sonra Allah sizi denemek için, onlar(a karşı savaşı kazanmaktan)dan geri çevirdi. Ve and olsun ki (Allah) bu yaptığınızdan dolayı sizden (cezalandırmaktan) geçmiştir. Ve Allah inananlara karşı lütufkardır.
154- (Allah) Sonra, uğradığınız kederin ardından size, içinizden bir grubu örten güvenlik uykusu indirdi (böylelikle güveninizi kaybetmediniz). Sadece kendilerine eğilim gösteren bir diğer grup ( münafıklar) ise, Allah'a karşı gerçek olmayan bir sanı, bilgisizlik sanısı besleyerek: "Bu buyruk ve komuta konusunda bizim bir yetkimiz mi vardı ki(sorumluluğumuz olsun)" diyorlardı. De ki: "Buyruğun tamamı Allah'a aittir." Onlar sana karşı açığa vuramadıklarını içlerinde saklayarak: "Bu emir ve komuta konusunda bizim de bir yetkimiz olsaydı, burada öldürülmezdik" diyorlar. De ki: "Eğer evlerinizde olmuş olsanız bile, haklarında ölüm yazılmış olanlar, devrilecekleri yere mutlaka çıkardı." Ve Allah bunu sinenizde olanı denemek ve kalplerinizde olanı temizlemek için yaptı. Ve Allah göğüslerdekini en iyi bilicidir.
155- Şüphesiz ki iki topluluğun karşı karşıya geldiği gün, şeytan içinizden (başka tarafa) yönelenleri, bazı kazandıklarından dolayı ancak kaydırmak istemişti. Ve and olsun ki Allah onlar(ı cezalandırmak)dan geçti. Şüphesiz ki Allah çok bağışlayıcı karşılık vermekte acele etmeyicidir.
156- Ey inananlar, kardeşleri yeryüzünde yolculuğa veya savaşa çıktığı zaman onlar hakkında: "Eğer yanımızda olsalardı, ne ölürler ve ne de öldürülürlerdi" diyen, şu örtenler gibi olmayın. (Bu emri size)Allah, onların kalplerinde üzüntü ve pişmanlık olması için (verdi). Yaşatan da öldüren de Allah'tır. Allah, işlemekte olduklarınızı görücüdür.
157- Ve and olsun ki eğer Allah'ın yolunda öldürülür veya ölürseniz, Allah'tan bir bağışlama ve bir rahmet onların toplamakta olduklarından kesinlikle daha hayırlıdır.
158- Ve and olsun ki ölseniz de öldürülseniz de, kesinlikle Allah'a sürülüp toplanacaksınız.
159- Allah'tan bir rahmet sebebi ile onlara karşı yumuşak davrandın. Ve eğer sert ve kaba kalpli olsaydın, kesinlikle çevrenden dağılırlardı. Artık sen onlardan geç ve onlar için bağışlanma iste ve buyruk hususunda onlarla danış. Kararlı olduğun zaman ise, artık Allah'a güven. Şüphesiz ki Allah, güvenenleri sever.
160- Eğer Allah size yardım ederse, artık sizi kimse mağlup edemez. Ve eğer sizi yüzüstü bırakırsa da, artık O'ndan sonra size yardım edebilecek kimdir? Ve inananlar artık yalnızca Allah'a güvensin.
161- Bir haberci için ganimete kelepçe takması olmaz. Ve kim ganimete kelepçe takarsa, kalkışın gününde kelepçe taktığı ile gelir. Sonra her kişiye kazandığının karşılığı tastamam ödenir. Ve onlar yanlışa uğratılmazlar.
162- Allah'ın hoşnutluğuna uyan kişi, Allah'tan bir kızgınlığa yerleşen kişi gibi midir? Onun sığınağı cehennemdir. Ve ne kötü dönüş yeridir.
163- Onlara Allah'ın katında (farklı) kademeler vardır. Ve Allah onların işlemekte olduklarını görücüdür.
164- And olsun ki Allah inananlara, içlerinden O'nun ayetlerini onlara peşi sıra okuyan ve onları arındıran ve onlara kitabı ve doğruyu yanlıştan ayırmayı öğreten bir elçi harekete geçirmekle, elbette lütufta bulunmuştur. Ve oysa önceden kesinlikle apaçık sapıklık içinde idiler.
165- (Bedir'de onlara) iki mislini eriştirdiğiniz erişen, (Uhud'da bu sefer) size eriştirildiğinde mi, "Bu nereden?" dediniz? De ki: "O kendinizin katındandır." Şüphesiz ki Allah her şeyin üzerinde güç yetiricidir.
166-167- Ve iki topluluğun karşı karşıya geldiği günde size eriştirilenin sebebi, Allah'ın duyumunun bir gereği ve inananları bilmesi ve ikiyüzlülük yapanları bilmesi içindi. Onlara, "Allah'ın yolunda savaşın veya (düşmanı) defedin" denildiğinde onlar: "Eğer savaşmayı bilseydik, kesinlikle size uyardık" dediler. O gün onlar inanmaktan daha çok örtmeye yakındılar. Kalplerinde olmayanı ağızları ile söylüyorlardı. Ve Allah onların gizlediklerini en iyi bilicidir.
168- Onlar (evlerinde) oturup, (savaşta ölen) kardeşleri için: "Eğer bize itaat etmiş olsalardı, öldürülmezlerdi" dediler. De ki: "Eğer doğru söyleyenlerden iseniz, haydi ölümü kendi üzerinizden savın."
169- Ve Allah'ın yolunda öldürülenleri ölüler olarak hesap etmeyin. Aksine onlar diridirler, Rablerinin katında rızıklanmaktadırlar.
200- Ey inananlar, direnerek mücadele edin ve direnerek mücadele etmekte birbirinizle yarışın ve birbirinize bağlı olun ve Allah'tan korunun ki arzuladığınıza kavuşasınız.
66- Hadi sizler, hakkında bilgi sahibi olduğunuz bir konuda tartıştınız, fakat hakkında bilgi sahibi olmadığınız bir konuda niçin tartışıyorsunuz? Ve Allah bilir siz ise bilmezsiniz.
67- İbrahim, ne Yahudi ve ne de Hristiyan idi. Fakat o, yaratılış ayarı üzerine meyilli teslim olan biri idi. Ve ortak koşanlardan değildi.
68- Şüphesiz ki insanların İbrahim'e en yöneleni, ona uyanlar, bu Haberci ve inananlardır. Allah inananların yönelenidir.
69- Kitabın ehlinden bir grubu sizi saptırmayı arzu etmektedir. Oysa onlar kendilerinden başkalarını saptırmadıklarının farkında değillerdir.
70- Ey kitabın ehli, tanık olduğunuz halde, niçin Allah'ın ayetlerini örtüyorsunuz?
71- Ey kitabın ehli, niçin gerçeğe gerçek olmayan elbisesi giydiriyor ve biliyor olduğunuz halde gerçeği gizliyorsunuz?
72- 73- Ve kitabın ehlinden bir grup dedi ki: "İnananlara indirilmiş olana gündüzün yüzünde ina(nmış gibi davra)nın, onun sonunda ise örtün, belki onlar da dönerler. Ve sizin hayat nizamınıza uyandan başkasına da inanmayın." De ki: "Şüphesiz ki doğru yol, Allah'ın yoludur. Size verilmiş olanın bir örneğinin başka birine de veriliyor olmasından dolayı mı veya Rabbinizin katında sizinle tartışacaklar diye mi (böyle söylüyorsunuz)?" De ki: " (Risalet konusunda) şüphesiz ki lütuf Allah'ın elindedir. Onu dilediğine verir. Ve Allah çok geniştir her şeyi bilicidir."
74- Kitap ve elçiliğini* dilediği kimseye ayrıcalık tanır. Ve Allah büyük lütuf sahibidir.
75- Ve kitabın ehlinden öylesi vardır ki, kendisine kantar ağırlığınca mal emanet edecek olsan, onu sana öder. Ve içlerinden öylesi de vardır ki, bir dinar dahi emanet etmiş olsan daimi olarak ayakta dikilmedikçe, ona sana ödemez. İşte bu onların: "Kitap bilgisi olmayan (Arap)lara karşı bize bir sorumluluk yoktur" demiş olmaları nedeniyledir. Ve onlar biliyor oldukları halde Allah üzerine yalan söylemektedirler.
* Rahmet kelimesine kitap ve elçilik anlamı verme nedenimiz, Zuhruf s. 32. ayetine istinadendir.
75- Ve kitabın ehlinden öylesi vardır ki, kendisine kantar ağırlığınca mal emanet edecek olsan, onu sana öder. Ve içlerinden öylesi de vardır ki, bir dinar dahi emanet etmiş olsan daimi olarak ayakta dikilmedikçe, ona sana ödemez. İşte bu onların: "Kitap bilgisi olmayan (Arap)lara karşı bize bir sorumluluk yoktur" demiş olmaları nedeniyledir. Ve onlar biliyor oldukları halde Allah üzerine yalan söylemektedirler.
76- Hayır, kim sözünü (emanetini) tastamam yerine getirir ve korunursa, artık şüphesiz ki Allah korunanları sever.
77- Şüphesiz ki Allah'ın sözünü ve yeminlerini pek az bedele satanlar var ya, işte onlara sonrakinde (güzel) bir pay yoktur. Kalkışın gününde Allah onlarla ne konuşacak ve onlara ne bakacak ve ne de onları arındıracaktır. Ve onlar için acı azap vardır.
78- Ve yine onlardan bir bölümü vardır ki, siz onu kitaptan olduğunu hesap edesiniz diye dillerini kitapla eğip bükerler. Halbuki o kitaptan değildir. Ve: "O, Allah'ın katındandır" derler, halbuki o Allah'ın katından değildir. Ve onlar biliyor oldukları halde Allah üzerine yalan söylemektedirler.
79- Allah bir beşere kitap ve doğruyu yanlışı ayırma kabiliyeti ve habercilik versin de (o beşerin) sonra kalkıp insanlara: "Allah'ın aşağısından bana kul olun" deme(yetki)si yoktur. Ancak: "Öğretmekte ve ders vermekte olduğunuz kitabın doğrultusunda Rabbe kul olun" (deme yetkisi vardır).
80- Ve size, meleklere ve habercilere rabler olarak tutunmanızı da buyurmaz. Siz teslim olduktan sonra size örtmeyi hiç buyurur mu?
81- Ve bir zaman Allah habercilerden: "And olsun ki size kitaptan ve doğruyu yanlıştan ayırma kabiliyetinden verdikten sonra, sizin beraberinizde olanı doğrulayıcı bir elçi geldiğinde, ona mutlaka inanacak ve mutlaka ona yardım edeceksiniz" diye yeminle bağlanmış söz almış: "sözünüzde durdunuz ve size olan bu ağır yükümü tutttunuz mu?" demiş, (onlar): "Sözümüzde durduk" demişler, (Allah): "Tanık olun, ben de sizinle beraber tanıklardanım" demişti.
82- Artık kim bundan sonra (başka tarafa) yönelirse, işte onlar itaatten çıkanların ta kendileridir.
83- Yoksa onlar, Allah'ın hayat nizamından başkasının mı peşine düşüyorlar? Oysa göklerde ve yerde kim varsa, gönüllü veya gönülsüz hepsi O'na teslim olmuştur, ve yalnızca O'na döndürüleceklerdir.
84- De ki: "Biz Allah'a ve bize indirilmiş olana ve İbrahim'e ve İsmail'e ve İshak'a veYakub'a ve torunlarına indirilmiş olana, ve Musa'ya ve İsa'ya ve habercilere Rablerinden verilmiş olana inandık. Onlardan hiç birisinin arasında bölücülük yapmayız, ve biz O'na teslim olanlarız."
85- Ve kim hayat nizamı olarak İslam'dan başkasının peşine düşerse, artık bu ondan asla kabul olunmaz. Ve o sonrakinde de zarara uğrayanlardandır.
86- İnanmalarından ve elçinin gerçek olduğuna tanıklık etmelerinden ve kendilerine apaçık deliller geldikten sonra örten bir topluluğu, Allah nasıl doğru yola iletir? Ve Allah, yanlış yapanlar topluluğunu doğru yola iletmez.
87- İşte onların karşılığı, Allah'ın ve meleklerin ve insanların toplu halde dışlamasının onların üzerine olmasıdır.
88- Ölüm görmemek üzere oradadırlar. Azap onlardan ne hafifletilir ve onlara ne de bakılır.
89- Ancak bunun ardından (itaatle) dönmüş ve durumlarını düzeltmiş olanlar, şüphesiz ki Allah çok bağışlayıcıdır çok merhamet edicidir.
90- Şüphesiz ki, inanmalarının ardından örtmüş, sonra da örtücülüklerini artırmış olanların (ölüm anında yapacakları) dönüşleri, asla kabul edilmeyecektir. Ve işte onlar yolunu kaybetmişlerin ta kendileridir.
91- Şüphesiz ki örttüler ve örtenler oldukları halde ölmüş olanlar var ya, onlar yeryüzünün dolusu altını kurtulmalık olarak verseler dahi, hiçbirinden asla kabul edilmeyecektir. İşte onlara acı azap vardır ve onlara yardımcılardan da kimse yoktur.
92- Sevdiklerinizden harcayıncaya kadar, erdemliliğe kavuşamazsınız. Bir şeyden her ne harcarsanız, artık şüphesiz ki Allah onu en iyi bilicidir.
93- (Yahudiler dedi ki): "Tevrat'ın indirilmesinden önce İsrail'in (Yakub'un) kendisine yasakladığı hariç, her yiyecek İsrail'in oğullarına serbesttir." De ki: "Eğer doğru söyleyenlerden iseniz Tevrat'ı getirip onu peşi sıra okuyun."
94- Artık kim bundan sonra artık Allah üzerine yalan ortaya atarsa, işte onlar yanlış yapanların ta kendileridir.
95- De ki: "Allah doğruyu söyledi. Artık yaratılış ayarı üzerine meyilli olan İbrahim'in ortak değerine uyun. O, ortak koşanlardan değildi."
96- Şüphesiz ki insanlar için konulan ilk ev, ilâhi hayır kaynağı ve insanlar için yol gösterici olan Bekke'deki (Kâbe) dir.
97- Onda apaçık deliller ve İbrahim'in konumu (kulluk ve elçilik vazifelerinin gerekleri) vardır. Ve kim oraya girerse, artık güvendedir. Ve evi haccetmek Allah'ın, ona yol için güç yetirebilen insanlar üzerindeki hakkıdır. Kim (bu hakkı) örterse, artık şüphesiz ki Allah, alemlerden (yarattıklarından) zengindir.
98- De ki: "Ey kitabın ehli, Allah'ın ayetlerini niçin örtüyorsunuz? Ve Allah işlemekte olduklarınızın üzerinde tanıktır."
99- De ki: "Ey kitabın ehli, tanık olduğunuz halde inananı Allah'ın yolundan, onda eğrilik peşine düşerek, niçin uzaklaştırmaya çalışıyorsunuz? Ve Allah işlemekte olduklarınızdan duyarsız değildir."
100- Ey inananlar, eğer kitap verilmiş olanlardan bir bölümüne itaat edecek olursanız, inanmanızdan sonra sizi örtücüler olarak geri döndürürler.
101- Ve Allah'ın ayetleri size peşi sıra okunuyor ve onun elçisi de içinizde olduğu halde iken, nasıl örtersiniz? Ve kim Allah'a sarılırsa, artık kesinlikle dosdoğru yola iletilmiştir.
102- Ey inananlar, Allah'a karşı O'ndan korunmanın gereğini hakkı ile yerine getirin. Ve siz Allah'a teslim olanlardan başka durumda ölmeyin.
103- Ve toplu halde Allah'ın ipine sarılın ve bölünmeyin. Ve Allah'ın üzerinizdeki nimetini hatırlayın. Hani siz düşmanlar iken, kalplerinizin arasını ısındırmıştı da böylelikle onun nimeti sayesinde kardeşler olmuştunuz. Ve siz ateşten bir çukurun kenarındaydınız da, sizi ondan kurtarmıştı. Allah, ayetlerini doğru yolu bulmanız için size böylece açıklıyor.
104- Ve sizler hayra çağıran ve benimseneni buyuran ve benimsenmeyenden vazgeçirten bir toplumdan olun. Ve işte onlar arzuladığına kavuşacakların ta kendileridir.
105- Ve kendilerine apaçık deliller geldikten sonra, anlaşmazlığa düşerek bölünenler gibi olmayın. Ve şiddetli azap işte onlar içindir.
106- O günde ağaran yüzler ve kararan yüzler vardır. Yüzleri kararanlara gelince: "İnanmanızdan sonra örttünüz mü? Öyleyse örtmenizden ötürü tadın azabı" (denir).
107- Ve yüzleri ağaranlara gelince, artık Allah'ın rahmetindedirler. Onlar orada ölüm görmeyeceklerdir.
108- İşte bu Allah'ın ayetleridir. Onu sana gerçeklikle peşi sıra okuyoruz. Ve Allah yarattıklarına yanlış yapmayı istemez.
109- Ve göklerde olanlar ve yerde olanlar Allah'ındır. Ve işler Allah'a döndürülür.
110- Siz, insanlar arasından çıkarılmış en hayırlı bir toplum oldunuz. Benimseneni buyurur ve benimsenmeyenden vaz geçirtir ve Allah'a inanırsınız. Şayet kitabın ehli de inanmış olsaydı, onlar için elbette daha hayırlı olurdu. İçlerinden inanmış bir kısım olsa da çoğu itaatten çıkanlardır.
111- Onlar, rahatsızlık verme (söz ile incitme) dışında size asla zarar veremezler. Ve eğer sizinle savaşacak olurlarsa, size arkalarıyla (başka tarafa) yönelirler. Sonra yardım da edilmezler.
112- Nerede ele geçirildilerse üzerlerine aşağılanma vurulmuştur. Allah'tan bir ipe ve (inanan) insanlardan bir ipe (sarılmaları) hariç. Ve Allah'tan bir gazaba yerleşmişler ve üzerlerine yoksulluk vurulmuştur. Bu, onların Allah'ın ayetlerini örtmeleri ve habercileri meşru bir nedeni olmaksızın öldürmeleri sebebiyledir. İşte bu, baş kaldırmaları ve sınırı aşıyor olmaları nedeniyledir.
113- Hepsi eşit değillerdir. Kitabın ehlinden dimdik ayakta duran bir toplum vardır ki; gecenin vakitlerinde boyun eğerek Allah'ın ayetlerini peşi sıra okurlar.
114- Allah'a ve sonraki güne inanır ve benimseneneni buyurur ve benimsenmeyenden vazgeçirtir ve hayırlarda koşuştururlar. Ve işte onlar doğrulardandır.
115- Ve hayırdan her ne yaparlarsa, bundan örtülmeyeceklerdir. Ve Allah korunanları en iyi bilicidir.
116- Örtenlerin ne malları ve ne de çocukları onlara Allah'tan hiçbir şeye karşı zengin kılmayacaktır. Ve işte onlar ateşin arkadaşlarıdır. Onlar orada ölüm görmeyeceklerdir.
117- Onların şimdiki hayatta harcamakta olduklarının örneği, kendilerine yanlış yapmış bir topluluğun ekinine erişen, böylelikle onu yok eden kavurucu soğuğa sahip rüzgar gibidir. Ve Allah onlara yanlış yapmadı. Fakat onlar kendilerine yanlış yapıyorlardı.
118- Ey inananlar, sizden aşağınızdakilere sırdaş olarak tutunmayın. Onlar sizi bozguna düşürmekten geri durmazlar. Sizin sıkıntıya düşmenizi arzu ettiler. Kinleri ağızlarından (dökülen sözlerinden) açığa çıkmaktadır. Göğüslerindeki saklamakta oldukları ise daha da büyüktür. Bağ kuranlardan iseniz size ayetlerimizi kesinlikle açıkladık.
119- İşte siz öyle kimselersiniz ki, siz onları seversiniz fakat onlar sizi sevmezler. Siz kitabın (Tevrat, İncil Kur'an) tamamına da inanırsınız. Ve sizinle karşılaştıkları zaman: "İnandık" derler. Ve yalnız kaldıkları zaman ise size olan öfkeden dolayı parmaklarını ısırırlar. De ki: "Öfkenizle ölün. Şüphesiz ki Allah göğüslerdekini en iyi bilicidir."
120- Eğer siz bir güzellik erişecek olsa, bu onları üzer. Ve eğer size bir kötülük isabet edecek olsa, onunla da sevinç duyarlar. Ve eğer siz direnerek gayret eder ve korunursanız, onların plânları size hiçbir zarar vermez. Şüphesiz ki Allah, onların işlemekte olduklarını çepeçevre kuşatıcıdır.
121- Ve hani sen inananları savaş için duracakları yerlere yerleştirmek için sabah erkenden ailenden ayrılmıştın. Ve Allah her şeyi işiticidir her şeyi bilicidir.
122- Hani içinizden iki grup yılgınlığa eğilim göstermişti. Halbuki Allah, o iki grubun da yöneleniydi. Ve inananlar artık yalnızca Allah'a güvensin.
123- Ve and olsun ki Allah, siz çok zayıf olduğunuz halde iken, size Bedir'de yardım etmişti. O halde Allah'a karşı korunun ki şükretmiş olasınız.
124- Hani sen o zaman inananlara: "Rabbinizin, meleklerden indirilmiş üç bini ile(el) uzatması size yeterli değil mi?" diyordun.
125- Evet yeter. Eğer siz direnerek gayret eder ve korunur ve onlarda size şu anda ansızın gelirlerse, Rabbiniz sizi belirtili meleklerden beş bini ile (el) uzatacaktır.
126- 127- Allah bunu size ancak bir müjde onunla kalpleriniz yatışsın ve örtenlerden bir kısmının kökünü kazısın ve perişan olarak çevrilsinler diye yapmıştır. Yardım, ancak en güçlü en doğru karar verici Allah'ın katındandır.
128- Senin (onlar hakkındaki) buyruktan sana bir şey yoktur. Onlara ya (lütuf ile) döner ya da onlara azap eder. Çünkü onlar yanlış yapanlardır.
115- Ve hayırdan her ne yaparlarsa, bundan örtülmeyeceklerdir. Ve Allah korunanları en iyi bilicidir.
116- Örtenlerin ne malları ve ne de çocukları onlara Allah'tan hiçbir şeye karşı zengin kılmayacaktır. Ve işte onlar ateşin arkadaşlarıdır. Onlar orada ölüm görmeyeceklerdir.
117- Onların şimdiki hayatta harcamakta olduklarının örneği, kendilerine yanlış yapmış bir topluluğun ekinine erişen, böylelikle onu yok eden kavurucu soğuğa sahip rüzgar gibidir. Ve Allah onlara yanlış yapmadı. Fakat onlar kendilerine yanlış yapıyorlardı.
118- Ey inananlar, sizden aşağınızdakilere sırdaş olarak tutunmayın. Onlar sizi bozguna düşürmekten geri durmazlar. Sizin sıkıntıya düşmenizi arzu ettiler. Kinleri ağızlarından (dökülen sözlerinden) açığa çıkmaktadır. Göğüslerindeki saklamakta oldukları ise daha da büyüktür. Bağ kuranlardan iseniz size ayetlerimizi kesinlikle açıkladık.
119- İşte siz öyle kimselersiniz ki, siz onları seversiniz fakat onlar sizi sevmezler. Siz kitabın (Tevrat, İncil Kur'an) tamamına da inanırsınız. Ve sizinle karşılaştıkları zaman: "İnandık" derler. Ve yalnız kaldıkları zaman ise size olan öfkeden dolayı parmaklarını ısırırlar. De ki: "Öfkenizle ölün. Şüphesiz ki Allah göğüslerdekini en iyi bilicidir."
120- Eğer siz bir güzellik erişecek olsa, bu onları üzer. Ve eğer size bir kötülük isabet edecek olsa, onunla da sevinç duyarlar. Ve eğer siz direnerek gayret eder ve korunursanız, onların plânları size hiçbir zarar vermez. Şüphesiz ki Allah, onların işlemekte olduklarını çepeçevre kuşatıcıdır.
121- Ve hani sen inananları savaş için duracakları yerlere yerleştirmek için sabah erkenden ailenden ayrılmıştın. Ve Allah her şeyi işiticidir her şeyi bilicidir.
122- Hani içinizden iki grup yılgınlığa eğilim göstermişti. Halbuki Allah, o iki grubun da yöneleniydi. Ve inananlar artık yalnızca Allah'a güvensin.
123- Ve and olsun ki Allah, siz çok zayıf olduğunuz halde iken, size Bedir'de yardım etmişti. O halde Allah'a karşı korunun ki şükretmiş olasınız.
124- Hani sen o zaman inananlara: "Rabbinizin, meleklerden indirilmiş üç bini ile(el) uzatması size yeterli değil mi?" diyordun.
125- Evet yeter. Eğer siz direnerek gayret eder ve korunur ve onlarda size şu anda ansızın gelirlerse, Rabbiniz sizi belirtili meleklerden beş bini ile (el) uzatacaktır.
126- 127- Allah bunu size ancak bir müjde onunla kalpleriniz yatışsın ve örtenlerden bir kısmının kökünü kazısın ve perişan olarak çevrilsinler diye yapmıştır. Yardım, ancak en güçlü en doğru karar verici Allah'ın katındandır.
128- Senin (onlar hakkındaki) buyruktan sana bir şey yoktur. Onlara ya (lütuf ile) döner ya da onlara azap eder. Çünkü onlar yanlış yapanlardır.
129- Ve göklerde olanlar ve yerde olanlar Allah'ındır. Dilediğini bağışlar ve dilediğine de azap eder. Şüphesiz ki Allah çok bağışlayıcıdır çok merhamet edicidir.
130- Ey inananlar kat kat artırılmış olarak faiz yemeyin. Ve arzuladığınıza kavuşabilmeniz için Allah'a karşı korunun.
131- Ve korunun o ateşe karşı ki o, örtücüler için hazırlanmıştır.
132- Ve Allah'a ve Elçi'ye itaat edin ki, merhamet olunasınız.
133- Ve Rabbinizden bağışlanmaya, korunanlar için hazırlanmış olan, onun boyutu gökler ve yer kadar olan cennete koşuşturun.
134- Onlar ki, ferahlıkta da, darlıkta da harcarlar ve öfkelerini yutkunurlar ve insanlar(ın kusurların) dan geçerler. Ve Allah güzel davrananları sever.
135- Ve onlar ki, bir hayasızlık veya kendilerine karşı bir yanlış yaptıkları zaman, Allah'ı hatırlayarak hemen suçları için bağışlama isterler. Allah'tan başka suçları bağışlayan kimdir? Ve onlar suçları üzerinde bile bile ısrar da etmezler.
136- İşte onların karşılığı, Rablerinden bağışlama ve orada ölümsüzlük görmemek üzere olacakları altından nehirler akar cennetlerdir. Ve (güzel işler) işleyenlerin emeğinin karşılığı ne güzeldir.
137- Sizden önce değişmeyen yasalar gelip geçti. Yeryüzünde yolculuk yapın da, artık yalanlayanların sonunun nasıl olduğuna bir bakın.
138- Bu, insanlar için bir açıklama ve korunanlar için ise bir öğüt ve yol göstermedir.
139- Ve gevşemeyin ve üzülmeyin, eğer inananlar iseniz, üstün durumda olan sizlersiniz.
140- 141- Eğer size (Uhud'da) bir yara dokunduysa, artık o topluluğa da, kesinlikle (Bedir'de) onun örneği bir yara dokunmuştur. Bu günleri Allah'ın inananları bilmesi ve içinizden tanıklar tutması ve Allah'ın inananları arındırması ve inkârcıları mahvetmesi için, insanlar arasında devridaim yaptırıyoruz. Ve Allah yanlış yapanları sevmez.
142- Yoksa Allah, içinizden çabalayanları ve direnerek gayret edenleri bilmeden, cennete girivereceğinizi mi hesap ettiniz?
143- Ve and olsun ki siz onunla karşılaşmadan önce, ölüm beklentinizi dile getiriyordunuz. Artık onu kesinlikle gördünüz ama siz (gereğini yapmayıp) bakar haldesiniz.
144- Ve Muhammed bir elçiden başkası değildir. Ondan önce de elçiler gelip geçmiştir. Eğer o ölür veya öldürülür ise, siz ökçelerinizin üzerinde çevrilecek misiniz? ve kim iki ökçesi üzerinde çevrilirse, Allah'a hiçbir şeyle asla bir zarar veremez. Ve Allah şükredenlerin karşılığını verecektir.
145- Ve bir kimse için Allah'ın duyumu olmadan yazılı son süreden önce ölmesi olmaz. Ve kim şimdikinin ödülünü isterse, ona ondan veririz. Ve kim de sonrakinin ödülünü isterse, ona da ondan veririz. Ve şükredenlerin karşılığını vereceğiz.
146- Ve haberci'den nicesi vardı ki, Rabbe kul olmuş bir çok kimse onunla beraber savaşmışlardır. Onlar Allah'ın yolunda onlara erişenden ötürü, gevşememiş ve zayıflık göstermemiş ve boyun eğmemişlerdir. Ve Allah direnerek gayret edenleri sever.
147- Ve onların sözleri: "Rabbimiz buyruğumuzdaki savurganlığımızı ve suçlarımızı bağışla ve ayaklarımızı sabitle ve örtücüler topluluğuna karşı bize yardım et" demekten başkası olmadı.
148- Böylelikle Allah onlara şimdikinin ödülünü ve sonrakinin güzel ödülünü verdi. Ve Allah güzel davrananları sever.
149- Ey inananlar eğer örtenlere itaat edecek olursanız sizi ökçeleriniz üzeri geri döndürürler de, böylelikle zarara uğrayanlar olarak çevrilirsiniz.
150- Hayır, Allah sizin yöneleninizdir. Ve O, yardımcıların en hayırlısıdır.
151- Hakkında hiç bir yetki indirmediği halde, Allah'a ortak koşmalarından dolayı örtenlerin kalplerini ürkeklikle karşılaştıracağız. Onların sığınağı ateştir. Ve ne kötüdür yanlış yapanların kalacak yeri.
152- Ve and olsun ki Allah size olan o sözünü doğruladı. O'nun duyumuyla onları kırıp geçiriyordunuz. Ta ki sevdiğiniz(zafer)i size gösterdikten sonra yılgınlığa düştünüz ve buyruk konusunda birbirinizle çekiştiniz ve baş kaldırdınız. İçinizden kimi şimdikini istiyordu ve içinizden kimi de sonrakini istiyordu. Sonra Allah sizi denemek için, onlar(a karşı savaşı kazanmaktan)dan geri çevirdi. Ve and olsun ki (Allah) bu yaptığınızdan dolayı sizden (cezalandırmaktan) geçmiştir. Ve Allah inananlara karşı lütufkardır.
153- O vakit siz hiç kimseye aldırış etmeden yukarı doğru kaçıyor ve Elçi ise sizi arkanızdan çağırıyordu. Bunun üzerine Allah sizi keder üstüne kederle ödüllendirdi ki, ne elinizden gidene, ne de size erişene üzülesiniz. Ve Allah işlemekte olduklarınızdan haberdardır.
154- (Allah) Sonra, uğradığınız kederin ardından size, içinizden bir grubu örten güvenlik uykusu indirdi (böylelikle güveninizi kaybetmediniz). Sadece kendilerine eğilim gösteren bir diğer grup ( münafıklar) ise, Allah'a karşı gerçek olmayan bir sanı, bilgisizlik sanısı besleyerek: "Bu buyruk ve komuta konusunda bizim bir yetkimiz mi vardı ki(sorumluluğumuz olsun)" diyorlardı. De ki: "Buyruğun tamamı Allah'a aittir." Onlar sana karşı açığa vuramadıklarını içlerinde saklayarak: "Bu emir ve komuta konusunda bizim de bir yetkimiz olsaydı, burada öldürülmezdik" diyorlar. De ki: "Eğer evlerinizde olmuş olsanız bile, haklarında ölüm yazılmış olanlar, devrilecekleri yere mutlaka çıkardı." Ve Allah bunu sinenizde olanı denemek ve kalplerinizde olanı temizlemek için yaptı. Ve Allah göğüslerdekini en iyi bilicidir.
155- Şüphesiz ki iki topluluğun karşı karşıya geldiği gün, şeytan içinizden (başka tarafa) yönelenleri, bazı kazandıklarından dolayı ancak kaydırmak istemişti. Ve and olsun ki Allah onlar(ı cezalandırmak)dan geçti. Şüphesiz ki Allah çok bağışlayıcı karşılık vermekte acele etmeyicidir.
156- Ey inananlar, kardeşleri yeryüzünde yolculuğa veya savaşa çıktığı zaman onlar hakkında: "Eğer yanımızda olsalardı, ne ölürler ve ne de öldürülürlerdi" diyen, şu örtenler gibi olmayın. (Bu emri size)Allah, onların kalplerinde üzüntü ve pişmanlık olması için (verdi). Yaşatan da öldüren de Allah'tır. Allah, işlemekte olduklarınızı görücüdür.
157- Ve and olsun ki eğer Allah'ın yolunda öldürülür veya ölürseniz, Allah'tan bir bağışlama ve bir rahmet onların toplamakta olduklarından kesinlikle daha hayırlıdır.
158- Ve and olsun ki ölseniz de öldürülseniz de, kesinlikle Allah'a sürülüp toplanacaksınız.
159- Allah'tan bir rahmet sebebi ile onlara karşı yumuşak davrandın. Ve eğer sert ve kaba kalpli olsaydın, kesinlikle çevrenden dağılırlardı. Artık sen onlardan geç ve onlar için bağışlanma iste ve buyruk hususunda onlarla danış. Kararlı olduğun zaman ise, artık Allah'a güven. Şüphesiz ki Allah, güvenenleri sever.
160- Eğer Allah size yardım ederse, artık sizi kimse mağlup edemez. Ve eğer sizi yüzüstü bırakırsa da, artık O'ndan sonra size yardım edebilecek kimdir? Ve inananlar artık yalnızca Allah'a güvensin.
161- Bir haberci için ganimete kelepçe takması olmaz. Ve kim ganimete kelepçe takarsa, kalkışın gününde kelepçe taktığı ile gelir. Sonra her kişiye kazandığının karşılığı tastamam ödenir. Ve onlar yanlışa uğratılmazlar.
162- Allah'ın hoşnutluğuna uyan kişi, Allah'tan bir kızgınlığa yerleşen kişi gibi midir? Onun sığınağı cehennemdir. Ve ne kötü dönüş yeridir.
163- Onlara Allah'ın katında (farklı) kademeler vardır. Ve Allah onların işlemekte olduklarını görücüdür.
164- And olsun ki Allah inananlara, içlerinden O'nun ayetlerini onlara peşi sıra okuyan ve onları arındıran ve onlara kitabı ve doğruyu yanlıştan ayırmayı öğreten bir elçi harekete geçirmekle, elbette lütufta bulunmuştur. Ve oysa önceden kesinlikle apaçık sapıklık içinde idiler.
165- (Bedir'de onlara) iki mislini eriştirdiğiniz erişen, (Uhud'da bu sefer) size eriştirildiğinde mi, "Bu nereden?" dediniz? De ki: "O kendinizin katındandır." Şüphesiz ki Allah her şeyin üzerinde güç yetiricidir.
166-167- Ve iki topluluğun karşı karşıya geldiği günde size eriştirilenin sebebi, Allah'ın duyumunun bir gereği ve inananları bilmesi ve ikiyüzlülük yapanları bilmesi içindi. Onlara, "Allah'ın yolunda savaşın veya (düşmanı) defedin" denildiğinde onlar: "Eğer savaşmayı bilseydik, kesinlikle size uyardık" dediler. O gün onlar inanmaktan daha çok örtmeye yakındılar. Kalplerinde olmayanı ağızları ile söylüyorlardı. Ve Allah onların gizlediklerini en iyi bilicidir.
168- Onlar (evlerinde) oturup, (savaşta ölen) kardeşleri için: "Eğer bize itaat etmiş olsalardı, öldürülmezlerdi" dediler. De ki: "Eğer doğru söyleyenlerden iseniz, haydi ölümü kendi üzerinizden savın."
169- Ve Allah'ın yolunda öldürülenleri ölüler olarak hesap etmeyin. Aksine onlar diridirler, Rablerinin katında rızıklanmaktadırlar.
170- Allah'ın, lütfundan kendilerine verdikleri ile sevinç duymaktadırlar. Ve onlar arkalarındaki henüz kendilerine katılmayanlara, onlara ne kaygı ve ne de üzüntü olmayacağını müjdelemek isterler.
171- Yine onlar, Allah'tan bir nimet ve lütfu, Allah'ın inananların emeğinin karşılığını göz ardı etmeyeceğini müjdelemek isterler.
172- Onlar ki kendilerine yara eriştikten sonra (savaş meydanından kaçmayarak), Allah ve elçisine (olumlu) cevap verdiler. İçlerinden güzel davrananlar ve korunanlar için büyük emek karşılığı vardır.
173- Onlar ki, (bazı) insanlar onlara: "İnsanlar sizin için (ordu) topladı, artık onlardan çekinin" dediğinde, (bu sözlerle) onlar inancını artırdı ve: "Allah bize yeter ve ne güzel güvenilecektir" dediler.
174- Böylelikle onlara bir kötülüğe dokunmadan Allah'tan bir nimet ve lütuf ile çevrildiler ve Allah'ın hoşnutluğuna da uydular. Ve Allah büyük lütuf sahibidir.
175- İşte bu ancak kendisini yöneleni olarak görenleriyle sizi kaygılandıran bir şeytandır. Eğer inananlar iseniz, onlardan kaygılanmayın benden kaygılanın.
176- Ve örtücülüğe koşuşturanlar, sakın seni üzmesin. Onlar Allah'a asla zarar veremezler. Allah, sonrakinde onları (cennetten) bir hisse sahibi yapmamak istiyor. Ve büyük azap onlar içindir.
177- Muhakkak inanmaya karşılık örtmeyi satın alanlar, Allah'a hiç bir şeyle asla bir zarar veremezler. Ve acı azap onlar içindir
178- Ve örtenler onlara verdiğimiz mühletin kendileri için daha hayırlı olduğunu hesap etmesinler. Onlara ancak günahlarını artırmaları için mühlet veriyoruz. Ve alçaltıcı azap onlar içindir.
179- Allah, inananları içinde bulunduğunuz (karışık) durumda bırakacak değildir. Nihayetinde temiz olanı murdar olandan ayıracaktır. (Bunu yaparken de) sizi duyularla algılanamayananın üzerine (güneş gibi) doğdurmayacaktır. Fakat Allah elçilerden dilediğini seçer. Öyleyse Allah'a ve O'nun elçilerine inanın. Eğer inanır ve korunursanız, artık büyük emek karşılığı sizin içindir.
180- Ve Allah'ın, lütfundan kendilerine verdiklerinde cimrilik yapanlar, onu kendileri için daha hayırlı olduğunu hesap etmesinler. Aksine o (cimrilik), onlar için daha şerdir. Kalkışın gününde cimrilik yaptıkları şey boyunlarına ağırlık olarak dolandırılacaktır. Ve göklerin ve yerin mirası Allah'ındır. Ve Allah işlemekte olduklarınızdan haberdardır.
181- And olsun ki Allah: "Allah fakir, biz zenginleriz" diyen (Yahudi) lerin sözünü işitmiştir. Bu dediklerini ve habercileri meşru bir nedenleri olmasızın öldürmelerini (hesap gününde önlerine) kitap halinde koyacak* ve onlara: "Yakıcı azabı tadın" diyeceğiz.
(*) Ayette geçen "senektübu" kelimesine "yazacağız" yerine "kitap halinde koyacağız" anlamı verme gerekçemiz, geçmişte işlenen bir cürümün zaten yazılmış olması sebebi iledir. İşlendiği anda yazılan bir amel, kıyamet gününde kitaplaşmış olarak herkesin önüne geleceği için böyle bir anlamı tercih ettik.
182- İşte bu, elleriniz ile sunduğunuz nedeniyledir. Ve şüphesiz ki Allah, kullarına karşı asla yanlış yapan değildir.
183- Onlar (Yahudiler): "Allah bize, onu ateşin yiyeceği bir kurban getirinceye kadar, hiçbir elçiye inanmamamız konusunda söz aldı" dediler. De ki: "Benden önce elçiler apaçık deliller, ve o dediğinizi size getirmişti. Eğer doğru söyleyenlerden iseniz, onları niçin öldürdünüz?"
184- Eğer seni yalanlarlar ise, senden önce apaçık deliller ve hikmet dolu sayfalar ve ışık verici kitap getirmiş olan elçiler de kesinlikle yalanlanmıştı.
185- Her kişi ölümü tadıcıdır. Kalkışın gününde emeğinizin karşılığı size tastamam ödenecektir. Kim ateşten uzaklaştırılıp cennete girdirilirse, o artık kesinlikle kurtuluşa ermiştir. Ve şimdiki hayat, aldatıcının yararından başka birşey değildir.
186- And olsun ki mallarınız ve canlarınız ile mutlaka denenecek ve sizden önce kitap verilmiş olanlar ve ortak koşanlardan, mutlaka çok rahatsızlık (sözleri) işiteceksiniz. Ve eğer direnerek gayret eder ve korunursanız, artık şüphesiz bu buyrukların kararlı olanındandır.
187- Ve Allah bir zamanlar kitap verilmiş olanlardan: "Onu kesinlikle insanlara açıklayacak ve onu gizlemeyeceksiniz" diye, yeminle bağlanmış söz almıştı. Onlar, buna rağmen sözlerini sırtlarının arkalarına atmış ve onu pek az bedele satmışlardı. O ne kötü bir alışverişti.
188- Hesap etmeyesin ki, getirdikleri(kötülükler) ile sevinç duyan, yapmadıkları (iyilikler) ile övülmeyi sevenler, evet hesap etmeyesin ki onlar azaptan kurtulacaklardır. Ve acı azap onlar içindir.
189- Ve göklerin ve yerin hükümranlığı Allah'ındır. Ve Allah her şeyin üzerinde güç yetiricidir.
190- Şüphesiz ki göklerin ve yerin yaratılışında, gece ve gündüzün birbiri ardınca gelişinde, temiz akıl sahipleri için kesinlikle deliller vardır.
191-192-193- 194- Onlar, ayakta olduğu ve oturduğu, ve yanı üstü yattığı halde (yani her durumda), Allah'ı hatırlarlar ve göklerin ve yerin yaratılışını düşünürler. (Ve derler ki): "Rabbimiz, sen bunu geçersiz yere yaratmadın. Sen her türlü eksikten uzaksın, artık bizi ateşin azabından koru. Rabbimiz, şüphesiz ki sen kimi ateşe girdirirsen, artık kesinlikle sen onu rezil bir duruma düşürmüşündür. Ve yanlış yapanlar için yardımcılardan kimse yoktur. Rabbimiz, şüphesiz ki biz, "Rabbinize inanın" (diye) inanmaya seslenen bir sesleniciyi işittik, biz de hemen inandık. Rabbimiz, artık bizim suçlarımızı bağışla, yaptığımız kötülüklerimizi bizden ört ve bizim ömrümüzü iyi ve erdemliler ile beraber tamamla. Rabbimiz, bize elçilerine (itaat karşılığı) söz verdiğini ver ve kalkışın gününde bizi rezil duruma düşürme. Şüphesiz ki verdiğin sözden sırt dönmezsin."
195- Bunun üzerine Rableri de onların çağrılarına şöyle cevap verdi: "Şüphesiz ki ben, içinizden erkekten olsun kadından olsun, işleyenin işlediğini göz ardı etmem. (Çalışmasının karşılığını almakta) birbirinize göre bir farkınız yoktur. Onlar ki göç ettiler ve yurtlarından çıkarıldılar ve benim yolumda rahatsızlığa uğratıldılar ve savaştılar ve öldürüldüler, and olsun ki kötülüklerini onlardan mutlaka örtecek ve Allah'ın katından bir ödül olarak altından nehirler akar cennetlere girdireceğim. Ve dönüşümün güzeli Allah'ın katındadır."
196- 197- O örtenlerin yerleşim bölgelerinde çevrilip durması seni aldatmasın. Pek az bir yararlanmadır, sonrasında sığınakları cehennemdir. Ve ne kötü bir yataktır.
198- Ancak Rablerinden korunanlar için Allah'ın katından bir ikram olarak, orada ölüm görmemek üzere olacakları, altlarından nehirler akar cennetler vardır. Ve Allah'ın katında olan, iyi ve erdemliler için daha hayırlıdır.
199- Ve kitabın ehlinden öylesi vardır ki Allah'a ve size indirilmiş olana ve kendilerine indirilmiş olana Allah'a gönülden saygı besleyerek inanırlar. Allah'ın ayetlerini pek az bedele satmazlar. İşte onlar var ya, onların emeklerinin karşılığı Rablerinin katındadır. Şüphesiz ki Allah hesabı hızlı görendir.
172- Onlar ki kendilerine yara eriştikten sonra (savaş meydanından kaçmayarak), Allah ve elçisine (olumlu) cevap verdiler. İçlerinden güzel davrananlar ve korunanlar için büyük emek karşılığı vardır.
173- Onlar ki, (bazı) insanlar onlara: "İnsanlar sizin için (ordu) topladı, artık onlardan çekinin" dediğinde, (bu sözlerle) onlar inancını artırdı ve: "Allah bize yeter ve ne güzel güvenilecektir" dediler.
174- Böylelikle onlara bir kötülüğe dokunmadan Allah'tan bir nimet ve lütuf ile çevrildiler ve Allah'ın hoşnutluğuna da uydular. Ve Allah büyük lütuf sahibidir.
175- İşte bu ancak kendisini yöneleni olarak görenleriyle sizi kaygılandıran bir şeytandır. Eğer inananlar iseniz, onlardan kaygılanmayın benden kaygılanın.
176- Ve örtücülüğe koşuşturanlar, sakın seni üzmesin. Onlar Allah'a asla zarar veremezler. Allah, sonrakinde onları (cennetten) bir hisse sahibi yapmamak istiyor. Ve büyük azap onlar içindir.
177- Muhakkak inanmaya karşılık örtmeyi satın alanlar, Allah'a hiç bir şeyle asla bir zarar veremezler. Ve acı azap onlar içindir
178- Ve örtenler onlara verdiğimiz mühletin kendileri için daha hayırlı olduğunu hesap etmesinler. Onlara ancak günahlarını artırmaları için mühlet veriyoruz. Ve alçaltıcı azap onlar içindir.
179- Allah, inananları içinde bulunduğunuz (karışık) durumda bırakacak değildir. Nihayetinde temiz olanı murdar olandan ayıracaktır. (Bunu yaparken de) sizi duyularla algılanamayananın üzerine (güneş gibi) doğdurmayacaktır. Fakat Allah elçilerden dilediğini seçer. Öyleyse Allah'a ve O'nun elçilerine inanın. Eğer inanır ve korunursanız, artık büyük emek karşılığı sizin içindir.
180- Ve Allah'ın, lütfundan kendilerine verdiklerinde cimrilik yapanlar, onu kendileri için daha hayırlı olduğunu hesap etmesinler. Aksine o (cimrilik), onlar için daha şerdir. Kalkışın gününde cimrilik yaptıkları şey boyunlarına ağırlık olarak dolandırılacaktır. Ve göklerin ve yerin mirası Allah'ındır. Ve Allah işlemekte olduklarınızdan haberdardır.
181- And olsun ki Allah: "Allah fakir, biz zenginleriz" diyen (Yahudi) lerin sözünü işitmiştir. Bu dediklerini ve habercileri meşru bir nedenleri olmasızın öldürmelerini (hesap gününde önlerine) kitap halinde koyacak* ve onlara: "Yakıcı azabı tadın" diyeceğiz.
(*) Ayette geçen "senektübu" kelimesine "yazacağız" yerine "kitap halinde koyacağız" anlamı verme gerekçemiz, geçmişte işlenen bir cürümün zaten yazılmış olması sebebi iledir. İşlendiği anda yazılan bir amel, kıyamet gününde kitaplaşmış olarak herkesin önüne geleceği için böyle bir anlamı tercih ettik.
182- İşte bu, elleriniz ile sunduğunuz nedeniyledir. Ve şüphesiz ki Allah, kullarına karşı asla yanlış yapan değildir.
183- Onlar (Yahudiler): "Allah bize, onu ateşin yiyeceği bir kurban getirinceye kadar, hiçbir elçiye inanmamamız konusunda söz aldı" dediler. De ki: "Benden önce elçiler apaçık deliller, ve o dediğinizi size getirmişti. Eğer doğru söyleyenlerden iseniz, onları niçin öldürdünüz?"
184- Eğer seni yalanlarlar ise, senden önce apaçık deliller ve hikmet dolu sayfalar ve ışık verici kitap getirmiş olan elçiler de kesinlikle yalanlanmıştı.
185- Her kişi ölümü tadıcıdır. Kalkışın gününde emeğinizin karşılığı size tastamam ödenecektir. Kim ateşten uzaklaştırılıp cennete girdirilirse, o artık kesinlikle kurtuluşa ermiştir. Ve şimdiki hayat, aldatıcının yararından başka birşey değildir.
186- And olsun ki mallarınız ve canlarınız ile mutlaka denenecek ve sizden önce kitap verilmiş olanlar ve ortak koşanlardan, mutlaka çok rahatsızlık (sözleri) işiteceksiniz. Ve eğer direnerek gayret eder ve korunursanız, artık şüphesiz bu buyrukların kararlı olanındandır.
187- Ve Allah bir zamanlar kitap verilmiş olanlardan: "Onu kesinlikle insanlara açıklayacak ve onu gizlemeyeceksiniz" diye, yeminle bağlanmış söz almıştı. Onlar, buna rağmen sözlerini sırtlarının arkalarına atmış ve onu pek az bedele satmışlardı. O ne kötü bir alışverişti.
188- Hesap etmeyesin ki, getirdikleri(kötülükler) ile sevinç duyan, yapmadıkları (iyilikler) ile övülmeyi sevenler, evet hesap etmeyesin ki onlar azaptan kurtulacaklardır. Ve acı azap onlar içindir.
189- Ve göklerin ve yerin hükümranlığı Allah'ındır. Ve Allah her şeyin üzerinde güç yetiricidir.
190- Şüphesiz ki göklerin ve yerin yaratılışında, gece ve gündüzün birbiri ardınca gelişinde, temiz akıl sahipleri için kesinlikle deliller vardır.
191-192-193- 194- Onlar, ayakta olduğu ve oturduğu, ve yanı üstü yattığı halde (yani her durumda), Allah'ı hatırlarlar ve göklerin ve yerin yaratılışını düşünürler. (Ve derler ki): "Rabbimiz, sen bunu geçersiz yere yaratmadın. Sen her türlü eksikten uzaksın, artık bizi ateşin azabından koru. Rabbimiz, şüphesiz ki sen kimi ateşe girdirirsen, artık kesinlikle sen onu rezil bir duruma düşürmüşündür. Ve yanlış yapanlar için yardımcılardan kimse yoktur. Rabbimiz, şüphesiz ki biz, "Rabbinize inanın" (diye) inanmaya seslenen bir sesleniciyi işittik, biz de hemen inandık. Rabbimiz, artık bizim suçlarımızı bağışla, yaptığımız kötülüklerimizi bizden ört ve bizim ömrümüzü iyi ve erdemliler ile beraber tamamla. Rabbimiz, bize elçilerine (itaat karşılığı) söz verdiğini ver ve kalkışın gününde bizi rezil duruma düşürme. Şüphesiz ki verdiğin sözden sırt dönmezsin."
195- Bunun üzerine Rableri de onların çağrılarına şöyle cevap verdi: "Şüphesiz ki ben, içinizden erkekten olsun kadından olsun, işleyenin işlediğini göz ardı etmem. (Çalışmasının karşılığını almakta) birbirinize göre bir farkınız yoktur. Onlar ki göç ettiler ve yurtlarından çıkarıldılar ve benim yolumda rahatsızlığa uğratıldılar ve savaştılar ve öldürüldüler, and olsun ki kötülüklerini onlardan mutlaka örtecek ve Allah'ın katından bir ödül olarak altından nehirler akar cennetlere girdireceğim. Ve dönüşümün güzeli Allah'ın katındadır."
196- 197- O örtenlerin yerleşim bölgelerinde çevrilip durması seni aldatmasın. Pek az bir yararlanmadır, sonrasında sığınakları cehennemdir. Ve ne kötü bir yataktır.
198- Ancak Rablerinden korunanlar için Allah'ın katından bir ikram olarak, orada ölüm görmemek üzere olacakları, altlarından nehirler akar cennetler vardır. Ve Allah'ın katında olan, iyi ve erdemliler için daha hayırlıdır.
199- Ve kitabın ehlinden öylesi vardır ki Allah'a ve size indirilmiş olana ve kendilerine indirilmiş olana Allah'a gönülden saygı besleyerek inanırlar. Allah'ın ayetlerini pek az bedele satmazlar. İşte onlar var ya, onların emeklerinin karşılığı Rablerinin katındadır. Şüphesiz ki Allah hesabı hızlı görendir.
200- Ey inananlar, direnerek mücadele edin ve direnerek mücadele etmekte birbirinizle yarışın ve birbirinize bağlı olun ve Allah'tan korunun ki arzuladığınıza kavuşasınız.