20 Şubat 2024 Salı

A'raf s. 43. Ayetinin Farklı Mealleri Üzerinde Bir Düşünce

 Kur'an mealini karşılaştırmalı olarak birkaç mealden birden dikkatli okuyanlar, bazı ayetlerin anlam açısından birbirinden farklı şekilde çevrilmiş olduğunu göreceklerdir. Bu durumla karşılaşan meal okuyucusu, hangi anlamın daha isabetli olduğunu haklı olarak araştırmaya gidecektir.

A'raf s. 43. ayeti, bir meal okuyucusunun böyle durumla karşılaşacağı ayetlerden biridir. Bu ayeti okuyan bir kimse, ayetin birbirinden farklı olarak çevrilmiş iki farklı anlama sahip olduğunu görecektir. Yazımızın konusu, bu farklı anlamdan hangisinin daha isabetli olabileceği yönünde olacaktır.

İlgili ayetin Arapça metni ve iki farklı çeviriden ilkinin mealleri şu şekildedir: 

وَنَزَعْنَا مَا ف۪ي صُدُورِهِمْ مِنْ غِلٍّ تَجْر۪ي مِنْ تَحْتِهِمُ الْاَنْهَارُۚ وَقَالُوا الْحَمْدُ لِلّٰهِ الَّذ۪ي هَدٰينَا لِهٰذَا وَمَا كُنَّا لِنَهْتَدِيَ لَوْلَٓا اَنْ هَدٰينَا اللّٰهُۚ لَقَدْ جَٓاءَتْ رُسُلُ رَبِّنَا بِالْحَقِّۜ وَنُودُٓوا اَنْ تِلْكُمُ الْجَنَّةُ اُو۫رِثْتُمُوهَا بِمَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَ

Ahmet Varol

Gönüllerinde kin adına ne varsa hepsini çıkarmışızdır ve altlarından ırmaklar akmaktadır. "Bizi doğru yola ileterek buraya kavuşturan Allah'a hamd olsun. Eğer Allah bize hidayet vermiş olmasaydı biz doğru yola giremezdik. Şüphesiz ki Rabbimizin elçileri hakkı getirdiler" derler. Onlara: "İşte bu cennete yaptıklarınıza karşılık olarak mirasçı kılındınız" diye seslenilir.

Ali Bulaç

Biz onların göğüslerinde kinden ne varsa çekip almışız. Altlarından ırmaklar akar. Derler ki: 'Bizi buna ulaştıran Allah'a hamd olsun. Eğer Allah bize hidayet vermeseydi doğruya ermeyecektik. Andolsun, Rabbimizin elçileri hak ile geldiler.' Onlara: ' İşte bu, yaptıklarınıza karşılık olarak mirasçı kılındığınız cennettir' diye seslenilecek.

Cemal Külünkoğlu

Onların içlerinde kinden ne varsa söküp atarız. Altlarından ırmaklar akarken derler ki: “Hidayetiyle bizi (bu nimete) kavuşturan Allah'a hamdolsun! Allah bize doğru yolu göstermeseydi kendiliğimizden hidayete eremezdik. Andolsun ki; Rabbimizin resulleri hakkı getirmiştir.” (Onlara:) “İşte (dünyada yapmış olduğunuz) güzel işlere karşılık, şu cennete vâris kılındınız” diye seslenilir.

Diyanet Vakfı

(Cennette) onların altlarından ırmaklar akarken, kalplerinde kinden ne varsa hepsini çıkarıp atarız. Ve onlar derler ki: «Hidayetiyle bizi (bu nimete) kavuşturan Allah'a hamdolsun! Allah bizi doğru yola iletmeseydi kendiliğimizden doğru yolu bulacak değildik. Hakikaten Rabbimizin elçileri gerçeği getirmişler.» Onlara: İşte size cennet; yapmış olduğunuz iyi amellere karşılık ona vâris kılındınız diye seslenilir.

Elmalılı (sadeleştirilmiş)

Orada kalblerinde bulunan kini çıkarıp atarız. Onların altlarından ırmaklar akar. "Bizi buna erdiren Allah'a hamdolsun. Eğer Allah bizi doğru yola sevk etmeseydi biz doğru yola erişemezdik. Şüphesiz Rabbimizin peygamberleri bize gerçeği getirmişler." derler. Onlara şöyle seslenilir: "İşte size cennet! Yaptıklarınıza karşılık buna varis oldunuz".

Alıntı yaptığımız mealler, www.kuranmeali.com adlı siteden olup, burada sadece birkaç meali örnek olarak alıntıladık. Alıntı yaptığımız mealler övgü veya yergi amaçlı değildir.

A'raf s. 43. ayetine yukarıda verilen 1. grup meallerin ortak yönü, cennete girmiş olanlar tarafından söylenen "Allah bize doğru yolu göstermemiş olsaydı biz kendimiz doğru yolu bulamazdık" şeklindeki ifadedir.

Şimdi aşağıya aynı ayetin farklı şekilde yapılmış 2. grup meal örneklerinden birkaç tanesini verelim:

Bayraktar Bayraklı

Onların göğüslerinde kinden ne varsa hepsini çıkarıp atmışızdır. O cennette altlarından ırmaklar akmaktadır. “Lütfedip bizi buraya getiren Allah'a hamdolsun. Allah bizi getirmeseydi biz bunu bulamazdık. Rabbimizin peygamberleri gerçeği getirmişler” dediler. Onlara, “İşte size cennet, yaptıklarınıza karşılık size miras verildi” diye seslenilecektir.

Hasan Basri Çantay

Kinden göğüslerinde (dünyâdan kalma) ne varsa söküb atacağız. Altlarından ırmaklar akacakdır. «Hamd olsun Allaha ki, derler, bizi hidâyetiyle buna kavuşdurdu. Eğer Allah bize hidâyet etmeseydi kendiliğimizden bunun yolunu bulmuş olamazdık. Andolsun ki, Rabbimizin peygamberleri gerçeği getirmişlerdir». Onlara: «İşte (dünyâda) yapmakda devam etdiğiniz (iyi işler) sayesinde mîrascı edildiğiniz cennet budur» diye nida edilecekdir.

Yaşar Nuri Öztürk

Göğüslerinde düşmanlıktan ne varsa söküp atmışızdır. Irmaklar akar altlarından. Şöyle derler: "Hamd olsun bizi buraya ulaştıran Allah'a. Eğer Allah bize kılavuzluk etmeseydi, biz buraya ulaşamazdık. Yemin olsun ki, Rabbimizin resulleri gerçeği getirmişler." Şöyle seslenilir: "İşte size, yaptıklarınıza karşılık mirasçı kılındığınız cennet!"

Elmalılı (orjinal)

Bir halde ki derunlarında kîn kabilinden ne varsa hepsini söküb atmışızdır, altlarından ırmaklar akar «hamdolsun o Allaha ki hidayetile bizi buna muvaffak kıldı, o bize hidayet etmese idi bizim kendiliğimizden bunun yolunu bulmamıza imkân yoktu, hakıkat rabbımızın Peygamberleri emri hakk ile geldiler» demektedirler, ve şöyle nidâ olunmaktadırlar: işte bu gördüğünüz o Cennet ki buna amelleriniz sebebiyle vâris kılındınız

2. grupta verdiğimiz meallerin ortak yönü, yine cennete girmiş olanlar tarafından söylenen, "Kendilerini cennete Allah'ın ulaştırdığı, kendilerinin Allah'ın nimeti böyle bir şeye ulaşmalarının imkansız" olduğu yönündeki sözleridir.

Ayetin iki farklı mealini verdikten sonra, aradaki farklı anlama sebep olan duruma geçebiliriz.

Ayete iki farklı anlam verilme sebebi, ayet içinde geçen هَدٰينَا- لِنَهْتَدِيَ-هَدٰينَا 

kelimeleridir. Bu 3 kelime aynı kökten olup sözlük olarak, "Yol göstermek, iletmek, klavuzluk yapmak" anlamına gelmektedir. 

Kanaatimizce aradaki anlam farkı, bu kelimenin ıstılahi anlamda mı yoksa lügat anlamında mı kullanılmış olduğunun tercihi noktasındadır. 1. grupta bulunan mealler, kelimeyi ıstılahi anlamda kullanırken, 2. gruptaki mealler, kelimeyi lügat anlamında kullanmayı tercih etmişlerdir.

Peki bu iki farklı mealden hangisi daha isabetlidir?. Meallerden bir grubun doğru diğer grubun ise yanlış olduğunu söylemediğimizi burada önemle hatırlatmak istiyoruz. 

Konunun başlangıcı bir önceki ayet olan 42. ayetten başlamaktadır.

------A'raf s. 42- Onlar ki inandılar ve bozuculuğu önleyici filler işlediler. Hiçbir kimseye gücünün üzerinde bir mükellefiyet yüklemeyiz. İşte onlar cennetin arkadaşlarıdır, orada ölüm görmemek üzere kalıcıdırlar.

Bu ayette yaşamını iman ve salih amel üzerine sürdürmüş ve o halde ölmüş olan insanların, ahiretteki alacakları karşılık bildirilmektedir. 

43. ayetin ilk bölümünde, "Ve göğüslerinde kinden ne varsa söküp attık. Altlarından nehirler akarbuyurularak onların ahiretteki durumları ve verilecek nimetlerden bir kısmı bildirilmektedir.

Ayetin ikinci bölümünde ise, cennete girenlerin sözleri yer almakta, farklı mealler bu bölümün çevirisinden kaynaklanmaktadır. Diğer bölümlerin çevirilerinde herhangi bir farklılık bulunmamaktadır.

وَقَالُوا الْحَمْدُ لِلّٰهِ الَّذٖي هَدٰينَا لِهٰذَا 

Dediler ki: "Övgü Allah'adır. O'ki bizi buna (cennete)iletti"

Dikkat edilirse cennet ehlinin ağzından çıkan ve ayet içinde geçen "Li heze" işaret zamiri cenneti işaret etmektedir. Çünkü konuşanlar cennettedir. Yani cennet ehli kendilerini cennete ulaştıran Allah'a hamd etmektedir. Cümlenin devamına verilecek anlam, bu ibareye verilecek anlam ile doğrudan alakalı olup, farklı meallerin bu zamirin cenneti işaret ettiğine dikkat edilmemesinden kaynaklandığı kanaatindeyiz.

Cennet ehlinin kendilerini cennete yerleştiren Allah'a hamd ettiklerini dikkate alan bir meallendirme yapıldığında ayetin devamı şu şekilde gelecektir: 

"Eğer Allah bizi (cennete)iletmemiş olsaydı, biz kendimizi (cennete) iletebilecek değildik. And olsun ki Rabbimizin elçileri gerçeği getirdi."

Bu durumda, 2. grupta bulunan meal örmeklerinin, 1. gruptaki meal örneklerine nazaran daha isabetli olduğunu söyleyebiliriz. Dikkat edilirse 1. Elmalılı (sadeleştirilmiş), 2. grupta ise Elmalılı (orjinal) meali örnek verilmiştir. Burada dikkat çekmek istediğimiz husus, 2. grupta bulunan orjinal meal ile, 2. grupta bulunan sadeleştirilmiş mealin birbirleri ile uyumlu olmadığıdır. Maalesef Elmalılı mealini sadeleştirmek için ellerine alanlar, Elmalılı'nın verdiği ayet bazı ayet meallerini anlamadan kendi kafalarınca meal vermeye çalışmışlardır.

A'raf s. 43. ayetine bu şekilde verilen farklı mealler, bazılarımız için önemsiz görülebilir. Ancak bizim amacımız meal yapıcılarını övmek veya yermek değil, yapılan meal örneklerini vererek meal okuyucularının bazılarının kafalarında oluşabilecek soru işaretlerine cevap verebilmektir.

A'raf s. 43. ayetine bizim tarafımızdan verilmeye çalışılan meal ise şu şekildedir:

Ve göğüslerinde kinden ne varsa söküp attık. Altlarından nehirler akar. "Övgü Allah'adır. O'ki bizi buna (cennete)iletti. Eğer Allah bizi (cennete)iletmemiş olsaydı, biz kendimizi (cennete) iletebilecek değildik. And olsun ki Rabbimizin elçileri gerçeği getirdi" dediler. Ve onlara "Yapmakta olduklarınızdan dolayı mirasçı kılındığınız cennet işte bu dur" diye seslenildi.

                                      EN DOĞRUSUNU ALLAH (C.C.) BİLİR.

17 Şubat 2024 Cumartesi

EN'AM SURESİ MEALİ

 1- Övgü Allah'adır. O ki gökleri ve yeri yarattı, karanlıkları ve aydınlığı var etti. Sonra inkarcılar (başkalarını) Rablerine denk tutuyorlar.

2- O ki sizi çamurdan yarattı, sonra bir (ölüm) süre (si) takdir etti. Belirlenmiş süre onun katındadır. Sonra siz kuşkuya kapılıyorsunuz.

3- O, göklerde ve yerde (tek ilah olan) Allah'tır. Gizlinizi de açığınızı da biliyor, kazanmakta olduğunuzu da biliyor.

4- Onlara Rablerinin ayetlerinden bir ayet gelmeyiversin, ondan ancak yüz çevirirler.

5- Gerçek onlara geldiğinde onu yalanladılar. Yakında kendisi ile alay etmekte olduklarının haberleri onlara gelecektir.

6- Onlardan önceki nesillerden nicesini helak ettiğimizi görmezler mi?. Yeryüzünde sizi yerleştirmediğimiz bir şekilde onları yerleştirdik. Onların üzerlerine bol yağmurlar gönderdik, altlarından akan ırmaklar meydana getirdik. Günahları nedeniyle onları helak ettik, arkalarından başka nesiller meydana getirdik.

7- Eğer sana kitabı kağıda yazılı halde indirsek, buna da elleriyle dokunmuş olsalardı, inkar edenler kesinlikle "Bu apaçık bir sihirden başka bir şey değil" demişti.

8- "Ona bir melek indirilmeli değil miydi?" dediler. Eğer melek indirmiş olsaydık, (helak) emir kesinlikle yerine getirilmiş olur, onlara göz açtırılmazdı.

9- Eğer onu bir melek yapsaydık, (o meleği de) kesinlikle bir adam yapacaktık ta, üzerlerini örtmekte olduklarını yine örtecektik.

10- And olsun ki senden önceki elçilerle de alay edildi. Onlardan alay etmiş olanları, alaya almakta oldukları şey kuşattı. 

11- De ki: Yeryüzünde dolaşın, sonra da yalanlayanların sonunun nasıl olduğuna bir bakın.

12- De ki: Göklerde ve yerde olanlar kimindir?. De ki: Allah kendisine merhameti yazdı. Sizi, kesinlikle kalkış gününe toplayacaktır, onda şüphe yoktur. Kendilerini zarara uğratanlar, onlar inanmazlar.

13- Gece ve gündüzün içinde ne barındı ise O'nundur. O, işitendir bilendir.

14- De ki: Sahip çıkan koruyucu olarak, göklerin ve yerin işleyiş yasalarını belirleyen, yediren, kendisi yedirilmeyen Allah'tan başkasını mı edineceğim?. De ki: Şüphesiz ki ben, teslim olanın öncüsü olmakla ve ortak koşanlardan olmamakla emrolundum.

15-De ki: Eğer ben Rabbime isyan ettiysem, büyük gün azabından korkarım.

16- Kim o gün ondan çevrilirse, kesinlikle O, ona merhamet etmiştir. İşte bu apaçık kurtuluştur.

17- Eğer Allah sana bir zarar dokunduracak olursa, onu O'ndan başka kaldıracak yoktur. Eğer bir hayır dokunduracak olursa, O, her şeye gücü yetendir.

18- O, kullarının üzerinde boyun eğdirici güce sahiptir. O, hükmünde isabetli olan her şeyden haberdar olandır.

19- De ki: Şahitlik bakımından en büyük hangi şeydir?. De ki: Allah, benimle sizin aranızda şahittir. Bu Kur'an bana, sizi ve ulaştığı kimseleri onunla uyarmam için vahyolundu. Gerçekten Allah ile beraber ilahlar olduğuna, siz mi şahitlik ediyorsunuz?. De ki: Ben şahitlik etmem. De ki: O, ancak ve ancak tek ilahtır. Şüphesiz ben sizin ortak koşmakta olduklarınızdan uzağım.

20- Kendilerine kitap verdiklerimiz. onu (Kur'an'ı) kendi oğullarını tanıyor gibi tanıyorlar. Kendilerini zarara uğratanlar var ya, onlar inanmazlar.

21- Allah üzerine yalan uydurmuş veya O'nun ayetlerini yalanlamış olandan daha yanlış yapan kimdir?. Şüphesiz ki, yanlış yapanlar arzuladıklarına kavuşamazlar.

22- O gün onları toplu halde getireceğiz, sonra da ortak koşmuş olanlara, "İddia etmekte olduğunuz ortaklarınız nerede?" diyeceğiz.

23- Sonra onların , "Rabbimiz, Allah'a yemin olsun ki biz ortak koşanlardan değildik" demelerinden başka fitneleri olmadı.

24- Bak, kendilerine karşı nasıl da yalan söylediler, uydurmakta oldukları (sahte ilahları) onlardan saptı.

25- Onlardan kimi seni dinler. Onu (Kur'an'ı) anlarlar diye kalplerinin üzerine kabuklar, kulaklarına da ağırlık koyduk. Şayet onlar her ayeti görseler bile ona inanmazlar. Hatta sana geldikleri zaman sana karşı üstünlük sağlamaya çalışıyor, o inkar etmiş olanlar (Kur'an için), "Öncekilerin uydurmalarından başka birşey değildir" diyorlar.

26- Onlar, ondan  hem (başkalarını) engelliyorlar, hem de (kendileri) uzaklaşıyorlar. Ancak kendilerinden başkasını helak etmiyorlar, bunun farkında değiller.

27- Ateşin üzerine tutulduklarında (nasıl), "Keşke (dünyaya) döndürülseydik te Rabbimizin ayetlerini yalanlamasaydık ve inananlardan olsaydık" dediklerini bir görsen.

28- Hayır, önceden gizlemekte oldukları (yeniden diriliş gerçeği) açığa çıktı. Eğer onlar (dünyaya) döndürülmüş olsalar bile, ondan yasaklandıklarına kesinlikle yine geri dönerlerdi. Onlar kesinlikle yalancıdırlar.

29- Onlar (dünyada iken), "Bu dünya hayatımızdan başka yoktur, biz diriltilecekler de değiliz" demişlerdi.

30- Rablerinin huzurunda onları bir görsen. (Rableri onlara) "Bu gerçek değilmiymiş" dedi. (Onlar) "Rabbimize and olsun evet" dediler. (Rableri onlara) "İnkar etmekte olduğunuzdan ötürü tadın azabı" dedi.

31- Allah ile karşılaşmayı yalanlamış olanlar kesinlikle zarar etmiştir. Nihayet saat onlara ansızın geldiğinde, "Orada işlediğimiz kusurlardan dolayı eyvahlar olsun bize" dediler. Onlar yüklerini sırtlarında taşırlar. Bilmiş olun onların yüklendikleri ne kötüdür.

32- Dünya hayatı oyun ve eğlenceden başka birşey değildir. Korunanlar için ahiretin yurdu daha hayırlıdır. Hala aklınızı kullanmaz mısınız?.

33- Onların demekte olduklarının elbette seni üzmekte olduğunu kesinlikle biliyoruz. Muhakkak ki onlar seni yalanlamıyorlar. O yanlış yapanlar ancak ısrarla Allah'ın ayetlerini inkar ediyorlar.

34- And olsun ki senden önceki elçiler de yalanlandı. Onlara yardımımız gelene kadar yalanlandıkları ve eziyete uğradıkları şeye karşı direnerek mücadele ettiler. Allah'ın (elçilerine yardım) sözlerini değiştirebilecek yoktur. And olsun ki elçilerin (gerçekleşmiş olan yardım) haberinden sana geldi. 

35- Eğer onların yüz çevirmeleri sana ağır geldiyse, eğer güç yetirebilirsen yerde bir tünel veya göğe ulaşabilecek bir merdiven ara da onlara bir ayet getirebilirsen getir. Eğer Allah dileseydi onları doğru yol üzere elbette toplardı. Öyleyse sakın cahillerden olma.

36- Ancak ve ancak işitmekte olanlar (olumlu) cevap verirler. Ölüleri de Allah diriltir, sonra da ona döndürülürler.

37- "Ona Rabbinden bir ayet indirilmeli değil miydi?" dediler. De ki: " Şüphesiz ki Allah ayet indirmeye gücü yetendir". Ancak onların çoğu bilmiyorlar.

38- Yerde bir canlı ve iki kanadı ile uçan kuş yoktur ki sizin gibi bir topluluk olmasın. Biz kitapta kusur bırakmadık*. Sonra Rablerine toplanılırlar.

* Yarattığımız ne varsa hepsi ile ilgili işleyiş yasalarını koyduk. 

39- Ayetlerimizi yalanlamış olanlar, karanlıklar içindeki sağır ve dilsizlerdir. Allah kimi dilerse onu saptırır, ve kimi dilerse onu doğru yol üzerinde kılar.

40- 41- De ki: "Eğer doğrulardan iseniz bana söyleyin. Eğer Allah'ın azabı size geldiğinde veya size saat geldiğinde, Allah'tan başkasına mı dua edersiniz?. Hayır yalnızca ona dua edersiniz. Eğer Allah dilerse dua etmekte olduğunuz şeyi kaldırır, siz de ortak koşmakta olduklarınızı unutursunuz".

42- And olsun ki senden önceki topluluklara da (elçiler) gönderdik. Yalvarıp yakarsınlar diye onları sıkıntı ve darlık ile yakaladık.

43- Şiddetli azabımız onlara geldiği zaman yalvarıp yakarmalı değiller miydir?. Ancak kalpleri katılaştı, şeytan onlara yapmakta olduklarını süsledi.

44- Onunla kendilerine hatırlatıldıkları şeyleri unuttuklarında, onların üzerine her şeyin kapılarını açtık. Nihayet kendilerine verilenlerle ferahladıkları zaman onları ansızın yakaladık. İşte o zaman onlar umutlarını yitirdiler.

45- Yanlış yapan topluluğun arkası böyle kesildi. Övgü alemlerin Rabbinedir.

46- De ki: Bana söyleyin, eğer Allah işitme ve görme yetinizi alsa, kalplerinizi mühürlese, Allah'tan başka hangi ilah onu (geriye) getirir?. Bak ayetleri nasıl çeşitli yönlerden açıklıyoruz da sonra onlar direnerek yüz çeviriyorlar.

47- De ki: Bana söyleyin, eğer Allah'ın azabı size ansızın veya açıkça gelse, yanlış yapanlar topluluğundan başkası mı helak edilir?.

48- Biz elçileri ancak müjdeleyiciler ve uyarıcılar olarak göndeririz. Artık kim inandı ve durumunu düzelttiyse, onlar korkmayacak ve üzülmeyeceklerdir.

49- Ayetlerimizi yalanlayanlara gelince, itaatten çıkmalarından dolayı onlara azap dokuncaktır.

50- De ki: Ben size "Allah'ın hazineleri benim katımdadır" demiyorum. Gayb'ı da bilmiyorum, Ben size "Ben meleğim" de demiyorum. Ben bana vahyolundan başkasına uymam. De ki: "Gören ile görmeyen bir olur mu, hiç düşünmüyor musunuz?".

51- Rablerine toplanacaklarından korkmakta olanları onunla uyar. Onlar için onun aşağısından ne sahip çıkıp koruyan ne de şefaatçi vardır. Umulur ki korunurlar.

52- O'nun yüzünü (rızasını) isteyerek, sabah akşam Rablerine dua etmekte olanları kovma. Onların hesabından sana bir şey yoktur. Senin hesabından da onlara bir şey yoktur. Eğer onları kovacak olursan yanlış yapanlardan olursun.

53- Böylece onların bazılarını "Aramızdan Allah'ın lutfettiği kimseler bunlar mı?" demeleri için, birbirleri ile denedik. Allah şükredenleri daha iyi bilen değil midir?.

54- Ayetlerimize inanmakta olanlar sana geldiği zaman de ki: "Esenlik üzerinize olsun. Rabbiniz merhameti kendisine yazdı. Şöyle ki: Sizden kim bilmeyerek bir kötülük yaptı, sonra (yaptığının) ardından (itaatle) döndü ve durumunu düzelttiyse, şüphesiz O, bağışlayan ve merhamet edendir".

55- Böylece ayetlerimizi ayrıntılı şekilde açıklıyoruz ki, suçluların yolu açıkça belli olsun.

56- De ki: "Şüphesiz ben Allah'ın aşağısından olan dua etmekte olduklarınıza kulluk etmekten yasaklandım". De ki: "Ben sizin keyfi arzularınıza uymam. O takdirde muhakkak ki sapmış ve doğru yolu bulanlardan olmamış olurum".

57- De ki: "Ben Rabbimden apaçık  bir delil üzerindeyim ve siz onu yalanladınız. Onu acele istemekte olduğunuz (azap) benim katımda değildir. Hüküm ancak Allah'ındır. O gerçeği anlatıyor. O ayırıcıların hayırlısıdır".

58- De ki: "Acele istemekte olduğunuz (azap) eğer benim katımda olsaydı, benimle sizin aranızdaki emir yerine getirilmiş olurdu. Allah yanlış yapanları daha iyi bilendir".

59- Gaybın anahtarları O'nun katındadır. Onu O'ndan başkası bilmez. Karada ve denizde olanı bilir. Bir yaprak düşmez ki onu bilmesin. Yerin karanlıklarında bir tane, ne yaş ne de kuru bir şey yoktur ki apaçık bir kitapta olmasın.

60- O, gece sizi öldüren, gündüz kazandığınızı bilendir. Sonra belirlenmiş süre yerine getirilmesi için gündüzde sizi diriltir. Sonra dönüşünüz O'nadır. Sonra yapmakta olduklarınızı haber verecektir.

61- O, kullarının üzerinde boyun eğdirici güce sahiptir. Sizin üzerinize gözcüler gönderir. Nihayet birinize ölüm geldiği zaman elçilerimiz onu öldürür, onlar (görevlerinde) kusur işlemezler.

62- Sonra gerçek sahip çıkan koruyucuları olan Allah'a döndürülürler. Bilmiş olun hüküm O'nundur. O, hesap görenlerin en hızlısıdır.

63- De ki: ""Eğer bizi bundan kurtarırsan kesinlikle şükredenlerden olacağız" (diye)gizlice yalvarıp yakararak ona dua ediyorsunuz. (O zaman)Karanın ve denizin karanlıklarından sizi kim kurtarıyor?"

64- De ki: " Sizi ondan ve her türlü sıkıntıdan Allah kurtarıyor. Sonra da O'na ortak koşuyorsunuz".

65- De ki: "O, sizin üzerinize üstünüzden veya ayaklarınızın altından azap göndermeye veya gruplar haline getirerek bir kısmınızın kötülüğünü bir kısmınıza tattırmaya güç yetirendir". Bak, anlasınlar diye ayetleri nasıl çeşitli yönlerden açıklıyoruz.

66- O, gerçek olduğu halde senin topluluğun onu yalanladı. De ki: "Ben sizin sorumlunuz değilim".

67-Her haberin kararlaştırılmış zamanı vardır. Yakında bileceksiniz.

68- Ayetlerimizi (alaya) dalanları gördüğünde, ondan başka söze dalıncaya kadar onlardan yüz çevir. Eğer şeytan sana unutturacak olursa hatırladıktan sonra artık o yanlış yapanlar topluluğu ile oturma.

69- Korunanlar için onların hesabından bir şey yoktur. Ancak korunmaları için onlara öğüt vardır.

70- Dinlerini bir oyun ve eğlence edinmiş, dünya hayatı onları aldatmış olan kimseleri bırak. Hiç bir kimse kazandığı yüzünden rehin tutulmasın diye onunla öğüt ver. Onun için Allah'ın aşağısından sahip çıkan ne bir koruyucu, ne de şefaatçi vardır. Her türlü fidyeyi verecek olsa da ondan alınmaz. İşte onlar kazandıkları yüzünden rehin tutulanlardır. Onlar için inkar etmekte olduklarından dolayı kaynar sudan bir içecek,  acı azap vardır.

71-  72- De ki: "Allah'ın aşağısından bize fayda ve zarar veremeyecek olana dua edelim de, Allah bize doğru yolu gösterdikten sonra ökçelerimiz üzerinde geri mi döndürelim?. Şeytanların keyfi arzusuna uydurduğu, yeryüzünde şaşkın bir halde dolaşan, arkadaşlarının "Bize gel"  diye çağırmakta olduğu kişi gibi mi olalım?". De ki: "Allah'ın yolu, doğru yolun ta kendisidir. Alemlerin Rabbine teslim olmakla,üzerimize yüklenen her türlü kulluk görevini ayakta tutmakla ve ondan korunmakla emrolunduk. O, huzurunda toplanılacak olandır".

73- O, gökleri ve yeri gerçek ile yaratandır. "Ol" diyeceği gün (herşey) oluverir. O'nun sözü gerçektir. Sur'a üfürüleceği gün de yetki ve hükümranlık O'nundur. Gaybın da, şehadetin de bilenidir. O, hükmünde isabetli olan her şeyden haberdar olandır.

74- Bir zaman İbrahim babası Azer'e, "Sen putları ilahlar olarak mı ediniyorsun?. Şüphesiz ben, seni ve toplulumunu apaçık bir sapıklık içinde görüyorum" demişti.

75- Kesinen inananlardan olması için İbrahim'e, göklerin ve yerin hükümranlığını (n kimde olduğunu) şöyle gösteriyorduk.

76- Üzerine gece bastırdığında bir yıldız gördü ve "Rabbim bu dur" dedi. (Yıldız) kaybolduğunda, "Ben kaybolanları sevmem" demişti.

77- Ay'ı doğmuş halde gördüğünde, "Rabbim bu dur" dedi. (Ay) kaybolduğunda, " Eğer Rabbim beni doğru yola iletmemiş olsa, mutlaka sapıklar toluluğundan olacaktım" demişti. 

78- 79- Güneş'i doğmuş halde gördüğünde, "Rabbim bu dur bu daha büyüktür" dedi. (Güneş) kaybolduğunda, "Ey topluluğum ben sizin ortak koşmakta olduklarınızdan uzağım. Şüphesiz ki ben bozulmamış fıtrat sahibi olarak yüzümü göklerin ve yerin işleyiş yasalarını belirleyene çevirdim" demişti.

80- 81- 82- Toplumu onunla tartışmaya kalkışmış, (ve o şöyle) demişti: "Allah hakkında benimle tartışmaya mı kalkıyorsunuz?. O beni doğru yola iletmiştir. O'na ortak koşmakta olduklarınızdan ben korkmam, ancak Rabbimin bir şey dilemesi hariç. Rabbim ilim bakımından her şeyi kapsamıştır. Hala öğüt almıyor musunuz?. Hakkında kanıt indirmediği şeyleri siz Allah'a ortak koşmaktan korkmuyor iken, ben sizin ortak koştuklarınızdan nasıl korkarım?. Biliyorsanız (söyleyin) iki gruptan hangisi güvende olmaya daha layıktır. İnanıp, inançlarını şirk ile örtmeyenler var ya, işte onlar için güvende olmak vardır. Onlar doğru yolu bulmuş olanlardır".

83- İşte bu, topluluğuna karşı İbrahim'e verdiğimiz tartışma yöntemidir. Dilediğimizi derecelerle yükseltiriz. Şüphesiz senin Rabbin hükmünde isabet edendir bilendir.

84- Ona İshak ve Yakub'u bağışlamış, her birini doğru yola iletmiştik. Daha önce Nuh'u da doğru yola iletmiştik. Onun soyundan Davud, Süleyman, Eyyub, Yusuf, Musa ve Harun'u da. İyilik edenlere böyle karşılık veririz.

85- Zekeriyya, Yahya, İsa ve İlyas, her biri salihlerdendir.

86- İsmail, Elyesa, Yunus ve Lut, her birini insanlar üzerine üstün kılmıştık.

87- Babalarından, soylarından ve kardeşlerinden de bir kısmını seçmiş, onları dosdoğru yola iletmiştik.

88- İşte bu Allah'ın doğru yoludur. Kullarından dilediğine ona iletir. Eğer ( o elçiler de) ortak koşmuş olsalardı, onların yapmakta oldukları kesinlikle boşa gitmişti.

89- İşte onlar kendilerine kitap, hüküm ne nebilik verdiklerimizdir. Bunlar (Mekke müşrikleri) eğer onları inkar ederse, onları inkar ediciler olmayan bir topluluğu, bunların yerine kesinlikle vekil kılmışızdır.

 90- İşte onlar Allah'ın doğru yola ilettikleridir. Sen de onların yoluna uy. De ki: "Sizden buna karşılık bir ücret istemiyorum. O, ancak insanlar için öğütten başka bir şey değildir".

91- "Allah, beşer üzerine bir şey indirmedi" demiş olmakla, Allah'ın kudretini (bilmeyi) gereğince yerine getirmediler. De ki: "İnsanlara aydınlatıcı ve klavuz olarak Musa'nın getirdiği, yazılı kağıtlar haline getirip (bir kısmını) açıkladığınız bir çoğunu da gizlediğiniz, sizin atalarınızın bilmediklerinin öğretildiği kitabı kim indirdi?. De ki: "Allah (indirdi)". Sonra bırak onları daldıkları içinde oynamaya devam etsinler.

92- Bu, önünde olanı doğrulayıcı, şehirlerin anası ve etrafında olanları uyarman için indirdiğimiz, ilahi hayır kaynağı bir kitaptır. Ahirete inananlar buna inanır. Onlar kendilerine yüklenen kulluk görevlerini muhafaza ederler.

93- Allah üzerine yalan uydurmuş, veya kendisine vahyolunmadığı halde "Bana da vahyolundu" demiş kimseden,  ve "Allah'ın indirdiği gibi bende indireceğim" demiş kimseden daha yanlış yapan kimdir?. Sen o yanlış yapanları ölüm sıkıntıları içinde, melekler onlara ellerini uzatmış olduğu halde, "Çıkarın canlarınızı" (derken) bir görsen. Bugün Allah'a karşı gerçeğin dışında söylemekte ve O'nun ayetlerinden büyüklenmekte olmanızdan dolayı, hor ve hakir edici azapla karşılık göreceksiniz.

94- And olsun ki sizi ilk defa yarattığımız gibi bize tek başınıza geldiniz. Size verdiklerimizi sırtlarınızın arkasında bıraktınız. Ortaklarınız olduklarını iddia ettiğiniz şefaatçilerinizi de beraberinizde göremiyoruz. And olsun ki aranız(daki bağlar) kesilmiş, iddia etmekte olduklarınız sizden sapmıştır.

95- Şüphesiz ki Allah, tohum ve çekirdeğin yarıcısıdır. Ölüden diriyi çıkarıyor. Diriden de ölüyü çıkarandır. Allah işte bu dur. Nasıl döndürülüyorsunuz?.

96- Sabahın yarıcısıdır. Geceyi sükunet zamanı, güneşi ve ay'ı hesap ölçüsü olarak oluşturdu. Bu,  kendisine galip gelinemeyen her şeyi bilenin koyduğu yasadır.

97- O, ki karanın ve denizin karanlıklarında onlarla yolunuzu bulasınız diye sizin için yıldızları oluşturdu. Bilen topluluk için ayetlerimizi çeşitli yönlerden açıkladık.

98- O'ki sizi bir tek nefisten meydana getirdi. Sizin için (dünyada) bir karar kılma yerleşme yeri, bir de (hayata) veda etme yeri (kabir) vardır. Anlayan topluluk için ayetleri ayrıntılı şekilde açıkladık.

99- O'ki gökten suyu indirdi. Onunla her şeyin bitkisini çıkardık. Ondan yeşillik çıkardık. O yeşillikten birbiri üstüne binmiş taneler çıkarıyoruz. Hurma ağacı tomurcuklarından yere doğru sarkmış salkımlar, birbirine benzeyen benzemeyen üzümler, zeytin ve nar çıkarıyoruz. Olgunlaşıyorken ve ürün verdiğinde ürününe bakın. Şüphesiz bunlarda inanan bir topluluk için ayetler vardır.

100- Böyle iken bir de cinleri Allah'a ortaklar kıldılar. Halbuki onları da O yaratmıştır. O'na bilgisizce oğullar ve kızlar uydurdular. O, onların nitelemekte olduklarından münezzehtir, yücedir.

101- Göklerin ve yerin örneksiz yaratıcısıdır. O'nun eşi olmadığı halde nasıl bir çocuğu olabilir?. Her şeyi O yarattı, ve O, her şeyi bilendir.

102- Rabbiniz Allah işte bu dur. O'ndan başka ilah yoktur. Her şeyin yaratıcısıdır, öyleyse O'na kulluk edin. O, her şey üzerinde güvenilir olandır.

103- Gözler O'nu algılayamaz, gözleri O algılar. O, lütuf sahibidir, her şeyden haberdardır.

104- Size Rabbinizden gözünüzü açacak deliller gerçekten gelmiştir. Kim gözünü açtıysa kendisi içindir. Kim kör olduysa onun aleyhinedir. (De ki) Ben sizin üzerinizde gözcü değilim.

105- Ayetleri, (inkarcılar) "Sen ders almışsın" desinler diye, bilen topluluğa da onu beyan edelim diye böylece çeşitli yönlerden açıklıyoruz.

106- Rabbinden sana vahyolunana uy. O'ndan başka ilah yoktur. Ortak koşanlardan yüz çevir.

107- Eğer Allah dilemiş olsaydı ortak koşmazlardı. Seni onların üzerine gözcü olarak kılmadık. Sen onların üzerinde sorumlu değilsin.

108-  Ve Allah'ın aşağısındakilere dua edenlere sakın sövmeyin, Onlar da bilgisizce sınırı aşarak Allah'a söverler. Her topluluğa yapmakta olduklarını böyle süsledik. Sonra onların dönüşü Rablerinedir, yapmakta olduklarını onlara haber verecektir.  

109- Eğer onlara bir ayet geldiğinde, mutlaka ona inanacaklarına dair bütün güçleriyle Allah'a yemin ettiler. De ki: "Ayetler Allah'ın katındadır". O (ayet) geldiği zaman ona inanmayacaklarını size sezdirmiyorlar.

110- Onların gönüllerini ve gözlerini ona ilk  defasında inanmadıkları gibi çevirir, onları taşkınlıkları içinde bocalamaya bırakırız.

111- Eğer biz onlara melekleri indirmiş olsak, ölüler onlarla konuşmuş olsa, her şeyi (vahyi) kabullenmiş oldukları üzerlerine halde toplamış olsaydık, Allah dilemedikçe kesinlikle inanacak değillerdi. Onların hepsi ancak cahillik ediyorlar.

112- 113- Böylece her nebi için insanın ve cin'in şeytanlarını düşman kıldık. Onlar aldatmak için birbirlerine sözün yaldızlısını vahyeder. Eğer Rabbin dilemiş olsaydı bunu yapmazlardı. Artık sen onları ve uydurmakta olduklarını, ahirete inanmayanların gönüllerinin ona meyletmesi ve ondan razı olmaları, kazanmakta olduklarını kazanmaya devam etmeleri için bırak.

114- Doğru hüküm veren olarak Allah'tan başkasını mı arayacağım?. O'ki size kitabı ayrıntılı olarak indirdi. Kendilerine kitap verdiklerimiz biliyorlar ki, şüphesiz o, Rabbinden gerçek ile indirilmiştir. Artık bu konuda sakın kuşkuya kapılanlardan olma.

115- Rabbinin kelimeleri doğruluk ve adalet bakımından yerine gelmiştir. O'nun kelimelerini değiştirebilecek yoktur. O, işitendir bilendir.

116- Eğer yeryüzün(Mekke)dekilerin çoğunluğuna uyacak olursan, seni Allah'ın yolundan saptırırlar. Onlar zandan başka bir şeye uymuyorlar. Zanni sözlerden başkasını söylemiyorlar.

117- Şüphesiz ki senin Rabbin, O, kendi yolundan sapanı daha iyi bilendir. O, doğru yolu bulmuş olanları da daha iyi bilendir.

118- Eğer O'nun ayetlerine inanmış kimseler iseniz, üzerine Allah'ın adı anılmış olanlardan yeyin.

119- Size ne oluyor ki; açlık sebebi ile ona mecbur kalmanız hariç, haram kıldığı şeyleri size ayrıntılı bir şekilde açıklamış iken, üzerine Allah'ın adı anılmış olanlardan yemiyorsunuz?. Şüphesiz birçokları keyfi arzularına uyarak bilgisizce saptırıyorlar. Şüphesiz senin Rabbin haddi aşanları daha iyi bilendir.

120- Günahın açığını da gizlisini de bırakın. Şüphesiz ki günah kazananlar, kazandıklarından dolayı karşılık göreceklerdir.

121- Üzerine Allah'ın adı anılmamış olanlardan yemeyin. Şüphesiz o(nu yemek), itaatten çıkmaktır. Şüphesiz ki şeytanlar size karşı üstünlük sağlamak için, onu sahip çıkan koruyucu edinenlere vahyeder. Eğer onlara itaat ettiyseniz, o takdirde sizler de kesinlikle ortak koşanlarsınız.

122- Ölü halde iken onu dirilttiğimiz ve ona insanlar arasında yürüyeceği bir ışık verdiğimiz kimse, karanlıklar içinden çıkamayacak kimsenin misali gibi midir?. İnkar edenlere yapmakta oldukları böyle süslendi.

123- Böylece her şehirde ileri gelenleri, orada tuzak kurmaları için oranın suçluları yaptık. Kendilerinden başkasına tuzak kurmuyorlar, bunun farkında değiller.

124- Onlara bir ayet geldiği zaman, "Allah'ın elçilerine verilen gibi, bize de verilene kadar asla inanmayız" dediler. Allah, mesajını nereye vereceğini daha iyi bilir. Suçlulara kurmakta oldukları tuzaktan dolayı, Allah katından aşağılanma ve şiddetli azap isabet edecektir.

125- Allah kimi doğru yola iletmek isterse, onun göğsünü İslam'a açar. Kimi de saptırmak isterse, onun göğsünü sanki göğe yükseliyormuş gibi dar ve sıkıntılı hale sokar. Allah pisliği inanmayanların üzerine böyle yığar.

126- İşte bu senin Rabbinin dosdoğru olan yoludur. Öğüt alacak olan bir topluluk için ayetleri kesinlikle ayrıntılı şekilde açıkladık.

127- Onlar için Rablerinin katında esenliğin yurdu vardır. O, yapmakta olduklarından dolayı onların sahip çıkanı koruyucusudur.

128- (Allah) O gün onları toplu halde bir araya getirir. (Allah) "Ey cin topluluğu insandan bir çoğunu kendinize (yandaş) edinmek için uğraştınız". İnsandan onları sahip çıkan koruyucu edinmiş olanları, "Rabbimiz birbirimizden faydalandık. Bizim için belirlediğin sürenin sonuna ulaştık" dedi. (Allah) "Ateş, Allah'ın dilemesi hariç orada ölüm görmemek üzere kalacak yerinizdir" dedi.  Şüphesiz ki senin Rabbin doğru hüküm verendir, bilendir.

129- Biz yanlış yapanları, kazanmakta oldukları yüzünden böylece (ateşte) birbirleri ile sahip çıkan koruyucu yaparız.

130- (Allah) "Ey cin ve insan topluluğu! içinizden size benim ayetlerimi  anlatan, sizi bu gününüze kavuşmakla uyaran elçiler gelmedi mi?" (dedi). "Kendimiz aleyhine şahitlik ederiz (ki geldi)" dediler. Dünya hayatı onları aldattı, inkarcı olduklarına dair kendileri aleyhine şahitlik ettiler.

131- Bu (nu sormanın nedeni), senin Rabbinin şehirleri haksızlıkla ve halkı (uyarıcı elçilerden) habersiz iken helak edici olmadığı içindir.

132- Herkesin yaptıklarından dolayı dereceleri vardır. Senin Rabbin onların yapmakta olduklarından habersiz değildir.

133- Senin Rabbin hiçbir şeye muhtaç olmayandır, rahmet sahibidir. Dilerse sizi giderir, ardınızdan başka bir topluluğun soyundan sizi meydana getirdiği gibi, dilediğini yerinize getirir.

134- Şüphesiz ki size vaad edilen kesinlikle gelmektedir. Siz bunu aciz bırakıcı değilsiniz.

135- De ki: "Ey topluluğum, durumunuz neyi gerektiriyorsa onu yapın. Ben de yapmaktayım. Yurdun sonunun kime ait olacağını yakında bileceksiniz. Şüphesiz ki yanlış yapanlar arzuladıklarına kavuşamazlar".

136- Allah'ın yaydığı ekinden ve hayvanlardan bir pay ihdas ettiler. Kendi iddialarınca, "Bu Allah için, bu da ortaklarımız için" dediler. Ortakları için olan Allah'a ulaşmaz, Allah için olan ise ortaklarına ulaşır. Vermekte oldukları hüküm ne kötüdür.

137- Böylece ortakları, ortak koşanlardan birçoğuna, onları mahfetmek ve (gerçek) dinlerini örtmek için çocuklarını öldürmeyi süsledi. Allah dilemiş olsaydı bunu yapamazlardı. Artık sen onları ve uydurmakta olduklarını bırak.

138- Kendi iddialarınca, "Bu hayvanlar ve ekin dokunulmazdır. Onları bizim dilediğimizden başkası yiyemez" dediler. Ve hayvanlar var ki, onların sırtları (onlar tarafından) haram kılındı. Ve hayvanlar var ki, onların üzerlerine O'na  iftira atmak suretiyle Allah'ın adını anmazlar. Yapmakta oldukları iftiraların karşılığını yakında verecektir..

139- Ve dediler ki: "Bu hayvanların karınlarında olan erkeklerimize mahsustur, eşlerimize haram kılınmıştır. Eğer ölü olursa onlar onda ortaktırlar". Nitelemelerinin karşılığını yakında verecektir. Şüphesiz ki O, doğru hüküm verendir, bilendir.

140- Bilgisizlikten dolayı, akılsızca çocuklarını öldürmüş ve Allah'ın onlara verdiği rızıkları Allah'a karşı iftira ederek haram kılmış olanlar kesinlikle zarar etmiştir. Onlar kesinlikle sapmışlar, doğru yolu da bulanlardan olmamışlardır.

141- O'ki asmalı ve asmasız bahçeler, yemişleri farklı hurma ve ekinler, (tadları) birbirine benzeyen ve benzemeyen zeytin ve nar meydana getirdi. Ürün verdiğinde ürününden yeyin. Toplama gününde de hakkını verin. Aşırı gitmeyin. Şüphesiz ki O, aşırı gidenleri sevmez.

142- Ve hayvanlardan da yük taşıyan ve tüyünden döşek yapılanı (meydana getirdi). Allah'ın size rızık olarak verdiğinden yeyin, şeytanın adımlarına uymayın. Şüphesiz ki o, sizin için apaçık düşmandır.

143- Sekiz eş; Koyundan iki, keçiden iki. De ki: İki erkeği mi haram etti, yoksa iki dişiyi mi ?, yoksa iki dişinin rahimlerinde bulunanı mı?. Eğer doğrulardan iseniz bana bilgiyle haber verin.

144- Deveden iki, sığırdan iki. De ki: İki erkeği mi haram etti, yoksa iki dişiyi mi?, yoksa iki dişinin rahimlerinde bulunanı mı?. Yoksa Allah böyle emrederken siz şahitler miydiniz?. İnsanları bilgisizce saptırmak için Allah üzerine yalan uydurmuş olandan daha yanlış yapan kimdir?. Şüphesiz ki Allah, yanlış yapanlar topluluğunu doğru yola iletmez.

145- De ki: Bana vahyolunanda leş veya akıcı kan veya domuzun eti ki, o şüphesiz pisliktir, veya yoldan çıkmanın bir göstergesi olarak Allah'tan başkasının adına kesilmiş olması dışında, yiyen kişi üzerine onu yemesi haram kılınmış (bir bilgi) bulamıyorum. Kim ki açlık sebebi ile darda kaldıysa, başka darda kalanın hakkına saldırmamak ve aşırı gitmemek şartı ile (bunları yerse), şüphesiz ki senin Rabbin bağışlayandır merhamet edendir.

146- (Daha önce) Yahudilere de bütün tırnaklı hayvanları haram kılmıştık. Koyun ve sığır'ın iç yağlarını, bu ikisinin sırtlarında veya bağırsaklarında bulunanlar veya kemiğe karışanlar hariç, haram kılmıştık. Aşırılıkları yüzünden onlara böyle karşılık verdik. Biz kesinlikle doğrulardanız.

147- Eğer seni yalanladılarsa de ki: Rabbiniz bağışlayıcıdır, lütfu geniş olandır. O'nun şiddetli azabı şuçlular topluluğundan geri çevrilmez.

148- Ortak koşmakta olanlar diyecekler ki: "Eğer Allah dilemiş olsaydı ne biz ne atalarımız ortak koşmaz, hiçbir şeyi de haram kılmazdık". Onlardan öncekilerde böyle yalanlamış, sonunda şiddetli azabımızı tatmışlardı. De ki: Yanınızda bilgiden bize karşı çıkarabileceğiniz bir şey var mı?. Siz zandan başkasına uymuyorsunuz ve siz zanni sözlerden başkasını söylemiyorsunuz.

149- De ki: Ulaşan delil Allah'ındır Dilemiş olsaydı hepinizi kesinlikle doğru yola iletirdi.

150- De ki: "Allah şüphesiz ki bunu haram kıldı" diye şahitlik edecek şahitlerinizi getirin. Onlar eğer şahitlik etmiş olsalar bile, sen onlarla beraber şahitlik etme. Ayetlerimizi yalanlayan ve ahirete inanmayanların keyfi arzularına uyma. Ve onlar (başkalarını) Rablerine denk tutuyorlar.

151- De ki: Gelin Rabbinizin üzerinize neyi haram kıldığını size okuyayım: Hiçbir şeyi O'na ortak koşmayın, anne babaya iyilik edin, fakirlik korkusundan dolayı çocuklarınızı öldürmeyin. Size ve onlara rızkı biz veriyoruz. Hayasızlıklara, onlardan açık olanına ve gizli olanına yaklaşmayın. Allah'ın haram kıldığı bir canı hak etmesi dışında öldürmeyin. İşte size aklınızı kullanasınız diye bunu emretti.

152- Yetimin malına, o olgunluğa ulaşıncaya kadar en güzel şekilde olması dışında yaklaşmayın. Ölçüye ve tartıya adil olarak riayet edin. Hiçbir kimseye gücünün üzerinde bir mükellefiyet yüklemeyiz. Söz söylediğiniz zaman, yakın akraba olsa da adil olun. Allah'a verdiğiniz söze riayet edin. İşte siz öğüt alasınız diye bunu emretti.

153- Şüphesiz ki bu benim doğru olan yolumdur, o halde siz de ona uyun. (Başka) yollara uymayın, sonra sizi O'nun yolundan ayırır. İşte size korunasınız diye bunu emretti.

154- Sonra, Musa'ya kitabı, iyilik edene (nimetimi) yerine getirmek, her şeyi ayrıntılı şekilde açıklamak, Rableri ile karşılaşacaklarına inananlar için klavuz ve rahmet olarak verdik.

155- Bu da, indirdiğimiz ilahi hayır kaynağı bir kitaptır, öyleyse ona uyun. Bağışlanmanız için korunun.

156- "Kitap, ancak ve ancak bizden önceki iki gruba indirilmiş, biz onların derslerinden kesinlikle habersizlerdik" dersiniz diye (kitabı indirdik).

157- Veya: " Bizim üzerimize kitap indirilmiş olsaydı, kesinlikle onlardan daha doğru yolda olurduk" dersiniz diye (kitabı indirdik). Size Rabbinizden apaçık bir delil,  klavuz ve rahmet gelmiştir. Allah'ın ayetlerini yalanlayan ve onlardan direnerek yüz çeviren kimseden daha yanlış yapan kimdir?. Ayetlerimizden direnerek yüz çevirenlere, direnerek yüz çeviriyor olmalarından dolayı,  azabın kötüsünü karşılık olarak yakında vereceğiz.

158- Onlar kendilerine meleklerin gelmesini veya senin Rabbinin gelmesini veya senin Rabbinin bazı ayetlerinin gelmesini mi bekliyorlar?.  Senin Rabbinin bazı ayetlerinin geleceği gün, önceden inanmamış veya inanmasından bir hayır kazanmamış ise, bir kimsenin inanması ona fayda vermez. De ki: Bekleyin şüphesiz biz de bekleyenleriz.

159- Şüphesiz ki onlar dinlerini parçalara ayırdılar, gruplar halinde bölündüler. Sen hiçbir şekilde onlardan değilsin. Onların işi ancak ve ancak Allah'a kalmıştır. Sonra onlara yapmakta olduklarını haber verecektir.

160- Kim iyilik getirdiyse, ona getirdiğinin on misli vardır. Kim kötülük getirdiyse, ancak getirdiğinin misliyle karşılık görür. Onlar haksızlığa uğratılmazlar.

161- De ki: Şüphesiz ki Rabbim beni dosdoğru yola, dimdik ayakta duran dine, bozulmamış fıtrat sahibi olarak İbrahim'in inancına iletti.

162- 163- De ki: Şüphesiz ki benim namazım, kurbanım, yaşamım ve ölümüm alemlerin Rabbi Allah içindir. Ona ortak yoktur. Bununla emrolundum ve ben teslim olmuşların öncüsüyüm.

164- De ki: O, her şeyin Rabbi iken, Rab olarak Allah'tan başkasını mı arayayım?. Her kişi kendi aleyhine olandan başkasını kazanmaz. Hiçbir taşıyıcı başkasının yükünü de taşımaz. Sonra dönüşünüz Rabbinizedir, ayrılığa düşmekte olduğunuz konuları size haber verecektir.

165- O, ki sizi yeryüzünün birbirinin yerine geçenleri yaptı, verdikleri ile sizi denemek için kiminizi kiminizin üzerine derecelerle yükseltti. Şüphesiz ki senin Rabbin azabı kesinlikle çabuk olandır, ve şüphesiz O, kesinlikle bağışlayandır merhamet edendir.