5 Ocak 2016 Salı

İHSAN ŞENOCAK : Allah (c.c) nin Buhari ve Müslim'e İmanı Emrettiğini İddia Eden Bir Müfteri

Son yıllarda Türkiye geneline baktığımızda , geleneksel düşüncede hakim olan din konusunda rivayetlerin belirleyiciliğine karşı , Kur'anın belirleyici ve hakem olmasını savunan düşüncenin filizlendiğine şahit olmaktayız. Ancak bu filizlenmeye, din konusunda rivayetlerin belirleyici olmasını savunanlar tarafından şiddetli bir biçimde karşı çıkıldığı da malumdur. 

Kur'anın din konusunda belirleyici ve hakem olmasına karşı çıkanların bayraktarlığını yapan şahsiyetlerden bir tanesi de İhsan Şenocak adlı bir kişidir. Yapmış olduğu konuşmalarda , din konusunda Kur'anın belirleyici ve hakem olmasını savunan kişileri hedef alarak onları acımasız bir biçimde eleştiren bu kişi, rivayetleri savunmak adına Allah adına yalan ve iftira atmayı dahi göze alacak kadar gözü kararmış bir halde, Kur'ana karşı rivayetleri savunmaya devam etmektedir. 

Bu yazımızda, onun bu konudaki konuşmasından bir kesit sunup, nasıl bir şirk içinde olduğunu göstererek, kendisini ve kendisi ile aynı düşünceyi paylaşanları  şirklerinden dönmeye davet edeceğiz.





İzlemiş olduğunuz video da , İhsan Şenocak adlı kişi , "Buhari ve Müslim'i hakem kılmayı Müslüman olmanın şartı olarak görmekte ve bu şartı söylerken ,"BEN DEMİYORUM ALLAH DİYOR KARDEŞİM" diyerek Allah (c.c) adına yalan ve iftira uydurmaktadır.

"Buhari" ve "Müslim" adlı rivayet kitapları din de belirleyici ve hakem midir?. 

Adını verdiğimiz kitaplar bilindiği üzere , Muhammed (a.s) ın söylediği rivayet edilen sözlerin toplandığı kitapların iki tanesinin ismidir. Zaman içinde özellikle bu iki ismi taşıyan kitaplar, İslam dünyasında Kur'anın önüne geçirilerek , din de belirleyici ve hakem kılınan marka isimler haline getirilmiş , bu kitaplara yapılacak en küçük bir itirazın, kişinin dinden çıkarak "Kafir" damgası yemesine sebep olacağı şeklinde bir düşünce geliştirilmiştir.

"Buhari" ve "Müslim" in bu kadar savunulmasının amacı nedir ?. 

İhsan Şenocak ve benzer kişilerin, bu kitapları böyle hararetli bir şekilde savunmasının altında yatan sebeplerin en başta geleni , bu kitaplar içindeki bir takım rivayetlerin , Kur'an ile uyum arz etmeyen bir yapıya sahip olmasına rağmen , bu rivayetlerin dini inanç haline getirilmiş olmasıdır. Kur'an hakem kılınarak bu rivayetler tahlil edildiği takdirde , bu kişilerin savunduğu din anlayışı büyük bir çöküş içine gireceğini kendileri de bildiği için, bu kadar hararetli bir savunma içine girmişlerdir.

Kardeşim Allah (c.c) kitabında "Allah a ve resulüne itaat edin" şeklindeki emirlerini inkar mı ediyorsunuz siz ?.

Allah (c.c) nin kitabında, kendisine ve resulüne iman etmemizi emreden ayetlerin hiçbiri inkar edilemez. Ancak , "Resule itaat" emrini hadis kitaplarında onun söylediği rivayet edilen sözlere bağlamaya itirazımız vardır neden mi ? ; 

Herhangi hadis kitabında rivayet edilen bir hadis , Muhammed (a.s) ın ağzından çıktığı anda yazılmış bir söz değildir. Onu dinleyen sahabenin , duyduklarından akıllarında kalanı, bir başkasına aktararak, onun vefatından onlarca yıl sonra yazıya geçirilmiş olan sözlerdir. Sahabe ve ondan sonrakiler tarafından yapılan bu aktarımlarda , insan olmanın bir neticesi olarak , yanlış anlamak , unutmak gibi durumların yanı sıra , konuşmanın yarısında gelerek bir kısmını dinleyememenin vermiş olduğu bazı yanlış anlama ve aktarımlar söz konusudur.

Kur'an , kendisinde böyle bir problem asla söz konusu olmayan , indiği anda yazıya geçirilerek , en küçük bir hataya dahi yer verilmeyen bir kitap olarak elimizde bulunmaktadır. Problem olan nokta , hadis kitaplarının aynı Kur'an gibi olduğu muamelesine tabi tutulmasıdır. Bu kitaplar eğer üzerinde mahalle baskısı oluşturulmadan Kur'ana eş değer görülmemiş olsaydı , bu kadar kavganın meydana gelmesine gerek dahi kalmazdı. Bu kavganın baş müsebbipleri , zaman içinde bu kitaplara aşırı bir değer yükleyerek Kur'anın önüne geçirenlerdir.

Allah (c.c) bizlere "Buhari" ve "Müslim" e itaat etmemizi mi emrediyor?.

Allah (c.c) nin bizlerden böyle bir itaat istediği iddiası , İhsan Şenocak'ın okuduğu bir ayetin o anlama geldiğini iddia etmesinden başka bir şey değildir. Bu düşünce hocanın indi düşüncesi olup "Ben böyle olduğunu düşünüyorum" demiş olsa idi bu hoşgörülebilir di, fakat "BEN DEMİYORUM ALLAH DİYOR KARDEŞİM"  şeklinde bir iddia ALLAH ADINA KONUŞMAK anlamına gelip , Allah (c.c) adına konuşmak Muhammed (a.s) ile bitmiş olup ,böyle bir konuma ondan sonra kimse sahip olmayacaktır.

İhsan Şenocak'ın okumuş olduğu "Hayır; Rabb'ine and olsun ki, aralarında çekiştikleri şeylerde seni hakem tayin edip, sonra senin verdiğin hükmü içlerinde bir sıkıntı duymadan tamamen kabul etmedikçe inanmış olmazlar." mealindeki Nisa s. 65. ayetinin nasıl anlaşılması gerekmektedir?.

Ayetleri bağlam gözetmeden , veya bağlamından kopararak okuma metodu , kendi ön yargılarını Kur'ana kabul ettirmek isteyenlerin en çok başvurdukları bir yöntem olup , bu yöntemi iddia sahibi olan zat çok açık bir biçimde kullanmaktadır şöyle ki;

İlgili ayetlerin bize dönük herhangi bir mesajı olmadığını iddia etmemekle birlikte , öncelikle ilk hitabın dikkate alınması gerektiğini düşünerek , sonra ki aşamada bize dönük nasıl bir mesajı olduğu anlaşılmaya çalışılabilir.

Nisa s. 65. ayeti , 60. ve 70. ayetler arası bir bağlama sahip olarak bütünlük içinde okunması gereken bir ayettir. 60. ayetten itibaren "Münafık" olarak bahsedilen kişilerin , iman ettiklerini iddia ettikleri kitabın hakemliğini ret ettiklerini görmekteyiz. Ayetleri bağlamı dahilinde okuduğumuzda , münafıkların çekiştikleri şeylerde , iman ettikleri kitabın hakemliğine başvurmadıkça iman etmiş sayılmayacağı beyan edilmektedir. 

Ayeti bağlamından koparıp , sonra bu hakemliğin bu gün hadis kitaplarına düştüğünü "Ben demiyorum Allah diyor kardeşim" şeklinde cezbeye gelmiş sofiler misali söylemek, zalimlikten başka bir şey değildir.

Ayet içinde geçen "seni hakem tayin edip" cümlesi , Muhammed (a.s) ın kendisine inen kitabın haricinde bir hakemliği olduğunu mu, ve bu gün bu hakemliğin Buhari" ve "Müslim" gibi hadis kitaplarına düştüğünü mü ifade etmektedir ?.

[004.105]  Doğrusu Biz sana gerçeğin ta kendisi olan kitab (Kur'an)'ı indirdik ki insanlar arasında Allah'ın sana gösterdiği şekilde hükmedesin. Sakın hainlerin savunucusu olma!
[003.023]  Kendilerine Kitapdan bir pay verilenleri, görmedin mi? Onlar aralarında hüküm vermek için Allah'ın Kitabına çağırılmışlar, sonra onlardan bir takımı dönmüşlerdir. Onlar temelli yüz çevirenlerdir.
[024.051]  Aralarında hüküm verilmek üzere Allah'a ve Peygambere çağırıldıkları vakit: «İşittik, itaat ettik» demek, ancak müminlerin sözüdür, işte saadete erenler onlardır.
[005.048]  Kuran'ı, önce gelen Kitap'ı tasdik ederek ve ona şahid olarak gerçekle sana indirdik. Allah'ın indirdiği ile aralarında hükmet; gerçek olan sana gelmiş bulunduğuna göre, onların heveslerine uyma! Her biriniz için bir yol ve bir yöntem kıldık; eğer Allah dileseydi sizi bir tek ümmet yapardı, fakat bu, verdikleriyle sizi denemesi içindir; o halde iyiliklere koşuşun, hepinizin dönüşü Allah'adır. O, ayrılığa düştüğünüz şeyleri size bildirir.
[005.049]  O halde, Allah'ın indirdiği Kitap ile aralarında hükmet, Allah'ın sana indirdiği Kuran'ın bir kısmından seni vazgeçirmelerinden sakın, heveslerine uyma; eğer yüz çevirirlerse bil ki, Allah bir kısım günahları yüzünden onları cezalandırmak istiyor. İnsanların çoğu gerçekten fasıktırlar.
[042.010]  Ayrılığa düştüğünüz herhangi bir şeyde hüküm vermek, Allah'a mahsustur. İşte, bu Allah, benim Rabbimdir. O'na dayandım ve O'na yönelirim.
[006.114]  «Allah size Kitap'ı açık açık indirmişken O'ndan başka bir hakem mi isteyeyim?» Kendilerine Kitap verdiklerimiz, onun gerçekten Rableri katından indirilmiş olduğunu bilirler. Öyleyse, sen şüpheye düşenlerden olma!

Yukarıda mealini verdiğimiz ayetlerde , Muhammed (a.s) ın kendisine inmiş olan kitabın hakemliğine uyduğunu görmekteyiz. Problem "Elçiye itaat edin" şeklindeki emirlerin bu gün nasıl okunması gerektiğinde düğümlenmektedir. İhsan Şenocak adlı kişi bu düğümü Buhari ve Müslim gibi hadis kitaplarının çözeceğini iddia etmektedir. 

http://kuranimuminceanlamak.blogspot.com.tr/2015/12/hasr-s-7-ayeti-resulun-verdigini-almak.html
http://kuranimuminceanlamak.blogspot.com.tr/2016/01/tevbe-s-29-ayeti-allah-ve-elcisinin.html

Yukarıdaki linkler , "Allah ve Resulü" şeklinde geçen ayetlerin nasıl anlaşılması gerektiği yönündeki düşüncelerimizi paylaştığımız yazılardır.  

 Nisa s. 65. ayetine dönecek olursak, bu benzeri ayetler bu gün nasıl anlaşılmalıdır ?.

Muhammed (a.s) ın hakem olmasının anlamı , öncelikle onun "Resul" olmasının ne anlama geldiğinin anlaşılmasından sonra mümkün olacaktır.

Resuller , Allah (c.c) nin insanlar içinden seçtiği insanlar olup , onların görevi aldıkları vahyi insanlara aktarmaktır. Bu aktarmayı postacılık ile aynı anlama geldiğini söylemek istemediğimizi hatırlatarak , aynı vahyin muhatabı kendilerinin de olması nedeniyle , okudukları vahyi hayatlarına en doğru pratize eden "Üsvetün hasene" yani güzel örneklerdir. 

Muhammed (a.s) bu örneklerin sonuncusu olup , yaşadığı zaman zarfı içinde ,kendisine inen kitabı hakem yapan bir hayatı devam ettirmiştir. Onun vefatı sonrasında ,"Vahiy merkezli din" yerine "Elçi merkezli din" anlayışı hakim kılınarak , bu gün meydana gelen  elçinin konumu tartışmalarının önü açılmıştır. 

Vahyin belirleyiciliği yerine , rivayetlerin belirleyici olmasına sebep olan bu din algısı , resulun görevini daha yukarılara taşıyarak , onu din koyucu bir konuma getirmiş , ve onun söylemiş olduğu rivayet edilen sözleri "Vahiy" ile eşdeğer hale getirmiştir. Bu eşdeğer kılma çalışmaları , yine bazı Kur'an ayetlerinin ön yargılar sonucu ve bağlamından koparılarak okunması ve ona atfen yalan ve iftira türünden hadisler uydurularak yapılmıştır. 

"Buhari ve Müslim tapıcılığı" olarak ifade edebileceğimiz durum , bu tür bir din algısının yansıması olup , "Buhari çökerse din çöker" , "Buhari yere gök , göğe yer dese inanacaksınız" türünden bildiğimiz söylemler bu düşüncenin yansımasıdır. 

Elçinin sözlerini Kur'an ile eşdeğer tutmak düşüncesi , Elçiyi ilah , veya Allah (c.c) nin elçisinin seviyesine indirilmesi gibi bir itikadi bozukluğu beraberinde getirir. Elçinin söylemiş olduğu sözlerin içinde bulunduğu kitaplar , o kitaplardaki rivayetleri toplayan kişilerin içtihatları sonucunda belirlenmiş olan rivayetler olup , sahih olup olmaması kişilerin içtihatları ile belirlenmiştir.

Bizler bu gün , kişisel içtihatların belirlediği rivayetlerin toplandığı kitapları , Allah (c.c) nin kitabı olarak görür , bu kitaplara iman edilmesi gibi bir şartın Allah (c.c) tarafından emredildiği gibi bir iddia içinde olduğumuz takdirde bu iddianın bize getirisi "Küfr" ve "Şirk" ten başka bir şey olmayacaktır. 

İhsan Şenocak'ın iddiasına göre , Allah (c.c) eğer Müslüman olmak için , Buhari ve Müslim gibi hadis kitaplarına iman etmeyi şart koştu ise , Buhari ve Müslim gibi hadis kitapları tedvin edilmeden önce yaşayanlar Müslüman değilmiydi ?.

Sonuç olarak ; İhsan Şenocak adlı kişinin cezbe halindeki dervişler misali ağzından çıkan sözler, aklı başında bir müslüman tarafından söylenecek sözler değildir. Rivayetleri kotarmak için ortaya atılan düşünceyi seslendirirken ,"BUHARİ HAKEM OLMADIKÇA , MÜSLİM HAKEM OLMADIKÇA, ALLAH'A YEMİN OLSUN Kİ MÜSLÜMAN OLAMAZSINIZ ALLAH DİYOR KARDEŞİM BEN DEMİYORUM" şeklindeki sözler ,  "«Allah size Kitap'ı açık açık indirmişken O'ndan başka bir hakem mi isteyeyim?»" beyanı gereğince , tek hakem olması gereken kitabın, KUR'AN olduğunu ret ederek bu kitaba, kişilerin içtihatları ile belirlenen Muhammed (as) ın söylemiş olduğu rivayet edilen sözleri ortak koşması nedeniyle Allah adına yalan ve iftira atmak denilen cürüm'ün işlenmesi anlamına gelmektedir.

[011.018]  Allah'a karşı yalan uyduranlardan daha zalim kim vardır? Bunlar Rabblarının huzuruna götürülürler ve şahidler: Rabblarına yalan uyduranlar bunlardır, derler. Bilin ki; Allah'ın laneti zalimlerin üzerinedir.

"Ben demiyorum Allah diyor" ifadesi asla kullanılmaması gereken bir söz olup , sahibini "Allah (c.c) adına konuşmak" konumuna getirir ki , böyle bir yetki seçilmiş elçiler haricinde kimseye verilmemiştir. 

İhsan Şenocak'ı "Müfteri" olarak itham etmiş olmamız, ona ve onun gibi düşünenlere hakaret mahiyetinde bir söz olmayıp , söylenen sözün , kişiyi nasıl bir duruma düşürdüğünü göstermek içindir. 

Ona ve onun gibi düşünenlere tavsiyemiz şu dur ; Yol yakın iken tevbe edip , kendinizi Kur'anın hakem kılındığı bir din anlayışına teslim ediniz. Eğer bu yolda devam ederseniz , Allah (c.c) uydurduğunuz yalanlar hesap gününde yakanızı bırakmayacak ve bunun cezası ağır biçimde size ödetilecektir. 

Bu yazı, başta sözün sahibi olmak üzere,  bu sözü sahiplenenlere bir tebliğ mahiyetindedir .

                ŞAHİD OL YA RAB , ŞAHİD OL YA RAB, ŞAHİD OL YA RAB 

                                 EN DOĞRUSUNU ALLAH (C.C) BİLİR.


8 yorum:

  1. Haklı olsanızda birşeyi Fiilin sonucunu söylemek başka,direk müşrik tır demek afaki ve tekfir edici çzellik bambaşkadır.Bu yazının düşünce sisitemi doğrudur.Bir insna şirk koşabilir,arkasından veya başka zamanlarda tövbe edebilir.Bu fiilin sonucu şirktır.dememe doğrudur.Şenovcak müşriktır.Demke asla ve asla doğru değidır.Bu tür tekfirden kaçınmak isamidır.Nitekim işlerin sonucu Allaha dönecek ,yalnız ve uyalnız hüküm verecek olanda dinin sahibidır sizler değilsiniz.Eğer sizler kendimnize bakacak olursanız ,Allaha adına hüğkm etmişsisniz.Bu hata ise tövbe etmelisiniz.Bu şirkin alasıdır.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İkazınız için teşekkür ederim Mustafa kardeşim tekfirci bir dil kullanmak tarzım değildir , hatta tekfirciliğin hatalarını özellikle vurgulamaya çalışırım , başlık belki maksadı aşan bir başlık olabilir ama şenocak denen şahsın bazı kesimlere karşı kullandığı dile karşı tepki olarak kullanılmış bir tepki ifadesidir .

      Sil
  2. tekfir konusunda katılmıyorum. allahın o kişiye verdiği sıfattır tekfir dedikleriniz. allahın o kişi için uygun bulduğu ve kullandırdığı kavramlar. haşa gereksizdi de allah boşuna mı kelime türetti. açık bir şirk küfür varsa tekfiri de olucaktır elbet. gayet güzel bir yazı olmuş. emeğinize sağlık.

    YanıtlaSil
  3. Bir kimseye işlediği şirk fiilden dolayı müşrik demek demek doğrudur ve gereklidir. Ama bu demek degildirki bu kişi kesin cehennemlikdir çünkü bu kişi sonrasında tevbe edip mümin olarak ölüp cenneti kazanabilir. Yanı musrige müşrik demek kimin cennete kimin cehenneme gideceğini belirleme yetkisi değil Allah ın tanıttığı sıfatları kullanmaktır. Ve bu yapilmalidirki açik ve korkusuzca kırıtmadan ki anlamaya isteyenler daha berrak bir sunumdan faydalanabilsinler.

    YanıtlaSil
  4. Müşriğe bile müşriksin deme
    .iyide ne diyelim yumuşak müşrikmi diyelim

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Neden müşrikmişiz? Ayette açık açık rasule itaat edin diyor bunu nasıl kıvıracaksınız? Hoca burda rasullullahın sözleri buharı Müslim de olduğu için böyle diyor yani muslimi hakem kılmaktan kasıt rasulullahı hakem kılmaktır

      Sil
    2. Adsız, ne kadar sık düşünce. Ne demek Müslim de olduğu gibi. İyi Kur'an'ın ayetlerini bir kenara atalım, Hadis olduğu dahi meçhul olan uydurukçuların yazdığı ki hadis olduğu belli değildir, onların sözüne mi uyalım. Allah Resulü Kur'an'a aykırı konuşmazdı. Onun hayatı Kur'an'dı diyor Hz. Aişe r. a.

      Sil
  5. Allah kitabını hakem olarak gönderdim diyor siz hala neden müşrikmişiz diye soruyorsunuz.

    YanıtlaSil