Kur'anın etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Kur'anın etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

24 Mayıs 2012 Perşembe

Kur'anın Anlaşılmasında Arap Dilinin Yeri ve Önemi

Alemlere rahmet ve hidayet rehberi olan kur'an bilindiği gibi arap bir elçiye, arapça konuşan bir topluluğa indirilmiştir. Bu dil üzerinden indirilen kitabı anlamak için bu dilin biliniyor olmasıda bir gerçektir. Kur'anın indiği dile vakıf olan muhatapları tarafından bu kitabın lisani olarak anlaşılması bir problem teşkil etmemesine rağmen bu dili konuşmayan başka insanlarında bu kitabı anlamaları gerekmektedir. 


-----049.013Ey insanlar! Doğrusu biz sizi bir erkekle bir dişiden yarattık. Ve birbirinizle tanışmanız için sizi kavimlere ve kabilelere ayırdık. Muhakkak ki Allah yanında en değerli olanınız, O'ndan en çok korkanınızdır. Şüphesiz Allah bilendir, her şeyden haberdardır.
----- 030.022Gökleri ve yeri yaratması, dillerinizin ve renklerinizin değişik olması, O'nun varlığının belgelerindendir. Doğrusu bunlarda, bilenler için dersler vardır.

İnsanları bir erkek ve bir dişiden yaratarak yeryüzüne yayan rabbimiz onların dillerininde farklı olmasının nedenini birbirleri ile tanışma ve ilişkilerinin devamı için bir vesile kılmıştır. 


----- 012.002 Biz onu, anlayasınız diye, Arapça bir Kuran olarak indirdik.
-----013.037 Böylece Biz Kuran'ı Arapça bir hüküm ve hikmet olarak indirdik. Sana ilim geldikten sonra onların heveslerine uyarsan, and olsun ki, Allah katında sana bir dost ve seni koruyan çıkmaz.
-----016.103 Muhakkak biliyoruz ki onlar: «Mutlaka onu bir insan öğretiyor!» da diyorlar. Haktan saparak isnatta bulunmak istedikleri kimsenin dili yabancıdır; bu Kur'an ise gayet açık bir Arapça'dır.
-----020.113 İşte böylece Biz onu Arapça bir Kur'an olarak indirdik ve onda tehditleri türlü şekillerde tekrarladık ki, belki korunur takva yolunu tutarlar ya da o onlarda bir düşünme, ibret alma meydana getirir.
-----039.028 O, eğriliği olmayan, Arapça bir Kuran'dır. Belki sakınırlar.
-----041.003 (Bu,) bilen bir kavim için, âyetleri Arapça okunarak açıklanmış bir kitaptır.
-----042.007 Böylece şehirlerin anası olan Mekke'de ve çevresinde bulunanları uyarman, şüphe götürmeyen toplanma günü ile uyarman için sana Arapça okunan bir Kitap vahyettik. İnsanların bir takımı cennete, bir takımı da çılgın alevli cehenneme girer.
-----043.003 Doğrusu, Biz onu Arapça olarak okunacak bir Kur'an yaptık ki akıl erdiresiniz.
-----046.012 Kuran'dan önce, Musa'nın kitabı (Tevrat), bir rahmet ve rehberdi. Bu Kuran da, zulmedenleri uyarmak ve iyi davrananlara müjde olmak üzere Arap diliyle indirilmiş, kendinden öncekileri doğrulayan bir Kitap'dır.
-----026.194-195Uyarıcı-korkutuculardan olman için, senin kalbinin üzerine (indirmiştir) .Apaçık arab diliyle.

Arapça olarak indirilen kur'anın arap olmayan muhatapları tarafından anlaşılması nasıl olmalıdır ? sorusu arap olmayan müslüman muhataplar tarafından sorulmuş ve bu sorunun cevabıda muhatap kitlenin kendi diline çevrilmesi ile sorun çözülmeye çalışılmıştır, ancak sorunun tamamen çözüldüğü söylenemez. Kur'anın sadece arap dilinin verileri ile anlaşılamayacağı yadsınamaz bir gerçek olmasına rağmen kelimelerin arap dilindeki karşılığı bilinmedende anlamanın ilk basamağı gerçeklemez.  Kur'anın indirilme gayesi reel hayatta yaşanması için gerekli olan emir yasaklar manzumesi olduğu bilinen bir gerçektir. Bu kitabın yaşanmasını ilk basamağı önce anlaşılmasından geçmektedir, anlaşılması içinde arap olmayan muhataplarının bu dili anlaması gerekmektedir.  


Kur'anın arap olmayan muhatapları tarafından anlaşılmasının ilk basamağı kur'anın muhatapların diline çevrilmesidir. Çeviri yapılması ile herşey bitip "kur'an hemen anlaşılır "diye bir şey demek te doğru olmaz. Herkesin bu dili öğrenerek kur'anı anlamak zorunluluğu yoktur, bilenlerin yapmış olduğu çeviriler üzerinden kur'anı anlamak mümkündür. Burada en önemli nokta meal yapan kişinin arap diline olan hakimiyetinin yanısıra kur'ana olan hakimiyetidir. Arapçayı iyi bilen fakat kur'andan habersiz kişilerin yaptığı mealler ortada olup bugün kur'an hakkında söz söylemek üzere ayağa kalkan bazı kimselerin bu meal yanlışlıklarını kalkan edinip bu mealler üzerinden din söyleminde bulunmaları sorun oluşmasına neden olmaktadır. 


"Kur'anın ne dediği önemli değil, ne demek istediği önemlidir" sloganı,kendilerinin anlamak istediği bir şekildeki anlamı kur'andan çıkarmak isteyenlerin en önemli sloganıdır. Bu slogana göre metnin verdiği anlam önemli değil okuyan kişinin anlamak istediği önemlidir. Bu anlama yöntemine göre her kişi kendi kafasındaki kur'anı okuyarak " işte kitab'tan çıkan anlam budur" şeklinde kendi anlayışını kur'an diye lanse etmektedir. Geçmişteki itikadi fırkalar böyle bir okuma ile kendi ön kabullerini kur'ana söyleterek düşüncelerine kur'andan kaynak bulma yöntemini kullanmışlardır. 


Yine geçmişte, " kur'anın bir zahiri birde batıni anlamı vardır" sloganı ile özellikle tasavvuf düşüncesi altında birleşen topluluklar kendi müridlerinin üzerinde tasallutunu sağlamlaştırmak amacı ile bu yöntemi kullanarak " kur'anı sen anlamazsın ben anlarım ve ben sana anlatırım" söylemi ile kur'anın " öğüt almak için kolaylaştırlmış bir kitab" olmasını gözardı ederek zorlaştırdıkça zorlaştırmışlar ve müridlerini kendilerine mecbur etmişlerdir. Bunları yaparken kullandıkları metodlardan biriside bazı sure başlarındaki "elif,lam,mim", "elif lam, ra" gibi kesik harflerin kur'anın anlaşılmasında rol oynayan şifre harfler olduğu ve bu harflerin herbirinin kur'an ayetlerini anlamak için gerekli olan yazılımları içerdiği söylenmektedir. Mesela "elif,lam mim" yazılımına uygun olan bir ayetteki zahiri anlam tamamına yakın atılarak ayrı bir anlam verilmesi gerekmektedir. Hurufu mukatta, daki gizli olduğu iddia edilen anlama yöntemleri "anlaşılması için kolaylaştırılmış" kitabın neresinden çıkarılmıştır ? ,elçi sav böyle bir yöntemi kullanmışmıdır?, yoksa "batınilik" adı altında birleşen şeyhlerin kendi düşüncelerini kabul ettirmek için kullandıkları metodmudur? 


Yüzyıllardır kur'anı başkalarından anlamak durumunda kalarak başkalarının düşüncelerini din olarak kabul eden müslümanlar, bugün kur'anı anlamak için ayağa kalktıklarında "MODERN BATINİ ŞEYHLER" diyebileceğiz bazı insanlar tarafından "anlayacaksan bu şekilde anla" denilerek bu tür batıni metodlar önerildiğini görmekteyiz.Bu metoda göre bir çok kur'an ayetinin okunduğu gibi anlaşılması mümkün değildir. O zaman birisi kalkıp , " hani bu kur'anı herkes anlardı?" veya "dün isyan ettiğimiz şeyhler ve ağabeyler sisteminin yeni bir versiyonunumu getiriyorsunuz?" diye sormazmı ?  


                         KUR'ANI ANLAMADA KELİMELERİN YERİ VE ÖNEMİ   


Kur'anı doğru anlamak için öncelikle, metnin ne anlama geldiğini sonrada bu metinden nasıl bir mesaj çıkabileceğinin sorusudur. Metni bir kenara bırakarak yapılacak bir anlama çalışması o kişinin düşüncesini kur'ana kabul amaçlı olacağından yukarda bahsetmiştik.

Arap lisanı üzerinden indirilen kur'anın anlaşılmasında, bu kitabı oluşturan kelimelerin yeri önemlidir. Al-i imran s. 7. ayetinde "muhkem" ve " müteşabih" olarak tanımlanan ayetleri oluşturan kelimelerin ilk önce arap dilindeki karşılığı ortaya konulmadan yapılacak bir anlama çalışması eksikve yanlıştır. 

Bir ayeti oluşturan kelimelerin arap dilindeki karşılığı bilindikten sonra o ayetin ne gibi bir mesaj verdiğini anlamak kolaylaşacaktır. O kelimenin sözlük karşılığı bilindikten sonra ayet içinde kullanılışına bakılması gerekmektedir. Her dilin edebiyatında var olan hakikat veya mecazi anlatım arap dilindede fazlası ile mevcuttur, kelimenin hakiki veya mecaz kullanılışını ayet bütünlüğünden anlamak mümkündür. Arapça metnin dilde karşılığı bulunduktan sonra ayetin anlaşılması kolaylaşacaktır, bu yolla kur'anın hem dediği hemde ne demek istediği anlaşılacaktır. 

Bir sözü yerine getirmek için önce o söz ile ne ifade edildiğini anlamak gerekirki sonra o sözün gereği yerine getirilsin. Söz söyleyen birisine "sen bu sözden bunu demek istemedin bunu demek istedin" şeklinde bir karşılığını ne kadar abes olduğu bir gerçektir, hele bu sözü söyleyen Allah cc olunca onun sözünü anlamak, o sözü indirdiği dilin karşılığını bilmeden veya göz ardı ederek "Allah cc nin ne dediği önemli değil " demek bir kulun yaratısına söyleyebileceği karşılık değildir. 


Kur'anı anlamada parçacı değil bütüncül bir okuma yöntemi bize doğru bir anlama yolu gösterir, bir kelimenin geçtiği bütün ayetler okunmadan veya o kelime ile ilgili konu ile ilgili ayetler okunmadan çıkarılacak bir anlam eksik kalacaktır. Kur'anın nazil olduğu  zamandaki kullanılan dil üzerinden inen bir kitabı anlamak öncelikle ilk devir muhataplarının bir kelimeye ne anlam verdiklerinin bilinmesi ile olur. Muhataplarının anlamadığı bir kelime onlar için anlama sorunu oluşturması kaçınılmazdır, inen ayetlerden muhatap kitle için böyle bir sorunun olmaması için kitab'ın ,günlük konuşulan dilin esas ve kuralları üzerinden indirildiği beyan edilmiştir. 

Kur'anda bazı ayetlerde gördüğümüz arap gramerine aykırı olan bazı ayetler bile yine  o gün arapların kullandıkları bu aykırı gramer kaidelerine uygundur , yani nuzül dönemi arapçasında kullanılmakta olan genel geçer dil kurallarına aykırı ifadeler kur'andada yerini bulmuştur, ancak bu durum bazı kendisini uyanık sana ateistler tarafından istismar konusu olmuştur, tabiki ateistlerden bunu anlamalarını bekleyemeyiz ama bu durum kur'anı anlamak için kelimelerin o günkü yerine konulmuşluklarının gözardı edilemeyeceğinin bir göstergesidir. 


Kur'anda israiloğulları için kullanılan "kelimeleri yerinden oynatırlar" tabiri kitabı oluşturan kelimelerin ne kadar önemli olduğunun göstergesidir. Kelimenin anlamından geri durarak yapılan bir anlam çalışması kişinin kur'andan anlamak istediğini çıkartmak için kullandığı bir yöntem olması hasebiyle doğru sonuçlar vermez. Şurası bir gerçektir'ki, bazı meal yapıcılarının sadece arap dilini bilme becerilerini ortaya koyarak, kur'andan habersiz olarak yaptıkları mealler bir çok yanlışlar barındırmaktadır. Bir kelimenin o  ayette nasıl kullanıldığını bilmek kur'ana hakim olmanın bir gereğidir, kur'ana hakim olmadan çeviri yapan bir kişi o kelimeyi nasıl kullanacağınıda bilemez. Bazı yazılarımızda dile getirmeye çalıştığımız elmalılı hamdi yazır'ın türkçe olarak yazdığı bir tefsiri yine türkçeye yanlış aktaran bir çalışma yapanların olduğu bir memleket olan türkiyede arapçadan türkçeye yapılan çevirilerde görülen hatalarıda belki çok görmemek gerekmektedir. 


                        EN DOĞRUSUNU ALLAH C.C BİLİR.

1 Mart 2012 Perşembe

Allah c.c nin "Resul İle Vahyetmesi" Bağlamında Kur'anın İnsanlara Ulaşma Şekli

Şura s. 51. ayetinde, Allah cc insan ile 3 konuşma şeklinden bahseder ve bu konuşma çeşitlerinden 3. şıkkı "resul göndererek dilediğini vahyetmesidir, yine  hacc s. 75. ayetinde " meleklerden ve insanlardan resuller şeçer" buyurur. "İnsanlardan resuller seçmesi" , şeçilen insanlara kitap verilmesi, "meleklerden resuller seçilmesi" ise o seçilen insanlarla olan iletişimin sağlanması şeklindedir. Kur'anın, muhammed sav e ulaşması ise şura 51. ayetindeki 3. şıktan olan " resul göndererek vahyetme" şeklinde olmuştur, bu durum kur'anın değişik ayetlerinde bizlere bildirilmiştir.


Son zamanlarda  kur'ana karşı olan ilginin artması onunla birlikte bazı anlama metodu sorunlarınıda beraberinde getirmiştir. Geleneksel anlayıştaki bazı yanlış düşüncelerin sorgulanması ve o yanlışların başka yanlışlarla doldurulması anlama metodunuda sorgulamanın gerekliliğinide ortaya çıkarmıştır. Müslüman olmak demek , Allahın kitabına tam bir teslimiyyet demektir. Özellikle gaybi konularda bize verilen bilgiyi yine kur'an çerçevesinden çıkmadan anlamak ve iman etmek durumundayız. "Gayba iman" ın  mü'minlerin özelliklerinden olmasının yanısıra bu konuda verilen bilgileri kur'an harici düşünceleri baz alarak anlamaya çalışmak vahyin bizlere ne şekilde ulaştığı konusunda bazı yanlış düşüncelere sevketmektedir. Öyleki bu düşünceler kur'anın Allah tarafından indirilip indirlmediği konusuna kadar varmıştır. Biz yanlış olduğunu düşündüğümüz konulardan ziyade kur'anın  kimin kitabı olduğu, kimin tarafından indirildiği,kimin vasıtası ile indirildiğini yine kur'andan anlamaya çalışacağız.   


-----2.099 And olsun ki, sana apaçık ayetler indirdik. Onları sadece yoldan çıkmışlar inkar eder.
-----6.092 Bu indirdiğimiz, kendinden öncekileri doğrulayan, Mekkelileri ve etrafındakileri uyaran mübarek Kitap'dır. Ahirete inananlar buna inanırlar, namazlarına da devam ederler.
-----6.155 İşte şu da indirdiğimiz kitabdır, mübarektir. Öyleyse ona uyun ve sakının ki merhamet olunasınız.
-----12.002 Anlayasınız diye biz onu Arapça bir Kur'an olarak indirdik.
-----13.037 Bunun yanısıra biz onu Arapça bir hüküm sistemi olarak indirdik. Eğer sana gelen bu bilgiden sonra onların keyfi arzularına uyacak olursan, seni Allah'ın elinden kurtaracak bir destekçi, bir koruyucu bulamazsın.
-----14.001 Elif, Lâm, Râ. Bu Kur'ân öyle büyük bir kitaptır ki, insanları Rablerinin izni ile karanlıklardan aydınlığa, her şeye galip ve hamde lâyık olan Allah'ın yoluna çıkarman için onu sana indirdik.
-----17.105 Biz onu hak ile indirdik. O da hak olarak indi. Seni de ancak müjdeci ve uyarıcı olarak gönderdik.
-----20.113 İşte böylece Biz onu Arapça bir Kur'an olarak indirdik ve onda tehditleri türlü şekillerde tekrarladık ki, belki korunur takva yolunu tutarlar ya da o onlarda bir düşünme, ibret alma meydana getirir.
-----21.050 İşte bu da Bizim indirdiğimiz mübarek bir zikirdir. Yoksa siz onu inkar mı ediyorsunuz?
-----22.016 İşte böylece ona apaçık ayetler olarak indirdik. Muhakkak ki Allah; dilediğini hidayete eriştirendir.
-----38.029 Sana indirdiğimiz bu Kitap mübarektir; ayetlerini düşünsünler, aklı olanlar da öğüt alsınlar.

Yukarda meallerini verdiğimiz , kur'anın Allah cc tarafından indirilmiş bir kitap olduğunun açık bir delilidir, bu konu ile ilgili kur'anda bir çok ayet mevcuttur.Kur'anın, Allah cc nin indirmiş olduğu bir kitap olmasının yanında onu ne şekilde indirdiği ile ilgili bilgilerde kur'anda mevcuttur. 


----- 2.097 De ki: «Cibril'e kim düşman ise, (bilsin ki) gerçekten o Kitabı, Allah'ın izniyle kendinden öncekileri doğrulayıcı ve mü'minler için hidayet ve müjde verici olarak senin kalbine indiren O'dur.
-----016.002Kullarından dilediğine, kendi emrini vahyile melekleri indiriyor ve: «Şu gerçeği bildirin ki, Benden başka ilah yoktur, o halde Benden korkun!» buyuruyor.
-----16.101-102 Bir ayetin yerini başka bir ayetle değiştirdiğimizde, ki Allah ne indirdiğini gayet iyi bilir onlar, «Sen sadece uyduruyorsun» derler. Hayır, öyle değildir, ama onların çoğu bunu bilmezler. Söyle onlara: «Onu Rabbinden hak olarak Rühu'l-Kudüs , iman edenlere sebat vermek ve müslümanlara bir hidayet ve bir müjde olmak için indirdi.»
-----26.192-195 Muhakkak ki o, elbette alemlerin Rabbının indirmesidir. Onu Ruh el-Emin indirmiştir. Uyarıcılardan olasın diye senin kalbin üzerine;Apaçık arab diliyle.

Bakara s. 97, nahl s.102, şuara s. 193. ayetlerinde görüldüğü üzere kur'an, hacc s. 75. ayetinde gördüğümüz gibi meleklerden seçilen bir elçi ile muhammed sav in kalbine indirilmiştir. "Cibril", "ruhul emin", " ruhul kudus" olarak isimlendirilen bu varlık bizim mahiyetini bilmediğimiz sadece adını bildiğimiz bir varlık olup melek resullerden bir resuldur, ve bu resulun hakkındaki bilgileride yine kur'anda buluyoruz. 

 19 - Kuşkusuz o Kur'an, kerim bir elçinin sözüdür.
20 - O elçi güçlüdür, Arş'ın sahibinin yanında çok itibarlıdır.
21 - Orada ona itaat edilir, güvenilir.
22 - Arkadaşınızı cin çarpmış değildir.
23 - Andolsun o, onu açık ufukta gördü.
24 - O, gayb hakkında cimri de değildir.
25 - O, kovulmuş bir şeytanın sözü değildir
Tekvir suresindeki bu ayetlerde sözü edilen  " kerim elçi" muhammed sav e vahyi getiren elçidir ve o elçinin vasıfları sayılmaktadır.  


1. Battığı zaman yıldıza andolsun ki;
2. Arkadaşınız  sapmadı ve bâtıla inanmadı.
3. O,arzusuna göre de konuşmaz.
4. O  vahyedilenden başkası değildir.
5. Çünkü onu güçlü kuvvetli biri  öğretti.
6. Ve üstün yaratılışlı, doğruldu:
7. Kendisi en yüksek ufukta iken.
8. Sonra  yaklaştı,sarktı.
9. O kadar ki  iki yay arası kadar, hatta daha da yakın oldu.
10.Böylece oun kuluna vahyettiğini vahyetti.
11.  gördüğünü kalbi yalanlamadı.
12. Onun gördükleri hakkında şimdi kendisi ile tartışacak mısınız?
13. Andolsun onu, önceden bir defa daha görmüştü,
14. Sidretü'l-Müntehâ'nın yanında .
15. Cennetü'l-Me'vâ da onun yanındadır.
16. Sidre'yi kaplayan kaplamıştı.
17. Gözü kaymadı ve sınırı aşmadı.
18. Andolsun o, Rabbinin en büyük âyetlerinden bir kısmını gördü. 
Necm suresindeki bu ayetlerdede mecnunlukla suçlanan resulun mecnun olmadığı ve konuştuklarının kendisine vahyedilen bir vahiy olduğu ve bu vahyi ona sadece kendisinin 2 defa gördüğü bir varlığın ilettiği bildirilmektedir.   


11 - Hayır hayır, sakın. Çünkü o  bir öğüttür.
12 - Artık dileyen onu düşünür.
13 - O, değerli sahifelerdedir.
14 - Yüksek tutulan tertemiz sahifelerde.
15 - Yazıcıların taşıyıcıların ellerindedir, 
16 - Değerli, iyi yazıcıların.

Abese suresindeki bu ayetlerde yine kur'anın muhammed sav e ulaşmadan önceki durumu ile ilgili bilgiler verilmektedir. Kur'anın muhammed sav e gelişi ile ilgili bilgiler yukardaki meallerini verdiğimiz ayetler üzerinden anlaşılabilir. Vahyin muhammed sav e verilişi ancak kendisinin şahid olabileceği bir durum olması hasebiyle bu konuda bizlerin bilmesi gereken nokta, vahyi  Allah cc den alıp ona getiren bir elçinin var olduğudur. Bu elçinin bize sadece ismi verilmektedir( cibril, ruhulemin, ruhul kudus) bizler için asıl gerekli olan gaybı taşlamak değil ona iman etmektir. Son zamanlarda bu konuda "kur'an merkezli söylem" adına yola çıkmış ancak söylemi kur'ani olmayan bazı düşünceler "cibril" konusunda bazı sapmalar içine girmiştir. Kur'an bir konuda nasıl bir beyanda bulunmuşsa ona teslim olmak durumunda olan biz müslümanlar özellikle gaybi konular hakkında aklı vahye teslim etmekten ziyade vahyi akla teslim ederek gaybı anlamaya çalışmakta ve neticede , "benim aklım bunu kabul etmiyor" neticesine ulaşmaktadırlar. Düşüncelere saygılı olmanın gerekliliği ve düşünceye pranga vurmak gibi bir durumun kimsenin hakkı olmadığı bilincini hatırdan çıkarmadan herkes fikirlerini delilleri dahilinde konuşmaya hakkı vardır. Konu kur'an olunca delilde haliyle kur'an olmalıdır.Ancak yukarda gördüğümüz ayet mealleri üzerinden karşı delil sunanların  ayetlerin metni üzerinde oynayarak delillerini serdettiğini görmekteyiz. Bizleri üzmekte olan nokta şudur, geleneksel taklitçiliğe karşı son derece sert bir tutum takınanlar aynı sert tutumu modernist taklitçiliğe karşı gösterememektedirler,özellikle sayın Hakkı Yılmaz'ın bu konu ile ilgili ayetlere vermiş olduğu mealleri kendi düşüncelerine dayanak ederek yanlış olup olmadığını hiç düşünmeden ona teslim olmaktadırlar.  


-----"De ki: "Kim Cibrîl'e düşmansa, bilsin ki şüphesiz Allah onu [Cibrîl'i], Kendisinin bilgisi gereği, iki eli arasındakileri doğrulayıcı, inananlar için bir yol gösterme ve müjde olarak senin kalbine indirmiştir."

Bu , bakara s. 97. ayeti Hakkı Yılmaz'ın vermiş olduğu bir mealdir, verilen meale baktığımız zaman parantez açarak koyduğu (cibril'i) kelimesinin metne ve kur'an bütünlüğüne uygun olup olmadığına bakacağız. Sayın yazar, ayetin  metnindeki "nezzelehu" ( onu indirdi) kelimesindeki "hu" zamirini cibrile raci etmiştir sayın yazara göre "cibril" kelimesinin anlamı " kendisinin bilgisi gereği , iki eli arasındakileri doğrulayıcı, inananlar için bir yol gösterme ve müjde olarak muhammed sav in kalbine inen şey"dir. Ayetin metnindeki " musaddikan lima beyne yedeyhi ve hüden ve büşra lilmü'miniin"(kendisinden öncekini tasdik eden hidayet ve müjde mü'minler için) cümlesini kur'anın diğer ayetlerinde cibril içinmi yoksa kur'an içinmi kullanıldığını görelim. 

-----3.003 Sana kitabı hak ile ve kendisinden öncekileri doğrulayıcı olarak indirdi. Ve Tevart'ı ve İncil'i indirdi.
----5.046 Bu peygamberlerin ardından kendisinden önce gelen Tevrat'ı onaylayıcı olarak Meryemoğlu İsa'yı gönderdik; O'na doğru yol bilgisi ile ışık içeren, önündeki Tevrat'ı onaylayan, takvalılar için yol gösterici ve öğüt olan İncil'i verdik.
-----5.048 Kuran'ı, önce gelen Kitap'ı tasdik ederek ve ona şahid olarak gerçekle sana indirdik. Allah'ın indirdiği ile aralarında hükmet; gerçek olan sana gelmiş bulunduğuna göre, onların heveslerine uyma! Her biriniz için bir yol ve bir yöntem kıldık; eğer Allah dileseydi sizi bir tek ümmet yapardı, fakat bu, verdikleriyle sizi denemesi içindir; o halde iyiliklere koşuşun, hepinizin dönüşü Allah'adır. O, ayrılığa düştüğünüz şeyleri size bildirir.
-----6.092 Bu indirdiğimiz, kendinden öncekileri doğrulayan, Mekkelileri ve etrafındakileri uyaran mübarek Kitap'dır. Ahirete inananlar buna inanırlar, namazlarına da devam ederler.
-----10.037 Bu Kuran, Allah'tandır, başkası tarafından uydurulmuş değildir. Ancak kendinden öncekini doğrular ve O Kitap'ı açıklar. Alemlerin Rabbinden geldiğinden şüphe yoktur.
-----12.111And olsun ki, peygamberlerin kıssalarında, aklı olanlar için ibretler vardır. Kuran uydurulabilen bir söz değildir. Fakat kendinden önceki Kitapları tasdik eden, inanan millete her şeyi açıklayan, doğru yolu gösteren bir rehber ve rahmettir.
-----35.031 Bu, sana vahyettiğimiz, öncekileri doğrulayan gerçek Kitap'dır. Allah şüphesiz kullarından haberdardır, görendir.

-----"De ki: "İman etmiş kimseleri güçlendirip kökleştirmek/tutundurmak için ve Müslümanlara bir müjde ve kılavuz olmak üzere, senin Rabbinden ona birçok Ruhü'l–Kudüs hakk ile inmiştir.
Nahl s. 102. ayetinin bu  şekildeki meali Hakkı Yılmaza ait bir mealdir. Ayetin metninde geçen "nezzelehu" ( onu indirdi) kelimesi bakara s. 97. ayetindede geçmektektedir, orada geçen kelimeye " indirmiştir" şeklinde meal veren sayın yazar nahl s. 102.ayetine gelince "inmiştir" şeklinde meal vermiştir, aynı konu ile alakalı olan iki ayetteki aynı kelimeye bir ayette doğru meal, diğer ayette yanlış meal vermesi herhalde hatadan kaynaklanıyor değildir. Sayın yazarın kendi düşüncesini kur'ana kabul ettirme amaçlı olarak metni üzerindeki bariz bir tahrifidir. 


------192.       Ve şüphesiz ki bu, [apaçık kitap] kesinlikle âlemlerin Rabbinin indirmesidir.
-----193–195.   Onunla, [apaçık kitapla] uyarıcılardan olasın diye apaçık bir Arapça lisan ile senin kalbine Emin Ruh [Güvenilir Can, sağlam bilgi] indi.
196.       Ve şüphesiz o, [er-Ruhu'l-Emin;  sağlam bilgi] kesinlikle öncekilerin kitaplarında da vardı. 
Şuara s. 192-196. ayetlerinin mealleri yine sayın Hakkı Yılmaz' a aittir. 192. ayette kitabın Allah cc nin indirmesi olduğunu görmekteyiz devam eden ayetler o kitabı kimin indirdiğini bildirmektedir. 193. ayetteki "nezele" fiili yalnız kullanıldığı zaman "indi" anlamına gelmektedir , ancak "be" harfi cerri ile kullanıldığı zaman fiile geçişlilik anlamı  vererek " nezele bihi" ( onu indirdi) anlamına gelir. Kendisinin verdiği meal üzerinden ayetleri okusak bile  kur'an ile birlikte inen başka birşey olduğunu görmekteyiz kur'an ile inen o şey kur'anı muhammed sav in kalbine indirmekle görevli olan bir varlık olup "emin ruh" o varlığın ismidir. 196. ayet mealinde parantez içine aldığı ( er- Ruhu'l-Emin , sağlam bilgi) sayın yazarın tercihi olup ayetlerin sibakı ile uygunluğu yoktur. 196. ayette " öncekilerin kitablarında olan" şey yazarın parantez içine aldığı ( Ruhu'l-Emin) değil 195. ayetteki "apaçık arapça lisanı" üzere olan KUR'ANDIR. 

5.         Ona, onu müthiş kuvvetleri olan öğretti.
6.         O, üstün akıl sahibi. Ki istiva etmiştir O. 
7.         Ve O, en yüksek ufukta idi.
8.         Sonra yaklaştı ve hemen sarktı.
9.         İki yay uzunluğu kadar, ya da daha yakın olmuştu.
10.        Hemen de kuluna vahyettiğini vahyetti.
11.        Gönlü, gördüğünü yalanlamadı.
12.        Onun gördüğü şeyden kuşku mu duyuyorsunuz? [onun gördüğü şey hakkında onunla mücadele mi ediyorsunuz?]
13.        Andolsun onu, başka bir inişte daha gördü.
14.        Son sidrenin yanında.
15.        Ki onun yanında oturulan bahçe vardır.
16.        O zaman sidreyi kaplayan kaplıyordu.
17.        Göz şaşmadı ve azmadı.
18.        Andolsun, Rabbinin Âyetlerinin en büyüğünü gördü
Necm suresindeki bu ayetler yine Hakkı Yılmaz'a aittir.  Bu ayetler ile ilgili olarak yazdığı yorumda "Peygamberimizi göğe, Allah'ın yanına çıkarmayı marifet bilen zihniyet bu Âyetleri de çarpıtmış ve Allah'a ait olan nitelikleri maalesef Cebrâîl'e yakıştırmıştır. Görüldüğü gibi, Sûrenin 5-6. Âyetlerinde Kur'ân'ı kimin öğrettiği herhangi bir isimle değil, sıfatlarla açıklanmıştır. Ne var ki, rivayetçiler bu sıfatları Cebrâîl'e vermişler fakat böyle yapınca da 10. Âyette Muhammed (a.s)'ın Cebrâîl'e kul olması anlamı ortaya çıkmıştır. Bu kez de sırf bunu izale etmek için yığınlarca safsata uydurmuşlar, yorum yapacağız derken işin içinden çıkamayarak daha da batmışlardır." diyen sayın yazar vahyi getiren elçiyi devreden çıkarmak adına Allah cc yi muhammed as ile iki yay arası yaklaştırmış ve Allahı gördüğünü iddia etmiştir. 10. ayet ile ilgili olarak iddia ettiği gibi muhammed as ıb cebraile kul olması meselesi, sayın yazarın ayetler ile kurmuş olduğu anlam örgüsüne uygun olması için uydurduğu bir iddiadır. Ayetlerin siyakı ve sibakı ile okunduğu zaman bahsi geçen varlık orada Allahın dışında bir varlıktır. "feevha ile abdihi ma evha" ( vahyetti kuluna vahyettiğini) ayette bahsi geçen vahyedileni vahyeden kişi Allah cc den aldığı vahyi onun kulu olan muhammed sav e vahyeden varlıktır. Bunun böyle olmadığını kabul ettirmek için maalesef ayetleride kendi düşüncesine uydurma yoluna gitmiştir.   

Allah cc nin hidayet ve rahmet olarak bize indirmiş olduğu kur'an, içindeki emir ve nehiylere uymak zorunda olan bir kısım müslümanlar için turistik seyahat mesabesinde görülen bir kitap haline getirilerek hayat nizamı olan bir kitap olmaktan çıkarılarak bize nasıl ulaştığı yolundaki ayetler etrafında tartışmalar açılarak gaybın taşlanmasına çalışılmaktadır. Kur'an Allah cc den , cibril ruhul emin ve ruhul kudus adları ile bize bildirilen bir varlık yolu ile muhammed sav e ulaştırılmıştır. Kur'an bize bu varlığın sadece ismini bildirip ontolojik varlığı hakkında herhangi bir bilgiye girmemiştir. Bize düşen bu konuda verilen bilgiye teslim olmak ve ayetleri kur'an bağlamından koparmadan okumaktır." Kur'anın bize  ulaşmasında Allah cc muhammed sav arasında bir elçi olamaz" şeklinde bir ön kabulle ilgili ayetleri okuma yoluna giden bazıları sayın  hakkı yılmaz örneğinde olduğu gibi ayetlerin metninde oynama yapmadan istedikleri sonuca ulaşamazlar. Müslüman o durki kendi önkabullerini kur'anı  tasdik amaçlı okumaktan ziyade indirilene tabi olur.

               EN DOĞRUSUNU ALLAH CC BİLİR.


11. Hayır! Şüphesiz bunlar bir öğüttür,
12. Dileyen ondan (Kur'an'dan) öğüt alır,
13. O, değerli sahifelerdir,
14. Tertemiz kılınmış, yüce makamlara kaldırılmış mukaddes sahifelerde,
15. Kâtiplerin ellerindedir ,
16. Değerli ve güvenilir katiplerin.
 11. Hayır! Şüphesiz bunlar bir öğüttür,
12. Dileyen ondan (Kur'an'dan) öğüt alır,
1311. Hayır! Şüphesiz bunlar bir öğüttür,
12. Dileyen ondan (Kur'an'dan) öğüt alır,
13. O, değerli sahifelerdir,
14. Tertemiz kılınmış, yüce makamlara kaldırılmış mukaddes sahifelerde,
15. Kâtiplerin ellerindedir ,
16. Değerli ve güvenilir katiplerin.
. O, değerli sahifelerdir,
14. Tertemiz kılınmış, yüce makamlara kaldırılmış mukaddes sahifelerde,
15. Kâtiplerin ellerindedir ,
16. Değerli ve güvenilir katiplerin.
11. Hayır! Şüphesiz bunlar bir öğüttür,
12. Dileyen ondan (Kur'an'dan) öğüt alır,
13. O, değerli sahifelerdir,
14. Tertemiz kılınmış, yüce makamlara kaldırılmış mukaddes sahifelerde,
15. Kâtiplerin ellerindedir ,
16. Değerli ve güvenilir katiplerin.


11. Hayır! Şüphesiz bunlar bir öğüttür,
12. Dileyen ondan (Kur'an'dan) öğüt alır,
13. O, değerli sahifelerdir,
14. Tertemiz kılınmış, yüce makamlara kaldırılmış mukaddes sahifelerde,
15. Kâtiplerin ellerindedir ,
16. Değerli ve güvenilir katiplerin.