2 Mayıs 2016 Pazartesi

Miraca İnanmamak Sapıklık Değil İnanmak Sapıklıktır

"Miraç olayı" olarak bilinen , Muhammed (a.s) ın Mescidi Aksa dan sonra göğe yükselerek orada bazı olaylara şahit olduğu düşüncesi, İslam inancı içinde kemikleşmiş ve neredeyse imanın şartı haline getirilmiş bir inançtır. Bu olay etrafında oluşturulan rivayetler, Allah ve elçisine iftira derecesine varan rivayetler olup , bu inancın desteklenebileceği bir ayet hatta Kur'andan en küçük bir delil dahi yoktur. 

Kur'andan delil olduğuna dayanak olarak getirilen ayetlerden birisi İsra suresinin 1. ayetidir.

سُبْحَانَ الَّذِي أَسْرَى بِعَبْدِهِ لَيْلاً مِّنَ الْمَسْجِدِ الْحَرَامِ إِلَى الْمَسْجِدِ الأَقْصَى الَّذِي بَارَكْنَا حَوْلَهُ لِنُرِيَهُ مِنْ آيَاتِنَا إِنَّهُ هُوَ السَّمِيعُ البَصِيرُ

Ayetin, metne sadık kalarak yapılmış meali şöyledir ;

Kulunu, kendisine birtakım ayetlerimizi göstermek için bir gece Mescidi Haram'dan çevresini mübarek kıldığımız Mescidi Aksa'ya yürütenin şanı pek yücedir. Şüphesiz o duyandır, görendir.

Ancak İsrailoğullarının Tevrata yapmış olduğu zulmü Kur'ana yapmak isteyen bir takım Yahudi zihniyetli Kur'an çevirmenlerinin eli ile , tamamen yalan ve iftira olan miraç olayı, sanki Kur'an tarafından haber veriliyormuş gibi bir durum oluşturulmaya çalışılmaktadır.

Yahudi zihniyetine sahip bir Kur'an çevirmeni tarafından çevrilmeyip tahrif edilen İsra s. 1. ayeti şöyledir ;

Bir gece, kulu Muhammedin Mescidi Haram’dan, etrafını mübarek kıldığımız Mescid-i Aksâ’ya, en yüce makama vuslatını gerçekleştiren, huzurunda secdesini sağlayan Allah’ı tesbih, tenzih ve takdis ederiz. Kudretimizin açık delillerinden olan o evrensel peygamberi ins-ü cinne, bütün kainata tanıtalım; kainat ve ötesinin, geçmişte olanlar ve gelecekte olacakların bir kısmını ona müşahede ettirelim diye bu miracı gerçekleştirdik.Şüphesiz Rasulü Muhammedin, kainat ve ötesinin duyduklarını ve gördüklerini duyuran ve gösteren Odur.

İsra s. 1. ayetinde miraç olayına en küçük bir delil olmadığı halde, Mescidi Haram dan göğe çıkarılma hikayeleri, kitaplarda sayfalarca yer alarak Müslümanlara anlatılmaktadır. Kur'andan haberi olmayan bir çok Müslüman ise , bu olayın Kur'anda yer almış olduğuna inanarak , böyle bir olaya inanmamanın kendisini kafir yapacağı korkusunu taşımaktadır.

Miraç olayına Kur'andan delil aramaya kalkanların , bulduklarının zannettikleri delillerden birisi de Necm suresi ayetleridir. Ancak bu surenin , miraç olayının meydana geldiği iddia edilen zamandan çok önceleri nazil olması itibarı ile, miraca delil olması asla söz konusu olamaz. Bu konuda daha geniş bir çalışmayı daha önce yapmış olduğumuz için verdiğimiz adrese bakılabilir. http://kuranimuminceanlamak.blogspot.com.tr/2013/04/necm-s-ayetlerinin-mirac-ile.html

Kur'an bırakın miraç olayını kabul etmeyi , aksine onu RET etmektedir. İsra s. 93. ayetine baktığımızda bunu açık ve net olarak görmekteyiz. 

أَوْ يَكُونَ لَكَ بَيْتٌ مِّن زُخْرُفٍ أَوْ تَرْقَى فِي السَّمَاء وَلَن نُّؤْمِنَ لِرُقِيِّكَ حَتَّى تُنَزِّلَ عَلَيْنَا كِتَابًا نَّقْرَؤُهُ قُلْ سُبْحَانَ رَبِّي هَلْ كُنتُ إَلاَّ بَشَرًا رَّسُولاً

[017.093]  «Yahut altından bir evin olsun, ya da göğe çıkmalısın. Ona çıktığına da asla inanmayız. Ta ki bize, okuyacağımız bir kitap indiresin.» De ki: «Rabbimi tenzih ederim. Nihayet ben de, peygamber olan bir insandan başka bir şey değilim.»

Ayette görüldüğü gibi, Muhammed (a.s) a GÖĞE YÜKSELMEDİKÇE iman etmeyeceklerini söyleyen müşriklere karşı verdiği "Rabbimi tenzih ederim. Nihayet ben de, peygamber olan bir insandan başka bir şey değilim" cevabı onun böyle bir olaya şahit olMAdığını gösteren Kur'ani bir delildir. Eğer böyle bir olay gerçekleşmesi vaki olmuş ise , müşrikler tarafından böyle bir istek yapılmaz , aksine bu isteklerinin gerçekleştiği haber verilirdi . Ancak böyle bir haber verilmek şöyle dursun , bu istekler ret edilmektedir.

Bir Müslüman olarak, din de belirleyici kitabımız eğer Kur'an ise ki ondan başkası olamaz , onun bu konuda verdiği habere iman etmekten başka bir çaremiz yoktur. 

Mahalle baskısı şeklinde oluşturulmuş olan "Hadislere iman" olgusu , eğer o hadisin karşısında bir ayet olması durumunda, o hadisin Muhammed (a.s) ın ağzından çıkmasının mümkün olMAdığı düşüncesine sahip olunmasını gerektirmektedir. 

Gelelim şimdi kimin sapık olabileceği konusuna ;

Miraç olayına inanan geniş bir kesim , karşısına bu olaya inanmayan bir kimse çıktığında "Sen miraca inanmıyor musun?" diye sorarak, onun miraca inanmadığı gerekçesi ile , sapık bir düşünce içinde olduğunu söyleyecektir. 

Halbuki asıl sorulması gereken soru , "Sen yoksa miraca inanıyor musun?"  şeklinde olmalıdır. Çünkü Kur'anın ret ettiği bir şeye inanmak, kişiyi sapık durumuna düşürecektir. 

Şimdi sorarız ; bu durumda SAPIK olan kimse, miraca inanan mı yoksa inanmayan mı olmaktadır?. 

El cevap = ASIL SAPIKLIK, MİRAÇ DİYE BİR OLAYIN VUKU BULDUĞUNA İNANMAKTIR. 

Miraca inanan kesim tarafından , miraca inanmayanlara karşı saldırı olarak ortaya konulan ithamların tamamı , aslında miraca inanan kesime layık ithamlardır. Bu kesim miraca inanmayanlara "Hadis sünnet inkarcısı" v.s gibi yaftalar takarak suçlamakta , karşı taraf ise savunma durumunda kalarak ,kendisinin böyle bir etikete layık olmadığını anlatmaya çalışmaktadır.

Halbuki, düşüncesini Kur'andan alan bir kimsenin kendisini savunmak durumunda bırakmasına gerek yoktur. Miraca inandığını iddia ederek , inanmayanları "sapık" olarak yaftalayanların tamamı, bu yaftaya asıl kendilerinin layık olduklarını bilmeli ve illaki bir kimseye "sapık" yaftası takılacaksa , miraca inanmayanlar değil , miraca inananlar olmalıdır. 

Çünkü miraç diye bir olaya inanmak, kişiyi "Kur'an inkarcısı" durumuna düşürecektir

Sonuç olarak ; Kendi inandığı doğrultuda inanmayan birisine "Sapık" damgası vurmayı pek seven biz Müslümanlar , eğer birisine bu damgayı vuracak isek , onun sapık olduğuna dair delili , rivayetlerden değil Kur'andan getirmek zorundayız.

Miraç olayı , Kur'an içinde tek bir delili olmayan , olduğu iddia edilen delillerin ise batıl olduğu , sadece rivayetler kanalı ile bizlere gelen ve Kur'an tarafından RET edilen bir olay olmasına rağmen , yerleşik inançta kemikleşmiş bir hale gelmesi nedeniyle , bu olaya inanmayanlar "Sapık" olarak yaftalanmaktadır. 

Eğer birisine "Sapık" damgası vurulacaksa , bu damga miraca inanmayanlara değil , Kur'anın ret etmesine rağmen , böyle bir olayın vuku bulduğuna inananlara vurulmalıdır. Miraç olayının vuku bulmadığını düşünenler , delillerini Kur'andan almakta iken , bu olayın vuku bulduğuna inananlar ise delillerini rivayetlerden almaktadır. 

Bir konuda Kur'an ile rivayetler arasında çelişki varsa , tercih edilmesi gereken kaynak Kur'an olmalıdır. Maalesef bir çok konuda olduğu gibi miraç konusunda tercih edilen bilgi kaynağı rivayetler olup , bu konudaki İsra s. 93. ayeti görmezden gelinmektedir. 

Acaba bu durumda "Sapık" olan kişiler , Kur'an ayetini delil olarak görerek , miracın vuku bulmadığına inananlar mı , yoksa Kur'an ayetine sırt dönerek rivayetleri delil olarak görenler mi dir ?.

                              EN DOĞRUSUNU ALLAH (C.C) BİLİR.

3 yorum:

  1. Hocam Miraç'a inanma İman Esası olmadığı gibi, Miraç'a inanmama da İman Esası gibi şiddetle savunulmamalı.
    Zira kulunu göğe yükseltmek Allah'a zor değildir. Miraç olayı ile ilgili bazı rivayetlerin sıkıntılı olması veya en azından bazı çevrelerce sıkıntılı görülmesi Miraç'ın olmadığının KATİ DELİLİ olarak algılanmamalı.
    Bence olaya şöyle yaklaşmak daha itidalli olur.
    Miraç olayı yaşanmış veya yaşanmamış olsa benim açımdan veya başka bir deyişle benim itikadım yada amelim açısından neyi değiştirir.
    Burada insanlar Miraç olayı üzerinden sömürülüyor gibi bir itiraz gelebilir, ancak bazı çevrelerin Miraç üzerinden fayda devşiriyor olması yine Miraç'ın yaşanmadığının KATİ DELİLİ olamaz. Eğer olursa DİN'de yoktur, çünkü tüm dünyada en çok sömürülen şey bizatihi DİN'lerdir.
    Saygılarımla.....

    YanıtlaSil
  2. Önce ilim sonra iman. Kur'an'ın ilkesi budur. Önce iman sonra ilim olursa, insan yoldan çıkar, çıktığını da bilmez.

    İnsanın kalkınması için külli fikre ve fikri kaideye ihtiyacı vardır…Bu fikir veya fikri kaide, eşya hakkındaki mefhumları verir…
    Eşya hakkındaki mefhumlar, insanın davranışlarını düzenler.
    facebook.com - Hüseyin Uzun Şaşmaz
    https://plus.google.com/u/0/109838719669290377148/posts/26PkKb4zhnW

    YanıtlaSil
  3. Bu "bir takım ayetlerimizi"dediği nedir? Neyi göstermiştir? Buna cevabınızı merak ediyorum. Size düşen böyle bir yazıyı yayınlayıp çekip gitmek değildir. Madem böyle bir iddianın var sorulara tatmin edici cevap vermeniz gerekir. Bekliyorum.

    YanıtlaSil