1- Elif, Lâm, Ra. İşte sana bu, apaçık kitabın ayetleridir.
2- Şüphesiz ki biz, onu bağ kurmanız için Arabi bir okuma olarak indirdik.
3- Biz bu Kur'an'ı sana vahyetmekle anlatıların en güzelini sana anlatacağız. Ve şüphesiz ki sen bunu vahyetmemizden önce kesinlikle (bu anlatıdan) duyarsızlardandın.
4- Biz zaman Yusuf babasına: "Ey babacığım, şüphesiz ki ben on bir yıldız ve güneş ve ayı (rüyamda) gördüm. Onları bana boyun eğiciler olarak gördüm" demişti.
5- 6- (Babası da ona): "Ey oğulcuğum, rüyanı kardeşlerine sakın anlatma, yoksa sana bir plân plânlarlar. Şüphesiz ki şeytan, insan için apaçık bir düşmandır. Ve böylece senin Efendin seni seçkinleştirecek ve sonradan olacak olayların geri dönüşümünden sana öğretecek ve nimetini, sana ve Yakub ailesi üzerine, önceden iki atan İbrahim ve İshak'a olan nimetini tamamladığı gibi tamamlayacak. Şüphesiz ki senin Efendin her şeyi bilicidir en bilgedir" demişti.
7- And olsun ki Yusuf'ta ve kardeşlerinde, soranlar için (ibret alınacak) deliller vardır.
8- 9- Bir zaman (kardeşleri): "Gerçekten Yusuf ve kardeşi, babamıza bizden daha sevgilidir. Oysa biz sımsıkı bağlı bir topluluk halindeyiz. Şüphesiz ki babamız, kesinlikle apaçık bir sapkınlık içindedir. Yusuf'u öldürün veya onu bir yere bırakın ki babanızın yüzü size dönük kalsın. O'ndan (Yusuf'tan) sonra (babanızın en sevgilisi) düzgünler topluluğu olursunuz" demişlerdi.
10- İçlerinden bir sözcü: "Yusuf'u öldürmeyin. Ve eğer yapacaklardan iseniz onu kuyunun duyularla algılanamayananı ile atın da yolcuların bazısı onu bulup alsın" demişti.
11- 12- (Kardeşleri): "Ey babamız, sana ne oluyor ki Yusuf hakkında bize güvenmiyorsun? Ve şüphesiz biz onun için kesinlikle içten öğüt vericileriz. Onu yarın bizim beraberimizde gönder ki, otlasın ve oynasın. Ve şüphesiz ki biz onu kesinlikle koruyucularıyız" demişlerdi.
13- (Babaları): "Onu götürmeniz şüphesiz ki beni üzer. Ve ben, siz ondan duyarsızlar olduğunuz halde iken onu kurdun yemesinden kaygı duyuyorum" demişti.
14- (Kardeşleri): "And olsun ki eğer biz sımsıkı bağlı bir topluluk olduğumuz halde onu kurt yiyecek olursa, o takdirde şüphesiz ki biz kesinlikle ziyan edenlerdeniz" demişlerdi.
15- Onu götürdüklerinde onu kuyunun duyularla algılanamayananına bırakmakta toplaştılar. Ve biz de ona: "And olsun ki sen onlara bu işlerini, onlar farkında olmadıkları bir halde iken onlara haber vereceksin" diye vahyetmiştik.
16- 17- Ve akşamleyin babalarına ağlayarak gelmişler: "Ey babamız, biz koşuşmak için gitmiş ve Yusuf'u da yararlılıklarımızın yanında bırakmıştık. O esnada onu kurt yemiş. Ve biz doğru söyleyenlerden olsak da sen bize inanıcı değilsin" demişlerdi.
18- Üzerinde yalancı kan olan gömleğini getirmişlerdi. (Babaları): "Aksine, benlikleriniz size bir işi hoşlaştırmış. Artık (bana düşen) güzel bir dirençli gayrettir. Ve Allah, nitelemekte olduklarınıza karşı kendisinden yardım istenendir" demişti.
19- Ve yolcular geldi, kendilerinin su arayıcısını gönderdiler o da kovasını (kuyudan) çıkarınca: "Ey müjde bu bir oğlan çocuğu" dedi. Onu ticaret malı olarak (satmak için) sakladılar. Ve Allah onların işlemekte olduklarını en iyi bilicidir.
20- Ve onu düşük bir değere, birkaç dirheme sattılar. Ve ona karşı (değer vermedikleri için) isteksizdiler.
21- Ve Mısır'dan onu satın alan, karısına: "Onun kalacak yerini değerli yap, umulur ki bize faydası olur veya ona çocuğumuz olarak tutunuruz" dedi. Böylece Yusuf'a sonradan olacak olayların geri dönüşümünden ona öğretmemiz için o ülkede (yerleşim) sağladık. Ve Allah kendi buyruğu üzerinde üstün gelendir. Fakat insanların çoğu bilmezler.
22- Ve en güçlü çağına ulaştığında, ona bilgelik ve bilgi verdik. Ve biz güzel davrananlara böyle karşılık veririz.
23- Ve onun (Yusuf'un) evinde bulunduğu kadın, onun benliğinden (cinsel isteğini tatmin etmek) istedi ve kapıları sıkıca kapatarak: "Haydi gelsene" dedi. (Yusuf): "Allah'a sığınırım, çünkü o benim efendimdir, kalacak yerimi en güzel şekilde yapmıştır. Gerçek şu ki; haksızlık yapanlar arzuladığına kavuşturulmazlar" dedi.
24- And olsun ki kadın ona eğilim göstermişti. Ve efendisinin doğru sonuca götüren delilini (ona karşı yaptığı iyiliği) görmezden gelmiş olsaydı, o da kadına eğilim göstermişti. İşte böylece hayasızlığı ve kötülüğü ondan çevirmek için. Çünkü o özgülenmiş kullarımızdandı.
25- Ve kapıya doğru koşuştular ve kadın onun gömleğini arkadan yırttı ve kapının yanında kadının kocasına rastladılar. (Kadın): "Senin ailene kötülük isteyen bir kimsenin karşılığı, hapsedilmesi veya acı azaptan başka nedir?" dedi.
26- 27- (Yusuf): "Benim benliğimden o (cinsel isteğini tatmin etmek) istedi" dedi. Ve kadının ailesinden bir tanık (bilirkişi olarak): "Eğer onun gömleği önden yırtılmışsa, kadın doğru söyleyen ve o ise yalancılardandır. Ve eğer onun gömleği arkadan yırtılmışsa, kadın yalancı ve o ise doğru söyleyenlerdendir" diye tanıklık etti.
28-29- Gömleğinin arkadan yırtılmış olduğunu gördüğünde (kocası): "Durum şu ki, bu sizin plânlarınızdandır. Şüphesiz ki sizin plânlarınız büyüktür. Ey Yusuf, sen bu durumdan kayıtsız kal. Ve (ey kadın) sen de suçun için bağışlanma iste. Şüphesiz ki sen yanılgıya düşenlerdensin" dedi.
30- Ve şehirdeki kadınlar: "Yöneticinin karısı genç uşağının benliğinden (cinsel isteğini tatmin etmek) istiyormuş. (Yusuf'a olan) sevgi onun bağrını delmiş. Şüphesiz ki biz onu apaçık sapkınlık içinde görüyoruz" dedi.
31- (Kadın) o kadınların (Yusuf'u görmek için kurdukları) tuzaklarını işittiğinde, onlara (elçi) gönderdi ve onlara dayanacakları yer hazırladı ve (geldiklerinde) onlardan herbirine birer bıçak verdi. Ve (Yusuf'a): "Çık onların karşılarına" dedi. (Kadınlar) onu gördüğünde onu büyüklediler ve (şaşkınlıktan dolayı) ellerini (bıçağa) kestirdiler ve: "Allah için böyle bir şeyi kabûl etmeyiz, ama bu bir beşer değildir. Bu ancak değerli bir melekten başkası değildir" dediler.
32- (Kadın): "İşte bu, kendisi hakkında beni kınadığınızdır. Ve and olsun ki kendisinden ben (cinsel isteğimi tatmin etmek) istedim, fakat o kendisini (tehlikeden) sarmak istedi. Ve and olsun ki, eğer ona buyurmakta olduğumu yapmayacak olursa, kesinlikle hapsedilecek ve kesinlikle küçülenlerden olacak" dedi.
33- (Yusuf): "Efendim, hapishane bana onların beni kendisine çağırdıkları o şeyden (zinadan) daha sevimlidir. Ve eğer sen onların plânlarını benden çevirmeyecek olursan, onlara eğilir ve bilgisizce hareket edenlerden olurum" dedi.
34- Efendisi de ona cevap verdi ve onların plânlarını ondan çevirdi. Şüphesz ki O, her şeyi işiticidir her şeyi bilicidir.
35- Sonra (suçsuz olduğuna dair) delilleri görmelerinin ardından onlara, onu bir süreye kadar hapsetme (fikri) ortaya çıktı.
36- Ve hapse onun beraberinde iki genç erkek daha girdi. İki kişiden biri: "Şüphesiz ki ben kendimi (rüyamda) şarap sıkıyor görüyorum" dedi. Ve diğeri de: "Ben de kendimi (rüyada) başımın üstünde ekmek taşıyorken, kuşun ondan yediğini görüyorum. Bunun geri dönüşümünü bize haber ver. Şüphesiz ki biz seni güzel davrananlardan görüyoruz" dedi.
37- 38- 39- 40- 41-(Yusuf): "İkinize onunla rızıklandırılacağınız bir gıda gelmez ki, o size gelmeden önce ben onun (rüyanın) geri dönüşümünü ikinize haber vermeyeyim. İşte bu, benim Efendimin bana öğrettiğindendir. Şüphesiz ki ben Allah'a inanmayan ve sonrakini de (ret ederek) örtücüler olan bir topluluğun ortak değerini bıraktım. Ve atalarım İbrahim ve İshak ve Yakub'un ortak değerine uydum. Bizim için herhangi bir şeyden Allah'ı ortaklaştırmamız olmaz. İşte bu, Allah'ın bize ve insanlara olan lütfundandır. Fakat insanların çoğu şükretmezler. Ey benim iki hapishane arkadaşım, ayrı ayrı efendiler mi daha hayırlıdır, yoksa tek olan boyun eğdirici güce sahip olan Allah'mı? Siz O'nun aşağısından Allah'ın onun hakkında yetki indirmediği, sizin ve atalarınızın onları isimlendirdiği birtakım isimlerden başkasına kulluk etmiyorsunuz. Karar, Allah'tan başkasına ait değildir. O, (başkasına) kulluk etmemenizi yalnızca O'na (kulluk etmenizi) buyurdu. İşte bu, dimdik duran itaat sistemidir. Fakat insanların çoğu bilmezler. Ey benim iki hapishane arkadaşlarım, ikinizden birine gelince efendisine şarap suvaracak. Ve diğerine gelince, o asılacak kuş onun başından yiyecek. Hakkında çözüm istemekte olduğunuz buyruk bu şekilde yerine getirilmiştir" dedi.
42- Ve (Yusuf) iki kişiden kurtalacağı kanaatinde olduğuna: "Efendinin yanında beni hatırlat" dedi. Fakat şeytan ona efendisine hatırlatmayı unutturdu. Bu yüzden birkaç sene daha hapiste kaldı.
43- Ve hükümdar: "Şüphesiz ki ben yedi semiz sığır onları yedi cılız (sığır) yiyor. Ve (ayrıca) yedi yeşil başak ve diğer kuru(başak)ları görüyorum. Ey dolgunlar, eğer rüyaya yorum yapanlardansanız benim rüyama da bir çözüm getirin" dedi.
44- (Dolgunlar): "Karmaşık hayâllerdir. Biz böyle hayâllerin geri dönüşümünü bilicileri değiliz" dediler.
45- Ve o iki kişiden kurtulmuş olanı (zaman parçalarından oluşan) bir topluluk sonra hatırladı: "Ben onun geri dönüşümünü size haber vereceğim, hemen beni (hapishaneye) gönderin" dedi.
46- (Hapishaneye gelince): "Yusuf, ey çok doğru sözlü kişi! bize yedi semiz sığır onları yedi cılız (sığır) yiyor. Ve (ayrıca) yedi yeşil başak ve diğer kuru(başak)lara çözüm getir. Umarım ki insanlara (verdiğin bilgi ile) dönerim (rüyanın sonucunu) onlar da bilirler" dedi.
47- 48- 49- (Yusuf): "Yedi sene aynı minval üzere ekersiniz. Yiyeceğinizin pek azı hariç biçtiğinizi onun başağında bırakın. Sonra bunun ardından yedi şiddetli (kıtlık senesi) gelir ki, onlar için sunduğunuzu (tohumluk için) korumakta olduğunuz pek azı haricindekileri yerler. Sonra bunun ardından onda insanların yağmurlanacağı bir yıl gelir ki, onda (meyvelerin sularını ve hayvanlarını) sıkarlar sağarlar (bolluğa kavuşurlar)" dedi.
50- 52- 53-Ve hükümdar: "Onu bana getirin" dedi. Elçi ona geldiğinde (Yusuf): "Efendine dön de ona ellerini (bıçağa) kestiren kadınların durumunu sor. Şüphesiz ki benim Efendim onların plânlarını en iyi bilicidir. İşte bu (isteğimin amacı) şüphesiz ki benim ona duyularıyla algılamadığı durumda iken hainlik etmediğimi bilmesi içindir. Ve şüphesiz ki Allah hainlerin plânını doğruya iletmez. Ve ben benliğimi (hatadan) uzak tutmuyorum. Şüphesiz ki benlik kesinlikle kötülüğü buyurucudur, benim Efendimin merhamet ettiği hariç. Şüphesiz ki benim Efendim çok bağışlayıcıdır çok merhamet edicidir" dedi. *
* Bu ayetleri 50-52- 53 olarak sıralama gerekçemiz, bu üç ayetin içinde yapılan konuşmaların Yusuf'a ait olmasındandır. Araya 51. ayeti koyarak konuşma akıcılığını bozmamak amacı ile bu şekilde bir sıralama yapılmıştır.
51- (Hükümdar kadınlara): "Yusuf'un benliğinden (cinsel isteğinizi tatmin etmek) istediğiniz zaman amacınız neydi?" dedi. (Kadınlar da): "Allah için böyle bir şeyi kabûl etmeyiz. Biz onda kötülükten yana birşey bilmedik" dediler. Yöneticinin karısı: "Şimdi gerçek meydana çıktı. Benliğinden ben (cinsel isteğimi tatmin etmek) istedim ve şüphesiz ki o kesinlikle doğru söyleyenlerdendir" dedi.
54- Ve hükümdar: "Onu bana getirin, onu benliğime özgü (bir yardımcı) kılayım" dedi. Onunla konuştuğunda (Yusuf'a): "Şüphesiz ki sen bugün bizim yanımızda (yerleşim) sağlanan güvenilen (bir kimse)sin" dedi.
55- (Yusuf): "Beni bu ülkenin (tahıl) kaynaklarına (yönetici) yap. Şüphesiz ki ben (güvenilir bir) koruyucu (kıtlık yönetimini) en iyi biliciyim" dedi.
56- Ve Yusuf'a böylece o ülkede (yerleşim) sağladık. Oradan (geniş bir yetki sahip olarak) dilediği yere yerleşiyordu. Rahmetimizi dilediğimiz kimseye eriştiririz. Ve biz güzel davrananların ödülünü kayba uğratmayız.
57- Ve sonrakinin ödülü ise inanan ve korunmakta olanlar için daha hayırlıdır
58- Ve Yusuf'un kardeşleri gelip onun huzuruna girdiler. (Yusuf) onları tanıdı ve onlar onu yadırgadılar.
59- 60- Ve onların donanımlarını donattığında (kardeşlerine): "Bana babanızdan olan kardeşinizi getirin. Görmez misiniz şüphesiz ki ben ölçeği tastamam yapıyorum ve ağırlayıcıların en hayırlısıyım. Eğer onu bana getirmezseniz, artık benim yanımda size ölçek yok ve daha da bana yaklaşamazsınız" dedi.
61- (Kardeşleri): "Onun için babasına isteğimizi ileteceğiz Ve şüphesiz ki biz kesinlikle bunu yapıcılarız" dediler.
62- Ve (Yusuf emrindeki) genç uşaklarına: "Onların zahire bedellerini, ev halkına çevrildikleri zaman onu tanıyıp dönmeleri için yüklerinin içine koyun" dedi.
63- Babalarına döndüklerinde: "Ey babamız, ölçek bizden alıkonuldu, artık kardeşimizi bizim beraberimizde gönder ki, ölçek alabilelim. Ve şüphesiz ki biz onu kesinlikle koruyucularıyız" dediler.
64- (Babaları): "Önceden onun kardeşi hakkında inandığım dışında onun hakkında size inanır mıyım? Fakat Allah koruyuculuk bakımından daha hayırlıdır. Ve O, merhametlilerin en merhametlisidir" dedi.
65- Ve yararlılıklarını açtıklarında zahire bedellerini kendilerine geri döndürülmüş buldular. "Ey babamız daha neyin peşine düşüyoruz? İşte bu, bize geri döndürülmüş zahire bedellerimiz. Hem ev halkımıza erzak getiririz hem kardeşimizi koruruz hem de ölçeği bir develik artırırız. İşte bu (verilen) kolay (bitecek bir) ölçektir" dediler.
66- (Babaları): "(Ölüm ile) çevrelenmeniz hariç, kesinlikle onu bana getireceğinize dair Allah'tan yeminle bağlanmış söz vermedikçe, onu asla sizin beraberinizde göndermeyeceğim" dedi. Ona yeminle kayıtlanmış söz verdiklerinde: "Bu söylediğimizin üzerinde Allah üstlenici edinilendir" dedi.
67- Ve (babaları devamla): "Ey oğullarım, tek kapıdan girmeyin, ayrı ayrı kapılardan girin. Ben Allah'tan (gelecek) hiçbir şeye karşı sizi zenginleştiremem. Karar Allah'tan başkasına ait değildir. O'nu üstlenici edindim. Ve üstlenici edinenler artık yalnızca O'nu üstlenici edinsin" dedi.
68- Babalarının onlara buyurduğu yerden girdiklerinde, Yakub'un benliğindeki bir ihtiyacı yerine getirmesi dışında Allah'tan (gelecek) hiçbir şeye karşı onları zenginlik sağlamadı. Çünkü o, ona öğretmemiz nedeniyle bilgi sahibi idi. Fakat insanların çoğu bilmezler.
69- Ve (kardeşleri) Yusuf'un huzuruna girdiklerinde, kardeşini kendisinde barındırdı (ve ona) "Şüphesiz ki ben (evet) ben senin kardeşinim. Artık onların işlemekte oldukları nedeniyle sıkıntı duyma" dedi.
70- Onların donanımlarını donattığında, su kabını kardeşinin yükünün içine koydu. Sonra bir duyurucu: "Ey kervan şüphesiz ki sizler kesinlikle hırsızlarsınız" diye duyurdu.
71- (Yüzlerini) onlara doğru yönelterek: "Neyi arıyorsunuz?" dediler.
72- "Hükümdarın kupasını arıyoruz. Ve kim onu getirirse, bir deve yükü (zahire) var ve ben onun iddiacısıyım" dediler.
73- (Kardeşleri de): "Allah'a yemin olsun ki, bizim bu ülkeye bozuculuk yapmak için gelmediğimizi kesinlikle bilmişsinizdir. Ve biz hırsızlar da değiliz" dediler.
74- (Onlar): "Eğer yalancılar iseniz, onun (sizdeki) karşılığı nedir?" dediler.
75- (Kardeşleri de): Onun (bizdeki) karşılığı, (çalınan) kimin yükünde bulunursa, artık o (çalan) onun karşılığıdır. Biz haksızlık yapanlara işte böyle karşılık veririz" dediler.
76- Kardeşinin balyasından önce, onların balyalarına başladı, sonra onu kardeşinin balyasından çıkardı. Yusuf için işte böyle plânladık. Allah'ın dilemesi başka, hükümdarın itaat sistemine göre kardeşini tutabilecek değildi. Dilediğimiz kimseyi kademelerle yükseltiriz. Ve her bilgi sahibinin üstünde en iyi bilici vardır.
77- (Kardeşleri): "Eğer çalmışsa, önceden onun kardeşi de kesinlikle çalmıştı" dediler. Yusuf onu kendi benliğinde sakladı ve onu açığa vurmadı: "Sizler durumca daha şerlisiniz. Ve Allah, nitelemekte olduklarınızı daha iyi bilendir" dedi.
78- (Kardeşleri): "Ey yönetici, gerçekten onun yaşı büyük bir babası var. Artık onun yerine birimizi tut. Şüphesiz ki biz seni güzel davrananlardan görüyoruz" dediler.
79- (Yusuf): "Yararlılığımızı onun yanında bulduğumuzdan başkasını tutmaktan Allah'a sığınırız, Aksi takdirde şüphesiz ki biz haksızlık yapanlardan oluruz" dedi.
80- 81- 82- Ondan (Yusuf'tan) ümit kestiklerinde gizli konuşmayı (kendilerine) özgü kıldılar. Onların büyükleri: "Babanızın sizden Allah'tan yeminle bağlanmış söz tuttuğunu ve önceden de Yusuf hakkında ölçüyü kaçırdığınızı bilmediniz mi? Artık babam bana duyuru yapıncaya veya Allah benim hakkımda karar verinceye kadar, bu yerden asla ayrılmayacağım. Ve O, karar vericilerin en hayırlısıdır. Babanıza dönün ve ona - Ey babamız şüphesiz ki senin oğlun hırsızlık yaptı ve biz bildiğimizden başkasına tanıklık etmedik ve biz duyularla algılanamayanın koruyucuları da değiliz. Ve içinde olduğumuz şehre ve içinde yöneldiğimiz kervana sor. Ve biz kesinlikle doğru söyleyenlerdeniz deyin- " dedi.
83- (Bunları söylediklerinde babaları onlara): "Aksine, benlikleriniz size bir işi hoşlaştırmış. Artık bana düşen güzel bir dirençli gayrettir. Allah'ın onları bana toplu halde getirmesi umulur. Çünkü O, her şeyi bilicidir en bilgedir" dedi.
84- Ve onlardan (başka tarafa) yöneldi. Ve: "Ey Yusuf'un üzerine olan kederim öfkem" dedi ve üzüntüden iki gözü ağardı. Artık o (kederini içinde tutarak) yutkunmaktadır.
85- (Babalarına): "Yusuf'u halâ hatırlayıp duruyorsun, Allah'a yemin olsun ki sonunda erimiş bitmiş bir hale düşecek veya yok olanlardan olacaksın" dediler.
86- 87- (Babaları): "Ben içime yaydığım kederimi ve üzüntümü, ancak ve ancak Allah'a yakınıyorum. Ve ben Allah'tan sizin bilmeyeceklerinizi daha iyi biliyorum. Ey oğullarım, gidin Yusuf'tan ve kardeşinden bir bulgu arayın ve Allah'ın esintisinden ümit kesmeyin. Gerçek şu ki; Allah'ın esintisinden (gerçeği) örtücüler topluluğundan başkası ümit kesmez" dedi.
88- Onun (Yusuf'un) huzuruna girdiklerinde: "Ey yönetici, bize ve ev halkımıza zorluk dokundu ve biz zorla denkleştirdiğimiz bir zahire bedeli getirdik. Artık bize ölçeği tastamam yap ve bize bağışta da bulun. Şüphesiz ki Allah, bağış yapanların karşılığını verir" dediler.
89- (Yusuf kardeşlerine): " Siz bilgisizce hareket edenler olduğunuz zaman Yusuf'a ve kardeşine ne yaptığınızı bildiniz mi?" dedi.
90- (Kardeşleri): "Gerçekten sen, sen Yusuf musun?" dediler. (Yusuf): "Ben Yusuf ve bu da kardeşim. Gerçekten Allah bize büyük iyilikte bulundu. Gerçek şu ki; Kim korunur ve direnerek gayret ederse, şüphesiz ki Allah güzel davrananların ödülünü kayba uğratmaz" dedi.
91- (Kardeşleri): "Allah'a yemin olsun ki, Allah seni kesinlikle bize yeğledi. Ve şüphesiz ki biz kesinlikle yanılgıya düşenlerdik" dediler.
92- 93- (Yusuf): "Bugün size azarlama yok. Allah sizi bağışlasın. Ve O, merhametlilerin en merhametlisidir. Bu gömleğimi götürün onu babamın yüzüne atın, gören hale gelecektir. Ve ev halkınızı toplu halde bana getirin" dedi.
94- Kervan ayrıldığında babaları (yanındakilere): "Eğer bana bunamış demezseniz, şüphesiz ki ben Yusuf'un esintisini buluyorum" dedi.
95- (Yanındakiler): "Allah'a yemin olsun şüphesiz ki sen kesinlikle sen eski sapkınlığının içindesin" dediler.
96- Müjdeci gelip onu, onun yüzüne attığında, hemen gören hale geri döndürüldü. "Ben size, şüphesiz ki ben Allah'tan, sizin bilmeyeceklerinizi daha iyi bilirim demedim mi?" dedi.
97- (Çocukları): "Ey babamız, bizim için suçlarımıza bağışlama iste, şüphesiz ki biz yanılgıya düşenlerdik" dediler.
98- (Babaları): "Sizin için ileride Efendimden bağışlama isteyeceğim. Gerçek şu ki; O, son derece bağışlayıcıdır son derece merhametlidir" dedi.
99- Yusuf'un huzuruna girdiklerinde: babasını annesini kendisinde barındırdı ve:"Allah'ın dilemesi ile güven içinde Mısır'a girin" dedi.
100- 101- Ve babasını annesini tahtın üzerine yükseltti ve ona boyun eğerek yere kapandılar. Ve: " Ey babacığım, işte bu önceki rüyamın geri dönüşümüdür. Efendim onu gerçek kıldı. Beni hapishaneden çıkardığı zaman ve şeytan benimle kardeşlerimin arasını dürtükledikten sonra sizi çölden getirmekle, kesinlikle bana güzellikte bulundu. Şüphesiz ki benim Efendim dilediğine karşı çok lütufkârdır. Gerçek şu ki; O, gerçekten her şeyi bilicidir en bilgedir. Efendim, gerçekten bana hükümranlıktan verdin ve sonradan olacak olayların geri dönüşümünden bana öğrettin. Ey göklerin ve yerin yarıp çıkarıcısı! Sen şimdikinde ve sonrakinde benim yönelenimsin. Benim ömrümü teslim olan olarak tamamla ve beni düzgünlere kat" dedi.
102- İşte bu, duyularla algılanamayananın haberlerindendir. Onu sana vahyediyoruz. Ve işleri konusunda toplaşıp tuzak kurarlarken, sen onların yanlarında değildin
103- İnsanların çoğu ne kadar istekli olsan da inanacaklar değildir.
104- Ve sen onlardan ödülden de bir şey de sormuyorsun. Ve o insanlar için hatırlatmadan başka değildir.
105- Ve göklerde ve yerde delilden nicesi vardır ki, onlardan kayıtsız kalanlar oldukları halde geçip giderler.
106- Ve onların hiçbiri Allah'a ortaklaştırdıkları halden başka şekilde inanmazlar.
107- Onlar, Allah'ın azabından olan kaplayıcı bir felâketin kendilerine gelmesinden veya onlar farkında olmadıkları bir halde saatin ansızın kendilerine gelmesinden emin mi oldular?
108- De ki: "İşte bu, benim yolumdur. Ben sağgörü üzerine Allah'a çağırıyorum. Ben ve bana uyanlarda (aynı şekilde). Ve Allah'ı her türlü eksikten uzak tutarım ve ben ortaklaştıranlardan değilim."
109- Ve senden önce de şehirlerin halkından olan kendilerine vahyetmekte olduğumuz adamlardan başkasını göndermedik. Yeryüzünde yürüyüp kendilerinden öncekilerin sonunun nasıl olduğuna bakmadılar mı? Ve sonrakinin yurdu korunanlar için daha hayırlıdır. Halâ bağ kurmayacak mısınız?
110- Nihayet elçiler ümit kestikleri ve kesinlikle yalanlandıkları kanaatine vardıkları zaman, onlara yardımımız gelmiş, böylelikle dilediğimiz kimseler kurtarılmıştır. Ve sıkıntımız suçlular topluluğundan geri döndürülmez.
111- And olsun ki onların anlatılarında temiz akıl sahipleri için alınması gereken ders vardır. (Bu Kur'an) yakıştırılan bir söz değildir. Fakat önünde olanın doğrulayıcısı ve herşeyin ayrıntılı açıklaması ve inananlar topluluğu için yol gösterici ve rahmettir.
Cok guzel bir meal çalışması olmuş .Allah ilminizi ziyadeleştirsin. Selam ve dua ile
YanıtlaSil