neden etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
neden etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

15 Haziran 2013 Cumartesi

İsa a.s Ölmedi ise Yahya a.s Neden Öldü?

Yazımızın başlığı ilk bakışta biraz garip gelebilir ama isa as ın akıbeti konusu ile ilgili olarak kur'an dışı rivayetlere dayanarak onun ölmediğini savunanlar meryem suresindeki iki ayet arasındaki çelişkili anlayışlarını nasıl düzeltme yoluna gideceklerini merak etmekteyiz.

Meryem s. 33. ayetinde "Ves selâmu aleyye yevme vulidtu ve yevme emûtu ve yevme ub’asu hayyâ(hayyen)."(«Doğduğum gün, öleceğim gün ve diri olarak kabirden kaldırılacağım gün esenlik banadır.») şeklinde isa as ın dili ile doğduğu zaman konuştukları anlatılmaktadır. Ayette geçen "öleceğim gün" kelimesinin arapça metninin "emutu" olarak geçmesi isa as ın ölmediğine ve kıyamete yakın geri geleceğine dair ortaya atılan delillerden biri olarak karşımıza çıkmaktadır. İsa as ın kıssasının geçtiği ayetlerde "teveffi" kelimesinin geçmesi onun mevt olmadığına yani ölmediğine dair bir bilgi olarak anlaşılması gerektiği onun "mevt" olmasının kıyamete yakın gelmesinden sonra olacağı şeklinde islam düşüncesinde yaygın bir görüş mevcuttur.    

İsa as ın durumunun daha kolay anlaşılması için "vefat" kelimesinin anlamı ve bu kelimenin geçmiş olduğu bir kaç ayet örneği vermek istiyoruz.    

"el vefa" kelimesi lugatte, tamam noktasına ulaşmış olana (örneğin tam dirhem yada kile , ölçek anlamında) denir.
(evfeytül keyle velveznü) vezni veya kileyi ölçeği tamamlamak,tamam etmek,ondan hiçbir şeyi eksiltmemek anlamına gelir ( el müfredat) . 
 
"Vefa" kelimesinin "bir şeyi tamam etmek" anlamı olduğuna göre isa ın vefatı neden onun ömrünün tamam olmadığını, kıyamete yakın bir zamanda gelerek ömrünün geri kalanını tamamlacağını gösterir ? diye bir soru mecburen akla gelmektedir.     

                                                 "Minareyi çalan kılıfını uydurur"    

İsa as ın akıbeti ile ilgili olarak "teveffi" kelimesinin geçmesi rivayetlerle uyuşmadığı için kur'anı rivayetlerle uyuşturmak amaçlı olanlar isa as ın vefat etmesinin onun uyku hali olduğu onun bu uykudan uyanmasının kıyamete yakın zamanda gerçekleşeceği kılıfını uydurarak zümer s 42. ayetine "mal bulmuş mağribi" gibi sarılmıştır. 

 -----39. 42- Allâhu yeteveffel enfuse hîne mevtihâ velletî lem temut fî menâmihâ, fe yumsikulletî kadâ aleyhel mevte ve yursilul uhrâ ilâ ecelin musemmâ(musemmen), inne fî zâlike le âyâtin li kavmin yetefekkerûn(yetefekkerûne).
(Allah alır o canları öldükleri zaman, ölmiyenleri de uyuduklarında, sonra üzerlerine ölüm hukmü verdiklerini alıkor da diğerlerini salıverir bir müsemmâ ecele kadar, şübhesiz ki bunda düşünecek bir kavm için âyetler var)    

Allah cc zümer s 42. ayetinde, nefislerin mevt olma halini onların yaşama sürelerinin tam olarak verilmesi , bu mevt halinin bazılarının uykularında gerçekleştiği, bazılarının ise uyku harici zamanlarda gerçekleştiğini bildirmektedir. Kulun vefat etmesi demek , ona verilen yaşama süresinin tam olarak verilmesi ve bu süre bittiği zaman onun vefat ettirilmesinin kulun mevti yani ölümü demek olduğu anlamına gelir'ki ,"vefat" ve "mevt" kelimeleri birbiri ile girift bir anlam taşımaktadır.   


6.60-  Ve huvellezî yeteveffâkum bil leyli ve ya’lemu mâ cerahtum bin nehâri summe yeb’asukum fîhi li yukdâ ecelun musemmâ(musemmen), summe ileyhi merci’ukum summe yunebbiukum bimâ kuntum ta’melûn(ta’melûne).
(Geceleyin sizi öldüren O’dur. Belirli bir sürenin geçmesi için sizi yeniden dirilttiği gündüzleri de ne yaptığınızı bilir. Sonra dönüşünüz O’na olacak ve O size ne yapmış olduğunuzu haber verecektir.).

Enam s. 60. ayetinde ise, uykudan uyanma yeniden dirilişe benzetilerek bütün insanların ölümden sonra dirilişi bir nevi hergün kendi hayatları içinde şahid oldukları haberi verilerek yeniden dirilişi inkar etmenin mümkün olamayacağı bildirilmektedir.   

 3.55-İz kâlellâhu yâ îsâ innî muteveffîke ve râfiuke ileyye ve mutahhiruke minellezîne keferû ve câilullezînettebeûke fevkallezîne keferû ilâ yevmil kıyâmeh(kıyâmeti), summe ileyye merciukum fe ahkumu beynekum fîmâ kuntum fîhi tahtelifûn(tahtelifûne).
Allah buyurmuştu ki: Ey İsa! Seni ben vefat ettireceğim, seni nezdime yükselteceğim, seni inkâr edenlerden arındıracağım ve sana uyanları kıyamete kadar kâfirlerden üstün kılacağım. Sonra dönüşünüz bana olacak. İşte o zaman ayrılığa düştüğünüz şeyler hakkında aranızda ben hükmedeceğim.

Al-i imran s 55. ayetinde "seni ben vefat ettireceğim" derken , "senin öldürmek isteyenler amaçlarına ulaşamayacak" anlamında kullanılmış olması ihtimali daha kuvvetlidir.  

 5.116.117- Ve iz kâlellâhu yâ îsebne meryeme e ente kulte lin nâsittehizûnî ve ummiye ilâheyni min dûnillâh(dûnillâhi) kâle subhâneke mâ yekûnu lî en ekûle mâ leyse lî bi hakk(hakkın) in kuntu kultuhu fe kad alimteh(alimtehu) ta’lemû mâ fî nefsî ve lâ a’lemu mâ fî nefsik(nefsike) inneke ente allemul guyûb(guyûbi). Mâ kultu lehum illâ mâ emertenî bihî eni’budûllâhe rabbî ve rabbekum, ve kuntu aleyhim şehîden mâ dumtu fîhim, fe lemmâ teveffeytenî kunte enter rakîbe aleyhim ve ente alâ kulli şey’in şehîd(şehîdun).
 Allah: Ey Meryem oğlu İsa! İnsanlara, «Beni ve anamı, Allah'tan başka iki tanrı bilin» diye sen mi dedin, buyurduğu zaman o, «Hâşâ! Seni tenzih ederim; hakkım olmayan şeyi söylemek bana yakışmaz. Hem ben söyleseydim sen onu şüphesiz bilirdin. Sen benim içimdekini bilirsin, halbuki ben senin zâtında olanı bilmem. Gizlilikleri eksiksiz bilen yalnızca sensin.Ben onlara, ancak bana emrettiğini söyledim: Benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz olan Allah'a kulluk edin, dedim. İçlerinde bulunduğum müddetçe onlar üzerine kontrolcü idim. Beni vefat ettirince artık onlar üzerine gözetleyici yalnız sen oldun. Sen her şeyi hakkıyle görensin.

Maide s. 116-117. ayetlerde isa as ın kıyamet günü hesap anı gösterilerek ona iman ettiğini iddia edenlerin yanlış inaçlarının hesap gününde nasıl bir muamele görecekleri teşhir edilmektedir. "Ben hayatta olduğum sürece onlara şahid idim ama onların içinden ayrılınca ne yaptıklarını bilmem ancak sen bilirsin" diyen isa as ın bu içlerinden ayrılması onun göğe çekilmesi olarak anlamlandırılmış olup tamamen rivayetleri kur'ana uydurma amaçlı bir anlamlandırmadır.    

Bir insanın "vefat" ettirilmesi onun ömrünün tamamlanması demek olduğuna göre onun tekrar yeryüzüne gelerek hayat sürmesi onun ömrünün tamamlanması anlamındaki "vefat" kelimesine ters bir durumdur.Rivayetlere uygun  kur'an meydana getirme çabasının bir ürünü olan "vefat" kelimesinin takla attırılarak uyku veya göğe çekilme anlamı verilerek isa as ın kıyamete yakın gelmesi konusu başlı başına garabet bir konu olup kaynağını kur'andan alan bir anlayış değildir.  

İsa as ın vefat ettirilerek uykuda bekletilmesi kıyamete yakın yeniden gelerek hayatını tamamlaması ve ölmesi şeklinde bir anlayış zümer s. 42. ayetinde uykudaki ölümün "yeteveffe" kelimesi ile ifade edilmesinden hareketle isa ın şu andaki halinin uykudaki ölüme benzetilerek rivayetlerin desteklediği bir anlayışa kur'andan getirilmeye çalışılan zorlama delillerden bir tanesidir. Ayet genel olarak kulların hayatlarının nasıl sonlandırılacağı konusu ile ilgili olarak bilgi vermekte iken isa as için özel bir anlayış geliştirilerek onun uyuduğu ve kıyamete yakın bir sürede yeniden dünyaya geleceği inancı bu ayetten delil getirilmeye çalışılmıştır.   

Peki isa as kıyamete yakın bir zamanda gelecekse onun kıyametten önce öleceğine dair bir bilgi varmıdır? , eğer kıyamet gününü görerek bütün insanlarla birliktemi ölecekse maide s 117. ayette dediği "beni vefat ettirince sen gözetleyici oldun" sözü nasıl gerçekleşecek çünkü kıyamet ile birlikte isa as da dahil bütün insanlar yok olacağı için Allah cc nin insanları gözleyicilik durumu diye bir şey sözkonusu olmadan herkes hesap yerine gidecektir.

19.33- Ves selâmu aleyye yevme vulidtu ve yevme emûtu ve yevme ub’asu hayyâ(hayyen)
Selam bana; hem doğduğum gün, hem öleceğim gün, hem de diri olarak kaldırılacağım güne!»

Meryem s. 33. ayetinde, isa as "öleceğim gün" diyerek kendi ölümünden bahsetmekte ancak bu ayetteki onun ölüm anı "yeniden dünyaya döndükten sonra olacaktır " şeklinde bir iddiada bulunulmaktadır. Ayette "emutu" şeklinde "mevt" kelimesinin türevi geçmesi onun vefat etmesi anlamında değil vefat ettikten sonra dünyaya tekrar gelerek sonra mevta olması olduğu anlayışı oturtulmaya çalışılmıştır. Mevt ve vefat kelimeleri kur'anda birbirinden farklı bir şekilde kullanılmadığına, "ömrün tamama erdilerek hayatın sonra erdirilmesi" anlamında olduğuna göre isa as için kullanılan mevt ve vefa kelimeleri neden farklı olarak anlamlandırılmaktadır ? diye sorulduğunda bunun cevabı ortada olup ," rivayetlere uygun din anlayışlarının kitaba uydurulmasının acı bir örneği olduğu" şeklinde cevap verilebilir.     

  19.15-Ve selâmun aleyhi yevme vulide ve yevme yemûtu ve yevme yub’asu hayyâ(hayyen).
Doğduğu günde, öleceği günde ve dirileceği günde ona selam olsun.

Meryem s. 15. ayetinde yahya as  için "öleceği gün" denilmektedir. Şimdi soruyoruz, Bu ayet, yahya as ila isa as ın aşağı yukarı aynı zamanda yaşadığı hesab edilecek olursa ,okuduğumuz kur'an ayetleri onların vefatından 600 kusur yıl sonra indirildiği bilinen bir gerçektir ve 600 kusur yıl sonra inen kur'anda yahya as için "öleceği gün" deniliyorsa yahya as ın ölmediği konusunda neden hiçbir şekilde bilgiye rastlamıyoruz?    

Burada bunları söylerken yahya as ın öldüğünü red ediyor değiliz,  isa as ın ölmediğini iddia edenlerin bir çelişkisini ortaya koyma amaçlı olarak yazıyoruz.  Yahya as için"öleceği gün" şeklinde bir kelime kullanılmasına rağmen onun ölmediği konusunda bir itirazları olmayan düşünce sahipleri isa as için kullanılan "öleceğim gün" kelimesinden onun daha ölmediğini vefat kelimesini yerinden oynatarak (israiloğullarının kelimeleri yerinden oynatma misali) onu uyku yapmışlar meryem s. 33 . ayetinde "demek daha ölmemiş" denilebilmektedir.  Dürüst olmak adına isa as ın ölmediğine inananlara şu çağrıyı yapmak istiyoruz, YA İSA AS IN DA ÖLDÜĞÜNÜ KABUL EDİN VEYA YAHYA AS  IN DA ÖLMEDİĞİNİ KABUL EDİNKİ ÇELİŞKİLERİNİZ BELKİ BİRAZ AZALIR.  

                                            EN DOĞRUSUNU ALLAH CC BİLİR.

13 Mart 2013 Çarşamba

Hadisleri Metin Tenkidi İle Okumaktan Neden Korkulur?


Bilindiği üzere , "hadis" denildiği vakit ilk olarak muhammed sav in ağzından çıktığı iddia edilen sözler akla gelir, bizde bu yazımızda bu sözlerin nasıl bir yöntem ile doğrusunu yanlışından ayrılabileceği konusundaki düşüncelerimizi paylaşacağız.  

Allah cc, muhammed sav i kendisine elçi olarak seçmiş ve ona kitabı indirmiştir, bu süreç 23 yıllık bir zaman zarfında gerçekleşmiştir. 23 yıllık zaman içinde kur'anı muhataplarına tebliğ ederken ağzından kur'an harici sözlerde çıkmıştır, bu sözlerin bir kısmı o sözleri işitenler tarafından başkalarına aktarılmış belli bir zamandan sonra bu sözler yazıya geçirilerek bugün elimizde olan hadis kitapları meydana gelmiştir.   

Hadis olarak bildiğimiz sözlerin sahih olup olmadığı konusu yüzyıllardır müslümanlar arasında ihtilaf konusu olmuş ve olmayada devam edecektir. Zaman içinde hadis'e yüklenen misyon korkunç denilebilecek boyutlara ulaşarak kur'an ile eşdeğer tutulmaya kadar gitmiştir ve bu düşüncenin uzantıları günümüzde "selef akidesi" düşüncesi adı altında devam ettirlmeye çalışılmaktadır. Hadis'in sahih olup olmaması konusunda yapılan çalışmalar malumumuzdur bu çalışmaların dayandığı yöntemlerden biri olan "sened tenkidi" metodunun bir hadis'in doğru ve yanlış olduğuna dair vereceği kararın doğru bir karar olmaktan uzak olduğunu düşünmekteyiz.    

Hadislerin toplanma süreci bilindiği üzere muhammed sav in vefatının üzerinden uzun yıllar sonraya dayanmaktadır, bu sözleri toplayan hadisçi bu sözlerin doğru olup olmadığına kendisine gelen bu sözü rivayet edenlerin kim olduklarına bakıp o kişinin güvenilir olup olmaması üzerinden karar vermiştir, bu metoda "senet tenkidi" metodu adı verilmiştir. Bu yöntem sağlıklı bir yöntem değildir, söylenen söze değil onu rivayet eden kişinin şahsiyeti üzerinde yapılan bir değerlendirme haliyle göreceli olacaktır. Aynı hadis sened zincirindeki şahısları güvenilir gören bir hadisçi tarafından sahih olarak görülürken bir başka hadisçinin o zincirdeki bir veya birkaç raviyi güvenilmez olarak görmesi o hadisi sahih olarak görmemesine yol açmıştır.   

Bugün islam dünyasında büyük bir şöhret sahibi olan hadis kitaplarının içindeki tüm hadisler bu metod ile yapılan bir sağlamanın ürünüdür. Özellikle "buhari" veya "müslim" hadisi denildiği zaman akan suların durduğu bir islam dünyasında bu kitapların içinde bile sahih olmayan hadisler mevcuttur demek maalesef aforoz sebebi olmuştur. Hadis konusunda araştırma yapanlar, buhari ve müslim gibi hadisçilerin toplamış olduğu hadislerin ilk zamanlarda başka hadisçiler tarafından eleştirilmiş olduğunu göreceklerdir, ancak zaman içinde bu eserlere kazandırılmış olan karizmanın çizilme endişesi, " bu eserlerde tek bir tane dahi sahih olmayan hadis yoktur" sözünü herkese ezberletmiştir. Objektif bir hadis araştırması yapanlar buhari ve müslimdeki hadislerin bazılarının tenkid edildiğini veya ravilerinin bazı sapık mezhep mensubu olduğu gerekçesi ile onlardan hadis alınmayacağını söylemelerine rağmen  bugün bu düşüncelerin üzeri örtülmeye çalışılarak kur'andan sonraki kutsal kitaplar olarak lanse edilmeye çalışılmaktadır.  

Hadisleri sahihlemede kullanılan bu yöntem bugün kur'andan onaya almayan fakat etrafı kalın sur duvarları ile çevrilmiş bir din anlayışını ortaya çıkarmıştır. Kur'andan onay almayan bu din anlayışının yerine kur'ani bir din anlayışının hakim olması için önce hadis anlayışlarının gözden geçirilerek üzerine din bina edilen hadislerin tenkid metodunun değiştirilmesi gerekmektedir. Teklif ettiğimiz metod yeni bir metod olmayıp sahabeden beri örnekleri verilen bir tenkid metodu olup adına " METİN TENKİDİ " denilmektedir, ancak bunu yaparken önümüze "ATALAR TENKİD YÖNTEMİ" metodu kapı gibi dikilmektedir.    

"Atalar tenkid metodu" ile hadisler üzernden kurulan din anlayışlarının elden gitme korkusu bazılarını fena halde korkutmakta olduğunu üzülerek müşahede etmekteyiz, bu metod bağlıları "kur'ana dayalı metin tenkidi " metodunun yanlış bir metod olduğunu iddia ederek bu metod yolu ile hadislerin anlaşılmasını isteyenlere çeşitli sapık isimlerle yaftalayarak bu metodu gözden düşürmeye çalışmaktadırlar. "Atalar tenkid yöntemi" ile marka isim haline gelmiş olan hadis kitaplarındaki bir çok hadisin , metin tenkidine uğrayarak uydurma olduğunun ortaya çıkma korkusu bu metod bağlılarının  "haydi atalar metoduna bağlılıkta direnin" şeklinde seslerini yükseltmelerine sebeb olmaktadır.   

Metin tenkidi yöntemi ile hadislerin doğru olup olmadığının anlaşılması diğer metoda göre daha sağlıklı olduğu bir gerçektir. Güvenilirliliği hadisçiler tarafından belirlenen şahısların rivayet ettiği sözlerin doğru olmasını iddia etmek kadar yanlışbir yöntem olamaz. Kur'an müslüman olduğunu iddia eden herkes tarafından kabul edilebilir bir kitap olduğuna göre, elçi sav inde bu kitaba aykırı bir söz söylemesinin mümkün olmayacağına göre ondan gelen sözlerin sözlerin doğru olup olmadığını kur'anın karar vermesi gibi doru bir metod olamaz bunun aksini iddia etmek kişinin akidesinde derin yaralar açacak olan bir iddiadır.  

Sonuç olarak, bugün genel geçer olan hadis sahihleme anlayışının yerine kur'anı baz alan hadis sahihleme anlayışı en doğru metodtur. Bu metodu kötüleyerek kendilerinin "atalar tenkid metodunu" devam ettirmek isteyenleri Allah cc ye havale etmekten başka yapacak bir şeyimizde yoktur. 
                                  EN DOĞRUSUNU ALLAH CC BİLİR.

19 Aralık 2012 Çarşamba

Kur'an Adem Kıssasını Neden Anlatır?

Bilindiği üzere, kur'anda kıssa yollu anlatımlar büyük bir yer kaplamaktadır. Muhammed as dan önceki kavimler ve elçiler arasındaki mücadeleler anlatılarak kur'anın muhataplarının ibret alması sağlanmaya çalışılmaktadır. Adem as kıssasıda kur'anda 7 yerde geçerek bizlere anlatılmaktadır. Kur'an kıssalarını okuma ve anlama metodunu daha önceki yazılarımızda ele almaya çalışmıştık. Kur'anda herhangi bir konu ile ilgili ayetleri anlamak için sorulacak olan soru, "biz bu ayetleri nasıl anlarız" şeklinde değilde , " bu ayetler bizlere ne gibi bir mesaj veriyor" şeklindeki bir soru ile okumaya başlarsak anlamamız daha doğru ve daha kolay olacaktır. "Bu ayetleri nasıl anlarız" şeklindeki bir sorunun cevabını almak için kafamızda olan bazı önkabulleri kur'ana onaylattırmak amacı olabileceği için bu tür bir soru ile kur'ana yaklaşmak pek tavsiye edilmez.  

Şimdi , biz adem kıssası ile ilgili olarak " adem as kıssası bize ne gibi bir mesaj veriyor?" şeklinde bir soru sorup bunun cevabını kur'andan aramaya çalışalım. Öncelikle adem as kıssası üzerinden anlaşılmak istenen bazı konuları ortaya koyup bu konulara kur'an ın cevap verip vermediğine bakalım.    

Adem as kıssası üzerinden anlaşılmak istenen konulardan bir tanesi , insanların adem ile eşinden nasıl türediği konusudur. Rivayetlerde okuduğumuza göre , adem as ın eşi her batında bir kız ve bir erkek olmak üzere iki çocuk dünyaya getirmekte ve bu çocuklar çaprazvari evlilik yolu ile çoğalmışlardır . İnsanlığın nasıl çoğaldığı sorusuna verilen cevaplardan bir tanesi "kardeş kardeşe evlilik yolu ile olmuştur" şeklindedir. Öncelikle bu cevap kur'andan herhangi bir delile dayanmaması ve rivayetler yolu ile cevap verilmiş olması açısından problemli bir cevaptır. Buna delil olarak getirilen ayetlerden bir kaç tane örnek vermek istiyoruz. 

----- 004.001 Ey İnsanlar! Sizi bir tek nefisten yaratan, ondan eşini var eden ve ikisinden pek çok erkek ve kadın meydana getiren Rabb'inize hürmetsizlikten sakının. Kendisi adına birbirinizden dilekte bulunduğunuz Allah'ın ve akrabanın haklarına riayetsizlikten de sakının. Allah şüphesiz hepinizi görüp gözetmektedir.
-----039.006 Sizi bir tek nefisten yaratmış, sonra ondan eşini varetmiştir; sizin için hayvanlardan sekiz çift meydana getirmiştir; sizi annelerinizin karınlarında üç türlü karanlık içinde, yaratılıştan yaratılışa geçirerek yaratmıştır; işte bu Rabbiniz olan Allah'tır. Hükümranlık O'nundur, O'ndan başka tanrı yoktur. Öyleyken nasıl olur da O'nu bırakıp başkasına yönelirsiniz?

Bu ayetlerin adem ile eşine işaret ettiği ve insanların yaratışının kaynağı olarak anlaşılması gerektiği düşünülmüştür, araf s. 189-190. ayetlerine baktığımız zaman bu sefer başka bir problem gündeme gelmektedir.  

----- 007.189-190 Sizi bir nefisten yaratan ve gönlünün huzura kavuşacağı eşini de ondan var eden Allah'tır. Eşine yaklaşınca, eşi hafif bir yük yüklendi ve bu halde bir müddet taşıdı. Hamileliği ağırlaşınca, karı-koca, Rableri olan Allah'a: «Bize kusursuz bir çocuk verirsen, and olsun ki şükredenlerden oluruz» diye yalvardılar.Allah onlara kusursuz bir çocuk verince, kendilerine verdiği şey hakkında Allah'a ortaklar koştular. Allah, onların ortak koştukları şeylerden yücedir.

Nisa s. 1 ve zümer s. 6 ayetlerindeki "tek bir nefisten yaratılma ve ondanda eşini varetme" meselesini adem ve eşi olarak anladığımız takdirde araf s . deki bu aayetleride adem ile eşi olarak anlamak durumundayız ve bu seferde adem ile eşinin şirk koşması meselesi gündeme gelir ve tefsirlerde bu konunun gündeme getirilerek tartışıldığına şahid olmaktayız. Tefsirlerde adem ile eşinin şirk koşup koşmaması meselesinin tartışılması dahi önkabullerin kurana onaylattırma çabasının bir ürünü olup burada tıkanıklık meydana gelmiştir. Bu tıkanıklığı aşmanın yolu ise bu ayetlerin adem ile eşine değil insanın yaratılış sünnetini anlatmış olması açısından bakılmasıdır, aksi takdirde "adem ile eşi şirk koştumu koşmadımı " şeklindeki kısır döngü devam eder. 

Kardeş kardeşe evlilik konusunu müdafaa edenlerin bir başka delilide şudur; "evet, kardeş kardeşe evlilik kur'anda haram kılınmış olabilir ama Allah cc israiloğullarına koyduğu , bazı helallerin geçici olarak haram etme konusu gibi ademoğullarınada geçici olarak bazı haramları helal etmiş olmazmı?" şeklindedir. Bu delilede şu şekilde bir vevap verilmesi mümkündür, israiloğullarına Allah cc tarafından haram edilen helallerin gerekçesi kur'anda açıklanmıştır, ademoğullarına böyle bir geçici helallik verildiğine dair bir gerekçeyi kur'anda bulamıyoruz aksine , nisa s. 23. ayetinde evlenilmesi haram olanlar içinde "kızkardeşleriniz" in dahil edilmesi ve ve 26. ayette " Allah, sizlere bilmediklerinizi bildirmek, sizden öncekilerin yollarını size göstermek ve tevbenizi kabul etmek istiyor. Allah, her şeyi çok iyi bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir." buyurulmasından hareketle "kardeş kardeşe evliliğin" haram olmasının bizden öncekiler içinde geçerli olduğu görülmektedir, herhangi bir kimse kalkıpta "sizden öncekiler" deyimine adem ve çocukları dahil değildir diyemez.  

Artık kur'andan , ademin çocuklarının kardeş kardeşe evlilik yolu ile çoğaldıklarına dair herhangi bir bilgi bulmanın mümkün olmadığı görülmektedir. Şimdi gelelim ademin çocuklarının nasıl çoğaldıklarına dair ikinci bir düşünce olan, "Allah cc birden fazla ademler yaratarak insan neslini çoğaltmıştır" şeklindedir. Buna delil olarak'ta araf s. 11. ayeti olan
"And olsun ki, sizi yarattık, sonra şekil verdik, sonra meleklere, «Adem'e secde edin» dedik; İblis'ten başka hepsi secde etti, o secde edenlerden olmadı." mealindeki ayettir. Bu ayette ademden önce "sizi" kelimesinden hareketle ademden önce birçok ademlerin olduğu ve bu çoğalmanın o ademlerle gerçekleştiği düşüncesi ortaya atılmıştır. Araf s. deki adem kıssasına baktığımız zaman kıssadaki "ey ademoğulları" şeklindeki hitapların adem kıssasının bütün insanların kıssası olduğu ve her insanın iblis tarafından iğva edilme tehlikesi ile karşı karşıya olduğu vurgusu yapılmaktadır. Secde s. 7-8-9. ayetleri meali olan "Yarattığı her şeyi güzel yaratan, insanı başlangıçta çamurdan yaratan, sonra onun soyunu, bayağı bir suyun özünden yapan, sonra onu şekillendirip ruhundan ona üfleyen Allah'tır. Size kulaklar, gözler, kalbler verilmiştir. Öyleyken, pek az şükrediyorsunuz."  yada araf s. veya diğer surelerde "ey ademoğulları" şeklinde hitaplar ile başlayan  ayetler bu düşünceyi çürütür.    

Şimdi, adem ve çocuklarının nasıl ürediği ile ortaya atılan düşünceler bir başka problemi ve kur'an tarafından çürütülme ile karşı karşı kaldığına göre adem ile çocuklarının nasıl ürediği konusuna nasıl bir perspektiften bakarak doğru bir çözüm getiririz sorusu gündeme gelmektedir. Öncelikle şunu soralım, ADEM VE ÇOCUKLARININ NASIL ÜREDİĞİ KONUSUNDA BİR BİLGİYE İLLAKİ SAHİP OLMAK DURUMUNDAMIYIZ? bu soruya  HAYIR cevabını verebiliriz. nedenmi? . Öncelikle adem ve çocuklarının rivayetlerde anlatılan "kardeş kardeşe evlilik yolu ile üremelerinin" bazı çevrelerde ahlaksızlık olarak görülmesi konusundan hareketle yola çıkarak bunun dışında başka çözümler üretilme yoluna gidilmekte ve bu çözümlerde kendi içinde başka çözümsüzlüğü ortaya çıkarmaktadır. Yani bizler suni gündemler üretenlerin dümen suyuna girerek onların hoşuna gidecek çözümler üretmeye kalkarak bataklıkta debelenmekteyiz. Halbuki kur'an insan neslinin üremesi konusunda ne kardeş kardeşe evlilik yolu ile olduğu konusunda , nede birçok ademlerin olduğu ve bu ademler yolu ile çoğaldığı konusunda bir bilgi vermektedir. Çünkü kur'an ne biyoloji, ne fizyoloji nede anatomi  nede antropoloji kitabıdır. Bilimsel gerçekliklere delili olarak getirmeye kalktığımız zaman bazı konularda sıkıntıya düşeceğimiz ortadadır. Adem konusunu anlamaya kalkmadan önce kur'anın bir hidayet kitabı ve özellikle adem ve insanın yaratılışı ile ilgili ayetlerin son cümlelerşne baktığımız zaman Allah cc nin kudreti ve azametinin vurgulandığına vu bu anlatımların gerekçesinin ilmi gerçekler değil  "İNSANLARI ALLAH CC NİN KUDRETİNE DAİR AYETLERDEN OLDUĞU DÜŞÜNCESİ AKILDAN ÇIKARTILMAMALIDIR.   

Yazımızın başına dönecek olursak, kur'andan herhangi bir konuyu anlamak için önkabullu soruların yerine "bu ayetler bize ne gibi bir mesaj veriyor?" sorusunu sormamız gerektiğini yazmıştık, bu soruyu adem as kıssası için sorduğumuzda şu cevapları bulabiliriz. Adem ve iblis kıssası kıyamete kadar gelecek olan bütün insanların yaşayacağı bir kıssadır. Araf s. deki kıssada "sizi yarattık size suret verdik ve sonra meleklere ademe secde edin dedik" ve devamındaki ayetlerde "ey ademoğulları" şeklindeki hitaplar kıssanın bütün insanlar için geçerli olduğunu vurgular. Kur'anda geçen 7 yerdeki adem kıssasında ortak nokta iblis yani şeytandır.Kıssalardaki bütün ayetlerde "iblis'in secde etmemesi" konusu ortak nokta olup diğer ayetlerde şeytanın ademoğullarının ayağını cennetten nasıl kaydırarak onları nasıl cehennem ehli yapabileceği ve bundan sakınma yolları anlatılır. Kur'an adem kıssasını anlatmakla insan neslinin başlangıcı hakkında herhangi bir bilgi vermek durumunda değildir ve bu konu ile ilgili olarak net bir bilgi kur'anda yoktur, olmama nedenide bizim bu bilgiye ihiyacımızın olmamasıdır. Bize , hakkında bir bilgi verilmeyen şeyin peşinde koşmamız yasaklanmışken (isra. 36) bilgi sahibi olmadığımız bir konuda zorlama te'villerle ve başkalarının ortaya attığı suni gündemler etrafında dönüp dolaşmanın bizlere bir faydası yoktur. İnsanın yaratılışı ile ilgili diğer ayetlerde Allah cc nin kudreti ile ilgili olup onun yaratıcı olması ve bizlerin onun kulu olduğumuz ve başka yaratılmışlara kul olmamamız gerektiği etrafında şekillenmektedir.     

                    EN DOĞRUSUNU ALLAH CC BİLİR.

4 Temmuz 2011 Pazartesi

Neden Kur'anı Mümince Anlamak

 Allahın selamı kuranı mümince anlayan ve  anlamak isteyen  kardeşlerimin üzerine olsun.Neden kuranı mümince anlamak dedik önce onu izah edelim son zamanlarda kuran merkezli düşünme adı altında ortaya atılan kuranı anlama metodlarına baktığımız zaman anlama metodunun kurana ters yönlerinin bulunduğunu üzülerek görüyoruz.Bu ters düşünce metodlarının kiminin altında yatan halis düşünce olarak görsek bile çoğunun şeytani amaçlar taşıdığınıda üzülerek görüyoruz.inş bundan sonra bu sayfasında başlığımız olan "kuranı mümince anlamak"   düşüncesine uygun olarak sizlerle paylaşımlarda bulunacağız bunları yaparken allahın bize gönderdiği kuranın bütünlüğüne uymaya çalışarak bazı konular hakkında düşüncelerimizi paylaşacağız. 

 Bunları yaparken biz yaptık oldu yada bizim yaptığımızdan başkası doğru değildir gibi düşünceler içinde olmamaya gayret edeceğiz. blogumuz her türlü eleştiriye ve katkıya açıktır.tabiki katkılar "Kuranı Mümince Anlamak" düşüncesinden şaşmadan yapılacaktır.Endoğrusunu Allah bilir sözünü unutmadan yapılacak her katkıya açık olacağımızı belirtmek isterim. Tabiki kuran merkezli düşünce deyipte kuranla alakası olmayan bazı yazılar hakkındaki düşüncelerimizi de buradan yayınlayacağımızı söylemek isterim.