21 Ocak 2024 Pazar

MAİDE SURESİ MEALİ

1- Ey inananlar, bağlılıklarınızı eksiksiz yerine getirin. Siz yasaklı halde iken avlanmayı serbest saymamak şartıyla sizin üzerinize peşi sıra okunacak olanlar hariç, o dört ayaklı hayvanlar size serbestleştirildi. Şüphesiz ki Allah, istediği kararı verir.

2- Ey inananlar, Allah'ın (kulluk) farkındalıklarına ve yasak aya ve o hediyeye ve o gerdanlık (takılmış kurbanlık)lara ve Efendilerinden bir lütuf ve hoşnutluk peşine düşerek o Yasak Ev'i ziyarete gelenlere (hürmetsizliği) serbest görmeyin. Ve (ihramdan çıkıp) serbestleştiğiniz zaman, artık avlanabilirsiniz. Ve sizi o Yasak Mescit'ten uzaklaştırdılar diye, bir topluluğa olan öfkeniz sizi aşırı davranmaya sevk etmesin. Ve o erdem ve o korunma bilinci üzerinde destekleşin. Ve o günah ve o düşmanlık üzerinde destekleşmeyin. Ve Allah'a karşı korunun. Şüphesiz ki Allah, o sonuçlandıranın en şiddetlisidir.

3- Size o ölü hayvan ve kan ve domuzun eti ve (kesilirken) ona Allah'tan başkasına ses yükseltilmiş ve boğulmuş ve vurulmuş ve yüksekten düşmüş ve boynuzla süsülmüş ve yırtıcı hayvan yemiş - (ölmeden önce leş olmaktan) arındırdığınız başka- ve dikili taşlar üzerine boğazlanan ve fal okları ile pay aramanız yasaklaştırıldı. Bunlar(a uymamak) sizin için itaatten çıkmaktır. (Gerçeği) örtenler bugün sizin itaat nizamınız(ı bırakmanız)dan ümit kesmiştir. Artık onlardan endişelenmeyin, benden endişelenin. Bugün itaat nizamınızı size eksiksizleştirdim ve size olan nimetimi tamamladım ve size itaat nizamı olarak İslam'a hoşnut oldum. Artık kim açlık sebebi ile zorlanırsa, (tıka basa yemeye) meyletmeksizin (yerse), şüphesiz ki Allah artık çok bağışlayıcıdır çok merhamet edicidir.

4- Senden kendilerine neyin serbestleştirildiğini soruyorlar. De ki: "Size o temizler ve Allah'ın size öğrettiği şeyden öğretip yetiştirdiğiniz avcı hayvanlar(ın sizin için tuttukları) serbestleştirildi. Artık sizin için tuttukları şeylerin üzerine Allah'ın adını hatırlayarak yeyin. Ve Allah'a karşı korunun. Şüphesiz ki Allah, o hesap görenin en çabuğudur."

5- Bugün size o temizler serbestleştirildi. Ve o kitap verilmişlerin yiyeceği size serbest ve sizin yiyeceğiniz de onlara serbesttir. Ve o inananlardan olup o korunan hür kadınlar ve sizden önce o kitap verilmişlerden olup o korunan hür kadınlar, korunarak zinadan kaçınan ve gizli dostlar tutmayanlar olarak, ücretlerini verdiğiniz zaman (size serbesttir). Ve kim o inancı (redderek) örterse, artık onun işlediği kesinlikle boşa gitmiştir. Ve o ahirette de o ziyan edenlerdendir.

6- Ey inananlar, o kulluk görevine (namaza) kalktığınız zaman, yüzlerinizi ve ellerinizi dirseklere kadar yıkayın ve başlarınızı ve iki topuğa kadar ayaklarınızı  mesh edin*. Ve eğer cünüpseniz, iyice temizlenin. Ve eğer hasta veya sefer üzerinde veya sizden biri tuvaletten gelmiş veya kadınlarla (eşlerinizle) dokunuşmuş da (cinsel ilişki kurmuş) bir su bulamadıysanız, temiz toprağa yeltenin de ondan yüzlerinize ve ellerinize sürün. Allah, sizin üzerinize hiçbir burukluk vermek istemiyor, fakat şükretmeniz için sizi temizlemek ve üzerinizdeki nimetini tamamlamak istiyor.

* Ayetin Arapça metninde geçen "Vemsehu biruusiküm ve ercüleküm" ibaresi her ne kadar ayakların yıkanmasına işaret ediyor olsa da, ibarenin olması gereken şekli "Vemsehu biruusiküm ve ercüliküm" şeklindeki okumadır. Bu okuma ise ayakların da mesh edilmesi gerektiğine işaret etmektedir.

7- Ve Allah'ın sizin üzerinizdeki nimetini ve onunla sizi bağladığı ve: "işittik ve itaat ettik" dediğiniz yeminle bağlanmış sözünü  hatırlayın. Ve Allah'a karşı korunun. Şüphesiz ki Allah, o göğüslerin sahip olduğunu en iyi bilicidir.

8- Ey inananlar, Allah için hakkaniyeti ayakta tutan tanıklar olun. Ve bir topluluğa olan öfkeniz sizi onlara karşı denk davranmamaya sevk etmesin. Denk davranın; O, korunma bilincine daha yakındır. Ve Allah'a karşı korunun. Şüphesiz ki Allah, işlemekte olduklarınızı en iyi haber alıcıdır.

9- Allah, İnanan ve o düzgün işler işleyenlere, onlar için bağışlama ve büyük ücret söz verdi.

10- Ve (gerçeği) örtenler ve ayetlerimizi yalanlayanlar ise, işte onlar o şiddetli ateşin arkadaşlarıdır. 

11- Ey inananlar, Allah'ın sizin üzerinizdeki nimetini hatırlayın. Hani bir topluluk size karşı ellerini geniş tutmaya eğilim göstermişti de, (Allah) onların ellerini sizden önlemişti. Ve Allah'a karşı korunun. Ve artık o inananlar yalnızca Allah'a dayansınlar.

12- Ve ant olsun ki İsrailoğulları'ndan yeminle bağlanmış söz tutmuş ve içlerinden oniki lider harekete geçirmiştik. Ve Allah: "Ben sizin beraberinizdeyim. Ant olsun ki eğer o kulluk görevini ayakta tutar ve o arınmayı yerine getirir ve elçilerime inanır ve onları destekler ve Allah'a güzel borç verirseniz, kesinlikle sizden kötülüklerinizi örter ve sizi kesinlikle altlarından o nehirler akar bahçelere girdiririm. Artık bundan sonra içinizden kim (gerçeği) örtecek olursa, kesinlikle o denk yoldan sapmıştır" demişti.

13- Yeminle bağlanmış sözlerini bozmaları nedeniyle onları dışladık ve kalplerini kaskatı yaptık. Kelimeyi konuldukları yerlerinden oynatıyorlar. Ve onunla hatırlatıldıkları şeylerden hisse almayı unuttular. İçlerinden azı hariç, onların hainliklerine (güneş gibi) doğdurulmaya devam edeceksin. Buna rağmen sen onları (n hatalarını şimdilik) sil ve onlara müsamaha göster. Şüphesiz ki Allah, o güzel davrananları sever.

14- Ve "Biz Yardımcılarız*" diyenlerden de yeminle bağlanmış sözlerini tutmuştuk. Fakat onlar, onunla hatırlatıldıkları şeylerden hisse almayı unuttular. Bunun üzerine bizde aralarına, o kalkışın gününe kadar (sürecek) o düşmanlığı ve o nefreti saldık. Ve Allah onların istekle yapmakta oldukları şeyleri ileride haber verecektir.

*Nasara kelimesine "Yardımcılar" anlmı verme gerekçemiz, Al-i İmran s. 52. ayetinde geçen bağlamına binaendir.

15- Ey o kitabın halkı, size o kitaptan gizlediğiniz birçok şeyi açıklayan ve birçok şeyden de silen elçimiz kesinlikle gelmiştir. Allah'tan size kesinlikle bir ışık ve bir açıklayan kitap gelmiştir.

16- Allah, hoşnutluğuna uyanı onunla o esenliğin yollarına iletir ve kendi onayıyla o karanlıklardan o ışığa çıkarır ve onları bir dosdoğru yola iletir.

17- Ant olsun ki: "Allah, Meryem'in oğlu Mesih'tir" demiş olanlar (gerçeği) örtmüştür. De ki: "Eğer Meryem oğlu Mesih'i ve onun annesini ve o yerdekileri toplu halde yok etmeyi istese, Allah'tan bir şeye kim hükümran olabilir? O göklerin ve o yerin ve o ikisinin arasında olan şeylerin hükümranlığı Allah'ındır. Ne dilerse takdir eder. Ve Allah, her şeyin üzerine en doğru ölçü koyucudur."

18- O Yahudiler ve o Yardımcılar: "Biz Allah'ın oğulları ve O'nun sevdikleriyiz" dediler. De ki: "Öyleyse suçlarınız nedeniyle niçin sizi azaplandırıyor? Aksine, siz takdir ettiğinden bir beşersiniz, kimi dilerse bağışlar ve kimi dilerse azaplandırır. O göklerin ve o yerin ve o ikisinin arasında olan şeylerin hükümranlığı Allah'ındır. O dönüş yalnızca O'nadır."

19- Ey o kitabın halkı, "Bize müjdeleyici ve uyarıcıdan kimse gelmedi" dersiniz diye elçiler(in gönderilmesin) den ara verme olduğu bir dönemde, (yanlışlarınızı) açıklayan o elçimiz size gelmiştir. Artık size kesinlikle bir müjdeleyici ve bir uyarıcı gelmiştir. Ve Allah, her şeyin üzerine en doğru ölçü koyucudur.

20- 21- Ve bir zaman Musa topluluğuna: "Ey topluluğum, Allah'ın sizin üzerinizdeki nimetini hatırlayın. Hani içinizden haberciler tayin etmiş ve sizi hükümdarlar yapmış ve o tüm insanlardan hiç birine vermediğini size vermişti. Ey topluluğum, Allah'ın size yazdığı o kutsallaştırılmış o yere girin ve arkalarınızı geri döndürmeyin, aksi takdirde ziyan edenlere çevrilirsiniz" demişti.

22- (Topluluğu ona): "Ey Musa, orada zorbalar topluluğu var. Ve onlar oradan çıkıncaya kadar, şüphesiz ki biz asla oraya girmeyiz. Eğer onlar oradan çıkarlarsa, şüphesiz ki biz de girenleriz" demişlerdi.

23- (Musa'nın topluluğunun)kaygılandıkları kimselerden olan, Allah'ın kendilerini nimetlendirdiği iki adam: "Üzerlerine o kapıdan girin, oradan girdiğiniz zaman, artık şüphesiz ki sizler galip gelenlersiniz. Ve eğer inananlarsanız, artık Allah'a dayanın" demişti. 

24- (Topluluğu): "Ey Musa, onlar orada daimi oldukları sürece şüphesiz ki biz oraya ebedi olarak asla girmeyiz. Artık git sen ve senin Efendin ikiniz savaşın, şüphesiz ki biz burada oturanlarız" demişlerdi.

25- (Musa): "Ey Efendim, şüphesiz ki ben benliğim ve kardeşim haricine (söz geçirmeye) hükümran olamıyorum. Artık bizimle bu itaatten çıkanlar topluluğunun arasını ayır" demişti.

26- (Allah): "Şüphesiz ki orası onlara 40 sene yasaklaştırılmıştır. O Yerde şaşkınca dolaşacaklardır. Artık bu itaatten çıkanlar toplululuğuna karşı üzülme" demişti.

27- 28- 29- Ve onlara  iki Ademoğlunun haberini gerçek olarak peşi sıra oku. Hani ikisi de bir yakınlık yaklaştırmışlar, ikisinin birinden kabul edilmiş, o diğerinden kabul edilmemişti. (Kurbanı kabul edilmeyen): "Seni kesinlikle öldüreceğim" demiş, (diğeri ise): "Allah ancak ve ancak o korunanlardan kabul eder. Ant olsun ki eğer sen beni öldürmek için elini geniş tutacak olursan, ben seni öldürmek için elimi sana geniş tutucu değilim. Şüphesiz ki ben o tüm insanların Efendisi olan Allah'tan kaygılanırım. Şüphesiz ki ben, benim günahıma ve kendi günahına yerleşmeni, böylelikle o ateşin arkadaşlarından olmanı isterim. Ve işte bu, o haksızlığı yapanların karşılığıdır" demişti.

30- Bunun üzerine benliği onu kardeşini öldürmeyi çok istekli hale getirmiş, o da onu öldürmüş, böylece o ziyan edenlerden olmuştu.

31- Sonrasında Allah, kardeşinin avretini nasıl gizleyeceğini ona göstermek için, o yeri eşeleyen bir karga harekete geçirdi. "Yazıklar olsun bana, kardeşimin cesedini gizlemek için şu karga gibi olmamdan başarısız mı kaldım?" demiş ve o pişmanlık duyanlardan olmuştu.

32- İşte bundan dolayı, İsrailoğulları'na şunu yazdık: "Gerçek şu ki, kim bir benliği başka bir benliği (öldürmesine) veya o yerde bir bozuculuğu olmaksızın öldürürse, o insanları toplu halde öldürmüş gibidir. Ve kim de onu yaşama döndürürse de, insanları toplu halde yaşama döndürmüş gibidir." Ve ant olsun ki elçilerimiz onlara o apaçık delilleri getirdi. Sonra bunun arkasından şüphesiz ki içlerinden birçoğu o yerde kesinlikle savurganlardır.

33- Allah'a ve O'nun elçisine harp açanların ve o yerde bozuculuğa koşanların ancak ve ancak karşılığı, öldürülmeleri veya asılmaları veya ellerinin ve ayaklarının çaprazdan kesilmesi veya o yerden sürgün edilmeleridir. İşte bu, onlar için bu şimdikinde bir rezilliktir ve onlar için o sonrakinde ise büyük bir azap vardır.

34- Üzerlerine güç yetirmenizden önce (pişman olup) dönmüş olanlar başka. Bilin şüphesiz ki Allah, çok bağışlayıcıdır çok merhamet edicidir.

35- Ey inananlar, Allah'a karşı korunun, ve O'na o yakınlık fırsatının peşine düşün ve arzuladığınıza kavuşturulmanız için, O'nun yolunda gücünüzü kullanın.

36- Şüphesiz ki (gerçeği) örtenler var ya, o yerde olanlar toplu halde ve onun beraberinde bir o kadarı da onların olmuş olsa, o kalkışın gününün azabından kurtulmak için onu kurtulmalık olarak verseler, onlardan kabul edilmez. Ve acı bir azap onlar içindir.

37- O ateşten çıkmayı isterler. Oysa onlar ondan çıkıcılar değildir. Ve bir kalıcı azap onlar içindir.

38- Ve erkek hırsızın ve kadın hırsızın kazandıklarına karşılık Allah'tan bir caydırıcılık olmak üzere ikisinin ellerini kesin. Ve Allah, çok güçlüdür en bilgedir.

39- Kim haksızlığının arkasından (pişmanlıkla) döner ve (durumunu) düzeltirse, şüphesiz ki Allah ona (lütufla) döner. Şüphesiz ki Allah, çok bağışlayıcıdır çok merhamet edicidir.

40- O göklerin ve o yerin hükümranlığının şüphesiz ki Allah'a ait olduğunu bilmedin mi? Kimi dilerse azaplandırır ve kimi dilerse bağışlar. Ve Allah, her şeyin üzerine en doğru ölçü koyucudur.

41- Ey o elçi, kalpleri inanmadığı halde ağızları ile "inandık" diyenlerden o (gerçeği) örtmekte koşuşturanlar, sakın seni üzmesin. Ve Dönenlerden* de o yalanı çokça dinleyen, sana (inanmış olarak) gelmeyen diğer bir topluluğu çokça dinleyenler vardır. Onlar kelimeyi yerlerine konulmalarından sonra oynatıyor: "Eğer size şu verilirse, onu alın ve eğer o verilmezse, sakının" diyorlar. Ve Allah kimin kötüye düşmesini  isterse, artık ona karşı Allah'tan hiçbir şeye asla hükümran olamazsın. İşte onlar, Allah'ın kalplerini temizlemek istemedikleridir. Onlar için bu şimdikinde bir rezilliktir. Ve o sonrakinde büyük bir azap ise onlar içindir.

*Hadu kelimesine "Dönenler" anlamı verme gerekçemiz, Araf s. 156. ayetindeki bağlamına binaendir.

42- Onlar, o yalanı çokça dinleyen (rüşvet, faiz gibi) köksüz kazancı çokça yiyenlerdir. Eğer sana gelirlerse, artık (istersen) aralarında karar ver veya onlardan yana kayıtsız kal. Ve eğer onlardan yana kayıtsız kalacak olursan, artık hiçbir şekilde asla sana zorluk veremezler. Ve eğer karar verecek olursan, aralarında hakkaniyetle karar ver. Şüphesiz ki Allah, hakkaniyetlileri sever.

43- Ve onda Allah'ın kararı olan Tevrat yanlarında olduğu halde, seni nasıl karar verici yapıyorlar? Sonra da bunun arkasından (başka tarafa) yöneliyorlar? Ve işte onlar, o inananlar değildir.

44- Şüphesiz ki onda bir doğruya iletme ve ışık olan Tevrat'ı biz indirdik. Teslim olan o haberciler Dönenlere onunla karar verirlerdi. Ve o Efendiye adananlar ve o hahamlar, Allah'ın kitabını kollamakla görevli ve onun üzerine tanıklar olmaları nedeniyle (onunla karar verirlerdi). Artık o insanlardan endişelenmeyin, benden endişelenin ve ayetlerimi az bir bedele satmayın. Ve kim Allah'ın indirdiği ile karar vermezse, işte onlar o (gerçeği) örtücülerin ta kendileridir.

45- Onlara, onda: "O benliğe karşılık o benlik ve o göze karşılık o göz ve o buruna karşılık o burun ve o kulağa karşılık o kulak ve o dişe karşılık o diş ve o yaralamalarda da suça denk karşılık" yazdık. Kim onu (kısası) bağışlarsa, artık o kendisi için (günahını) örten bir karşılık olur. Ve kim Allah'ın indirdiği ile karar vermezse, işte onlar o haksızlığı yapanların ta kendileridir.

46- Ve ardından Meryem oğlu İsa'yı (elçilerin) eserleri üzerinde (yürümek üzere), Tevrat'tan önünde olanı doğrulayıcı olarak peşine düşürdük. Ve ona, onda bir doğruya iletme ve ışık olan, Tevrat'tan önünde olanı doğrulayıcı ve o korunanlar için bir öğüt ve bir doğruya iletme olan İncil'i verdik.

47- Ve İncil'in halkı, ondaki Allah'ın indirmiş olduğu ile karar versin. Ve kim Allah'ın indirdiği ile karar vermezse, işte onlar o itaatten çıkanların ta kendileridir.

48- Ve sana da o kitabı gerçek (bir neden)le, kitap'tan (Tevrat ve İncil'den) önünde olanı doğrulayıcı ve onun üzerine gözetici koruyucu olarak indirdik. Artık aralarında Allah'ın indirdiği ile karar ver ve sana gerçekten geleni bırakıp onların keyfi arzularına uyma. Sizden her biriniz için hukuk ve uygulama yöntemi yaptık. Ve eğer Allah dilemiş olsaydı, sizi tek toplum yapardı, fakat verdikleriyle sizi yoklamak için (böyle yapmadı). Öyleyse o hayırlarda koşuşun. Dönüşünüz toplu halde Allah'adır. Artık hakkında ayrışmakta olduğunuz şeyleri size haber verecektir.

49- Ve aralarında Allah'ın indirdiği ile karar ver ve onların keyfi arzularına uyma ve Allah'ın sana indirdiğinin bir kısmından (alıkoyarak)seni kötüye düşürmelerinden onlardan sakın. Eğer (başka tarafa) yönelirlerse, artık bil ki Allah ancak ve ancak bir kısım suçlarını (n karşılığını) onlara eriştirmek istiyor. Ve şüphesiz ki o insanlardan birçoğu, kesinlikle itaatten çıkanlardır. 

50- Yoksa onlar o düşüncesizliğin kararının peşine mi düşüyorlar? Kesinkes inanan bir topluluk için kararca Allah'tan daha güzel kimdir?

51- Ey inananlar, o Yahudilere ve o Yardımcılara yönelenler olarak tutunmayın. Onların bazısı bazısının yönelenleridir. Ve içinizden kim onları yönelen edinirse, şüphesiz ki artık o da onlardandır. Şüphesiz ki Allah, o haksızlığı yapanlar topluluğunu doğruya iletmez.

52- Kalplerinde bozukluk olanların: "Bize bir felaketin erişmesinden endişeleniyoruz" diyerek onlara koşuşturduğunu görürsün. Umulur ki Allah o fethi veya kendi yanından bir buyruğu getirir de, böylelikle benliklerinde sakladıkları şeye pişmanlar olurlar.

53- Ve (o zaman) inananlar: "Kendilerinin şüphesiz ki sizin beraberinizde olduklarına dair, güçlü yeminleriyle Allah'a yemin etmiş olanlar bunlar mı?" diyeceklerdir. Onların işledikleri boşa gitmiş, böylelikle de ziyan edenlerden olmuşlardır.

54- Ey inananlar, içinizden kim kendi itaat nizamından geri döndürülecek olursa (bilsin ki); Allah ileride bir topluluk getirir, onları sever ve onlar da O'nu severler, o inananlara karşı alçak gönüllü, o (gerçeği) örtücülere karşı güçlüdürler, Allah'ın yolunda güçlerini kullanırlar ve kınayıcının kınamasından kaygılanmazlar. İşte bu, Allah'ın kime dilerse verdiği lütfudur. Ve Allah, (kudreti) çok geniştir en iyi bilicidir.

55- Sizin yöneleniniz ancak ve ancak, Allah ve O'nun elçisi ve o kulluk görevini ayakta tutan ve o arınmayı saygıyla eğilerek yerine getiren inananlardır.

56- Ve kim Allah'ı ve O'nun elçisini ve inananları yönelen edinirse, şüphesiz ki Allah'ın taraftarları o galip gelenlerin ta kendileridir.

57- Ey inananlar, itaat nizamınıza bir alay ve bir oyun konusu olarak tutunan sizden önce o kitap verilmişlerden  ve o azılı (gerçeği) örtücülerden olanlara yönelenler olarak tutunmayın. Ve eğer inananlarsanız, Allah'a karşı korunun.

58- Ve o kulluk görevine (namaza) seslendiğiniz zaman ona bir alay ve bir oyun konusu olarak tutunurlar. Bu, onların bir bağ kurmazlar topluluğu olmalarındandır.

59- De ki: "Ey o kitabın halkı, Allah'a ve bize indirilmiş şeye ve önceden indirilmiş şeye inandık diye mi bizden öç alıyorsunuz? Şüphesiz ki sizin en çoğunuz itaatten çıkanlardır."

60- De ki: "Allah'ın yanında ödülce bundan daha şerli olanı size haber vereyim mi? Kimi ki Allah onu dışlamış ve ona hiddetlenmiş ve onlardan maymunlar ve domuzlar ve taşkınlık yapana kul etmişse, işte onlar, durumca daha şerli ve o yolun denk olanından daha çok sapmış kimselerdir."

61- Ve size geldikleri zaman, "İnandık" derler. Oysa onlar (yanınıza o gerçeği) örtücülükle girmiş ve onlar yine onunla çıkmışlardır. Ve Allah, onların gizlemekte oldukları şeyleri en iyi bilendir.

62- Ve onlardan birçoğunun o günah ve o düşmanlık ve (rüşvet faiz gibi) o köksüz kazancı yemekte koşuştuklarını görürsün. İşlemekte oldukları şeyler gerçekten ne kötüdür.

63- O efendiye adananlar ve o hahamlar onları o günah söylemlerinden ve (rüşvet faiz gibi) o köksüz kazancı  yemelerinden vazgeçirmeli değil miydi? İstekle yapmakta oldukları şeyler gerçekten ne kötüdür.

64- Ve Yahudiler dedi ki: "Allah'ın eli bağlanmıştır.Onların elleri bağlanmıştır ve dedikleri nedeniyle dışlanmışlardır. Aksine, O'nun iki eli de geniştir, nasıl dilerse öyle harcar. Ve and olsun ki sana Efendinden indirilmiş şey, içlerinden birçoğunun taşkınlığını ve (gerçeği) örtücülüğünü kesinlikle arttırmaktadır. Aralarını o kalkışın gününe kadar (sürecek) o düşmanlık ve o nefretle karşılaştırdık. Her ne zaman o harp için bir ateş tutuşturmuşlarsa, Allah onu söndürmüştür. Ve o yerde bozuculuğa koşarlar.  Ve Allah, o bozucuları sevmez.

65- Ve eğer o kitabın halkı inansalar ve korunsalardı, kötülüklerini kesinlikle onlardan örter ve kesinlikle onları o nimet bahçelerine girdirirdik.

66- Ve eğer onlar Tevrat'ı ve İncil'i ve onlara Efendilerinden indirilmiş şeyi gerçekten ayakta tutmuş olsalardı, üstlerinden ve ayaklarının altlarından yerlerdi*. İçlerinden ılımlı bir toplum vardır. Fakat içlerinden birçoğunun işlemekte oldukları ne kötüdür.

*Göğün ve yerin nimetlerinden faydalanırlardı.

67- Ey o Elçi, Efendinden sana indirilmiş şeyi ulaştır. Ve eğer yapmazsan, O'nun mesajını ulaştırmamış olursun. Ve Allah seni o insanlar(ın zararın)dan saracaktır. Şüphesiz ki Allah, o (gerçeği) örtücüler topluluğunu doğruya iletmez.

68- De ki: "Ey o kitabın halkı, Tevrat'ı ve İncil'i ve size Efendinizden indirilmiş şeyi ayakta tutana kadar, hiçbir şey üzerinde değilsiniz." And olsun ki sana Efendinden indirilmiş şey, onlardan birçoğunun taşkınlığını ve (gerçeği) örtücülüğünü kesinlikle arttırmaktadır. Artık o (gerçeği) örtücüler topluluğuna karşı üzülme. 

69- Şüphesiz ki, İnananlardan ve Dönenlerden ve Sabiilerden ve Yardımcılar'dan, kim Allah'a ve o sonraki güne inanır ve bir düzgün iş işlerse, artık onlara kaygı yoktur ve onlar üzülmezler.

70- Ant olsun ki İsrailoğullarından yeminle bağlanmış söz tutmuş ve onlara elçiler göndermiştik. Her ne zaman bir elçi onlara benliklerinin hoşlanmadığı şey getirdiyse, bir bölümü yalanladılar bir bölümü de öldürüyorlardı.

71- (Elçilere karşı yaptıkları yüzünden) bir kargaşa olmayacağını hesap ettiler. Bu yüzden körleştiler ve sağırlaştılar. Sonra Allah onlara (lütuf ile) döndü, sonra içlerinden birçoğu yine körleştiler ve sağırlaştılar. Ve Allah, onların işlemekte olduklarını en iyi görücüdür.

72- Ant olsun ki, "Şüphesiz ki Allah, Meryem oğlu Mesih'in ta kendisidir" diyenler (gerçeği) örtmüştür. Oysa Mesih, "Ey İsrailoğulları, benim Efendim ve sizin de Efendiniz olan Allah'a kulluk edin. Gerçek şu ki; kim Allah'ı ortaklaştırırsa, Allah ona o bahçeyi kesinlikle yasaklamıştır ve onun sığınağı o ateştir. Ve o haksızlık yapanların hiçbir yardımcıları yoktur" demişti.

73- Ant olsun ki, "Şüphesiz ki Allah, üçün üçüncüsüdür" diyenler (gerçeği) örtmüştür. Oysa tek bir tanrıdan başka hiçbir tanrı yoktur. Ve eğer söylediklerinden vazgeçmezlerse, içlerinden (gerçeği) örtenlere acı bir azap kesinlikle dokunacaktır.

74- Halâ Allah'a (itaatle) dönmezler ve O'nun bağışlamasını istemezler mi? Oysa ki  Allah, çok bağışlayıcıdır çok merhamet edicidir.

75- Meryem oğlu Mesih, elçiden başkası değildir. Ondan önce de kesinlikle o elçiler gelip geçmiştir. Ve onun annesi de çok doğru söyleyen bir kadındı. İkisi de o yiyeceği yerlerdi. Bak, onlara o ayetleri nasıl açıklıyoruz, sonra bak nasıl çarptırılıyorlar?

76- De ki: "Allah'ın aşağısından size ne bir fayda vermeye ve ne de bir zorluk vermeye hükümran olamayana mı kulluk ediyorsunuz? Ve Allah, o en iyi işiticinin o en iyi bilicinin ta kendisidir."

77- De ki: "Ey o kitabın halkı, gerçek (bir neden)siz yere itaat nizamınızda ileri gitmeyin. Ve önceden sapmış ve birçoğunu da saptırmış ve o yolun denk olanından sapmış bir topluluğun keyfi arzularına uymayın."

78- İsrailoğulları'ndan (gerçeği) örtenler, Davud ve Meryem oğlu İsa'nın diliyle dışlanmışlardır. İşte bu, karşı çıkmaları ve sınırı aşıyor olmaları nedeniyledir.

79- Onlar o yaptıkları yadırganandan birbirlerini vazgeçirmezlerdi. Yapmakta oldukları şeyler gerçekten ne kötüdür.

80- İçlerinden birçoğunun (gerçeği) örtenlere yönelmekte olduğunu görürsün. Benliklerinin onlara öncelediği, Allah'ın onlara olan kızgınlığı gerçekten ne sıkıntılıdır. Ve onlar o azapta sürekli kalıcıdırlar.

81- Ve eğer onlar Allah'a ve o Haberci'ye ve ona indirilmiş şeye inansalardı, onlara yönelenler olarak tutunmazlardı. Fakat içlerinden birçoğu itaatten çıkanlardır.

82- Ant olsun ki inananlara karşı düşmanlıkça o insanların en şiddetlisi olarak o Yahudileri ve ortaklaştıranları bulursun. Ve ant olsun ki inananlara karşı sevgide onların en yakını olarak "Biz Yardımcılarız" diyenleri bulursun. İşte bu, onların içlerinde büyüklük taslamayan keşişler ve rahipler olması nedeniyledir.

83- 84- Ve onları o elçiye indirilmiş şeyi işittikleri zaman tanıdıkları gerçekten dolayı, "Ey Efendimiz inandık, artık bizi o tanıkların beraberinde yaz.Ve bize ne oluyor ki Efendimizin bizi o düzgünler topluluğunun beraberinde (cennete) girdirmesini umuyorken Allah'a ve gerçek şeyden bize gelmiş olana neden inanmayalım?" diyerek gözlerinden yaş döküldüğünü görürsün.

85- Allah onları bu dedikleri nedeniyle altlarından o nehirler akar, orada sürekli kalacakları bahçelerle ödüllendirdi. Ve işte bu o güzel davrananların karşılığıdır.

86- Ve onlar ki (gerçeği) örttüler ve ayetlerimizi yalanladılar, işte onlar o şiddetli ateşin arkadaşlarıdır. 

87- Ey inananlar, Allah'ın size serbestleştirdiği temiz şeyleri yasaklaştırmayın ve sınırı aşmayın. Şüphesiz ki Allah, o sınırı aşanları sevmez.

88- Ve Allah'ın sizi rızıklandırdığı şeylerden serbest temiz olarak yeyin ve kendisine inananlar olduğunuz Allah'a karşı korunun.

89- Allah sizi yeminlerinizdeki amaçsız sözden dolayı (sorumlu) tutmaz. Fakat kendinizi sıkıca bağladığınız yeminler nedeniyle (sorumlu) tutar. Artık onun (yemini bozmanın) günahının örtülmesi, ev halkınıza yedirmekte olduğunuz şeyin ortalamasından on düşkünü yedirmek veya giydirmek veya bir köleyi hürleştirmektir. Kim bunu bulamadıysa, artık üç gün oruç vardır. İşte bu, yemin ettiğiniz (ve onu bozduğunuz) zaman, yeminlerinizin günahının örtülmesidir. Ve yeminlerinizi kollayın. Allah, şükretmeniz için ayetlerini size işte böyle açıklıyor.

90- Ey inananlar, şarap ve kumar ve dikili taşlar ve fal okları, ancak ve ancak o şeytanın işinden olan bir pisliktir. Arzuladığınıza kavuşturulmanız için artık ondan uzaklaşın. 

91- O şeytan şarap ve kumarda, aranıza ancak ve ancak düşmanlık ve kin düşürmek ve sizi Allah'ı hatırlamaktan ve o kulluk görevinden uzaklaştırmak istiyor. Artık vazgeçenlersiniz değil mi?

92- Ve Allah'a itaat edin ve o elçiye itaat edin ve sakının. Eğer (başka tarafa) yönelirseniz, artık bilin ki elçimizin üzerindeki ancak ve ancak o açıklayan ulaştırmadır.

93- İnanan ve o düzgün işler işleyenler, korundukları ve inanıp düzgünlükleri işledikleri, sonra korundukları ve inandıkları, sonra korundukları ve güzel davrandıkları sürece yediklerinde, üzerlerine bir sorumluluk yoktur. Ve Allah, o güzel davrananları sever.

94- Ey inananlar, Allah, o duyularıyla algılamadığı halde O'ndan kim kaygılanıyor diye bilmek için, ellerinizin ve mızraklarınızın ona kavuşabileceği avdan bir şeyle, ant olsun ki sizi yoklayacaktır. Bundan sonra kim sınırı aşarsa, artık ona acı bir azap vardır.

95- Ey inananlar, siz yasaklı halde iken av (hayvanı) öldürmeyin. Sizden kim onu kasten öldürürse, öldürdüğü şey örneği bir karşılığı vardır ki buna da içinizden denklik sahibi iki kişi, Kabe'ye ulaşan bir hediye veya işinin günahını örtecek bir karşılık olarak, düşkünleri yedirmek veya bunun dengi oruç olarak, işinin ağırlığını tatması için karar verir. Allah geçmişte olandan sildi. Ve kim yinelerse, Allah ondan öç alır. Ve Allah, çok güçlüdür öç sahibidir.

96- Size ve yolculara bir yarar olmak üzere, o denizin avı ve onun yiyeceği size serbestleştirildi. Ve o karanın avı ise, yasakta daimi olduğunuz müddetçe üzerinize yasaklaştırıldı. Artık kendisine sürülüp toplanılacak olduğunuz Allah'a karşı korunun.

97- Allah, o Yasak Ev Kabe'yi ve o yasak ayı ve o gerdanlık takılmış kurbanlıkları ve o hediyeyi o insanlar için (ekonomik ve sosyal açıdan) ayakta durma (vesilesi) kıldı. İşte bu, Allah'ın şüphesiz ki o göklerdeki olan şeyleri ve o yerdeki olan şeyleri bilmekte olduğunu ve şüphesiz ki Allah'ın her şeyi en iyi bilici olduğunu bilmeniz içindir. 

98- Bilin şüphesiz ki Allah, o sonuçlandıranın en şiddetlisidir ve şüphesiz ki Allah, çok bağışlayıcıdır çok merhamet edicidir.

99-  O elçinin üzerine o ulaştırmadan başka (görev) yoktur.  Ve Allah belli etmekte olduğunuz şeyleri ve gizlemekte olduğunuz şeyleri bilir.

100- De ki: "O murdarın çokluğu seni şaşırtmış olsa bile, o murdar ile o temiz denk olmaz." Ey o temiz akıl sahipleri arzuladığınıza kavuşturulmanız için, artık Allah'a karşı korunun.

101- Ey inananlar, belirtildiğinde sizi kötü duruma düşürecek olan şeylerden sormayın. Ve eğer bu okunan (Kur'an) indirilmekte olduğu vakit ondan sorarsanız size belirtilir. Allah onlardan (sorumluluğu) silmiştir. Ve Allah, çok bağışlayıcıdır yumuşak davranıcıdır.

102- Gerçekten sizden önceki bir topluluk onlardan sormuş, (açıklandıktan) sonra onları (işlerine gelmediği için inanmayarak) örtmüşlerdi.

103- Allah, Bahire ve Saibe ve Vasile ve Ham'dan, hiçbirini (serbest) kılmamıştır. Fakat (gerçeği) örtenler o yalanı Allah'a karşı yakıştırıyorlar ve onların tamamı bağ kurmazlar.

104- Ve onlara: "Allah'ın indirdiğine ve o elçiye gelin" denildiği zaman: "Atalarımızın onun üzerinde bulduğumuz şey bize yeter" dediler. Ya eğer ataları bir şey bilmezler ve doğruya iletilemezler olsa bile mi?

105- Ey inananlar, sizin üzerinizde olan (sorumluluk) kendi benliklerinizdir. Siz doğruya iletildiğiniz zaman, sapmış kimse size zorluk veremez. Dönüşünüz toplu halde Allah'adır, artık işlemekte olduklarınızı size haber verecektir.

106- Ey inananlar, aranızdaki (yapmanız gereken) tanıklık, o ölüm birinizin yanı başında olduğu zaman önerme vaktinde içinizden denklik sahibi iki kişi, veya o yerde seferde olup da o ölümün erişmesi erişmişse, sizin dışınızdan diğer iki kişiyi (tanık olarak) bulundurmaktır. Eğer (bu ikisinden) belirsizliğe düşerseniz, o kulluk görevinin (namazın) arkasından (bu ikisini) alıkoyarak: "Şayet yakınlık sahibi dahi olsa onu hiçbir bedele satmayız ve Allah'ın tanıklığını gizlemeyiz, aksi takdirde kesinlikle o günahı işleyenlerden oluruz" diye Allah'a yemin ettirilirler.

107- Eğer o ikisinin bir günah gerçekleştirdiğine rastlanırsa, artık bu sefer  üzerlerine (günah) gerçekleşen hak sahiplerinden, daha yakın olan diğer iki kişi, o ikisinin yerine geçerek: "Bizim tanıklığımız o ikisinin tanıklığından daha gerçektir ve biz sınırı aşmadık, aksi takdirde şüphesiz ki biz kesinlikle o haksızlığı yapanlardanız" diye Allah'a yemin ettirilirler.

108- İşte bu, o tanıklığı yüz akıyla yerine getirmelerine veya yeminlerinden sonra (başka yeminlere başvurularak) yeminlerinin geri döndürülmesinden kaygılanmalarına daha yakındır. Ve Allah'a karşı korunun ve dinleyin. Ve Allah, o itatten çıkanlar topluluğunu doğruya iletmez.

109- Allah o gün o elçileri toplar da: "Size ne cevap verildi?" der. (Onlar da) "Biz de bilgi yok, şüphesiz ki sen o duyularla algılanamayananları en iyi bilicinin ta kendisisin" dediler.

110- Hani Allah demişti ki: "Ey Meryem oğlu İsa, senin ve annenin üzerine olan nimetimi hatırla. Hani seni Kutsal'ın esintisi ile güçlendirmiştim. O insanlarla beşikte iken de, yetişkin iken de konuşuyordun. Ve hani sana o kitab'ı ve o bilgeliği ve Tevrat'ı ve İncil'i öğretmiştim. Ve hani benim onayımla o çamurdan o kuşun oluşumu gibi takdir ediyor da ona üflüyor böylece benim onayımla kuş oluyordu. Ve doğuştan körlüğü ve abraşı benim onayımla uzaklaştırıyordun. Ve hani o ölüleri benim onayımla çıkarıyordun. Ve hani İsrailoğullarını senden önlemiştim. Hani onlara o apaçık delilleri getirmiştin de, onlardan (gerçeği) örtenler: "Bu, (onun sihirbaz olduğunu) açıklayan sihirden başka bir şey değil" demişti."

111- Ve hani Havarilere: "Bana ve elçime inanın" diye vahyetmiştim de: "İnandık ve tanık ol çünkü biz teslim olanlarız" demişlerdi.

112- Hani Havariler: "Ey Meryem oğlu İsa, senin Efendin gökten bizim üzerimize bir sofra indirmeye güç yetirebilir mi?" demişti de, (İsa onlara): "Eğer inananlarsanız Allah'a karşı korunun" demişti.

113- (Onlar da): "Biz ondan yemeyi istiyoruz ki, kalplerimiz rahatlasın ve bize gerçekten doğru söylediğini bilelim ve buna o tanıklardan olalım" demişlerdi.

114- Meryem oğlu İsa da: "Ey Efendimiz (olan) Allah'ım, bizim üzerimize gökten bir sofra indir de, öncemiz ve sonramız için bir bayram ve senden bir delil olur. Ve bizi rızıklandır ve sen o rızıklandıranların en hayırlısısın" demişti.

115- Allah: "Şüphesiz ben onu sizin üzerinize indiriciyim. Artık bundan sonra içinizden kim (gerçeği) örterse, şüphesiz ki ben onu o tüm insanlardan hiçbirini azaplandırmayacağım bir azapla azaplandıracağım" demişti.

116- 117- 118- Ve o zaman Allah: Ey Meryem oğlu İsa o insanlara "Bana ve anneme Allah'ın aşağısından iki tanrı olarak tutunun" diye, sen mi dedin? demişti de, (İsa): "Sen her türlü eksiklikten uzaksın, bana (deme) hakkı olmayan bir şeyi demek, benim için (hiçbir zaman) olmadı. Eğer ben onu demiş olsaydım, sen onu kesinlikle bilmiştin. Sen benim benliğimdekini bilirsin, ama ben senin benliğindekini bilmem. Şüphesiz ki sen, o duyularla algılanamayananları en iyi bilenin ta kendisisin. Ben onlara senin bana, -Benim de Efendim, sizin de Efendiniz olan Allah'a kulluk edin- diye onu (dememi) buyurduğundan başkasını demedim. Ve içlerinde kaldığım sürece onların üzerinde bir tanıktım. Fakat sen benim ömrümü tamamladığında üzerlerinde o gözetici sen oldun. Ve sen, her şeyin üzerinde bir tanıksın. Eğer onları azaplandırırsan, şüphesiz ki onlar senin kullarındır. Ve eğer onları bağışlarsan, artık şüphesiz ki sen o çok güçlünün o en bilgenin ta kendisisin" demişti.

119- Allah: "İşte bu, o doğru söyleyenlere doğru söylemelerinin fayda vereceği gündür. Onlara orada ebedi olarak sürekli kalacakları altından o nehirler akar bahçeler vardır. Allah onlardan hoşnut olmuş ve onlar da O'ndan hoşnut olmuşlardır. İşte bu, o büyük kurtuluştur" dedi.

120- O göklerin ve o yerin ve bunların içinde ne varsa hükümranlığı Allah'ındır. Ve O, herşeyin üzerine en doğru ölçü koyucudur.

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder