Haram etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Haram etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

28 Aralık 2015 Pazartesi

Çocuk Sünnetinin Haram Olduğu İddiasının Nisa s.119. Ayetine Dayandırılması Hakkında Bir Mülahaza

Son yıllarda Kur'anın öne çıkması ile ortaya çıkan ve geleneksel düşünce içinde tabu olarak bilinen bazı konuların sorgulanmaya başlanmasının , olumlu ve olumsuzlukları beraberinde getirdiğini söyleyebiliriz. Geleneksel düşüncenin tabularından olan, Kur'anın herkes tarafından anlaşılamayacağı , onun anlaşılmasının eski tefsirciler , veya markalaşmış isme sahip olan bir takım zevatın tekelinde yani "Havas" denilen kişilerde olduğu , "Avam" denilen biz halk tabakasına düşen görevin , bu kimselerin Kur'an hakkındaki söylediklerine tabi olmaktan başka yol olmadığı iddiaları yaygın bir düşüncedir. 

Kur'anın "Havas" denilen gurubun tekelinden alınarak , "Avam" denilen bizlerin eline geçmesi ile birlikte, bir takım olumsuzluklar ortaya çıkmıştır. Özellikle bir şeyin helal veya haram olmasının nasıl bir gerekçeye dayanması gerektiği konusunda bir takım kişilerin yaptığı bazı çıkarımlar "Bu kadar da olmaz" dedirtecek cinstendir. 

Çocukların sünnet edilmesi , bizler için çok önemli bir mesele olup , sünnet işleminin görkemli törenler yapılarak gerçekleştirildiği yine malum olan bir konudur. Kur'anın öne çıkması ile birlikte , çocuklara uygulanan bu işlemin, "Haram" ve "Şirk" işlemek olduğu gibi düşüncelerin ortaya atıldığını müşahede etmekteyiz. Bu yazımızda, bu konu ve delil olarak getirilen ayet üzerinde durmaya çalışarak , bu işlemin nasıl konuma sahip olabileceği yönündeki düşüncelerimizi paylaşmaya çalışacağız. 

Çocuk sünnetinin haram olduğuna dair delil getirilen Nisa s. 119. ayetinin meali şöyledir; 

[004.119]  Onları mutlaka saptıracağım, olmayacak kuruntulara boğacağım. Onlara emredeceğim; davarların kulaklarını yaracaklar, emredeceğim; Allah'ın yaratışını değiştirecekler. Allah'ı bırakıp şeytanı dost edinen kimse; şüphesiz açıktan açığa kayba uğramıştır.

Çocuk sünnetinin "Haram" , çocuklarını sünnet ettirenlerin "Şirk" işlediğine dair getirilen delil  bu ayet olup, bu delilin sağlıklı bir delil olmadığını düşünmekteyiz şöyle ki ;

Bir şeye "Haram" hükmünü koymak için , o konuda Kur'an içinde bulunan bilgilerin "Subutu ve delaleti kat'i" olması gerekmektedir. Örneğin ; Domuz etinin haramlığı konusunda kimsenin itiraz olmaması gibi , çünkü bu konuda "Subutu ve delaleti kat'i" olan bir nas mevcuttur. Çocuk sünnetinin haram olduğuna dair getirilen bu ayet , o konuda "Haram" hükmü vermek için gerekli olan şartları sağlaMAmaktadır.

Ancak bu konuda yapılan önemli bir hata ve çelişkiye dikkat çekmek istiyoruz. 

Bir konuda "Haram" şeklinde bir hüküm koymak yetkisi sadece ve sadece Allah (c.c) ye ait olup , Muhammed (a.s) dahil kimsenin din konusunda böyle bir hüküm koyma yetkisi yoktur. Açık ve net bir nas olmadan bu konu için "Haram" hükmü getirilmesi Allah (c.c) adına konuşmak anlamına gelip , bir kul olarak kimseye verilmeyen yetkiyi gasp etmek anlamına gelmektedir.

Bu konuda Nisa s. 119. ayetinin üzerinden yapılan delil çıkarma çalışması , "Kıyas" yapmak şeklinde bir çalışmanın ürünü olup , bu çalışma yöntemi, özellikle kendisini Kur'ana nispet ederek "Tek kaynak Kur'an" diyenler için "Ehli sünnet" kaynaklarının üzerinden yapılan bir çıkarım çalışmasıdır. Ehli sünnet akidesine göre din de kaynak "Kitap-Sünnet-İcma-KIYAS" şeklinde sıralanmış olup 4. sıradaki kaynak , kendisini "Ehli kur'an" olarak niteleyenlerin çocuk sünnetinin haramlığı konusunda başvurduğu bir kaynak olarak, çelişkili bir durum arz etmektedir.

Kendisini Kur'ana nispet eden bir kısım insanın , namaz konusunda "Kur'anda açık ve net bilgi bulamıyoruz" diyerek namazı red etmesi  , çocuk sünneti konusunda bu kadar açık ve net bilgiyi nasıl bularak buna "Haram" fetvası verdikleri, kendilerinin bu konulardaki yanlı ve çarpık bakışın bir göstergesi olarak karşımızdadır.

[016.116]  Dillerinizin yalan vasfetmesi ile: «Şu helaldir, şu haramdır» demeyin; aksi halde Allah'a iftira etmiş olursunuz. Şüphesiz Allah'a yalan uyduranlar asla kurtulamazlar.

Eşyada asıl olan helallik tir , aksine bir hüküm olmadıkça hiç bir şey için"Bu haramdır" denilemez. 

"Kur'an ehli" olduklarını iddia eden bir kısım kişilerin, özellikle kendisini "Hadis ehli" olarak tanıtan kişilerle olan tartışmalarında kullandıkları bir ayet olan, Nahl s. 116. ayetinin kendileri için bir mesaj taşıyıp taşımadığını "Çocuk sünneti haramdır" şeklinde bir söylemi dile getirirken dikkate almaları gerekmektedir. Çünkü böyle bir hüküm vermekle kendileri ,"Allah adına konuşmak" gibi bir görevi yüklenmiş hale gelmektedirler , böyle bir yetkiyi sadece elçiler yüklenmiş olup , onlar dışında hiç bir beşerin böyle bir yetkisi yoktur.

Ayrıca ortaya şöyle bir trajikomik durum ortaya çıkmaktadır; "Mezhep" ve "içtihat" kelimeleri konuşulduğu zaman , elektirik çarpmışa dönün bir kısım insan , "Çocukları sünnet ettirmek haram ve şirktir" şeklinde bir hükümde bulunduğu zaman , bu söylemin içtihadi bir çalışmanın ürünü ve mezhebi bir yorum olduğunun farkında bile değildir. Her fırsatta "Mezhepler şirktir" şeklinde bir iddiayı dile getirenler kendileri bu şirkin !!! içine düşmektedirler. 

Yaptıkları iş, geçmişteki mezhep sahiplerinin , hükmü bulunmayan bir konuda hüküm çıkarma çalışmasının literatürdeki adı olan "İçtihat" olup ,ve bu çalışma ile varılan sonucun adının "Mezhep" olmasından başka bir şey değildir. Çünkü böyle bir çıkarımın mutlaklaştırılıp, nihai ve kesin sonuç olarak sunulması gibi bir durum asla söz konusu olamayacağı için , yapılan çalışmada hata payı olma ihtimali ve başkalarını bu görüşe karşı bir görüş sunma hakları vardır.

 Çocuk sünneti çok eski zamanlardan beri uygulanan bir yöntem olup , bu yöntem Yahudiler tarafından da uygulanan ve İbrahim (a.s) a dayandırılan bir işlemdir. Tarihte sünnet olma adetini ilk defa İbrahim (a.s) ın uyguladığını iddia etmek bile bizi yanıltabilir. Eğer böyle bir işlemi İbrahim (a.s) uyguladı ise, bu uygulamanın bilinen bir uygulama olduğu için yaptığını söyleyebiliriz. 

Kur'anın nazil olduğu zaman içinde, Nisa s. 119. ayetinde gördüğümüz , "Hayvanların kulaklarını yarmak" şeklinde yapılan bir işlemin , Allah (c.c) adına uydurulmuş bir iftira ve yalan olduğu , Maide s. 103. ayetinde beyan edilmektedir. 

 [005.103]  Allah bahîra, sâibe, vasîle ve hâm diye bir şey (meşru) kılmamıştır. Fakat kâfirler, yalan yere Allah'a iftira etmektedirler ve onların çoğunu da akletmezler.

Ayet içinde "Bahira" olarak ifade edilen şey, Arap müşriklerinin dişi bir devenin belirlilik işareti olarak kulağını yarıp , sütünü  haram ederek putların hizmetine vermeleri olup ,böyle bir işlemin Allah (c.c) tarafından vaaz edilmediği beyan edilmektedir. 

Maide s. 103. ayetinin Nisa s. 119. ayeti ile ilişiğini kurarak okuduğumuzda , Arap müşriklerinin hayvanlar üzerinden yapmış olduğu kulak yarma işleminin onlara, "Şeytan" tarafından tavsiye edilen bir işlem olduğu hatırlatması yapılmaktadır. Çocuk sünneti bu kitabın indiği zaman çerçevesinde yaşayan insanlar arasında yapılan bir uygulama olduğuna göre, eğer bu işlem "Haram" veya "Şirk" içeren bir işlem ise, inen kitapta bu konuda yerme ve yasaklama hükmü bulunurdu. Kitapta açık ve net bir şekilde böyle bir hüküm olmadığına göre, bu işlem için ortaya konulan "Haramdır" hükmü , Nahl s. 116. ayetinin muhatabı olmaktır. 

Bu meyanda şu anda bile bazı bölgelerde uygulanan kız çocuklarının sünneti ile ilgili olarak şunları söyleyebiliriz; Erkek çocuklarının sünneti ile ilgili olarak nasıl "Bu haramdır" diyemiyorsak , kız çocuklarının sünneti içinde aynı şeyi söyleyerek "Bu haramdır" diyemeyiz. Ancak bir işin haram olmaması demek , yapılması gerekli yani farz olması anlamına gelmez.

Çocuk sünneti eğer Nisa s. 119. ayetinde beyan edilen "Yaratılışı değiştirmek" hükmüne dahil edilecek olursa , tırnak kesmenin , veya  insanların bazı bölgelerinde çıkan tüylerin temizlenmesinin hükmünün de sorgulanması gerekmektedir. Çünkü bu işlemler de, yaratılıştan gelen tırnak ve tüy gibi şeyleri keserek yaratılışa aykırı bir durum teşkil !! etmektedir.

Çocuk sünneti "Haram" değil ise hükmü nedir veya bu işlemi din de nereye koymak gerekir?.

Çocuk sünneti dini açıdan "Haram" olmamakla birlikte , yapılması "Farz" bir işlem olmayıp, yapılıp yapılmaması dini açıdan herhangi bir hükme dahil değildir. Ancak ülkemizde bu konuda yaygın olan inanç bu işlemin dini bir vecibe olduğu yönündedir. Ülkemizde bu konuda büyük bir mahalle baskısı hakim olup , çocuğunu sünnet ettirmek istemeyen bir kişi çok büyük sıkıntılara katlanmak durumuna düşecektir. 

Bir kişinin çocuğunu sünnet ettirip ettirmemesi , o kişinin isteğine bağlı olup , bu işlem sadece örfi bir durum olarak düşünülmelidir. Böyle bir düşüncenin toplum içinde gerçekleşmesi şimdilik mümkün görülmemekle birlikte , ilerleyen zamanlarda değişen algılar , bu işlemin dini bir vecibe olduğu kanısını azaltarak , tercihi bir mesele olduğunu yaygınlaştıracaktır. 

Çocuk sünnetinin "Şirk" olduğu düşüncesine sahip olan bir kısım "Ehli Kur'an" söylemine sahip olan kişilerin, sünnet edilmeye karşı çıktıkları kadar , diğer şirklere bu kadar tepki gösterdiklerini maalesef görememekteyiz. Ulusal bayram günlerinde ve sistemin temellerini atan kişinin ölüm yıl dönümünde sanal ortamlardaki profillerine Atatürk resimleri koyarak yas tutan bu kişilerin şirk konusunda ne kadar hassas oldukları !!! takdire şayandır.

Sonuç olarak ; ifrata karşı tefrit olarak ortaya çıkan bazı görüşlerin Kur'ani bir temeli olmadan , Kur'andan mış gibi sunulması , kendilerini Kur'ana nispet eden ve dinlerini Kur'anın belirlediğini iddia eden kişiler için hatalı bir yöntemdir. "Haram" hükmünün açık ve net bir delili olması ve bu hükmün sadece Allah (c.c) tarafından konulması gerektiğini çok iyi bilen bu kardeşlerimizin bir kısmı , iş çocuk sünnetine gelince , net bir hüküm olmamasına rağmen kendileri "Kıyas" denilen yöntemi kullanarak "Haram" hükmünü koymaktadırlar. 

Bu metodu izleyerek , geçmişte fıkhi mezheplerin tuttukları aynı yolu izlemiş olan bu kimseler , red ettikleri mezheplere karşı olmak adına kendileri mezhepçi olarak ortaya çıkmaktadırlar. Hakkında kesin olarak "Haram" hükmü bulunmayan bir konuda ," Bu haramdır" hüküm vermek , Allah (c.c) adına konuşmak demek olup , böyle bir yetkiye elçiler hariç kimsenin hakkı yoktur. Söylenmesi gereken "Bu konuda benim düşüncem bu dur" şeklinde bir ifade olması gerekirken , müçtehitlik yapmaya kalkmak , red ettikleri mezheplerin yeni bir versiyonu olmaktan öteye geçmeyecektir. 

Kur'anı eline alarak hüküm vermeye kalkan bir kimsenin , en azından helal ve haram koymada hak sahibinin kim olduğunu bilmesi ve ona göre bir söylem üretmesi zaruri bir durumdur. "Ben yaptım oldu" şeklinde bir söz yerine , "Ben böyle düşünüyorum" sözü hata payı bırakılması ve kişiyi daha tevazu sahibi yapması açısından usul ve adaba daha uygun bir söylemdir.

                                         EN DOĞRUSUNU ALLAH (C.C) BİLİR.

12 Eylül 2015 Cumartesi

Selefi Mealciliğin Yeni Hezeyanı : Hamr'ın Haram Olmadığı Düşüncesi

Kur'an "İslam" adlı dinin en son kitabı olup, sadece adını aldığı dinin anlamı olan "teslim olmak" deyimine uygun bir okuma ile anlaşılır. "Teslim olmak" demeyi sadece bir harf değişikliği ile "teslim almak" şeklinde anladığımız zaman, bu Kitap gerçek işlevini kaybederek bazılarının hevalarını tatmin etme aracı haline gelecektir. Üzülerek söylemek gerekirse Kitap'ı teslim almaya yönelik okumaların ve anlamaların örneklerini bolca görmekteyiz. Sabah erken kalkanın "Kur'an'da şu yok, bu yok, o var, o yok" gibi içtihadi(!) çalışma örneklerini gördükçe, okuma yöntemi konusunda yapılan yanlışların nerelere vardığını görmekteyiz.

Bu yazının amacı sadece bu düşüncedeki insanları suçlamaya yönelik olmayıp, yanlış olduğunu iddia ettiğimiz yöntemin yapmış olduğu bir çıkarımın yanlışlığını ilgili Kur'an ayetleri çerçevesinde ortaya koymaya çalışmak ve Kur'an okunurken bütünlüğü gözetmenin ve teslim almaya değil teslim olmaya yönelik okumanın ne kadar önemli olduğunu göstermeye çalışmaktır.

Ortaya atılan iddia şudur; HAMR HARAM DEĞİLDİR.
Bizim iddiamız şudur; HAMR HARAMDIR.

Bu konuyu, ortaya atılan iddianın delil ayeti üzerinden ve bu ayetteki bazı ibareleri diğer ayetler ile bağlamaya çalışarak ele almaya çalışalım.

MAİDE 90 ayetinde Allah(c.c) şöyle buyurmaktadır;

Yâ eyyuhellezîne âmenû innemel HAMRU vel MEYSİRU vel ENSABU vel EZLAMU ricsun min ameliş şeytâni fectenibûhu leallekum tuflihûn(tuflihûne).

[005.090] Ey iman edenler! Şarap, kumar, dikili taşlar fal ve şans okları birer şeytan işi pisliktir; bunlardan uzak durun ki kurtuluşa eresiniz.

Bu ayette Rabbimiz dört şey sayarak bunların "Şeytan amelinden olan pislik" olduğunu buyurmaktadır. Bazı kişiler tarafından ayet içinde "haram kılındı" ifadesi geçmediği için bunların haram olmadığı şeklinde bir iddia dile getirilmektedir.

Bu iddia sahiplerinin bir kısmı, bu konudaki diğer ayetleri dikkate alarak, sarhoş olmayacak miktarda içmenin "helal" olduğunu dile getirmekte olup, Kur'an'ı hevalarına uydurmaya çalışmaktadırlar. İçkinin haramlığının "tedricen" yani aşama aşama inen ayetler ile beyan edildiği hatırdan çıkarılmamalıdır (16:67, 2:219, 4:43, 5:90).

Şimdi ortaya atılan iddianın, MAİDE 90 ayetini delil olarak göstermesinin ne kadar doğru(!) olabileceğini görmeye çalışalım.

MAİDE 90 ayetinde "haram" ifadesi yerine "şeytan amelinden olan pislik" ifadesi geçen. "Hamr" - "Meysir" - "Ensab" - "Ezlam" adı ile ifade edilen dört şey vardır. Dolayısıyla bu iddia sahiplerine göre sadece "hamr"ın değil, diğer üç şeyin de "haram" hükmüne girmemesi gerekir.

Bu demektir ki "hamr"ın haram olmadığını iddia edenlerin, diğer üç şeyin de haram olmadığını iddia etmeleri anlamına gelir.

Peki bu iddia doğru mudur?

MAİDE 3 ayetinde "Hurrimet aleyküm" (Sizin üzerinize HARAM kılındı) diye başlayan ve nelerin haram kılındığının beyan edildiği ayet içinde "Ve en testaksimu bilEZLAMİ" ifadesi geçmektedir. "Ezlam" kelimesi ile ifade edilen şeyin "haram" olduğunu MAİDE 3 ayeti beyan etmektedir.

MAİDE 90 ayetine geri dönecek olursak, orada bahsedilen dört şeyden biri olan sadece "El-ezlam"ın haram olduğunu, diğer üç şeyin haram olmadığını ve sadece "Şeytan amelinden olan pislik" olduğunu iddia edebilir miyiz?

"Evet, iddia edebiliriz" diyenler olursa, o zaman "Şeytan ameli" ifadesinin geçtiği ayetin yardımı ile "Şeytan ameli" olarak ifade edilen bir şeyin "HARAM" olduğunu görebiliriz.

[028.015] Musa, halkının haberi olmadığı bir zamanda, şehre girdi. Biri kendi adamlarından, diğeri de düşmanı olan iki adamı döğüşür buldu. Kendi tarafından olan kimse, düşmanına karşı ondan yardım istedi. Musa, onun düşmanına bir yumruk vurdu; ölümüne sebep oldu. «Bu şeytanin işidir; (He ze min amelişşeytani )çünkü o apaçık, saptıran bir düşmandır» dedi.

Bilindiği üzere Musa(a.s) Mısır'da kavga eden iki kişiyi ayırmak isterken birisini öldürüyor. Bu işlediği cinayet için "Şeytan ameli" ifadesi kullanılmaktadır.

Suçsuz birini öldürmenin Allah katındaki hükmünü öğrenmek için EN'AM 151 ayetine gidelim;

[006.151] De ki: «Gelin size Rabbinizin HARAM kıldığı şeyleri söyleyeyim: O'na hiçbir şeyi ortak koşmayın, anaya babaya iyilik yapın, yoksulluk korkusuyla çocuklarınızı öldürmeyin, sizin ve onların rızkını veren Biziz, gizli ve açık kötülüklere yaklaşmayın, ALLAH'IN HARAM KILDIĞI CANA HAKSIZ YERE KIYMAYIN. Allah bunları size düşünesiniz diye buyurmaktadır.»

EN'AM 151 ayetine baktığımızda; Allah(c.c) "haksız yere can almanın" HARAM olduğunu beyan etmektedir. KASAS 15 ayetinde Musa(a.s)'ın yapmış olduğu fiil "haksız yere can almak" olup, bunun adına "ŞEYTAN AMELİ" demiştir.

Bütün bunları topladıktan sonra "Şeytan ameli" olarak ifade edilen amellerin "helal" olduğunu söylemek sadece hezeyandan ibaret bir söylemdir.

[005.091] Şeytan, içki ve kumarla sadece aranıza düşmanlık ve kin sokmak ve sizi Allah'ı anmaktan ve namazı kılmaktan alıkoymak ister. ARTIK VAZGEÇİYORSUNUZ DEĞİL Mİ?

MAİDE 91'de yukarıdaki şekilde buyuran Rabbimize karşı "Ey Rabbimiz! Sen bunlara haram dememişsin, onun için VAZGEÇMİYORUZ" diyen bir kişi, eğer bunu Kur'an adına söylüyorsa ya CAHİL ya HAİN olup bunun üçüncü bir şıkkı olamaz.

Şunu üzülerek ifade etmek isteriz ki; Kur'an'ı eline alan kişinin öncelikle bazı şeyler konusunda çıkış veya kaçış aramak yerine, Rabbimizin bu konudaki beyanının ne olduğunu ve o beyana uymak gibi bir mecburiyetinin olduğunu bilmesi gereklidir. Bağlam gözetmeden yapılan literal okumalar, geçmişte "Zahirilik" veya "Selefilik" adında ortaya çıkan okuma örneklerinin, bugün eline meal alanlar tarafından icra edilmiş şeklinin "Selefi mealcilik" olarak ortaya çıktığını gösterir.

Sonuç olarak; Kur'an'ı bağlamsız veya hevalarına uygun hükümler çıkarmak için okuyanlar için her yasağı delebilecek okuma örnekleri çıkarabilen "Selefi Mealcilik" olarak ifade edebileceğimiz okuma şekline örnek olarak, Allah(c.c)'nin HARAM kıldığı "Hamr"ın, ilgili ayette direk olarak haram edilmediğinden yola çıkarak ona haram demenin Allah(c.c)'nin demediği bir şeyi söylemek yani Allah(c.c) adına haramlar ihdas etmek olduğu düşüncesi ortaya atılmaktadır. Kur'an'ı teslim almak için değil, teslim olmak için ve diğer ayetler ile birliktelik içinde okuduğumuzda, Allah(c.c)'nin HAMR olarak beyan ettiği içeceğin HARAM olduğuna dair en ufak bir şüphe bile götürmeyecek kadar açık bir hüküm mevcut olup, yanlış olan düşünce bunun haram olmadığına dair olan düşüncedir.

EN DOĞRUSUNU ALLAH (C.C) BİLİR.

23 Ağustos 2014 Cumartesi

Haram Olan Yiyecekler ve Haramlığın Tespiti Meselesi

Allah cc tarih boyunca insanlar içinden seçtiği elçileri vasıtası ile emirlerini ve nehiylerini onlara bildirmiştir. Son elçi Muhammed as ile aynı durum tekrarlanmış ve din artık kemale erdirilmiştir. Kur'an içindeki bilgiler bizlere haram ve helalin tayininde de yeterli bilgiyi vermiş olmasına rağmen son elçi Muhammed as a yüklenen kur'an dışı görevde haram helal tayininde onunda Allah cc gibi yetkili olduğu gibi bir düşünce oluşturulmuş ve bu düşünce uydurma rivayetler ve kur'an içindeki bazı ayetlerin hevaya uygun te'vili sonucu çoğunluk tarafından kabul görmüştür.

Muhammed as ın ordu komutanı sıfatı gereği olarak savaş stratejisi içinde ehli eşeklerin kesilmemesi emri, sanki ehli eşek etinin kıyamete değin haram olduğu gibi bir algı oluşturmuş ve müslümanlar arasında elçinin haram ve helal koyma yetkisi tartışmalara sebeb olmuştur. Yönetici makamında olanlar durum gereği bir takım yasaklamalar koyarak toplumun menfaatleri doğrultusunda karar alma yetkisine sahiptirler ve Muhammed as da Medine de yönetici makamında olduğu için bir takım yasaklar getirmiştir , onun bu yasakları Allah cc nin koyduğu yasaklar ile aynı seviyede asla olamaz. Erike hadisi adı altında uydurulan rivayette , "kendisine kur'an ile beraber başka bir şeyin verildiği ve onun yasaklarının aynen kur'an yasağı gibi olduğu" gibi bir iftira uydurularak kitaplara sokulmuştur. 

Şu noktayı hatırlatmakta fayda görmekteyiz; Muhammed as ın haram helal koyma yetkisi gündeme geldiğinde , böyle bir yetkisi olmadığını düşünenler , böyle bir yetkisi olduğunu düşünenler tarafından tekfire varan sözlerle ilzam edilmektedir, Muhammed as "bende böyle yetki var" deyip te bizler onu red etmiş değiliz , ancak onlar kur'anın ona yüklemediği bir yetkiyi uydurma rivayetler ile yükleyerek ona iftira atmaktadırlar.

Bugün kola ,sigara, deterjan vs gibi bazı ürünlerin sahiplerinin yabancı olması ,sağlığa zararlı veya ondan elde edilen gelirlerin müslümanlar aleyhine kullanılması gibi bir durum hasıl olduğunda yöneticler o tür ürünler ile ilgili olarak yasaklama getirme yetkisine sahiptirler,
ancak bu yasaklamayı getirirken "haram" hüküm koymak gibi bir yetkileri asla yoktur.
Haram kelimesini ıstılahi anlamda yani sadece Allah cc nin yetkisinde olan bir yasaklama olarak değilde, lügat anlamı olarak kullandığımızda yöneticilerin veya bir doktorun hastasına bazı şeyleri yasaklamaların kendi yetkilerinde olduğunu söylemek mümkündür.

Elçi demek bir makamdan alınan mesajı makam sahibinin iletilmesini istediği kimselere iletmek anlamına gelmektedir , bunu derken Muhammed as ın sadece postacı seviyesinde olduğunu söylemek istemiyoruz , elçi getirdiği mesaj ile kendiside muhatap olduğu için o mesajın ona yüklediklerini  kendi hayatı içinde yaşayarak örnek olmuştur. Ancak mesaja haram helal şeklinde yeni hükümler ilave etmek gibi bir yetkisi asla yoktur.

Haram kelimesi , yasaklamak anlamında olup bu kelimenin kur'an içinde Allah cc ile ilgili anlamı onun bizler için koymuş olduğu kıyamete kadar geçerli olan bir takım kuralları kapsamaktadır. Bu kurallar içinde en geniş biçimde maide s. 3. ayetinde okuduğumuz yenilmesi haram olan yiyeceklerde bulunmaktadır. Bizler için seçmiş olduğu islamın yegane hüküm koyucusu olarak haram kıldığı yiyecekler şunlardır.  

 [005.003]  Leş, kan, domuz eti, Allah'tan başkası adına kesilenler, -canları çıkmadan önce kesmemişseniz, boğulmuş, bir yerine vurularak öldürülmüş, düşüp yuvarlanmış, başka bir hayvan tarafından süsülmüş, yırtıcı hayvan tarafından yenmiş olanları- dikili taşlar üzerine boğazlananlar ile fal oklarıyla kısmet aramanız size haram kılındı; bunlar fasıklıktır. Bugün, inkar edenler sizi dininizden etmekten umutlarını kesmişlerdir, onlardan korkmayın, Benden korkun. Bugün, size dininizi bütünledim, üzerinize olan nimetimi tamamladım, din olarak sizin için İslam'ı beğendim. Açlıktan darda kalan, günaha kaymaksızın yiyebilir. Doğrusu Allah Bağışlayan'dır, merhametli olandır.

Muhammed as ın bu yasaklara ilave olarak kıyamete kadar geçerli olacak bir yasaklama getirme yetkisine sahip olmadığına göre adı verilen liste harici bazı hayvanların kedi ,köpek vs etlerinin hükmü konusunda bir takım tereddütler oluştuğuna şahid olmaktayız. Muhammed as ın haram helal yetkisi ile ilgili diğer zamanlarda yazmış olduğumuz yazılar mevcut olduğu için konuyu uzatmamak adına teferruata girmiyoruz. 

 [005.001]  Ey İnananlar! Akidleri yerine getirin. İhramda iken avlanmayı helal görmeksizin, size bildirilecek olanlar dışında, hayvanlar(behimetül enam) helal kılındı; Allah dilediği hükmü verir. [022.030]  İşte böyle. Kim Allah'ın yasaklarına saygı gösterirse, bu Rabbinin katında kendi iyiliğinedir. (Haram olduğu) size okunanlar dışında kalan hayvanlar, size helal kılındı. O halde pis putlardan sakının; yalan sözden kaçının.

"Haram olduğu bildirilenler dışındakilerin helal olması" ibaresi önemli bir noktaya işaret etmektedir. Kemale erdirilmiş dinde yenilmesi haram olan olanları en teferruatlı biçimde maide s. 3. ayetinde görmekteyiz, bu demektirki okunanların dışında olanlar helaldir. 

"Eşyada asıl olan ibahadır" yani helal olmasıdır şeklindeki mecelle kaidesi doğru bir kaide olup bir şeyin haramlığına dair kesin nas yani hükmü ve delaleti kat'i olan bir karine olmadan "bu haramdır" şeklinde bir hüküm vermek asla doğru değildir. Delaleti ve hükmü zanni olan hadis rivayetlerini önce gayri metluv vahiy kategorisine koyup ayet hükmüne getirmek ,sonra delaleti ve hüküm kat'i nas yerine koyarak hadislerden haram esası çıkarmak nahl s. 116. ayeti ile bizleri yüzyüze getirir. 

 [016.116]  Diliniz yalana alışmış olduğu için, «şu haram, bu helaldir» demeyin, zira Allah'a karşı yalan uydurmuş olursunuz. Allah'a karşı yalan uyduranlar ise, saadete şüphesiz erişemezler.

Bu tür ayetleri kendi üzerimize alma alışkanlığımız olmadığı için, "bu ayetin hükmü müşrikler içindir" demeden, din adına delaleti ve hükmü kat'i bir nas olmadan "şu haramdır bu helaldir" demenin ne anlam geldiğini beyan etmektedir.

İnsanlarda "damak tadı" denilen bir olgunun var olduğunuda burada belirtmek gerekmektedir, rivayetlerde Muhammed as ın kabak yemeğini sevdiği , keler etini , soğan ve sarmısağı sevmediği yönünde bilgilere rastlamaktayız, bu onun insan olmasının bir tezahürü olup onun sevdiği kabağı herkesin sevmesi , sevmediği keler etini veya soğan sarmısağı herkesin sevmemesi gibi bir zorunluluk yoktur. Damak tadı dediğimiz olgu kişilerin yaşadıkları topluma göre değişkenlik arz edebilir . Bir toplumda çok sevilen yiyecekler başka bir toplumda nefret edilen yiyecekler olabilir. 

İnsan olarak, herhangi bir yiyecek konusunda sevmek yada sevmemek gibi tercihlerimiz olabilir ama  "haramdır" şeklinde bir hüküm koymak hakkına sahip değiliz. Kur'anda beyan edilmeyen fakat dünyanın bazı ülkelerinde yenilen kedi, köpek ,böcek vs hayvanların haram olup olmadığı meselesi kafalarda soru işaret olarak gezmekte olduğu da malumdur. 

Kur'anda haram olarak beyan edilmeyen bazı hayvanları başkalarının mutfak kültürü içinde yer almış olması onların damak tadı ile ilgili bir durum olup haram helal gibi bir telakki içinde olaya bakmamaktadırlar. Bizlerin böyle bir damak tadı olmaması veya mutfak kültürümüzde yer almaması onların haram olduğunu göstermez. Fıkhi mezheplerden malikilere baktığımzda bu konuda diğer fıkhi mezheplerden daha geniş bir yelpazeye sahip olduklarını söyleyebiliriz. 

Sonuç olarak; kur'anda haram olarak beyan edilenlerin dışında "şu haramdır" şeklinde bir haramlılık tesbiti yapmak Muhammed as dahil kimsenin yetki dahilinde değildir. Kedi , köpek ,ayı ,yılan gibi bir takım hayvanların yenilmeme hükmü onların haram oldukları için değil, bizlerin alışkanlığı olmadığı için olup yiyemediğimiz hayvanlar olup, bu tür hayvanlar için "haramdır" hükmü vermek nahl s. 116. ayetinin hükmü içine girmek demektir. Bu gibi hayvanları yemek veya yememek haram veya helallik ölçüsünde değil genelde damak tadı ile ilgili bir durumdur. Ülkemiz genelini düşünecek olursak böyle bir kültürümüzün olmaması onları haram kategorisine koyulduğu için yenilmemesi gerektiği gibi bir düşünceye yol açmıştır. 

Bizim kur'ani bakış açısı olarak bakmamız gereken taraf , kur'anda adı konulan yiyeceğin haram olmasıdır , şayet adı konulmamış ise onun haram olma gibi bir durumu olamaz ve şayet yemekten bir tiksinti duymaz isek yiyebiliriz , onları yememenin ölçüsü asla haram oldukları için olmamalıdır, insan yapı itibarı ile helal olan şeyleride sevmeyebilir bu normal bir durumdur,ama ben yemiyorum diye haramdır diyemez , aynı şekilde kur'anda haram olarak geçmeyen fakat geleneksel kültürde yenilmeyen şeyleride haram kategorisine sokmaya kimsenin hakkı olamaz. Fıkhi mezheplerdeki gördüğümüz farklı haramlılık görüşleri olayı kur'ani boyutunun göz ardı edilmesi sonucu ortaya çıkmış olup kimsenin şahsi olarak bir şeye haram damgası vurmaya hakkı yoktur.  

                                  EN DOĞRUSUNU ALLAH CC BİLİR.

4 Temmuz 2011 Pazartesi

Araf s. 157. Ayeti ve Muhammed (s.a.v)in Haram Helal Yetkisi

Kur'an ayetlerinin bağlamından koparılarak kur'an dışı düşüncelere dayanak yapılmasına araf s. 157. ayetindeki "  o resul onlara tayyibi helal. habisi haram kılar" cümlesinden yola çıkılarak" Muhammed as ında haram helal koyma yetkisi vardır" şeklinde bir anlayış geliştirilmiştir.  Hükmüne kimseyi ortak etmeyeceğini (kehf 26) söyleyen rabbımız" Muhammed as ı bunun dışında tutmuştur "şeklindeki bir anlayışın kur'anla alakası yoktur.

Allah cc resulunu yeryüzüne kendi emir ve nehiylerini tebliğ amacıyla gönderdiğini söylerken diğer resullere verilmeyen, verildiğini düşündümüz zaman bizleri  Allaha ve resulune dost olmak değil tersine düşman olmakla karşı karşıya getiren bu düşüncenin doğruluğunu veya yanlışlığının  gene kur'ana müracaat ederek anlamak zorundayız. 

 Muhammed as ın devlet başkanı ve ordu konutanı olması hasebi ile yaşadığı devir içinde ashabına yönelik bazı emir ve nehiyleri olmuştur. Muhammed as a haram helal koyma yetkisinin olduğunu düşünenlerde bu vazifeleri gereği hayber fethinde ehli eşeklerin kesilip yenmesini yasaklamasını Allahın koyduğu haramlar gibi kıyamete kadar geçerli olan haramlar mesabesinde olduğu düşüncesine kapılmışlardır. 

Bu düşüncede olan bazı sahabelere karşı ibni abbas(ra) onlara araf s. 145. ayetini okuyarak karşı çıkmıştır. Bugün ibni abbas doğrultusunda düşünen insanları "hadis inkarcılığı" ile suçlayanlar ibni abbası ne ile suçlayacalardır?. Araf s. 157. ayetini doğru anlamak için kur'an bütünlüğüne müracaat ederek bu ayetten önce okunup anlaşılması gereken bazı ayetler olduğunu ve bu ayetlerin okunmadan araf  s. 157. ayetinin doğru anlaşılmayacağı kanaatindeyiz. 

İlgili ayetin siyak ve sibakına baktığımızda konunun israiloğulları ile ilgili olduğununu görmekteyiz, tabiki "bu ayetler israiloğulları ile ilgilidir bizi ilgilendirmiyor" şeklinde bir düşünce içinde değiliz ancak kur'anda bir ayeti doğru anlamak için nuzul ortamı ve muhatapları gözönüne alınması gereklidir.Ve bu konu ile ilgili ayetler bir bütünlük içinde okunduğu takdirde ilgili ayeti anlamak kolaylaşacaktır. Araf s. 157. ayetinden önce okunması ve anlaşılması gereken bir takım ayetleri sizlerle paylaştıktan sonra bu ayetin ne demek istediğini inş. anlamış olacağız. 

Allah azze ve celle ali imran s. 93. ayetinde mealen "Tevrat'ın indirilmesinden önce İsrail'in kendisine haram ettiğinden başka bütün yiyecekler İsrailoğullarına helal idi. De ki: «Doğru sözlü iseniz Tevrat'ı getirip okuyun»." buyurmuştur. yakup as ın kendisine haram etmesi meselesinin bir yiyeceği sevmemesi veya o yiyeceğin onunda bir insan olması hasebiyle kendisine dokunması şeklinde anlamak gerekir.(muhammed as ın keler etini sevmediği gibi)Yakup as ın yemediği bu yiyecekler daha sonraları Allahtan kendi yaptıklarına bir ceza olmak üzere israiloğullarına haram kılınmıştır. Firavunun zulmü altında inleyen israiloğulları musa ve harun as önderliğinde firavundan kurtularak Allah cc nin kendilerine ikram ettiği topraklara yerleşmişler, ve bu topraklarda onlara yeryüzündeki temiz şeylerin helal olanlarından bol bol yemelerini sağlanmıştır.Ancak israiloğulları Allah cc nin bunca nimetlerine rağmen ona şükür yerine ona küfr , iftira ve resullerini öldürerek karşılık vermişlerdir

 [028.004]  Firavun memleketin başına geçti ve halkını fırkalara ayırdı. İçlerinden bir topluluğu güçsüz bularak onların oğullarını boğazlıyor, kadınları sağ bırakıyordu; çünkü o, bozguncunun biriydi[028.005] [DV] Biz ise, o yerde güçsüz düşürülenlere lütufta bulunmak, onları önderler yapmak ve onları (mukaddes topraklara) vâris kılmak istiyorduk.
  

[028.005]  Biz ise, o yerde güçsüz düşürülenlere lütufta bulunmak, onları önderler yapmak ve onları (mukaddes topraklara) vâris kılmak istiyorduk.
 002.049]  Size işkence eden, kadınlarınızı sağ bırakıp oğullarınızı boğazlayan Firavun ailesinden sizi kurtarmıştık; bu Rabbinizin büyük bir imtihanı  idi.
 [007.137]  Hor görülen yahudileri, bereketlendirdiğimiz yerin doğularına ve batılarına mirasçı kıldık. Rabbinin İsrailoğullarına verdiği güzel söz, sabırlarına karşılık yerine geldi. Firavun ve milletinin yaptığını ve yükselttiklerini yıktık.
 002.047]  Ey İsrailoğulları! Size verdiğim nimeti ve sizi bir zamanlar alemlere üstün kıldığımı hatırlayın002.057] [DI] Bulutla sizi gölgelendirdik, kudret helvası ve bıldırcın indirdik, «Verdiğimiz rızıkların iyi ve güzel olanlarından yiyin» dedik. Onlar Bize değil, fakat kendilerine yazık ediyorlardı.
  

002.057]  Bulutla sizi gölgelendirdik, kudret helvası ve bıldırcın indirdik, «Verdiğimiz rızıkların iyi ve güzel olanlarından yiyin» dedik. Onlar Bize değil, fakat kendilerine yazık ediyorlardı.
 [002.084] Kanınızı dökmeyin, birbirinizi yurdunuzdan sürmeyin diye sizden söz almıştık, sonra bunu böylece kabul etmiştiniz, buna siz şahidsiniz.
[002.084]  (Ey İsrailoğulları!) Birbirinizin kanını dökmeyeceğinize, birbirinizi yurtlarınızdan çıkarmayacağınıza dair sizden söz almıştık. Her şeyi görerek sonunda bunları kabul etmiştiniz.

 [002.085]  Sonra siz, birbirinizi öldüren, aranızdan bir takımı memleketlerinden süren, onlara karşı günah ve düşmanlıkta birleşen, onları çıkarmak haramken size esir olarak geldiklerinde fidyelerini vermeye kalkan kimselersiniz. Kitabın bir kısmına inanıp, bir kısmını inkar mı ediyorsunuz? Aranızda böyle yapanın cezası ancak dünya hayatında rezil olmaktır. Ahiret gününde de azabın en şiddetlisine onlar uğratılırlar. Allah yaptıklarınızdan gafil değildir.
 [002.087]  And olsun ki, Musa'ya kitap verdik, ondan sonra ardarda peygamberler gönderdik. Meryem oğlu İsa'ya belgeler verdik, onu Ruhul Kudüs ile destekledik. Size bir peygamber nefsinizin hoşlanmadığı bir şey getirdikçe, büyüklük taslayarak, bir kısmını yalancı sayıp, bir kısmını öldürür müsünüz?
 002.091]  Onlara, «Allah'ın indirdiğine inanın» denildiğinde «Bize indirilene inanırız» deyip ondan sonra gelen Kuran'ı inkar ederler; halbuki o, ellerinde bulunan Tevrat'ı tasdik eden hak bir Kitap'dır. Onlara «Eğer inanıyor idiyseniz niçin daha önce Allah'ın peygamberlerini öldürüyordunuz?» diye sor.   004.155] Sözleşmelerini bozmaları, Allah'ın ayetlerini inkar etmeleri, peygamberleri haksız yere öldürmeleri, «Kalblerimiz perdelidir» demelerinden ötürü Allah, evet, inkarlarına karşılık onların kalblerini mühürledi, onun için pek azı inanır
007.160]  Biz İsrailoğullarını oymaklar halinde on iki topluluğa ayırdık. Milleti Musa'dan su isteyince ona: «Asanla taşa vur» diye bildirdik; ondan on iki pınar fışkırdı. Herkes içeceği yeri öğrendi. Bulutla üzerlerine gölge yaptık, onlara kudret helvası ve bıldırcın indirdik, «Size verdiğimiz rızıkların temiz olanlarından yiyin» dedik. Onlar, karşı gelmekle, Bize değil kendilerine zulmediyorlardı.
 


 007.160] [DI] Biz İsrailoğullarını oymaklar halinde on iki topluluğa ayırdık. Milleti Musa'dan su isteyince ona: «Asanla taşa vur» diye bildirdik; ondan on iki pınar fışkırdı. Herkes içeceği yeri öğrendi. Bulutla üzerlerine gölge yaptık, onlara kudret helvası ve bıldırcın indirdik, «Size verdiğimiz rızıkların temiz olanlarından yiyin» dedik. Onlar, karşı gelmekle, Bize değil kendilerine zulmediyorlardı.
 

Mealini verdiğimiz örnek ayetlerden anlaşılacağı gibi mısırda firavun zulmünden kurtularak esarettin kurtulan israiloğulları Allah cc nin kendilerine sağladığı nimetlere şükür yerine küfürle karşılk verince Allah cc onlara ceza olarak daha önce helal kılmış olduğu temiz yiyeceklerin bir kısmını haram kılmıştır. 

 004.160]  Yahudilerin zalimlikleri ve bir çok kimseyi Allah yolundan çevirmeleri sebebiyle onlara helal edilmiş olan  temiz ve hoş nimetleri kendilerine yasakladık.
 004.161]  Bir de kendilerine yasaklanmış olduğu halde faiz almaları ve halkın mallarını halsızlıkla yemeleri sebebiyle. Onların kafir olarak kalanlarına acı bir azap hazırladık.
 [006.146]  Yahudilere tırnaklı her hayvanı haram kıldık. Onlara sığır ve davarın sırt, bağırsak ve kemik yağları hariç, iç yağlarını da haram kıldık. Aşırı gitmelerinden ötürü onları bu şekilde cezalandırdık. Biz şüphesiz doğru sözlüyüzdür.
 [016.118]  Sana anlattıklarımızı, daha önce, yahudi olanlara da haram kılmıştık; biz onlara zulmetmedik, onlar kendilerine zulmediyorlardı.  

 İsrailoğularına haram kılınan yiyeceklerin yanısıra onlara birde cumartesi günü çalışma yasağı getirilmiştir. 

016.124 Cumartesi tatili, ancak onda ihtilaf edenlere (farz) kılınmıştı. Kıyamet günü Rabbin, muhakkak onların ihtilafa düştükleri şey hakkında aralarında hüküm verecektir 

İsrailoğullarına yaptıkları zulümlere karşılık olarak Allah cc tarafından verilen bu cezalar isa as gelene kadar devam etmiştir.[003.050] " Benden önce gelen Tevrat'ı doğrulayıcı olarak ve size haram kılınan bazı şeyleri de helâl kılmam için gönderildim. Size Rabbinizden bir ayet  getirdim. O halde Allah'tan korkun, bana da itaat edin."Bu ayetten anlaşıldığına göre isa as israiloğullarına  kendisinin  gönderilme sebebini" DAHA ÖNCE İSRAİLOĞULLARINA HARAM KILINAN BAZI ŞEYLERİ HELAL KILMAK AMACIYLA BURADA DİKKATİMİZİ ÇEKEN NOKTA" BAZI "İFADESİDİR GERİ KALANILARIDA MUHAMMED AS HELAL KILACAKTIR." İsa as ın dilinden  bir haramın ne şekilde helal, bir helalinde ne şekilde haram kılınabileceğinide bu şekilde öğrenmiş oluyoruz."DAHA ÖNCE HARAM KILINAN BAZI ŞEYLERİ RABBINDAN GETİRDİĞİ AYETLE HELAL KILIYOR. " Ve bu geri kalan haramlari ise Allah cc muhammed as vasıtası ile gönderdiği kitap ile hepsini kaldırıyor.  
 
 007.157] [DV] Yanlarındaki Tevrat ve İncil'de yazılı buldukları o elçiye, o ümmî Peygamber'e uyanlar (var ya), işte o Peygamber onlara iyiliği emreder, onları kötülükten meneder, onlara temiz şeyleri helâl, pis şeyleri haram kılar. Ağırlıklarını ve üzerlerindeki zincirleri indirir. O Peygamber'e inanıp ona saygı gösteren, ona yardım eden ve onunla birlikte gönderilen nûr'a (Kur'an'a) uyanlar var ya, işte kurtuluşa erenler onlardır


     Ali imran s.50. ayeti ve araf s. 157. ayetinden  anlaşılacağı  üzere İsa as gelene kadar kendilerine haram kılınan bazı şeylerin bir kısmı isa as ile helal kılınıyor. geri kalanların tamamı muhammed as ile helal kılınıyor.Yazımızın başından itibaren sıraladığımız ayetlerin ışığı altında düşündüğümüz takdirde acaba araf s. 157. ayetinden muhammed as için haram helal kılma yetkisi ne şekilde verilmiştir? sorusuna cevabımızda elbetteki "KENDİSİNE İNDİRİLEN VAHİY DOĞRULTUSUNDA" olacaktır.Çünkü hiçbir resulun kendisine indirilen vahye uymaktan, o vahyi tebliğ etmekten başka bir görevi olmadığını HELAL VE HARAM KILMA YETKİLERİNİN VAHYİN HARİCİNDEKİ BAŞKA BİR SÖZLE OLAMAYACAĞINI VAHYE HERHANGİ BİR İLAVEDE BULUNDUKLARI TAKDİRDE HAKKA S.44.45.46. AYETLER İLE MUHATAP OLACAĞINI ALLAH CC. BİZLERE BİLDİRMEKTEDİR. Muhammed as ın kendisinde görmediği bu yetkiyi kur'ana rağmen "sen istemesende biz seni seni çok sevdiğimiz için veriyoruz" mealinde söz söylemiş olan kişilerin hesabıda Allaha aittir.  

Önkabuller neticesi oluşturulan ve araf s. 157. ayetinin bağlamından koparılarak   muhammed as ın  helal ve haram kılma yetkisini  vahiy dışındaki sözlerinde arayanlar sadece Allahın kendisinden başkasına vermediği  helal ve haram kılma yetkisini onun kullarına tebliğ amacıyla gönderdiği kur'anın dışında arayanlar muhammed as ın resulluk vasfının yanına onu yarı ilahlık vasfınıda eklemiş olurlar.Haşa" muhammed eşittir Allah" şeklindeki şirk bir söz ile" muhammed as ında haram helal kılma yetkisi vardır" sözünün arasındaki  fark acaba ne kadardır ?. "haram kılınan bazı şeyleri getirdiği ayet ile helal kılan" isa as gibi muhammed as da isa as ile bazıları helal kılınan haramlarıda getirdiği vahiy sayesinde tamamını helal kılmıştır.Rabbimiz muhammed as ile yeryüzündeki bütün kullarına ayırım yapmadan helal ve temiz şeylerden yemeyi emretmektedir.  

002.168]  Ey İnsanlar! Yeryüzündeki temiz ve helal şeylerden yiyin, şeytana ayak uydurmayın, zira o sizin için apaçık bir düşmandır 
 020.081] Size verdiğimiz rızıkların temizlerinden yiyin, bunda aşırı gitmeyin ki gazabımı haketmeyesiniz. Gazabımı hakeden kimse muhakkak mahvolur r002.172] [DI] Ey İnananlar! Sizi rızıklandırdığımızın temizlerinden yiyin; yalnız Allah'a kulluk ediyorsanız, O'na şükredin.

[023.051]  Ey Peygamberler! Temiz şeylerden yiyin, yararlı iş işleyin; doğrusu Ben, yaptığınızı bilirim[005.088] [DI] Allah'ın size verdiği rızıktan temiz ve helal olarak yiyin. İnandığınız Allah'tan sakının.
  

İİİİ[003.050] [DV] Benden önce gelen Tevrat'ı doğrulayıcı olarak ve size haram kılınan bazı şeyleri de helâl kılmam için gönderildim. Size Rabbinizden bir mucize getirdim. O halde Allah'tan korkun, bana da itaat edin.
 [003.050] [DV] Benden önce gelen Tevrat'ı doğrulayıcı olarak ve size haram kılınan bazı şeyleri de helâl kılmam için gönderildim. Size Rabbinizden bir mucize getirdim. O halde Allah'tan korkun, bana da itaat edin.
 [003.050] [DV] Benden önce gelen Tevrat'ı doğrulayıcı olarak ve size haram kılınan bazı şeyleri de helâl kılmam için gönderildim. Size Rabbinizden bir mucize getirdim. O halde Allah'tan korkun, bana da itaat edin.
 016.114] [DI] Yalnız Allah'a kulluk ediyorsanız, Allah'ın size helal ve temiz olarak verdiği rızıklardan yiyin, O'nun nimetine şükredin.
 


 
 [005.088]  Allah'ın size verdiği rızıktan temiz ve helal olarak yiyin. İnandığınız Allah'tan sakının.
 016.114]  Yalnız Allah'a kulluk ediyorsanız, Allah'ın size helal ve temiz olarak verdiği rızıklardan yiyin, O'nun nimetine şükredin.
 005.001] [DI] Ey İnananlar! Akidleri yerine getirin. İhramda iken avlanmayı helal görmeksizin, size bildirilecek olanlar dışında, hayvanlar helal kılındı; Allah dilediği hükmü verir.
 005.003]  Leş, kan, domuz eti, Allah'tan başkası adına kesilenler, -canları çıkmadan önce kesmemişseniz, boğulmuş, bir yerine vurularak öldürülmüş, düşüp yuvarlanmış, başka bir hayvan tarafından süsülmüş, yırtıcı hayvan tarafından yenmiş olanları- dikili taşlar üzerine boğazlananlar ile fal oklarıyla kısmet aramanız size haram kılındı; bunlar fasıklıktır. Bugün, inkar edenler sizi dininizden etmekten umutlarını kesmişlerdir, onlardan korkmayın, Benden korkun. Bugün, size dininizi bütünledim, üzerinize olan nimetimi tamamladım, din olarak sizin için İslam'ı beğendim. Açlıktan darda kalan, günaha kaymaksızın yiyebilir. Doğrusu Allah Bağışlayan'dır, merhametli olandır005.004] [DI] Sana, kendilerine neyin helal kılındığını soruyorlar, de ki: Size temiz olanlar helal kılındı; Allah'ın size öğrettiği üzere alıştırıp yetiştirerek öğrettiğiniz avcı hayvanların sizin için tuttuklarını yiyin ve üzerine Allah'ın adını anın. Allah'tan sakının, doğrusu Allah hesabı çabuk görür.
  

005.004] [DI] Sana, kendilerine neyin helal kılındığını soruyorlar, de ki: Size temiz olanlar helal kılındı; Allah'ın size öğrettiği üzere alıştırıp yetiştirerek öğrettiğiniz avcı hayvanların sizin için tuttuklarını yiyin ve üzerine Allah'ın adını anın. Allah'tan sakının, doğrusu Allah hesabı çabuk görür  

Sonuç olarak elçilerini yeryüzüne emir ve nehiylerini bildirmek üzeren gönderen Allah cc onlara kendi yanında herhangi bir ortak hüküm koyma yetkisi vermemiştir. Verdiğini iddia etmek ise ancak kur'an ayetlerini bağlamından kopartmak suretiyle çıkarılan ve kur'an bütünlüğüne uymayan neticelerdir. 

EN DOĞRUSUNU ALLAH CC BİLİR.