20 Ocak 2025 Pazartesi

MÜ'MİNUN SURESİ MEALİ

1- O inananlar kesinlikle arzuladığına kavuşturulmuştur.

2- Onlar ki, kulluk görevlerinde saygı duyanlardır.

3- Ve onlar ki, amaçsız sözden kayıtsız kalanlardır.

4- Ve onlar ki, o arınmayı yapanlardır.

5- Ve onlar ki, ırzlarını kollayanlardır.

6- Eşlerine veya sağ elleriyle sahip olduklarına hariç. Bundan dolayı şüphesiz ki onlar kınanmış olmazlar.

7- Artık kim bunun ötesinin peşine düşerse, işte onlar o sınırı aşanların ta kendileridir.

8- Ve onlar ki, emanetlerine ve anlaşmalarına riayet edenlerdir.

9- Ve onlar ki, kulluk görevlerini kollayanlardır.

10- İşte onlar, o mirasçıların ta kendileridir.

11- Onlar ki, o Firdevs cennetlerine mirasçı olurlar. Onlar orada sürekli kalıcıdırlar.

12- Ve ant olsun ki biz o insanı çamurdan bir süzmeden takdir ettik.

13- Sonra onu bir döllenmiş hücre olarak bir sabit yere koyduk.

14- Sonra o döllenmiş hücreyi bir (rahme) asılı bir embriyo olarak takdir ettik. Bunun ardından (rahme) asılan o embriyoyu bir parça et olarak takdir ettik. Bunun ardından o parça eti kemikler olarak takdir ettik. Bunun ardından o kemiklere bir et giydirdik. Sonra onu diğer bir takdir edişle yetiştirdik. O takdir edicilerin en güzeli Allah, bereketin kaynağıdır.

15- Sonra, şüphesiz ki siz bundan sonra kesinlikle öleceksiniz.

16- Sonra, şüphesiz ki siz o kalkışın gününde harekete geçirileceksiniz.

17- Ve ant olsun ki üstünüzde yedi yol takdir ettik. Ve biz o takdir edişten duyarsızlar da olmadık.

18- Ve o gökten bir ölçüyle bir su indirdik de onu o yere yerleştirdik. Ve şüphesiz ki biz onu gidericiliğe de kesinlikle güç yetiricileriz.

19- Böylece, onunla sizin için hurmalıklardan ve üzümlüklerden bahçeler yetiştirdik. Sizin için o bahçelerde (daha başka) birçok meyveler de vardır ve onlardan yiyorsunuz.

20- Ve (yine onunla) Tur-i Sina dan o yiyenlere o yağı ve bir katığı bitiren bir ağaç çıkıyor.

21- Ve şüphesiz ki, sizin için o hayvanlarda kesinlikle bir ders vardır. Onların karınlarındaki şeyden sizi suvarmaktayız. Ve sizin için onlarda (daha başka) bir çok faydalar da vardır. Ve bir kısmından da yiyorsunuz.

22- Ve onların üzerinde ve o gemilerin üzerinde taşınıyorsunuz.

23- Ve ant olsun ki Nuh'u topluluğuna gönderdik de: "Ey topluluğum, Allah'a kulluk edin, sizin için O'ndan başka hiçbir tanrı yoktur. Halâ korunmaz mısınız?" dedi.

24- 25- Bunun üzerine topluluğundan olan o dolgun (gerçeği) örtenler: "Bu, sizin örneğiniz bir beşerden başkası değildir, size karşı lütuflanmak istiyor. Ve eğer Allah dilemiş olsaydı, kesinlikle melekler indirirdi. Biz bunu o önceki atalarımızda işitmedik. O, kendisinde bir cinnet hali olan bir adamdan başkası değildir. Artık onun için bir süreye kadar bekleyin" dedi.

26- (Nuh): "Ey Efendim, beni yalanladıkları şeye karşı bana yardım et" dedi.

27- 28- 29- Bunun üzerine biz de ona: "Bizim gözetimimiz ve vahyimizle gemiyi istekle yap. Artık buyruğumuz geldiği ve o tandır kaynadığı (yerden sular fışkırmaya başladığı) zaman, her çiftten ikişer ve onlardan, önceden üzerine o söz geçmiş kimse dışında aile halkını ona sok ve haksızlık yapanlar hakkında bana söz söyleme. Çünkü onlar batırılmış (olacak)lardır. Artık sen ve senin beraberinde olanlarla geminin üzerine denkleştiğin zaman: 'O övgü, o haksızlık yapan topluluktan bizi kurtaran Allah'a dır' de. Ve yine, 'Ey Efendim, beni bir bereketli inilecek yere indir, ve sen o ağırlayanların en hayırlısısın' de"  diye vahyettik.

30- Şüphesiz ki işte bunda kesinlikle ayetler vardır. Ve şüphesiz ki biz yoklayanlardık.

31- Sonra onların arkalarından diğerlerini bir nesil olarak yetiştirdik.

32- Onlara da: "Allah'a kulluk edin, sizin için O'ndan başka hiçbir tanrı yoktur. Halâ korunmaz mısınız?" (desin) diye içlerinden bir elçi gönderdik.

33- 34- 35- 36- 37- 38- Ve topluluğundan (gerçeği) örten ve o sonrakinin karşılaşmasını yalanlayan ve bu şimdiki yaşamda kendilerini refahladığımız o dolgunlar: "Bu, sizin örneğiniz bir beşerden başkası değildir. Ondan yemekte olduğunuz şeylerden yiyor ve içmekte olduğunuz şeylerden de içiyor. Ve ant olsun ki sizin örneğiniz bir beşere itaat edecek olursanız, o takdirde süphesiz ki siz kesinlikle ziyan edenlersiniz. O, size şüphesiz ki siz öldüğünüz ve toprak ve kemikler olduğunuz zaman, şüphesiz ki siz (topraktan) çıkarılmışlarsınız diye söz mü veriyor? Sizin söz verildiğiniz şey çok uzak çok uzak. O (yaşam), bu şimdiki yaşamımızdan başkası değildir, ölürüz ve yaşarız ve (öldükten sonra) biz harekete geçirilmişler de olmayacağız. O, Allah'a karşı bir yalan yakıştıran bir adamdan başkası değildir ve biz ona inananlar da değiliz" dedi. 

39- (Elçi):"Ey Efendim, beni yalanladıkları şeye karşı bana yardım et" dedi.

40- (Allah): "Az (yalanlama)dan (sonra) kesinlikle pişmanlar olacaklar" dedi.

41- Derken o korkunç ses o gerçekle onları tutuverdi de onları bir sel süprüntüsü yaptık. Artık uzaklık, o haksızlık yapanlar topluluğuna olsun.

42-  Sonra onların arkalarından diğerlerini bir nesil olarak yetiştirdik.

43- (Yok edilen) hiçbir toplum kendi süre sonunu öne çekemiyor ve sonralayamıyordu.

44- Sonra elçilerimizi teker teker gönderdik. Her ne zaman bir topluma elçileri gelse, onu yalanladılar. Böylece (süreç içinde) onların bazısını bazısının ardına düşürdük (yok ettik). Ve onları olmuş geçmiş bir olay yaptık. Artık uzaklık, inanmaz bir topluluk için olsun.

45- 46- Sonra Musa'yı ve kardeşi Harun'u Firavun'a ve onun dolgunlarına ayetlerimizle ve bir açıklayan yetkiyle gönderdik de onlar büyüklük tasladılar ve bir yücelenenler topluluğu oldular.

47- (Musa ve Harun için):"İkisinin topluluğu bize kulluk edenler olan, bizim örneğimiz iki beşere inanır mıyız?" dediler.

48- Böylece ikisini yalanladılar da o yok edilmişlerden oldular.

49- Ve ant olsun ki Musa'ya doğruya iletilmeleri için o kitabı verdik.

50- Ve Meryem'in oğlunu ve annesini bir delil olarak kıldık. Ve ikisini sabit (oturmaya elverişli) ve su gözesi olan bir tepeye sığındırdık.

51- 52- (Gönderdiğimiz bütün elçilere): "Ey o elçiler, o temizlerden yeyin bir düzgün iş işleyin. Şüphesiz ki ben, işlemekte olduğunuz şeyleri en iyi biliciyim. Ve şüphesiz ki işte sizin bu toplumunuz tek bir toplumdur ve ben de sizin Efendinizim. O halde bana karşı korunun" (diye vahyettik).

53- Buna rağmen onlar(a inandıklarını söyleyenler) işlerini aralarında yazılı metinler halinde paramparça ettiler. Her bir taraftar kendilerinin yanında olan şeyle sevinmektedir.

54- Artık onları bir süreye kadar, dalgınlıkları içinde bırak.

55- 56- Onlar kendilerini onunla ancak ve ancak (kısa bir süre) uzatmakta olduğumuz maldan ve oğullardan dolayı, onlar için o hayırlara koşuşturduğumuzu mu hesap ediyorlar? Hayır onlar fark etmezler.

57- 58- 59- 60- 61- Şüphesiz ki onlar Efendilerinin endişesinden titreyenler. Ve onlar ki Efendilerinin ayetlerine inanırlar. Ve onlar ki Efendilerini ortaklaştırmazlar. Ve onlar ki Efendilerine dönücüler oldukları(na inandıkları) için verdikleri şeyi kalpleri bir ürpertiyle verirler. İşte onlar, o hayırlarda koşuşturanlardır. Ve onlar, bunlar için de öne geçenlerdir.

62- Ve bir benliği genişliğinin dışında yükümlendirmeyiz. Ve yanımızda o gerçeği konuşur bir kitap vardır ve onlara haksızlık yapılmaz.

63- Hayır, onların kalpleri bundan bir dalgınlık içindedir. Ve onların bunun aşağısından da işleri vardır ki onlar bunları işleyenlerdir.

64- Nihayet onların refahlılarını o azaba tuttuğumuz zaman, birden onlar feryat ederler.

65- Bugün feryat etmeyin, şüphesiz ki siz bizden yardım göremezsiniz.

66- 67- Benim ayetlerim size peşi sıra okunuyordu da, buna karşılık siz ona karşı büyüklük taslayarak gece konuşmalarında çirkin sözler savurup ökçeleriniz üzerinde geri kaçıyordunuz.

68- Onlar o sözü derinlemesine düşünmediler mi? Yoksa o önceki atalarına gelmeyen şey onlara mı geldi?

69- Yoksa elçilerini tanımadılar da, bu yüzden mi onu yadırgayıcılardır?

70- Yoksa: "Onda bir cinnet hali var" mı diyorlar? Hayır onlara o gerçeği getirmiştir, oysa onların tamamı gerçeği çirkin görenlerdir.

71- Ve eğer o gerçek onların keyfi arzularına uymuş olsaydı, o gökler ve o yer ve onların içinde olanlar bozulurdu. Hayır, biz onlara hatırlamaları gerekenleri getirdik, oysa onlar hatırlamaları gerekenlerden kayıtsız kalanlardır.

72- Yoksa sen onlardan bir vergi mi soruyorsun? Oysa senin Efendinin vergisi daha hayırlıdır. Ve O, o rızıklandıranların en hayırlısıdır.

73- Ve şüphesiz ki sen onları kesinlikle bir dosdoğru yola çağırıyorsun.

74- Ve şüphesiz ki o sonrakine inanmazlar ise, o (dosdoğru) yoldan kesinlikle dışarı çıkanlardır.

75- Ve eğer onlara merhamet etmiş ve onlardaki zorluktan olan şeyi açmış olsak, yine de taşkınlıkları içinde bocalayarak inat ederlerdi.

76- Ve ant olsun ki biz onları o azaba tuttuk da Efendilerine karşı yine de boyun eğmek istemediler ve yalvarıp yakarmıyorlardı da.

77- Nihayet üzerlerine şiddetli azap sahibi bir kapı açtığımız zaman, birden onlar onun içinde umutlarını yitirenlerdir.

78- Ve O, size o işitmeyi ve o görmeleri ve o gönülleri yetiştirdi. Ne de az şükrediyorsunuz.

79- Ve O, sizi o yerde yaydı. Ve yalnızca O'na sürülüp toplanılacaksınız.

80- Ve O, yaşatır ve öldürür. Ve o gece ve o gündüzün ayrışması da O'na aittir. Halâ bağ kurmaz mısınız?

81- Hayır, onlar da o öncekilerin dediği şeyin örneğini dediler.

82- 83- "Biz öldüğümüz toprak ve kemikler olduğumuz zaman mı, gerçekten biz mi harekete geçirilmişler (olacağ)iz? Ant olsun ki bu bize ve atalarımıza bundan önce de söz verilmişti. Bu, o öncekilerin söylencelerinden başkası değil" dediler.

84- De ki: "Eğer biliyorsanız (söyleyin), o yer ve ondaki kimseler kimindir?"

85- Diyecekler ki: "Allah'ındır." De ki: "Halâ hatırlamaz mısınız?"

86- De ki: "O yedi göklerin Efendisi ve o çok büyük tahtın Efendisi kimdir?"

87- Diyecekler ki: "Allah'tır." De ki: "Halâ korunmaz mısınız?"

88- De ki: "Eğer biliyorsanız (söyleyin), her şeyin hükümranlığı kendisinin elinde olan ve O himaye eden ve kendisi himaye edilmez kimdir?"

89- Diyecekler ki: "Allah'tır." De ki: "Böyle iken nasıl sihirleniyorsunuz?"

90- Hayır, biz onlara o gerçeği getirdik. Ve şüphesiz ki onlar kesinlikle yalancılardır.

91- Allah, asla bir çocuğa tutunmamıştır. Ve O'nun beraberinde asla (başka) bir tanrı da olmamıştır. Öyle olsaydı, her tanrı takdir ettiği şeyi (onlarla güçlü olmak için) götürür ve onların bir kısmı bir kısmının üzerine kesinlikle yüce olurdu. Allah, onların nitelemekte oldukları şeylerden uzaktır.

92- O duyularla algılanamayananın ve o tanık olunanın bilicisidir. Onların ortaklaştırmakta oldukları şeylerden yücedir.

93- 94- De ki: "Ey Efendim, eğer onların söz verilmekte oldukları şeyi bana gösterecek olursan, ey Efendim artık beni o haksızlık yapanlar topluluğunun içinde bırakma."

95- Ve şüphesiz ki biz, onlara söz vermekte olduğumuz şeyi sana da göstermeye kesinlikle güç yetiricileriz.

96- Sen o kötülüğü o en güzel olanla sav. Onların nitelemekte oldukları şeyleri biz en iyi bileniz.

97- 98- Ve de ki: "Ey Efendim, o şeytanların çekiştirmelerinden sana sığınırım. Ve ey Efendim yanı başımda olmalarından da sana sığınırım."

99- 100- Nihayet onlardan birine o ölüm geldiği zaman: "Ey Efendim, bıraktığım şey de bir düzgün iş işlemem için beni döndürün" der. Hayır, şüphesiz ki o (söz) onun (boşa) söylediği bir kelimedir. Ve onların ötesinden harekete geçirilecekleri güne kadar bir engel vardır.

101- O boruya üflenildiği zaman, artık o gün aralarında soy bağı kalmaz ve birbirlerini de soruşturamazlar.

102- Artık kimin tartılanları ağır gelirse, işte onlar o arzuladığına kavuşturulanların ta kendileridir.

103- Ve kimin tartılanları hafif gelirse, işte onlar benliklerini ziyana sokmuşlar, cehennemde sürekli kalıcıdırlar.

104- O ateş onların yüzlerini yalar ve onlar orada (pişmiş kelle gibi) sırıtanlardır.

105- (Allah): "Benim ayetlerim size peşi sıra okunmadı mı, oysa siz onları yalanlıyordunuz?" (dedi).

106- 107- (Onlar): "Ey Efendimiz, kötü sonluluğumuz bize galip geldi ve biz bir sapkınlar topluluğu olduk. Ey Efendimiz, bizi buradan çıkar, eğer yinelersek, artık kesinlikle biz haksızlık yapanlarız" dediler.

108- 109- 110- 111- (Allah): "Defolun oraya ve bana konuşmayın. Gerçek şu ki, kullarımdan bir bölük 'Ey Efendimiz biz inandık, artık bizi bağışla ve bize merhamet et ve sen o merhametlilerin en hayırlısısın' derlerdi de, siz onlara bir maskara olarak tutundunuz. Nihayet onlar beni hatırlamayı size unutturdular. Siz de onlardan (bahsederek) gülenler oldunuz. Şüphesiz ki ben, bugün direnip gayret etmeleri nedeniyle onlara karşılık verdim. Şüphesiz ki onlar o kurtuluşa erenlerin ta kendileridir" dedi.

112- (Allah): "O yerde (kabirlerde) seneler sayısınca kaç zaman kaldınız?" dedi.

113- (Onlar): "Bir gün veya günün bir kısmı kaldık, artık o sayıcılara sor" dediler.

114- 115- (Allah): "Az bir zamandan başka kalmadınız, eğer gerçekten bilenlerden olsaydınız. Sizi ancak ve ancak bir gereksiz iş olarak takdir ettiğimizi ve gerçekten bize döndürülmeyeceğinizi hesap mı ettiniz?" dedi.

116- O gerçek hükümdar Allah, yücedir. O'ndan başka tanrı yoktur. O çok değerli tahtın Efendisidir.

117- Ve kim hakkında onu doğru sonuca götüren bir delil  olmadığı halde Allah'ın beraberinde diğer bir tanrıyı da çağırırsa, artık onun hesabı ancak ve ancak kendisinin Efendisinin yanındadır. Gerçek şu ki, o (gerçeği) örtenler arzuladığına kavuşturulmaz.

118- Ve de ki: "Ey Efendim, bağışla ve merhamet et ve sen o merhametlilerin en hayırlısısın."


10 Ocak 2025 Cuma

HAC SURESİ MEALİ

1- Ey o insanlar, Efendinize karşı korunun. Şüphesiz ki, o saatin sarsıntısı büyük bir şeydir.

2- Onu göreceğiniz gün her bir emziren dişi emzirdiği şeyden kaçar ve her yük sahibi de yükünü doğurur. Ve o insanları sarhoşlar olarak görürsün, oysa onlar sarhoşlar değildir. Fakat Allah'ın azabı şiddetlidir.

3- Ve o insanlardan bazı kimseler de Allah hakkında bir bilgi olmaksızın tartışır ve her bir inatçı şeytana uyar.

4- Onun üzerine yazılmıştır ki: "Gerçek şu ki, kim ona yönelirse, şüphesiz ki artık o, onu saptırır ve onu o alevli ateşin azabına iletir.

5- Ey o insanlar, eğer (ölümden sonra yeniden) harekete geçirilmekten bir belirsizlik içindeyseniz, şüphesiz ki biz sizi bir topraktan, sonra bir döllenmiş hücreden, sonra (rahme) asılan bir embriyodan, sonra takdiri belli belirsiz bir parça etten takdir ettik ki size (ölümden sonra yeniden dirilişi) açıklamamız için. Ve dilediğimiz şeyi isimlenmiş bir süre sonuna kadar o rahimlerde sabitleştiriyor, sonra sizi bir bebek olarak çıkarıyor, sonra  en şiddetli (çağınıza) ulaşmanız için (sizi büyütüyoruz). Ve içinizden kiminin ömürleri tamamlanıyor ve içinizden kimi de bilginin ardından hiçbir şey bilmemesi için o ömrün en aşağılığına geri döndürülüyor. Ve o yeri kurumuş olarak görürsün. Biz onun üzerine o suyu onun üzerine indirdiğimiz zaman, birden silkelenir ve kabarır ve her bir göz alıcı çiftten bitirir.

6- İşte bu, Allah'ın o gerçeğin ta kendisi olması nedeniyledir. Ve şüphesiz ki O, o ölülere yaşam verir ve şüphesiz ki O, her şeyin üzerine en doğru ölçü koyucudur.

7- Ve şüphesiz ki o saat gelecektir, onda bir belirsizlik yoktur. Ve şüphesiz ki Allah, o kabirlerdeki kimseleri harekete geçirecektir.

8- 9- Ve o insanlardan kimi de bir bilgi ve bir doğruya ileten ve bir ışık veren kitabı olmaksızın Allah'ın yolundan saptırmak için yanını bükerek (kibirlenerek) Allah hakkında tartışır. Ona bu şimdikinde bir rezillik vardır. Ve ona o kalkışın gününde de o yakıp kül edicinin azabını tattıracağız.

10- İşte bu, senin iki elinin öncelediği nedeniyledir. Ve şüphesiz ki Allah, kullara haksızlık yapan değildir.

11- Ve o insanlardan kimi de Allah'a (olması gereken gibi değil) bir uç üzerinde kulluk eder. Eğer ona bir hayır erişirse, onunla rahatlar. Ve eğer ona bir sınama erişirse, yüzüstü çevrilir. (Böylesi) bu şimdikinde ve o sonrakinde ziyan etmiştir. İşte bu, o açıklayan ziyanın ta kendisidir.

12- Allah'ın aşağısından kendisine zorluk veremez ve fayda veremez şeyleri çağırır. İşte bu, o apaçık sapkınlığın ta kendisidir.

13- Ona zorluğu faydasından daha yakın olan kimseyi çağırır. (Çağırdığı) kesinlikle ne kötüdür o sahip ve kesinlikle ne kötüdür o oymak. 

14- Şüphesiz ki Allah, inanan ve o düzgün işleri işleyenleri altlarından o nehirler akar bahçelere girdirir. Şüphesiz ki Allah, ne isterse yapar.

15- Kim Allah'ın bu şimdikinde ve o sonrakinde ona asla yardım etmeyeceğine kanaat getiriyor ise, artık göğe bir araç uzatsın sonra (yardımı) kessin de sonra onun plânı öfkelenmekte olduğu şeyi artık gideriyor mu baksın.

16- Ve işte böyle biz onu apaçık ayetler olarak indirdik. Ve şüphesiz ki Allah kimi isterse doğruya iletir.

17- Şüphesiz ki inananlar ve Dönenler* ve o Sabiiler ve o Yardımcılar ve o Mecusiler ve ortaklaştıranlar (var ya). Şüphesiz ki Allah, o kalkışın gününde onların arasını ayıracaktır. Şüphesiz ki Allah, her şeyin üzerine bir tanıktır.

*Hadu kelimesine "Dönenler" anlamı verme gerekçemiz, Araf s. 156. ayetindeki bağlamına binaendir.

*Nasara kelimesine "Yardımcılar" anlmı verme gerekçemiz, Al-i İmran s. 52. ayetinde geçen bağlamına binaendir.

18- Görmedin mi o göklerdeki kimseler ve o yerdeki kimseler ve o güneş ve o ay ve o yıldızlar ve o dağlar ve o ağaçlar ve o canlılar ve o insanlardan bir çoğu, şüphesiz ki Allah'a boyun eğmektedir. Ve bir çoğunun üzerine de o azap bir gerçek olmuştur. Ve Allah kimi küçültürse, artık onun için hiçbir değer verici yoktur. Şüphesiz ki Allah, ne dilerse yapar.

19- 20- 21- 22- İşte şu çekişen iki taraftır Efendileri hakkında çekiştiler. Artık (gerçeği) örtenlere onlar için ateşten giysiler biçilmiştir. Başlarının üzerinden ise o kaynar su dökülür. Onunla karınlarındaki şeyler ve o derileri eritilir. Ve onlar için demirden kamçılar vardır. Oradaki kederden çıkmayı her istediklerinde, oraya yinelenecekler ve "O yakıp kül edicinin azabını tadın" (denilecektir).

23- Şüphesiz ki Allah inanan ve o düzgün işleri işleyenleri altlarından o nehirler akar bahçelere girdirir, orada altından bilezikler ve incilerle süslendirilirler. Ve onların oradaki elbiseleri de ipektir.

24- Ve o sözden o temiz olanına iletilmişlerdir. Ve o övgüye lâyık olanın yoluna iletilmişlerdir.

25- Şüphesiz ki (gerçeği) örtenler ve Allah'ın yolundan ve orada (Mekke'de) o yerleşik olan ve o çöldeki olan o insanlara onu denk kıldığımız o Yasak Mescit'ten uzaklaştıranlar (bilsinler ki.) Ve kim orada haksızlıkla eğriliğe sapmak isterse, ona acı azaptan tattırırız.

26- 27- 28- Ve bir zaman İbrahim'i o Ev'in yerine: "Bana hiçbir şeyi ortaklaştırma ve evimi, o etrafında dönerek yürüyenler ve o ayakta (kıyama) duranlar ve o saygıyla eğilip o boyun eğenler için temizle. Ve o insanlara haccı duyur ki, yaya olarak ve her yorgun deve üzerinde kendilerine faydalara tanık olmaları ve bilinmiş günlerde kendilerini rızıklandırdığımız o dört ayaklı hayvanlardan onların üzerine Allah'ın ismini hatırlamaları için her derin vadiden (aşarak) sana gelirler. Artık ondan yeyin ve o sıkıntı çeken fakirlere de yedirin" diye yerleştirmiştik.

 29- Sonra vücut temizliklerini yerine getirsinler ve adaklarını eksiksiz yerine getirsinler ve o Eski Ev'in etrafında dönerek yürüsünler.

 30- İşte böyle. Ve kim Allah'ın hürmetlerini büyültürse, artık o kendisinin Efendisinin yanında onun için daha hayırlıdır. Ve size peşi sıra okunan şeyler dışındaki o hayvanlar size serbestleştirildi. Artık o pislik putlardan uzaklaşın ve (gerçeği) yamultmadan da uzaklaşın.

31- O'na ortak koşmaksızın (yaratılış ayarı üzere) Allah'a meyilliler olarak. Ve kim Allah'ı ortaklaştırırsa, o gökten düşmüş de o kuş onu kapıveriyor veya o rüzgâr onu uzak bir yere sürüklüyor gibidir.

32- İşte böyle. Ve kim Allah'ın farkındalıklarını büyültürse, artık şüphesiz ki bu, o kalplerin korunma bilicindendir.

33- Sizin için onlarda isimlenmiş bir süre sonuna kadar faydalar vardır. Sonra onların kesilecekleri yer o Eski Ev'dir.

34- Ve biz her bir toplum için kendilerini rızıklandırdığımız o dört ayaklı hayvanlardan üzerine Allah'ın ismini hatırlamaları için (hacc ve kurban gibi) zamanlı ve mekânlı bir kulluk görevi kıldık. Sizin tanrınız tek bir tanrıdır. O halde O'na teslim olun. Ve o gönülden saygı duyanları müjdele.

35- Onlar, Allah hatırlatıldığı zaman kalpleri ürperir ve kendilerine erişene karşı o direnip gayret ederler ve o kulluk görevini ayakta tutarlar ve kendilerini rızıklandırdığımız şeylerden harcarlar.

36- Ve o iri bedenli develer, onları da sizin için Allah'ın farkındalıklarından kıldık. Onlarda sizin için bir hayır vardır. (Kesim için) saflar oldukları zaman, artık onların üzerine Allah'ın ismini hatırlayın. Yanları üzeri düşüp kımıldamadıkları zaman, artık onlardan yeyin ve o tok gözlüye de ve aç gözlüye de yedirin. İşte böylece şükretmeniz için onları size boyun eğdirdik.

37- Onların etleri ve kanları Allah'a asla ulaşmaz. Fakat sizden o korunma bilinci ulaşır. İşte böylece sizi doğruya ilettiği şeye karşılık Allah'ı büyüklemeniz için onları size boyun eğdirdik. Ve o güzel davrananları müjdele.

38- Şüphesiz ki Allah inananları savunur. Şüphesiz ki Allah, her hainlikte direnen azılı (gerçeği) örtücüyü sevmez.

39- Kendilerine haksızlık yapılmaları nedeniyle savaşılanlara (savaş için) onay verildi. Ve şüphesiz ki Allah, onlara yardıma karşı kesinlikle en doğru ölçü koyucudur.

40- Onlar ki: "Bizim Efendimiz Allah'tır" demelerinden dolayı bir hak olmaksızın yurtlarından çıkarılmışlardı. Ve eğer Allah'ın o insanların bir kısmını bir kısmı ile savması olmasaydı, içlerinde Allah'ın ismi çokça hatırlanan manastırlar ve kiliseler ve havralar ve mescidler, kesinlikle yıkılır giderdi. Ve kendisine yardım eden kimseye, Allah'ta kesinlikle yardım eder. Şüphesiz ki Allah, çok kuvvetlidir çok güçlüdür.

41- Onlar ki, eğer kendilerine o yerde olanak sağlarsak, o kulluk görevini ayakta tutarlar ve o arınmayı yerine getirirler ve o benimsenen uygunu buyururlar ve o yadırganandan vazgeçirtirler. Ve o işlerin sonucu, Allah'a aittir.

42- 43- 44- Ve eğer seni yalanlıyorlarsa, onlardan önceki Nuh'un topluluğu ve Ad ve Semud' da (yalanlamıştı). Ve İbrahim'in topluluğu ve Lût'un topluluğu ve Medyen arkadaşları da (yalanlamıştı). Ve Musa'da yalanlanmıştı. Ben de o (gerçeği) örtücülere mühlet vermiş, sonra da onları tutuvermiştim. Artık benim yadırganmam nasılmış?

45- Şehirden nicesi vardı ki, (halkı) haksızlık yapanlar oldukları halde biz onu yok etmiştik. Artık o (şehirler) onun tavanları üzerine çökmüş ve nice kuyu kullanılamaz ve sağlam saray (çökmüş hale gelmiştir).

46- O yerde dolaşmadılar mı ki onlarla bağ kuracak kalpleri veya onlarla işitecek kulakları olsun. Artık gerçek şu ki, o gözler kör olmaz, fakat o göğüslerdeki kalpler kör olur.

47- Ve o azabı senden hızla istiyorlar. Ve Allah sözüne asla aykırı davranmaz. Ve şüphesiz ki senin Efendinin yanında bir gün, sizin saymakta olduğunuz şeyden bin yıl gibidir.

48- Ve haksızlık yapan şehirden nicesi vardı ki ben ona (halkına) mühlet vermiş, sonra da onu (halkını) tutuvermiştim. Ve o dönüş banadır.

49- De ki: "Ey o insanlar, ben sizin için ancak ve ancak bir açıklayan uyarıcıyım."

50- Artık inanan ve o düzgün işleri işleyenlere ise, onlar için bir bağışlanma ve bir değerli rızık vardır.

51- Ve onlar ki ayetlerimizi başarısız bırakmak için koştular, işte onlar o şiddetli ateşin arkadaşlarıdır.

52- Ve senden önce hiçbir elçi ve haberciyi göndermedik ki, bir dilekte bulunduğu zaman, o şeytan onun dileğine (kuşku) atmış olmasın. Buna rağmen Allah, o şeytanın atmakta olduğu şeyi yürürlükten kaldırır, sonra ayetlerini sağlamlaştırır. Ve Allah, en iyi bilicidir en bilgedir.

53- (Böyle olması) o şeytanın atmakta olduğu şeyi kalplerinde bir bozukluk olanları ve o kalpleri katı olanları bir deneme kılmak içindir. Ve şüphesiz ki o haksızlık yapanlar, kesinlikle uzak bir ayrışma içindedir.

54- Ve (bir de) kendilerine o bilgi verilmişlerin şüphesiz ki onun senin Efendinden o gerçek olduğunu bilip de ona inanmaları, böylece kalplerinin ona gönülden saygı duyması içindir. Ve şüphesiz ki Allah, inananları bir dosdoğru yola ileticidir.

55- Ve (gerçeği) örtenler, o saat onlara bir anda gelinceye veya bir verimsiz gün azabı onlara gelinceye kadar, ondan yana bir tereddütte olmaya devam edecektir.

56- O hükümranlık o gün Allah'ındır. Onların aralarında karar verecektir. İnanan ve o düzgün işler işleyenler, artık o nimet bahçelerindedir.

57- Ve onlar ki (gerçeği) örttüler ve bizim ayetlerimizi yalanladılar, işte onlara artık bir küçük düşürücü azap vardır.

58- Onlar ki Allah'ın yolunda göç ettiler sonra öldürdüler veya öldüler, Allah onları kesinlikle bir güzel rızıkla rızıklandıracaktır. Ve şüphesiz ki Allah kesinlikle O, o rızıklandıranların en hayırlısıdır.

59- Onları, ondan kesinlikle hoşnut olacakları girilecek bir yere girdirecektir. Ve şüphesiz ki Allah, kesinlikle en iyi bilicidir yumuşak davranıcıdır.

60- İşte böyledir. Ve kim kendisinin sonuçlandırıldığı kadar sonuçlandırır (karşılık verir), sonra kendisine saldırganlık yapılırsa, Allah ona kesinlikle yardım edecektir. Şüphesiz ki Allah, (hataları) çok silicidir çok bağışlayıcıdır.

61- İşte bu, Allah'ın o geceyi o gündüze geçirmesi ve gündüzü de geceye geçirmesi (gücü) nedeniyledir. Ve şüphesiz ki Allah, en iyi işiticidir en iyi görücüdür.

62- İşte bu, Allah'ın o gerçeğin ta kendisi olması nedeniyledir. Ve şüphesiz ki O'nun aşağısından çağırmakta oldukları şeyler ise geçersizin ta kendisidir. Ve şüphesiz ki Allah, o çok yücenin o çok büyüğün ta kendisidir.

63- Görmedin mi Allah o gökten bir su indirdi de, böylece o yer yeşillenmiş oluyor. Şüphesiz ki Allah, çok lütufkârdır, en iyi haber alıcıdır.

64- O göklerdeki olan şeyler ve o yerdeki olan şeyler O'nundur. Ve şüphesiz ki Allah, o çok zenginin, o övgüye çok lâyığın ta kendisidir.

65- Görmedin mi  Allah o yerde olan şeyleri ve denizde O'nun buyruğu ile o denizde akar o gemileri, size boyun eğdirdi. Ve O'nun onayı olması başka, yerin üzerine düşer diye göğü tutmaktadır. Şüphesiz ki Allah, o insanlara kesinlikle çok acıyıcıdır çok merhamet edicidir.

66- Ve O, sizi yaşatandır. Sonra sizi öldürecek sonra yine yaşatacaktır. Ve şüphesiz ki o insan kesinlikle (gerçeği) çok örtücüdür.

67- Biz her bir topluma onu yerine getirici oldukları (hacc ve kurban gibi) zamanlı ve mekânlı bir kulluk görevi kıldık. Artık bu buyruk hakkında seninle çekişmesinler. Ve sen (onları) Efendine çağır. Şüphesiz ki sen, kesinlikle dosdoğru bir yola ileten üzerindesin.

68- 69- Ve eğer sana karşı üstünlük sağlamaya çalışırlarsa, artık onlara: "Allah işlemekte olduğunuz şeyleri en iyi bilendir. Allah, hakkında ayrışmakta olduğunuz şeylerde o kalkışın gününde aranızda karar verecektir" de.

70- Bilmedin mi şüphesiz ki Allah, o göklerde ve o yerde olan şeyleri bilmektedir. Şüphesiz ki bu, bir kitaptadır. Şüphesiz ki bu, Allah'a göre kolaydır.

71- Ve Allah'ın aşağısından hakkında bir yetki indirmediği şeylere ve onlar için hakkında bir bilgi olmayan şeylere kulluk ediyorlar. Ve o haksızlık yapanlar için hiçbir yardımcı yoktur.

72- Ve onlara ayetlerimiz onlara apaçık deliller olarak peşi sıra okunmakta olduğu zaman, o (gerçeği) örtenlerin yüzlerindeki o yadırgamayı tanırsın. Onlara ayetlerimizi peşi sıra okumakta olanların üzerine neredeyse saldıracaklar. De ki: "Size bu durumunuzdan daha şerli olanı haber vereyim mi? O ateş ki, Allah onu (gerçeği) örtenlere söz vermiştir. Ve ne sıkınlıdır o dönüş."

73- Ey o insanlar, size bir örnek ortaya konuldu, şimdi onu dinleyin. Şüphesiz ki sizin Allah'ın aşağısından çağırmakta olduklarınız bunun için toplanmış olsalar, asla bir sinek bile takdir edemezler. Ve eğer o sinek onlardan bir şey kapsa, onu ondan kurtaramazlar. O isteyen de ve o istenilmiş de zayıf.

74- Allah'ın gücünü gereği gibi değerlendiremediler. Şüphesiz ki Allah, kesinlikle çok kuvvetlidir çok güçlüdür.

75- Allah, o meleklerden de elçiler seçer ve o insanlardan da. Şüphesiz ki Allah, en iyi işiticidir, en iyi görücüdür.

76- Onların önlerinde olan şeyleri ve arkalarında olan şeyleri bilir. Ve (yaptıkları bütün) o işler Allah'a döndürülür.

77- Ey inananlar, saygıyla eğilin ve boyun eğin ve Efendinize kulluk edin ve o hayrı yapın ki arzuladığınıza kavuşturulasınız.

78- Allah'ın uğrunda gereği gibi güç kullanın. O, sizi derledi ve o itaat nizamında size hiçbir zorluk kılmadı. Atanız İbrahim'in inancı(n daki gibi). O, o Elçinin sizin üzerinize bir tanık olması ve sizin de o insanların üzerine tanıklar olmanız için, sizi bundan önce ve bunda (Kur'an'da) "O teslim olanlar" olarak isimlendirdi. Artık o kulluk görevini ayakta tutun ve o arınmayı yerine getirin ve Allah'a sarılın. O, sizin yöneleninizdir. Artık ne güzeldir o sahip ve ne güzeldir o yardımcı.


1 Ocak 2025 Çarşamba

ENBİYA SURESİ MEALİ

1- O insanlara hesapları yakınlaştı. Oysa onlar halâ bir duyarsızlık içinde kayıtsız kalmaktadır.

2- Onlara Efendilerinden (öncekiler gibi gelen) bir yeni bir hatırlamadan gelmiyor ki, onu ancak oyuna alanlar olarak dinlememiş olsunlar.

3- Kalpleri bir eğlencededir. O haksızlık yapanlar şu gizli konuşmayı sakladılar: "İşte bu, sizin örneğiniz bir beşerden başkası mıdır? Görmekte olduğunuz halde, artık o sihre mi geliyorsunuz? 

4- (Elçi): "Benim Efendim o yerdeki ve o gökteki o sözü bilir. Ve O, o en iyi işiticidir o en iyi bilicidir" dedi.

5- (Onlar): "Hayır, hayallerin demetidir. Hayır onu kendisi yakıştırdı. Hayır o bir şairdir. Öyleyse o önceki gönderilmişler gibi bize de (gözle görebileceğimiz) bir ayet getirsin" dediler.

6- Onlardan önce kendisini yok ettiğimiz hiçbir  şehirden (halkı) inanan olmamıştı. Şimdi bunlar mı inanacak?

7- Ve biz senden önce de kendisine vahyediyor olduğumuz adamlardan başkasını da göndermemiştik.   Eğer bilmezlerseniz, artık o hatırlama'nın (Tevrat'ın) halkına sorun.

8- Ve onları o yiyeceği yemezler bir beden olarak yapmadık. Ve onlar sürekli kalıcılar da değildi.

9- Sonra onlara verdiğimiz o sözü yerine getirdik. Böylece onları ve dilediğimiz kimseleri kurtardık ve o savurganları da yok ettik.

10- Ant olsun ki size, onda sizin hatırlamanız gerekenler olan bir kitap indirdik. Halâ bağ kurmaz mısınız?

11- Ve haksızlık yapan şehirden nicesini kırıp geçirdik. Ve ondan sonra diğerlerini bir topluluk olarak yetiştirdik.

12- Sıkıntımızı hissettiklerinde, onlar binitlerine vurarak birden kaçıyorlardı.

13- "Binitlerinize vurup kaçmayın ve sorulmanız için orada refahlandırıldığınız şeylere ve yerleşkelerinize dönün."

14- "Vay başımıza gelene, şüphesiz ki biz haksızlık yapanlardık" dediler.

15- Onların bu çağrıları, biz onları bir biçilmiş ekin, sönmüş ocaklar haline koyuncaya kadar, devam etti.

16- Ve o göğü ve o yeri ve o ikisinin arasında olan şeyleri oyuncular olarak takdir etmedik.

17- Eğer bir eğlenceye tutunmak istemiş olsaydık, ona kesinlikle kendi katımızdan tutunurduk. Eğer yapanlardan olsaydık.

18- Hayır, biz o gerçeği o geçersizin üzerine atarız da onu parçalar, artık o birden perişan oluvermiştir. Ve nitelemekte olduğunuz şeylerden dolayı o pişmanlık sözleri* sizin için olsun.

*Bu ayette geçen "Elveylü" kelimesinin diğer ayetlerde nekre olarak geçmesine rağmen bu ayette marife olarak geçmesi, bu surenin 14. 46. ve 97. ayetlerinde "Vay başımıza gelene" şeklinde çevirdiğimiz, inkarcıların pişmanlık ifadesi olarak söylediği sözlere bir atıf olduğunu düşündüğümüz için, bu ayetteki marifeli kullanımını "O pişmanlık sözleri" olarak çevirdik. 

19- Ve o gökteki ve o yerdeki kimseler O'nundur. Ve O'nun yanındaki kimseler O'na kulluk etmekten büyüklük taslamazlar ve hayıflanmazlar.

20- O gece ve o gündüz O'nu her eksiklikten uzak tutarlar ve buna ara da vermezler.

21- Yoksa onlar o yerden bir takım tanrılara tutundular da, onlar mı (ölüleri yeniden) yayacaklar?

22- Eğer o ikisinde Allah'tan başka tanrılar olsaydı, her ikisi de kesinlikle bozulurdu. Oysa o tahtın Efendisi Allah, onların nitelemekte oldukları şeylerden uzaktır.

23- O, yapmakta olduğu şeylerden sorulmaz. Oysa onlar sorulacaklardır.

24- Yoksa onlar O'nun aşağısından bir takım tanrılara mı tutundular? De ki: "Sağlam kanıtınızı getirin. İşte bu, benim beraberimde olan kimselerin hatırlatması ve benden öncekilerin hatırlatmasıdır." Hayır, onların tamamı o gerçeği bilmezler de bu yüzden kayıtsız kalırlar.

25- Ve senden önce elçiden hiçbirini göndermemiştik ki ona: "Gerçek şu ki, benden başka tanrı yoktur, öyleyse bana kulluk edin" diye vahyediyor olmayalım.

26- Ve: "O çok şefkâtli bir çocuğa tutundu" dediler. O, her türlü eksiklikten uzaktır. Hayır, (melekler çocuğu değil) değer verilmiş kullardır.

27- O sözle (sözünün üstüne söz söyleyerek) O'nun önüne geçemezler ve onlar O'nun buyruğunu işlerler.

28- Onların önlerinde olan şeyleri ve arkalarında olan şeyleri bilir. Hoşnut olduğu kimseden başkasına da eşlikçilik (şefaat)* etmezler. Ve onlar O'nun endişesinden titreyenlerdir.

*Meleklerin eşlikçiliği yani şefaati için Fussilet s. 30. 31. ayetlerine bkz.

29- Ve onlardan kim: "Şüphesiz ki ben O'nun aşağısından bir tanrıyım" derse, işte onu karşılığı cehennemdir. Biz o haksızlık yapanlara işte böyle karşılık veririz.

30- (Gerçeği) örtenler, o gökler ve o yer bitişik iken o ikisinin arasını gerçekten ayırdığımızı ve her bir canlı şeyi o suya bağlı kıldığımızı görmedi mi? Halâ inanmazlar mı?

31- Ve o yerde onları sarsar diye sabitlikler oluşturduk. Ve onda doğruya iletilmeleri için geniş vadiler açtık.

32- Ve o göğü bir kollanmış tavan olarak yaptık. Oysa onlar O'nun ayetlerinden kayıtsız kalanlardır.

33- Ve O, o geceyi ve o gündüzü ve o güneşi ve o ayı takdir edendir. Hepsi bir yörüngede yüzmektedirler.

34- Ve senden önce hiçbir beşere o sürekli kalıcılığı vermedik. Şimdi sen ölürsen, onlar mı o sürekli kalıcılar olacak?

35- Her bir benlik o ölümü tadıcıdır. Ve sizi bir deneme olarak o şerle ve o hayırla yokluyoruz. Ve bize döndürüleceksiniz.

36- Ve o (gerçeği) örtenler seni gördüğü zaman: "Tanrılarınızı hatırlayıp duran işte bu mu?" (diyerek) sana bir alay konusundan başka tutunmuyorlar. Ve oysa onlar da çok şefkâtli'nin hatırlamasına karşı (gerçeği) örtücülerin ta kendileridir.

37- O insan bir aceleden takdir edilmiştir. Yakında size ayetlerimi göstereceğim, artık (bunları) benden acele istemeyin.

38- Ve diyorlar ki: "Eğer doğru söyleyenlerseniz bu söz ne zaman (gerçekleşecek)?"

39- Eğer o (gerçeği) örtenler o ateşi yüzlerinden ve sırtlarından önleyemeyecekleri ve yardım edilmeyecekleri vakti bilselerdi, (böyle demezlerdi).

40- Hayır, onlara bir anda gelecek de onları dehşete düşürecek. Artık onu geri döndürmeye güç yetiremeyecekler ve onlara bakılmayacak.

41- Ve ant olsun ki senden önceki elçiler de alaya alınmıştı da, içlerinden maskaraları, kendisini alaya almakta oldukları şey çepeçevre kuşatmıştı.

42- De ki: "O gecede ve o gündüzde o çok şefkâtli'den sizi kim koruyabilir?" Hayır, onlar Efendilerinin hatırlamasına karşı kayıtsız kalanlardır.

43- Yoksa onların, onları (azabımızdan) alıkoyabilecek bizim aşağımızdan tanrıları mı var? (O tanrılar) benliklerine bile yardıma güç yetiremezler ve onlar bizden de sahiplenilmezler.

44- Hayır, biz bunları ve atalarını o ömür kendilerine uzun gelene kadar, yararlandırdık. Onlar gerçekten bizim o yere gelip onun uçlarından (günbegün) eksiltmekte olduğumuzu görmezler mi? Şu durumda o galip gelenler onlar mı?

45- De ki: "Ben sizi ancak ve ancak o vahiy ile uyarıyorum." Ve sağırlar uyarılmakta oldukları zaman o çağrıyı işitmez.

46- Ve ant olsun ki eğer onlara senin Efendinin azabından bir esinti dahi dokunmuş olsa, kesinlikle: "Vay başımıza gelene, şüphesiz ki biz haksızlık yapanlardık" diyeceklerdir.

47- Ve o kalkışın gününe o hakkaniyet tartılarını koyarız. Artık bir benliğe hiç bir şeyle haksızlık yapılmaz. Ve eğer (işlediği) hardaldan bir tane ağırlığı dahi olsa, biz onu getiririz. Ve biz hesap görücüler olarak yeterliyiz.

48- Ve ant olsun ki biz Musa'ya ve Harun'a o korunanlar için bir ışık ve bir hatırlama olarak o (doğru ile yanlışı) ayıranı verdik.

49- Onlar, o duyularla algılamadıkları halde Efendilerinden endişelenirler. Ve onlar, o saatten de titreyenlerdir.

50- Ve işte bu da, onu bizim indirdiğimiz bereketli bir hatırlamadır. Yoksa siz onu yadırgayanlar mısınız?

51- Ve ant olsun ki İbrahim'e önceden olgunluğunu vermiştik. Ve biz onu bilenlerdik.

52- Bir zaman babasına ve topluluğuna: "Kendilerine kapananlar olduğunuz şu heykeller nedir?" demişti.

53- (Topluluğu): "Atalarımızı onlara kulluk edenler olarak bulduk" demişlerdi.

54- (İbrahim): "Ant olsun ki siz ve atalarınız bir açıklayan sapkınlık içindesiniz." demişti.

55- (Topluluğu): "Bize o gerçeği mi getirdin yoksa sen (bizimle) o oynayanlardan mısın?" demişlerdi.

56- 57- (İbrahim): "Hayır, sizin Efendiniz o göklerin ve o yerin Efendisidir ki  onları yarıp açığa çıkarmıştır. Ve ben de işte bun(un böyle olduğun)a o tanıklık edenlerdenim. Ve Allah'a yemin olsun ki putlarınıza, siz arkanızı dönerek (başka tarafa) yönelmenizden sonra kesinlikle plân kuracağım" demişti.

58- Böylece ona dönmeleri için onların büyük olanı haricindekileri parçalar haline getirmişti.

59- (Topluluğu): "Bunu tanrılarımıza kim yaptıysa, şüphesiz ki o kesinlikle o haksızlığı yapanlardandır" demişlerdi.

60- (Topluluğu): "Ona İbrahim denilen bir gencin onları hatırlayıp durduğunu biz işitmiştik" demişlerdi.

61- (Topluluğu): "Öyleyse tanıklık etmeleri için, artık onu o insanların gözlerinin önüne getirin" demişlerdi.

62- (Topluluğu): "Tanrılarımıza bunu sen mi yaptın ey İbrahim?" demişlerdi.

63- (İbrahim): "Hayır, onların şu büyüğü yapmıştır. Eğer konuşabilirlerse, haydi onlara sorun" demişti.

64- Bunun üzerine benliklerine dönmüşler: "Şüphesiz ki siz o haksızlık yapanlarsınız" demişlerdi.

65- Sonra (eski) kafalarının üzerine geri döndürülmüşler: "Ant olsun ki bunların konuşamadıklarını sen de bilmişsindir" (demişlerdi).

66- 67- (İbrahim): "O halde Allah'ın aşağısından hiçbir şeyle size fayda veremez ve sizi zorluk veremez şeylere mi kulluk ediyorsunuz? Yuh olsun size ve Allah'ın aşağısından kulluk etmekte olduğunuz şeylere. Halâ bağ kurmaz mısınız?" demişti.

68- (Topluluğu): "Eğer yapanlarsanız onu yakıp kül edin ve tanrılarınıza yardım etmiş olun" demişlerdi.

69- (Biz de): "Ey ateş, İbrahim'e karşı soğuk ve yakıcılıktan uzak ol" demiştik.

70- Ona bir plân kurmak istemişler, hemen biz de onları o en ziyan edenler haline getirmiştik.

71- Ve onu ve Lut'u tüm insanlar için orada bereketler kıldığımız o yere (ulaştırarak) kurtarmıştık.

72- Ve ona İshak'ı ve bir fazlalık olarak Yakub'u bahşetmiş ve hepsini düzgünlerden kılmıştık.

73- Ve onları buyruğumuzla doğruya ileten önderler kılmış ve onlara o hayırları yapmayı ve o kulluk görevini ayakta tutmayı ve o arınmayı yerine getirmeyi vahyetmiştik. Ve onlar bize kulluk edenlerdi.

74- Ve Lut'a da bir karar yeteneği ve bir bilgi vermiştik. Ve onu o murdarlıkları işlemekte olan o şehirden kurtarmıştık. Şüphesiz ki onlar itaatten çıkmış kötü bir topluluktu.

75- Ve onu rahmetimize girdirmiştik. Şüphesiz ki o, o düzgünlerdendi.

76- Ve Nuh'a da (vermiştik). Önceden (bize) seslenmiş, bunun üzerine biz de ona cevap vermiş, böylece onu ve halkını o çok büyük felâketten kurtarmıştık.

77- Ve ona ayetlerimizi yalanlayan o topluluktan (dolayı) yardım etmiştik. Şüphesiz ki onlar kötü bir topluluktu. bu yüzden biz de onları topluca batırmıştık.

78- Ve Davud'a ve Süleyman'a da (vermiştik). Hani bir zaman o topluluğun koyun sürüsünün yayıldığı o ekin hakkında ikisi karar veriyordu. Ve biz onların kararlarına tanıklardık.

79- Biz onu Süleyman'a belletmiştik. Ve hepsine bir karar yeteneği ve bilgi vermiş ve o dağları ve o kuşları Davud'a boyun eğdirmiş onunla beraber tesbih ederlerdi*. Ve biz bunu yapanlardık.

*Dağların ve kuşların Davud ile beraber tesbih etmelerinin anlamı, Davud'un her şeye hükmeden bir kral olmasından doğan yetkisini ekolojik dengeyi bozmadan kullanması anlamında olabileceğini düşünüyoruz. Allahu a'lem.

80- Ve sizi (savaş) sıkıntınızdan koruması için, ona (demir) elbise yapımını öğretmiştik. Artık şükredenler misiniz?

81- Ve Süleyman'a da onun buyruğuyla orada bereketler kıldığımız o yere akar, o fırtınalı rüzgârı (boyun eğdirmiştik). Ve biz (onun yaptığı) her şeyi en iyi bilenlerdik.

82- Ve o şeytanlardan onun için (denize) dalanları ve bunun aşağısından bir iş işleyenleri de (boyun eğdirmiştik). Ve biz onlar için kollayıcılardık.

83- Ve Eyyub'a da (vermiştik). Bir zaman kendisinin Efendisine: "Şüphesiz ki bana o zorluk dokundu ve sen o merhametlilerin en merhametlisisin" diye seslenmişti.

84- Bunun üzerine biz de ona cevap vermiş, böylece ondaki zorluktan olan şeyi açmış ve yanımızdan bir rahmet ve kulluk edenlere bir hatırlatma olarak ona halkını ve bir de onların beraberinde bir örneğini daha vermiştik.

85- Ve İsmail'e ve İdris'e ve Zülkifl'e de (vermiştik). Hepsi o direnip gayret edenlerdendi.

86- Ve onları rahmetimize girdirmiştik. Şüphesiz ki onlar o düzgünlerdendi.

87- Ve balık sahibine de (vermiştik). Bir zaman hiddetli olarak gitmişti de kendisine asla güç yetiremeyeceğimiz kanaatine varmıştı. O karanlıkların içinde: "Senden başka tanrı yok, seni her türlü eksiklikten uzak tutarım. Şüphesiz ki ben o haksızlı yapanlardan oldum" diye seslenmişti.

88- Bunun üzerine biz de ona cevap vermiş ve onu o kederden kurtarmıştık. Ve biz o inananları işte böyle kurtarırız.

89- Ve Zekeriyya'ya da (vermiştik). Bir zaman kendisinin Efendisine: "Ey Efendim, tek bir kişi olarak bırakma. Ve sen o mirasçıların en hayırlısısın" diye seslenmişti.

90- Bunun üzerine biz de ona cevap vermiş ve ona eşini düzgünleştirerek (doğuracak hale getirerek), ona Yahya'yı bahşetmiştik. Şüphesiz ki onlar o hayırlarda koşuştururlar ve bize ilgi duyarak ve çekinerek çağrı yaparlardı. Ve onlar bize saygı duyanlardı.

91- Ve ırzını koruyana da (vermiştik) de ona esintimizden (karnındakine yaşam verme gücümüzden) üflemiş ve onu ve onun oğlunu tüm insanlara bir delil kılmıştık.

92- Şüphesiz ki sizin bu toplumunuz, tek toplumdur. Ve ben de sizin Efendinizim. O halde bana kulluk edin.

93- Ve buyruklarını paramparça ettiler. Hepsi bize dönücülerdir.

94- Artık kim bir inanan olarak o düzgünlüklerden işlerse, onun koşmasını örtmek yoktur. Şüphesiz ki biz onu yazanlarız.

95- 96- Ve onu(n halkını) yok ettiğimiz bir şehre, ta ki Ye'cüc ve Me'cüc (ü engelleyen set) açılana ve onlar her tepeden akın edecekleri zamana kadar (pişmanlığa) dönmeleri yasaktır.

97- Ve gerçek söz yakınlaşmış, o (gerçeği) örtenlerin gözleri birden dona kalmış: "Vay başımıza gelene, biz kesinlikle bundan bir duyarsızlık içindeydik. Hayır, biz haksızlık yapanlardık" (diyerek pişman olmuşlardır).

98- Şüphesiz ki siz ve Allah'ın aşağısından kulluk etmekte olduğunuz şeyler, cehennem yakıtısınız. Siz oraya varanlarsınız.

99- Eğer onlar (gerçek) tanrılar olsaydı, oraya varmazlardı. Ve hepsi orada sürekli kalıcıdırlar.

100- Onların orada korkunç sesleri vardır. Ve onlar orada (kurtuluş haberi de) işitmezler.

101- Şüphesiz ki kendileri için bizden o güzellik (sözü) önceden geçmiş olanlar ise, işte onlar oradan uzaklaştırılmışlardır.

102- Oranın algısını dahi işitmezler. Ve onlar benliklerinin zevklendiği şeylerde sürekli kalıcıdırlar.

103- O en büyük korku onları üzmez. Ve o melekler onları: "İşte bu, size söz verilen gününüzdür" (diyerek) karşılarlar.

104- O gün göğü yazılı tomarları dürer gibi düreceğiz. İlk takdir etmeye başladığımız gibi bizim üzerimize olan bir söz olarak onu yineleyeceğiz. Şüphesiz ki biz (ilk takdiri) yapanlardandık.

105- Ve ant olsun ki biz o Hatırlama (Tevrat) dan sonraki o yazılı metin (Zebur) de: "Şüphesiz ki o yere o düzgün kullarım mirasçı olacaktır" yazmıştık.

106- Şüphesiz ki işte bunda, kulluk eden bir topluluk için kesinlikle bir ulaştırma vardır.

107- Ve biz seni tüm insanlar için bir rahmetten başka göndermedik.

108- De ki: "Bana ancak ve ancak, sizin tanrınızın ancak ve ancak tek bir tanrı olduğu vahyolunuyor. Artık siz de teslim olanlar mısınız?"

109- 110- 111- Buna rağmen (başka tarafa) yönelirlerse, artık de ki: "Ben size bir denklik üzere duyurdum. Ve size söz verilen şey yakın mıdır yoksa uzak mıdır biliyor değilim. Şüphesiz ki O, o sözden açıklananı da bilir ve gizlemekte olduğunuz şeyleri de bilir. Ve belki o sizin için bir sınama ve belirli bir vakte kadar yararlanmadır (bunu da) biliyor değilim."

112- (Elçi): "Ey Efendim, o gerçek ile karar ver. Ve bizim Efendimiz o çok şefkâtli, nitelemekte olduğunuz şeylere karşı o destek istenendir" dedi.