anlaşılmasında etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
anlaşılmasında etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

5 Nisan 2017 Çarşamba

Nisa s. 80: Resule İtaat Edin Emirlerinin Doğru Anlaşılmasında Anahtar Ayet

Allah (c.c) alemlere rahmet ve hidayet olarak gönderdiği kitabının bir çok yerinde bizlere Allah'a ve resulüne itaat edin şeklinde emirler vermektedir. Bu emirlerde geçen ve bağlacının Allah ve resulü birbirinden ayırdığı, Allah'a itaat edin emri ile Kur'an'a itaatin emredildiği, Resule itaat edin emri ile onun söylediği rivayet edilen hadislere itaat etmenin emredildiği yönündeki düşüncelerin ağırlıkta olduğu bilinmektedir. 

Fakat Allah (c.c) nin itaat konusunda kendisine ait yetkilerin bir kısmını, beşer cinsinden hiç bir kul ile paylaşmayacağı, beşer cinsinden elçi olarak  seçtiği insanlara yüklediği vazifenin kendi emirlerini tebliğ etmek ve yaşamak ile sınırlı olduğunu dikkate aldığımızda, Muhammed (a.s) a yüklenen bu görev bazı sakıncalar doğurmaktadır.

İslam dünyasında Ehli Hadis  düşüncesinin hakim olması, elçi merkezli din anlayışının öne çıkmasına sebep olmuş, elçi ile onu gönderen aynı kefeye konulmak sureti ile Kur'an'ın din de belirleyici olarak görülmediği bir din anlayışı geliştirilmiştir. Bu konuda en büyük yanlışlık, itaatin asıl kime olması gerektiği noktasında yapılmaktadır. Allah (c.c) kendisine itaat edilmesi için gerekli olan emirleri, biz insanlar içinden seçtiği elçiler yolu ile bildirmektedir. Elçilerin bu noktadaki görevi, elçi olmaları bakımından Allah'ın emir ve yasaklarını tebliğ etmeleri, insan olmaları bakımında ise aynı emir ve yasaklara uymanın nasıl gerçekleşmesi gerektiği insanlara yaşayışı ile örnek olmaktır.

Hal böyle iken Muhammed (a.s) ın vefatı sonrasında ortaya çıkan farklı algılar, mesajın değil mesajı getirenin öne çıkarılmasına sebep olmuş, ve bu noktada bazı ayetlein delil olarak sunulma ihtiyacı doğmuş ve Allah ve elçisine itaat edilmesine emredilen ayetlerin, elçinin ayrı bir hüküm koyucu konumuna sahip olduğu, ve aynı Allah (c.c) gibi haklara sahip olduğunun, bu ayetler ile beyan edildiği yönünde iddialar ortaya atılmıştır. 

Nisa s. 80. ayeti, Allah ve resulüne itaat etmenin ne anlama geldiğini açık ve net olarak gösteren ve bu konudaki diğer ayetleri anlamanın anahtar bir ayetidir. Bu ayet doğru olarak anlaşıldığında, elçinin konumu hakkında ortaya atılan düşüncelerin yeniden gözden geçirilmesi gerektiğini düşünülecektir.

[004.080] Kim Resûl'e itaat ederse Allah'a itaat etmiş olur. Yüz çevirene gelince, seni onların başına gözcü olarak göndermedik!

Bu ayet, din de asıl olanın Allah'a itaat etmek olduğunu, bu itaatin yolunun ise, Allah'ın emir ve yasaklarını insanlara tebliğ eden resulden geçtiğini beyan etmektedir. Allah'a itaatın yolunun resul den geçmesi ise, onun aracılığı ile Allah tarafından vahyedilen emir ve yasaklara itaat etmekten geçmektedir. Elçilerin asıl görevlerinin Allah (c.c) tarafından kendilerine yüklenen görevi yerine getirmek olduğu anlaşıldığı zaman, ona yüklenen ilave görevlerin ne kadar yanlış olduğu da anlaşılacaktır.

Sonuç olarak; Yüzlerce yıl öncesi Allah'a ve resulüne itaat edin ayetlerinden iki başlı bir din anlayışı çıkarmak hatasına düşülmesinden ötürü, elçinin dinde ortak duruma gelmesi gerektiği gibi bir ön yargıya varılmış, bazı ayetleri bu yönde tevil etmekle ile, belki kıyamete kadar sürecek bir kargaşanın temelleri atılmıştır. 

Nisa s. 80. ayeti, Kur'an içinde bir çok yerde geçen, Allah'a ve resulüne itaat edin ayetlerinin doğru anlaşılmasında anahtar konumda bir ayettir. Bu ayet, kul için asıl olanın Allah'a itaat etmek olduğu, bu itaatin yolunun ise onun seçtiği beşer elçiler ile kullarına ilettiği vahye uymaktan geçtiğini bildirmektedir. 

Beşer cinsinden seçilmiş olan elçilerin Allah (c.c) ile herhangi bir görev ve yetki paylaşımı gibi bir durumda olmadıklarının anlaşılmadığı sürece, yüzlerce yıldır devam eden ve büyük sıkıntıların doğmasına sebep olan yanlış elçi anlayışının düzelmesi ancak hesap gününe kalacaktır. 

                                           EN DOĞRUSUNU ALLAH (C.C) BİLİR. 

24 Mayıs 2012 Perşembe

Kur'anın Anlaşılmasında Arap Dilinin Yeri ve Önemi

Alemlere rahmet ve hidayet rehberi olan kur'an bilindiği gibi arap bir elçiye, arapça konuşan bir topluluğa indirilmiştir. Bu dil üzerinden indirilen kitabı anlamak için bu dilin biliniyor olmasıda bir gerçektir. Kur'anın indiği dile vakıf olan muhatapları tarafından bu kitabın lisani olarak anlaşılması bir problem teşkil etmemesine rağmen bu dili konuşmayan başka insanlarında bu kitabı anlamaları gerekmektedir. 


-----049.013Ey insanlar! Doğrusu biz sizi bir erkekle bir dişiden yarattık. Ve birbirinizle tanışmanız için sizi kavimlere ve kabilelere ayırdık. Muhakkak ki Allah yanında en değerli olanınız, O'ndan en çok korkanınızdır. Şüphesiz Allah bilendir, her şeyden haberdardır.
----- 030.022Gökleri ve yeri yaratması, dillerinizin ve renklerinizin değişik olması, O'nun varlığının belgelerindendir. Doğrusu bunlarda, bilenler için dersler vardır.

İnsanları bir erkek ve bir dişiden yaratarak yeryüzüne yayan rabbimiz onların dillerininde farklı olmasının nedenini birbirleri ile tanışma ve ilişkilerinin devamı için bir vesile kılmıştır. 


----- 012.002 Biz onu, anlayasınız diye, Arapça bir Kuran olarak indirdik.
-----013.037 Böylece Biz Kuran'ı Arapça bir hüküm ve hikmet olarak indirdik. Sana ilim geldikten sonra onların heveslerine uyarsan, and olsun ki, Allah katında sana bir dost ve seni koruyan çıkmaz.
-----016.103 Muhakkak biliyoruz ki onlar: «Mutlaka onu bir insan öğretiyor!» da diyorlar. Haktan saparak isnatta bulunmak istedikleri kimsenin dili yabancıdır; bu Kur'an ise gayet açık bir Arapça'dır.
-----020.113 İşte böylece Biz onu Arapça bir Kur'an olarak indirdik ve onda tehditleri türlü şekillerde tekrarladık ki, belki korunur takva yolunu tutarlar ya da o onlarda bir düşünme, ibret alma meydana getirir.
-----039.028 O, eğriliği olmayan, Arapça bir Kuran'dır. Belki sakınırlar.
-----041.003 (Bu,) bilen bir kavim için, âyetleri Arapça okunarak açıklanmış bir kitaptır.
-----042.007 Böylece şehirlerin anası olan Mekke'de ve çevresinde bulunanları uyarman, şüphe götürmeyen toplanma günü ile uyarman için sana Arapça okunan bir Kitap vahyettik. İnsanların bir takımı cennete, bir takımı da çılgın alevli cehenneme girer.
-----043.003 Doğrusu, Biz onu Arapça olarak okunacak bir Kur'an yaptık ki akıl erdiresiniz.
-----046.012 Kuran'dan önce, Musa'nın kitabı (Tevrat), bir rahmet ve rehberdi. Bu Kuran da, zulmedenleri uyarmak ve iyi davrananlara müjde olmak üzere Arap diliyle indirilmiş, kendinden öncekileri doğrulayan bir Kitap'dır.
-----026.194-195Uyarıcı-korkutuculardan olman için, senin kalbinin üzerine (indirmiştir) .Apaçık arab diliyle.

Arapça olarak indirilen kur'anın arap olmayan muhatapları tarafından anlaşılması nasıl olmalıdır ? sorusu arap olmayan müslüman muhataplar tarafından sorulmuş ve bu sorunun cevabıda muhatap kitlenin kendi diline çevrilmesi ile sorun çözülmeye çalışılmıştır, ancak sorunun tamamen çözüldüğü söylenemez. Kur'anın sadece arap dilinin verileri ile anlaşılamayacağı yadsınamaz bir gerçek olmasına rağmen kelimelerin arap dilindeki karşılığı bilinmedende anlamanın ilk basamağı gerçeklemez.  Kur'anın indirilme gayesi reel hayatta yaşanması için gerekli olan emir yasaklar manzumesi olduğu bilinen bir gerçektir. Bu kitabın yaşanmasını ilk basamağı önce anlaşılmasından geçmektedir, anlaşılması içinde arap olmayan muhataplarının bu dili anlaması gerekmektedir.  


Kur'anın arap olmayan muhatapları tarafından anlaşılmasının ilk basamağı kur'anın muhatapların diline çevrilmesidir. Çeviri yapılması ile herşey bitip "kur'an hemen anlaşılır "diye bir şey demek te doğru olmaz. Herkesin bu dili öğrenerek kur'anı anlamak zorunluluğu yoktur, bilenlerin yapmış olduğu çeviriler üzerinden kur'anı anlamak mümkündür. Burada en önemli nokta meal yapan kişinin arap diline olan hakimiyetinin yanısıra kur'ana olan hakimiyetidir. Arapçayı iyi bilen fakat kur'andan habersiz kişilerin yaptığı mealler ortada olup bugün kur'an hakkında söz söylemek üzere ayağa kalkan bazı kimselerin bu meal yanlışlıklarını kalkan edinip bu mealler üzerinden din söyleminde bulunmaları sorun oluşmasına neden olmaktadır. 


"Kur'anın ne dediği önemli değil, ne demek istediği önemlidir" sloganı,kendilerinin anlamak istediği bir şekildeki anlamı kur'andan çıkarmak isteyenlerin en önemli sloganıdır. Bu slogana göre metnin verdiği anlam önemli değil okuyan kişinin anlamak istediği önemlidir. Bu anlama yöntemine göre her kişi kendi kafasındaki kur'anı okuyarak " işte kitab'tan çıkan anlam budur" şeklinde kendi anlayışını kur'an diye lanse etmektedir. Geçmişteki itikadi fırkalar böyle bir okuma ile kendi ön kabullerini kur'ana söyleterek düşüncelerine kur'andan kaynak bulma yöntemini kullanmışlardır. 


Yine geçmişte, " kur'anın bir zahiri birde batıni anlamı vardır" sloganı ile özellikle tasavvuf düşüncesi altında birleşen topluluklar kendi müridlerinin üzerinde tasallutunu sağlamlaştırmak amacı ile bu yöntemi kullanarak " kur'anı sen anlamazsın ben anlarım ve ben sana anlatırım" söylemi ile kur'anın " öğüt almak için kolaylaştırlmış bir kitab" olmasını gözardı ederek zorlaştırdıkça zorlaştırmışlar ve müridlerini kendilerine mecbur etmişlerdir. Bunları yaparken kullandıkları metodlardan biriside bazı sure başlarındaki "elif,lam,mim", "elif lam, ra" gibi kesik harflerin kur'anın anlaşılmasında rol oynayan şifre harfler olduğu ve bu harflerin herbirinin kur'an ayetlerini anlamak için gerekli olan yazılımları içerdiği söylenmektedir. Mesela "elif,lam mim" yazılımına uygun olan bir ayetteki zahiri anlam tamamına yakın atılarak ayrı bir anlam verilmesi gerekmektedir. Hurufu mukatta, daki gizli olduğu iddia edilen anlama yöntemleri "anlaşılması için kolaylaştırılmış" kitabın neresinden çıkarılmıştır ? ,elçi sav böyle bir yöntemi kullanmışmıdır?, yoksa "batınilik" adı altında birleşen şeyhlerin kendi düşüncelerini kabul ettirmek için kullandıkları metodmudur? 


Yüzyıllardır kur'anı başkalarından anlamak durumunda kalarak başkalarının düşüncelerini din olarak kabul eden müslümanlar, bugün kur'anı anlamak için ayağa kalktıklarında "MODERN BATINİ ŞEYHLER" diyebileceğiz bazı insanlar tarafından "anlayacaksan bu şekilde anla" denilerek bu tür batıni metodlar önerildiğini görmekteyiz.Bu metoda göre bir çok kur'an ayetinin okunduğu gibi anlaşılması mümkün değildir. O zaman birisi kalkıp , " hani bu kur'anı herkes anlardı?" veya "dün isyan ettiğimiz şeyhler ve ağabeyler sisteminin yeni bir versiyonunumu getiriyorsunuz?" diye sormazmı ?  


                         KUR'ANI ANLAMADA KELİMELERİN YERİ VE ÖNEMİ   


Kur'anı doğru anlamak için öncelikle, metnin ne anlama geldiğini sonrada bu metinden nasıl bir mesaj çıkabileceğinin sorusudur. Metni bir kenara bırakarak yapılacak bir anlama çalışması o kişinin düşüncesini kur'ana kabul amaçlı olacağından yukarda bahsetmiştik.

Arap lisanı üzerinden indirilen kur'anın anlaşılmasında, bu kitabı oluşturan kelimelerin yeri önemlidir. Al-i imran s. 7. ayetinde "muhkem" ve " müteşabih" olarak tanımlanan ayetleri oluşturan kelimelerin ilk önce arap dilindeki karşılığı ortaya konulmadan yapılacak bir anlama çalışması eksikve yanlıştır. 

Bir ayeti oluşturan kelimelerin arap dilindeki karşılığı bilindikten sonra o ayetin ne gibi bir mesaj verdiğini anlamak kolaylaşacaktır. O kelimenin sözlük karşılığı bilindikten sonra ayet içinde kullanılışına bakılması gerekmektedir. Her dilin edebiyatında var olan hakikat veya mecazi anlatım arap dilindede fazlası ile mevcuttur, kelimenin hakiki veya mecaz kullanılışını ayet bütünlüğünden anlamak mümkündür. Arapça metnin dilde karşılığı bulunduktan sonra ayetin anlaşılması kolaylaşacaktır, bu yolla kur'anın hem dediği hemde ne demek istediği anlaşılacaktır. 

Bir sözü yerine getirmek için önce o söz ile ne ifade edildiğini anlamak gerekirki sonra o sözün gereği yerine getirilsin. Söz söyleyen birisine "sen bu sözden bunu demek istemedin bunu demek istedin" şeklinde bir karşılığını ne kadar abes olduğu bir gerçektir, hele bu sözü söyleyen Allah cc olunca onun sözünü anlamak, o sözü indirdiği dilin karşılığını bilmeden veya göz ardı ederek "Allah cc nin ne dediği önemli değil " demek bir kulun yaratısına söyleyebileceği karşılık değildir. 


Kur'anı anlamada parçacı değil bütüncül bir okuma yöntemi bize doğru bir anlama yolu gösterir, bir kelimenin geçtiği bütün ayetler okunmadan veya o kelime ile ilgili konu ile ilgili ayetler okunmadan çıkarılacak bir anlam eksik kalacaktır. Kur'anın nazil olduğu  zamandaki kullanılan dil üzerinden inen bir kitabı anlamak öncelikle ilk devir muhataplarının bir kelimeye ne anlam verdiklerinin bilinmesi ile olur. Muhataplarının anlamadığı bir kelime onlar için anlama sorunu oluşturması kaçınılmazdır, inen ayetlerden muhatap kitle için böyle bir sorunun olmaması için kitab'ın ,günlük konuşulan dilin esas ve kuralları üzerinden indirildiği beyan edilmiştir. 

Kur'anda bazı ayetlerde gördüğümüz arap gramerine aykırı olan bazı ayetler bile yine  o gün arapların kullandıkları bu aykırı gramer kaidelerine uygundur , yani nuzül dönemi arapçasında kullanılmakta olan genel geçer dil kurallarına aykırı ifadeler kur'andada yerini bulmuştur, ancak bu durum bazı kendisini uyanık sana ateistler tarafından istismar konusu olmuştur, tabiki ateistlerden bunu anlamalarını bekleyemeyiz ama bu durum kur'anı anlamak için kelimelerin o günkü yerine konulmuşluklarının gözardı edilemeyeceğinin bir göstergesidir. 


Kur'anda israiloğulları için kullanılan "kelimeleri yerinden oynatırlar" tabiri kitabı oluşturan kelimelerin ne kadar önemli olduğunun göstergesidir. Kelimenin anlamından geri durarak yapılan bir anlam çalışması kişinin kur'andan anlamak istediğini çıkartmak için kullandığı bir yöntem olması hasebiyle doğru sonuçlar vermez. Şurası bir gerçektir'ki, bazı meal yapıcılarının sadece arap dilini bilme becerilerini ortaya koyarak, kur'andan habersiz olarak yaptıkları mealler bir çok yanlışlar barındırmaktadır. Bir kelimenin o  ayette nasıl kullanıldığını bilmek kur'ana hakim olmanın bir gereğidir, kur'ana hakim olmadan çeviri yapan bir kişi o kelimeyi nasıl kullanacağınıda bilemez. Bazı yazılarımızda dile getirmeye çalıştığımız elmalılı hamdi yazır'ın türkçe olarak yazdığı bir tefsiri yine türkçeye yanlış aktaran bir çalışma yapanların olduğu bir memleket olan türkiyede arapçadan türkçeye yapılan çevirilerde görülen hatalarıda belki çok görmemek gerekmektedir. 


                        EN DOĞRUSUNU ALLAH C.C BİLİR.