2- Allah, görmekte olduğunuz o gökleri bir direk olmaksızın yükselten, sonra o tahtın üzerine (yönetime) oturan ve o güneşi ve o ayı boyun eğdirendir. Hepsi isimlenmiş bir süre sonu için akmaktadır. (Bunlar ile ilgili) o buyruğu ardı ardına düzenlemektedir, Efendiniz ile karşılaşacağınıza kesinkes inanmanız için, o ayetleri ayrıntılı olarak açıklıyor.
3- Ve O, o yeri yayıp uzattı ve orada çakılı dağları ve o nehirleri yaptı ve orada o bütün ürünlerden iki eş yaptı, o geceyi o gündüze kaplattırdı. Şüphesiz ki işte bunda düşünen bir topluluk için kesinlikle ayetler vardır.
4- Ve o yerde birbirine komşu (toprak) kesitler ve bazısını bazısından o yemişinde (lezzetçe) lütuflandırdığımız üzümlerden bahçeler ve ekinlik ve çatallı ve çatalsız hurmalıklar vardır ki, tek bir suyla suvarılır. Şüphesiz ki işte bunda, bağ kuran bir topluluk için kesinlikle ayetler vardır.
5- Ve eğer şaşacaksan asıl şaşılacak olan onların: "Biz bir toprak olduğumuz zaman mı, gerçekten biz mi yeni bir takdir edilişte olacağız?" demeleridir. İşte onlar, Efendilerini (nden gelen gerçeği) örtmüş olanlardır. Ve o (demirden) bağlar, işte onların boyunlarındadır.Ve işte onlar, o ateşin arkadaşlarıdır. Onlar orada sürekli kalıcıdırlar.
6- Ve o güzellikten önce o kötülüğü senden hızla istiyorlar. Oysa onlardan önce kesinlikle o örnekler gelip geçmiştir. Ve şüphesiz ki senin Efendin, haksızlıklarına rağmen o insanlara karşı bağışlama sahibidir. Ve şüphesiz ki senin Efendin, o sonuçlandıranın kesinlikle en şiddetlisidir.
7- Ve (gerçeği) örtenler: "Ona kendisinin Efendisinden (gözle görebileceğimiz) bir ayet indirilmiş olmalı değil miydi?" diyorlar. Sen ancak ve ancak bir uyarıcısın ve her topluluk için bir doğruya iletici vardır.
8- Allah, her bir dişi ne taşıyor ve o rahimler neyi eksiltiyor ve neyi artırıyor, bilendir. Ve herşey O'nun yanında ölçülenmiştir.
9- (Allah) o algılanamayananın ve o tanık olunanın bilenidir. O büyüktür çok yücedir.
10- İçinizden o sözü saklayan da ve onu açıkça söyleyen de ve o geceye gizlenen de ve o gündüze akıp giden de (Allah için) denktir.
11- Onun (insanın) önünden ve arkasından Allah'ın buyruğundan dolayı onun kollayan takipçiler vardır. Şüphesiz ki bir topluluk benliklerindeki şeyi (olumlu veya olumsuz yönde) başkalaştırana kadar, Allah'ta o topluluktaki şeyi (olumsuz veya olumlu yönde) başkalaştırmaz. Ve Allah bir topluluğa kötülük istediği zaman, artık onu geri döndürecek yoktur. Ve onlar için O'nun aşağısından hiçir yönelen yoktur.
12- O, size kaygı ve umut olarak o şimşeği gördüren ve o ağır bulutları yetiştirendir.
13- O gök gürlemesi, O'nu övgü ile her türlü eksiklikten uzak tutar ve o meleklerde O'nun kaygısından (aynısını yaparlar). Ve o yıldırımları gönderir de, onlar Allah hakkında üstünlük sağlamaya çalışırlarken onu kime dilerse eriştirir. Ve O, o darbesi şiddetlidir.
14- Çağrının gerçeği O'na yapılandır. Ve onların O'nun aşağısından çağırmakta oldukları, onlara hiçbir şeyle cevap veremezler. (Onların durumu) ancak ağzına o suyun ulaşması için iki avucunu genişleten gibidir. Oysa o (su) ona ulaşıcı değildir. O (gerçeği) örtücülerin çağrısı, bir sapkınlıktan başka birşey değildir.
15- Ve o göklerdeki ve o yerdeki kimseler ve onların gölgeleri de isteyerek de istemeyerek de olsa, sabah akşam Allah'a boyun eğerler.
16- De ki: "O göklerin ve o yerin Efendisi kimdir?" De ki: "Allah'tır." De ki: "Benlikleri için bir fayda vermeye ve bir zorluk vermeye sahip olamaz Allah'ın aşağısından yönelenlere mi tutundunuz?" De ki: "O kör ve o gören denk midir? Yahut o karanlıklar ve o ışık denk midir?" Yoksa Allah'a ortaklar kıldılar (o ortaklar) O'nun takdir etmesi gibi takdir ettiler de, o takdir etme onlara benzer mi geldi? De ki: "Allah, her şeyin takdir edicisicidir. Ve O, tektir boyun eğdirici güce sahiptir."
17- O gökten bir su indirdi de dereler kendi ölçüsünce aktı, böylece o akıntı üste çıkan bir köpük yüklendi. Ve süs veya yarar peşine düşmek için o ateşte yakıp tutuşturmakta oldukları şeylerden de üzerinde onun örneği bir köpük vardır. İşte Allah, o gerçeği o geçersizin üzerine işte böyle koyar. O köpüğe gelince, curuf olarak gider. O insanlara faydalı olan şeye gelince, o yeryüzünde durup bekler. Allah o örnekleri işte böyle ortaya koyar.
18- Efendilerini (olumlu) cevaplandıran kimseler için, o en güzeli vardır. Ve O'nu (olumlu) cevaplandırmayan kimseler, eğer o yerde olan şeyler toplu halde ve bir o kadarı da onun beraberinde onların olsaydı, kesinlikle onu kurtulmalık olarak verirlerdi. İşte onlar, o hesabın sıkıntılısı onlar içindir. Ve onların sığınağı cehennemdir. Ve ne sıkıntılıdır o yatak.
19- Efendinden sana indirilmiş şeyin gerçek olduğunu bilen kimse, o kör kimse gibi midir? Ancak ve ancak o temiz akıl sahipleri hatırlarlar.
20- Onlar ki, Allah'ın antlaşmasını eksiksiz yerine getirirler ve yeminle bağlanmış o sözü bozmazlar.
21- Ve onlar ki, Allah'ın onunla bitişmesini buyurduğunu bitiştirirler ve Efendilerinden endişelenir ve o hesabın kötüsüne karşı kaygılanırlar.
22- Ve onlar ki, Efendilerinin yüzünün peşine düşüp direnip gayret ettiler ve o kulluk görevini ayakta tuttular ve kendilerini rızıklandırdığımız şeylerden saklı veya açık olarak harcadılar ve o kötülüğü o güzellikle kaldırırlar. İşte onlar, o yurdun (güzel) sonucu onlar içindir.
23- 24- Adn bahçeleri. Babalarından ve eşlerinden ve soylarından düzgün kimseler ile ona gireceklerdir. Ve o meleklerde her kapıdan üzerlerine: "Direnip gayret etmeniz nedeniyle esenlik sizin üzerinize olsun. O yurdun sonucu ne güzeldir" (diyerek) girerler.
25- Ve onlar ki, Allah'ın antlaşmasını onun yeminle bağlanmasının arkasından bozarlar ve Allah'ın onunla bitiştirilmesini buyurduğu şeyi keserler ve o yerde bozuculuk yaparlar. İşte onlar, o dışlama onlar içindir ve o yurdun kötüsü onlar içindir.
26- Allah kime dilerse o rızkı geniş tutar ve bir ölçüye göre verir. Onlar bu şimdiki yaşam ile sevindiler. Oysa bu şimdiki yaşam o sonrakine göre (geçici bir) yararlanmadan başka birşey değildir.
27- Ve (gerçeği) örtenler: "Ona kendisinin Efendisinden (gözle görebileceğimiz) bir ayet indirilmiş olmalı değil miydi?" diyorlar. De ki: "Şüphesiz ki Allah kimi dilerse saptırır ve O'na dönen kimseyi de doğruya iletir."
28- Onlar ki, inanan ve kalpleri Allah'ın hatırlamasıyla rahatlayanlardır. Dikkat edin, o kalpler Allah'ın hatırlaması ile rahatlar.
29- İnanan ve o düzgün işleri işleyenler, hoşluk ve varılacak yerin en güzeli onlar içindir.
30- İşte böylece seni kendisinden önce toplumların gelip geçtiği ve o çok şefkatliyi (redderek) örten bir topluma, sana vahyettiğimizi onlara peşi sıra okuman için gönderdik. De ki. "O, benim Efendimdir. O'ndan başka tanrı yoktur. Ben O'na dayandım ve (itaatle) dönüşüm yalnızca O'nadır."
31- Ve eğer bir okunan ki, onunla o dağlar yürütülmüş olsa veya onunla o yer paramparça edilmiş olsa veya onunla o ölüler konuşturulmuş olsa (yine de inanmazlardı). Aksine, o buyruk topluca Allah'a aittir. İnananlar ümit kesmedi mi; Eğer Allah dilerse, o insanları toplu halde doğruya iletirdi. Ve (gerçeği) örtenlere istekle yaptıkları şeyler nedeniyle Allah'ın sözü gelinceye kadar, başlarına vurucu bir felâket erişmeye veya yurtlarından yakına serbest olmaya devam edecektir. Şüphesiz ki Allah, verdiği o söze aykırı davranmaz.
32- Ve and olsun ki senden önceki elçiler de alaya alınmıştı da ben de o (gerçeği) örtenlere mühlet vermiş sonra onları tutuvermiştim. Artık benim sonuçlandırmam nasılmış?
33- Her benliğin kazandığı şeyin üzerinde ayakta olan (onun her anını gören) O, (böyle olmayan gibi midir?) Ve Allah'a ortaklar kıldılar. De ki: "Onları isimlendirin. Yoksa siz o yerde bilemeyeceği bir şeyi O'na mı haber veriyorsunuz? Yoksa o sözden bir içeriği olmayan boş şeyi mi (söylüyorsunuz?)" Aksine, (gerçeği) örtenlere kurdukları hileleri süslendi ve o yoldan uzaklaştırıldılar. Ve Allah kimi saptırırsa, artık onun için hiçbir doğruya iletici yoktur.
34- Onlar için bu şimdiki yaşamda azap vardır. Ve o sonrakinin azabı ise daha ayrıştırıcıdır. Onlar için Allah'tan hiçbir koruyucu da yoktur.
35- O korunanlara söz verilmiş olan o bahçenin örneği şu dur: Altından o nehirler akar. Onun yemişleri ve gölgesi süreklidir. İşte bu, korunanların sonucudur. Ve o (gerçeği) örtücülerin sonucu ise o ateştir.
36- Ve kendilerine o kitabı verdiklerimiz sana indirilmiş şeye sevinirler. Ve o taraflardan onun (kitabın) bir kısmını yadırgayan kesim de vardır. De ki: "Ben ancak ve ancak Allah'a kulluk etmemle ve O'nu ortaklaştırmamamla buyuruldum. Yalnızca O'na çağırıyorum ve varışım da yalnızca O'nadır."
37- Ve işte böyle biz onu Arabi bir karar olarak indirdik. Ve ant olsun ki eğer sana gelen bu bilgiden sonra onların keyfi arzularına uyacak olursan, senin için Allah'tan hiçbir yönelen ve koruyucu yoktur.
38- Ve ant olsun ki senden önce de elçiler göndermiş ve onlar için de eşler ve soylar var etmiştik. Bir elçi için Allah'ın onayı olmadıkça (gözle görülebilecek) bir ayet getirmesi olamaz. Her süre sonu için bir yazgı vardır.
39- Allah, neyi dilerse ortadan kaldırır ve (neyi dilerse) kalıcılaştırır. Ve o kitabın anası O'nun yanındadır.
40- Ve eğer onlara söz verdiğimizin bir kısmnı sana göstersek de veya seni ömrünü tamamlasak da, artık senin üzerinde olan ancak ve ancak o ulaştırma ve bizim üzerimizde olan da o hesabı görmektir.
41- Onlar gerçekten bizim o yere gelip onun uçlarından (günbegün) eksiltmekte olduğumuzu görmediler mi? Ve Allah karar verir, O'nun kararı için takipçi yoktur. Ve O, o hesabı görenin en çabuğudur.
42- Onlardan öncekiler de kesinlikle hile kurmuştu. Oysa kurdukları o hileler (in bilgisi) toplu halde Allah'ındır. Her benliğin kazanmakta olduğu şeyi bilir. Ve azılı (gerçeği) örtücüler o yurdun (kötü) sonucu kimindir bilecekler.
43- Ve (gerçeği) örtenler: "Sen gönderilmiş değilsin" diyorlar. De ki: "Allah, benimle sizin aranızda o kitabın bilgisi kendisinin yanında olan tanık olarak yeterlidir."
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder