Allah cc tarih boyunca insanlar içinden seçtiği elçileri vasıtası ile emirlerini ve nehiylerini onlara bildirmiştir. Son elçi Muhammed as ile aynı durum tekrarlanmış ve din artık kemale erdirilmiştir. Kur'an içindeki bilgiler bizlere haram ve helalin tayininde de yeterli bilgiyi vermiş olmasına rağmen son elçi Muhammed as a yüklenen kur'an dışı görevde haram helal tayininde onunda Allah cc gibi yetkili olduğu gibi bir düşünce oluşturulmuş ve bu düşünce uydurma rivayetler ve kur'an içindeki bazı ayetlerin hevaya uygun te'vili sonucu çoğunluk tarafından kabul görmüştür.
Muhammed as ın ordu komutanı sıfatı gereği olarak savaş stratejisi içinde ehli eşeklerin kesilmemesi emri, sanki ehli eşek etinin kıyamete değin haram olduğu gibi bir algı oluşturmuş ve müslümanlar arasında elçinin haram ve helal koyma yetkisi tartışmalara sebeb olmuştur. Yönetici makamında olanlar durum gereği bir takım yasaklamalar koyarak toplumun menfaatleri doğrultusunda karar alma yetkisine sahiptirler ve Muhammed as da Medine de yönetici makamında olduğu için bir takım yasaklar getirmiştir , onun bu yasakları Allah cc nin koyduğu yasaklar ile aynı seviyede asla olamaz. Erike hadisi adı altında uydurulan rivayette , "kendisine kur'an ile beraber başka bir şeyin verildiği ve onun yasaklarının aynen kur'an yasağı gibi olduğu" gibi bir iftira uydurularak kitaplara sokulmuştur.
Şu noktayı hatırlatmakta fayda görmekteyiz; Muhammed as ın haram helal koyma yetkisi gündeme geldiğinde , böyle bir yetkisi olmadığını düşünenler , böyle bir yetkisi olduğunu düşünenler tarafından tekfire varan sözlerle ilzam edilmektedir, Muhammed as "bende böyle yetki var" deyip te bizler onu red etmiş değiliz , ancak onlar kur'anın ona yüklemediği bir yetkiyi uydurma rivayetler ile yükleyerek ona iftira atmaktadırlar.
Bugün kola ,sigara, deterjan vs gibi bazı ürünlerin sahiplerinin yabancı olması ,sağlığa zararlı veya ondan elde edilen gelirlerin müslümanlar aleyhine kullanılması gibi bir durum hasıl olduğunda yöneticler o tür ürünler ile ilgili olarak yasaklama getirme yetkisine sahiptirler,
ancak bu yasaklamayı getirirken "haram" hüküm koymak gibi bir yetkileri asla yoktur.
Haram kelimesini ıstılahi anlamda yani sadece Allah cc nin yetkisinde
olan bir yasaklama olarak değilde, lügat anlamı olarak kullandığımızda
yöneticilerin veya bir doktorun hastasına bazı şeyleri yasaklamaların kendi yetkilerinde olduğunu söylemek mümkündür.
Elçi demek bir makamdan alınan mesajı makam sahibinin iletilmesini istediği kimselere iletmek anlamına gelmektedir , bunu derken Muhammed as ın sadece postacı seviyesinde olduğunu söylemek istemiyoruz , elçi getirdiği mesaj ile kendiside muhatap olduğu için o mesajın ona yüklediklerini kendi hayatı içinde yaşayarak örnek olmuştur. Ancak mesaja haram helal şeklinde yeni hükümler ilave etmek gibi bir yetkisi asla yoktur.
Haram kelimesi , yasaklamak anlamında olup bu kelimenin kur'an içinde Allah cc ile ilgili anlamı onun bizler için koymuş olduğu kıyamete kadar geçerli olan bir takım kuralları kapsamaktadır. Bu kurallar içinde en geniş biçimde maide s. 3. ayetinde okuduğumuz yenilmesi haram olan yiyeceklerde bulunmaktadır. Bizler için seçmiş olduğu islamın yegane hüküm koyucusu olarak haram kıldığı yiyecekler şunlardır.
[005.003] Leş, kan, domuz eti, Allah'tan başkası adına kesilenler, -canları
çıkmadan önce kesmemişseniz, boğulmuş, bir yerine vurularak öldürülmüş, düşüp
yuvarlanmış, başka bir hayvan tarafından süsülmüş, yırtıcı hayvan tarafından
yenmiş olanları- dikili taşlar üzerine boğazlananlar ile fal oklarıyla kısmet
aramanız size haram kılındı; bunlar fasıklıktır. Bugün, inkar edenler sizi
dininizden etmekten umutlarını kesmişlerdir, onlardan korkmayın, Benden korkun.
Bugün, size dininizi bütünledim, üzerinize olan nimetimi tamamladım, din olarak
sizin için İslam'ı beğendim. Açlıktan darda kalan, günaha kaymaksızın yiyebilir.
Doğrusu Allah Bağışlayan'dır, merhametli olandır.
Muhammed as ın bu yasaklara ilave olarak kıyamete kadar geçerli olacak bir yasaklama getirme yetkisine sahip olmadığına göre adı verilen liste harici bazı hayvanların kedi ,köpek vs etlerinin hükmü konusunda bir takım tereddütler oluştuğuna şahid olmaktayız. Muhammed as ın haram helal yetkisi ile ilgili diğer zamanlarda yazmış olduğumuz yazılar mevcut olduğu için konuyu uzatmamak adına teferruata girmiyoruz.
[005.001] Ey İnananlar! Akidleri yerine getirin. İhramda iken avlanmayı
helal görmeksizin, size bildirilecek olanlar dışında, hayvanlar(behimetül enam) helal kılındı;
Allah dilediği hükmü verir. [022.030] İşte böyle. Kim Allah'ın yasaklarına saygı gösterirse, bu
Rabbinin katında kendi iyiliğinedir. (Haram olduğu) size okunanlar dışında kalan
hayvanlar, size helal kılındı. O halde pis putlardan sakının; yalan sözden
kaçının.
"Haram olduğu bildirilenler dışındakilerin helal olması" ibaresi önemli bir noktaya işaret etmektedir. Kemale erdirilmiş dinde yenilmesi haram olan olanları en teferruatlı biçimde maide s. 3. ayetinde görmekteyiz, bu demektirki okunanların dışında olanlar helaldir.
"Eşyada asıl olan ibahadır" yani helal olmasıdır şeklindeki mecelle kaidesi doğru bir kaide olup bir şeyin haramlığına dair kesin nas yani hükmü ve delaleti kat'i olan bir karine olmadan "bu haramdır" şeklinde bir hüküm vermek asla doğru değildir. Delaleti ve hükmü zanni olan hadis rivayetlerini önce gayri metluv vahiy kategorisine koyup ayet hükmüne getirmek ,sonra delaleti ve hüküm kat'i nas yerine koyarak hadislerden haram esası çıkarmak nahl s. 116. ayeti ile bizleri yüzyüze getirir.
[016.116] Diliniz yalana alışmış olduğu için, «şu haram, bu helaldir»
demeyin, zira Allah'a karşı yalan uydurmuş olursunuz. Allah'a karşı yalan
uyduranlar ise, saadete şüphesiz erişemezler.
Bu tür ayetleri kendi üzerimize alma alışkanlığımız olmadığı için, "bu ayetin hükmü müşrikler içindir" demeden, din adına delaleti ve hükmü kat'i bir nas olmadan "şu haramdır bu helaldir" demenin ne anlam geldiğini beyan etmektedir.
İnsanlarda "damak tadı" denilen bir olgunun var olduğunuda burada belirtmek gerekmektedir, rivayetlerde Muhammed as ın kabak yemeğini sevdiği , keler etini , soğan ve sarmısağı sevmediği yönünde bilgilere rastlamaktayız, bu onun insan olmasının bir tezahürü olup onun sevdiği kabağı herkesin sevmesi , sevmediği keler etini veya soğan sarmısağı herkesin sevmemesi gibi bir zorunluluk yoktur. Damak tadı dediğimiz olgu kişilerin yaşadıkları topluma göre değişkenlik arz edebilir . Bir toplumda çok sevilen yiyecekler başka bir toplumda nefret edilen yiyecekler olabilir.
İnsan olarak, herhangi bir yiyecek konusunda sevmek yada sevmemek gibi tercihlerimiz olabilir ama "haramdır" şeklinde bir hüküm koymak hakkına sahip değiliz. Kur'anda beyan edilmeyen fakat dünyanın bazı ülkelerinde yenilen kedi, köpek ,böcek vs hayvanların haram olup olmadığı meselesi kafalarda soru işaret olarak gezmekte olduğu da malumdur.
Kur'anda haram olarak beyan edilmeyen bazı hayvanları başkalarının mutfak kültürü içinde yer almış olması onların damak tadı ile ilgili bir durum olup haram helal gibi bir telakki içinde olaya bakmamaktadırlar. Bizlerin böyle bir damak tadı olmaması veya mutfak kültürümüzde yer almaması onların haram olduğunu göstermez. Fıkhi mezheplerden malikilere baktığımzda bu konuda diğer fıkhi mezheplerden daha geniş bir yelpazeye sahip olduklarını söyleyebiliriz.
Sonuç olarak; kur'anda haram olarak beyan edilenlerin dışında "şu haramdır" şeklinde bir haramlılık tesbiti yapmak Muhammed as dahil kimsenin yetki dahilinde değildir. Kedi , köpek ,ayı ,yılan gibi bir takım hayvanların yenilmeme hükmü onların haram oldukları için değil, bizlerin alışkanlığı olmadığı için olup yiyemediğimiz hayvanlar olup, bu tür hayvanlar için "haramdır" hükmü vermek nahl s. 116. ayetinin hükmü içine girmek demektir. Bu gibi hayvanları yemek veya yememek haram veya helallik ölçüsünde değil genelde damak tadı ile ilgili bir durumdur. Ülkemiz genelini düşünecek olursak böyle bir kültürümüzün olmaması onları haram kategorisine koyulduğu için yenilmemesi gerektiği gibi bir düşünceye yol açmıştır.
Bizim kur'ani bakış açısı olarak bakmamız gereken taraf , kur'anda adı konulan yiyeceğin haram olmasıdır , şayet adı konulmamış ise onun haram olma gibi bir durumu olamaz ve şayet yemekten bir tiksinti duymaz isek yiyebiliriz , onları yememenin ölçüsü asla haram oldukları için olmamalıdır, insan yapı itibarı ile helal olan şeyleride sevmeyebilir bu normal bir durumdur,ama ben yemiyorum diye haramdır diyemez , aynı şekilde kur'anda haram olarak geçmeyen fakat geleneksel kültürde yenilmeyen şeyleride haram kategorisine sokmaya kimsenin hakkı olamaz. Fıkhi mezheplerdeki gördüğümüz farklı haramlılık görüşleri olayı kur'ani boyutunun göz ardı edilmesi sonucu ortaya çıkmış olup kimsenin şahsi olarak bir şeye haram damgası vurmaya hakkı yoktur.
EN DOĞRUSUNU ALLAH CC BİLİR.