22 Haziran 2025 Pazar

AHZAB SURESİ ÇEVİRİSİ

 1- Ey o haberci, sen Allah'a karşı korun ve sakın o gerçeği örtücülere ve o ikiyüzlülere itaat etme. Şüphesiz ki Allah, bir en iyi bilicidir, bir en bilgedir. 

2- Ve sen, Efendinden sana vahyedilmekte olan şeyi izle. Şüphesiz ki Allah, sizin işlemekte olduğunuz şeyleri bir en iyi haber alıcıdır.

3- Ve sen, Allah'a dayan. Ve bir dayanak olarak Allah yeter.

4- Allah, bir adamın (göğüs) boşluğunun içinde iki kalp koymadı. Ve sizin onlardan zihar yapmakta olduğunuz (sırtlarını ananızın sırtı gibi gördüğünüz) kimseler olan eşlerinizi de sizin anneleriniz yapmadı. Ve sizin (oğullarınız olarak) çağırdıklarınızı da, sizin (gerçek) oğullarınız yapmadı. Bunlar, sizin kendi ağızlarınızın demesidir. Ve Allah, o gerçeği der ve O, o (doğru) yola iletir.

5- Siz onları, onların babalarına nisbetle çağırın. O, Allah'ın yanında daha hakkaniyetlidir. Eğer siz, onların babalarını bilmediyseniz, artık onlar o yaşam sisteminde sizin kardeşleriniz ve yönelenlerinizdir. Ve sizin kendisinde yanıldığınız o şeyde, sizin üzerine bir sorumluluk yoktur. Fakat sizin kalplerinizin kastettiği şeyde (sorumluluk vardır). Ve Allah, bir çok bağışlayıcıdır, bir çok merhamet edicidir.

6- O haberci, o inananlara kendi benliklerinden daha yakındır ve onun eşleri de, onların anneleridir. O rahmin sahipleri (akrabalar) onların bazısı bazısına (mirasta) Allah'ın yazgısında o inananlardan ve o göçenlerden daha yakındır. Sizin, yönelenlerinize bir benimsenen (vasiyet) yapmanız başka. Bu, o kitapta satırlanmıştır.

7- 8- Ve bir zaman biz, o doğru söyleyenlere doğruluklarından sormak için, o habercilerden ve senden ve Nuh'tan ve İbrahim'den Ve Musa'dan ve Meryem oğlu İsa'dan yeminle bağlanmış sözlerini almıştık. Ve biz onlardan bir yeminle bağlanmış sağlam söz almıştık. Ve (Allah) o gerçeği örtücülere bir acı azap hazırlamıştır.

9- Ey inanmış olan kimseler, siz Allah'ın sizin üzerinizdeki nimetini hatırlayın. Hani size (düşman) askerler gelmişti de, biz onların üzerine bir rüzgar ve sizin onları göremediğiniz bir ordu göndermiştik. Ve Allah, sizin işlemekte olduğunuz şeyleri bir en iyi görücüdür.

10- O zaman onlar size, sizin üstünüzden ve sizden en aşağıdan gelmişler ve o zaman o gözler kaymış ve o kalpler gırtlaklara ulaşmış ve siz de Allah'a karşı o (yanlış) kanaatlerle, kanaatler besliyordunuz. 

11- Orada o inananlar yoklanmış ve bir çetin sarsıntı ile sarsılmışlardı.

12- Ve o zaman o ikiyüzlüler ve kalplerinde bir hastalık olan kimseler: "Allah ve O'nun elçisi bize bir aldatmadan başka söz vermedi" diyordu.

13- Ve o zaman onlardan bir ekip: "Ey Medine halkı, sizin için durmanın yeri yok, haydi siz dönün" demişti. Ve onlardan bir bölük: "Bizim evlerimiz (korumasız durumda) açıktır" diyerek o haberciden onay istiyordu, oysa onlar (korumasız durumda) açık değildi. Onlar bir kaçıştan başka bir şey istemiyorlardı.

14- Ve eğer onların üzerine onun (Medine'nin) çevrelerinden girilse, sonra o kargaşa çıkarmaları istenmiş olsa, onu kesinlikle (yerine) getirecekler ve onu kolayca yapmaktan (geri) kalmayacaklardı.

15- Ve ant olsun ki onlar önceden o arkaları yöneltmeyeceklerine dair Allah'a söz vermişlerdi. Ve Allah'ın antlaşması bir sorumluluktur.

16- De ki: "Eğer siz o ölümden veya o öldürülmeden kaçarsanız, o kaçış size asla fayda vermeyecek ve (kaçabildiğiniz) takdirde de siz bir az (bir zaman) dışında yararlanamazsınız."

17- De ki: "Eğer (Allah) size bir kötülük istese veya size bir şefkat istese, Allah'tan sizi saracak o kişi kimdir?" Onlar kendileri için Allah'ın berisinden bir yönelen ve bir yardımcı da bulamazlar.

18- Allah, sizden o engelleyicileri ve kardeşlerine o "Bize katılın" deyicileri kesinlikle biliyor. Ve onların bir azı dışında o sıkıntıya gelmezler.

19- (Gelseler de) size karşı cimri olarak (gelirler). Artık o kaygı geldiği zaman sen onları, kendisine o ölümden (dolayı baygınlık) kaplamış kimse gibi gözleri dönerek sana bakmakta olduklarını görürsün. Artık o kaygı gittiği zaman da, onlar sizi o hayra karşı bir cimri olarak demir (gibi) dilleriyle sataşırlar. İşte onlar inanmamışlardır, bu yüzden Allah da onların işlerini boşa gidermiştir. Ve bu, Allah'a göre kolaydır. 

20- Onlar o grupların gitmediklerini hesap ediyorlar. Ve eğer o gruplar (tekrar) gelirse, çölde o bedevilerin içinde olup da sizin haberlerinizden sormayı isterler. Ve eğer sizin içinizde olsalardı, bir azı dışında savaşmazlardı.

21- Ant olsun ki sizin için, Allah'ı ve o diğer günü bekleyen ve Allah'ı çok hatırlayan kimse için,  Allah'ın elçisinde bir iyi örneklik vardır.

22- Ve o inananlar o grupları gördüğünde: "Bu, Allah'ın ve O'nun elçisinin bize söz verdiği şeydir ve Allah ve O'nun elçisi doğru söylemiştir" dediler. (Bu görmeleri) onlara inanç bakımından ve teslimiyet bakımından başka bir şey artırmadı.

23- O inananlardan bir kısım adamlar vardır ki, Allah'a yaptıkları antlaşma üzerinde sadık kalmışlardır. Onlardan kimi (Allah'ın yolunda) ölüm sözünü yerine getirmiştir ve onlardan kimi de bakınmaktadır. Ve onlar (sözlerini) bir değişimle değiştirmiyorlar.

24- Sonuçta o doğru söyleyenlere doğruluklarının karşılığını verir ve o ikiyüzlüleri eğer dilerse azaplandırır veya (onlar itaate döndükleri takdirde) onlara lütufla döner. Şüphesiz ki Allah, bir çok bağışlayıcıdır, bir çok merhamet edicidir.

25- Ve Allah, gerçeği örtmüş olan kimseleri öfkeleriyle geri döndürdü, onlar bir hayra kavuşamadılar. Ve Allah, o inananlara o savaşta yeterli geldi. Ve Allah, bir çok kuvvetlidir, bir en güçlüdür.

26- Ve o kitabın halkından onlara sırt vermiş olan kimseleri korunaklarından indirdi ve onların kalplerine o korkuyu attı. Siz bir bölüğü öldürüyordunuz, bir bölüğü de esir alıyordunuz.

27- Ve sizi, onların yerlerine ve onların yurtlarına ve onların mallarına ve henüz oraya ayak basmadığınız bir yere mirasçı yaptı. Ve Allah, her bir şeyin üzerine bir en doğru ölçü koyucudur.

28- 29- Ey o haberci eşlerine de ki: "Eğer siz bu şimdiki yaşamı ve onun süsünü istiyorsanız, gelin ben sizi yararlandırayım ve sizi bir güzel salıverme ile salıvereyim. Ve eğer siz Allah'ı ve O'nun elçisini ve o diğer yurdu istiyorsanız, artık şüphesiz ki Allah, sizin içinizden iyilik eden kadınlara bir büyük iş karşılığı hazırlamıştır."

30- Ey o habercinin kadınları, sizin içinizden kim bir açıklanan hayasızlık suçu getirirse, o azap ona ikiye katlanır. Ve bu, Allah'a göre kolaydır. 

31- Ve sizin içinizden kim Allah'a ve O'nun elçisine gönülden bağlanır ve bir düzgün iş işlerse, biz onun iş karşılığını iki kere veririz. Ve biz ona bir değerli rızık hazırlamışızdır.

32- Ey o habercinin kadınları, siz (haberci eşi olmayan) o kadınlardan biri gibi değilsiniz. Eğer siz korunuyorsanız, sakın o sözü yumuşakça (bir edayla) söylemeyin, yoksa kalbinde bir hastalık olan (sizden) umutlanır. Ve siz (kimseyi umutlandırmayacak) bir benimsenen söz söyleyin.

33- Ve siz, evlerinizde sabit kalın ve sakın o ilk cahiliyenin teşhirciliği gibi teşhircilik yapmayın ve o kulluk görevini ayağa kaldırın ve arınmayı yerine getirin ve Allah'a ve O'nun elçisine itaat edin. Ey o evin halkı, Allah ancak ve ancak sizden o pisliği gidermek ve sizi bir temizlemeyle temizlemek istiyor.

34- Ve siz, evlerinizde Allah'ın ayetlerinden ve o bilgelikten peşi sıra okunan şeyi hatırlayın. Şüphesiz ki Allah, bir çok lütufkârdır, bir en iyi haber alıcıdır.

35- Şüphesiz ki, o teslim olan erkekler ve teslim olan kadınlar ve o inanan erkekler ve o inanan kadınlar ve o gönülden bağlanan erkekler ve o gönülden bağlanan kadınlar ve o doğru söyleyen erkekler ve o doğru söyleyen kadınlar ve o direnip gayret eden erkekler ve o direnip gayret eden kadınlar ve o saygı duyan erkekler ve o saygı duyan kadınlar ve o bağış yapan erkekler ve o bağış yapan kadınlar ve o oruç tutan erkekler ve o oruç tutan kadınlar ve o ırzlarını kollayan erkekler ve o (ırzlarını kollayan) kadınlar ve Allah'ı çok hatırlayan o erkekler ve (Allah'ı çok hatırlayan) o kadınlar var ya, Allah onlar için bir bağışlama ve bir büyük iş karşılığı hazırlamıştır.

36- Ve bir inanmış erkek ve bir inanmış kadın için, Allah ve O'nun elçisi bir işe hükmettiği zaman, onlar için işlerinden o hayırlama hakkı (hüküm harici tercihleri) olamaz. Ve kim Allah'a ve O'nun elçisine karşı çıkarsa, kesinlikle bir apaçık sapkınlıkla sapmıştır.

37- Ve bir zaman sen Allah'ın kendisini nimetlendirdiği ve senin de kendisini nimetlendirdiğin kimseye: "Eşini kendinde tut ve Allah'a karşı  korun" diyor ve sen Allah'ın onu belli edici olduğu şeyi kendi benliğinde gizliyor ve o insanlardan endişeleniyordun. Oysa senin kendisinden endişelenmene, Allah daha hak sahibiydi. Zeyd, ondan ilişiği kesmeyi yerine getirdiğinde, (oğulları olarak) çağırdıklarının eşlerinde onlardan ilişiği kesmeyi yerine getirdikleri zaman, (onları eş edinme de) o inananların üzerine bir burukluk olmaması için, biz onu seninle eşlendirdik. Ve Allah'ın buyruğu (her zaman) yapılagelmiştir.

38- Allah'ın kendisine belirlediği bir şeyde o habercinin üzerine hiçbir burukluk da olmamıştır. (Bu), önceden geçen kimselerdeki  Allah'ın yasasıdır. Ve Allah'ın buyruğu, bir ölçüyle ölçülenmiştir.

39- O kimseler ki, Allah'ın mesajlarını ulaştırırlar ve O'ndan endişelenirler ve Allah'ın dışında bir kimseden endişelenmezler. Ve bir hesap görücü olarak Allah yeter.

40- Muhammed, sizin adamlarınızdan bir kimsenin babası değildir, fakat Allah'ın elçisi ve o habercilerin mühürleyicisidir. Ve Allah, her bir şeyin bir en iyi bilicisidir.

41- 42- Ey inanmış olan kimseler, siz, Allah'ı çokça bir hatırlamayla hatırlayın. Ve siz, gündüzün erken vakti ve akşamın erken vakti, O'nu her türlü eksiklikten uzak tutun.

43- O,  öyle biridir ki, O ve O'nun melekleri sizi o karanlıklardan o ışığa çıkarmak için sahip çıkıyor. Ve O, o inananlara bir çok merhamet edicidir.

44- O'nunla karşılaşacakları gün onların esenlik temennileri de "Selam" dır. Ve O, onlara bir değerli iş karşılığı hazırlamıştır.

45- 46- Ey o haberci, şüphesiz ki biz seni bir tanık ve bir müjdeci ve bir uyarıcı ve Allah'a kendisinin onayı ile bir çağırıcı ve bir ışık verici lamba olarak gönderdik.

47- Ve sen, o inananlara onlar için Allah'tan bir büyük lütuf olduğunu müjdele.

48- Ve sen, sakın o gerçeği örtücülere ve o ikiyüzlülere itaat etme ve onların verdiği rahatsızlıklarla ilgilenme ve Allah'a dayan. Ve bir dayanak olarak Allah yeter.

49- Ey inanmış olan kimseler, siz o inanan kadınlarla evlendiğiniz, sonra onlara dokunmanız öncesinden onların evlilik bağını çözdüğünüz zaman, bu durumda sizin için onların üzerinde (başka biriyle evlenebilmeleri gereken zaman için) hiçbir sayı yoktur ki siz onu sayasınız. Bu durumda siz onları yararlandırın ve onları bir güzel salıverme ile salıverin.

50- Ey o haberci, şüphesiz ki biz sana iş karşılığını (mehirlerini) verdiğin eşlerini ve Allah'ın sana (ganimet olarak) döndürdüğü şeylerden sağ elinle sahip olduklarını ve senin beraberinde göç eden amcanın kızlarını ve halalarının kızlarını ve dayının kızlarını ve teyzelerinin kızlarını ve eğer kendi benliğini o haberciye (mehir istemeden) bahşeder, eğer o haberci de onunla evlenmek isterse (diğer) o inanan erkeklerin berisinden sana bir özellik olarak, bir inanan kadını da serbestleştirdik. Biz, senin üzerine bir burukluk olmaması için onların eşleri ve sağ elleriyle sahip oldukları hakkında onlara neyi belirlediğimizi, kesinlikle bilmişizdir. Ve Allah, bir çok bağışlayıcıdır, bir çok merhamet edicidir.

51- Sen onlardan kimi dilersen bekletebilir ve kimi dilersen de barındırabilirsin. Ve senin (bazı nedenlerle) uzaklaştığın kimselerden de kiminin peşine düşmende, artık senin üzerine hiçbir sorumluluk olmaz. Bu, onların gözlerinin ferah olmasına ve üzülmemelerine ve senin onların hepsine verdiklerine hoşnut olmalarına daha yakındır. Ve Allah, sizin kalplerinizde olan şeyleri bilir. Ve Allah, bir en iyi bilicidir, bir yumuşak davranıcıdır.

52- Bundan sonra sana o (diğer) kadınlar, onların iyilikleri seni şaşırtmış olsa da, sağ elinle sahip oldukların dışında, (başka) eşlerle değiştirmen serbest olmaz. Ve Allah, her bir şeyin üzerinde bir gözeticidir.

53- Ey inanmış olan kimseler, siz onun durumuna bakıcılar olmaksızın bir yemek için size onay verilmesi dışında sakın o habercinin evlerine girmeyin. Fakat siz çağrıldığınız zaman girin, artık siz yediğiniz zaman da bir sözle ünsiyet kurmadan (birbirinizle lafa dalmadan) dağılın. Şüphesiz ki sizin böyle yapmanız o haberciye rahatsızlık veriyordu da (bunu söylemeye) sizden çekiniyordu. Ve Allah ise, o gerçek(i söylemek)ten çekinmez. Ve siz onlardan (eşlerinden) bir yararlılık soracağınız zaman, onlara bir engelin ötesinden sorun. Sizin böyle yapmanız sizin kalpleriniz ve onların kalpleri için, daha temizdir. Ve size Allah'ın elçisine rahatsızlık vermeniz ve onun ardından onun eşleriyle evlenmeniz sonsuz olarak (serbest) değildir. Şüphesiz ki sizin böyle yapmanız Allah'ın yanında bir büyük (günah) tır.

54- Eğer siz bir şeyi belli ederseniz veya onu gizlerseniz, artık şüphesiz ki Allah, her bir şeyin bir en iyi bilicisidir.

55- Onların üzerine (habercinin eşlerine) babalarında ve oğullarında ve erkek kardeşlerinde ve erkek kardeşlerinin oğullarında ve kız kardeşlerinin oğullarında ve kadınlarda ve sağ elleriyle sahip olduklarında (engelsiz konuşmaları) hiçbir sorumluluk olmaz. (Ey habercinin eşleri) siz Allah'a karşı korunun. Şüphesiz ki Allah, her bir şeyin üzerinde bir tanıktır.

56- Şüphesiz ki Allah ve O'nun melekleri o haberciye sahip çıkarlar. Ey inanmış olan kimseler, siz de ona sahip çıkın ve tam bir teslimiyetle teslim olun.

57- Şüphesiz ki o kimseler Allah'ı ve O'nun elçisine rahatsızlık veriyorlar, Allah onları bu şimdiki (yaşamda) ve o diğer (yaşamda) dışlamış ve onlara bir alçaltıcı azap hazırlamıştır.

58- Ve o kimseler ki erkek inananlara ve o kadın inananlara, onların (rahatsızlık verilmelerini gerektiren) kazandıkları bir şey olmaksızın rahatsızlık veriyorlar, onlar kesinlikle bir dehşetli yalan ve bir apaçık günah yüklenmişlerdir.

59- Ey o haberci, eşlerine ve kızlarına ve o inananlarına kadınlarına de ki, dış giysilerinden üzerlerine salsınlar. Bu, onların tanınmalarına, böylece rahatsız edilmemelerine daha yakındır. Ve Allah, bir çok bağışlayıcıdır, bir çok merhamet edicidir.

60- 61- Eğer o ikiyüzlüler ve kalplerinde bir hastalık olan kimseler ve o şehrin içindeki o sarsıcı (haber yayan)lar (bundan) vazgeçmezlerse, biz seni kesinlikle onlara salıvereceğiz, sonra onlar dışlanmışlar olarak sana onda bir az (bir süre) dışında komşu kalamazlar. Nerede ele geçirirlerse, tutulurlar ve bir öldürülmeyle öldürülürler.

62- (Bu) önceden gelip geçen kimseler hakkındaki Allah'ın yasasıdır. Ve sen Allah'ın yasası için bir değişme asla bulamayacaksın.

63- O insanlar senden o andan soruyor. De ki: "Onun bilgisi ancak ve ancak Allah'ın yanındadır." Sana sezdiren nedir belki o an bir yakın (zaman)dır.

64- 65- Şüphesiz ki Allah, o gerçeği örtücüleri dışlamış ve onlara onda sonsuz olarak kalıcılar olarak bir alevli ateş hazırlamıştır. Onlar bir yönelen ve bir yardımcı da bulamazlar.

66- O gün onların yüzleri o ateşin içinde (şekilden şekile) çevrilip dururken onlar: "Ah keşke biz Allah'a itaat etseydik ve o elçiye itaat etseydik" derler.

67- 68- Ve onlar: "Ey Efendimiz, şüphesiz ki biz liderlerimize ve büyüklerimize itaat ettik böylece onlar bizi o yoldan saptırdılar. Ey Efendimiz, onlara o azaptan ikiye katla ve onları bir büyük dışlamayla dışla" dediler.

69- Ey inanmış olan kimseler, sakın Musa'yı rahatsızlık vermiş olanlar gibi olmayın. Böyle bir durumda Allah onu onların söyledikleri şeyden berileştirmişti. Ve o, Allah'ın yanında saygın biriydi.

70- 71- Ey inanmış olan kimseler, Allah'a karşı korunun ve (haksızlığa) bir set çeken söz söyleyin ki sizin işlerinizi düzeltsin ve arkalarınıza takılı suçlarınızı bağışlasın. Ve kim Allah'a ve O'nun elçisine itaat ederse, kesinlikle o bir büyük başarıyla başarmıştır.

72- Şüphesiz ki biz o korunması gerekeni o göklere ve o yere sunduk da onlar onu yüklenmekten direndiler ve ondan korkuyla titrediler ve onu o insan yüklendi. Şüphesiz ki o, bir haksızlık yapandır, bir düşüncesizdir.

73- Bunun sonucunda Allah o ikiyüzlü erkekleri ve o ikiyüzlü kadınları ve o ortak koşan erkekleri ve o ortak koşan kadınları azaplandırır ve inanan erkeklere ve o inanan kadınlara lütufla döner. Ve Allah, bir çok bağışlayıcıdır, bir çok merhamet edicidir.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder