24 Kasım 2024 Pazar

İSRA SURESİ MEALİ

 1- Kulunu bir gece, ona ayetlerimizden bazılarını göstermemiz için kendi çevresini bereketlendiğimiz o Yasak Mescit (Mekke) den o En Uzak Mescit'e (Medine'ye) yürüten, her türlü eksiklikten uzaktır. Şüphesiz ki O, o en iyi işiticinin o en iyi görücünün ta kendisidir.

2- Ve Musa'ya o kitabı verdik ve onu "Benim aşağımdan bir dayanağa tutunmayın" diye İsrailoğulları'na bir doğruya ileten kıldık.

3-Ey Nuh'un beraberinde taşıdığımız soy, şüphesiz ki o, çok şükreden bir kuldu.

4- Ve İsrailoğulları'na o kitaptaki: "Siz o yerde kesinlikle iki defa bozuculuk yapacak ve kesinlikle büyük bir yücelenme ile yüceleneceksiniz" hükmünü (nün gereğini) yerine getirdik.

5- Ve iki (yücelenme) den ilkinin (hükmünü yerine getirme) sözü geldiği zaman, sizin üzerinize bir şiddetli sıkıntı vermeye sahip kullarımızı harekete geçirdik de o yurtların arasını yokladılar. Ve bu, bir  yapılmış söz olmuştur.

6- Sonra sizi onların üzerine o tekrar daha geri döndürdük ve sizi mallar ve oğullar ile uzattık. Ve sizi savaşçı sayısı olarak daha çok yaptık.

7- Eğer güzellik yaparsanız, benlikleriniz için güzellik yapmış olursunuz. Ve eğer kötülük yaparsanız, artık o da kendinizedir. Artık o sonraki (büyüklenme)nin (hükmünü yerine getirme) sözü geldiği zaman yüzlerinizi kötü duruma düşürmeleri için ve o Mescide ilk defasındaki girdikleri gibi ona girmeleri ve ele geçirdikleri şeyleri darmadağın etmeleri için (yine üzerinize şiddetli kötülük sahibi kullarımızı harekete geçiririz).

8- Efendinizin size merhamet etmesi umulur. Ve eğer yinelerseniz, biz de yineleriz. Ve cehennemi o (gerçeği) örtücüler için kısıtlama yeri kıldık.

9- Şüphesiz ki bu okunan (Kur'an) o en sağlama iletir ve o düzgün işleri işleyen o inananlara şüphesiz ki büyük bir ücretin onlar için olduğunu müjdeler.

10- Ve şüphesiz ki o sonrakine inanmazlar için de onlara bir acı azap hazırladık.

11- Ve o insan o hayra olan çağrısı gibi o şerri de çağırır. Ve o insan çok hızlıcıdır.

12- O geceyi ve o gündüzü iki ayet kıldık da o gecenin ayetini ortadan kaldırdık ve Efendinizden bir lütuf peşine düşmeniz ve o senelerin sayısını ve o hesabı bilmeniz için o gündüzün ayetini (her şeyi) bir gösterici kıldık. Ve her şeyi ayrıntılı olarak açıkladık.

13- 14- Ve her insanın kuşunu (işlediklerinden doğan sonuçları) mecbur tuttuk. Ve o kalkışın gününde (işlediklerinden doğan sonuçları) onunla karşılaşacağı yayılmış bir kitap olarak ona çıkaracağız. (Ve ona): "Oku kitabını hesap görücü olarak bugün benliğin sana yeterlidir" (diyeceğiz).

15- Kim doğruya iletilirse, ancak ve ancak kendi benliği için doğruya iletilir. Ve kim saparsa ancak ve ancak kendisi için sapar. Ve hiçbir ağır yük taşıyıcı diğerinin ağır yükünü taşımaz. Ve biz bir elçi harekete geçirinceye kadar, azaplandırıcılar da olmadık.

16- Ve biz bir kasabayı yok etmeyi istediğimiz zaman, oranın refahlılarına buyururuz da onlar orada itaatten çıkarlar, böylelikle oranın üzerine o söz gerçek olur da orayı yerle bir ederiz.

17- Ve Nuh'un arkasından o nesillerden kaçını yok ettik. Ve senin Efendin kullarının suçlarını bir en iyi haber alıcı bir en iyi görücü olarak yeterlidir.

18- Kim o hızlı olanı isterse, istediğimiz kimse için dilediğimiz şeyi orada ona hızlandırır, sonra ona cehennemi (yurt) kılarız. Yerilmiş kovulmuş olarak oraya yaslanır.

19- Ve kim o sonrakini ister ve orası için koşar, o koşmasını da bir inanan olarak yaparsa, işte onların koşmaları şükre değerdir.

20- Her birine onlara da ve bunlara da senin Efendinin vergisinden el uzatırız. Ve senin Efendinin vergisi (tek tarafa) yığınlanmış değildir.

21- Bak, onların bir kısmını bir kısmının üzerine nasıl lütuflandırdık. Ve o sonraki ise kesinlikle kademelerce daha büyük ve lütufça daha büyüktür.

22- Allah'ın beraberinde diğer bir tanrı edinme, yoksa yerilmiş yüzüstü bırakılmış olarak oturup kalırsın.

23- Ve senin Efendin (başkasına) kulluk etmemenize yalnızca O'na (kulluk etmenize) ve anne babaya güzel davranmaya hükmetti. Eğer ikisinden biri veya her ikisi senin yanında (yaşça) o büyüklüğe ulaşırsa, artık her ikisine de sakın "Öf" bile deme ve ikisini azarlama ve ikisine değer veren söz söyle.

24- Ve ikisine o rahmetten dolayı o alçalmanın kanadını indir ve: "Ey Efendim, beni bir küçükken büyüttükleri gibi ikisine merhamet et" de.

25- Efendiniz benliklerinizdeki şeyleri en iyi bilendir. Eğer siz düzgünler olursanız, artık şüphesiz ki O, (suçlarından) o dönenler için bir çok bağışlayıcıdır.

26- Ve o yakınlık sahibine ve o düşküne ve o yolun oğluna (yolda kalmışa) hakkını ver ve savurganlıkla saçıp savurma.

27- Şüphesiz ki o saçıp savuranlar o şeytanların kardeşleridir. Ve o şeytan ise Efendisine karşı (iyiliği) çok örtücüdür.

28- Ve eğer Efendinden beklemekte olduğun bir rahmetin peşine düşerek onlardan kayıtsız kalacak olursan, artık onlara kolaylaşmış söz söyle.

29- Ve elini boynuna bağlanmış yapma ve onu büsbütün de genişletme, yoksa kınanmış hayıflanmış olarak oturup kalırsın.

30- Şüphesiz ki senin Efendin o rızkı, kime dilerse geniş tutar ve bir ölçüye göre verir. Şüphesiz ki O, kullarını(n işlerini) bir en iyi haber alıcıdır bir en iyi görücüdür.

31- Ve geçim darlığının endişesiyle çocuklarınızı öldürmeyin. Biz onları da rızıklandırıyoruz ve sizi de. Şüphesiz ki onların öldürülmesi büyük bir hatadır.

32- Ve o zinaya yaklaşmayın. Şüphesiz ki o, bir hayasızlık ve kötü bir yoldur.

33- Ve Allah'ın (öldürülmesini) yasakladığı o benliği gerçek (bir neden) dışında öldürmeyin. Kim haksızlık yapılmış olarak öldürülürse, artık onun yönelenine (kısas veya diyette) bir yetki vermişizdir. Artık o da o öldürme (bu yetki) de savurganlık yapmasın. Çünkü o (bu kadarıyla) yardım olunmuştur.

34- Ve ergenliğine ulaşıncaya kadar, o en güzeli dışında o yetimin malına yaklaşmayın. Ve o antlaşmayı eksiksiz yerine getirin. Şüphesiz ki o antlaşma sorumluluktur.

35- Ve ölçtüğünüz zaman, o ölçeği eksiksiz yapın. (Tarttığınız zaman da) o dosdoğru terazi ile tartın. İşte bu, daha hayırlı ve geri dönüşümü bakımından en güzeldir.

36- Ve hakkında sana bir bilgi olmayan şeyin peşine düşme. Şüphesiz ki o işitme ve o görme ve o gönül hepsi, işte onlar ondan sorumludur.

37- Ve o yerde böbürlenerek yürüme. Çünkü sen yeri asla delemez ve uzunlukça o dağlara asla ulaşamazsın. 

38- İşte bütün bunların kötü olanı senin Efendinin yanında çirkin görülmüştür.

39- İşte bu senin Efendinin sana o bilgelikten vahyettiği şeylerdendir. Allah'ın beraberinde diğer bir tanrı edinme, yoksa kınanmış kovulmuş olarak cehennemde atılır kalırsın.

40- Yoksa Efendiniz o oğulları size saflaştırdı da kendisi de o meleklerden kızlara mı tutundu? Şüphesiz ki siz kesinlikle büyük bir söz söylüyorsunuz.

41- Ve ant olsun ki bu okunan (Kur'an)da hatırlamaları için evirip çevirdik. Ve (bütün bunlar) onlara bir nefretten başkasını arttırmıyor.

42- 43- De ki: "Eğer söylemekte oldukları gibi O'nun beraberinde tanrılar olsaydı, o takdirde (tanrılar) o tahtın sahibine karşı kesinlikle yol peşine düşerlerdi. O, her türlü eksiklikten uzaktır ve söylemekte oldukları şeylerden büyük bir yücelikle yücedir."

44- O yedi gökler ve o yer ve onlarda olan kimseler, O'nu her türlü eksiklikten uzak tutmaktadır. Ve hiçbir şey yoktur ki, O'nu övgü ile her türlü eksiklikten uzak tutmasın. Fakat siz onların her türlü eksiklikten uzak tutmalarını kavrayamazsınız. Şüphesiz ki O, bir yumuşak davranıcıdır, bir çok bağışlayıcıdır.

45- Ve okunan (Kur'an) ı okuduğun zaman, senin arana ve o sonrakine inanmazların arasına gizlenmiş bir engel koyarız.

46- Ve onu kavrarlar diye kalplerinin üzerine bir kamuflaj ve kulaklarına da bir ağırlık koyduk. Ve Efendini okunan (Kur'an)da O'nu tek olarak andığın zaman, bir nefretle arkalarına yönelirler.

47- Onlar seni dinleyecekleri zaman neyi dinleyeceklerini ve onlar gizli konuştukları zaman o haksızlık yapanların: "Siz bir sihirlenmiş adamdan başkasına uymuyorsunuz" diyeceğini, biz en iyi bileniz.

48- Bak, sana karşı nasıl o örnekleri ortaya koydular da böylelikle saptılar. Artık (doğru) bir yola güç yetiremezler.

49- Ve: "Biz kemikler ve ufalanmış topraklar olduğumuz zaman mı, gerçekten biz mi yeni bir takdir edilişle harekete geçirilmişler (olacağ)iz?" dediler.

50- 51- 52- De ki: "Taş veya demir olun veya göğüslerinizde büyüyen şeylerden bir takdir ediliş olun (yine de harekete geçirileceksiniz)." Buna karşılık: "Bizi kim yineleyecek?" diyecekler. De ki: "Sizi ilk defasında yarıp çıkaran (yineleyecek)." Ve sana şaşkınca başlarını sallayarak: "O ne zaman?" diyecekler. De ki: "Yakın olması umulur. O gün sizi çağıracak da siz de O'nu övgü ile cevaplandıracak ve (ölü olarak) az bir zamandan başka kalmadığınız kanaatine varacaksınız."

53- Ve kullarıma de ki: O en güzel olanı söylesinler. Şüphesiz ki o şeytan aralarını dürtükler. Şüphesiz ki o şeytan o insan için bir açıklayan düşmandır.

54- Sizin Efendiniz sizi en iyi bilendir. Eğer dilerse size merhamet eder veya eğer dilerse size azap eder. Ve seni onlara bir dayanak olarak göndermedik.

55- Ve senin Efendin o göklerdeki ve o yerdeki kimseleri en iyi bilendir. Ve ant olsun ki o bir kısım habercileri bir kısımın üzerine lütuflandırdık ve Davud'a da (vahyimizi) yazılı metin (Zebur) olarak verdik.

56- De ki: "O'nun aşağısından iddia ettiklerinizi çağırın. Oysa onlar sizden o zorluğu kaldırma ve değiştirme gücüne sahip olamazlar."

57- İşte onların çağırmakta oldukları da Efendilerine hangisi en yakın olacak diye o yakınlık fırsatının peşine düşerler ve O'nun rahmetini beklerler ve O'nun azabından kaygılanırlar. Şüphesiz ki senin Efendinin azabı çekinilmiştir.

58- Ve hiçbir kasaba yoktur ki, o kalkışın gününden önce onu yok etmeyelim veya ona şiddetli bir azapla azaplandırmayalım. İşte bu, o kitapta satırlanmıştır.

59- Ve bizi o (görünür) ayetleri göndermekten, o öncekilerin onları yalanlamış olmasından başka bir şey alıkoymadı. Ve Semud'a o dişi deveyi gösterici bir şekilde verdik de ona haksızlık yaptılar. Ve o ayetleri kaygılandırmaktan başka amaçla göndermiyoruz.

60- Ve bir zaman sana: "Şüphesiz ki senin Efendin o insanları kuşatmıştır" demiştik. Ve sana gösterdiğimiz o rüyayı ve o okunan (Kur'an)daki o dışlanmış ağacı o insanlara denemeden başka bir amaçla yapmadık. Ve biz onları kaygılandırıyoruz da bu (kaygılandırmamız) onlara büyük bir taşkınlıktan başkasını da artırmıyor.

61-Ve bir zaman o meleklere: "Adem'e boyun eğin" demiştik de İblis hariç hemen boyun eğmişlerdi. (İblis): "Ben çamur olarak takdir ettiğin kimseye boyun eğer miyim?" demişti.

62- (İblis devamla): "Bu benim üzerime çok değerli kıldığını görüyor musun? Ant olsun ki eğer beni o kalkışın gününe kadar sonralarsan, onun soyunu azı hariç yularlayacağım" demişti.

63- 64- 65- (Allah): "Git, içlerinden kim sana uyarsa, artık şüphesiz ki cehennem bollaştırılmış bir karşılık olarak sizin karşılığınızdır. Ve içlerinden güç yetirebildiğin kimseyi sesinle tedirgin et, atlılarını ve yayalarını onların üzerine görevlendir ve o mallarda ve o çocuklarda onlara ortak ol ve onlara söz ver. Ve o şeytan onlara aldatmadan başka söz vermez. Şüphesiz ki benim kullarım üzerinde senin bir yetkin yoktur. Ve senin Efendin bir dayanak olarak yeterlidir" demişti.

66- Sizin Efendiniz sizin için O'nun lütfundan (olan nimetlerin) peşine düşmeniz için o gemileri o denizde sürükleyendir. Şüphesiz ki O, size karşı çok merhamet edicidir.

67- Ve size o denizde o zorluk dokunduğu zaman, (O'nun aşağısından) çağırdıklarınız kaybolur yalnızca O hariç. Fakat sizi o karaya (çıkarıp) kurtardığında ise, (O'na) kayıtsız kalırsınız. Ve (Allah'a ortak koşan) o insan (iyiliği) çok örtücüdür.

68- O karanın tarafında sizi yerin dibine sokmasından veya üzerinize kızgın taş yağdıran bir fırtına göndermesinden güvende mi oldunuz? Sonra kendiniz için bir dayanak da bulamazsınız.

69- Yoksa sizi diğer bir kere daha oraya yineleyip, üzerinize o rüzgârdan kırıp geçiren fırtına gönderip de (iyiliği) örtmeniz nedeniyle sizi batırmasından güvende mi oldunuz? Sonra kendiniz için bize karşı ona (size yapılanın arkasını arayan) bir takipçi de bulamazsınız.

70- Ve ant olsun ki Ademoğullarını çok değerli kıldık ve onları o karada ve o denizde taşıdık ve onları o temizlerden rızıklandırdık ve onları takdir ettiklerimizden birçoğunun üzerine çokça lütuflandırdık.

71- O gün bütün insanları önderleri ile çağırırız. Artık kimin kitabı sağ eline verilirse, işte onlar kitaplarını okuyacaklar ve çekirdek lifi kadar dahi haksızlık yapılmaz.

72- Ve kim bunda kör ise, artık o sonrakinde de kördür ve yolca da daha şaşkındır.

73- Ve neredeyse bizim sana vahyettiğimizden başkasını bize karşı yakıştırman için seni kötüye düşürecekler ve o takdirde de kesinlikle sana bir dost olarak tutunacaklardı.

74- Ve eğer seni kalıcılaştırmamış olsaydık, ant olsun ki neredeyse sen onlara az da olsa yanaşacaktın.

 75- O takdirde o yaşamın kat kat (azabını) ve o ölümün kat kat (azabını) sana tattırırdık, sonra kendin için bize karşı bir yardımcı da bulamazdın.

76- Ve neredeyse seni o yer (Mekke) den çıkarmaları için seni tedirgin edecekler. Ve o takdirde onlar da senin ardından (Mekke'de) az bir süre hariç kalamazlar.

77- Senden önce göndermiş olduğumuz elçilerimizden (bazılarının toplumlarına) uygulanan bir yasadır. Ve sen bizim yasamız için bir değiştirme bulamazsın.

78- O güneşin batıya yönelmesinden o gecenin karanlığına kadar o kulluk görevini ayakta tut ve o şafağın okumasını da. Şüphesiz ki o şafağın okuması tanık olunmuştur.

79- Ve gecenin bir kısmında sana bir fazlalık olarak onunla (Kur'an ile) uyan. Senin Efendinin seni övülmüş bir konuma* (Mekke'ye tekrar geri) harekete geçirmesi umulur.

*Makam-ı Mahmud, tefsirlerde her ne kadar "Şefaat makamı" olarak anlaşılmış olsa da. Biz "Makam" kelimesinin Bakara s. 125. ve Al-i İmran s. 97. ayetinde İbrahim (a.s.) ve Mekke ile bağlantılı olarak kullanılmasından hareketle Makam-ı Mahmud ifadesini Mekke olarak anlamayı tercih ettik ve 80. ve 81. ayetlerin de hicret ile alâkasını dikkate alarak, 79. ayetin Muhammed (a.s.)ın bulunduğu şehirden başka bir şehre hicret etmesini ve sonra o şehre tekrar muzaffer olarak geri dönmesini ifade ettiğini düşünüyoruz. En doğrusunu Allah (c.c.) bilir.

80- Ve de ki: "Ey Efendim, beni (Medine'ye) doğru bir girdirişle girdir ve (Mekke'den) doğru bir çıkarışla çıkar ve katından bana yardımcı bir yetki ver."

81- Ve de ki: "O gerçek geldi ve o geçersiz perişan oldu. Şüphesiz ki o geçersiz perişan olucudur.

82- Ve o okunan (Kur'an) dan o inananlar için bir iyileştirme ve bir rahmet olan o şeyleri indiriyoruz. Oysa (indirdiklerimiz) o haksızlık yapanlara ziyandan başkasını artırmaz.

83- Ve o insanı nimetlendirdiğimiz zaman, kayıtsız kalır ve yan çizerek uzaklaşır. Ve ona o şer dokunduğu zaman ise, ümitsizliğe düşer.

84- De ki: "Herkes (işini) inandığı değerler üzerine işler. Ve sizin Efendiniz yolca daha doğruya iletilen o kimseyi en iyi bilendir."

85- Ve sana o esintiden soruyorlar. De ki: "O esinti, benim Efendimin buyruğundandır. Ve size (bunun hakkında) o bilgiden az bir şey dışında verilmemiştir." 

86- Ve ant olsun ki eğer dilersek, sana vahyettiğimizi kesinlikle gideririz, sonra kendine onun için bize karşı bir dayanak da bulamazsın. 

87- Senin Efendinden bir rahmet olması başka. Şüphesiz ki O'nun senin üzerindeki lütfu büyüktür.

88- De ki: "Ant olsun ki eğer o insan ve o cin bu okunan (Kur'an)ın bir örneğini getirmeleri üzerine toplanmış olsa, ve eğer onların bir kısmı bir kısmına da bir arka çıkan olsa da, onun bir örneğini getiremezler."

89- Ve ant olsun ki o insanlara bu okunan (Kur'an)da her örnekten evirip çevirdik. Buna rağmen o insanların daha çoğu ancak (gerçeği) örtmekte diretti.

90- 91- 92- 93- Ve dediler ki: "Bizim için o yerden bir kaynak fışkırtmana kadar, sana asla inanmayacağız veya senin hurmalıklardan ve üzümden bir bahçen olmalı da onun arasından o nehirleri fışkırttıkça fışkırtmalı veya iddia ettiğin gibi o göğü üzerimize bir parça olarak düşürmeli veya Allah'ı ve o melekleri önümüze getirmelisin veya senin altından bir evin olmalı veya o göğe yükselmelisin. Ve senin (o göğe) yükselmene de sen üzerimize onu okuyacağımız bir kitap indirene kadar, asla inanmayacağız." De ki: "Efendimi her türlü eksiklikten uzak tutarım. Ben bir beşer elçiden başkası mı oldum (ki bunları yerine getirebileyim)?"

94- Ve o insanları, onlara o doğru yol geldiği zaman inanmalarına, onların: "Allah bir beşer elçiyi mi harekete geçirdidemelerinden başkası alıkoymadı.

95- De ki: "Eğer o yerde rahat rahat yürüyenler melekler olsaydı, kesinlikle onların üzerine o gökten bir melek elçi indirirdik."

96- De ki: "Benimle sizin aranızda tanık olarak Allah yeterlidir. Şüphesiz ki O, kullarını (n işlerini) bir en iyi haber alıcıdır bir en iyi görücüdür."

97- Ve Allah kimi doğruya iletirse, artık o, o doğruya iletilmiştir. Ve kimi saptırırsa, artık onlar için O'nun aşağısından yönelenler asla bulamazsın. Ve o kalkışın gününde onları yüzleri üzerine körler ve dilsizler ve sağırlar olarak sürüp toplayacağız. Onların sığınakları cehennemdir. Her ne zaman ateş yavaşlarsa, alev olarak onlara artırırız.

98- İşte bu, onların karşılığıdır. Çünkü onlar, ayetlerimizi örtmüşler ve: "Biz kemikler ve ufalanmış topraklar olduğumuz zaman mı, gerçekten biz mi yeni takdir edilişle harekete geçirilmişler (olacağ)iz?" demişlerdi.

99- Onlar şüphesiz ki Allah'ın o gökleri ve o yeri takdir ettiğini ve onların bir örneğini takdir etmeye de güç yetirici olduğunu görmediler mi? Ve onlar için onda bir belirsizlik olmayan bir süre sonu tayin etti. Fakat o haksızlık yapanlar (inanmak yerine) sadece (gerçeği) örtmekte diretti.

100- De ki: "Eğer sizler benim Efendimin rahmet depolarına sahip olsaydınız, o takdirde o harcamanın endişesiyle onu kesinlikle sımsıkı tutardınız. Ve o insan bir cimridir.

101- Ve ant olsun ki Musa'ya apaçık dokuz ayet vermiştik. İsrailoğulları'na sor, (Musa) onlara geldiği zaman Firavun ona: "Şüphesiz ki ben seni kesinlikle sihirlenmiş biri olduğun kanaatine varıyorum Ey Musa" demişti.

102- (Musa'da ona): "Ant olsun ki bunları gözünüzü açacak deliller olarak o göklerin ve o yerin Efendisinden başkasının indirmediğini sen de bilmişsindir. Ve şüphesiz ki ben seni kesinlikle yok olmuş biri olduğun kanaatine varıyorum ey Firavun" demişti.

103- Böylece (Firavun) onları o yerde tedirgin etmeyi istemişti de biz de onu ve onun beraberinde olanları toplu halde batırmıştık.

104- Ve onun (batırılmasının) arkasından İsrailoğulları'na: "O yere yerleşin. Artık o sonrakinin sözü geldiği zaman, sizi birbirine geçmiş olarak (hesap için) getireceğiz" demiştik.

105- Ve onu o gerçekle indirdik ve o da o gerçekle indi. Ve seni bir müjdeci ve bir uyarıcı olmaktan başka (bir görevle de) göndermedik.

106- Ve bir okunan olarak onu o insanlara, durup bekleyerek (zaman içinde) okuman için onu ayırdık. Ve onu peyderpey olarak indirdik.

107- 108- De ki: "Ona inanın veya inanmayın. Şüphesiz ki bunun öncesindeki o bilgi verilmişlere okunmakta olduğu zaman, boyun eğerek çeneleri üzerine yere kapanırlar. Ve 'Efendimizi her türlü eksiklikten uzak tutarız. Şüphesiz ki Efendimizin sözü kesinlikle yapılmıştır' derler."

109- Ve ağlayarak çeneleri üzerine kapanırlar ve (o okunan) onların saygısını artırır.

110- De ki: "Allah diye çağırın veya Rahman (çok şefkatli) diye çağırın. Hangisiyle çağırırsanız, o en güzel isimler O'nundur." Ve kulluk görevini (insanlara çağrını) açıkça yapma ve onu yavaş sesle de yapma ve bunun arasında bir yol peşine düş.

111- Ve de ki: "O övgü o Allah'a ki bir çocuğa tutunmamıştır ve O'nun hükümranlıkta ortağı da  olmamıştır ve O'nun o alçalmışlıktan dolayı bir yöneleni de olmamıştır." Ve O'nu büyükledikçe büyükle.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder