MEALİ etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
MEALİ etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

17 Ağustos 2024 Cumartesi

HİCR SURESİ MEALİ

1- Elif, Lâm, Ra. İşte bunlar kitabın ve apaçık okunanın ayetleridir.

2- Örtenler nice zamanlar, "Keşke teslim olanlardan olsaydık" diye (ateşten çıkmayı) arzu edecekler.

3- Onları yemeye ve yararlanmaya ve beklentinin eğlendirmesine bırak. Artık onlar ileride bilecekler.

4- Ve şehirden hiçbirini yok etmedik ki, onun bilinmiş bir yazgısı olmasın.

5- Toplumdan hiçbiri son süresini öne alamaz ve sonralayamazlar.

6- 7- Ve (inkâr edenler): "Ey üzerine Hatırlatma indirilmiş olan, şüphesiz ki sen kesinlikle cinlenmişsin. Eğer doğru söyleyenlerden isen bize melekleri getirmeli değil miydin?" dediler.

8- Biz melekleri bir gerçek olmadıkça indirmeyiz. İndirdiğimiz takdirde de bakılmışlardan da olmazlar.

9- Şüphesiz ki Hatırlatmayı biz indirdik ve şüphesiz ki biz onu (Hatırlatmayı) kesinlikle (cin müdahalesinden de) koruyucularız.

10- Ve and olsun ki senden önce, önceki  (inkârcı) gruplara da (elçiler) gönderdik.

11- Onlara elçiden hiçbiri gelmezdi ki, ancak onunla alay etmemiş olsunlar.

12- İşte böylece biz onu (Hatırlatmayı) suçluların kalplerine böyle sokarız.

13- Ona (Hatırlatmaya) inanmazlar. Oysa ki öncekilerin değişmeyen yasaları kesinlikle gelip geçmiştir.

14- 15- Ve eğer üzerlerine gökten bir kapı açsak oradan yükseliyor da olsalar, yine de kesinlikle: "Gözlerimiz ancak ve ancak sarhoşlaştırıldı. Aksine biz sihirlenmişler topluluğuyuz" diyeceklerdi.

16- Ve and olsun ki gökte kaleler var ettik ve onu bakanlar için süsledik.

17- Ve onu her taşlanan şeytandan koruduk.

18- Ancak (buna rağmen yine de) kulak hırsızlığı yapmaya kalkışan olursa, artık onu da apaçık bir ateş parçası takip eder.

19- Ve yeri uzattık ve oraya sabitlikler attık ve orada her şeyden tartılmış dengeli olarak bitirdik.

20- Ve sizin için ve kendisi için rızık vericiler olmadığınız canlılar için, orada geçimlikler var ettik.

21- Ve hiçbir şey yoktur ki onun kaynağı bizim katımızda olmasın. Ve biz onu bilinmiş bir ölçüsü olmaksızın da indirmeyiz.

22- Ve rüzgârları aşılayıcılar olarak gönderdik ve böylelikle gökten su indirerek onunla sizi suladık. Ve oysa siz onun kaynağına sahip değilsiniz.

23- Ve şüphesiz ki biz kesinlikle diriltiriz ve öldürürüz. Ve biz varis olanlarız.

24- Ve and olsun ki içinizden öne geçenleri de bildik ve and olsun ki sonraya kalanları da bildik.

25- Ve şüphesiz ki senin Rabbin onları O sürüp toplayacaktır. Çünkü O, en doğru karar vericidir her şeyi bilicidir.

26- Ve and olsun ki insanı kuru çamurdan şekillenmiş balçıktan yarattık.

27- Ve Cann'ı da önceden kavurucu ateşten yaratmıştık.

28- 29- Ve bir zaman senin Rabbin meleklere: "Şüphesiz ki ben kuru çamurdan şekillenmiş balçıktan bir beşer yaratıcıyım. Artık onu düzenlediğim ve ona ruhumdan üflediğim (sahip olduğum hayat verme gücünden ona verdiğim) zaman hemen ona boyun eğenler olarak çökün" demişti.

30- Meleklerin hepsi hemen toplu halde boyun eğdi.

31- İblis hariç. O boyun eğenler ile beraber olmaktan kaçındı.

32- (Allah): "Ey İblis, sana ne oluyor ki boyun eğenler ile beraber olmuyorsun?" dedi.

33- (İblis): "Ben kuru çamurdan şekillenmiş bir balçıktan yarattığın bir beşere boyun eğmek için (var) olmadım" dedi.

34- 35- (Allah): "Oradan hemen çık. Çünkü artık sen taşlanansın. Ve şüphesiz ki karşılığın gününe kadar dışlama senin üzerinedir" dedi.

36- (İblis): "Rabbim, harekete geçirilecekleri güne kadar bana bak" dedi.

37- 38- (Allah): " Şüphesiz ki bilinmiş vaktin gününe kadar sen bakılmışlardansın" dedi.

39- 40- (İblis): " Rabbim, beni azdırman sebebiyle, bende onlara yeryüzünde (kötülükleri) kesinlikle süsleyeceğim ve onları topluca kesinlikle azdıracağım. Ancak onlardan senin katışıksız bağlanmış kulların hariç" dedi.

41- 42- 43- 44- (Allah): "İşte bu, bana dosdoğru yoldur. Şüphesiz ki sana uyan azgınlardan başka, benim kullarım üzerinde senin zorlayıcı gücün yoktur. Ve şüphesiz ki cehennem, onlara topluca söz verilmiş yerdir. Onun yedi kapısı vardır. Her kapı için onlardan paylaşılmış grup vardır" dedi.

45- Şüphesiz ki korunanlar cennetlerde ve su gözelerindedir.

46- (Onlara) "Oraya esenlik ve güvenlikte olduğunuz halde girin" (denilir).

47- Ve onların göğüslerinde kelepçeden ne varsa çekip çıkardık. Kardeşler halinde karşılıklı olarak yüksek oturma yerlerindedirler.

48- Onlara orada yorgunluk dokunmaz ve onlar oradan çıkarılmış ta olmayacaklardır.

49- Kullarıma haber ver ki: Şüphesiz ki ben (evet) ben çok bağışlayıcıyım çok merhametliyim.

50- Ve şüphesiz ki benim azabım da, o çok acı azaptır.

51- Ve onlara (kullarıma) İbrahim'in misafirlerinden haber ver.

52- Ve yanına girdiklerinde "Selâm" demişlerdi. (İbrahim de): "Biz sizden ürperti hissedenleriz" demişti.

53- (Misafirler): "Ürperti hissetme, şüphesiz ki biz sana bilgin oğulu müjdeliyoruz" demişlerdi.

54- (İbrahim): "Üzerime (yaşça) büyüklük dokunmuşken beni mi müjdelediniz? Ne sebeple müjdeliyorsunuz?" demişti

55- (Misafirler): "Sana gerçeği müjdeledik. Artık sakın beklentiyi terk edenlerden olma" demişlerdi

56- (İbrahim): "Kendisinin Rabbinin rahmetinden sapkınlardan başkası kim beklentiyi terk eder?" demişti.

57- (İbrahim): "Söyleyecek (başka bir) sözünüz var mı ey elçiler?" demişti

58- 59- 60- (Misafirler): " Şüphesiz ki biz suçlular topluluğuna gönderildik. Lût ailesi hariç. Şüphesiz biz onları onun karısı hariç olmak üzere topluca kurtaracağız. Çünkü onun (işledikleri sonucunda) kesinlikle geride kalanlardan olmasını gerekli gördük" demişlerdi.

61- 62- Elçiler Lût ailesine geldiğinde (Lût onlara): "Şüphesiz ki sizler tanınmayan bir topluluksunuz" dedi.

63- 64- 65- (Elçiler): "Aksine, biz sana onların, onda tereddüte düşmekte oldukları şey ile geldik. Ve sana gerçeği getirdik ve şüphesiz ki biz kesinlikle doğru söyleyenleriz. Artık geceden bir kesitte halkını yürüt ve sen de onların arkalarına uy ve içinizden bir kimse arkasına bile bakmasın.Ve emrolunacağınız yere geçin" dediler.

66- Ve ona şu "Şüphesiz ki onların arkası sabaha girerlerken kesilmiş olacaktır" emrimizi yerine getireceğimizi bildirdik.

67- Ve şehrin halkı müjdeleşerek geldi.

68- 69- (Lût): "Şüphesiz ki bunlar benim misafirlerimdir. Artık beni mahçup etmeyin. Ve Allah'a karşı korunun ve beni rezil etmeyin" dedi.

70- (Halk): "Biz seni insanlar(ın işine karşılmak)dan vazgeçirmemiş miydik?

71- (Lût): "Eğer (helâl yoldan) yapacaklardan iseniz, işte bunlar benim kızlarım" dedi.

72- (Elçiler): "Ömrüne and olsun ki şüphesiz ki onlar kesinlikle sarhoşlukları içinde bocalıyorlar" (dediler).

73- Böylece gün ağarma vaktine girerlerken onları korkunç ses tutuverdi.

74- Oranın üstünü altına getirdik ve üzerlerine pişirilmiş çamurdan taşlar yağdırdık.

75- Şüphesiz ki bunda işaretlerden anlayanlar için kesinlikle deliller vardır.

76- Ve şüphesiz ki orası kalıcı işlek bir yol üzerindedir.

77- Şüphesiz ki bunda inananlar için kesinlikle deliller vardır.

78- Ve şüphesiz ki Eyke'nin arkadaşları da kesinlikle yanlış yapanlardandı.

79- Bu yüzden biz de onlardan intikam aldık. Ve şüphesiz ki bu ikisi (Eyke ve Lut'un şehri) kesinlikle açıkça (göz) ön(ün)dedir

80- Ve and olsun ki Hicr'in arkadaşları da gönderilmişleri yalanladı.

81- Onlara ayetlerimizi vermiştik, fakat onlardan kayıtsız kalanlar oldular.

82- Ve dağlardan güvenli evler yontuyorlardı.

83- Böylece onlar sabaha girerlerken korkuç ses onları tutuverdi.

84- Artık kazanmakta oldukları onları hiç bir şeyden zengin kılmadı.

85- Biz gökleri ve yeri ve ikisinin arasındakileri gerçekten başka (bir amaçla) yaratmadık. Ve şüphesiz ki saat kesinlikle gelecektir. Artık sen güzel müsamaha ile karşılık ver.

86- Şüphesiz ki senin Rabbin, O  tekrar tekrar yaratandır bilendir.

87- Ve and olsun ki sana tekrarlanandan elçilik gücü* ve büyük Kur'an'ı verdik.

* Ayette geçen "Seb'an" kelimesine "Güç" anlamı verme gerekçemiz, bu ayetin yorumu ile ilgili çok farklı görüşlerin olması ve bu kelimenin sadece 6 dan sonraki bir rakamı ifade etmemesi ve sembolik bir anlamının olmasındandır. Ayrıca Maide s. 3. ayetinde de geçen bu kelimenin güçten kinaye olarak yırtıcı hayvanlar için kullanılmış olması, bizi bu kelimeye "Güç" anlamı vermeye yöneltmiştir. En doğrusunu Allah (c.c.) bilir.

88- İki gözünü, onlardan bir kısmına onunla çifter çifter halinde yararlandırdığımız şeylere sakın uzatma. Ve onlara da üzülme. Ve inananlara kanadını alçalt.

89- Ve de ki: "Şüphesiz ki ben (evet) ben apaçık uyarıcıyım."

90- Nitekim (Salih'i öldürmek için aralarında) yemin edenlere de (azap) indirmiştik.*

* Bu ayete diğer meâllere göre farklı bir meâl verme gerekçemiz, surenin 80-84. ayetleri arasında Hicr topluluğundan bahsediliyor olması ve Neml s. 49. ayeti ile bağ kurmamızdır.

91- Onlar ki Kur'an'ı parça parça yaptılar.

92- 93- Artık senin Rabbine and olsun ki işlemekte olduklarından dolayı onlara topluca bilgi isteyeceğiz.

94- Artık sen sana emrolunmakta olanı çatlatırcasına ortaya koy ve ortak koşanlardan kayıtsız kal.

95- Şüphesiz ki biz alay edicilere karşı sana yeterliyiz.

96- Onlar ki Allah ile beraber diğer bir ilâh daha kılıyorlarlar.

97- Ve and olsun ki onların söylemekte olduklarından dolayı göğsünün daralmakta olduğunu biliyoruz.

98- Artık Rabbini övgü ile her türlü eksiklikten uzak tut ve boyun eğenlerden ol.

99- Ve Rabbine kulluk et ki şüphe duymadan inanasın.


11 Ağustos 2024 Pazar

İBRAHİM SURESİ MEALİ

1- Elif, Lâm, Ra. Bu, Rablerinin duyumuyla insanları karanlıklardan ışığa, güçlü övgüye lâyık olanın yoluna iletmen için, sana indirdiğimiz bir kitaptır.

2- Allah, göklerde olanlar ve yerde olanlar O'nundur. Ve şiddetli azaptan dolayı yazıklar olsun o örtücülere.

3- Onlar ki, şimdiki hayatı sonrakine tercih ederler  ve Allah'ın yolundan uzaklaştırırlar ve onda eğrilik peşine düşerler. İşte onlar uzak sapkınlık içinde olanlardır.

4- Ve elçiden hiçbirini onlara açıklaması için kendi topluluğunun dilinden başkası ile göndermedik. Böylelikle Allah dilediğini saptırır ve dilediğini doğru yola iletir. Ve O, güçlüdür doğru karar vericidir.

5- Ve and olsun ki Musa'yı: "Topluluğunu karanlıklardan ışığa çıkar ve onlara Allah'ın günlerini hatırlat" diye, delillerimizle gönderdik. Şüphesiz ki bunda çokça direnerek gayret eden şükreden için deliller vardır.

6- 7- Ve bir zaman Musa topluluğuna: "Allah'ın sizin üzerinizdeki nimetini hatırlayın. Bir zaman sizi, oğullarınızı boğazlamak, kadınlarınızı sağ bırakmak suretiyle size azabın kötüsüne süren Firavun ordusundan kurtarmıştı. bunda sizin için Rabbinizden büyük lütuf ile deneme vardı. Ve bir zaman Rabbiniz - Eğer şükrederseniz, o takdirde kesinlikle size artırırım ve eğer örterseniz, şüphesiz ki benim azabım kesinlikle şiddetlidir- diye duyurmuştu" demişti.

8- Ve Musa (devam ederek): "Eğer siz ve yeryüzünde olanlar toplu halde örtecek olursanız, durum şu ki; Şüphesiz ki Allah kesinlikle zengindir övgüye lâyıktır" dedi.

9- Size, sizden önceki Nuh ve Ad ve Semud ve onların ardındaki topluluğunun ki onları Allah'tan başka kimse bilmez, haberi gelmedi mi? Elçileri onlara apaçık delilleri getirmiş, buna karşılık onlar da ellerini ağızlarına doğru döndürerek: "Şüphesiz ki biz onunla gönderildiğinizi örttük ve şüphesiz ki biz, senin bizi kendisine çağırdığına karşı kuşkulu bir şüphe içindeyiz" dediler.

10- Elçileri de (onlara): "Göklerin ve yerin yaratılış yasalarının belirleyicisi olan Allah'ta şüphe mi var? Sizi suçlarınızdan bir kısmını bağışlaması için ve sizi süreli sona kadar sonralaması için çağırıyor" dedi. (Onlar da elçilerine): "Siz bizim örneğimiz gibi bir beşerden başkası değilsiniz. Siz bizi atalarımızın kulluk etmekte olduklarından uzaklaştırmak istiyorsunuz. Öyleyse bize apaçık bir yetki getirin" dediler.

11- 12- Elçileri de onlara: "(Evet) biz sizin örneğiniz gibi bir beşerden başkası değiliz. Allah kullarından dilediğine lütufta bulunur. Ve bizim için Allah'ın duyumu olmadıkça yetki getirmemiz olacak şey değildir. Ve inananlar artık yalnızca Allah'a güvensin. Ve bize ne oluyor ki, O bizi yollarımıza iletmişken Allah'a güvenmeyelim. Ve biz, bize verdiğiniz rahatsızlığz karşı kesinlikle direnerek gayret edeceğiz. Ve güvenenler artık yalnızca Allah'a güvensin" dedi.

13- 14- Ve örtenler de elçilerine: "Sizi kesinlikle yerimizden çıkaracağız veya kesinlikle bizim ortak değerimize geri döneceksiniz" dediler. Bunun üzerine Rableri onlara: "Yanlış yapanları kesinlikle yok edeceğiz. Ve onların ardından sizi kesinlikle o yere yerleştireceğiz. İşte bu benim mevkimden kaygılanan ve tehdidimden kaygılanan içindir" diye vahyetti.

15- Ve (elçiler) açış istediler. Ve her zorba inatçı perişan oldu.

16- Onun ardından da cehennem vardır. Ve irinli sudan verilir.

17- Onu yutmaya çalışacak, fakat neredeyse onu boğazından geçiremeyecektir. Ve ölüm ona her taraftan gelecek, fakat o ölmeyecektir. Ve onun ardından daha sert azap vardır. 

18- Rablerini örtenlerin örneği şöyledir: Onların işledikleri fırtınalı bir günde onu rüzgârın savurduğu kül gibidir. (Bu kimseler) kazandıklarından hiç bir şey elde edemezler. İşte bu uzak sapkınlığın ta kendisidir.

19- Allah'ın gökleri ve yeri bir gerçekle yarattığını görmedin mi? Eğer dilerse sizi giderir ve yeni yaratılış getirir.

20- Ve bu da Allah'a güç değildir.

21- Ve toplu halde Allah'ın huzuruna göründüler. Zayıflar büyüklenenlere: "Biz size uymuş durumda idik. Şimdi bizden Allah'ın azabından bir şeye karşı zenginleştirici misiniz?" dedi. (Büyüklenenler): "Eğer Allah bizi doğru yola iletmiş olsaydı, o takdirde biz de sizi doğru yola iletirdik. Artık sızlansak ta dirensek te bizim için aynıdır. Bizim için kaçacak bir yer yok" dediler.

22- Ve buyruk yerine getirildiğinde şeytan: "Şüphesiz ki Allah size söz verdi, ki o sözün gerçek olanıydı. Ve ben de size söz verdim, fakat ben size olan sözümden sırt döndüm. Benim sizin üzerinizde herhangi bir yetkim yoktu. Ancak ben sizi sadece çağırdım, böylelikle siz de bana (olumlu) cevap verdiniz. Artık sakın beni kınamayın, kendinizi kınayın. Ben sizi kurtarıcı değilim ve siz de beni kurtarıcı değilsiniz. Şüphesiz ki ben, sizin beni ortak koşmanızı önceden örtmüştüm. Şüphesiz ki yanlış yapanlar için acı azap vardır" dedi.

23- Ve inanan ve doğrulukları işleyenler, Rablerinin duyumuyla orada ölüm görmemek üzere olacakları altından nehirler akar cennetlere girdirildi. Oradaki esenlik temennileri ise "Selâm" dır. 

24- Görmedin mi Allah nasıl bir örnek ortaya koydu? Temiz kelime; Temiz ağaç gibidir ki onun kökü sabit ve onun dalı göktedir.

25- (O ağaç) kendisinin Rabbinin duyumuyla yemişini her vakit verir. Ve Allah insanlara hatırlamaları için örneklere böyle ortaya koyar.

26- Ve murdar kelimenin örneği ise, gövdesi yerin üzerinden koparılmış kökü olmayan murdar ağaç gibidir. 

27-Allah inananları şimdiki hayatta ve sonrakinde sabit söz üzerinde sabitleştirir. Ve Allah yanlış yapanları saptırır ve Allah dilediğini yapar.

28- 29- Görmedin mi onlar Allah nimetini örtmeye değiştirdiler ve topluluklarına yıkım yurdunu serbest hale getirdiler. Cehennem. Ona dayanak olacaklar. Ve ne kötü kök salma yeridir.

30- Ve O'nun yolundan saptırmak için Allah'a denkler kıldılar. De ki: "(Şimdilik) yararlanın. Çünkü dönüşünüz şüphesiz ki ateşedir."

31- İnanan kullarıma; Onda ne alışverişin ve ne de dostluğun olmayacağı gün gelmeden önce kulluk görevlerini ayakta tutmalarını ve onlara rızık olarak verdiğimizden, gizleyerek veya gizlemeyerek (iyilik için) harcamalarını söyle.

32- 33-  Allah, gökleri ve yeri yaratan ve gökten su indirip te onunla size rızık olmak üzere ürünlerden çıkaran ve O'nun buyruğu ile denizde akması için gemileri size boyun eğdiren ve nehirleri size boyun eğdiren ve güneşi ve ayı, aynı minval hal üzere size boyun eğdiren ve geceyi ve gündüzü size boyun eğdirendir.

34- Ve istediğiniz herşeyden size verdi. Ve eğer Allah'ın nimetini sayacak olsanız, onu sayamazsınız. Şüphesiz ki insan çok yanlış yapan çok örtendir.

35- 36- 37- 38- 39- 40- 41- Bir zaman İbrahim: "Rabbim, bu yerleşim bölgesini güvenli bir duruma getir ve beni ve oğullarımı putlara kulluk etmekten uzak tut. Rabbim, şüphesiz ki onlar insanlardan birçoğunu saptırdı. Artık kim bana uyarsa, şüphesiz ki o bendendir. Ve kim bana baş kaldıracak olursa, artık şüphesiz ki sen çok bağışlayıcı çok merhamet edicisin. Rabbimiz, şüphesiz ki ben soyumdan bir kısmını ekinsiz bir vadide, senin saygın evinin yanında barındırdım. Rabbimiz, kulluk görevlerini ayakta tutmaları için. Artık insanlardan bir kısmının gönüllerini onlara yönelen kıl ve onların şükretmeleri için onları ürünlerden rızıklandır. Rabbimiz, şüphesiz ki sen neyi saklarız ne neyi gizlemeyiz onu bilirsin. Ve Allah'a ne yerde ve ne de gökte hiçbir şey saklı kalmaz. Övgü O Allah'a dır ki, bana (yaşça) büyüklüğüme rağmen İsmail'i ve İshak'ı bahşetti. Şüphesiz ki benim Rabbim çağrıyı kesinlikle işiticidir. Rabbim, beni kulluk görevlerini ayakta tutan kıl ve soyumdan da. Rabbimiz, ve çağrımı kabul et. Rabbimiz, hesabın gününde beni ve anne babamı ve inananları bağışla" demişti.

42- Ve Allah'ı yanlış yapanların işlemekte olduklarından sakın duyarsız halde olduğunu hesap etme. Onları ancak ve ancak onda gözlerin donup kalacağı güne sonralamaktadır.

43- Başlarını dikerek koşacaklar. Bakışları onlara geri döndürülmez (gözlerini açıp kapayamazlar). Ve gönülleri de bomboştur (kendileri için rahmet beklentileri yoktur).

44- 45- Ve insanları onlara azabın geleceği günle uyar. O gün yanlış yapanlar: Rabbimiz, bizi yakın bir son süreye kadar sonrala da senin çağrına (olumlu) cevap verelim ve elçilere uyalım" diyecekler. (Onlara karşılık olarak): "Önceden kendiniz için değişme olmayacağına dair yemin etmiş değil miydiniz? Ve sizler kendilerine yanlış yapanların yerlerine yerleşmiştiniz ve onlara nasıl yaptığımız size açıkça belli olmuş ve sizlere örneklerde ortaya koymuştuk" (denilecektir).

46- Ve onlar gerçekten tuzaklarını kurdular. Ve onların tuzakları (nın bilgisi ve karşılığı) Allah'ın katındadır. Ve onların tuzakları, o tuzağın gücünden dolayı dağlar (yerinden) değişse bile (bu böyledir).

47- O halde sakın Allah'ı, elçilerine olan (yardım) sözünden sırt dönücü hesap etme. Şüphesiz ki Allah güçlüdür intikam sahibidir.

48- O gün yer, yerin başkasıyla değiştirilir ve gökler de (göğün başkasıyla değiştirilir). Ve tek olan boyun eğdirici güce sahip Allah'a göründüler.

49- Ve o gün suçluların zincirlerle birbirlerine bağlanmış halde olduklarını görürsün.

50- Giysileri eritilmiş bakırdandır ve yüzlerini ateş örter.

51- Allah (yanlış yapan) her kişiye kazandığının karşılığı vermesi için (böyle yapacaktır). Şüphesiz ki Allah, hesabı hızlı görendir.

52- Bu, insanlara onunla uyarılmaları ve O'nun ancak ve ancak tek ilâh olduğunu bilmeleri ve temiz akıl sahiplerinin hatırlaması için, bir ulaştırma duyurmadır.


5 Ağustos 2024 Pazartesi

RA'D SURESİ MEALİ

1- Elif, Lâm, Mim, Ra. İşte bunlar kitabın ayetleridir. Ve sana Rabbinden indirilmiş olan bir gerçektir. Fakat insanların çoğu bilmezler.

2- Allah, görmekte olduğunuz gökleri direksiz yükselten, sonra taht üzerinde (yönetime) oturan ve güneşi ve ayı boyun eğdirendir. Hepsi belirlenmiş bir süreli son için akmaktadır. (Bunlar ile ilgili) buyruğu ardı ardına düzenlemektedir. Rabbinize karşılaşacağınıza şüphe duymadan inanmanız için, ayetleri ayrıntılı olarak açıklıyoruz.

3- O, yeri yayıp uzatan ve orada sabitlikler ve nehirler var eden ve orada her meyveden iki eş var eden, geceyi gündüze örtendir. Şüphesiz ki bunda düşünenler topluluğu için kesinlikle deliller vardır.

4- Ve yeryüzünde birbirine komşu (toprak) kesitleri ve bazısını bazısından yenmesinde (lezzetçe) üstün kıldığımız üzümlerden bahçeler ve ekinlik ve çatallı ve çatalsız hurmalıklar vardır ki, aynı suyla sulanır. Şüphesiz ki bunda bağ kuranlar topluluğu için kesinlikle deliller vardır.

5- Ve eğer şaşıracaksan asıl şaşırılacak olan onların: "Biz toprak olduğumuz zaman mı gerçekten biz mi yeni yaratılışta olacağız?" demeleridir. İşte onlar Rablerini örtenlerdir. Ve kelepçeler onların boyunlarındadır.Ve işte onlar ateşin arkadaşlarıdır. Ve onlar  orada ölüm görmeyeceklerdir.

6- Ve senden, güzellikten önce kötülüğü istiyorlar. Oysa onlardan önce kesinlikle örnekler gelip geçmiştir. Ve senin Rabbin yanlış yapmalarına rağmen, insanlara karşı bağışlama sahibidir. Ve senin Rabbinin sonuçlandırması kesinlikle şiddetlidir.

7- Ve örtenler:  "Ona kendisinin Rabbinden bir delil indirilmeli değil miydi?" diyorlar. Sen ancak ve ancak bir uyarıcısın ve her topluluk için bir yol gösterici vardır.

8- Allah, her dişi ne taşıyor ve rahimler neyi eksiltiyor ve neyi artırıyor, bilir. Ve herşey O'nun katında ölçü iledir.

9- Duyularla algılanamayananın ve tanık olunanın bilicisidir. Büyüktür yücedir.

10- İçinizden sözü gizleyen de ve onu açıkça söyleyen de ve geceye saklanan de ve gündüze görünen de (Allah için) eşittir.

11- Onun (insanın) önünden ve arkasından Allah'ın buyruğundan dolayı onun (yaptıklarını kaydedip) koruyan takipçiler vardır. Şüphesiz ki bir topluluk kendilerinde olanı (olumlu veya olumsuz yönde) başkalaştırmadıkça, Allah'ta  o topluluğu (olumsuz veya olumlu yönde) başkalaştırmaz. Ve Allah bir topluluğa kötülük istediği zaman, artık onun geri döndürülmesi yoktur. Ve onlar için O'nun aşağısından olan yönelenden kimse yoktur.

12- O, size kaygı ve umut hali olarak şimşeği gösteren ve ağır bulutları meydana getirendir.

13- Gök gürültüsü, O'nu övgü ile her türlü eksiklikten uzak tutar ve meleklerde O'nun kaygısından (aynısını yaparlar). Yıldırımları gönderir de, onlar Allah'a karşı üstünlük sağlamaya çalışır haldelerken onu dilediğine isabet ettirir. Ve O, darbenin şiddetlisine sahip olandır.

14- Çağrının gerçeği (cevap verileni) O'na yapılandır. O'nun aşağısından olan çağırmakta oldukları, onlara hiçbir şekilde cevap veremezler. (Onların örneği) Ancak ağzına suyun ulaşması için iki avucunu yayarak genişleten gibidir. Oysa o (su) ona ulaşıcı değildir. Örtücülerin çağrısı, sapkınlıktan başka birşey değildir.

15- Ve göklerde ve yerde kim varsa gönüllü oldukları halde veya gönülsüz oldukları halde ve onların gölgeleri de sabah akşam Allah'a boyun eğerler.

16- De ki: "Göklerin ve yerin Rabbi kim dir?" De ki: "Allah'tır." De ki: "Kendileri için dahi ne fayda ve ne de zarar gücüne sahip olamayan Allah'ın aşağısından olan yönelenler mi edindiniz?" De ki: "Görmeyen ve gören eşit olur mu? Yahut karanlıklar ile ışık eşit olur mu?" Yoksa Allah'a ortaklar koştular da (o ortaklar) O'nun yaratması gibi yarattılar, bu yaratma da onlara benzer mi geldi? De ki: "Allah, herşeyin yaratıcısıdır. Ve O, tektir boyun eğdirici güce sahiptir."

17- Gökten su indirdi dereler ölçüsünce aktı, böylece akıntı bir köpük yüklendi. Ve süs veya yarar peşine düşmek için ateşte üzerine yakıp erittiklerinde de onun örneği gibi bir köpük vardır. Allah, gerçeği gerçek olmayanın üzerine böyle koyar. Köpüğe gelince söner gider, insanlara faydalı olana gelince, o yeryüzünde durur. Allah örnekleri işte böyle ortaya koyar.

18- Rablerine (olumlu) cevap veren kimseler için, en güzeli vardır. Ve O'na (olumlu) cevap vermeyenler ki, yeryüzündekiler toplu halde ve bir o kadarı da onunla beraber onların olsaydı, kesinlikle onu kurtulmalık olarak verirlerdi. İşte onlar için hesabın kötüsü vardır. Ve onların sığınağı cehennemdir. Ve ne kötü yataktır.

19- Rabbinden sana indirilmiş olanın gerçek olduğunu bilen kimse, o görmeyen kimse gibi midir? Ancak ve ancak temiz akıl sahipleri hatırlarlar.

20- Onlar ki, Allah'ın sözünü tastamam yerine getirirler ve yeminle bağlanmış sözü bozmazlar.
 
21- Ve onlar ki, Allah'ın onunla temas halinde olmasını buyurduğunu temasta tutarlar ve Rablerinden çekinirler ve hesabın kötüsünden kaygılanırlar.

22- Onlar ki, Rablerinin yönünün peşine düşerek direnerek gayret gösterdiler ve kulluk görevlerini yerine getirdiler kendilerine rızık olarak verdiğimizden gizleyerek veya gizlemeyerek (iyilik yolunda) harcadılar ve kötülüğü güzellikle savarlar. İşte onlar için yurdun (güzel) sonucu vardır.

23- 24- Adn cennetleri. Babalarından ve eşlerinden ve soylarından doğru olanlar ile oraya gireceklerdir. Ve meleklerde her kapıdan üzerlerine: "Direnerek gayret etmenizden dolayı esenlik üzerinize olsun. Ne güzel yurdun sonucudur" (diyerek) girerler.

25- Onlar ki, Allah'ın sözünü yeminle bağlanmasının ardından bozarlar ve Allah'ın onunla temeas halinde olmasını buyurduğu şeyi keserler ve yeryüzünde bozuculuk yaparlar. İşte onlar için dışlama vardır ve yurdun kötüsü onlar içindir.

26- Allah dilediği kimse için rızkı genişletir veya bir ölçüye göre verir. Onlar şimdiki hayat ile sevinç duydular. Oysa şimdiki hayat ahirete göre (geçici bir) yararlanmadan başka birşey değildir.

27- Ve örtenler: "Ona kendisinin Rabbinden bir delil indirilmeli değil miydi?" diyorlar. De ki: "Şüphesiz ki Allah dilediğini saptırır ve O'na dönen kimseyi de doğru yola iletir."

28- Onlar ki, inanan ve kalpleri Allah'ın hatırlamasıyla yatışanlardır. İyi bilin ki, kalpler Allah'ın hatırlaması ile yatışır.

29- Onlar ki, inandılar ve doğrulukları işlediler. Hoşluk ve dönülecek yerin en güzeli onlar içindir.

30- Böylece seni kendisinden önce toplumların geçen ve Rahman'ı örter durumda olan bir topluma sana vahyettiğimizi onlara peşi sıra okuman için gönderdik. De ki. "O, benim Rabbimdir. O'ndan başka ilah yoktur. O'na güvendim ve (itaatle) dönüşüm O'nadır."

31- Ve eğer bir okunan ki, onunla dağlar yürütülmüş olsa veya onunla yer parça parça edilmiş olsa veya onunla ölüler konuşturulmuş olsa (yine de inanmazlardı). Aksine, buyruk topluca Allah'a aittir. İnananlar  ümit kesmedi mi; Eğer Allah dilemiş olsaydı, o takdirde insanları toplu halde doğru yola iletirdi. Ve örtenlere oluşturdukları sebebiyle Allah'ın sözü gelinceye kadar, başlarına vurucu bir felâketin erişmesi veya yurtlarının yakınına konmaya devam edecektir. Şüphesiz ki Allah verdiği sözden sırt dönmez.

32- Ve and olsun ki senden önceki elçilerle de alay edildi. Ben de o örtenlere mühlet verdim sonra onları tutuverdim. Artık benim sonuçlandırmam nasılmış?

33- Her kimsenin kazandığının üzerinde ayakta olan (onun her anını gören) O kimse (böyle olmayan gibi midir?) Ve Allah'a ortaklar kıldılar. De ki: "Onları isimlendirin. Yoksa siz yerde bilmeyeceğini O'na haber mi veriyorsunuz? Yoksa sözden herhangi bir içeriği olmayan boş şeyi mi (söylüyorsunuz?)." Aksine, örtenlere tuzakları süslendi ve yoldan uzaklaştırıldılar. Ve Allah kimi saptırırsa, artık onun için yol gösterici kimse yoktur.

34- Onlar için şimdiki hayatta azap vardır. Ve sonrakinin azabı ise daha zorludur. Onlar için  Allah(ın azabın)tan koruyucu kimse de yoktur.

35- Korunanlara söz verilmiş olan cennetin örneği şu dur: Altından nehirler akar. Onun yemişleri ve gölgesi kalıcıdır. İşte bu korunanların sonucudur. Ve örtücülerin sonucu ise ateştir.

36- Ve kendilerine kitap verdiklerimiz sana indirilmiş olanla sevinç duyarlar. Ve taraflardan onun (kitabın) bir kısmını hoş karşılamayan kesimi de vardır. De ki: "Ben ancak ve ancak Allah'a kulluk etmekle ve O'na ortak koşmamakla buyuruldum. Yalnız O'na çağırıyorum ve dönüşüm de yalnızca O'nadır."

37- Ve böylece onu Arapça bir karar olarak indirdik. Ve sana gelen bu bilgiden sonra and olsun ki eğer onların keyfi arzularına uyacak olursan, senin Allah(ın azabın)tan ne bir yönelen ve ne de bir koruyucu vardır.

38- Ve and olsun ki senden önce de elçiler gönderdik ve onlar için de eşler ve soylar var etti. Bir elçi için Allah'ın  duyumu olmadıkça delil getirmesi mümkün olamaz. Her süreli sonun bir yazgısı vardır.

39- Allah, dilediğini ortadan kaldırır ve sabitler. Ve kitabın anası O'nun katındadır.

40- Ve eğer onlara vaadettiğimizin bazısını sana göstersek te veya seni ömrünü tamamlasak ta, artık sana düşen ancak ve ancak ulaştırmaktır. Ve hesap bize aittir.

41- Onlar gerçekten bizim yeryüzüne gelip orada elde edilenleri* eksilttiğimizi görmediler mi? Allah karar verir, O'nun kararı için takipçi yoktur. Ve O, hesabı çabuk görendir.

*Etrafiha kelimesine "Orada elde edilenleri"  şeklinde bir anlam verme gerekçemiz, "Taraf" kelimesinin "Elde edilen şey" anlamına da gelmesidir. (Bkz. El Müfredat)

42- Onlardan öncekiler de kesinlikle tuzak kurmuştu. Oysa tuzaklar (ın bilgisi) toplu halde Allah'ındır. Her kişi ne kazanıyor onu bilir. Ve azılı örtücüler yurdun (kötü) sonucu kimindir bilecekler.

43- Ve örtenler: "Sen gönderilmiş değilsin" diyorlar. De ki: "Allah, benim ve sizin aranızda tanık olarak yeterlidir. Ve O, kitabın bilgisi katında olandır."


30 Temmuz 2024 Salı

YUSUF SURESİ MEALİ

1- Elif, Lâm, Ra. İşte şunlar apaçık kitabın ayetleridir.

2- Şüphesiz ki biz onu bağ kurmanız için Arapça bir okuma olarak indirdik.

3- Biz bu okunan(Kur'an)ı sana vahyetmekle anlatıların en güzelini sana anlatacağız. Ve sen bunu vahyetmemizden önce kesinlikle (bu anlatıdan) duyarsızlardandın.

4- Biz zaman Yusuf babasına: "Ey babacığım, şüphesiz ki ben on bir yıldız ve güneş ve ayı (rüyamda) gördüm. Onları bana boyun eğenler olarak gördüm" demişti.

5- 6- (Babası da ona): "Ey oğulcuğum, rüyanı kardeşlerine sakın anlatma, anlattığın takdirde sana bir plân plânlarlar. Şüphesiz ki şeytan, insan için apaçık düşmandır. Ve böylece senin Rabbin seni seçer ve sonradan olacak olayların sonucunu sana öğretir ve nimetini, sana ve Yakub ailesi üzerine, önceden iki atan İbrahim ve İshak'a olan nimetini tamamladığı gibi tamamlar. Şüphesiz ki senin Rabbin her şeyi bilicidir en doğru karar vericidir" demişti.

7- And olsun ki Yusuf'ta ve kardeşlerinde, bilgi isteyenler için (ibret alıncak) deliller vardır.

8- 9- Bir zaman (kardeşleri): "Gerçekten Yusuf ve kardeşi, babamıza bizden daha sevgilidir. Oysa biz birbirine sıkıca bağlı bir topluluk halindeyiz. Şüphesiz ki babamız, kesinlikle apaçık sapkınlık içindedir. Yusuf'u öldürün veya onu bir yere atın ki babanızın yüzü size kalsın. O'ndan (Yusuf'tan) sonra doğrular topluluğu olursunuz" demişlerdi.

10- İçlerinden bir konuşmacı: "Yusuf'u öldürmeyin. Ve eğer yapacaklardan iseniz onu kuyunun duyularla algılanamayananına karşılaştırın da yolcuların bazısı onu bulup alsın" demişti.

11- 12- (Kardeşleri): "Ey babamız, sana ne oluyor ki Yusuf hakkında bize güvenmiyorsun? Ve  gerçekten biz onun için muhakkak ki içtenlikle öğüt vericileriz. Onu yarın bizimle beraber gönder de hayvanları otlatsın ve oynasın. Ve gerçekten biz onu kesinlikle koruyucularıyız" dediler.

13- (Babaları): "Onu götürmeniz şüphesiz ki beni üzer. Ve ben, siz ondan duyarsızlar olduğunuz halde iken onu kurdun yemesinden kaygılanırım" dedi.

14- (Kardeşleri): "And olsun ki eğer biz birbirine sıkıca bağlı bir topluluk olduğumuz halde onu kurt yiyecek olursa, o takdirde şüphesiz ki biz kesinlikle zarara uğrayanlardanız" dediler.

15- Onu götürdüklerinde kuyunun duyularla algılanamayananına onu bırakma konusunda toplaştılar (karar birliğine vardılar). Ve biz de ona: "And olsun ki sen onlara bu buyruklarını, onlar farkında olmadıkları bir halde iken onlara haber vereceksin" diye vahyettik. 

16- 17- Ve akşam vakti babalarına ağlayarak geldiler: "Ey babamız, biz birbirimizin önüne geçmek (yarışmak) için gitmiş ve Yusuf'u da yararlılıklarımızın yanında bırakmıştık. O esnada onu kurt yemiş. Ve biz doğru söyleyenlerden olsak ta sen bize inanıcı değilsin" dediler.

18- Üzerinde yalancı kan olan gömleğini getirdiler. (Babaları): "Aksine, benliğiniz sizi bir buyruğa sürükledi. Artık bana düşen güzel bir dirençli gayrettir. Ve Allah, nitelemiş olduklarınıza karşı kendisinden yardım istenendir" dedi.

19- Ve yolcular geldi, su arayıcılarını gönderdiler ve kovasını sarkıttı: "Ey (yolcular) müjde bu bir oğlan çocuğu" dedi. Onu ticaret malı olarak (satmak için) gizlediler. Ve Allah onların işlemekte olduklarını en iyi bilicidir.

20- Ve onu düşük bir değere, birkaç dirheme sattılar. Ve ona karşı (değer vermedikleri için) isteksizdiler.

21- Ve Mısır'dan onu satın alan, karısına: "Onun kalacak yerini değerli yap, umulur ki bize faydası olur veya onu (kendimize) çocuk olarak tutarız" dedi. Böylece Yusuf'a sonradan olacak olayların dönüşümünü ona öğretmemiz için o ülkede yerleşim imkânı verdik. Ve Allah kendi buyruğu üzerinde üstün gelendir. Fakat insanların çoğı bilmezler.

22- Ve en güçlü çağına ulaştığında, ona doğru karar verme yeteneği ve bilgi verdik. Ve biz güzel davrananların karşılığını böyle veririz.

23- Ve onun (Yusuf'un), evinde bulunduğu kadın, kendisinden cinsel isteğini tatmin etmek istedi ve kapıları sıkıca kapatarak: "Haydi gelsene" dedi. (Yusuf): "Allah'a sığınırım, çünkü o (kocan) benim efendimdir, kalacak yerimi en güzel şekilde yapmıştır. Gerçek şu ki yanlış yapanlar arzuladığına kavuşamazlar" dedi.

24- And olsun ki kadın ona eğilim göstermişti. Ve efendisinin doğru sonuca götüren delilini (ona karşı yaptığı iyiliği) görmezden gelmiş olsaydı, o da kadına eğilim göstermişti. İşte böyle hayasızlığı ve kötülüğü ondan çevirmek için. Çünkü o katışıksız bağlanmış kullarımızdandı.

25- Ve kapıya doğru öne geçmeye çalıştılar ve kadın onun gömleğini arkadan yırttı ve kapının yanında kadının kocasını buldular. (Kadın): "Senin ailene kötülük istemiş olan bir kimsenin karşılığı, hapsedilmesi veya acı azaptan başka nedir?" dedi.

26- 27- (Yusuf): "O, benden cinsel isteğini tatmin etmek istedi" dedi. Ve kadının ailesinden bir tanık de (bilirkişi olarak): "Eğer onun gömleği önden yırtılmışsa, kadın doğru söyleyen ve o ise yalancılardandır. Ve eğer onun gömleği arkadan yırtılmışsa, kadın yalancı ve o ise doğru söyleyenlerdendir" diye tanıklık etti.

28-29- Gömleğini arkadan yırtılmış olduğunu gördüğünde (kocası): "Şüphesiz ki bu sizin plânlarınızdandır. Şüphesiz ki sizin plânlarınız büyüktür. Ey Yusuf,  sen bu işten kayıtsız kal. (Ey kadın) sen de suçuna bağışlama iste. Şüphesiz ki sen yanılgıya düşenlerdensin" dedi.

30- Ve şehirdeki bazı kadınlar: "Yöneticinin karısı delikanlısının kendisinden cinsel isteğini tatmin etmek istiyormuş. (Yusuf'a olan) sevgi onun bağrını delmiş. Şüphesiz ki biz onu apaçık sapkınlık içinde görüyoruz" dedi.

31- (Kadın) o kadınların (Yusuf'u görmek için kurdukları) tuzaklarını işittiğinde, onlara (elçi) gönderdi ve onlara yaslanacakları yer hazırladı ve (geldiklerinde) onlardan herbirine bir bıçak verdi. Ve (Yusuf'a): "Çık onlar(ın karşıların)a" dedi. (Kadınlar) onu gördüğünde onu büyüklediler ve (şaşkınlıktan dolayı) ellerini kestiler ve: "Allah için böyle bir şeyi kabûl etmeyiz, ama bu bir beşer değildir. Bu ancak değerli bir melekten başkası değildir" dediler.

32- (Kadın): "İşte bu, kendisi hakkında beni kınadığınızdır. Ve and olsun ki kendisinden cinsel isteğimi ben tatmin etmek istedim, fakat o kendisini (tehlikeden) sarmak istedi. Ve and olsun ki, eğer ona buyurmakta olduğumu yapmayacak olursa, o takdirde kesinlikle hapsedilecek ve aşağılananlardan olacak" dedi.

33- (Yusuf): "Rabbim, hapishane bana onların beni kendisine çağırdıkları o şeyden (zinadan) daha sevimlidir. Ve eğer sen onların plânlarını benden çevirmeyecek olursan, o takdirde onlara meylederim ve bilgisizce hareket edenlerden olurum" dedi.

34- Rabbi de ona cevap verdi ve onların plânlarını ondan çevirdi. Çünkü O, her şeyi işiticidir her şeyi bilicidir.

35- Sonra (suçsuz olduğuna dair) delilleri görmelerinin ardından onlara, onu bir süreye kadar hapsetme fikri ortaya çıktı.

36- Ve hapse onunla beraber iki delikanlı daha girdi. İki kişiden biri: "Ben (rüyamda) kendimi şarap sıkıyorken görüyorum" dedi. Ve diğeri de: "Ben de (rüyada) kendimi başımın üzerinde ekmek taşıyorken, kuşun ondan yediğini görüyorum. Bunun dönüşümünü bize haber ver. Çünkü biz seni güzel davrananlardan görüyoruz" dedi.

37- 38- 39- 40- 41-(Yusuf): "İkinize onunla rızıklandırılacağınız bir yemek gelmez ki, o size gelmeden önce ben onun (rüyanın) dönüşümünü ikinize haber vermeyeyim. Bu benim Rabbimin bana öğrettiğindendir. Şüphesiz ki ben Allah'a inanmayan ve sonrakini de örten bir topluluğun ortak değerini terk ettim. Ve atalarım İbrahim ve İshak ve Yakub'un ortak değerine uydum. Bizim için herhangi bir şeyden Allah'a ortak koşmamız olacak şey değildir. Bu, Allah'ın bize ve insanlara olan lütfundandır. Fakat insanların çoğu şükretmezler. Ey benim iki hapishane arkadaşım, bölük pörçük rabler mi daha hayırlıdır, yoksa tek olan boyun eğdirici güce sahip olan Allah'mı? Siz O'nun  aşağısından Allah'ın haklarında yetkiden hiçbir şey indirmediği, sizin ve atalarınızın onları isimlendirdiği birtakım isimlerden başkasına kulluk etmiyorsunuz. Karar yetkisi Allah'tan başkasına ait değildir. O, yalnızca kendisine kulluk etmenizi buyurdu. İşte bu dimdik duran hayat nizamıdır. Fakat insanların çoğu bilmezler. Ey benim iki hapishane arkadaşım, ikinizden birine gelince efendisine şarap içirecek. Ve diğerine gelince, o asılacak ve kuş onun başından yiyecek. Hakkında çözüm istemekte olduğunuz buyruk bu şekilde yerine getirilmiştir" dedi.

42- (Yusuf) iki kişiden kurtalacağı sanısına sahip olduğuna: "Efendinin yanında beni hatırla" dedi. Fakat şeytan ona efendisine hatırlatmayı unutturdu. Bu yüzden birkaç yıl daha hapiste kaldı.

43- Ve hükümdar: "Ben yedi semiz sığır onları yedi cılız (sığır) yiyor. Ve (ayrıca) yedi yeşil başak ve diğer (yedi) kuru(başak)ları görüyorum. Ey ileri gelenler eğer rüya tabir edenlerdenseniz benim rüyama da bir çözüm getirin" dedi.

44- (İleri gelenler): "Karmaşık hayâllerdir. Biz böyle hayâllerin dönüşümünü bilenlerden değiliz" dediler.

45- Ve o iki kişiden kurtulmuş olanı bir süre sonra hatırladı: "Ben size onun dönüşümünü haber vereceğim, hemen beni (hapishaneye) gönderin" dedi.

46- (Hapishaneye gelince): "Yusuf ey çok doğru sözlü kişi, bize yedi semiz sığır onları yedi cılız (sığır) yiyor. Ve (ayrıca) yedi yeşil başak ve diğer (yedi) kuru(başak)lara çözüm getir. Umarım ki insanlara (verdiğin bilgi ile) dönerim de (rüyanın sonucunu) onlar da bilirler" dedi.

47- 48- 49- (Yusuf): "Yedi sene aynı minval üzere ekersiniz. Yiyeceğiniz pek azı hariç biçtiğinizi onun başağında bırakın. Sonra bunun ardından yedi şiddetli yıl (kıtlık) gelir ki, o yıllar için sunduğunuzu (tohumluk için) korumakta olduğunuz pek azı haricindekileri yerler. Sonra bunun ardından onda insanların yağmura kavuşturulacağı bir yıl gelir ki, onda (meyvelerin sularını ve hayvanlarını) sağarlar sıkarlar (bolluğa kavuşurlar)" dedi.

50- 52- 53-Ve hükümdar: "Onu bana getirin" dedi. Elçi ona geldiğinde (Yusuf): "Efendine dön de ona ellerini kesen kadınların durumu hakkında bilgi iste. Şüphesiz ki benim Rabbim onların plânlarını en iyi bilicidir. Bu (isteğimin amacı) şüphesiz ki benim ona duyularıyla algılamadığı durumda iken hainlik etmediğimi bilmesi içindir. Ve şüphesiz ki Allah hainlerin plânını doğru sonuca iletmez. Ve ben benliğimi (hatadan) uzak tutmuyorum. Şüphesiz ki benlik kesinlikle kötülüğü buyurucudur, benim Rabbimin merhamet ettiği hariç. Şüphesiz ki benim Rabbim çok bağışlayıcıdır çok merhamet edicidir" dedi. *

* Bu ayetleri 50-52- 53 olarak sıralama gerekçemiz, bu üç ayetin içinde yapılan konuşmaların Yusuf'a ait olmasındandır. Araya 51. ayeti koyarak konuşma akıcılığını bozmamak amacı ile bu şekilde bir sıralama yapılmıştır. Tefsir usulünde takdir tehir olarak bilinen bir yöntemdir.

51- (Hükümdar kadınlara): "Yusuf'un kendisinden cinsel isteğinizi tatmin etmek istediğiniz zaman amacınız neydi?" dedi. (Kadınlar da): "Allah için böyle bir şeyi kabûl etmeyiz. Biz onda kötülükten yana  birşey bilmedik" dediler. Yöneticinin karısı: "Şimdi gerçek meydana çıktı. Kendisinden cinsel isteğimi ben tatmin istedim ve şüphesiz ki o kesinlikle doğru söyleyenlerdendir" dedi.

54- Ve hükümdar: "Onu bana getirin, onu kendime has (bir yardımcı) kılayım" dedi. Onunla konuştuğunda (Yusuf'a): "Şüphesiz ki sen bugün bizim yanımızda yerleşim imkânı verilen güvenilen (bir kimse)sin" dedi.

55- (Yusuf): "Beni bu ülkenin (tahıl) kaynaklarına (yönetici) yap. Şüphesiz ki ben (güvenilir bir) koruyucu (kıtlık yönetimini) en iyi biliciyim" dedi.

56- Ve Yusuf'a böylece o ülkede yerleşim imkânı verdik. Oradan dilediği yerde yerleşiyordu. Rahmetimizi dilediğimize eriştiririz. Ve biz güzel davrananların emeklerinin karşılığını göz ardı etmeyiz.

57- Ve sonrakinin emek karşılığı ise inanan ve korunmakta olan kimseler için daha hayırlıdır

58- Ve Yusuf'un kardeşleri gelip onun huzuruna girdiler. (Yusuf) onları tanıdı ve onlar onu tanıyamadılar.

59- 60- Ve onların zahire yüklerini yüklettiğinde (kardeşlerine): "Babanızdan olan kardeşinizi bana getirin. Görmüyor musunuz şüphesiz ki ben ölçeği tastamam yapıyorum ve konuk ağırlayanların en hayırlısıyım. Eğer onu bana getirmezseniz, o takdirde artık benim yanımda size ölçek yok ve bana yaklaşmayın " dedi.

61- (Kardeşleri): "Onun babasına (Döndüğümüzde) ondan dolayı istekte bulunacağız. Ve şüphesiz ki biz bunu yapıcılarız" dediler.

62- Ve (Yusuf emrindeki) gençlere: "Onların zahire bedellerini, ailelerine döndükleri zaman zahire bedellerini tanıyıp (geri verildiğini anlayarak) çevrilmeleri için yüklerinin içine koyun" dedi. 

63- Babalarına döndüklerinde: "Ey babamız, ölçek bizden alıkonuldu, artık kardeşimizi bizimle beraber gönder ki ölçeği alabilelim. Ve gerçekten biz onu kesinlikle koruyucularıyız" dediler.

64- (Babaları): "Önceden kardeşi (Yusuf) hakkında güvendiğimden başka olması dışında onun hakkında size güvenir miyim? (Size asla güvenmiyorum) Fakat Allah koruyuculuk bakımından daha hayırlıdır. Ve O, merhametlilerin en merhametlisidir" dedi.  

65- Ve yararlılıklarını açtıklarında zahire bedelleri onlara geri döndürülmüş olarak buldular. "Ey babamız daha neyin peşine düşüyoruz, işte bu bize geri döndürülmüş zahire bedellerimiz. Hem ailemize erzak getiririz hem kardeşimizi koruruz hem de ölçeği bir develik artırırız. Bu (verilen) yetersiz ölçektir" dediler.

66- (Babaları): "(Ölüm ile) kuşatılmanız hariç, kesinlikle onu bana getireceğinize dair Allah'tan yeminle bağlanmış söz vermedikçe, onu sizinle beraber asla göndermeyeceğim" dedi. Ona yeminle kayıtlanmış söz verdiklerinde: "Bu söylediklerimizin üzerinde Allah güvenilendir" dedi.

67- Ve (babaları devamla): "Ey oğullarım, tek kapıdan girmeyin, ayrı kapılardan girin. Ben Allah'tan (gelecek) hiçbir şeye karşı sizi zengin kılamam. Karar yetkisi Allah'tan başkasına ait değildir. O'na güvendim. Ve güvenenler artık yalnızca O'na güvensin" dedi.

68- Babalarının onlara buyurduğu yerden girdiklerinde, Yakub'un benliğindeki bir ihtiyacı yerine getirmesi dışında, Allah'tan (gelecek) hiçbir şeye karşı onları zengin kılacak değildi. Çünkü o, ona öğrettimizden dolayı bilgi sahibi idi. Fakat insanların çoğu bunu bilmezler.

69- Ve (kardeşleri) Yusuf'un huzuruna girdiklerinde, kardeşini kendisinde barındırdı (ve ona) "Şüphesiz ki ben (evet) ben senin kardeşinim. Artık onların işlemekte olduklarından dolayı sıkıntı duyma" dedi.

70-  Onların zahire yüklerini yüklettiğinde, su kabını kardeşinin yükünün içine koydu. Sonra bir duyurucu: "Ey kervan şüphesiz ki sizler kesinlikle hırsızlarsınız" diye duyurdu.

71- Onlara doğru dönerek: "Neyi arıyorsunuz?" dediler.

72- "Hükümdarın kupasını arıyoruz. Ve kim onu getirirse, bir deve yükü (zahire) var ve ben ona kefilim" dediler.

73- (Kardeşleri de): "Allah'a yemin olsun ki, bizim bu ülkeye bozuculuk yapmak için gelmediğimizi kesinlikle bilmişsinizdir. Ve biz hırsızlar da değiliz" dediler.

74- (Onlar): "Eğer yalancılar iseniz, onun (hırsızlığın) karşılığı nedir?" dediler.

75- (Kardeşleri de): Onun karşılığı, (çalınan) kimin yükünde bulunursa, artık o (çalan) onun (hırsızlığın) karşılığıdır. Biz yanlış yapanlara böyle karşılık veririz" dediler.

76- Kardeşinin balyasından önce, onların balyalarına başladı, sonra onu kardeşinin balyasından çıkardı. Yusuf'a böyle bir plân öğrettik. Allah'ın dilemesi hariç, hükümdarın hayat nizamına göre kardeşini tutabilecek değildi. Dilediğimizi kademelerle yükseltiriz. Ve her bilgi sahibinin üzerinde en iyi bilici vardır.

77- (Kardeşleri): "Eğer çalmışsa, önceden onun kardeşi de çalmıştı" dediler. Yusuf bunu içinde gizledi ve açığa vurmadı: "Sizler durumca daha şerlisiniz. Ve Allah, nitelemekte olduğunuzu en iyi bilendir" dedi.

78- (Kardeşleri): "Ey yönetici, onun gerçekten yaşı büyük bir babası var. Onun yerine birimizi tut. Şüphesiz ki biz seni güzel davrananlardan görüyoruz" dediler.

79- (Yusuf): "Yararlılığımızı onun yanında bulduğumuzdan başkasını tutmaktan Allah'a sığınırız, Aldığımız takdirde şüphesiz ki biz yanlış yapanlardan oluruz" dedi.

80- 81- 82- Ondan (Yusuf'tan) ümitlerini kestiklerinde tenhaya çekilerek başbaşa konuşmaya başladılar. Onların büyükleri: "Babanızın sizden Allah'tan yeminle bağlanmış söz aldığını ve önceden de Yusuf hakkında kusur işlediğinizi bilmediniz mi? Artık babam bana duyuru yapıncaya veya Allah benim hakkımda karar verinceye kadar, bu ülke kalmaktan asla vazgeçmeyeceğim. Ve O, karar vericilerin en hayırlısıdır. Babanıza dönün ve ona - Ey babamız şüphesiz ki senin oğlun hırsızlık yaptı ve biz bildiğimizden başkasına tanıklık etmedik ve biz duyularla algılanamayanın koruyucularından değiliz. Ve içinde olduğumuz şehre ve içinde dönmüş olduğumuz kervana bilgi iste. Ve biz kesinlikle doğru söyleyenlerdeniz deyin- " dedi.

83- (Bunları söylediklerinde babaları onlara): "Aksine, benliğiniz sizi bir buyruğa sürükledi. Artık bana düşen güzel bir dirençli gayrettir. Umulur ki Allah onları bana toplu halde getirir. Çünkü O, gerçekten bilicidir doğru karar vericidir" dedi.

84- Ve onlardan (başka tarafa) yöneldi. Ve: "Ey Yusuf'un (kaybolması) üzerine olan kederim öfkem" dedi ve üzüntüden dolayı iki gözüne ak düştü. Artık o (kederini içinde tutmaktan dolayı) yutkunmaktadır. 

85- (Babalarına): "Yusuf'u sürekli hatırlayıp duruyorsun, Allah'a yemin olsun ki sonunda erimiş bitmiş bir hale düşecek veya yok olanlardan olacaksın" dediler.

86- 87- (Babaları): "Ben içime yaydığım kederimi ve üzüntümü, ancak ve ancak Allah'a yakınırım ve ben Allah'tan sizin bilmeyeceklerinizi daha iyi bilirim. Ey oğullarım, gidin ve Yusuf'tan ve kardeşinden bir bulgu arayın ve Allah'ın (rahmet) esintisinden ümit kesmeyin. Şu bir gerçek ki; Allah'ın (rahmet) esintisinden örtücüler topluluğundan başkası ümit kesmez" dedi.

88- Onun (Yusuf'un) huzuruna girdiklerinde: "Ey yönetici, bize ve ailemize darlık dokundu ve biz zorla denkleştirdiğimiz bir zahire bedeli getirdik. Artık bize ölçeği tastamam yap ve bize bağışta bulun. Şüphesiz ki Allah, bağışçıların karşılığını verir" dediler.

89- (Yusuf kardeşlerine): " Siz bilgisizce hareket edenler olduğunuz zaman Yusuf'a ve kardeşine ne yaptığınızı bildiniz mi?" dedi.

90- (Kardeşleri): "Gerçekten sen, sen Yusuf musun?" dediler. (Yusuf): "Ben Yusuf ve bu da kardeşim. Gerçekten Allah bize lütufta bulundu. Gerçek şu ki; Kim korunur ve direnerek gayret ederse, şüphesiz ki Allah güzel davrananların emeklerinin karşılığını göz ardı etmez" dedi.

91- (Kardeşleri): "Allah'a yemin olsun ki, Allah seni kesinlikle bize yeğledi. Gerçek şu ki; Biz kesinlikle yanılgıya düşenlerdendik" dediler.

92- 93- (Yusuf): "Bugün size azarlama yok. Allah sizi bağışlar ve O, merhametlilerin en merhametlisidir. Bu gömleğimi götürün de onu babamın yüzüne bırakın, görür hale gelecektir. Ve ailenizi toplu halde bana getirin" dedi.

94- Kervan ayrıldığında babaları (yanındakilere): "Eğer bana bunamış demezseniz, şüphesiz ki ben Yusuf'un kokusunu buluyorum" dedi.

95- (Yanındakiler): "Allah'a yemin olsun gerçek şu ki; Kesinlikle sen eski sapkınlığının içindesin" dediler.

96- Müjdeci gelip onu, onun yüzüne bıraktığında, hemen görür hale geri döndürüldü. "Ben size, şüphesiz ki ben Allah'tan, sizin bilmeyeceklerinizi daha iyi bilirim demedim mi?" dedi.

97- (Çocukları): "Ey babamız, bizim için suçlarımıza bağışlama iste, şüphesiz ki biz yanılgıya düşenlerdendik" dediler.

98- (Babaları): "Sizin için ileride Rabbimden bağışlama isteyeceğim. Gerçek şu ki; O, çok bağışlayıcıdır çok merhametlidir" dedi.

99- Yusuf'un huzuruna girdiklerinde: "Allah'ın dilemesi ile güven içinde Mısır'a girin" dedi ve babasını annesini kendisinde barındırdı 

100- 101- Ve babasını annesini taht üzerine yükseltti ve ona boyun eğenler oldukları halde kapandılar. Ve: " Ey babacığım, işte bu önceki rüyamın dönüşümüdür. Rabbim onu gerçek yaptı. Beni hapishaneden çıkardığında ve şeytan benimle kardeşlerimin arasını bozduktan sonra sizi çölden getirmekle, kesinlikle bana güzellikte bulunmuştur. Şüphesiz ki benim Rabbim dilediğine karşı çok lütufkârdır. Gerçek şu ki; O, gerçekten bilicidir doğru karar vericidir. Rabbim gerçekten bana hükümranlıktan verdin ve sonradan olacak olayların dönüşümünü bana öğrettin. Ey göklerin ve yerin yaratılış yasalarının belirleyicisi! Sen benim şimdikinde ve sonrakinde yönelenimsin. Benim ömrümü teslim olan olarak tamamla ve beni doğrulara kat" dedi.

102- Bu, duyularla algılanamayananın haberlerindendir onu sana vahyediyoruz. Buyrukları konusunda toplaşarak (karar birliğine vararak) tuzak kurduklarında sen yanlarında değildin

103- Ve eğer ki sen ne kadar istekli olsan da, insanların çoğu inananlar değildir.

104- Ve sen onlardan bir emek karşılığı da istemiyorsun. Ve o insanlar için hatırlatmadan başka birşey değildir.

105- Göklerde ve yerde delilden nicesi vardır ki, kayıtsız kalanlar oldukları halde onlardan geçip giderler.

106- Ve onların hiçbiri Allah'a, ortaklar koştukları halden başka şekilde inanmazlar. 

107- Onlar, Allah'ın azabından bir örtücünün kendilerine gelmesinden veya onlar farkında olmadıkları bir halde iken saatin ansızın gelmesinden emin mi oldular?

108- De ki: "İşte bu, benim yolumdur. Ben sağgörü üzerine Allah'a çağırıyorum. Ben ve bana uyanlarda (aynı şekilde). Ve Allah'ı her türlü eksikten uzak tutarım ve ben ortak koşanlardan değilim."

109- Ve senden önce de şehirlerin halkından olan kendilerine vahyetmekte olduğumuz adamlardan başkasını göndermedik. Yeryüzünde dolaşıp kendilerinden öncekilerin sonunun nasıl olduğuna bakmıyorlar mı? Ve korunanlar için sonrakinin yurdu daha hayırlıdır. Halâ bağ kurmayacak mısınız?

110- Nihayet elçiler ümit kestikleri ve kesinlikle yalanlandıkları sanısına kapıldıkları zaman, onlara yardımımız gelmiş, böylelikle dilediğimiz kimseler kurtarılmıştır. Şiddetli azabımız suçlular topluluğundan geri döndürülmez.

111- And olsun ki onların anlatılarında temiz akıl sahipleri için alınması gereken ders vardır. (Bu Kur'an) ortaya atılan bir söz değildir. Fakat önünde olanın doğrulayıcısı ve herşeyin ayrıntılı açıklaması ve inananlar topluluğu için yol gösterici ve rahmettir. 


9 Temmuz 2024 Salı

YUNUS SURESİ MEALİ

1-Elif, Lâm, Ra. İşte şunlar doğru kararları içeren kitabın ayetleridir.

2- İçlerinden bir adama, "İnsanları uyar ve inananlara onlar için Rablerinin katında doğruluk sunumu olduğunu müjdele" diye vahyetmemiz, insanlar için şaşırtıcı mı birşey mi oldu? Örtücüler dedi ki: "Şüphesiz ki bu kesinlikle büyük sihirbazdır."

3- Şüphesiz ki Rabbiniz Allah, gökleri ve yeri altı günde yaratan, sonra taht üzerinde (yönetime) oturarak (gökler ve yer ile ilgili) buyruğu ardı ardına düzenleyendir. O'nun duyumundan sonra olması haricinde (O'nun katında) şefaatçiden kimse yoktur. Rabbiniz olan Allah işte bu dur, öyleyse artık O'na kulluk edin. Halâ hatırlamayacak mısınız?

4- Allah'ın gerçek sözü olarak dönüşünüz toplu halde O'nadır. Şüphesiz ki O, yaratmayı başlatır sonra, inanan ve doğrulukları işleyenlere hakkaniyetli olarak karşılık vermesi için, onu geri döndürür (yeniden başlatır). Ve örtenler için, örtmeleri sebebiyle kaynar sudan bir içecek ve acı azap vardır.

5- O, güneşi bir aydınlık ve ayı bir ışık yapan ve yılların sayısını ve hesabını bilmeniz için, ona konaklama yerleri takdir edendir. Allah bunu gerçeklikten başka bir nedenle yapmadı. Bilenler topluluğu için delillerimizi ayrıntılı olarak açıklıyoruz.

6- Şüphesiz ki gece ve gündüzün birbiri ardınca gelişinde ve Allah'ın göklerde ve yerde yarattığı şeylerde, korunanlar topluluğu için deliller vardır.

7- 8- Şüphesiz ki bizimle karşılaşmayı beklemeyen ve dünya hayatına hoşnut olarak onunla yatışan ve ayetlerimize karşı duyarsız kalanlar var ya; İşte onların sığınakları, kazanmakta oldukları nedeniyle ateştir.

9- Şüphesiz ki inanan ve doğrulukları işleyenlere, inanmaları sebebi ile Rableri onları altlarından nehirler akar nimet cennetlerine iletir.

10- Oradaki çağrıları "Allah'ım sen her türlü eksikten uzaksın" ve oradaki esenlik temennileri ise "Selâm" dır. Çağrılarının sonu ise "Övgü alemlerin Rabbi Allah'adır."

11- Ve eğer Allah insanlara hayrı acele istedikleri gibi şerri de vermiş olsaydı, süreli sonları kesinlikle yerine getirilmiş olurdu. Bizimle karşılaşmayı beklemeyenleri böylece taşkınlıkları içinde bocalamaya bırakırız.

12- Ve insana bir zarar dokunduğu zaman bize yanı üstü yattığı halde veya oturduğu halde veya ayakta olduğu halde çağrı yapar. Ondan zararını kaldırdığımızda ise, sanki kendisine dokunan zarardan dolayı bize hiç çağrı yapmamış gibi geçip gider. Savurganlık yapanlara yapmakta oldukları böylece süslendi.

13- Ve and olsun ki sizden önce nice nesilleri, elçileri onlara apaçık delilleri getirdiği halde onlara inanmayarak yanlış yaptıklarında yok ettik. Biz suçlular topluluğuna işte böyle karşılık veririz.

14- Sonra onların ardından sizi, ne işleyeceğinize bakmak için yeryüzünde birbiri ardınca gelenler yaptık.

15- Ve ayetlerimiz onlara apaçık deliller halinde peşi sıra okunduğu zaman bizimle karşılaşmayı beklemeyenler: "Bu okunandan başkasını getir veya onu değiştir" dedi. De ki: "Benim için onu kendi tarafımdan değiştirmek olmaz. Ben, bana vahyolunandan başkasına uymam. Eğer ben Rabbime baş kaldıracak olursam, büyük gün azabından kaygılanırım."

16- De ki: "Şayet Allah dilemiş olsaydı onu peşi sıra okumazdım ve onu size de algılatmazdı. And olsun ki bundan önce içinizde bir ömür kaldım. Halâ bağ kurmayacak mısınız?"

17- Artık Allah üzerine yalan ortaya atandan veya O'nun ayetlerini yalanlayandan, daha yanlış yapan kimdir? Şüphesiz ki suçlular arzuladığına kavuşamazlar.

18- Allah'ın aşağısından kendilerine ne zarar ve ne de fayda verebilenlere kulluk ediyor ve diyorlar ki: "Şunlar Allah'ın katında bizim şefaatçilerimizdir." De ki: "Allah'a göklerde ve yerde bilmediği bir şeyi mi haber veriyorsunuz? O, her türlü uzak ve onların ortak koştuklarından yücedir."

19- İnsanlar aynı inanca sahip bir tek toplumdan başka birşey değildi. Derken anlaşmazlığa düştüler. Ve şayet senin Rabbinin öne geçen bir kelimesi olmasaydı, o takdirde aralarında anlaşmazlığa düşüyor oldukları konu kesinlikle yerine getirilmiş olurdu.

20- Ve diyorlar ki: "Ona onun Rabbinden bir delil indirilmiş olmalı değil miydi?" De ki: "Duyularla algılanamayan ancak ve ancak Allah'a aittir artık bekleyin. Şüphesiz ki bende sizinle beraber bekleyenlerdenim."

21- Ve (inkârcı) insanlara kendilerine dokunan bir zarardan sonra rahmet tattırdığımızda, birden onların ayetlerimize karşı bir tuzakları vardır. De ki: "Allah, tuzağa en hızlı karşılık verendir." Şüphesiz ki elçilerimiz kurmakta olduğunuz tuzakları yazıyorlar.

22- O, size karada ve denizde yolculuk yaptırandır. Nihayetinde gemilerde olduğunuz zaman (o gemiler) onları (yolcuları) güzel rüzgârla (deniz üzerinde) akıttığı ve bununla sevinç duydukları  zaman, şiddetli fırtına ona (gemiye) gelir ve dalgalarda her taraftan onlara gelir ve onlar (ölüm ile) kuşatıldıklarını sanırlar da, hayat nizamını sadece O'na katışıksız kılanlar olarak,  "And olsun ki eğer bizi bundan kurtaracak olursan, o takdirde kesinlikle şükredenlerden olacağız" diye Allah'a çağrıda bulunurlar.

23- Onları kurtardığında ise onlar birden yeryüzünde haksızlığın peşine düşerler. Ey (böyle yapan) insanlar, saldırganlığınız(ın zararı) kendinizedir. Dünya hayatı (geçici) bir yararlanmadır, sonra dönüşünüz bizedir. Artık işlemekte olduklarınızı size biz haber vereceğiz.

24- Dünya hayatının örneği ancak ve ancak, gökten indirdiğimiz, onunla insanların ve hayvanların yediği, yeryüzü bitkisinin karıştığı suya benzer. Derken yeryüzü takısını alıp süslendiği ve onun halkı da buna kendilerinin güç yetirici olduklarını sandıkları zaman, buyruğumuz ona gece veya gündüz (vakti) olduğu halde geldi de böylelikle onu sanki üzerinde dün hiç zenginlik yokmuş gibi biçilmiş bir hale soktuk. Düşünenler topluluğu için delilleri ayrıntılı olarak böylece açıklıyoruz.

25- Ve Allah esenliğin yurduna çağırır. Ve dilediğini dosdoğru yola iletir.

26- Güzel davrananlar için daha güzeli ve fazlası vardır. Ve yüzlerini ne karalık ve ne de rezillik kaplamaz. İşte onlar cennetin arkadaşlarıdır. Onlar orada ölüm görmeyeceklerdir.

27- Ve kötülükleri kazanmış olanların karşılığı, o kötülüğün örneği kadardır. Ve onları rezillik kaplar. Onlar için Allah'tan (gelen azaptan) sarıcı yoktur. Yüzleri sanki geceden karanlık bir kesitle bürünmüştür. İşte onlar ateşin arkadaşlarıdır. Onlar orada ölüm görmeyeceklerdir.

28- 29- Ve o gün onları toplu halde sürüp toplarız, sonra ortak koşmuş olanlara: "Siz ve ortaklarınız yerlerinize" deriz. Böylece aralarındaki bağlantının kaybolmasını sağladık. Ve ortakları onlara: "Siz bize kulluk etmiyordunuz. Artık bizimle sizin aranızda tanık olarak Allah yeterlidir. Biz sizin kulluğunuzdan duyarsızlardık." dedi.

30- Orada her kişi geçmişiyle denenmektedir Ve gerçek yönelenleri olan Allah'a geri döndürülmüşler ve ortaya attıkları da onlardan sapmıştır.

31- De ki: "Gökten ve yerden size rızkı kim veriyor? Ya da işitme ve görmelere hükümran olan kimdir? Ve ölüden diriyi ve diriden ölüyü kim çıkarıyor? Ve (yer ve gök ile ilgili) buyruğu ardı ardına kim düzenliyor? Diyecekler ki "Allah." Öyleyse de ki: "Halâ korunmayacak mısınız?"

32- İşte bu Allah sizin gerçek Rabbinizdir. Gerçekten sonra sapkınlıktan başka ne var? O halde artık nasıl çevriliyorsunuz?

33- İşte böylece senin Rabbinin itaatten çıkmış olanlar hakkındaki "Şüphesiz ki onlar inanmazlar" sözü gerçek oldu.

34- De ki: "Ortaklarınızdan yaratmayı başlatan sonra onu geri döndüren (tekrarlayan) var mıdır? De ki: " Allah, yaratmayı başlatır sonra onu geri döndürür (tekrarlar). O halde artık nasıl döndürülüyorsunuz?"

35- De ki: "Ortaklarınızdan gerçeğe ileten var mıdır? De ki: "Allah, gerçeğe iletir. Gerçeğe ileten mi yoksa doğru yola iletilmedikçe kendisini doğru yola iletemeyen mi uyulmaya daha hak sahibidir? Size ne oluyor nasıl karar veriyorsunuz?"

36- Ve onların tamamı sanıdan başkasına uymuyorlar. Şüphesiz ki sanı gerçekten yana zenginlik sağlamaz. Şüphesiz ki Allah yapmakta olduklarını en iyi bilicidir.

37- Bu Kur'an Allah'ın aşağısından (olan biri tarafından) ortaya atılan birşey değildir. Fakat önündekinin doğrulayıcısı ve kitabın ayrıntılı açıklamasıdır. Onda şüphe yoktur. Alemlerin Rabb'indendir.

38- Yoksa "Onu kendisi ortaya attı" mı diyorlar? De ki: "Öyleyse, eğer doğru söyleyenlerden iseniz onun örneği gibi bir sure getirin ve Allah'ın aşağısından gücünüzün yettiği kimseleri de çağırın."

39- Aksine, onlar bilgisini kuşatamadıkları ve onun (verdiği haberin) dönüşümü henüz kendilerine gelmemiş şeyi yalanladılar. Kendilerinden öncekiler de böyle yalanladılar. Yanlış yapanların sonunun nasıl olduğuna artık bak.

40- Ve içlerinden ona (sonradan) inanacak olan da vardır ve içlerinden ona (sonradan da) inanmayacak olan da vardır. Ve senin Rabbin bozucuları en iyi bilendir.

41- Eğer seni yalanlayacak olurlarsa artık de ki: "Benim işlediğim banadır ve sizin işlediğiniz de sizedir. Sizler benim işlediğimden uzaksınız ve ben de sizin işlediğinizden uzağım."

42- Ve içlerinden seni dinleyenler vardır. Ve eğer ki bağ kurmayan o sağırlara artık sen mi işittireceksin? 

43- Ve içlerinden sana bakanlar vardır. Ve eğer ki göremeyen o körleri artık sen mi doğru yola ileteceksin?

44- Şüphesiz ki Allah insanlara hiçbir şekilde yanlış yapmaz. Fakat insanlar kendilerine yanlış yaparlar.

45- Ve onları (kabirlerde) sanki gündüzden bir saatten başka kalmamışlar gibi, aralarında birbirleri ile tanışacak halde topladığımız gün, Allah ile karşılaşmayı yalanlamış olanlar kesinlikle zarara uğramışlar ve doğru yolu da bulamamışlardır.

46- Ve onlara vaadettiğimizin bazısını sana göstersek te veya seni ömrünü tamamlasak ta artık onların dönüşü bizedir. Sonra Allah onların yapmakta olduklarının üzerinde tanıktır.

47- Ve toplumun bir elçisi vardır. Elçileri (kıyamet günü tanıklık için) geldiği zaman aralarında hakkaniyetli olarak karar yerine getirilir. Ve onlara yanlış yapılmaz.

48- Ve diyorlar ki: "Eğer doğru söyleyenlerden iseniz bu vaad ne zaman?"

49- De ki: "Allah dilemedikçe kendim için ne zarar ve ne de bir fayda vermeye güç sahibi değilim. Her aynı inanca sahip toplum için bir son süre vardır. Son süreleri geldiği zaman ne bir saat sonralanırlar ve ne de öne çekilirler."

50- De ki: "Bana söyleyin eğer O'nun azabı size geceleyin ve gündüzleyin gelecek olsa, suçlular ondan hangisini (geceyi mi gündüzü mü) acele ediyor?"

51- (Azap başınıza) çöktükten sonra mı O'na inandınız? Şimdi mi? Halbuki (önceden) onu acele ediyordunuz.

52- Sonra o yanlış yapanlara: "Ölüm görmeme azabını tadın. Kazanmakta olduklarınızdan başkasıyla mı karşılık göreceksiniz?"

53- Ve senden "O (azap haberi)gerçek mi?" diye haber istiyorlar. De ki: "Evet ve Rabbime and olsun ki şüphesiz ki o kesin gerçektir ve siz onu aciz bırakabilecekler değilsiniz."

54- Ve eğer yanlış yapmış olan her kişi yeryüzünde olana  sahip olsaydı, (azaptan kurtulmak için) kesinlikle onu kurtulmalık olarak verirdi. Ve azabı gördüklerinde pişmanlığı gizlediler. Ve karar aralarında hakkaniyetli olarak yerine getirilir. Ve onlara yanlış yapılmaz.

55- İyi bilin ki göklerde ve yerde olanlar şüphesiz ki Allah'ındır. İyi bilin şüphesiz ki Allah'ın vaadi gerçektir. Fakat onların tamamı bilmiyorlar. 

56- O, diriltir ve öldürür ve yalnızca O'na döndürüleceksiniz.

57- Ey insanlar Rabbinizden size kesinlikle bir öğüt göğüslerde olana bir şifa ve inananlar için yol gösterici ve rahmet gelmiştir.

58- De ki: "Allah'ın lütfu ve O'nun rahmeti ile, artık bununla sevinç duysunlar. O, onların toplamakta olduklarından daha hayırlıdır.

59- De ki: "Allah'ın sizin için indirip te ondan yasak ve serbest kıldığınızı bana söyleyin. De ki: "Allah mı buna duyuru yaptı yoksa siz mi Allah üzerine (yalan) ortaya atıyorsunuz."

60- Ve Allah üzerine yalan ortaya atanların kalkışın günü (hakkındaki) sanısı nedir? Şüphesiz ki Allah, insanlar üzerinde büyük lütuf sahibidir. Fakat insanların çoğu şükretmezler.

61- Ve sen bir durumda olmazsın ve Kur'an'dan peşi sıra birşey okumazsın ve işten birşey işlemezsiniz ki, ona daldığınız zaman biz sizin üzerinizde tanıklar olmayalım. Ve ne yerde ve ne de gökte zerre ağırlığından birşey, senin Rabbinden uzak kalmaz. Ve bundan daha küçüğü ve ne de daha büyüğü yoktur ki apaçık bir yazgıda olmasın. 

62- İyi bilin şüphesiz ki Allah'a yönelen edinenlere ne kaygı vardır ve onlar ne de üzüleceklerdir. 

63- Onlar inanıp korunmakta olanlardır.

64- Onlar için şimdikinde ve sonrakinde müjde vardır. Allah'ın kelimeleri için değiştirme yoktur. İşte bu büyük kurtuluşun kendisidir.

65- Ve onların söyledikleri seni üzmesin. Şüphesiz ki  güç topluca Allah'ındır. O, her şeyi işiticidir her şeyi bilicidir.

66- İyi bilin şüphesiz ki göklerde kim varsa ve yerde kim varsa Allah'ındır. Allah'ın aşağısından olan ortaklara çağrı yapanlar neye uymuş oluyorlar? Onlar sanıdan başkasına uymuyorlar. Ve onlar tahmini sözlerden başkasını söylemiyorlar.

67- O, sizin için geceyi onda sukûnet bulmanız için ve gündüzü de görünür kılandır. Şüphesiz ki bunda işitenler topluluğu için deliller vardır.

68- Dediler ki: "Allah çocuk sahibi oldu" O, her türlü eksikten uzaktır. O, zengindir. Göklerde ve yerde olanlar O'nundur. Yanınızda buna dair yetkiden birşey yoktur. Allah üzerine (doğruluğunu) bilmediğiniz birşeyi mi söylüyorsunuz?

69- De ki: "Allah üzerine yalan ortaya atanlar arzuladığına kavuşamazlar."

70- Dünyada bir yararlanmadır, sonra onların dönüşleri bizedir, sonra örtmekte olmalarından dolayı onlara şiddetli azabı tattıracağız.

71- 72- Ve onlara Nuh'un haberini peşi sıra oku. Bir zaman topluluğuna: "Ey topluluğum benim konumum ve Allah'ın ayetlerini hatırlatmam size ağır geldiyse, ben sadece Allah'a güvendim. Artık siz ortaklarınız ile beraber buyruğunuzda toplanın (karar kılın), sonra buyruğunuz size gizli kalmasın, sonra bana (olan kararı) yerine getirin ve bana baktırmayın. Eğer (başka tarafa) yönelirseniz ben sizden bir emek karşılığı istemedim. Benim emeğimin karşılığı ancak Allah'ın üzerinedir. Ve ben teslim olanlardan olmakla emrolundum" demişti.

73- Uyarılarına rağmen onu yalanladılar. Bunun üzerine biz de onu ve onunla beraber gemide olanları kurtardık ve onları birbiri ardınca gelenler yaptık ve ayetlerimizi yalanlamış olanları ise boğduk. Uyarılanların sonu nasıl oldu artık bak.

74- Sonra onun ardından topluluklarına elçileri harekete geçirdik. Onlara apaçık deliller getirdiler. Önceden yalanlamaları sebebiyle inananlar olmadılar. Sınırı aşanların kalplerini işte böyle damgalarız.

75- Sonra onların ardından Musa'yı ve Harun'u Firavun ve onun ileri gelenlerine delillerimizle harekete geçirdik. Fakat büyüklendiler ve suçlular topluluğu oldular.

76- Onlara katımızdan gerçek geldiğinde: "Şüphesiz ki bu kesinlikle apaçık sihirdir" dediler.

77- Musa: "Size gelmiş olan gerçek için böyle mi diyorsunuz? Bu sihir midir? Oysa sihirbazlar arzuladığına kavuşamazlar" dedi.

78- (Onlar da): "Sen bize atalarımızı üzerinde bulduğumuz şeyden çevirmek ve bu ülkede büyüklüğün ikinizin olması için mi geldin? Biz sizin ikinize inananlar değiliz" dediler.

79- Ve Firavun: "Bütün bilici sihirbazı bana getirin" dedi.

80- Sihirbazlar geldiğinde Musa onlara: "Atacağınız ne ise atın" dedi.

81- 82- Attıklarında ise Musa: "Getirdiğiniz sihirdir. Şüphesiz ki Allah onu geçersiz kılacaktır. Şüphesiz ki Allah bozucuların işini doğrultmaz. Ve Allah kelimeleri ile suçlular hoşlanmasa da gerçeği ortaya çıkaracaktır" dedi.

83- Musa'ya, kendi topluluğu içindeki küçük bir grup, ancak Firavun ve onun ileri gelenlerinin onlara baskı ve işkence yapmasından kaygılanır oldukları halde inandı. Çünkü Firavun o ülkede çok yüceydi. Ve çünkü o savurganlık yapanlardandı.

84- Ve Musa (topluluğuna): "Ey topluluğum eğer Allah'a inanmış, eğer teslim olanlarsanız artık O'na güvenin" dedi.

85- 86- Bunun üzerine onlar da: "Güvenimiz Allah üzerinedir. Rabbimiz bizi yanlış yapanlar topluluğu için işkence ve baskı aracı yapma ve bizi rahmetinle örtücüler topluluğundan kurtar" dediler.

87- Ve Musa'ya ve kardeşine: "Topluluğunuz için Mısır'a evler yerleştirin ve evlerinizi birbirine yönelik halde (birbirinden haber alabilecek vaziyette) yapın ve kulluk görevinizi yerine getirin ve inananları müjdele" diye vahyettik.

88- Ve Musa: "Rabbimiz şüphesiz ki sen Firavun ve onun ileri gelenlerine dünya hayatında süs ve mallar verdin, bunun sonucu olarak senin yolundan saptırıyorlar. Rabbimiz onların mallarının üzerine silgi çek ve kalplerinin üzerine düğümü sağlamlaştır, acıklı azabı görünceye kadar inanmasınlar" dedi.

89- (Allah): "İkinizin çağrısına kesinlikle cevap verilmiştir.Artık ikiniz dimdik ayakta durun ve bilmeyenlerin yoluna sakın uymayın" dedi.

90- Ve İsrailoğullarını denizi geçirdik Firavun ve onun askerleri saldırganlık ve düşmanlıkla onları takip ettiler. Nihayet boğulma ona yetiştiği zaman: "Ben inandım, İsrailoğulları'nın O'na inandığından başka ilâh yok ve ben teslim olanlardanım" dedi.

91- 92- Şimdi mi? Önceden baş kaldırmış ve bozuculardan olmuştun. Artık bugün ardından gelenlere bir delil olman için  seni zırhınla kurtaracağız. Ve şüphesiz ki insanlardan çoğu ayetlerimizden duyarsızdırlar.

93- Ve and olsun ki İsrailoğulları'nı doğru bir yerleşkeye yerleştirdik temizlerden rızık verdik. Kendilerine ilim gelinceye kadar anlaşmazlığa düşmediler. Şüphesiz ki senin Rabbin kalkışın gününde aralarında anlaşmazlığa düşüyor oldukları konuları yerine getirecektir.

94- Eğer sana indirdiğimizden kuşkuda isen, senden önce kitab(Tevrat)ı okuyanlara bilgi iste. And olsun ki sana Rabbinden gerçek gelmiştir. Artık sakın tereddüde düşenlerden olma.

95- Ve sakın Allah'ın ayetlerini yalanlayanlardan olma, o takdirde zarara uğrayanlardan olursun.

96- 97- Şüphesiz ki üzerlerine senin Rabbinin kelimesi gerçek olanlar, ve eğer onlara bütün deliller gelmiş olsa da, acıklı azabı görünceye kadar inanmazlar.

98- Yunus topluluğu dışında inanıp ta inanması kendisine fayda vermiş (başka bir) bir şehir (halkı) olmalı değil miydi? İnandıklarında dünya hayatındaki rezillik azabını onlardan kaldırdık ve onları bir vakte kadar yararlandırdık.

99- Ve eğer senin Rabbin dilemiş olsaydı, o takdirde yeryüzünde bulunan kimselerin hepsi kesinlikle toplu halde inanırdı. Artık inananlardan olmalarına kadar insanları sen mi zorlayacaksın?

100- Allah'ın duyurusu olmadıkça bir kişinin inanması olamaz. Allah, pisliği bağ kurmayanların üzerine yığar.

101- De ki: "Göklerde ve yerde ne var bakın." Ancak, deliller ve uyarılar inanmayanlar topluluğuna zenginlik sağlamıyor.

102- Onlar kendilerinden önce gelip geçenlerin günlerinin örneğinden başkasını mı bekliyorlar? De ki: "Artık bekleyin şüphesiz ki ben de sizinle beraber bekleyenlerdenim."

103- Sonra elçilerimizi ve inananları kurtarırız. İşte böyle inananları kurtarmak üzerimize bir yükümlülüktür.

104- 105- 106- De ki: "Ey insanlar, eğer siz benim hayat nizamımdan kuşkuda iseniz, artık bilin ki sizin Allah'ın aşağısından kulluk ettiklerinize ben kulluk etmem. Fakat ben, sizin ömrünüzü tamamlayacak olan Allah'a kulluk ederim. Ve ben inananlardan olmakla ve yüzünü yaratılış ayarı üzerine meyilli olarak hayat nizamına doğrult ve sakın ortak koşanlardan olma diye ve Allah'ın aşağısından sana ne fayda verebilecek ve ne de zarar verebilecek olanı çağırma, eğer böyle yaparsan o takdirde şüphesiz ki sen de yanlış yapanlardansın diye buyuruldum."

107- Ve eğer Allah sana bir zarar dokunduracak olsa, artık onu O'ndan başka kaldıracak yoktur. Ve eğer sana bir hayır isteyecek olsa, artık O'nun lütfunu geri döndürebilecek te yoktur. Onu kullarından dilediğine eriştirir. Ve O, bağışlayıcıdır merhametlidir.

108- De ki: "Ey insanlar, Rabbinizden size kesinlikle gerçek gelmiştir.Artık kim doğru yolu bulmuşsa, ancak ve ancak kendisi için bulmuştur. Kim saparsa da ancak ve ancak kendisi için sapmış olur. Ve ben sizin üzerinize sorumlu değilim."

109- Ve sen sana vahyolunana uy ve Allah kararını verinceye kadar direnerek gayret et. Ve O, karar vericilerin hayırlısıdır. 


29 Haziran 2024 Cumartesi

TEVBE SURESİ MEALİ

1- Bu, Allah'tan ve O'nun elçisinden ortak koşanlardan sözleşme yaptıklarınıza, uzak durma bildirisidir.

2- Artık yeryüzünde dört ay dolaşın ve bilin ki şüphesiz ki sizler, Allah'ı aciz bırakabilecekler değilsiniz ve şüphesiz ki Allah, örtücüleri rezil edicidir.

3- Ve Allah'tan ve O'nun elçisinden büyük hacc günü, Allah'ın ortak koşanlardan uzak olduğuna ve O'nun elçisinin de (uzak olduğuna) dair, insanlara bir duyurudur. Bu durumda eğer (itaatle) dönerseniz, artık sizin için daha hayırlıdır. Ve eğer (başka tarafa) yönelirseniz artık bilin ki, şüphesiz ki sizler Allah'ı aciz bırakabilecekler değilsiniz. Ve örtenleri acı azapla müjdele.

4- Ancak ortak koşanlardan sözleşme yaptıklarınız, bu sözleşmelerinden birşeyi bile noksan yapmayanlar ve size karşı bir kimseye bile arka çıkmayanlar hariçtir. Artık onların sözleşmelerini uzatma sonuna kadar tamamlayın. Şüphesiz ki Allah korunanları sever.

5- Yasaklı aylar sıyrıldığında (bittiğinde), artık ortak koşanları bulduğunuz yerde öldürün ve onları tutun ve onları alıkoyun ve onlar için bütün gözetleme yerlerine oturun. Eğer (itaatle) döndükleri ve kulluk görevlerini ayakta tutttukları ve arınmayı yerine getirdikleri takdirde, artık onlara yollarını boş bırakın. Şüphesiz ki Allah, çok bağışlayıcı çok merhamet edicidir.

6- Ve ortak koşanlardan birisi, eğer senden yakınlık istediği takdirde, artık sen de ona yakınlık göster ki Allah'ın kelâmını işitebilsin. Sonra da onu, onun güvende olacağı yere ulaştır. Çünkü onlar bilmeyenler topluluğudur. 

7- Mescid-i Haram yanında sözleşme yaptıklarınız haricinde, ortak koşanlar için Allah'ın katında ve O'nun elçisinin katında nasıl bir sözü (sözlşemesi) olabilir? Onlar size karşı dosdoğru oldukları takdirde, artık siz de onlara karşı dosdoğru olun. Şüphesiz ki Allah korunanları sever.

8- Nasıl (bir sözleşme olabilir ki)? Ve eğer size karşı üstün gelecek olsalardı, o takdirde sizin hakkınızda ne bir yakınlık bağını ve ne de sözleşme sadakâtini gözetmezlerdi. Onlar ağızları ile sizi hoşnut ederler, fakat kalpleri ise kaçınır ve onların tamamı itaatten çıkanlardır.

9- Onlar, Allah'ın ayetlerini pek az bedele satıp, O'nun yolundan uzaklaştırdılar. Şüphesiz ki onların yapmakta oldukları ne kötüdür.

10- Bir inanan hakkında ne bir yakınlık bağını  ve ne de sözleşme sadakâtini gözetmezler. Ve işte onlar sınırı aşanların ta kendileridir.

11-  Eğer (itaatle) döndükleri ve kulluk görevlerini ayakta tuttukları ve arınmayı yerine getirdikleri takdirde, artık hayat nizamında sizin kardeşlerinizdir. Ve bilenler toplululuğu için ayetlerimizi ayrıntılı olarak açıklıyoruz.

12- Eğer sözlerinin ardından yeminlerini bozacak ve hayat nizamına dil uzatacak olurlarsa, o takdirde sizde örtenlerin önderlerini öldürün. Çünkü onların (geçerli bir) yeminleri yoktur. Umulur ki (düşmanlıktan) vazgeçerler.

13- Yeminlerini bozan ve elçiyi (Mekke'den) çıkarmaya eğilim gösteren ve sizinle (savaşmaya) ilk önce başlayan bir toplulukla savaşmaz mısınız? Yoksa onlardan çekiniyor musunuz? Eğer inananlardan iseniz, artık Allah, kendisinden çekinmenize daha hak sahibidir.

14- 15- Onlarla savaşın ki, Allah sizin ellerinizle onlara azap etsin ve onları rezil etsin ve onlara karşı size yardım etsin ve inanan topluluğun göğüslerine şifa versin. Ve onların kalplerindeki kini gidersin. Ve Allah dilediğinin dönüşünü kabûl eder. Ve Allah her şeyi bilicidir en doğru karar vericidir.

16- Yoksa siz içinizden çabalayanları ve ne Allah'tan ne O'nun elçisinden ve ne de inananların aşağısından katılacak bir yere tutunmayanları Allah bilmeden bırakılıvereceğinizi mi hesap ettiniz? Ve Allah, işlemekte olduklarınızdan haberdardır.

17- Örtücü olduklarına kendileri tanıklar iken, ortak koşanların Allah'ın boyun eğilen yerlerini imar etmeleri olacak iş değildir. İşte onların işledikleri boşa gitmiştir. Ve onlar orada ölüm görmeyeceklerdir.

18- Allah'ın boyun eğilen yerlerini ancak ve ancak, Allah'a ve ahiret gününe inanan ve kulluk görevlerini ayakta tutan ve arınmayı yerine getiren ve Allah'tan başkasından çekinmeyen kimseler imar edebilir. İşte doğru yolu bulanlardan olması umulanlar onlardır.

19- Yoksa siz hacılara su vermeyi ve Mescid-i Haram'ı imar etmeyi, Allah'a ve sonraki güne inanan ve Allah'ın yolunda çabalayan kimse(nin yaptığı) gibi (aynı) mi kıldınız? Bunlar Allah'ın katında eşit olmazlar. Ve Allah, yanlış yapanları doğru yola iletmez.

20- İnananların ve hicret edenlerin ve Allah'ın yolunda malları ve canları çabalayanların kademeleri, Allah'ın katında daha büyüktür. Ve işte onlar kurtuluşa erenlerin ta kendileridir.

21- Rableri onları kendisinden bir rahmet ve hoşnutluk ve orada kalıcı nimetler olan cennetler ile müjdeliyor.

22- Orada ölüm görmemek üzere ebedidirler. Şüphesiz ki Allah, büyük emek karşılığı O'nun katındadır.

23- Ey inananlar, babalarınız ve kardeşleriniz, eğer örtmeyi inanmaya tercih ediyorlarsa, o takdirde onlara yönelenler olarak tutunmayın. İçinizden kim onları yönelen edinirse işte onlar yanlış yapanların ta kendileridir.

24- De ki: Babalarınız ve oğullarınız ve kardeşleriniz ve eşleriniz ve aşiretiniz ve kazandığınız o mallar ve kötüye gitmesinden çekinmekte olduğunuz o ticaret ve o hoşlandığınız dinlenme  yerleri, eğer size Allah'tan ve O'nun elçisinden ve O'nun yolundan çabalamaktan daha sevimli ise, artık Allah emrini getirinceye kadar gözetleyin. Ve Allah itaatten çıkanlar topluluğunu sevmez.

25- And olsun ki Allah size size birçok meydanda ve Huneyn gününde de yardım etmişti. Hani çok olmanız sizi şaşırtmıştı da bu sizi hiçbir şeyden zenginlik sağlamamış ve yeryüzü tüm genişliğine rağmen size dar gelmiş, sonra arkanızı çevirerek (başka tarafa) yönelmiştiniz.

26- Sonra Allah, elçisinin üzerine ve inananların üzerine güven duygusu indirdi ve sizin  görmediğiniz askerleri indirdi ve örtenleri böylece azaplandırdı. İnkârcıların karşılığı işte böyledir.

27- Sonra bunun ardından Allah dilediğine (lütuf ile) döner. Ve Allah, çok bağışlayıcıdır çok merhamet edicidir.

28- Ey inananlar, ortak koşanlar ancak ve ancak pisliktir. Artık bu yıllarından sonra Mescid-i Haram'a yaklaşmasınlar. Ve eğer fakirlikten kaygılanacak olursanız, Allah dilediği takdirde sizi ileride kendi lütfundan zengin edecektir. Şüphesiz ki Allah, her şeyi bilicidir en doğru karar vericidir.

29- Kitap verilmiş olanlardan, Allah'a ve sonraki güne inanmayan ve Allah ve O'nun elçisinin yasak saydığını haram saymayan ve varlığı ve gücü gerçek olan(Allah)ın hayat nizamını (kendileri için de) hayat nizamı edinmeyenlerle, onlar aşağılık hale düşmüşler olarak elden (maddi savaş) karşılığı verinceye kadar savaşın.

30- Ve Yahudiler, "Uzeyr Allah'ın oğludur" dedi. Ve Hristiyanlar da "Mesih Allah'ın oğludur" dedi. Bu ağızlarının (delilsiz olarak) söyledikleridir. Önceki örtenlerin sözüne benzetiyorlar. Allah onları kahretsin nasıl da döndürülüyorlar.

31- Hahamlarına ve rahiplerine ve Meryem oğlu Mesih'e Allah'ın aşağısından olarak rabler olarak tutundular. Halbuki tek olan ilâh'a kulluk etmekten başkasıyla emrolunmamışlardı. O'ndan başka ilah yoktur. O, onların ortak koşmakta olduklarından uzaktır.

32- Ağızları ile Allah'ın ışığını söndürmeyi istiyorlar. Ve Allah ise örtücüler hoşlanmasa da ancak ışığını tamamlamaktan kaçınmaz.

33- O elçisini, ortak koşanlar hoşlanmasa da hayat nizamının tamamını ona açıklamak için doğru yol ve gerçek olan(Allah)ın hayat nizamı ile gönderendir.  

34- Ey inananlar, şüphesiz ki hahamlardan ve rahiplerden birçoğu insanların mallarını elbette geçersiz yolla yerler ve Allah'ın yolundan uzaklaştırırlar. Ve onlar ki altını ve gümüşü yığarlar ve onları Allah'ın yolunda harcamazlar, artık onları acı azapla müjdele.

35- O gün onlar cehennemin ateşinde kızdırılır ve onlarla, onların alınları ve yanları ve sırtları "Bu kendiniz için yığdığınızdır, yığmakta olduklarınızı artık tadın" (denilerek) dağlanır.

36- Şüphesiz ki Allah'ın gökleri ve yeri yarattığı gündeki yazgısında, ayların sayısı Allah'ın katında oniki aydır. Onlardan dördü yasaklıdır. İşte bu dimdik duran hayat nizamıdır. Öyleyse bu aylarda  birbirinize yanlış yapmayın ve ortak koşanlarla onların sizinle el birliğiyle savaştığı gibi sizde onlarla el birliğiyle savaşın. Ve bilin ki şüphesiz ki Allah korunanlarla beraberdir.

37- (Yasak ayı) ertelemek ancak ve ancak örtmede artırmadır ki onunla örtenler saptırılır. Onu bir sene serbest sayıyorlar, bir yılda yasak sayıyorlar ki Allah'ın yasak kıldığının sayısına denkleştirsinler de böylece Allah'ın yasak kıldığını serbest yapsınlar. Kötü işleri onlara süslü gösterildi. Ve Allah, örtücüler topluluğunu doğru yola iletmez.

38- Ey inananlar, size ne oluyor ki, size "Allah'ın yolunda sefere çıkın" denildiği zaman yere yığılıp kaldınız. Yoksa sonrakinden (vazgeçip) şimdiki hayata mı hoşlandınız? Fakat şimdiki hayatın yararı, sonrakine göre ancak pek azdır.

39- Eğer siz sefere çıkmazsanız, size acı azapla azap eder ve sizi diğer bir toplulukla değiştirir ve siz de O'na hiçbir şeyle zarar veremezsiniz. Ve Allah herşey üzerinde güç yetiricidir. 

40- Eğer siz ona (elçiye) yardım etmezseniz, örtenler ikinin ikincisi olarak onu çıkardığı zaman da Allah ona kesinlikle yardım etmişti. Hani ikisi mağarada iken arkadaşına "Üzülme Allah bizimle beraberdir" diyordu. Bunun üzerine Allah onun üzerine güven duygusunu indirdi ve sizin görmediğiniz askerlerle onu güçlendirdi ve örtenlerin sözünü en aşağı kıldı. Ve Allah'ın sözü ise, o en yüksektir. Ve Allah güçlüdür doğru karar vericidir.

41- Zor da gelse kolay da gelse, sefere çıkın ve mallarınız ve canlarınız ile Allah'ın yolunda çabalayın. Eğer bilirseniz sizin için bu daha hayırlıdır.

42- Şayet yakın bir sunum ve meşakkatsiz bir sefer olmuş olsaydı, o takdirde kesinlikle sana uyarlardı. Fakat zorlu sefer onlara uzak geldi. Ve "Eğer gücümüz yetmiş olsaydı o takdirde kesinlikle seninle beraber çıkardık" diye Allah' yemin edecekler. Onlar (böyle demekle) kendi kendilerini yok ediyorlar. Ve Allah onların kesinlikle yalancılar olduklarını biliyor.

43- Allah sen(i cezalandırmak)den geçti. Doğru söylemiş olanlar sana belli oluncaya kadar ve sen yalancıları bilinceye kadar onlara niçin duyuru yaptın?

44- Allah'a ve sonraki güne inanan ve mallarıyla ve canlarıyla çabalayanlar senden (savaşa çıkmamak için) duyuru istemez. Ve Allah korunanları en iyi bilicidir.

45- Senden ancak ve ancak Allah'a ve sonraki güne inanmayan ve kalpleri şüphe edip, şüpheleri içinde bir oraya bir buraya döndürülüp duranlar duyuru ister.

46- Ve eğer çıkmayı istemiş olsalardı, onun için elbette (araç gereç) hazırlığı hazırlarlardı. Fakat Allah onların (savaş için) harekete geçmelerini istemedi de onları böylelikle yerlerinde bıraktı ve onlara "Oturanlar ile beraber oturun" denildi.

47- Şayet sizinle çıkmış olsalardı bile, size bozgundan başka birşeyi  artırmazlar ve sizi kargaşaya düşürmek için aranızda dolaşırlardı. Ve içinizde onlara kulak verenler vardır. Ve Allah, yanlış yapanları en iyi bilicidir.

48- And olsun ki önceden de kargaşaya düşürmeye çalışmışlar ve senin için (arkandan) işler çevirmişlerdi. Nihayet hakikat geldi ve onlar bundan hoşlanmayanlar oldukları halde Allah'ın emri üstün geldi.

49- Ve içlerinden kimi var ki "Bana (savaşmamak için) duyuru yap ve beni ateşe düşürme" diyor. İyi bilin ki onlar ateşe düşmüşlerdir. Ve şüphesiz ki cehennem kesinlikle örtücüleri kuşatıcıdır.

50- Eğer sana bir iyilik erişirse,  bu onları üzer. Ve eğer sana bir (kötü)erişme erişirse, "Biz buyruğumuzu yerine getirmiştik" diyerek, sevinç duymuşlar olarak (başka tarafa) yönelirler.

51- De ki: "Bize Allah'ın bizim için yazdığından başkası erişmez. O, bizim yönelenimizdir. Ve inananlar artık yalnızca Allah'a güvensin."

52- De ki: "Siz bizim için, iki güzelliğin birinden başkasını mı gözetliyorsunuz? Ve oysa biz sizin için, Allah'ın kendi katından veya bizim elimizle size bir azap eriştirmesini gözetliyoruz. Artık gözetleyin şüphesiz ki biz de sizinle beraber gözetleyenleriz."

53- De ki: "Gönüllü olduğunuz halde veya gönülsüz olduğunuz halde harcayın, sizden asla kabûl olunmayacaktır. Çünkü siz itaatten çıkanlar topluluğu oldunuz."

54- Onlardan harcamalarının kabûl olunmasını, onların Allah'ı ve O'nun elçisini örtmeleri ve kulluk görevlerine üşenerek oldukları halden başka şekilde gelmemeleri ve hoşlanmayanlar oldukları halde harcama yapmalarından başka birşey  alıkoymadı.

55- Artık onların ne malları ve ne de çocukları seni şaşırtmasın. Allah bunlarla ancak ve ancak, onlara dünya hayatında azap etmeyi ve canlarının onlar örtücü oldukları halde çıkmasını istiyor.

56- Ve onlar sizden olduklarına dair yemin ediyorlar, halbuki onlar sizden değildir. Ve onlar ancak korkak bir topluluktur.

57- Eğer onlar bir sığınacak bir yer veya mağaralar veya girecek bir delik bulsalardı, onlar kesinlikle koşturur oldukları halde ona yönelirlerdi.

58- Ve içlerinden kimi bağışlar konusunda sana dil uzatır. Eğer onlardan kendilerine verilirse hoşnut olurlar ve eğer onlardan verilmezse birden kızgın hale gelirler.

59- Ve eğer onlar Allah'ın ve O'nun elçisinin onlara verdiğine hoşnut olmuş olsalar ve "Allah bize yeterlidir, Allah bize lütfundan verecektir ve O'nun elçisi de, şüphesiz ki biz sadece Allah'ı arzulayanlarız" (demiş olsalardı, bu onlar için daha hayırlı olurdu).

60- Bağışlar Allah'tan bir belirleme olarak ancak ve ancak, fakirlere ve yoksullara ve onun üzerinde (toplamak için) çalışanlara ve kalpleri ısındırılacak olanlara ve kölelere ve borçlulara ve Allah'ın yoluna ve yolun oğluna (yolda kalmışa) dır. Ve Allah her şeyi bilicidir en doğru karar vericidir.

61- Ve onlardan kimileri Habeci'yi rahatsız ederek "O bir kulaktır"* diyorlar. De ki: "O, sizin için bir hayır kulağıdır. Allah'a inanır ve inananlara güvenir. Ve içinizden inananlar için bir rahmettir." Ve onlar ki Allah'ın elçisine rahatsız veriyorlar, onlar için acı azap vardır.

*Her duyduğu şeyi onaylayan ve herkesin sözünü kabûl eden kişi.

62- Sizi hoşnut etmek için Allah'a yemin ediyorlar. Eğer inananlardan iseler hâlbuki Allah ve O'nun elçisi, kendisini razı etmelerine daha hak sahibidir.

63- Allah'a ve O'nun elçisine kim sınır koyarsa, artık şüphesiz ki onun için, içinde ölüm görmemek üzere olacağı cehennem ateşi olduğunu bilmediler mi? İşte bu büyük rezilliktir.

64- İkiyüzlüler, kalplerinde olanı onlara bildirecek bir surenin üzerlerine indirilmesinden sakınırlar. De ki: "Alay edin. Şüphesiz ki Allah sakınmakta olduğunuzu ortaya çıkarıcıdır."

65- Ve and olsun ki eğer onlara (alaylarının sebebi hakkında) bilgi isteyecek olsan, sana kesinlikle "Biz ancak ve ancak (lâfa) dalmıştık ve (ciddi bir amacımız olmadan) oynuyorduk" diyeceklerdir. De ki: "Allah'ı ve O'nun ayetlerini ve O'nun elçisini mi alaya almaktasınız?"

66- Hiç (bahane uydurup) mazeret ileri sürmeyin, siz inanmanızdan sonra örttünüz. Eğer içinizden bir grup(u tevbelerinden dolayı cezalandırmak) tan geçmiş olsak bile, bir gruba( tevbe etmeyerek) onların suç işlemekte olmaları nedeniyle azap edeceğiz.

67- İkiyüzlü erkekler ve ikiyüzlü kadınlar birbirlerindendir, benimseneni buyurur ve benimsenmeyenden vazgeçirtir ve (cimrilik yaparak) ellerini sıkarlar. Onlar Allah'ı unuttular buna karşılık Allah'ta onları (rahmetinden pay vermeyi) unuttu. Şüphesiz ki iki yüzlüler itaatten çıkanların ta kendileridir.

68- Allah, ikiyüzlü erkeklere ve ikiyüzlü kadınlara ve azılı örtücülere, orada ölüm görmemek üzere kalacakları  cehennem ateşini söz verdi. O, onlara yeterlidir. Ve Allah onları dışlamıştır. Ve kalıcı azap onlar içindir.

69- Sizden öncekiler gibi. Onlar sizden kuvvet bakımından daha şiddetli ve mallar ve çocuklar bakımından da daha çoktu. Onlar böylece kendileri için yaratılanlarla yararlandılar. Sizler de böylece sizden öncekilerin kendileri için yaratılanlarla yararlandıkları gibi, sizler için yaratılanlarla yararlandınız ve onların daldıkları gibi siz de (şimdiki hayata) daldınız. İşte onların işledikleri şimdikinde ve sonrakinde boşa gitmiştir. Ve işte onlar zarara uğrayanların ta kendileridir.

70- Onlara, kendilerin önceki Nuh ve Ad ve Semud topluluğu ve İbrahim topluluğu ve Medyen arkadaşları ve altı üstüne çevrilmiş şehirlerin haberi gelmedi mi? Elçileri onlara apaçık delillleri getirmişti. Allah onlara yanlış yapacak değildi. Fakat onlar kendilerine yanlış yapmaktaydılar.

71- Erkek inananlar ve kadın inananlar birbirlerinin yönelenleridir. Benimsenenni buyururlar ve benimsenmeyenden vazgeçirirler ve kulluk görevlerini ayakta tutarlar ve arınmayı yerine getirirler ve Allah'a ve O'nun elçisine itaat ederler. İşte onlara Allah merhamet edecektir. Şüphesiz ki Allah güçlüdür doğru karar vericidir.

72- Allah, erkek inananlara ve kadın inananlara orada ölüm görmemek üzere olacakları altlarından nehirler akar cennetler ve Adn cennetlerinde güzel meskenler söz verdi.Allah'tan bir hoşnutluk ise en büyüktür. İşte bu büyük kurtuluşun kendisidir.

73- Ey Haberci azılı örtücülere karşı çaba göster ve onlara karşı sert davran. Ve onların sığınağı cehennemdir. Ve ne kötü dönüş yeridir.

74- Demediklerine dair Allah'a yemin ediyorlar. Ve and olsun ki onlar örtmenin kelimesini söylemişler teslim olmalarından sonra örtmüşler ve kavuşamadıkları şeye eğilim göstermişlerdir. Onların hoşlanmama nedeni ise, Allah ve O'nun elçisinin kendi lütfundan onları zengin etmiş olmasından başka birşey değildir. Eğer (itaatle) dönerlerse, bu kendileri için hayırlı olur. Eğer (başka tarafa) yönelirlerse, Allah onlara şimdikinde ve sonrakinde acı azapla azap edecektir. Ve onlar için yeryüzünde ne bir yönelenden ve ne de yardımcıdan kimse yoktur.

75- Ve içlerinden kimi, "And olsun ki eğer kendi lütfundan verdiği takdirde, biz de kesinlikle bağış vereceğiz ve doğrulukları işleyenlerden olacağız" diye Allah'a söz vermişti.

76- Kendi lütfundan verdiğinde ise, onunla cimrilik ettiler ve kayıtsız kalarak (başka tarafa) yöneldiler.

77- İkiyüzlüğü, Allah'a karşı O'na verdikleri söze sırt dönmelerinden ve yalanlamaları sebebiyle, ta ki O'nunla karşılaşıncaya kadar kalplerinde bir sonuç yaptı.

78- Şüphesiz ki Allah'ın onların gizlediklerini ve başbaşa konuşmalarını ve şüphesiz ki Allah'ın duyularla algılanamayananları çok iyi bilmekte olduğunu bilmediler mı?

79- Onlar, inananlardan gönüllü olarak bağış verenlere ve güçlerinin yettiğinden başkasını bulamayanlara dil uzatarak gülünç duruma düşürüyorlar. Allah onları gülünç duruma düşürecektir ve acı azap onlar içindir.

80- Onlar için ister bağışlanma talep et veya ister onlar için bağışlanma talep etme. Eğer onlar için yetmiş kere bağışlanma talep edecek olsan bile, Allah onları asla bağışlamayacaktır. Çünkü onlar Allah'ı ve O'nun elçisini örtmüşlerdir. Ve Allah, itaatten çıkanlar topluluğunu doğru yola iletmez.

81- Geri bırakılanlar, Allah'ın elçisine sırt dönerek (evlerinde) oturmalarına sevinç duydu ve Allah'ın yolunda mallarıyla ve canlarıyla çabalamaktan isteksiz durdular ve "Bu sıcakta sefere çıkmayın" dediler. Onlara de ki: "Cehennem ateşi sıcaklık bakımından daha şiddetlidir." Keşke kavrayabilselerdi.

82- Artık kazanmakta oldukları sebebiyle pek az gülsünler çok ağlasınlar.

83- Eğer Allah seni onlardan bir gruba döndürür de, onlar senden (sefere) çıkmak için duyuru isteyecek olurlarsa artık onlara de ki: "Benimle ebedi olarak asla çıkamayacak ve benimle bir düşmanla asla savaşamayacaksınız. Çünkü siz ilk önce oturmaya hoşnut oldunuz. Artık arkada kalanlar ile beraber oturun."

84- Ve onlardan ölen birine dua da etme ve onun kabrinin başında da durma. Çünkü onlar Allah'ı ve O'nun elçisini örttüler ve itaatten çıkanlar olarak öldüler.

85- Ve onların malları ve çocukları seni şaşırtmasın. Allah bunlarla ancak ve ancak onlara dünyada azap etmek ve canlarının onlar örtücü oldukları halde çıkmasını istiyor.

86- Ve "Allah'a inanın ve O'nun elçisi ile birlikte gayret edin" diye (emreden) bir sure indirildiği zaman maddiyat sahipleri senden duyuru istemiş ve "Bizi bırak oturanlarla birlikte oturalım" demişlerdi.

87-Arkada kalan kadınlarla beraber oturmaya hoşnut oldular. Ve onların kalplerinin üzeri damgalanmıştır, artık onlar kavrayamazlar.

88- Ancak elçi ve onunla beraber olanlar mallarıyla ve canlarıyla çabaladılar. Ve onlar için hayırlar vardır. Ve işte onlar arzuladığına kavuşacakların ta kendileridir.

89- Allah onlar için orada ölüm görmemek üzere kalacakları  altlarından nehirler akar cennetler hazırlamıştır. İşte bu büyük kurtuluştur.

90-Ve bedevilerden (geçerli bir mazeretleri olmadığı halde) mazeret uyduranlar onlara (savaşmama) duyurusu verilmesi için geldi de, Allah'a ve O'nun elçisine yalan söyleyenler (hiçbir mazeret ileri sürmeden) oturdu. Onlardan örtenlere acı azap erişecektir.

91- Ne zayıflar üzerine ve ne hastalar üzerine ve ne de (savaşa çıkmak için) harcayacak birşey bulamayanlara, Allah'a ve O'nun elçisine içtenlikle samimi oldukları sürece sıkıntı yoktur. İyilik edenler üzerine de yol(sorumluluk)dan hiçbir şey yoktur. Ve Allah, çok bağışlayıcıdır çok merhamet edicidir.

92- Ve ne de (savaş için) binek sağlamak için sana geldikleri  zaman, "Sizi onun üzerine bindirecek birşey bulamıyorum" dediğinde, harcayacak birşey bulamamalarından ötürü üzüntülü bir durumda gözleri yaş dökerek (başka tarafa) yönelenlerin üzerine (sorumluluk yoktur).

93- Yol (sorumluluk) ancak ve ancak, zenginlik oldukları halde senden duyuru isteyerek arkada kalan kadınlarla beraber oturmaya hoşnut olanların üzerinedir. Ve onların kalplerinin üzerine damga vurulmuştur, artık onlar bilmezler.

94- (Savaş bitip) onlara döndüğünüz zaman size mazeret ileri sürerler. De ki: "Hiç mazeret ileri sürmeyin, size asla inanmayacağız. Haberlerinizden Allah bize kesinlikle haber vermiştir. Ve işlediğinizi Allah görecek ve O'nun elçisi de (görecek) sonra duyularla algılanamayananın ve tanık olunanın bilicisine geri döndürüleceksiniz, artık O'da size  işlemekte olduklarınızı haber verecektir."

95- (Savaş bitip) onlara çevrildiğiniz zaman onlar(ı sorgulamak)dan yana kayıtsız kalmanız için size Allah adına yemin edecekler. Artık onlardan yana kayıtsız kal. Çünkü onlar pisliktir. Ve onların sığınağı kazanmakta olduklarının bir karşılığı olarak cehennemdir.

96- Onlardan hoşnut olmanız için size yemin ederler. Eğer siz onlardan hoşnut olsanız dahi, şüphesiz ki Allah itaatten çıkanlar topluluğundan hoşnut olmaz.

97- Bedeviler örtmek ve ikiyüzlülük bakımından (şehirlilere göre) daha şiddetli ve Allah'ın elçisi üzerine indirdiği sınırları bilmemeye daha yatkındırlar. Ve Allah her şeyi bilicidir en doğru karar vericidir.

98- Ve bedevilerden kimi (Allah'ın yolunda) harcayacağını (geri ödenmek üzere verilmiş) bir borç olarak tutar ve (kötü) dönemlerin sizi kuşatmasını gözetler. Dönemlerin kötüsü onların üzerine olsun. Ve Allah her şeyi işiticidir her şeyi bilicidir.

99- Ve bedevilerden kimi Allah'a ve sonraki güne inanır ve (Allah'ın yolunda) harcayacağını Allah'ın katında yakınlıklar ve elçinin dualarına vesile olarak tutar. Bilin ki harcayacakları onlar için bir yakınlık vesilesidir. Allah onları rahmetine girdirecektir. Şüphesiz ki Allah, çok bağışlayıcıdır çok merhamet edicidir.

100- Ve öne geçen ilkler olan Muhacirler ve Ensardan ve onlara güzellikle uyanlar var ya, Allah onlardan hoşnut olmuş ve onlarda O'ndan hoşnut olmuşlardır. Ve orada onlara ebedi olarak ölüm görmemek üzere olacakları altlarından nehirler akar cennetler hazırlamıştır. İşte bu büyük kurtuluştur.

101- Ve çevrenizdeki bedevilerden bazı kimseler vardır ki onlar ikiyüzlülerdir. Ve Medine halkından da ikiyüzlülük üzerinde ısrar edenler vardır ki sen onları bilmezsin, onları biz biliriz. Onlara iki defa azap edeceğiz sonra da büyük azaba geri döndürülecekler.

102- Ve doğruluk işini diğer kötüsüyle karıştıran diğerleri, suçlarını tanıttılar. Allah'ın onlara (lütufla) dönmesi umulur. Şüphesiz Allah çok bağışlayıcıdır çok merhamet edicidir.

103- Onların mallarından bağış al ki onunla onları temizleyesin ve onları arındırasın. Ve onlara dua et. Çünkü senin duan onlar için güven duygusudur. Ve Allah her şeyi işiticidir her şeyi bilicidir.

104- Onlar, Allah'ın kullarından (itaatle) dönüşü kabul edecek olanın ve bağışları alacak olanın şüphesiz ki O olduğunu bilmediler mi? Şüphesiz ki Allah (kulllarına lütufla) çokça dönücü bağışlayıcı O dur.

105- De ki: "(İşleyeceğinizi) işleyin, artık işlediğinizi Allah görecek ve O'nun elçisi  ve inananlar da (görecek) ve (sonra da) duyularla algılanamayananın ve tanık olunanın bilicisine geri döndürüleceksiniz. Artık O'da size işlemekte olduklarınızı haber verecektir."

106-Ve diğerleri Allah'ın buyruğu için beklemeye bırakılmışlardır. Onlara ya azap eder ya da onlara (lütufla) döner. Ve Allah, her şeyi bilicidir en doğru karar vericidir.

107- Ve onlar zarar vermek ve örtmek ve inananlar arasında bölücülük yapmak ve önceden Allah ve O'nun elçisi ile harp edeni (destek için) gözetlemek amacıyla boyun eğilen yere (mescide) tutundular. (Sizi inandırmak için de) "Biz güzellikten başka birşey istemedik" diye kuvvetli bir şekilde yemin ediyorlar. Ve Allah tanıktır ki şüphesiz ki onlar kesinlikle yalancılardır.

108- Orada ebediyyen durma. İlk günden beri korunma üzerine kurulmuş olan boyun eğilen yer, orada durmana daha hak sahibidir. Orada adamlar vardır ki temizlenmeyi severler. Ve Allah temizlenenleri sever.

109- Yapısını Allah'tan korunma ve hoşnutluk üzerine kuran mı daha hayırlıdır, yoksa yapısını kösecek olan bir uçurum kenarına kurup ta onunla beraber cehennem ateşine kösüp giden mi? Ve Allah yanlış yapanlar topluluğunu doğru yola iletmez.

110- İnşa etmiş oldukları yapıları, onların kalpleri parçalanana kadar kalplerinde bir şüphe (vicdanlarında bir sızı) olarak kalmakya devam edecektir. Ve Allah her şeyi bilicidir en doğru karar vericidir.

111- Şüphesiz ki Allah inananlardan mallarını ve canlarını, onlara karşılığı cennet olarak satın almıştır. Allah'ın yolunda savaşırlar, ölürler ve öldürürler. Tevrat'ta ve İncil'de ve Kur'an'da,  üzerine yükümlülük olarak aldığı bir söz olarak.  Ve Allah'tan daha çok sözünü tastamam yerine getiren kimdir? Artık O'nunla yapmış olduğunuz bu alışverişten dolayı sevinin. Ve işte bu büyük kurtuluşun kendisidir.

112- (Ki onlar itaatle) dönenler, kulluk edenler, övgüde bulunanlar, (yeryüzünde) dolaşanlar, eğilenler, boyun eğenler, benimseneni buyuranlar ve benimsenmeyenden vazgeçirtenler ve Allah'ın sınırlarını koruyanlardır. Ve inananları müjdeler.

113- Bir Haberci ve inananlar için, yakınlık sahipleri olsalar dahi, onların şiddetli ateşin arkadaşları olduğu onlara açıklandıktan sonra, ortak koşanlar için bağışlanma istemeleri olacak şey değildir.

114- İbrahim'in babası için bağışlanma istemiş olması, sadece ona vermiş olduğu sözden başka bir sebepten dolayı değildi. Onun Allah'a düşman olduğu, ona açıklandığında ise o, ondan ilişiğini kesti. Şüphesiz ki İbrahim başkaları için çokça üzüntü duyan yumuşak huylu biriydi.

115- Allah'ın bir topluluğu doğru yola ilettikten sonra, korunmaları gerekeni onlara açıklayana kadar onları saptırması (sorumlu tutması) olacak şey değildir. Şüphesiz ki Allah herşeyi bilicidir.

116- Şüphesiz ki göklerin ve yerin hükümranlığı Allah'ındır. Diriltir ve öldürür. Ve sizin için Allah'ın aşağısından ne bir yönelen ve ne de bir yardımcı yoktur.

117- And olsun ki Allah, Haberci'ye ve Muhacirlere ve Ensar'a (lütufla) dönmüştür. Onlar ki içlerinden bölüğün neredeyse kalpleri eğrilmek üzereyken, zorluğun saatinde ona uydular. Sonra onlara (lütufla) döndü. Çünkü O, onlara karşı çok acıyandır merhametlidir.

118- Ve geri bırakılmış üç kişiye de (lütufla dönmüştür). Hattâ ki yeryüzü tüm genişliğine rağmen onlara dar gelmiş ve canları da onlara dar gelmiş ve artık Allah'tan O'na sığınmaktan başka bir yol olmadığını sanısına sahip olmuşlardı. Sonra onlar (önceki hallerine) dönsünler diye onlara (lütufla) döndü. Şüphesiz ki Allah daima (lütufla) çokça dönücü merhamet edicidir.

119- Ey inananlar, Allah'tan korunun ve doğru söyleyenlerle beraber olun.

120- Medine halkından ve onların çevresindeki bedevilerden Allah'ın elçisinden geri kalmaları ve kendi canlarını onun canına arzulamaları olacak şey değildir. Çünkü onlara ne bir susuzluk ve ne bir yorgunluk ve ne Allah'ın yolunda bir açlık erişmez ki ve ne de azılı örtücüleri kızdıracak bir yere ayak basmazlar ve ne de düşmandan bir başarıya kavuşmazlar ki, onunla onlara doğru iş (işlediği) yazılmış olmasın. Şüphesiz ki Allah güzel davrananların emeklerinin karşılığını göz ardı etmez.

121- Ve ne küçük ve ne büyük harcama harcamamış olsunlar ve ne de bir vadiyi kesmemiş (geçmemiş) olsunlar ki bunun sonucunda Allah onlara işlemekte olduklarının en güzeli ile karşılık vermemiş olsun.

122- (Medine haricindeki) inananların el birliğiyle (Medine'ye) seferber olmaları olacak şey değildir. Onlardan her bölükten bir grubun hayat nizamında anlayış sahibi olmaları ve döndüklerinde topluluklarını uyarmaları için (Medine'ye) seferber olmaları gerekmez miydi?

123- Ey inananlar, azılı örtücülerden size yönelenlerle savaşın ki sertliği sizde bulsunlar. Ve bilin ki Allah korunanlar ile beraberdir.

124- Ve bir sure indirildiğinde içlerinden kimi "Bu hanginizin inancını artırdı?" der. İnananlara gelince ise bu onların inançlarını artırmış ve onlar birbirleri ile müjdeleşir haldedirler.

125- Ve kalplerinde bozukluk olanlara gelince pisliklerine pislik artırmış ve örtücüler oldukları halde ölmüşlerdir.

126- Ve onlar her yıl bir veya iki defa denemeden geçirildiklerini görmüyorlar mı? Sonra da hatırlayanlar olarak (itaatle) dönmüyorlar.

127- Ve bir sure indirildiği zaman birbirlerine bakarak "Sizi gören bir kimse var mı? (diyerek) çevrildiler. Allah onların kalplerini çevirmiştir. Çünkü onlar kavramayanlar topluluğudur.

128- And olsun ki size içinizden sizin sıkıntıya düşmeniz kendisine ağır gelen, size karşı istekli, inananlara karşı ise çok acıyan merhametli olan bir elçi gelmiştir.

129- Eğer (başka tarafa) yönelecek olurlarsa artık onlara de ki: "Allah bana yeterlidir. O'ndan başka ilâh yoktur. O'na güvendim ve O, büyük taht'ın Rabbidir."