1 etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
1 etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

29 Mart 2013 Cuma

Kur'an Müslümanlığını Yeniden Düşünmek (1)

"Kur'an müslümanlığı" deyimi türkiye müslümanlarının aşağı yukarı 40 yıldır gündemlerinde olan bir deyim olup, hadis,mezhep,tasavvuf vs müslümanlıklarına alternatif amaçlı samimi bir çıkış olarak bizimde ilk yıllardan beri içinde olmaya çalıştığımız bir deyimdir. Allah cc nin fussilet s 33. ayetinde bizler için seçmiş olduğu müslüman isminin önüne herhangi bir isim koymanın pek doğru olmamasına rağmen kur'anın öncellenmesini teşvik amaçlı olarak bu deyim bizler için çok cazip gelmişti ve bugünde cazipliği devam etmektedir.  

Hareketin ilk başladığı zamanlardan bu yana bir özeleştiri yapmak gerektiğini düşündüğüm için bu yazıyı ve aynı başlık altında farklı konuların nasıl anlaşıldığını ve nasıl anlaşılmasını gerektiği konusunda düşünce serdetmek için bu yazı bir giriş mahiyetindedir. Kur'an müslümanlığı düşüncesinin çıkış amaçları bugünde müslümanların içinde bulunduğu sıkıntılara bir alternatif olma iddiasında çıkmıştır. Rivayetlerin kur'anın önüne geçirildiği , falan şeyhin falan alimin otoritesi , bunların karizmatik durumları kur'anın önünde en büyük engel olduğunu farkedenler kur'anın öncellenmesi gerektiğini, bu kişi  kurum ve düşüncelerin sağlamlığının kur'anla ölçülmesi gerektiğini savunmuşlardır.   

40 yıl önce böyle samimi düşüncelerle ortaya çıkan hareketin bugün geldiği noktaya bakacak olursak " nerede yanlış yaptıkta bu kadar farklı kur'an anlayışı ortaya çıktı" dedirtecek kadar ayrışımın olması bizleri derinden üzmektedir. İnsanları birleştirmek inen bir kitabın, sadece onun öncellediklerinin iddia edenler tarafından bu faarklı anlaşılması geldiğimiz noktanın acı bir sonucu olsa gerektir.   

Eline bir kur'an alan kişinin , namaz yok, hacc yok, faiz helal,başörtüsü yok, içki helal diyerek koşup gelmesi kur'anın bir hayat kitabı olmaktan çıkarılıp kelimelerinin tahlil edildiği bir oyuncak haline sokulan bir kitap haline getirildiğinin bir işaretidir. Muhammed as ın bazı çevrelerde yarı ilah pozisyonuna sokulmasına tepki olarak bazı çevrelerdede muhammed ismi üzerinde bir alerji oluştuğunu görmekteyiz.  

"Kur'an müslümanlığı" deyiminin içini dolduran kişilere elbette sözümüz olamaz ancak üzüntümüz  bu deyimi içi boş sadece entel faaliyet olarak görüp eseri kişinin üzerinde görülmeyen bir etiket olarak taşıyanlar içindir. Gelenekteki yanlış inançlara tepki olarak gündeme gelen bu düşünce gelenekteki doğruları atarak yerine kendi anladıkları yanlışları doğru olarak koyarak doğru sandıkları yanlışlar üzerinden ürettikleri kur'an anlayışlarının kendileri için bir şey ifade etmediğini gördükçe "deizm" bataklığına saplanmaktadırlar.   

Mezheplerin müslümanlar üzerindeki ayrıştırıcı etkisi ile bütün mezheplere hayır deyip, iş kur'anı anlamaya gelince kur'an dışı oluşturulmuş düşüncelerle kurana bakanların her biri ayrı bir mezhep oluşturduklarının farkında bile değillerdir.   

Bu satırları yazan acaba kur'an müslümanlığından istifamı etti diye bir düşünce aklına gelenlere derimki, eskisinden daha kavi ve daha heyecanlı olarak kur'an müslümanlığı düşüncesinden bir milim dahi geri atmak niyetinde değiliz. Amacımız , bu hareketin başıboş biçimde herkesin kendi anlayışını din edindiği bir hareket olmaktan çıkıp ortak bir anlayış zemini oluşturmak çabasıdır. Bundan önceki yazılarımızı takip edenler bilirler'ki yazılarımızda sahih bir kur'an anlayışı üzerinden yola çıkıp ortak bir anlayış zemini üzerinde ısrarla durmaktayız. Tabiki , "senin teklif ettiğin anlayışın sahih olduğuna dair delilin nedir" diyenede yanlışlarımızın kur'an açısından ne olduğunu gösterdikleri zaman onlara teşekkür etmekten bir an geri durmadığımızın bilinmesini isteriz.    

Kur'an müslümanlığını yeniden düşünmek başlığı altında giriş olarak ve genel olarak sıkıntılarımızı ortaya koymaya çalıştığımız bu giriş yazısının bundan sonraki devamında düşüncelerimizi ortak bir noktada toplama amaçlı olarak bazı alt başlıklar açıp , elçi , namaz,oruç,hacc , vahiy, kur'an kıssaları vs. gibi konuları yazıya taşıyıp düşünce birliği sağlanmasına çalışılacaktır. 
                                              gayret bizden başarı Allah cc dendir.

5 Temmuz 2011 Salı

Meryem Oğlu İsa a.s Kıssası 1 (Doğumu)

Meryem oğlu isa ın kıssası kur'anda nuzul öncesi  kültürel arkaplanının bilinip o  şekilde okunup ve anaşılması gereken bir konudur. Kur'anda nuzül öncesi arkaplan bilinmeden veya gözönüne alınmadan anlaşılmaya çalışılan  kavramlardan olan "şefaat " ve " cin " kavramlarının nuzül öncesi arkaplanını yine kur'andan öğrenip , kur'anın bu kavramlar hakkında ne dediğini daha önce bu kavramları ele alıp incelemeye çalışmıştık. Bu yazımızda meryem oğlu isa as kıssasını kur'an çerçevesinden çıkmadan ele almaya gayret edeceğiz. 

Öncelikle nuzül öncesi kültürel arkaplan bilgisi olarak kısaca , HIRİSTİYANLARIN İSA (AS) I İLAH OLARAK KABULLLERİNİ RED ETME SADEDİNDE ONUN ALLAHIN BİR KULU VE RESULU OLDUĞUNU HATIRLATMAKTIR. İnen ayetleri bu bağlamda okuyup anlamak gerekirken bazı konularda düşülen yanlışlardan " parmak ayı gösterirken aya değil parmağa bakmak" deyimi misali alakasız çıkarımlar yapılıp bu çıkarımlar üzerinden akide konuları oluşturulmuş ve bunlara inanmayanlar " kafir" olarak ilan edilme cüreti dahi gösterilmiştir. Kıssa ile ilgili ayetler geldiğinde ele alacağımız üzere oluşturulan çakma akide konularından biride "isa as ın göğe yükselmesi ve kıyamete yakın bir zamanda yeryüzüne inerek haçı kırmak, domuzu öldürmek gibi sembolize edilen hıristiyan inancını yok edeceği " düşüncesidir . Meryem oğlu isa as kıssasına öncelikle annesi olan meryem ile başlayalım.  Ali imran suresi 33. ile 37. ayetleri arası meryemin doğumu şu şekilde anlatılmaktadır. 


33- Gerçek şu ki, Allah, Adem'i, Nuh'u, İbrahim ailesini ve İmran ailesini alemler üzerine seçti;
34- Onlar birbirlerinden (türeme tek) bir zürriyettir. Allah işitendir, bilendir.
35- Hani İmran'ın karısı: "Rabbim, karnımda olanı, 'her türlü bağımlılıktan özgürlüğe kavuşturulmuş olarak' Sana adadım, benden kabul et. Şüphesiz işiten bilen Sensin Sen" demişti.
36- Fakat onu doğurduğunda -Allah onun ne doğurduğunu daha iyi bilirken- dedi ki: "Rabbim, doğrusu bir kız (çocuğu) doğurdum. Erkek ise, kız gibi değildir. Ona Meryem adını koydum. Ben onu ve soyunu o taşa tutulmuş (kovulmuş) şeytandan Sana sığındırırım."
37- Bunun üzerine Rabbi onu güzel bir kabulle kabul etti ve onu güzel bir bitki gibi yetiştirdi. Zekeriya'yı ondan sorumlu kıldı. Zekeriya her ne zaman mihraba girdiyse, yanında bir yiyecek buldu: "Meryem, bu sana nereden geldi?" deyince, "Bu, Allah Katındandır. Şüphesiz Allah, dilediğine hesapsız rızık verendir" dedi. 

Ayetlerden anlaşıldığı üzere meryemin muvahhid bir aile içinde dünyaya gelmiş , Allahın resulu zekeriyya as tarafından eğitilmiştir.  İsa as ın doğum haberi yine ali imran suresi 42. ve 49. ayetlerinde şu şekilde bildirilmektedir.    

42- Hani melekler: "Meryem, şüphesiz Allah seni seçti, seni arındırdı ve alemlerin kadınlarına üstün kıldı," demişti.
43- "Meryem, Rabbine gönülden itaatte bulun, secde et ve rüku edenlerle birlikte rüku et."
44- Bunlar, gayb haberlerindendir; bunları sana vahyediyoruz. Onlardan hangisi Meryem'i sorumluluğuna alacak diye kalemleriyle kur'a atarlarken sen yanlarında değildin; çekişirlerken de yanlarında değildin.
45- Hani melekler, dediler ki: "Meryem, doğrusu Allah Kendinden bir kelimeyi sana müjdelemektedir. Onun adı Meryem oğlu İsa Mesih'tir. O, dünyada ve ahirette 'seçkin, onurlu, saygındır' ve (Allah'a) yakın kılınanlardandır."
46- "Beşikte de, yetişkinliğinde de insanlarla konuşacaktır. Ve O salihlerdendir."
47- "Rabbim, bana bir beşer dokunmamışken, nasıl bir çocuğum olabilir?" dedi. (Fakat) Allah neyi dilerse yaratır. Bir işin olmasına karar verirse, yalnızca ona "ol" der, o da hemen oluverir."
48- "Ona Kitab’ı, hikmeti, Tevrat’ı ve İncil’i öğretecek."
49- İsrailoğulları’na elçi kılacak. (O, İsrailoğulları’na şöyle diyecek:) "Gerçek şu, ben size Rabbinizden bir ayetle geldim. Ben size çamurdan kuş biçiminde bir şey oluşturur, içine üfürürüm, o da hemencecik Allah'ın izniyle kuş oluverir. Ve Allah'ın izniyle doğuştan kör olanı, alaca hastalığına tutulanı iyileştirir ve ölüyü diriltirim. Yediklerinizi ve biriktirdiklerinizi size haber veririm. Şüphesiz, eğer inanmışsanız bunda sizin için kesin bir ayet vardır."  




Ayetlerde isa as doğmadan önce meryeme onun dünyaya gelmesini müjdelemektedirler. Ve bu müjde karşısında meryem şaşkınlığının dile getirerek  bunun olması için gereken "beşer ile bir münasebet" inin olmadığını söylüor. Meryem suresinde bu doğum anı ve doğum sonrası olaylar daha teferruatlı bir şekilde bizlere anlatılmaktadır. 16. ve 36. ayetler meali şu şekildedir.   

16- Kitap'ta Meryem'i de zikret. Hani o, ailesinden kopup doğu tarafında bir yere çekilmişti.
17- Sonra onlardan yana (kendini gizleyen) bir perde çekmişti. Böylece ona ruhumuz (Cibril'i) göndermiştik, o da, düzgün bir beşer kılığında görünmüştü.
18- Demişti ki: "Gerçekten ben, senden Rahman (olan Allah)a sığınırım. Eğer takva sahibiysen (bana yaklaşma)."
19- Demişti ki: "Ben, yalnızca Rabbinden (gelen) bir elçiyim; sana tertemiz bir erkek çocuk armağan etmek için (buradayım)."
20- O: "Benim nasıl bir erkek çocuğum olabilir? Bana hiçbir beşer dokunmamışken ve ben azgın utanmaz (bir kadın) değilken" dedi.
21- "İşte böyle" dedi. "Rabbin, dedi ki: -Bu Benim için kolaydır. Onu insanlara bir ayet ve Bizden bir rahmet kılmak için (bu çocuk olacaktır)." Ve iş de olup bitmişti.
22- Böylelikle ona gebe kaldı, sonra onunla ıssız bir yere çekildi.
23- Derken doğum sancısı onu bir hurma dalına sürükledi. Dedi ki: "Keşke bundan önce ölseydim de, hafızalardan silinip unutuluverseydim."
24- Altından (bir ses) ona seslendi: "Hüzne kapılma, Rabbin senin alt (yan)ında bir ark kılmıştır."
25- Hurma dalını kendine doğru salla, üzerine henüz oluşmuş-taze hurma dökülüversin."
26- Artık, ye, iç, gözün aydın olsun. Eğer herhangi bir beşer görecek olursan, de ki: "Ben Rahman (olan Allah)' a oruç adadım, bugün hiç kimseyle konuşmayacağım."
27- Böylece onu taşıyarak kavmine geldi. Dediler ki: "Ey Meryem, sen gerçekten şaşırtıcı bir şey yaptın."
28- "Ey Harun'un kız kardeşi, senin baban kötü bir kişi değildi ve annen de azgın, utanmaz (bir kadın) değildi."
29- Bunun üzerine ona (çocuğa) işaret etti. Dediler ki: "Henüz beşikte olan bir çocukla biz nasıl konuşabiliriz?"
30- (İsa) Dedi ki: "Şüphesiz ben Allah'ın kuluyum. (Allah) Bana kitabı verdi ve beni peygamber kıldı."
31- "Nerede olursam (olayım,) beni kutlu kıldı ve hayat sürdüğüm müddetçe, bana namazı ve zekatı vasiyet (emr) etti."
32- "Anneme itati de. Ve beni mutsuz bir zorba kılmadı."
33- "Selam üzerimedir; doğduğum gün, öleceğim gün ve diri olarak yeniden-kaldırılacağım gün de."
34- İşte Meryem oğlu İsa; hakkında kuşkuya düştükleri "Hak Söz".
35- Allah'ın çocuk edinmesi olacak şey değil. O Yücedir. Bir işin olmasına karar verirse, ancak ona: "Ol" der, o da hemen oluverir.
36- Gerçek şu ki, Allah benim de Rabbim, sizin de Rabbinizdir. Öyleyse O'na kulluk edin. Dosdoğru yol budur. 


16. ayetteki meryemin " doğu tarafına çekilmesi" tabiri muhtemelen meryeme kefil olan zekeriyya as ve oğlu yahya as ın hayatta olmamaları ve uyarıcıdan yoksun kalan toplumun şirk düşüncelerinin azması ve bu durum karşısında meryemin o toplumdan kendini tecrid etmesidir. Bu şirk toplumundan ayrılma konusunu ashabı kehf  kıssasındada görmekteyiz. Şirk düşüncesinin hakim olduğu toplumdan kendilerini soyutlayan birkaç muvahhid genç mağaraya sığınarak o toplumun kendilerini  şirke sürüklemelerine bir nevi engel olmuşlardır. 


17. ayette "ruh" olarak tabir edilen  varlığın , meryeme "düzgün bir beşer"  kılığında görülmesi vu bunun karşısında meryemin korkusu ve  ona verdiği karşılığı yusuf as  ın kıssası ile beraber düşüncek olursak karşımıza çıkacak  ibretli durum şudur. Yusuf as evlat edinen vezirin  karısı yusuf as ın çekiciliği karşısında nefsine hakim olamayarak ona saldırır ancak bu saldırı karşısında yusuf as bunun bir imthan olduğunun anlayarak kadının isteğini geri çevirir ve imtihanı kazanır ancak kadın bu imtihanı kaybeder. Aynı şekilde meryemin karşısına "düzgün bir beşer" kığında çıkan varlığa karşı meryemin cevabı önemlidir "senden rahmana sığınırım" cevabı onun iffetinin bir göstergesidir. Bu durumu  enbiya ve tahrim suresindeki iki ayet şöyle teyid eder.

21.91 Mahrem yerini koruyan Meryem'e ruhumuzdan üflemiş, onu ve oğlunu, alemler için bir ayet  kılmıştık.  
066.12 Mahrem yerini korumuş olan İmran kızı Meryem de bir misaldir. Ona ruhumuzdan üflemiştik; Rabbinin sözlerini ve kitablarını tasdik etmişti; o, Bize gönülden itaat edenlerdendi.  

   Devam eden ayetlerde isanın doğumu ve annesinin onu kavmine getirişi  ve kavminin meryeme karşı olan tepkisi , bu tepkiye karşı meryemin cevap vermeyerek ali imran s. 46. ayetinde isa as doğmadan önce meryeme verien  "o beşikte ikende konuşacaktır" müjdesi mucibince isa as ın o kavme olan cevabını görmekteyiz. Kıssalardan hisse alma gereği olarak  burada meryeme kavminin zina isnadı karşısında susması bazı konularda insanın haklı dahi olsa susarak cevap vermesi onun cedele girerek kendi haklılığını isbat etme çalışmasından  daha olumlu sonuçlar doğuracağını görebiliriz.


İsa as kıssasında önemli bir husus isa as ın babasız olarak dünyaya gelmesidir. Bu durumu  hem ali imran suresinde hemde meryem suresinde meryemin "bana bir beşer dokunmamışken nasıl çocuğum olabilir" şeklindeki sorusundan ve ali imran s 59 . ayetinde  " ŞÜPHESİZ ALLAH KATINDA İSANIN DURUMU ADEMİN DURUMU GİBİDİR. ONU TOPRAKTAN YARATTI SONRA ONA OL DEDİ ODA OLUVERDİ" mealindeki ayettede görmekteyiz. 

Kafasını determinist öğretiye şartlayarak kuranı anlamaya çalışan bazı kimseler isa as ın babasız dünyaya gelmesinin imkansız olduğunu öne sürme cüretini göstermektedirler. Yine aynı  şekilde kafaları determinist öğretiye şartlanarak isa as ın beşikte iken konuşma meselesini ayetlerin metni üzerinde üzerinde değiştirme yapmak cüretine kadar varan densizlik gösteren "tahriful kuran" düşüncesi sahipleri meryem suresindeki , isanın doğumunu müteakip annesinin kucağında iken meryemin kavminin ona sorduğu soruya isanın cevap vermesini nasıl izah edebilirler ? yoksa isa zaman içinde konuşacak bir çocukmu oluverdi acaba? Maksadımız bu gibi yanlış düşünceleri oratay döküp yanlışlarla uğraşmak olmadığı için  kıssanın isa as ın kavmi ile olan tevhid mücadelesi ve o mücadelede başına gelen olaylar ve islam düşüncesinde bu olayların bıraktığı etki üzerinde durmak istiyoruz. Bunuda inş yazımızın ikinci bölümünde durarak inceleyeceğiz. 

                                     EN DOĞRUSUNU ALLAH CC BİLİR.

4 Temmuz 2011 Pazartesi

Adem a.s ve İblis Kıssası 1 (Bakara s.)

Daha önceki yazımızda kur'anda adem as ve iblis ile ilgili ayetlerin  mealini vererek  bu ayetlerin geçtiği sureleri teker teker ele alarak anlamaya çalışacağımızı belirtmiştik. Bu yazımızda bakara suresinde geçen adem as ve iblis kıssasını anlamaya çalışacağız. Konu surenin 30 ile 39 . ayetleri arasında geçmektedir. Ayet mealleri şöyledir.  

30- Hani Rabbin meleklere: "Muhakkak Ben, yeryüzünde bir halife kılacağım" demişti. Onlar da: "Biz Seni şükrünle yüceltir ve (sürekli) takdis ederken, orada bozgunculuk çıkaracak ve kanlar akıtacak birini mi kılacaksın ?" dediler. (Allah:) "Şüphesiz sizin bilmediğinizi Ben bilirim" dedi.
31- Ve Adem'e isimlerin hepsini öğretti. Sonra onları meleklere yöneltip: "Eğer doğru sözlüyseniz, bunları Bana isimleriyle haber verin" dedi.
32- Dediler ki: "Sen Yücesin, bize öğrettiğinden başka bizim hiçbir bilgimiz yok. Gerçekten Sen, herşeyi bilen, hüküm ve hikmet sahibi olansın."
33- (Allah:) "Ey Adem, bunları onlara isimleriyle haber ver" dedi. O, bunları onlara isimleriyle haber verince de dedi ki: "Size demedim mi, göklerin ve yerin gaybını gerçekten Ben bilirim, gizli tuttuklarınızı ve açığa vurduklarınızı da Ben bilirim."
34- Ve meleklere: "Adem’e secde edin" dedik. İblis hariç (hepsi) secde ettiler. O ise, diretti ve kibirlendi, (böylece) kafirlerden oldu.
35- Ve dedik ki: "Ey Adem, sen ve eşin cennette yerleş. İkiniz de ondan, neresinden dilerseniz, bol bol yiyin; ama şu ağaca yaklaşmayın, yoksa zalimlerden olursunuz."
2/36- Fakat şeytan, oradan ikisinin ayağını kaydırdı ve böylece onları içinde bulundukları (durum)dan çıkardı. Biz de: "Kiminiz kiminize düşman olarak inin, sizin için yeryüzünde belli bir vakte kadar bir yerleşim ve meta vardır" dedik.
37- Derken Adem, Rabbinden (birtakım) kelimeler aldı. Bunun üzerine (Allah da) tevbesini kabul etti. Şüphesiz O, tevbeleri kabul edendir, esirgeyendir.
38- Dedik ki: "Oradan tümünüz inin. Bundan sonra size Benden bir hidayet geldiğinde, kim Benim hidayetime uyarsa, onlara korku yoktur ve onlar mahzun olmayacaklardır."  
39- "İnkar edip de ayetlerimizi yalanlayanlar ise; onlar, ateşin halkıdırlar ve orada süresiz kalacaklardır." 

 Bütün kur'an kıssalarında olduğu gibi tefsirlerimizde kur'an harici bir sürü bilgiler mevcuttur . Bu bilgilerin bir çoğu bizlere hadisi şerif adı altında gelmektedir.Öncelikle şunu belirtmemiz gerekirki yusuf suresi 3. ayetinde        " Biz bu Kuran'ı vahyederek, sana en güzel kıssaları anlatıyoruz.. Oysa daha önce sen bunlardan habersizdin."     al-i imran suresi 44. ayetinde        " Bu Sana vahyettiğimiz gayb haberlerindendir. Meryem'e hangisi kefil olacak diye kalemlerini atarlarken sen yanlarında değildin, çekişirlerken de orada bulunmadın"  ve kehf suresi 22. ayetinde        "Karanlığa taş atar gibi, «Mağara ehli üçtür, dördüncüleri köpekleridir» derler, yahut, «Beştir, altıncıları köpekleridir» derler, yahut «Yedidir, sekizincileri köpekleridir» derler. De ki: «Onların sayısını en iyi bilen Rabbim'dir. Onları pek az kimseden başkası bilmez.» Bunun için, onlar hakkında, bu kısaca anlatılanın dışında, kimseyle tartışma ve onlar hakkında kimseden bir şey sorma."     mealindeki ayetlerden anlaşılması gereken odurki  resul as adına kuran dışı gelen "hadisi şerif" adı altındaki kuran kıssasaları ile bilgilerin tamamı israiliyyat dediğimiz haberlerdir. ve güvenilmezdir. Kur'an kıssalarının bizlere anlatılma gayesi  masal olsun diye değil aksine hisse almak gayesi olduğunu unutmadan bu kıssayıda bu şekilde anlamaya gayret edeceğiz. 

30. ayette "ben yeryüzünde bir halife kılacağım" cümlesinde " ceale" fiiliyle ifade edilen kılacağım kelimesinin kur'anda diğer geçiş yerlerine baktığımız zaman genel olarak yaratmanın ikinci aşaması olarak kullanıldığını görüyoruz.   

 Ancak kıssanın  hicr ve sad suresinde " rabbın meleklere ben çamurdan bir beşer yaratacağım " şeklinde gelmesinden anlaşılacağı üzere " yarattığım insanın birbiri ardınca gelmesini sağlayacağım" şeklinde anlamak mümkündür. Ayetin devamında "orada kan dökecek fesad çıkaracak birinimi kılacaksın " şeklindeki bir itirazı meleklerin ağzından insanın yeryüzündeki kan dökücü ve fesadcılığı ortaya konmaktadır. peki bunu melekler gaybı bilmedikleri halde neden söylemişlerdir?. Tefsirlerde bu konu ile ilgili bilgi kirliliği diyebileceğimiz bir sürü yorum bulunmaktadır. Enbiya suresi 23. ayetinde"o yaptığından sual olunmaz" ve 27. ayetinde meleklerin sözle onun önüne geçemeyeceğini bilidrmesine rağmen melekler neden böyle söylemiştir. Kur'anda kıssa anlatımının bir uslubu olarak bu konuşmaları sadece o andaki yapılmış konuşmalar olarak anlamaya kalktığımız zaman bu konuyu anlamak zorlaşır aynı şekilde iblisle olan konuşmayıda sadece o anda yapılmış bir konuşma olarak anlamaya kalktığımız zaman konuyu anlamak imkansız hale gelir. Bu konuşmaları kur'anın anlatım uslubuna uygun olarak temsili bir kıssa olarak anlamak durumundayız. Gerçek  olarak anlamaya kaltığımız zaman fahreddin razi nin tefsirinde gördüğümüz gibi "Allah cc  peygamberlerle bu kadar uzun konuşmamıştır" deriz.Ayetin devamında "şüphesiz sizin bilmediğinizi ben bilirim" ve 33. ayette karşımıza çıkan meleklerin neyi bilmediklerinin cevabı bize günümüzde müslümanlar arasında problem olan "gayb" konusunu açıklığa kavuşturmaktadır.Gaybı melekler dahil kendisinden başka kimsenin bilemeyeceğini bizlere bildirmektedir. Devam eden ayetlerde ademe isimlerin öğretilip bunların meleklere arz edilmesi bu isimlerin kendilerine sorulması ve ve  kendilerinin Allah cc nin kendilerine öğrettiğinden başka bilgileri olmadığı cevabını verirler.Ademin bunları onlara haber vermesinin  ardından  kıssanın ana konusu karşımıza çıkmaktadır."ademe secde edin" emri ve bütün meleklerin hemen secde etmesi ve iblisin bu emre itaat etmemesi büyüklenip kafirlerden olması kıssanın kur'anda geçen bütün ayetlerindeki ortak yöndür.   


İblisin secde etmeme sebebi diğer surelerdeki ayetlerde anlatılıyor, ancak burada anlatılmıyor.35. ayette ademe ve eşine bir mekan tahsis edilip sadece bir ağaç haricinde herşeyden yeyip içebilecekleri o ağaca yaklaştıkları takdirde zalimlerden olacakları belirtiliyor. Tefsirlere baktığımız zaman bu mekanın dünyadaki bir bahçemi yoksa ahiretteki cennetmi olduğu konusu çok fazla yer kaplamaktadır bu konu üzerinde çok durulması gereken bir konu değildir. üzerinde  durulması gereken taraf orasının onlar için bir imtihan mekanı olmasıdır ve bizim için bu imtihan mekanı dünyadır ve bu dünyadaki bizim için yasak olan ağaç Allah cc nin bize kur'anda nehyettikleridir.36. ayette "iblis" yerine " şeytan" kelimesi kullanılıyor. İblisin secde etmemesinin ardından kovulması ve kıyamete kadar insanları saptırmak için izin istemesi ve bu iznin verilmesi yine diğer surelerdeki ayetlerde karşımıza çıkmaktadır. İblis kelimesi özel bir isim olmasına rağmen sonradan şeytan ismi verilmesi ve "şeytan " kavramının kur'anda en fazla yer alan kavramların başında gelmesinden anlamamız gereken şudurki. iblis ademi ve eşini ayartarak cennetten nasıl ayağını kaydırdıysa bizlerede her zaman cennetten ayağımızı kaydırmak için iğvada bulunmasıdır.Bizi cennetten ayağımızı kaydırıp cehenneme sürüklemek isteyen her kişi, gurup,sonu izmlerle ve cılık ve culuk ile biten herşey şeytan hükmündedir. Burada bazı kur'an merkezli düşünce sahipleri arkadaşlar tarafından iblisin ontolojik bir varlık olup olmadığı gündeme getirilmektedir.Bu konuda geleneğin bazı konulardaki israiliyyat merakına eş olarak bu konuda aynı şekilde ortaya atılmaktadır.Bir nevi modern israiliyyat demek mümkündür. iblisin ontolojik varlık olup olmaması bizim için önemli değildir. Onun şeytanlık vasfını alıp kıyamete kadar yandaşları ile bizleri cennetten nasıl ayağımızı kaydırmak istediği  ve onun bize olan düşmanlığı kadar bizimde ona düşman olmamız gerektiğidir

  37. ayette şeytanın aldatmasına mağlup olan ademin hatasını anlayarak tevbe etmesini  görüyoruz. Burada Allahın emrine itaat etmeyen  adem ve iblis arasındaki farkta ortaya çıkıyor.  İblis emre asi olup tevbe etmiyor ve ve şeytan  oluyor, adem hatasını anlayıp tevbe ediyor ve affa mazhar oluyor. 38. ayette "oradan hepiniz inin" emri 36. ayetten sonra ikinci defa tekrarlanmaktadır .Yasak ağaca yaklaşıp emre asi olan adem ve eşi şeytan ile beraber kovulunca tevbe etmesinin ardından ikinci defa "inin" emri tekrarlanıyor    ve  kıyamete kadar sürecek olan    şeytan ile insanın birbirine düşmanlığı başlamış oluyor. Ve bu hayat yolunda dosdoğru bir yolda yürümek için gerekli olan hidayetin Allahtan geleceği o hidayete  tabi olanların korkudan ve hüzünden emin olacakları , tabi olmayıp küfre sapanların ise ebedi olarak cehennemde  kalacakları bilidrilmektedir.    

Kıssanın başına dönecek olursak 30. ayette "ben yeryüzünde bir halife kılacağım " ayetinin ne şekilde tecelli ettiğini görmekteyiz.  Ademin emre itaat etmemesinin neticesi olarak 
yeryüzüne  gönderilmeleri ademoğullarının yeryüzünde halife yani birbiri ardınca gelen nesiller olarak kıyamete kadar kalacaklarını 36. ayette " sizin için yeryüzünde belli bir vakte kadar yerleşim ve meta vardır" sözünden anlıyoruz. 36 ve 38. ayette "ihbitu" şeklinde gelen cemi sigası ile gelen emir     taha 123. ayetinde "ihbita" şeklinde tesniye (ikili) siga ile gelmektedir. Ancak bu kıssasnın kur'andaki     bütün versiyonlarındaki ortak olan yön iblisin emre itaat etmemesi ve asi olup kıyamete kadar insanları azdırmak için var gücüyle çalşmasıdır. Allahu alem kuran kıssalarında birden fazla yerde anlatılan kıssalardaki farklı lafızlardan maksat ortak olan yöne dikkatin çekilmesidir. Ancak görmekteyizki ortak yönler göz ardı edilip kıssanın o  andaki yaşanmışlığı üzerinde spekülasyonlar yapılıp günümüze aktarılma yönü eksik bırakılmaktadır.    

                                          EN DOĞRUSUNU ALLAH CC BİLİR.