18 Mayıs 2025 Pazar

ŞUARA SURESİ MEALİ

 1- Ta, Sin, Mim.

2- Bunlar, o açıklayan kitabın ayetleridir.

3- Herhalde sen, inanan olmuyorlar diye benliğini tüketicisin.

4- Eğer dilesek onların üzerine o gökten bir ayet indiririz de, boyunları ona yumuşayıcı oluverirler.

5- Onlara o çok şefkatli'den (öncekiler gibi gelen) bir yeni bir hatırlamadan gelmiyor ki, ondan ancak kayıtsız kalanlar olmasınlar.

6- Kesinlikle yalanladılar, artık kendisini alaya almakta oldukları şeyin haberleri onlara gelecektir.

7- O yeri görmediler mi orada her bir değerli çiftten kaçını bitirdik.

8- Şüphesiz ki işte bunda kesinlikle bir ayet vardır. Ve onların hiçbiri inanan değildir.

9- Ve şüphesiz ki senin Efendin kesinlikle o çok güçlünün, o çok merhamet edicinin ta kendisidir.

10- 11- Ve bir zaman senin Efendin, Musa'ya: "O haksızlık yapan topluluğa, Firavun topluluğuna git, sakınmazlar mı? (sor)" diye seslenmişti.

12- 13- 14- (Musa): "Ey Efendim, beni yalanlamalarından kaygılanıyorum, göğsüm daralır ve dilim çözülmez, bundan dolayı Harun'u da gönder. Onların benim üzerime bir suçlamaları var, beni öldürmelerinden kaygılanıyorum" demişti.

15- 16- 17- (Allah): "Hayır. İkiniz hemen ayetlerimle gidin, şüphesiz ki biz sizin beraberinizde işiticileriz. Haydi ikiniz Firavun'a gelin de: 'Şüphesiz ki biz, İsrailoğulları'nı bizim beraberimizde gönderesin diye (gönderilmiş) o tüm insanların Efendisinin bir elçisiyiz' deyin" demişti.

18- 19- (Firavun): "Seni bir çocuk iken içimizde büyütmedik mi? Ve içimizde ömründen senelerce kaldın ve (sonunda) işlediğin o işi de işledin ve sen o (nimeti) örtücülerdensin" demişti.

20- 21- 22- (Musa): "Onu işledim o zaman ve ben o sapkınlardandım. Sizden kaygılandığımda kaçtım da benim Efendim bana bir karar yeteneği bahşetti ve beni o gönderilmişlerden olarak atadı. Ve bu bir nimet olan başıma kaktığın büyük iyiliğin ise, İsrailoğulları'nı köleleştirmendendir" demişti.

23- Firavun: "O tüm insanların Efendisi de nedir? demişti.

24- (Musa): "Eğer o kesin bilgiyle inananlardansanız, o göklerin ve o yerin ve ikisinin arasında olan şeylerin Efendisidir" demişti.

25- (Firavun) kendi etrafında olan kimselere: "İşitmez misiniz (neler söylüyor)?" demişti.

26- (Musa): "Sizin de Efendinizdir ve o önceki atalarınızın da Efendisidir" demişti.

27- (Firavun): "Şüphesiz ki size gönderilmiş olan bu elçiniz, kesinlikle cinlenmiştir" demişti.

28- (Musa): "O doğunun ve o batının ve ikisinin arasında olan şeylerin de Efendisidir. Eğer bağ kuranlardansanız" demişti.

29- (Firavun): "Ant olsun ki benden başka bir tanrıya tutunursan, seni kesinlikle o hapsedilmişlerden yapacağım" demişti.

30- (Musa): "Sana açıklanan bir şey getirmiş olsamda mı?" demişti.

31- (Firavun): "Eğer o doğru söyleyenlerden ise, haydi onu getir" demişti.

32- 33- Bunun üzerine değneğini attı, birden o, bir açıklayan koca yılan. Ve elini (koynundan) çekip çıkardı, o bakanlara birden o bir bembeyaz (oluvermiş).

34- 35- (Firavun) kendi etrafında olan o dolgunlara: "Şüphesiz ki bu, kesinlikle en iyi bilici bir sihirbazdır. Sihri ile sizi yerinizden çıkarmayı istiyor. O halde ne öneriyorsunuz?" demişti.

36-37- (Dolgunlar): "Onu ve kardeşini beklet ve o şehirlere sürüp toplayıcılar harekete geçir. Bütün en iyi bilici usta sihirbazları sana getirirler" demişlerdi.

38- Bir bilinmiş günün belirli vakti için o usta sihirbazlar toplanmıştı.

39- 40- Ve o insanlara da: "Eğer onlar o galip gelenler olurlarsa onlara uymamız için, sizler de toplananlar mısınız?" denilmişti.

41- O usta sihirbazlar geldiğinde Firavun'a: " Eğer o galip gelenler bizler olursak, bize bir ücret kesinlikle var mıdır?" demişlerdi.

42- (Firavun): "Evet ve şüphesiz ki siz o takdirde, kesinlikle yakınlaştırılmışlardansınız" demişti.

43- Musa onlara: "Atıcısı olduğunuz şeyleri atın" demişti.

44- Bunun üzerine onlar da iplerini ve değneklerini: "Firavunun gücü adına, şüphesiz ki o galip gelenler kesinlikle bizleriz" diyerek atmışlardı.

45- Bunun üzerine Musa'da değneğini atınca, birden o da onların çarpıtmakta oldukları şeyleri yutuyor.

46-47- 48- Bunun üzerine o usta sihirbazlar boyun eğiciler olarak (yere) atılmış: "O tüm insanların Efendisine, Musa'nın ve Harun'un Efendisine inandık" demişlerdi.

49- (Firavun): "Ben size onay vermeden önce ona inandınız.  Şüphesiz ki o kesinlikle, o sihri size öğreten büyüğünüzdür. O halde ileride bileceksiniz. Ellerinizi ve ayaklarınızı çaprazdan kestireceğim ve toplu halde sizi astıracağım" demişti.

50- 51- (sihirbazlar): "Zararı yok şüphesiz ki biz, Efendimize çevrilicileriz. Şüphesiz ki biz, o inananların öncüsü olmamızdan dolayı Efendimizin yanılgılarımızı bize bağışlamasını umuyoruz" demişlerdi.

52- Ve Musa'ya: "Kullarımı geceleyin yürüt, şüphesiz ki siz izlenenler olacaksınız" diye vahyettik.

53- 54- 55- 56- Bunun üzerine Firavun o şehirlere: "Şüphesiz ki onlar kesinlikle bir bölük pörçük azınlıklardır. Ve şüphesiz ki onlar bize kesinlikle öfkelidirler. Ve şüphesiz ki bizler kesinlikle bir toplu haldeki sakınanlarız" (diyerek) sürüp toplayıcılar gönderdi.

57- 58- Derken onları bahçelerden ve su gözelerinden ve hazinelerden ve değerli yerlerden çıkardık.

59- İşte böylece onlara İsrailoğulları'nı mirasçı yaptık.

60- Derken gün ağarma vaktine girdiklerinde onları takibe koyuldular.

61- O iki birlik birbirini gördüğünde, Musa'nın arkadaşları: "Şüphesiz ki bizler yetişilmişleriz" dedi.

62- (Musa): "Hayır. Şüphesiz ki benim Efendim benim beraberimdedir, beni doğruya ilecektir" dedi.

63- Bunun üzerine Musa'ya: "Değneğini o denize vur" diye vahyettik. Böylece (o deniz ikiye) ayrıldı da her bir ayrığı o göğe yükselen büyük dağ gibi oldu.

64- Ve o sonrakileri oraya yaklaştırdık.

65- Ve Musa'yı ve onun beraberinde olan kimseleri toplu halde kurtardık.

66- Sonra o sonrakileri batırdık.

67- Şüphesiz ki işte bunda kesinlikle bir ayet vardır. Ve onların hiçbiri inanan değildi.

68- Ve şüphesiz ki senin Efendin kesinlikle o çok güçlünün, o çok merhamet edicinin ta kendisidir.

69- Ve onlara İbrahim'in haberini peşi sıra oku.

70- Bir zaman babasına ve topluluğuna: "Neye kulluk ediyorsunuz?" demişti.

71- (Topluluğu): "Putlara kulluk ediyoruz, onların üzerine kapananlar olmaya da devam edeceğiz" demişlerdi.

72- 73- (İbrahim): Çağırmakta olduğunuz zaman sizi işitiyorlar mı? Veya size fayda veya zorluk verebiliyorlar mı?" demişti

74- (Topluluğu): "Hayır, atalarımızı işte böyle yaparlarken bulduk" demişlerdi.

75- 76- 77- 78- 79- 80- 81- 82- 83- 84- 85- 86- 87- 88- 89- (İbrahim): "Sizin ve eski atalarınızın kulluk etmekte olduğunuz şeyleri gördünüz mü? (hiçbir işe yaramıyor). Şüphesiz ki onlar bana bir düşmandır, o tüm insanların Efendisi başka. O ki beni takdir etti ve O, beni doğruya iletir. Ve O ki beni yediren ve beni suvaran O'dur. Ve hasta olduğum zaman, beni iyileştiren O'dur. Ve O ki beni öldürecek sonra diriltecektir. Ve O ki o itaatin gününde yanılgımı bağışlamasını ummakta olduğumdur. Ey Efendim, bana bir karar yeteneği bahşet ve beni o düzgünlere kat. Ve o sonrakilerde benim için bir doğruluk dili oluştur. Ve beni o nimet bahçesine bir mirasçıdan yap. Ve babamı bağışla, şüphesiz ki o, o sapkınlardandır. Ve harekete geçirilecekleri gün beni rezil etme. O gün bir mal ve oğullar fayda vermez. Allah'a (şirkten) uzaklaşmış bir kalple gelen kimse başka" demişti.

90- Ve o bahçe o korunanlar için yaklaştırıldı.

91- Ve o şiddetli ateş o azgınlar için meydana çıkarıldı.

92- 93- Ve onlara: "Allah'ın aşağısından kulluk etmekte olduğunuz şeyler nerede? Size yardım edebiliyorlar mı veya kendilerine yardım edebiliyorlar mı?" denildi.

94- Artık onlar o azgınlar oraya yüzüstü atılmışlardır.

95-Ve toplu halde İblis'in askerleri de.

96- 97- 98- 99- 100- 101- 102- Ve onlar orada çekişirlerken: "Allah'a yemin olsun ki  şüphesiz ki biz kesinlikle açıklanan bir sapkınlık içindeydik. O zaman sizi o tüm insanların Efendisi ile denk tutuyorduk. Ve bizi o suçlulardan başkası saptırmadı. Artık bizim için eşlikçilerden ve bir doğru sözlü sıcak dosttan hiçbiri yoktur. Artık bizim için bir tekrar daha olsaydı da, o inananlardan olsaydık" dediler.

103- Şüphesiz ki işte bunda kesinlikle bir ayet vardır. Ve onların hiçbiri inanan değildi.

104- Ve şüphesiz ki senin Efendin kesinlikle o çok güçlünün, o çok merhamet edicinin ta kendisidir.

105- Nuh'un topluluğu da o gönderilmişleri yalanladı.

106- 107- 108- 109- 110- Bir zaman kardeşleri Nuh onlara: "Korunmaz mısınız? Şüphesiz ki ben sizin için bir güvenilir elçiyim. Artık Allah'a karşı korunun ve bana itaat edin. Ve ben buna karşılık sizden hiçbir ücret sormuyorum. Benim ücretim o tüm insanların Efendisinden başkasının üzerinde değildir. Artık Allah'a karşı korunun ve bana itaat edin" demişti.

111- (Topluluğu): "Sana o en aşağılıklar uymuş haldeyken sana inanır mıyız?" demişlerdi.

112- 113- 114- 115- (Nuh): "Onların işlemekte oldukları şey hakkında benim bir bilgim yoktur. Onların hesabı benim Efendimden başkasının üzerinde değildir. Eğer fark edebilirseniz. Ve ben o inananları kovucu değilim. Ben bir açıklayan uyarıcıdan başkası da değilim" demişti.

116- (Topluluğu): "Ey Nuh, eğer bundan vazgeçmezsen ant olsun ki kesinlikle o taşlanmışlardan olacaksın" demişlerdi.

117- 118- (Nuh): "Ey Efendim şüphesiz ki topluluğum beni yalanladı. Artık benimle onların arasını bir fetihle aç ve beni ve o inananlardan benimle beraber olan kimseleri kurtar" demişti.

119- 120- Bunun üzerine onu ve o doldurulmuş gemideki onun beraberinde olan kimseleri kurtarmış, sonra bunun arkasından o (gemi dışında) kalıcıları batırmıştık. 

121- Şüphesiz ki işte bunda kesinlikle bir ayet vardır. Ve onların hiçbiri inanan değildi.

122- Ve şüphesiz ki senin Efendin kesinlikle o çok güçlünün, o çok merhamet edicinin ta kendisidir.

123- Ad (topluluğu) o gönderilmişleri yalanladı.

124- 125- 126- 127- 128- 129- 130- 131- 132- 133- 134- 135- Bir zaman kardeşleri Hud onlara: "Korunmaz mısınız? Şüphesiz ki ben sizin için bir güvenilir elçiyim. Artık Allah'a karşı korunun ve bana itaat edin. Ve ben buna karşılık sizden hiçbir ücret sormuyorum. Benim ücretim o tüm insanların Efendisinden başkasının üzerinde değildir. Her bir tepeye bir ayet (dikkatleri çeken şey) yaparak gereksiz işlerle mi uğraşıyorsunuz? Ve sürekli kalanlar olmanız için görkemli yapılara tutunuyorsunuz. Ve yakaladığınız zaman, zorbalar olarak yakalıyorsunuz. Artık Allah'a karşı korunun ve bana itaat edin. Ve bilmekte olduğunuz şeylerle sizi uzatandan korunun. Sizi hayvanlarla ve oğullarla ve bahçeler ve su gözeleriyle uzattı. Şüphesiz ki ben sizin için bir büyük gün azabından kaygılanıyorum" demişti.

136- 137- 138- (Topluluğu): "Bize öğüt versen de yahut o öğüt verenlerden olmasan da bize denktir. Bu, o öncekilerin bir takdirinden (geleneğinden) başkası değil. Ve biz azaplandırılmışlar da olmayacağız" demişlerdi.

139- Böylece onu yalanlamışlar, biz de onları yok etmiştik. Şüphesiz ki işte bunda kesinlikle bir ayet vardır. Ve onların hiçbiri inanan değildi.

140- Ve şüphesiz ki senin Efendin kesinlikle o çok güçlünün, o çok merhamet edicinin ta kendisidir.

141- Semud (topluluğu) o gönderilmişleri yalanladı.

142- 143- 144- 145- 146- 147- 148- 149- 150- 151- 152- Bir zaman kardeşleri Salih onlara: "Korunmaz mısınız?  Şüphesiz ki ben sizin için bir güvenilir elçiyim. Artık Allah'a karşı korunun ve bana itaat edin. Ve ben buna karşılık sizden hiçbir ücret sormuyorum. Benim ücretim o tüm insanların Efendisinden başkasının üzerinde değildir. Buradaki bahçeler ve su gözeleri ve  ekinler ve tomurcukları olgunlaşmış hurmalık içinde güvenliler olarak hep bırakılacak mısınız? Ve o dağlardan evleri şımaranlar olarak yontuyorsunuz. Artık Allah'a karşı korunun ve bana itaat edin. Ve o yerde bozuculuk yapan ve düzeltici olmayan o savurganların buyruğuna uymayın" demişti.

153- 154- (Topluluğu): "Sen ancak ve ancak o iyice sihirlenmişlerdensin. Sen bizim örneğimiz bir beşerden başkası da değilsin. Eğer o doğru söyleyenlerden isen, haydi bir ayet getir" demişlerdi.

155- 156- (Salih): "Bu, bir dişi devedir, ona bir (su) içme vardır ve size de bir bilinmiş gün (su) içme vardır. Ve ona sakın kötülükle dokunmayın, yoksa bir büyük azap sizi tutar" demişti.

157- Derken onu ayaklarını keserek öldürmüşlerdi de pişmanlar olmuşlardı.

158- Bunun üzerine o azap onları tutuvermişti. Şüphesiz ki işte bunda kesinlikle bir ayet vardır. Ve onların hiçbiri inanan değildi.

159- Ve şüphesiz ki senin Efendin kesinlikle o çok güçlünün, o çok merhamet edicinin ta kendisidir.

160- Lut'un topluluğu da o gönderilmişleri yalanladı.

161- 162- 163- 164- 165- 166- Bir zaman kardeşleri Lut onlara: "Korunmaz mısınız?  Şüphesiz ki ben sizin için bir güvenilir elçiyim. Artık Allah'a karşı korunun ve bana itaat edin. Ve ben buna karşılık sizden hiçbir ücret sormuyorum. Benim ücretim o tüm insanların Efendisinden başkasının üzerinde değildir. Ve Efendinizin sizin için takdir ettiği eşlerinizi bırakıyorsunuz da, o tüm insanlardan o erkeklere mi geliyorsunuz? Hayır siz, bir sınırı aşanlar topluluğusunuz" demişti.

167- (Topluluğu): "Ey Lut, eğer bundan vazgeçmezsen ant olsun ki kesinlikle o çıkarılmışlardan olacaksın" demişlerdi.

168- 169- (Lut): "Şüphesiz ki ben, işinize o kızanlardanım. Ey Efendim, beni ve halkımı onların işlemekte olduklarından kurtar" demişti.

170- 171- 172- Bunun üzerine o geride kalanlar içindeki bir kocamış kadın dışında onu ve halkını toplu halde kurtarmış, sonra da, o sonrakileri yerle bir etmiştik.

173- Üzerlerine bir yağmur yağdırmıştık. Artık ne kötüdür o uyarılanların yağmuru.

174- Şüphesiz ki işte bunda kesinlikle bir ayet vardır. Ve onların hiçbiri inanan değildi.

175- Ve şüphesiz ki senin Efendin kesinlikle o çok güçlünün, o çok merhamet edicinin ta kendisidir.

177- O ormanlık yerin arkadaşları da o gönderilmişleri yalanladı.

178- 179- 180- 181- 182- 183- 184- Bir zaman Şuayb onlara: ""Korunmaz mısınız?  Şüphesiz ki ben sizin için bir güvenilir elçiyim. Artık Allah'a karşı korunun ve bana itaat edin. Ve ben buna karşılık sizden hiçbir ücret sormuyorum. Benim ücretim o tüm insanların Efendisinden başkasının üzerinde değildir. O ölçeği eksiksiz yapın ve (insanları) o ziyan ettirenlerden olmayın. O dosdoğru terazi ile tartın. Ve o insanların eşyalarını(n değerini) düşük tutmayın ve o yerde bozucular olarak karışıklık çıkarmayın. Ve sizi ve o önceki büyük toplulukları takdir edene karşı korunun" demişti.

185- 186- 187- (Topluluğu): "Sen ancak ve ancak o iyice sihirlenmişlerdensin. Sen bizim örneğimiz bir beşerden başkası da değilsin. Ve şüphesiz ki biz senin kesinlikle o yalancılardan olduğuna kanaat getiriyoruz. Eğer o doğru söyleyenlerden isen, haydi üzerimize o gökten bir parça düşür" demişlerdi.

188- (Lut): "Benim Efendim işlemekte olduğunuz şeyleri en iyi bilendir" demişti.

189- Böylece onu yalanlamışlar, onları da o gölgenin günü azabı tutmuştu.

190-  Şüphesiz ki işte bunda kesinlikle bir ayet vardır. Ve onların hiçbiri inanan değildi.

191- Ve şüphesiz ki senin Efendin kesinlikle o çok güçlünün, o çok merhamet edicinin ta kendisidir.

192- Ve şüphesiz ki o, o tüm insanların Efendisinin bir indirmesidir.

193- 194- 195- Onu, o uyarıcılardan olman için bir Arabi dille o güvenilir esinti senin kalbine indirdi.

196- Ve şüphesiz ki o, o öncekilerin de yazılı metinlerindedir.

197- İsrailoğulları bilginlerinin onu bilmesi onlar için bir ayet olmadı mı?

198- 199- Ve eğer onu bir kısım yabancılara indirmiş olsaydık da, onu onlara okumuş olsaydı, yine de ona inanan olmazlardı.

200- Biz onu o suçluların kalplerine işte böyle soktuk.

201- Onlar o acıklı azabı görmelerine kadar, ona inanmazlar.

202- 203- Artık (o azap) onlara fark etmezlerken bir anda gelir de: "Biz bakılmışlardan mıyız?" derler.

204- Artık azabımızı (hala) hızla istiyorlar mı?

205- 206- 207- Gördün mü, eğer senelerce onları faydalandırsak, sonra söz verilmekte oldukları şey onlara gelse, faydalandırılmakta oldukları şeyler onlardan bir zenginlik sağlamaz.

208- 209- Ve hiçbir şehri onun hatırlatan uyarıcıları olmadan yok etmedik. Biz haksızlık yapanlardan olmadık.

210- Ve onu o şeytanlar indirmedi.

211- Ve onlar (bu işin) peşine düşemiyor ve güç yetiremiyorlar.

212- Şüphesiz ki onlar o (vahyedileni) işitmekten kesinlikle uzaklaştırılmışlardır.

213- O halde Allah'ın beraberinde diğer bir tanrıyı çağırma, yoksa o zaplandırılmışlardan olursun.

214- Ve o en yakın oymağını uyar.

215- Ve o inananlardan sana uyan kimselere kanadını alçalt.

216- Buna rağmen eğer sana karşı çıkarlarsa onlara: "Şüphesiz ki ben, sizin işlemekte olduğunuz şeylerden uzağım" de.

217- Ve o en güçlüye, o çok merhamet ediciye dayan.

218- O ki ayağa kalktığın vakit seni görüyor.

219- Ve o boyun eğenlerin içinde çevrilip durmanı da (görüyor).

220-  Şüphesiz ki O, o en iyi işiticinin o en iyi bilicinin ta kendisidir.

221- O şeytanların kime tenezzül edeceğini size haber vereyim mi?

222- Her azılı (gerçeği) çarpıtıcı günahkara tenezzül eder.

223- Onlar, onlara o işitmeyi atarlar (onlara kulak verirler) ve onların tamamı yalancılardır.

224- Ve o şairlere de o azgınlar uyar.

225- Görmedin mi şüphesiz ki onlar, her bir vadide (susuz kalan develer gibi) şaşkın şaşkın dolaşıyorlar.

226- Ve şüphesiz ki onlar, yapamayacakları şeyleri söylüyorlar.

227- İnanan ve o düzgün işleri işleyenler ve Allah'ı pek çok hatırlayanlar ve haksızlık yapılmalarından sonra yardımlaşanlar başka.Ve haksızlık yapanlar nasıl bir çevrilişle çevrileceklerini bilecekler.


10 Mayıs 2025 Cumartesi

FURKAN SURESİ MEALİ

1- Bereketin kaynağıdır ki O, tüm insanlara bir uyarıcı olması için, kuluna o (doğru ile yanlışı) ayıranı indirdi.

2- O'ki, o göklerin ve o yerin hükümranlığı O'nundur ve bir çoğuğa da tutunmamıştır ve O'nun hükümranlıkta bir ortağı da olmamıştır. Ve her şeyi takdir edip bir ölçüyle ölçülendirmiştir.

3- Ve O'nun aşağısından hiçbir şey takdir edemez, (üstelik) onların kendileri takdir edilmekte olan  ve benlikleri için bir faydaya ve bir zorluğa sahip olamaz ve bir ölüme ve bir yaşama ve bir (yeniden) yaymaya da sahip olamaz, bir takım tanrılara tutundular.

4- Ve (gerçeği) örtenler: "Bu, onu kendisinin yakıştırdığı ve diğer bir topluluğun da kendisini desteklediği bir çarpıtmadan başkası değil" dediler de, böylece bir haksızlıkla ve (gerçeği) yamultmayla geldiler.

5- Ve: "(Bunlar) onları yazdırıp da sabah akşam kendisine okunmakta olan o öncekilerin söylenceleridir" dediler.

6- De ki: "Onu, o göklerdeki ve o yerdeki o saklıyı bilen indirdi. Şüphesiz ki O, çok bağışlayıcıdır çok merhamet edicidir."

7- 8- Ve: "Bu, o elçiye ne oluyor ki o yiyeceği yiyor ve o pazarlarda yürüyor? Ona bir melek indirilmiş olup da onun beraberinde bir uyarıcı olmalı veya ona bir hazine atılmalı veya onun ondan yiyeceği bir bahçesi olmalı değil miydi?" dediler. Ve o haksızlık yapanlar: "Siz, bir sihirlenmiş adamdan başkasına uymuyorsunuz" dedi.

9- Bak, sana karşı nasıl o örnekleri ortaya koydular da böylelikle saptılar. Artık (doğru) bir yola güç yetiremezler.

10- Eğer dilerse sana bundan daha hayırlısını, altlarından o nehirler akar bahçeler verebilecek ve sana köşkler verebilecek (Allah), bereketin kaynağıdır.

11- Aksine, o saati yalanladılar ve biz de o saati yalanlayan kimseye, bir alevli ateş hazırladık.

12- (O alevli ateş) onları uzak bir taraftan gördüğü zaman, (yalanlayanlar) onun bir öfkesini ve bir korkunç sesini işitirler.

13- Ve oradan dar bir yere birbirlerine yaklaştırılmış olarak atıldıkları zaman, işte orada bir yok oluşu çağırırlar.

14- Bugün bir tek yok oluşu çağırmayın, birçok yok oluşu çağırın.

15- De ki: "Bu mu daha hayırlıdır, yoksa o korunanlara söz verilmiş olan o sürekli kalıcılık bahçesi mi? (Orası) onlar için bir karşılık ve bir dönüş yeri olmuştur."

16- Onlar için orada sürekli kalıcılar olarak dileyecekleri şeyler vardır. Bu, senin Efendinin üzerine bir sorumluluk sözü olmuştur.

17- Ve onları ve Allah'ın aşağısından kulluk etmekte oldukları şeyleri şeyleri sürüp toplayacağı gün: "Bu kullarımı siz mi saptırdınız yoksa onlar kendileri mi saptılar?" der.

18- (Onlar): "Seni her türlü eksiklikten uzak tutarız. Senin aşağından bir takım yönelenlerin peşine düşmek bizim için olmadı. Fakat sen onları ve babalarını faydalandırdın, nihayet o hatırlatmayı unuttular ve bir yıkılanlar topluluğu oldular" dediler.

19- Söylemekte olduğunuz şeyde sizi kesinlikle yalanladılar. Artık bir çevirmeye ve bir yardıma güç yetiremezsiniz. Ve içinizden kim haksızlık yaparsa, ona bir büyük azap tattırırız.

20- Ve senden önce de o gönderilmişlerden hiçbirini göndermedik ki, şüphesiz ki onlar kesinlikle o yiyeceği yerler ve o çarşılarda yürürlerdi. Ve bir kısmınızı bir kısım üzerine bir deneme kıldık ki direnip gayret edebilecek misiniz? Ve senin Efendin bir en iyi görücüdür.

21- Ve bizimle karşılaşmayı beklemezler: "Bize o meleklerin indirilmiş olması veya Efendimizi görmemiz gerekmez miydi?" dediler. Ant olsun ki benliklerinde büyüklük tasladılar ve bir büyük başkaldırışla başkaldırdılar.

22- O melekleri görecekleri gün, o suçlulara bir müjde yoktur ve (o melekler): "Etraf taşlarla çevrili" diyecekler.

23- Ve onların işten işledikleri şeyin önüne geçtik de onu bir saçılmış toz tanesi kıldık.

24- O bahçenin arkadaşları o gün bir sabitleşme bakımından daha hayırlı ve bir gündüz istirahatı bakımından da daha güzeldir.

25- O gün o gök bulutlarla ayrışır ve o melekler indirildikçe indirilir.

26- O gün o gerçek hükümranlık o çok şefkatli'nindir. Ve o gün o (gerçeği) örtücüler için bir zorluktur.

27- 28- 29- Ve o gün o haksızlık yapan iki elini ısırır da: "Keşke ben o elçinin beraberinde bir yola tutunsaydım. Yazıklar olsun bana, keşke ben falancaya bir dost olarak tutunmasaydım. Ant olsun ki o hatırlatma bana geldikten sonra beni saptırdı. Ve o şeytan, o insanı bir yüzüstü bırakandır" der.

30- Ve (o gün) o elçi de: "Ey Efendim, şüphesiz ki benim topluluğum bu okunan (Kur'an)a bir çirkin söz olarak tutundu" dedi.

31- Ve işte böylece her bir haberci için o suçlulardan bir düşman kıldık. Ve senin Efendin bir doğruya iletici ve bir yardımcı olarak yeterlidir.

32- Ve (gerçeği) örtenler: "Bu okunan (Kur'an), ona tek bir seferde indirilmiş olmalı değil miydi? dediler. İşte böylece senin gönlünü onun kalıcılaştırmak için onu bir sıralandırmayla sıralandırdık (belirli zamanlara yayarak indirdik).

33- Ve sana bir örnek getirmezler ki, biz sana o gerçeği daha güzel bir yorumla getirmiş olmayalım.

34- Onlar, yüzlerinin üzerine cehenneme sürülüp toplanacaklar. İşte onlar, durumca daha şerli ve yolca daha sapkındırlar.

35- 36- Ve ant olsun ki Musa'ya o kitabı verdik ve onun beraberinde kardeşi Harun'u (görev yükünü) bir taşıyıcı olarak verdik de (ikisine): "İkiniz, ayetlerimizi yalanlayan o topluluğa gidin" dedik. Sonunda onları bir yıkımla yerle bir ettik.

37- Ve Nuh topluluğu, o elçiyi yalanladıklarında onları batırdık ve onları o insanlara bir delil yaptık. Ve o haksızlık yapanlara bir acı azap hazırladık.

38- Ve Ad'a ve Semud'a ve o Ress'in arkadaşlarına ve bunun arasında birçok nesilleri de (bir acı azap hazırladık).

39- Ve hepsinin kendisine o örnekleri ortaya koymuştuk. Ve hepsini bir dağıtmayla darmadağın ettik.

40- Ve ant olsun ki o kötü yağmur yağdırılmış o şehre geldiler. Onu görüyor olmalı değiller miydi? Aksine, onlar bir (yeniden) yaymayı beklemezler idiler.

41- 42- Ve seni gördükleri zaman: "Allah'ın bir elçi olarak harekete geçirdiği bu mu? Eğer onların üzerinde direnip gayret etmemiş olsaydık, şüphesiz ki neredeyse bizi tanrılarımızdan kesinlikle  saptıracaktı(diyerek) sana bir alay konusundan başka tutunmuyorlar. İleride o azabı görecekleri vakit, kim bir yolca daha sapkınmış bilecekler.

43- Tanrısına kendi keyfi arzusunca tutunanı gördün mü? Artık  sen ni ona bir dayanak olacaksın?

44- Yoksa onların daha çoğunun işitmekte olduğunu veya bağ kurmakta olduğunu mu hesap ediyorsun? Onlar o hayvanlar gibidirler, aksine onlar yolca daha sapkındırlar.

45- Görmedin mi Efendini o gölgeyi nasıl yayıp uzattı? Ve eğer dilemiş olsaydı onu bir durağan yapardı. Sonra o güneşi ona bir kılavuz yaptık.

46- Sonra onu bir kolay çekişle kendimize çektik.

47- Ve O, sizin için o geceyi bir elbise ve o uykuyu da bir dinlenme yaptı ve o gündüzü de bir (yeniden) yayma yaptı.

48- 49- Ve O, o rüzgarları rahmetinin önünde bir müjde olarak gönderdi. Ve o gökten de onunla bir ölü yöreyi yaşatmamız ve takdir ettiğimiz bir çok hayvanları ve insanları onunla suvarmamız için, bir tertemiz su indirdik.

50- Ve ant olsun ki biz onu hatırlamaları için aralarında evirip çevirdik. Buna rağmen o insanların daha çoğu ancak (gerçeği) örtmekte diretti.

51- Ve eğer dileseydik her bir şehire kesinlikle bir uyarıcı harekete geçirirdik.

52- Artık o (gerçeği) örtenlere itaat etme ve bununla (itaat etmemekle) bir büyük güçle onlara karşı güç kullan.

53- Ve O, bu tatlı içimi kolay ve bu acı içimi zor o iki denizi salıverdi. Ve ikisinin arasına (sanki) taşlarla çevrili (görünmez) bir engel yaptı.

54- Ve O, o sudan bir beşer takdir etti  de onu bir soy ve hısım (sahibi) yaptı. Ve senin Efendin, bir güç yetiricidir.

55- Ve Allah'ın aşağısından onlara fayda veremez ve zorluk veremez şeylere kulluk ediyorlar. Ve o (gerçeği) örtücü, Efendisine karşı bir arka çıkan oldu.

56- Ve seni bir müjdeci ve bir uyarıcı olmaktan başka (bir görevle) göndermedik.

57- De ki: "Ben buna karşılık sizden, kendisinin Efendisine bir yola tutunmayı dilemiş olmanız dışında hiçbir ücret sormuyorum."

58- Ve o yaşayana dayan, O'ki ölmez ve O'nu övgü ile her türlü eksiklikten uzak tut. Ve kullarının suçlarını bir en iyi haber alıcı olarak O yeterlidir.

59- O'ki, o gökleri ve o yeri ve ikisinin arasındaki şeyleri altı dönemde takdir etti, sonra o tahtın üzerine (yönetime) oturan o çok şefkali'dir. Artık bunu bir en iyi haber alıcıya sor.

60- Ve onlara: "O çok şefkatli'ye boyun eğin" denildiği zaman, O çok şefkatli'de neymiş? Senin bize buyurduğun o şeye boyun eğer miyiz?" derler ve (bu denilen) onlara bir nefret arttırır.

61- Bereketin kaynağıdır ki O, o gökte kaleler oluşturdu ve orada bir lamba (güneş) ve bir ışık verici ay oluşturdu.

62- Ve O, hatırlamak isteyen veya bir şükredici olmak isteyen için, o geceyi ve o gündüzü bir ardıl yaptı.

63- Ve o çok şefkatli'nin kulları o yerde bir alçak gönüllülükle yürürler ve o düşüncesizler onlara söz söylediği zaman, "Selam" derler.

64- Ve onlar ki, Efendilerine bir boyun eğen ve bir ayakta duran olarak gecelerler.

65- 66- Ve onlar ki, "Ey Efendimiz, cehennem azabını bizden çevir. Şüphesiz ki onun azabı (ödemekle bitmez) bir borçluluktur. Şüphesiz ki o, ne kötü bir sabitliktir ve bir kalıcılıktır" derler.

67- Ve onlar ki, harcadıkları zaman savurganlık yapmadılar ve cimrilik yapmadılar ve (harcamaları) bunun arasında bir kıvamda oldu.

68- Ve onlar ki, Allah'ın beraberinde diğer bir tanrıyı çağırmazlar ve Allah'ın (öldürülmesini) yasakladığı o benliği o gerçek (neden) dışında öldürmezler ve zina etmezler. Ve kim bunu yaparsa, bir günahla karşılaşır.

69- O kalkışın gününde o azap onun için kat kat arttırılır ve onda bir küçük düşürülen olarak sürekli kalır.

70- Dönen ve inanan ve bir düzgün iş işleyen kimse hariç. Allah, işte onların kötülüklerini güzelliklere değiştirir. Ve Allah, bir çok bağışlayıcıdır bir çok merhamet edicidir.

71- Ve kim (itaatle) döner ve bir düzgün iş işlerse, şüphesiz ki o, (dönüşü kabul edilmiş) bir dönen olarak Allah'a döner.

72- Ve onlar ki, o (gerçeği) yamultmaya tanıklık etmezler ve ve o amaçsız söze uğradıkları zaman, değerli bir şekilde geçip giderler.

73- Ve onlar ki, Efendilerinin ayetleriyle hatırlatıldıkları zaman, onlara karşı sağırlar ve körler olarak kapanmadılar.

74- Ve onlar ki, "Ey Efendimiz, eşlerimizden ve soylarımızdan bize gözler ferahlığı bahşet ve bizi o korunanlara bir önder kıl" derler.

75- İşte onlar, direnip gayret etmeleri nedeniyle o özel odayla karşılıklanırlar ve orada ve bir esenlikle ve bir selamla karşılanırlar.

76- Orada sürekli kalıcılar olarak. Ne güzel bir sabitliktir ve bir kalıcılıktır.

77- De ki: "Eğer çağrınız olmasa, benim Efendim size nasıl aldırış eder. Oysa siz yalanladınız, artık ileride (azap size) bir mecburiyet olur."

 

6 Mayıs 2025 Salı

NUR SURESİ MEALİ

1- Bir sure ki onu indirdik ve onu(n hükümlerini size) belirledik ve hatırlamanız için onda apaçık ayetler indirdik.

2- O zina eden kadına ve o zina eden erkeğe, o ikisinden her birine yüz celde vurun. Ve eğer Allah'a ve o sonraki güne inanıyorsanız, Allah'ın itaat nizamın(ı uygulama) da sizi  bir acıma tutmasın. Ve o ikisinin azabına da (yüz celde uygulamasına) o inananlardan bir grup tanık olsun.

3- O zina erkek, zina eden bir kadından veya ortak koşan bir kadından başkasıyla evlenmez. Ve o zina eden kadınla da, zina eden bir erkek veya ortak koşan bir erkekten başkası evlenmez. Ve bu o inananlara yasaklanmıştır.

4- Ve o korunan kadınlara (zina suçu) atan, sonra da (bu suçu işlediklerine dair) dört tanık getiremeyenlere, seksen celde vurun ve onların tanıklığını da ebedi olarak kabul etmeyin. Ve işte onlar, o itaatten çıkanların ta kendileridir.

5- Bunun arkasından (itaatle) dönmüş ve (durumlarını) düzeltmiş olanlar başka. Şüphesiz ki Allah, çok bağışlayıcıdır çok merhamet edicidir.

6- 7- Ve eşlerine (zina suçu) atan ve onların kendilerinden başka tanıkları olmayanlardan birinin tanıklığı, kendisinin kesinlikle o doğru söyleyenlerden olduğuna dair, Allah'ı dört defa bir tanık olarak tutması ve o beşincisinde, eğer o yalancılardan ise Allah'ın dışlamasının mutlaka kendisinin üzerine olması(nı istemesi)dır.

8- 9- Ve kadının, onun (kocasının) kesinlikle o yalancılardan olduğuna dair, Allah'ı dört defa bir tanık olarak tutması ve o beşincisinde, eğer o (kocası) o doğru söyleyenlerden ise Allah'ın hiddetinin kendisinin üzerine olması(nı isteyerek) tanıklık etmesi, o azabı (yüz celdeyi) ondan (kadından) kaldırır*.

*Surenin 2. ayetinde yüz celde cezası için "Azap" kelimesinin kullanılması ve aynı kelimenin marife olarak "El azabe" şeklinde 8. ayette de kullanılması, evli kadından kalkan cezanın yüz celde olduğunu açıkça göstermektedir. Bu da demek oluyor ki evlilerin zina cezası Kur'an'da ayan beyan ortadadır ve evlilerin cezası recm değil yüz celdedir.

10- Ve eğer Allah'ın lütfu ve rahmeti sizin üzerinizde olmasaydı... Şüphesiz ki Allah, (lütufla) çokça dönücüdür en bilgedir.

11- Şüphesiz ki o çarpıtmayı getirenler, içinizden birbirine bağlı bir topluluktur. Onu sizin için bir şer olarak hesap etmeyin. Aksine o sizin için bir hayırdır. Onlardan her kişi için o günahtan kazandığı(nın karşılığı) vardır. Ve içlerinden onun büyüğüne yönelene (öncülük edene) ise büyük bir azap vardır.

12- Onu işittiğiniz zaman, o inanan erkeklerin ve o inanan kadınların benliklerinde bir hayırlı kanaat oluşturmuş olmaları ve: "Bu, (ikiyüzlülüğünüzü) bir açıklayan çarpıtmadır" demiş olmaları gerekmez miydi?

13- Ona dört tanık getirmeleri gerekmez miydi? Tanıkları getirmedikleri zaman, işte onlar Allah'ın yanında o yalancıların ta kendileridir.

14- Ve eğer bu şimdikinde ve o sonrakinde Allah'ın lütfu ve rahmeti sizin üzerinizde olmasaydı, akın akın içine döküldüğünüz şeyden dolayı, size kesinlikle büyük bir azap dokunurdu.

15- Hani siz onu dillerinizle karşılıyor, ağızlarınızla da sizin için hakkında bir bilgi olmayan şeyi söylüyor ve onu basit olarak hesap ediyordunuz. Oysa o, Allah'ın yanında büyüktür.

16- Ve onu işittiğiniz zaman: "Bizim için bunu konuşmamız olamaz. Seni bundan uzak tutarız, bu büyük bir dehşetli yalandır" demeniz gerekmez miydi?

17- Eğer inananlarsanız bunun örneğini  ebedi olarak yinelememeniz için Allah size öğüt veriyor.

18- Ve Allah, o ayetleri size açıklıyor. Ve Allah, en iyi bilicidir en bilgedir.

19- Şüphesiz ki o hayasızlığın inananlar arasında yayılmasını sevenler var ya, bu şimdikinde ve o sonrakinde acı bir azap onlar içindir. Ve Allah bilir ve siz bilmezsiniz.

20- Ve eğer Allah'ın lütfu ve rahmeti sizin üzerinizde olmasaydı... Şüphesiz ki Allah, çok acıyıcıdır çok merhamet edicidir.

21- Ey inananlar, o şeytanın adımlarına uymayın. Ve kim o şeytanın adımlarına uyarsa, şüphesiz ki o, o hayasızlığı ve o yadırgananı emreder. Ve eğer Allah'ın lütfu ve rahmeti sizin üzerinizde olmasaydı, içinizden hiçbir kimse arınamazdı. Fakat Allah kimi dilerse arındırır. Ve Allah, en iyi işiticidir en iyi bilicidir.

22- Ve içinizden o lütuf ve o genişlik sahipleri, o yakınlığın sahiplerine ve o düşkünlere ve Allah'ın yolunda göçenlere, vermemeleri konusunda yemin etmesin ve (hatalarını) silsinler ve müsamaha göstersinler. Allah'ın sizi bağışlamasını sevmez misiniz? Ve Allah, çok bağışlayıcıdır çok merhamet edicidir.

23- Şüphesiz ki korunan duyarsız inanan kadınlara (zina suçu) atanlar, bu şimdikinde ve o sonrakinde dışlanmışlardır. Ve büyük azap onlar içindir.

24- O gün dilleri ve elleri ve ayakları, işlemekte oldukları şeylere onlara tanıklık eder.

25- O gün Allah onlara o gerçek karşılıklarını eksik olarak verecek ve onlar da şüphesiz ki Allah'ın o gerçeğin ta kendisi olduğunu bilecekler.

26- O murdar kadınlar, o murdar erkekleredir ve o murdar erkekler, o murdar kadınlaradır. Ve o temiz kadınlar, o temiz erkekleredir ve o temiz erkekler, o temiz kadınlaradır. İşte onlar, onların söylemekte oldukları şeylerden uzaklaştırılmışlardır. Bir bağışlanma ve bir değerli rızık, onlar içindir.

27- Ey inananlar, sizin evleriniz olmayan evlere, kendinizi hissettirmenize ve oranın halkına selam vermenize kadar, girmeyin. İşte bu, sizin hatırlamanız için daha hayırlıdır.

28- Eğer orada bir kimse bulamadıysanız, size onay verilene kadar, oraya girmeyin. Ve eğer size "Dönün" denilirse, siz de dönün. O, sizin için daha arınmış (bir davranış) tır. Ve Allah, işlemekte olduğunuz şeyleri en iyi bilicidir.

29- Yerleşim olmayan ve orada sizin için bir yararlanma bulunan evlere girmenizde, sizin üzerinize bir sorumluluk yoktur. Ve Allah belli etmekte olduğunuz şeyleri ve gizlemekte olduğunuz şeyleri bilir.

30- İnanan erkeklere gözlerinden kısmalarını ve ırzlarını kollamalarını söyle. Bu, onlar için daha arınmış( bir davranış) tır. Şüphesiz ki Allah, yetiştirmekte oldukları şeyleri en iyi haber alıcıdır.

31- Ve inanan kadınlara gözlerinden kısmalarını ve ırzlarını kollamalarını söyle ve süslerini onlardan açık olan şey dışındakileri belli edemezler ve başörtülerini koyunlarının üzerine vursunlar. Ve süslerini kocaları veya kocalarının babaları veya oğulları veya kocalarının oğulları veya erkek kardeşleri veya erkek kardeş oğulları veya kız kardeş oğulları veya kadınlar veya sağ ellerinin sahip oldukları veya o adamlardan cinsel duyarlılığı kalmamışlar veya o kadınların avretlerinin üzerine henüz çıkamayan (cinsellikten habersiz) çocuklar dışındakilere belli edemezler. Ve süslerinden gizlemekte oldukları şeylerin bilinmesi için ayaklarını da vuramazlar. Ve ey inananlar, arzuladığınıza kavuşturulmanız için topluca Allah'a (itaatle) dönün.

32- Ve içinizden o bekarları ve erkek köleleriniz ve kadın kölelerinizden, o düzgün olanları evlendirin. Eğer fakir olurlarsa, Allah kendi lütfundan onları zenginleştirir. Ve Allah (kudreti) çok geniştir en iyi bilicidir.

33- Ve bir evlilik (imkanı) bulamazlar ise, Allah kendi lütfundan onları zenginleştirinceye kadar, iffetli olsunlar. Ve sağ ellerinizle sahip olduklarınızdan o yazılı anlaşma yapmak peşine düşenlerle, eğer onlarda bir hayır bilmişseniz, artık onlarla yazılı anlaşma yapın ve Allah'ın size verdiği malından onlara da verin. Ve kadın uşaklarınızı eğer bir korunan olmak istedikleri halde, bu şimdiki yaşamın peşine düşerek o iffetsizlik üzerine zorlamayın. Ve kim onları zorlarsa, şüphesiz ki Allah onların bu zorlanmalarından sonra çok bağışlayıcıdır çok merhamet edicidir.

34- Ve ant olsun ki size açıklayıcı ayetler ve sizden gelip geçenlerden bir örnek ve o korunanlar için bir öğüt indirdik.

35- Allah, o göklerin ve o yerin ışığıdır. O'nun ışığının örneği, içinde bir kandil bulunan bir duvar oyuğu gibidir. O kandil de bir cam içindedir. O cam da doğuya ve batıya ait olmayan, onun zeytini neredeyse ona ateş dokunmadan aydınlatan, bereketli bir zeytin ağacından yakılan, incimsi bir yıldız gibidir. Işık üzerine bir ışıktır. Allah, ışığını kime dilerse iletir. Ve Allah, o örnekleri o insanlar için ortaya koyar. Ve Allah, her şeyi en iyi bilicidir.

36- (O kandil) Allah'ın, isminin yükseltilmesine ve hatırlanmasına onay verdiği evlerde (yanar). Oradakiler O'nu sabah akşam her türlü eksiklikten uzak tutar.

37- Öyle adamlar ki bir ticaret ve bir alışveriş, onları Allah'ı hatırlamaktan ve o kulluk görevini ayakta tutmaktan ve o arınmayı yerine getirmekten eğlendirmez. Onda o kalplerin ve o gözlerin (dehşetten) çevrileceği bir günden kaygılanırlar.

38- (Böyle olması) işlemekte oldukları şeylerin en güzeli ile karşılık vermesi ve kendi lütfundan daha da arttırması içindir. Ve Allah kimi dilerse bir kısıtlama olmaksızın rızıklandırır. 

39- Ve (gerçeği) örtenlerin işledikleri, bir dümdüz arazideki bir serap gibidir. O susayan onu (işlediğini) bir su (yani bir fayda) olarak hesap eder. Nihayet ona (işlediğine) geldiği zaman, onu bir şey olarak bulamaz ve onun (yani işlediğinin) yanında Allah'ı bulur, O'da onun hesabını eksiksiz verir. Ve Allah, o hesap görenin en çabuğudur.

40- Veya (onların işledikleri) üstünden onu bir dalga, onu (dalgayı) da üstünden bir bulut kaplayan bir engin denizdeki karanlıklar gibidir. Karanlıkların bir kısmı bir kısmının üzerindedir. Elini çıkardığı zaman, neredeyse onu dahi görememiştir. Ve Allah kime bir ışık vermemişse, artık ona hiçbir ışık yoktur.

41- O göklerdeki ve o yerdeki kimselerin, ve saflar halindeki o kuşların, şüphesiz ki Allah'ı her türlü eksiklikten uzak tutmakta olduğunu görmedin mi? Hepsi kulluk görevlerini ve o görevlerinin gereklerini kesinlikle bilmiştir. Ve Allah, yapmakta oldukları şeyleri en iyi bilicidir.

42- Ve o göklerin ve o yerin hükümranlığı Allah'ındır. Ve o dönüş Allah'adır.

43- Görmedin mi ki Allah bir bulutu sürüklüyor, sonra arasını kaynaştırıyor, sonra onu bir yığın haline sokuyor da onun arasından o toz gibi yağmurun çıktığını görürsün. Ve o gökten, dağlar (gibi bulutlar)dan bir dolu indiriyor da onu kime dilerse eriştiriyor ve onu kimden dilerse de çeviriyor. Şimşeğin parıltısı neredeyse o gözleri (n görmesini) giderecek.

44- O geceyi ve o gündüzü çeviriyor. Şüphesiz ki bunda, o doğru görüş sahipleri için kesinlikle alınması gereken bir ders vardır.

45- Ve Allah, her bir canlıyı sudan takdir etti. Artık onlardan kimi karnının üzerine yürüyor. Ve onlardan kimi de iki (ayağının) üzerinde yürüyor. Ve onlardan kimi de dört (ayağının) üzerinde yürüyor. Allah, dileyeceği şeyi takdir ediyor. Şüphesiz ki Allah, her şeyin üzerine en doğru ölçü koyucudur.

46- Ant olsun ki açıklayıcı ayetler indirdik. Ve Allah, kimi dilerse bir dosdoğru yola iletir.

47- Ve: "Allah'a ve o elçiye inandık ve itaat ettik" diyorlar, sonra bunun arkasından içlerinden bir bölük, (başka tarafa) yöneliyor. Ve işte onlar o inananlar değildir.

48- Ve aralarında karar vermesi için Allah'a ve O'nun elçisine çağrıldıkları zaman, içlerinden bir bölük hemen kayıtsız kalanlardır.

49- Ve eğer o gerçek onlara (uygun) olursa, ona boyun bükerek gelirler.

50- Kalplerinde bir bozukluk mu var ? Yoksa belirsizliğe mi düştüler ? Yoksa Allah'ın ve O'nun elçisinin kendilerine tarafgir davranacağından mı kaygılanıyorlar? Hayır, onlar o haksızlık yapanların ta kendileridir.

51- Aralarında karar vermesi için çağrıldıkları zaman o inananların sözü ancak ve ancak: "İşittik ve itaat etttik" demeleridir. Ve işte onlar, o arzuladığına kavuşturulanların ta kendileridir.

52- Ve kim Allah'a ve O'nun elçisine itaat eder ve Allah'tan çekinir ve O'ndan korunursa, işte onlar o kurtuluşa erenlerin ta kendileridir.

53- Ve eğer onlara buyurduğun takdirde kesinlikle çıkacaklarına dair, güçlü yeminleriyle Allah'a yemin ettiler. De ki: "Yemin etmeyin, benimsenene uygun bir itaat (yeterlidir). Şüphesiz ki Allah işlemekte olduğunuz şeyleri en iyi haber alıcıdır."

54- De ki: "Allah'a itaat edin ve o elçiye itaat edin. Eğer (başka tarafa) yönelirseniz ona ancak ve ancak  yükletilmiş olduğu şey ve size de yükletilmiş olduğunuz şey vardır. Ve eğer ona itaat ederseniz, doğru yolu bulursunuz. Ve o elçinin üzerine o açıklayan ulaştırmadan başka (görev) yoktur."

55- Allah, içinizden inanan ve o düzgün işleri işleyenlere, kendilerinden öncekileri o yerde ardıllar yaptığı gibi onları da ardıllar yapacağına ve onlar için hoşnut olduğu itaat nizamlarına olanak vereceğine ve onların kaygılarını kesinlikle bir güvenle değiştireceğine söz verdi. Onlar bana kulluk ederler ve bana hiçbir şeyi ortaklaştırmazlar. Ve bundan sonra kim (gerçeği) örterse, işte onlar o itaatten çıkanların ta kendileridir.

56- Ve o kulluk görevini ayakta tutun ve o arınmayı yerine getirin. Ve merhamet olunmanız için de Allah'a ve o elçi'ye itaat edin.

57- Ve (gerçeği) örtenleri, (Allah'ı) o yerde başarısız bırakıcılar olarak sakın hesap etme. Ve onların sığınağı o ateştir. Ve kesinlikle ne sıkıntılıdır o dönüş.

58- Ey inananlar, sağ elinizin altındakiler ve içinizden henüz o ergenliğe (ihtilam olmaya) ulaşmayanlar, üç defa sizden onay istesinler. O şafağın kulluk görevinden (sabah namazından) önce ve o öğle sıcağından dolayı giysilerinizi koyduğunuz vakit ve o akşamın kulluk görevinden (yatsı namazından) sonra. (Bu vakitler) sizin için üç avrettir (açıklıktır). Bunlardan sonra(ki vakitlerde) bir kısmınızın bir kısmı dolaşmasında sizin üzerinize ve onların üzerine bir sorumluluk yoktur. Allah, size o ayetleri işte böyle açıklıyor. Ve Allah, en iyi bilicidir en bilgedir.

59- Ve içinizden o çocuklar o ergenliğe (ihtilam olmaya) ulaştıkları zaman, kendilerinden öncekilerin onay istediği gibi onay istesinler. Allah, size o ayetleri işte böyle açıklıyor. Ve Allah, en iyi bilicidir en bilgedir.

60- Ve o kadınlardan (yaşlanmaları nedeniyle) bir evlilik beklemeyen o oturanların, bir süs teşhiri yapanlar olmaksızın giysilerini bırakmalarında, üzerlerine bir sorumluluk yoktur. Ve iffetli olmaları kendileri için daha hayırlıdır. Ve Allah, en iyi işiticidir en iyi bilicidir.

61- (Başkasının evinde yemesinde) o körün üzerine bir burukluk olmaz ve o topalın üzerine de bir burukluk olmaz ve o sağlığı bozuğun üzerine de bir burukluk olmaz. Ve benliklerinizin üzerine de kendi evlerinizden veya babalarınızın evlerinden veya annelerinizin evlerinden veya erkek kardeşlerinizin evlerinden veya kız kardeşlerinizin evlerinden veya amcalarınızın evlerinden veya halalarınızın evlerinden veya dayılarınızın evlerinden veya teyzelerinizin evlerinden veya anahtarlarına sahip olduğunuz (evlerden) veya arkadaşınızın (evinden) yemenizde (bir burukluk olmaz). Topluca veya ayrı ayrı yemenizde de sizin üzerinize bir sorumluluk olmaz. Evlere girdiğiniz zaman, Allah'ın yanından bir bereket bir temizlikle bir esenlikle birbirinizi selamlayın. Allah, bağ kurmanız için o ayetleri işte böyle açıklıyor.

62- O inananlar, ancak ve ancak Allah'a ve O'nun elçisine inanan ve onun beraberinde bir iş üzerinde toplanan oldukları zaman, onun onayını alana kadar gitmeyenlerdir. Şüphesiz ki senden onay isteyenler, Allah'a ve O'nun elçisine inananlardır. O halde onlar bazı durumları için senden  onay istedikleri zaman, onlardan dilediğin kimseye onay ver ve onlar için Allah'a bağışlanma iste. Şüphesiz ki Allah, çok bağışlayıcıdır çok merhamet edicidir.

63- O elçinin çağrısını, bir kısmınızın bir kısmının aranızdaki çağrısı gibi tutmayın. Allah, içinizden birbirinin arkasına saklanarak süzülenleri biliyor. Öyleyse onun buyruğundan dolayı aykırı davrananlar, kendilerine bir kargaşa erişmesinden veya kendilerine bir acı azap erişmesinden sakınsın.

64- Dikkat edin, o göklerdeki ve yerdeki şeyler şüphesiz ki Allah'ındır. Sizin onun üzerinde olduğunuz şeyi biliyor. Ve O'na döndürülecekleri gün, işledikleri şeyleri onlara haber verecektir. Ve Allah, her şeyi en iyi bilicidir.