(bakara s.) etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
(bakara s.) etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

4 Temmuz 2011 Pazartesi

Adem a.s ve İblis Kıssası 1 (Bakara s.)

Daha önceki yazımızda kur'anda adem as ve iblis ile ilgili ayetlerin  mealini vererek  bu ayetlerin geçtiği sureleri teker teker ele alarak anlamaya çalışacağımızı belirtmiştik. Bu yazımızda bakara suresinde geçen adem as ve iblis kıssasını anlamaya çalışacağız. Konu surenin 30 ile 39 . ayetleri arasında geçmektedir. Ayet mealleri şöyledir.  

30- Hani Rabbin meleklere: "Muhakkak Ben, yeryüzünde bir halife kılacağım" demişti. Onlar da: "Biz Seni şükrünle yüceltir ve (sürekli) takdis ederken, orada bozgunculuk çıkaracak ve kanlar akıtacak birini mi kılacaksın ?" dediler. (Allah:) "Şüphesiz sizin bilmediğinizi Ben bilirim" dedi.
31- Ve Adem'e isimlerin hepsini öğretti. Sonra onları meleklere yöneltip: "Eğer doğru sözlüyseniz, bunları Bana isimleriyle haber verin" dedi.
32- Dediler ki: "Sen Yücesin, bize öğrettiğinden başka bizim hiçbir bilgimiz yok. Gerçekten Sen, herşeyi bilen, hüküm ve hikmet sahibi olansın."
33- (Allah:) "Ey Adem, bunları onlara isimleriyle haber ver" dedi. O, bunları onlara isimleriyle haber verince de dedi ki: "Size demedim mi, göklerin ve yerin gaybını gerçekten Ben bilirim, gizli tuttuklarınızı ve açığa vurduklarınızı da Ben bilirim."
34- Ve meleklere: "Adem’e secde edin" dedik. İblis hariç (hepsi) secde ettiler. O ise, diretti ve kibirlendi, (böylece) kafirlerden oldu.
35- Ve dedik ki: "Ey Adem, sen ve eşin cennette yerleş. İkiniz de ondan, neresinden dilerseniz, bol bol yiyin; ama şu ağaca yaklaşmayın, yoksa zalimlerden olursunuz."
2/36- Fakat şeytan, oradan ikisinin ayağını kaydırdı ve böylece onları içinde bulundukları (durum)dan çıkardı. Biz de: "Kiminiz kiminize düşman olarak inin, sizin için yeryüzünde belli bir vakte kadar bir yerleşim ve meta vardır" dedik.
37- Derken Adem, Rabbinden (birtakım) kelimeler aldı. Bunun üzerine (Allah da) tevbesini kabul etti. Şüphesiz O, tevbeleri kabul edendir, esirgeyendir.
38- Dedik ki: "Oradan tümünüz inin. Bundan sonra size Benden bir hidayet geldiğinde, kim Benim hidayetime uyarsa, onlara korku yoktur ve onlar mahzun olmayacaklardır."  
39- "İnkar edip de ayetlerimizi yalanlayanlar ise; onlar, ateşin halkıdırlar ve orada süresiz kalacaklardır." 

 Bütün kur'an kıssalarında olduğu gibi tefsirlerimizde kur'an harici bir sürü bilgiler mevcuttur . Bu bilgilerin bir çoğu bizlere hadisi şerif adı altında gelmektedir.Öncelikle şunu belirtmemiz gerekirki yusuf suresi 3. ayetinde        " Biz bu Kuran'ı vahyederek, sana en güzel kıssaları anlatıyoruz.. Oysa daha önce sen bunlardan habersizdin."     al-i imran suresi 44. ayetinde        " Bu Sana vahyettiğimiz gayb haberlerindendir. Meryem'e hangisi kefil olacak diye kalemlerini atarlarken sen yanlarında değildin, çekişirlerken de orada bulunmadın"  ve kehf suresi 22. ayetinde        "Karanlığa taş atar gibi, «Mağara ehli üçtür, dördüncüleri köpekleridir» derler, yahut, «Beştir, altıncıları köpekleridir» derler, yahut «Yedidir, sekizincileri köpekleridir» derler. De ki: «Onların sayısını en iyi bilen Rabbim'dir. Onları pek az kimseden başkası bilmez.» Bunun için, onlar hakkında, bu kısaca anlatılanın dışında, kimseyle tartışma ve onlar hakkında kimseden bir şey sorma."     mealindeki ayetlerden anlaşılması gereken odurki  resul as adına kuran dışı gelen "hadisi şerif" adı altındaki kuran kıssasaları ile bilgilerin tamamı israiliyyat dediğimiz haberlerdir. ve güvenilmezdir. Kur'an kıssalarının bizlere anlatılma gayesi  masal olsun diye değil aksine hisse almak gayesi olduğunu unutmadan bu kıssayıda bu şekilde anlamaya gayret edeceğiz. 

30. ayette "ben yeryüzünde bir halife kılacağım" cümlesinde " ceale" fiiliyle ifade edilen kılacağım kelimesinin kur'anda diğer geçiş yerlerine baktığımız zaman genel olarak yaratmanın ikinci aşaması olarak kullanıldığını görüyoruz.   

 Ancak kıssanın  hicr ve sad suresinde " rabbın meleklere ben çamurdan bir beşer yaratacağım " şeklinde gelmesinden anlaşılacağı üzere " yarattığım insanın birbiri ardınca gelmesini sağlayacağım" şeklinde anlamak mümkündür. Ayetin devamında "orada kan dökecek fesad çıkaracak birinimi kılacaksın " şeklindeki bir itirazı meleklerin ağzından insanın yeryüzündeki kan dökücü ve fesadcılığı ortaya konmaktadır. peki bunu melekler gaybı bilmedikleri halde neden söylemişlerdir?. Tefsirlerde bu konu ile ilgili bilgi kirliliği diyebileceğimiz bir sürü yorum bulunmaktadır. Enbiya suresi 23. ayetinde"o yaptığından sual olunmaz" ve 27. ayetinde meleklerin sözle onun önüne geçemeyeceğini bilidrmesine rağmen melekler neden böyle söylemiştir. Kur'anda kıssa anlatımının bir uslubu olarak bu konuşmaları sadece o andaki yapılmış konuşmalar olarak anlamaya kalktığımız zaman bu konuyu anlamak zorlaşır aynı şekilde iblisle olan konuşmayıda sadece o anda yapılmış bir konuşma olarak anlamaya kalktığımız zaman konuyu anlamak imkansız hale gelir. Bu konuşmaları kur'anın anlatım uslubuna uygun olarak temsili bir kıssa olarak anlamak durumundayız. Gerçek  olarak anlamaya kaltığımız zaman fahreddin razi nin tefsirinde gördüğümüz gibi "Allah cc  peygamberlerle bu kadar uzun konuşmamıştır" deriz.Ayetin devamında "şüphesiz sizin bilmediğinizi ben bilirim" ve 33. ayette karşımıza çıkan meleklerin neyi bilmediklerinin cevabı bize günümüzde müslümanlar arasında problem olan "gayb" konusunu açıklığa kavuşturmaktadır.Gaybı melekler dahil kendisinden başka kimsenin bilemeyeceğini bizlere bildirmektedir. Devam eden ayetlerde ademe isimlerin öğretilip bunların meleklere arz edilmesi bu isimlerin kendilerine sorulması ve ve  kendilerinin Allah cc nin kendilerine öğrettiğinden başka bilgileri olmadığı cevabını verirler.Ademin bunları onlara haber vermesinin  ardından  kıssanın ana konusu karşımıza çıkmaktadır."ademe secde edin" emri ve bütün meleklerin hemen secde etmesi ve iblisin bu emre itaat etmemesi büyüklenip kafirlerden olması kıssanın kur'anda geçen bütün ayetlerindeki ortak yöndür.   


İblisin secde etmeme sebebi diğer surelerdeki ayetlerde anlatılıyor, ancak burada anlatılmıyor.35. ayette ademe ve eşine bir mekan tahsis edilip sadece bir ağaç haricinde herşeyden yeyip içebilecekleri o ağaca yaklaştıkları takdirde zalimlerden olacakları belirtiliyor. Tefsirlere baktığımız zaman bu mekanın dünyadaki bir bahçemi yoksa ahiretteki cennetmi olduğu konusu çok fazla yer kaplamaktadır bu konu üzerinde çok durulması gereken bir konu değildir. üzerinde  durulması gereken taraf orasının onlar için bir imtihan mekanı olmasıdır ve bizim için bu imtihan mekanı dünyadır ve bu dünyadaki bizim için yasak olan ağaç Allah cc nin bize kur'anda nehyettikleridir.36. ayette "iblis" yerine " şeytan" kelimesi kullanılıyor. İblisin secde etmemesinin ardından kovulması ve kıyamete kadar insanları saptırmak için izin istemesi ve bu iznin verilmesi yine diğer surelerdeki ayetlerde karşımıza çıkmaktadır. İblis kelimesi özel bir isim olmasına rağmen sonradan şeytan ismi verilmesi ve "şeytan " kavramının kur'anda en fazla yer alan kavramların başında gelmesinden anlamamız gereken şudurki. iblis ademi ve eşini ayartarak cennetten nasıl ayağını kaydırdıysa bizlerede her zaman cennetten ayağımızı kaydırmak için iğvada bulunmasıdır.Bizi cennetten ayağımızı kaydırıp cehenneme sürüklemek isteyen her kişi, gurup,sonu izmlerle ve cılık ve culuk ile biten herşey şeytan hükmündedir. Burada bazı kur'an merkezli düşünce sahipleri arkadaşlar tarafından iblisin ontolojik bir varlık olup olmadığı gündeme getirilmektedir.Bu konuda geleneğin bazı konulardaki israiliyyat merakına eş olarak bu konuda aynı şekilde ortaya atılmaktadır.Bir nevi modern israiliyyat demek mümkündür. iblisin ontolojik varlık olup olmaması bizim için önemli değildir. Onun şeytanlık vasfını alıp kıyamete kadar yandaşları ile bizleri cennetten nasıl ayağımızı kaydırmak istediği  ve onun bize olan düşmanlığı kadar bizimde ona düşman olmamız gerektiğidir

  37. ayette şeytanın aldatmasına mağlup olan ademin hatasını anlayarak tevbe etmesini  görüyoruz. Burada Allahın emrine itaat etmeyen  adem ve iblis arasındaki farkta ortaya çıkıyor.  İblis emre asi olup tevbe etmiyor ve ve şeytan  oluyor, adem hatasını anlayıp tevbe ediyor ve affa mazhar oluyor. 38. ayette "oradan hepiniz inin" emri 36. ayetten sonra ikinci defa tekrarlanmaktadır .Yasak ağaca yaklaşıp emre asi olan adem ve eşi şeytan ile beraber kovulunca tevbe etmesinin ardından ikinci defa "inin" emri tekrarlanıyor    ve  kıyamete kadar sürecek olan    şeytan ile insanın birbirine düşmanlığı başlamış oluyor. Ve bu hayat yolunda dosdoğru bir yolda yürümek için gerekli olan hidayetin Allahtan geleceği o hidayete  tabi olanların korkudan ve hüzünden emin olacakları , tabi olmayıp küfre sapanların ise ebedi olarak cehennemde  kalacakları bilidrilmektedir.    

Kıssanın başına dönecek olursak 30. ayette "ben yeryüzünde bir halife kılacağım " ayetinin ne şekilde tecelli ettiğini görmekteyiz.  Ademin emre itaat etmemesinin neticesi olarak 
yeryüzüne  gönderilmeleri ademoğullarının yeryüzünde halife yani birbiri ardınca gelen nesiller olarak kıyamete kadar kalacaklarını 36. ayette " sizin için yeryüzünde belli bir vakte kadar yerleşim ve meta vardır" sözünden anlıyoruz. 36 ve 38. ayette "ihbitu" şeklinde gelen cemi sigası ile gelen emir     taha 123. ayetinde "ihbita" şeklinde tesniye (ikili) siga ile gelmektedir. Ancak bu kıssasnın kur'andaki     bütün versiyonlarındaki ortak olan yön iblisin emre itaat etmemesi ve asi olup kıyamete kadar insanları azdırmak için var gücüyle çalşmasıdır. Allahu alem kuran kıssalarında birden fazla yerde anlatılan kıssalardaki farklı lafızlardan maksat ortak olan yöne dikkatin çekilmesidir. Ancak görmekteyizki ortak yönler göz ardı edilip kıssanın o  andaki yaşanmışlığı üzerinde spekülasyonlar yapılıp günümüze aktarılma yönü eksik bırakılmaktadır.    

                                          EN DOĞRUSUNU ALLAH CC BİLİR.