*İnsanın yaratılış öyküsü Kur'an'dan öğrendiğimize göre, Adem ile temsil edilmektedir. Adem, yaratılan ilk insan değil, insanın yaratıldığı öz'ün somut hale getirilerek edebi bir üslüp dahilindeki anlatımıdır. Eşinin ondan yaratılması ise kadın ve erkek cinsinin aynı öz'den yaratıldığının beyan edilmesidir. Klasik anlatımla önce Adem, sonra onun kaburga kemiğinden eşi yaratılmış değildir.
2- Ve o yetimlere mallarını verin. O temizi, o murdara değişmeyin. Ve onların mallarını kendi mallarınıza (katarak) yemeyin. Çünkü o, büyük günahtır.
3- Ve eğer o yetimler hakkında hakkaniyetsizlikten kaygılanırsanız, sizin için temiz (evlenilmesi yasak olmayan) kadınlardan ikişer ve üçer ve dörder evlenebilirsiniz. Ve eğer denkliği sağlayamamaktan kaygılanırsanız da, bir (eşle) veya sağ ellerinizin sahip olduğuyla (yetinin). İşte bu, doğruluktan ayrılmamanıza daha yakındır.
2- Ve o yetimlere mallarını verin. O temizi, o murdara değişmeyin. Ve onların mallarını kendi mallarınıza (katarak) yemeyin. Çünkü o, büyük günahtır.
3- Ve eğer o yetimler hakkında hakkaniyetsizlikten kaygılanırsanız, sizin için temiz (evlenilmesi yasak olmayan) kadınlardan ikişer ve üçer ve dörder evlenebilirsiniz. Ve eğer denkliği sağlayamamaktan kaygılanırsanız da, bir (eşle) veya sağ ellerinizin sahip olduğuyla (yetinin). İşte bu, doğruluktan ayrılmamanıza daha yakındır.
4- Ve kadınlara (nikâh) bağışlarını incitmeden verin. Eğer benliğinden olarak ondan sizin için bir şey temiz sayarlarsa da (size verirlerse), artık onu afiyetle iç huzuruyla yiyebilirsiniz.
5- Ve Allah'ın sizi bir ayakta kalma vesilesi kıldığı (yetimlere ait olan) mallarınızı, (o malı idare edemeyecek) o ahmaklara vermeyin. Ve (o malların geliri ile) onları rızıklandırın ve onları giydirin ve onlara benimsenen söz deyin.
6- Ve o yetimleri evlilik çağına ulaştıkları zamana kadar yoklayın. Eğer onlardan bir olgunluk hissederseniz, artık mallarını hemen onlara savın. Ve onları büyüyecekler (de elimizden gidecek) diye savurganlık ve aceleyle yemeyin. Ve kim zengin ise, iffetli olsun. Ve kim de fakir ise, o benimsenene uygun yesin. Mallarını onlara savdığınız zaman da, üzerlerine tanık bulundurun. Ve Allah, hesap görücü olarak yeterlidir.
7- Anne baba ve o en yakınların bıraktığı şeyden, o adamlar için bir hisse vardır. Anne baba ve o en yakınların bıraktığı şeyden, o şeyden pek az veya ondan çok olsa da o kadınlar için de bir hisse vardır. Bu, belirlenmiş bir hissedir.
8- Ve pay dağıtımında, (miras düşmeyen) o en yakınlık sahibi ve o yetimler ve o düşkünler de yanı başında bulunduğu zaman, onları da ondan rızıklandırın ve onlara benimsenen söz söyleyin.
9- Ve eğer artlarında zayıf bir soy bırakacak olsalardı onlardan dolayı kaygılananlar, (miras düşmeyenlere haksızlık etmekten) endişelensin. Artık Allah'a karşı korunsunlar ve haksızlığı engelleyen söz desinler.
10- Şüphesiz ki, o yetimlerin mallarını haksızlıkla yiyenler, karınlarında ancak ve ancak ateş yiyorlar. Ve onlar yakında alevli ateşe yaslanacaklar.
11- Allah size çocuklarınız hakkında o erkeğe, o iki kadın hissesi öneriyor. Eğer kadınlar ikinin üstünde iseler, bıraktığı şeyden üçte ikisi onlarındır. Ve eğer bir kadın ise, yarısı onundur. Eğer onun çocuğu varsa, babası annesi için her birine bıraktığından altıda biri vardır. Eğer onun çocuğu yoksa ve ona babası annesi mirasçı oluyorsa, annesine üçte bir vardır. Eğer onun kardeşleri varsa, annesine altıda bir vardır. (Bu paylaşım) önerdiği öneriden ve (ödenecek) borçtan sonradır. Babalarınızın ve oğullarınızın hangisinin fayda bakımından size daha yakın olduğunu siz bilemezsiniz. (Bunlar) Allah'tan belirlemedir. Şüphesiz ki Allah, en iyi bilicidir en bilgedir.
12- Ve eşlerinizin eğer çocuğu yoksa, bıraktığının yarısı sizindir. Eğer onların çocuğu varsa önerdiği öneriden ve (ödenecek) borcun arkasından bıraktığı şeyden dörtte biri sizindir. Eğer çocuğunuz yoksa, (eşlerinize) bıraktığınız şeyden dörtte biri vardır. Eğer çocuğunuz varsa bıraktığınız şeyden sekizde biri, önerdiğiniz öneriden ve borcun arkasından onlarındır. Eğer adam veya kadına anne baba ve çocukları olmadığı halde mirasçı olunuyor, onun da bir erkek veya bir kız kardeşi bulunuyor ise, onlardan her birine altıda bir vardır. Eğer (kardeşler) bundan daha çok iseler, önerilen öneriden ve borçtan sonra zorluk verilmeksizin üçte birine onlar ortaktırlar. (Bunlar) Allah'tan bir öneridir. Ve Allah, en iyi bilicidir yumuşak davranıcıdır.
13- İşte bu, Allah'ın sınırlarıdır. Ve kim Allah'a ve O'nun elçisine itaat ederse, onu orada sürekli kalacakları altlarından o nehirler akar bahçelere girdirir. Ve bu, o büyük kurtuluştur.
14- Ve kim Allah'a ve O'nun elçisine karşı çıkar ve O'nun sınırlarını aşarsa, onu orada sürekli kalacakları ateşe girdirir. Ve küçük düşürücü bir azap onadır.
15- Ve kadınlarınızdan o hayasızlık (suçlaması) ile gelenlere karşı, içinizden dört tanık isteyin. Eğer onlar tanıklık ederlerse, artık onları o ölüm onların ömürlerini tamamlayıncaya veya Allah onlara bir yol açıncaya kadar o evlerde sıkıca tutun.
16- Ve içinizden onunla (hayasızlığı işledikleri gerekçesi ile) gelen iki erkeğin ikisine de (sert önlemlerle) rahatsızlık verin. Eğer (itaatle) döner ve (durumlarını) düzeltirlerse, artık o ikisin( e cezai müeyyidede)den kayıtsız kalın. Şüphesiz ki Allah, (lütufla) çokça dönücüdür çok merhamet edicidir.
17- (Kabulü) Allah'ın üzerine olan (itaatle) dönüş, ancak ve ancak o kimseler içindir ki, düşüncesizce o kötülüğü işlerler, sonra yakın zamanda (ölüm anı gelmeden önce itaatle) dönerler. İşte onlar, Allah'ın kendilerine (lütuf ile) dönecek olduklarıdır. Ve Allah, her şeyi bilicidir en bilgedir.
18- Ve (kabul olan) dönüş, o kötülükleri işleyerek ta ki o ölüm onlardan birisinin yanı başında olduğu zaman: "Şüphesiz ki ben, şimdi döndüm" diyen için ve (gerçeği) örtücüler olarak ölenler için değildir. İşte onlara bir acı azap hazırladık.
19- Ey inananlar, kadınlara zorla mirasçı olmanız size serbest değildir. Ve onlara verdiğinizin bir kısmını götürmeniz için, onlar apaçık bir hayasızlık (suçu) getirmedikçe onlara sertlik göstermeyin. Ve onlarla o benimsenene uygun geçinin. Eğer onlardan hoşlanmıyorsanız, Allah sizin hoşlanmadığınız bir şeyin kendisinde birçok hayır da kılabilir.
20- Ve eğer bir eşin yerini başka bir eşle değiştirmek isterseniz ve onlardan birine kantar kantar (mehir) vermiş olsanız bile, artık ondan sakın hiçbir şey almayın. Onu dehşetli bir yalan ve bir açıklanan günah (yüklenmiş olarak) alır mısınız?
21- Ve onu nasıl alırsınız? Bir kısmınız bir kısmı ile içli dışlı olmuş ve onlar da sizden (haklarını gözetme hususunda) sağlam bir yeminle bağlanmış söz almışlardı.
22- Ve kadınlardan babalarınızın evlenmiş olduklarıyla evlenmeyin. Geçmişte olanlar hariç. Çünkü o bir hayasızlık ve gazabı gerektiren ve kötü bir yoldur.
23- Size analarınız ve kızlarınız ve kız kardeşleriniz ve halalarınız ve teyzeleriniz ve erkek kardeşin kızları ve kız kardeşin kızları ve sizi emzirmiş (süt) anneleriniz ve süt kız kardeşleriniz ve kadınlarınızın anneleri ve kendileri ile (zifafa) girdiğiniz kadınlarınızın sizin odalarınızda himayenizdeki üvey kızlarınız (ile nikâhlanmak) yasaklanmıştır. Eğer onlar ile (zifafa) girmemişseniz, artık sizin üzerinize bir sorumluluk yoktur. Ve kendi sırtınızdan olan oğullarınızın eşleri (helâlleri) ve iki kız kardeşi de (aynı anda) birlikte toplamanız da (size yasaklandı). Geçmişte olanlar hariç. Şüphesiz ki Allah, bir çok bağışlayıcıdır bir çok merhamet edicidir.
24- Ve kadınlardan sağ ellerinizle sahip olduklarınız (savaş esiri olanlar) hariç, o (evlenerek) korunan olanlar ile de (nikahlanmanız yasaklandı). (Bunlar) Allah'ın size yazgısıdır. Ve bunların ötesindekilerin, korunarak zinadan kaçınmışlar olarak mallarınız ile (mehirlerini vererek) peşine düşmeniz size serbestleştirilmiştir. Onlardan hangisiyle yararlandıysanız, onlara belirlenen ücretlerini verin. (Ücretin) belirlenmesinden sonra karşılıklı hoşnutlukla kararlaştırdığınız (erkeğin mehri arttırması veya kadının mehrin bir kısmından geçmesi gibi) şeyde, sizin üzerinize bir sorumluluk yoktur. Şüphesiz ki Allah, her şeyi bilicidir en bilgedir.
25- Ve içinizden kim o korunan (hür) inanan kadınlarla evlenmeye uzunlukça (maddi bakımdan) güç yetiremezse, sağ ellerinizle sahip olduklarınız o inanan genç kızlarınızdan (evlensin). Ve Allah sizin inancınızı en iyi bilendir. Bir kısmınız bir kısımdansınız. Öyleyse onlarla korunarak zinadan kaçınmış ve gizli dostlar tutmamışlar olmaları şartıyla, sahiplerinin onayıyla ücretlerini o benimsenene uygun vererek evlenin. Artık (evlenerek) korundukları zaman eğer hayasızlık (suçu) getirirlerse, onlara korunmuş (evli) inanan kadınların üzerindeki (100 celde) o azaptan yarısı vardır. Bu (ruhsat) içinizden (günaha düşmekten dolayı) şiddetli sıkıntıdan endişelenen kimse içindir. Ve eğer direnip gayret ederseniz, sizin için daha hayırlıdır. Ve Allah, çok bağışlayıcıdır çok merhamet edicidir.
26- Allah, size açıklamak ve sizden öncekilerin yasalarına iletmek ve size (lütufla) dönmek istiyor. Ve Allah, en iyi bilicidir en bilgedir.
27- Ve Allah, size (lütufla) dönmek istiyor. Ve o zevklere uyanlar ise, sizin büyük sapma ile sapmanızı istiyor.
28- Allah sizden (yükü) hafifletmek istiyor. Ve o insan zayıf olarak takdir edilmiştir.
29- Ey inananlar, mallarınızı sizden karşılıklı hoşnutlukla yapılan ticaret ile olması dışında aranızda geçersiz yollarla yemeyin. Ve birbirinizi de (meşru bir gerekçe olmadıkça) öldürmeyin. Şüphesiz ki Allah, size karşı çok merhamet edicidir.
30- Ve kim düşmanlık ve haksızlığa saparak bunu yaparsa, biz onu ileride ateşe yaslandıracağız. Ve işte bu, Allah'a göre kolaydır.
31- Eğer ondan vazgeçirtildiğiniz büyük günahlardan uzaklaşırsanız, biz de sizden kötülüklerinizi örter ve sizi bir değerli girilecek yere girdiririz.
32- Ve Allah'ın onunla bir kısmınızı bir kısmın üzerine üstünleştirdiği şeylerin dileğinde bulunmayın. O adamlar için kazandıkları şeyden bir hisse ve o kadınlar için de kazandıkları şeyden de bir hisse vardır. Ve Allah'ın kendi lütfundan sorun. Şüphesiz ki Allah, her şeyi en iyi bilicidir.
33- Ve herkes için Anne baba ve o en yakınların bıraktığı şeyden, yönelenler (mirasçılar) tayin ettik. (Hukuken mirasa hakkı olmadığı halde) yeminlerinizin bağladığı (mirastan hisse sözü verilen) kimselere de, hisselerini verin. Şüphesiz ki Allah, her şeyin üzerinde tanıktır.
34- O adamlar (kocalar), Allah'ın (insanların) bir kısmını bir kısmın üzerine üstünleştirmesi nedeniyle ve (ailesi için) mallarından harcamaları nedeniyle, kadınların (eşlerinin) üzerinde koruyucu ve yöneticidirler. O düzgün işleri işleyen kadınlar, o kurallara bağlı olan, Allah'ın ( kendi haklarını) kollaması nedeniyle o algılanmaması gereken(avret mahallerini) kollayan kadınlardır. Ve kalkışmasından kaygılandığınız kadınlara (eşlerinize) öğüt verin ve onları yataklarında ayrı bırakın ve (kalkışmaya devam ederlerse) onlara vurun. Eğer size itaat ederlerse, artık onlara karşı yol peşine düşmeyin. Şüphesiz ki Allah, çok yücedir çok büyüktür.
35- Ve eğer ikisinin arasının ayrışmasından kaygılanırsanız, artık erkeğin ev halkından bir hakem ve kadının ev halkından bir hakemi harekete geçirin. Bu ikisi eğer (aralarını) düzeltmek isterlerse, Allah ta o ikisinin (karı kocanın) arasını uygunlaştırır. Şüphesiz ki Allah, bir en iyi bilicidir bir en iyi haber alıcıdır.
36- Ve Allah'a kulluk edin ve hiçbir şeyi O'na ortaklaştırmayın. Ve anne babaya ve o yakınlık sahibine ve o yetimlere ve o düşkünlere ve o yakınlık sahibi o komşuya ve o uzak komşuya ve yanınızdaki o arkadaşa ve o yolun oğluna (yolda kalmışa) ve sağ ellerinizle sahip olduklarınıza güzel davranın. Şüphesiz ki Allah, kendini beğenmiş övünen kimseyi sevmez.
37- Onlar ki cimrilik ederler ve o insanlara da cimriliği buyururlar ve Allah'ın kendi lütfundan onlara verdiklerini gizlerler. Ve o (gerçeği) örtücüler için alçaltıcı azap hazırladık.
38- Ve onlar ki mallarını o insanlara gösteriş olarak harcarlar ve Allah'a ve o sonraki güne inanmazlar. Ve o şeytan kime arkadaş olursa, artık o ne kötü bir arkadaştır.
39- Ve Allah'a ve o sonraki güne inansalar ve Allah'ın onları rızıklandırdığı şeylerden (gösterişsiz) harcasalardı, onlara ne olurdu? Ve Allah onları en iyi bilicidir.
40- Şüphesiz ki Allah, zerre ağırlığınca dahi haksızlık yapmaz. Ve eğer bir güzellik olursa, onu kat kat artırır ve kendi katından büyük ücret verir.
41- Her bir toplumdan bir tanık getirdiğimiz ve seni de bunların üzerine tanık getirdiğimiz zaman nasıl olacak?
42- O gün (gerçeği) örtenler ve o elçiye karşı çıkanlar o yerle denk olmalarını arzu edecek ve Allah'a karşı bir olayı dahi gizleyemeyecekler.
43- Ey inananlar, sarhoşken dediğiniz şeyi bilinceye kadar ve cünüpken de yolculuk haliniz hariç yıkanıncaya kadar, o kulluk görevine (namaza) yaklaşmayın. Ve eğer hasta veya sefer üzerinde veya sizden biriniz tuvaletten gelmiş veya kadınlara dokunmuş da (cinsel ilişkide bulunmuş) bir su bulamadıysanız, artık temiz toprağa yeltenin de yüzlerinize ve ellerinize sürün. Şüphesiz ki Allah, (hataları) bir çok silicidir bir çok bağışlayıcıdır.
44- Kendilerine o kitaptan bir hisse verilmiş, o sapkınlığı satın alan ve sizin de o yolu sapıtmanızı isteyenleri görmedin mi?
45- Ve Allah düşmanlarınızı en iyi bilendir. Ve Allah yönelen olarak yeterlidir. Ve Allah yardımcı olarak da yeterlidir.
46- Dönenlerden* bir kısmı kelimeyi konuldukları yerlerinden oynatıyorlar ve dillerini eğip bükerek ve itaat nizamına dil uzatarak: "İşittik ve karşı çıktık, işit işitemez olası" ve "Bize çobanlık et" diyorlar. Ve eğer onlar: "İşittik ve itaat ettik ve işit ve bize bak" demiş olsalardı, onlar için şüphesiz ki daha hayırlı ve en sağlam bir davranış olurdu. Fakat Allah onları (gerçeği) örtmeleri nedeniyle dışlamıştır. Artık pek azı dışında inanmazlar.
*Hadu kelimesine "Dönenler" anlamı verme gerekçemiz, Araf s. 156. ayetindeki bağlamına binaendir.
47- Ey o kitap verilmiş (Yahudi)ler, bir takım yüzleri silip enselerine geri döndürmemiz*, veya onları o dinlenme (günü) nin arkadaşlarını (yasaklarını çiğneyenleri) dışladığımız gibi dışlamamızdan önce, sizin beraberinizde olanı doğrulayıcı olarak indirdiğimize inanın. Allah'ın (azap) buyruğu (her zaman) yapılagelmiştir.
(*) Bu bir deyim olup, "Doğru yolu bir daha bulamayacak bir şekilde saptırmazdan, türlü türlü mahrumiyet ve zilletlere uğratmazdan önce" anlamındadır. (Kurtubi)
48- Şüphesiz ki Allah, kendisinin ortaklaştırılmasını (hesap gününde) bağışlamaz. Ve bunun aşağısında olanı kime dilerse bağışlar. Ve kim Allah'ı ortaklaştırırsa, kesinlikle büyük günah yakıştırmıştır.
49- Benliklerini arındıranları görmedin mi? Aksine, Allah kimi dilerse arındırır. Ve çekirdek lifi kadar dahi haksızlığa uğratılmazlar.
50- Bak, o yalanı Allah'a karşı nasıl da yakıştırıyorlar. Ve apaçık bir günah olarak bu yeterlidir.
51- Kendilerine o kitaptan hisse verilmiş (Yahudi)leri görmedin mi? Put'a ve o taşkınlık yapana inanıyorlar ve o (gerçeği) örtenler için: "Bunlar yolca inananlardan daha doğruya iletilendir" diyorlar.
48- Şüphesiz ki Allah, kendisinin ortaklaştırılmasını (hesap gününde) bağışlamaz. Ve bunun aşağısında olanı kime dilerse bağışlar. Ve kim Allah'ı ortaklaştırırsa, kesinlikle büyük günah yakıştırmıştır.
49- Benliklerini arındıranları görmedin mi? Aksine, Allah kimi dilerse arındırır. Ve çekirdek lifi kadar dahi haksızlığa uğratılmazlar.
50- Bak, o yalanı Allah'a karşı nasıl da yakıştırıyorlar. Ve apaçık bir günah olarak bu yeterlidir.
51- Kendilerine o kitaptan hisse verilmiş (Yahudi)leri görmedin mi? Put'a ve o taşkınlık yapana inanıyorlar ve o (gerçeği) örtenler için: "Bunlar yolca inananlardan daha doğruya iletilendir" diyorlar.
52- İşte onlar, Allah'ın dışlamış olduklarıdır. Ve Allah kimi dışlarsa, artık onun için asla bir yardımcı bulamazsın.
53- Yoksa onların hükümranlıktan bir hisseleri mi var? Öyle olsaydı, o insanlara bir zırnık dahi vermezlerdi.
54- Yoksa onlar, Allah'ın kendi lütfundan o insanlara verdiklerini çekemiyorlar mı? Oysa biz İbrahim ailesine o kitabı ve o bilgeliği vermiştik. Ve onlara büyük hükümranlık da vermiştik.
55- İçlerinden ona (İbrahim'e) inanmış olan da vardır ve ondan uzaklaşmış olan da vardır. Ve cehennem alevli ateş olarak yeterlidir.
56- Şüphesiz ki ayetlerimizi örtenleri ileride ateşe yaslandıracağız. Derileri her ne zaman pişip kızardıkça, o azabı tatmaları için onları başka derilerle değiştireceğiz. Şüphesiz ki Allah, çok güçlüdür en bilgedir.
57- Ve inanan ve o düzgün işler işleyenleri ise orada ebedi olarak sürekli kalacakları altlarından o nehirler akar bahçelere girdireceğiz. Onlara orada temizlenmiş eşler vardır. Ve onları koyu gölgeye girdireceğiz.
58- Şüphesiz ki Allah, size o emanetleri onların sahibine ödemenizi ve o insanların arasında hakemlik yaptığınız zaman denklikle hakemlik yapmanızı buyuruyor. Şüphesiz ki Allah, bununla size ne güzel öğüt veriyor. Şüphesiz ki Allah, bir en iyi işiticidir bir en iyi görücüdür.
59- Ey inananlar, Allah'a itaat edin ve o elçiye de itaat edin ve içinizden olan buyruk sahiplerine de. Eğer bir şeyde birbirinizle çekişecek olursanız, artık onu Allah'a ve o elçiye geri döndürün, eğer Allah'a ve o sonraki güne inanıyorsanız. İşte bu, daha hayırlı ve geri dönüşümce en güzeldir.
60- Sana indirilmiş şeye ve senden önce indirilmiş şeye inandıklarını iddia edenleri görmedin mi? O taşkınlık yapana hakemleşmek istiyorlar. Oysa ki onu (taşkınlık yapanı) kesinlikle örtmeyi buyurulmuşlardı. Ve o şeytan onları uzak sapkınlıkla saptırmayı istiyor.
54- Yoksa onlar, Allah'ın kendi lütfundan o insanlara verdiklerini çekemiyorlar mı? Oysa biz İbrahim ailesine o kitabı ve o bilgeliği vermiştik. Ve onlara büyük hükümranlık da vermiştik.
55- İçlerinden ona (İbrahim'e) inanmış olan da vardır ve ondan uzaklaşmış olan da vardır. Ve cehennem alevli ateş olarak yeterlidir.
56- Şüphesiz ki ayetlerimizi örtenleri ileride ateşe yaslandıracağız. Derileri her ne zaman pişip kızardıkça, o azabı tatmaları için onları başka derilerle değiştireceğiz. Şüphesiz ki Allah, çok güçlüdür en bilgedir.
57- Ve inanan ve o düzgün işler işleyenleri ise orada ebedi olarak sürekli kalacakları altlarından o nehirler akar bahçelere girdireceğiz. Onlara orada temizlenmiş eşler vardır. Ve onları koyu gölgeye girdireceğiz.
58- Şüphesiz ki Allah, size o emanetleri onların sahibine ödemenizi ve o insanların arasında hakemlik yaptığınız zaman denklikle hakemlik yapmanızı buyuruyor. Şüphesiz ki Allah, bununla size ne güzel öğüt veriyor. Şüphesiz ki Allah, bir en iyi işiticidir bir en iyi görücüdür.
59- Ey inananlar, Allah'a itaat edin ve o elçiye de itaat edin ve içinizden olan buyruk sahiplerine de. Eğer bir şeyde birbirinizle çekişecek olursanız, artık onu Allah'a ve o elçiye geri döndürün, eğer Allah'a ve o sonraki güne inanıyorsanız. İşte bu, daha hayırlı ve geri dönüşümce en güzeldir.
60- Sana indirilmiş şeye ve senden önce indirilmiş şeye inandıklarını iddia edenleri görmedin mi? O taşkınlık yapana hakemleşmek istiyorlar. Oysa ki onu (taşkınlık yapanı) kesinlikle örtmeyi buyurulmuşlardı. Ve o şeytan onları uzak sapkınlıkla saptırmayı istiyor.
61- Ve onlara: "Allah'ın indirdiğine ve o elçiye gelin" denildiği zaman, o ikiyüzlülerin senden tamamıyla uzaklaşmakta olduklarını görürsün.
62- Kendi ellerinin öncelediği nedeniyle onlara bir erişme eriştiği zaman nasıl olacak? Sonra sana: "Biz güzellik ve uygunlaştırmaktan başka bir şey istemedik" diye, Allah (adın)a yemin ederek gelecekler.
63- İşte onlar, kalplerindekini Allah'ın bilmekte olduğu kimselerdir. Artık onlardan yana kayıtsız kal ve onlara öğüt ver ve onların benliklerine ulaşacak söz söyle.
64- Ve hiçbir elçiyi Allah'ın onayıyla itaat edilmesinden başka bir amaçla göndermedik. Ve eğer onlar benliklerine haksızlık yaptıkları zaman sana gelip Allah'a bağışlanma istemiş ve o elçi de onlar için bağışlanma istemiş olsaydı, Allah'ı kesinlikle (lütufla) dönücü ve çok merhamet edici olarak bulacaklardı.
65- Hayır, Efendine and olsun ki, onlar aralarındaki dallanıp budaklanan meselelerde seni hakem tayin edinceye, sonra senin yerine getirdiğin şeyden benliklerinde bir burukluk bulmadan tam bir teslimiyetle teslim oluncaya kadar, inanmış olamazlar.
66- Ve eğer onlara benliklerinizi (savaşmak suretiyle) öldürün veya yurtlarınızdan çıkın diye yazmış olsaydık, içlerinden pek azı hariç onu yapmazlardı. Ve eğer onlar onunla öğütlenmekte olduklarını yapsalardı, onlar için kesinlikle daha hayırlı ve (inançları) kalıcılıkça daha şiddetli olurdu.
67- 68- Ve o takdirde onlara katımızdan kesinlikle büyük ücret verir ve onları kesinlikle bir dosdoğru yola iletirdik.
69- Ve kim Allah'a ve o elçiye itaat ederse, işte onlar Allah'ın kendilerini nimetlendirdiği o habercilerden ve o doğru söyleyenlerden ve o tanıklardan ve o düzgün işleri işleyenlerden olanların beraberindedir. Ve işte onlar yoldaşça ne güzeldir.
70- İşte bu Allah'tan bir lütuftur. Ve Allah en iyi bilici olarak yeterlidir.
71- Ey inananlar, sakınma tedbirinizi alın. Küçük birlikler halinde sefere çıkın veya toplu halde sefere çıkın.
70- İşte bu Allah'tan bir lütuftur. Ve Allah en iyi bilici olarak yeterlidir.
71- Ey inananlar, sakınma tedbirinizi alın. Küçük birlikler halinde sefere çıkın veya toplu halde sefere çıkın.
72- Ve İçinizden ağırdan alanlar mutlaka vardır. Eğer size bir erişme erişirse: "Allah gerçekten beni nimetlendirdi de (iyi ki) o zaman onların beraberinde tanık olmadım" der.
73- Ve ant olsun ki eğer Allah'tan size bir lütuf erişirse de, sizin ile kendisi arasında sanki hiç sevgi bağı yokmuş gibi: "Keşke ben onların beraberinde olsaydım da, büyük başarıyı bende elde etseydim" der.
74- Bu şimdiki yaşamı o sonraki karşılığında satanlar, Allah'ın yolunda savaşsın. Ve kim Allah'ın yolunda savaşır da öldürülür veya galip gelirse, ona ileride büyük ücret vereceğiz.
75- Ve size ne oluyor ki; Allah'ın ve: "Ey Efendimiz bizi halkı haksızlık yapan bu şehirden çıkar ve katından bize bir yönelen tayin et ve katından bize bir yardımcı tayin et" diyen, o adamlardan ve o kadınlardan ve o çocuklardan (oluşan) zayıf bırakılmışların yolunda savaşmıyorsunuz?
76- İnananlar Allah'ın yolunda savaşırlar. Ve (gerçeği) örtenler ise taşkınlık yapanın yolunda savaşırlar. Öyleyse siz o şeytanın yönelenleri ile savaşın. Şüphesiz ki o şeytanın plânı zayıftır.
77- Kendilerine: "Ellerinizi (savaştan şimdilik) uzak tutun ve o kulluk görevini ayakta tutun ve o arınmayı yerine getirin" denilmiş olanları görmedin mi? Üzerlerine o savaş yazıldığında içlerinden bir bölük birden o insanlardan Allah'ın endişesi gibi bir endişeyle hatta daha şiddetli endişelenirler. Ve: "Ey Efendimiz o savaşı bize niçin yazdın, bizi yakın bir süre sonuna kadar sonralamalı değil miydin?" dediler. De ki: "Bu şimdikinin yararı pek azdır. Ve o sonraki ise korunan kimse için daha hayırlıdır. Ve siz çekirdek lifi kadar dahi haksızlığa uğratılmasınız."
78- Her nerede olursanız o ölüm size yetişir; Ve eğer ki sağlamlaştırılmış kalelerde olsanız bile. Ve eğer onlara bir güzellik erişse: "Bu, Allah'ın yanındandır" derler. Ve eğer onlara bir kötülük erişse: "Bu, senin yanındandır" derler. De ki: "Hepsi Allah'ın yanındandır." Bu topluluğa ne oluyor ki bir olayı kavramaya dahi yanaşmıyorlar?
79- Güzellikten sana isabet eden, Allah'tandır. Ve kötülükten sana isabet eden de benliğindendir. Ve biz seni o insanlara elçi olarak gönderdik. Ve Allah tanık olarak yeterlidir.
80- Kim o elçiye itaat ederse, kesinlikle Allah'a itaat etmiştir. Ve kim (başka tarafa) yönelirse, artık biz seni onlara kollayıcı olarak göndermedik.
81- Ve (senin yüzüne karşı) "itaat" diyorlar. Senin yanından (ayrılıp) meydana çıktıkları zaman ise onlardan bir grup senin dediğinin tersine evde tezgâh kurar. Allah onların evde tezgâhladıklarını yazmaktadır. Artık onlardan yana kayıtsız kal ve Allah'a dayan. Ve Allah bir dayanak olarak yeterlidir.
82- Onlar halâ bu okunan (Kur'an)ı derinlemesine düşünmezler mi? Ve eğer o Allah'tan başkasının yanından olsaydı, onda kesinlikle birçok aykırılık bulurlardı.
83- Ve onlara güvenden veya kaygıdan gizli bir haber geldiği zaman, onu ifşa ederler. Ve eğer onu (yaymadan önce) o elçiye veya içlerinden buyruk sahiplerine geri döndürmüş olsalardı, içlerinden doğru sonuç çıkarabilenler, onu kesinlikle bilirdi. Ve eğer Allah'ın lütfu ve rahmeti sizin üzerinizde olmasaydı, pek azınız hariç kesinlikle o şeytana uyardınız.
84-Artık sen Allah'ın yolunda savaş. Benliğinden başkasıyla yükümlü değilsin. Ve o inananları da teşvik et. Allah'ın (gerçeği) örtenlerin verdiği sıkıntıyı (bu şekilde) önlemesi umulur. Ve Allah, sıkıntı verme bakımından en şiddetlidir ve ibretlik ceza verme bakımından da en şiddetlidir.
85- Kim güzel bir eşlikçilikle eşlikçilikte bulunursa, ona bundan bir hisse olur. Ve kim kötü bir eşlikçilikle eşlikçilikte bulunursa, ona da bundan kötü bir hisse olur. Ve Allah, her şeyin üzerinde ihtiyaç karşılayıcıdır.
86- Ve bir selâmla(esenlik temennisi) selâmlandığınız zaman, ondan daha güzeliyle veya onu (aynısıyla) geri döndürerek selâmlayın. Şüphesiz ki Allah, her şeyin üzerinde hesap görücüdür.
87- Allah, O'ndan başka tanrı yoktur. And olsun ki sizi onda bir belirsizlik olmayan o kalkışın gününe mutlaka toplayacaktır. Ve sözce Allah'tan daha doğru söyleyen kimdir?
88- Size ne oluyor ki o ikiyüzlüler hakkında iki birliğe ayrıldınız? Oysa Allah onları kazandıkları nedeniyle baş aşağı etmiştir. Allah'ın saptırdığı kimseyi siz mi doğruya iletmek istiyorsunuz? Ve Allah kimi saptırırsa, artık onun için asla bir yol bulamazsın.
89- Kendileri (gerçeği) örttükleri gibi, sizin de (gerçeği) örtmenizi, böylece denk olmanızı arzu ettiler. Allah'ın yolunda göç edinceye kadar, artık onlardan yönelenler tutmayın. Eğer (başka tarafa) yönelecek olurlarsa, artık nerede bulursanız onları tutun ve öldürün. Ve onlardan hiçbirine bir yönelen ve bir yardımcı olarak da tutunmayın.
90- Sizinle onlar arasında yeminle bağlanmış söz bulunan bir topluluğa bitişenler veya sizinle savaşmaktan veya kendi toplulukları ile savaşmaktan göğüsleri sıkışmış olarak size gelenler başka. Ve eğer Allah dilemiş olsaydı, size karşı onları kesinlikle yetkilendirir, böylece onlar da sizinle savaşırlardı. Eğer sizden uzaklaşır ve sizi o barışla karşılarlarsa, artık Allah onlara karşı size bir yol bırakmamıştır.
91- Diğerlerini de hem sizden hem de kendi topluluklarından güvende olmayı istiyor bulacaksın. Her ne zaman kargaşaya geri döndürülseler, ona hemen baş aşağı atlarlar. Eğer sizden uzaklaşmaz ve sizi o barışla karşılamaz ve ellerini sizden önlemezlerse, artık onları nerede ele geçirirseniz tutun ve onları öldürün. Ve işte onlar, size onlara karşı bir açıklanan yetki bıraktıklarımızdır.
92- Ve bir inananın bir inananı yanılgı dışında öldürmesi olamaz. Ve kim bir inananı yanılgı ile öldürürse, bir inanan köleyi hürleştirme ve (öldürülenin) ailesine onların bağışlamaları başka teslim edilecek diyet vardır. Eğer (öldürülen) bir inanan olmakla birlikte size düşman bir topluluktan ise, bir inanan köleyi hürleştirme vardır. Ve eğer (öldürülen) sizinle onlar arasında yeminle bağlanmış söz bulunan bir topluluktan ise, ailesine teslim edilecek diyet ve bir inanan köleyi hürleştirme vardır. Fakat kim bunu bulamadıysa, Allah'tan bir (lütufla) dönüş olarak arka arkaya iki ay oruç vardır. Ve Allah, en iyi bilicidir en bilgedir.
93- Ve kim bir inananı kasten öldürürse, onun karşılığı orada sürekli kalacağı cehennemdir. Ve Allah ona hiddetlenmiş ve onu dışlamış ve ona büyük azap hazırlamıştır.
94- Ey inananlar, Allah'ın yolunda sefere çıktığınız zaman, iyice açıklık kazandırın ve sizi barışla karşılayan kimseye, bu şimdiki yaşamın sunumunun peşine düşerek: "Sen bir inanan değilsin" demeyin. Allah'ın yanında pek çok ganimetler vardır. Siz de önceden öyle idiniz de Allah size büyük iyilikte bulundu. O halde iyice açıklık kazandırın. Şüphesiz ki Allah, işlemekte olduklarınızı bir en iyi haber alıcıdır.
95- 96- O inananlardan o engeli olmadığı halde (savaşa çıkmayarak) oturanlar ile Allah'ın yolunda mallarıyla ve benlikleriyle güçlerini kullananlar, denk değildir. Allah, mallarıyla ve benlikleriyle çabalayanları, oturanların üzerine kademece lütuflandırmıştır. Ve hepsine o güzelliği söz vermişse de, Allah çabalayanları, oturanların üzerinde kendisinden kademeler bağışlama ve rahmet bakımından daha büyük ücretle lütuflandırmıştır. Ve Allah bir çok bağışlayıcıdır, bir çok merhamet edicidir.
97- Şüphesiz ki benliklerine haksızlık yapanlar olarak ömürlerini tamamladıklarına o melekler: "Ne haldeydiniz?" dediler. (Onlar): "Biz o yerde zayıf bırakılmışlardık" dediler. (O melekler): "(Mekke dışındaki)Allah'ın arzı geniş değil miydi? siz de oraya hicret etseydiniz ya" dediler. İşte onların sığınağı cehennemdir. Ve ne kötü bir dönüş yeridir.
98- O adamlardan ve o kadınlardan ve o çocuklardan (oluşan) çareye güç yetiremezler o zayıf bırakılmışlar ve (Medine'ye gidebilmek için) bir yola iletilemezler başka.
99- İşte onlar, Allah'ın onlardan (hatalarını) silmesi umulanlardır. Ve Allah, (hataları) bir çok silicidir, bir çok bağışlayıcıdır.
100- Ve kim Allah'ın yolunda göç ederse, o yerde gidecek birçok yer ve genişlik bulur. Ve kim de evinden Allah'a ve O'nun elçisine göç edici olarak çıkar da sonra kendisine o ölüm yetişirse, onun ücreti kesinlikle Allah'ın üzerine düşmüştür. Ve Allah bir çok bağışlayıcıdır, bir çok merhamet edicidir.
101- Ve o yerde sefere çıktığınız zaman, o (gerçeği) örtenlerin sizi kötüye düşürmesinden kaygılanırsanız, o kulluk görevinden (namazdan) kısaltma yapmanızda artık sizin üzerinize bir sorumluluk yoktur. Şüphesiz ki o örtücüler size bir apaçık düşmandır.
102- Ve sen onların içlerinde olup da onlara o kulluk görevini (namazı) ayakta tutmak için kalktığın zaman, artık içlerinden bir grup senin beraberinde kalksın ve silâhlarını (yanlarında) tutsunlar. Secde ettikleri zaman, (sonraki grup) arkanızda olsunlar ve kulluk görevini (namazı) yerine getirmeyen sonraki grup gelsin ve senin beraberinde kulluk görevini (namazı) yerine getirsinler, sakınma tedbirlerini ve silâhlarını (yanlarında) tutsunlar. (Gerçeği) örtenler arzu etti ki, silâhlarınızdan ve yararlılıklarınızdan duyarsız kalasınız da üzerinize bir tek saldırıyla saldırsınlar. Ve eğer yağmurdan bir rahatsızlık duyar veya hasta olursanız, silâhlarınızı (başka bir yere) koymanızda, sizin üzerinize sorumluluk yoktur. Ve sakınma tedbirinizi (yanınızda) tutun. Şüphesiz ki Allah, o (gerçeği) örtücülere küçük düşürücü azap hazırlamıştır.
103- Artık o kulluk görevini (namazı) yerine getirdiğiniz zaman, artık Allah'ı bir ayakta duran ve bir oturan halinde ve yanlarınız üzereyken (yani savaşırken de her durumda) hatırlayın. Artık rahatladığınız zaman, o kulluk görevini (namazı kısaltmadan) ayakta tutun. Şüphesiz o kulluk görevi (namaz) o inananların üzerine vakitlenmiş olarak yazılıdır.
104- Ve o topluluğun peşine düşmekte gevşeklik göstermeyin. Eğer siz acı duyuyorsanız, şüphesiz ki onlar da sizin acı duyduğunuz gibi acı duyuyorlar. Oysa siz onların Allah'tan beklemeyecekleri şeyleri bekliyorsunuz. Ve Allah, en iyi bilicidir en bilgedir.
105- Şüphesiz ki o kitabı sana o insanların arasında Allah'ın sana gösterdiğiyle karar vermen için gerçek (bir neden)le indirdik. Ve hainler için çekişen olma.
106- Ve Allah'a bağışlama iste. Şüphesiz ki Allah, bir çok bağışlayıcıdır, bir çok merhamet edicidir.
107-Ve benliklerine hainlik edenlerden yana da tartışma yapma. Şüphesiz ki Allah, hainlikte direnen günahkârı sevmez.
108- O insanlardan gizleyebilirler de Allah'tan gizlemeyemezler. Oysa O, o sözden hoşnut olmayacağı şeyi evlerde tezgâhladıkları zaman onların beraberindedir. Ve Allah, onların işlemekte olduklarını kuşatıcıdır.
109- İşte siz onlarsınız ki bu şimdiki yaşamda onlardan yana tartışma yaptınız, peki ya o kalkışın gününde Allah'a karşı onlardan yana kim tartışma yapacak? ya da kim onların bir dayanağı olacak?
110- Ve kim bir kötülük işler veya benliğine haksızlık yapar sonra da Allah'a bağışlama isterse, Allah'ı bir çok bağışlayıcı, bir çok merhamet edici olarak bulur.
111- Ve kim bir günah kazanırsa, onu ancak ve ancak benliği için kazanır. Ve Allah en iyi bilicidir en bilgedir.
112- Ve kim bir yanılgı ya da günah kazanır, sonra da o günahı birine atarsa, kesinlikle bir dehşetli yalan ve bir açıklanan günah yüklenmiştir.
113- Ve eğer Allah'ın lütfu ve rahmeti senin üzerinde olmasaydı, içlerinden bir grup kesinlikle seni saptırmaya eğilim gösterirdi. Oysa onlar benliklerinden başkasını saptıramıyorlar ve seni de hiç bir şeyden zorluk veremiyorlar. Ve Allah sana o kitabı ve o bilgeliği indirmiş ve sana bilmediğini öğretmiştir. Ve Allah'ın senin üzerindeki lütfu büyüktür.
114- Onların başbaşa konuşmalarından birçoğunda hayır yoktur. Bağışı veya benimseneni veya o insanların arasını düzeltmeyi buyurmuş olanın ki başka. Ve kim Allah'ın hoşnutluğunun peşine düşmek için bunu yaparsa, biz ona ileride büyük ücret vereceğiz.
115- Ve kim kendisine o doğruya iletenin apaçık belli olmasından sonra o elçiyle ayrışmaya gider ve o inananların yolundan başkasına uyarsa, onu yöneldiği şeye yöneltir (sonunda) onu cehenneme yaslandırırız. Ve ne kötü varış yeridir.
116- Şüphesiz ki Allah, kendisinin ortaklaştırılmasını bağışlamaz. Ve bunun aşağısında olanı kime dilerse bağışlar. Ve kim Allah'ı ortaklaştırırsa, kesinlikle uzak sapkınlıkla sapmıştır.
117- Onlar, O'nun aşağısından dişilerden başkasını çağırmıyorlar. Ve onlar, inatçı şeytan'dan başkasını çağırmıyorlar.
118- 119- Allah onu dışlamıştı. (O da): "Kullarından belirlenmiş bir hisseye kesinlikle tutunacağım. Ve onları kesinlikle saptıracağım ve kesinlikle onların (boş) dilekte bulunmalarını sağlayacağım, ve kesinlikle onlara buyuracağım da o hayvanların kulaklarını yaracaklar ve kesinlikle onlara emredeceğim de, Allah'ın takdir edişini başkalaştıracaklar" demişti. Kim o şeytan'a Allah'ın aşağısından yönelen olarak tutunursa, artık kesinlikle apaçık bir ziyanla ziyan etmiştir.
120- Onlara sözler veriyor ve onların (boş) dilekte bulunmalarını sağlıyor. Oysa o şeytan onlara aldatmadan başka bir söz vermiyor.
121- İşte onların sığınakları cehennemdir. Ve ondan kaçacak bir yer de bulamayacaklar.
122- Ve inanan ve o düzgün işler işleyenleri orada ebedi olarak sürekli kalacakları, altlarından o nehirler akar bahçelere girdireceğiz. Bu Allah'ın gerçek sözüdür. Ve sözce Allah'tan daha doğru söyleyen kimdir?
123- (Bu söz) ne sizin boş beklentilerinize, ne de o kitabın halkının (boş) dileklerine göredir. Kim bir kötülük işlerse onunla karşılık görür. Ve kendisi için Allah'ın aşağısından hiçbir yönelen ve yardımcı bulamaz.
124- Ve erkekten veya kadından her kim bir inanan olarak o düzgün işleri işlerse, işte onlar o bahçeye girerler ve zerre kadar haksızlığa uğratılmazlar.
125- Güzel davranan olarak yüzünü Allah'a teslim eden ve (yaratılış ayarı üzerine) bir meyilli İbrahim'in inancına uyan kimseden, itaat nizamı bakımından daha güzel olan kimdir? Ve Allah İbrahim'i bir dost tutmuştu.
126- O göklerdeki olan ve şeyler o yerdeki olan şeyler Allah'ındır. Ve Allah her şeyi kuşatıcıdır.
127- Ve senden kadınlar hakkında çözüm istiyorlar. De ki: "Allah onlar hakkında çözümü size yapıyor. Ve kendileri için yazılmış (miras hakların)ı vermeyip onlarla evlenmeye ilgi duyduğunuz o kadınların yetimleri ve o çocuklardan zayıf bırakılmışlar ve o yetimlere karşı hakkaniyeti ayakta tutmanız hakkında size o kitapta peşi sıra okunmakta olan var. Ve hayırdan ne işliyorsanız, şüphesiz ki Allah onu en iyi bilicidir."
128- Ve eğer bir kadın kocasından bir kalkışma veya kayıtsızlıktan kaygılanırsa, karı ve kocanın uzlaşıyla aralarını düzeltmelerinde her ikisinin de üzerine bir sorumluluk yoktur. Ve o uzlaşı, daha hayırlıdır. Ve benlikler cimriliğe hazırlanmıştır. Ve eğer güzel davranır ve korunursanız, şüphesiz ki Allah, işlemekte olduklarınızı bir en iyi haber alıcıdır.
129- Ve kadınlar arasında denkliğe, istekli olsanız da asla güç yetiremezsiniz. Öyleyse bütün meylinizle (bir kadına) meyletmeyin ki, diğerini askıya asmış gibi olursunuz. Ve eğer düzeltir ve korunursanız, artık şüphesiz ki Allah, bir çok bağışlayıcıdır, bir çok merhamet edicidir.
130- Ve eğer ayrılırlarsa, Allah her birini genişliğinden vererek zenginleştirir. Ve Allah, (lütfu) çok geniştir en bilgedir.
131- Ve o göklerdeki olan şeyler ve o yerdeki olan şeyler Allah'ındır. Ve ant olsun ki sizden önce o kitap verilmişlere ve size de "Allah'a karşı korunun" diye önerdik. Ve eğer (gerçeği) örterseniz, şüphesiz ki göklerde olanlar ve yerde olanlar Allah'ındır. Ve Allah, çok zengindir övgüye çok layıktır.
132- Ve o göklerdeki olan şeyler ve o yerdeki olan şeyler Allah'ındır. Ve Allah, bir dayanak olarak yeterlidir.
133- Eğer dilerse sizi giderir de ey o insanlar, yerinize sonrakileri getirir. Ve Allah, buna bir güç yetiricidir.
134- Kim bu şimdikinin ödülünü isterse, bu şimdikinin ve o sonrakinin ödülü Allah'ın yanındadır. Ve Allah, bir en iyi işiticidir bir en iyi görücüdür.
135- Ey inananlar, benlikleriniz veya anne baba ve o en yakınlar aleyhine olsa da, Allah için hakkaniyeti ayakta tutan tanıklar olun. Eğer zengin veya fakir de olsa, Allah her ikisine de daha yakındır. Öyleyse denkliği sağlamada keyfi arzuya uymayın. Ve eğer eğip büker veya (şahitlikten) yana kayıtsız kalırsanız, şüphesiz ki Allah, işlemekte olduklarınızı bir en iyi haber alıcıdır.
136- Ey inananlar, Allah'a ve O'nun elçisine ve elçisine indirdiği o kitaba ve önceden indirdiği o kitaba inanın. Ve kim Allah'ı ve O'nun meleklerini ve O'nun kitaplarını ve O'nun elçilerini ve o sonraki günü (reddederek) örterse, kesinlikle uzak sapkınlıkla sapmıştır.
137- Şüphesiz ki (önce) inanan, sonra (gerçeği) örten, sonra inanan, sonra (yine gerçeği) örten, sonra da (gerçeği) örtmeyi artıranlar var ya, Allah onları bağışlacak ve onları bir yola iletecek değildir.
138- O ikiyüzlülere müjdele, şüphesiz ki onlara bir acı azap vardır.
139- Onlar ki, o inananların aşağısından o (gerçeği) örtücülere yönelenler olarak tutunuyorlar. Güç peşine onların yanında mı düşüyorlar? Şüphesiz ki güç, bütünüyle Allah'ındır.
140- Ve O, size o kitap'ta: "Allah'ın ayetlerini, onlar örtülüyor ve onlar alaya alınıyor olduğunu işittiğiniz zaman, ondan başka bir olaya dalıncaya kadar, artık onların beraberinde oturmayın. Aksi takdirde şüphesiz ki siz de onların örneği gibisiniz" diye (öğüt) indirmiştir. Şüphesiz ki Allah, o ikiyüzlüleri ve o (gerçeği) örtücüleri toplu halde cehennemde toplayıcıdır.
141- Onlar sizi bekleyip dururlar. Eğer size Allah'tan bir fetih olursa: "Biz sizin beraberinizde değil miydik?" derler. Ve eğer o (gerçeği) örtücüler için bir hisse olursa: "Sizi etkili taraf olarak o inananlar(ın zararın)dan alıkoymadık mı?" derler. Allah, o kalkışın gününde aranızda karar verecektir. Ve Allah, o (gerçeği) örtücülere o inananlara karşı asla bir yol açmaz.
142- Şüphesiz o ikiyüzlüler (güya) Allah'ı aldatıyorlar, O da onların karşılığını vermektedir. Ve onlar o kulluk görevine (namaza) kalktıkları zaman üşenenler olarak kalkmaktadırlar, o insanlara gösteriş yaparlar ve Allah'ı da pek az hatırlarlar.
143- Bunun (iki taraf) arasında bocalayıcılar olarak. Ne onlara ve ne de bunlara (karşı net bir duruş sergilemezler). Ve Allah kimi saptırırsa, artık onun için asla bir yol bulamazsın.
144- Ey inananlar, o (gerçeği) örtücülere o inananların aşağısından yönelenler olarak tutunmayın. size karşı (azap için) Allah'a bir açıklanan yetki vermek mi istiyorsunuz?
145- Şüphesiz ki o ikiyüzlüler, o ateşin en aşağı seviyesindedir. Ve onlar için asla bir yardımcı bulamazsın.
146- (İtaatle) dönmüş ve (durumlarını) düzeltmiş ve Allah'a sarılmış ve itaat nizamlarını sadece Allah'a özgülemiş olanlar başka. İşte onlar artık o inananların beraberindedir. Ve Allah, o inananlara ileride büyük ücret verecektir.
147- Eğer şükreder ve inanırsanız, Allah size neden azap eder? Ve Allah şükrün karşılığını en iyi vericidir en iyi bilicidir.
148- Allah haksızlığa uğrayan başka o sözden, o kötü olanının açıkça söylenmesini sevmez. Ve Allah en iyi işiticidir en iyi bilicidir.
149- Bir hayrı belli eder veya onu gizler veya bir kötülükten silerseniz, şüphesiz ki Allah da (kötülükleri) bir silicidir bir güç yetiricidir.
150- 151- Şüphesiz ki Allah'ı ve O'nun elçilerini (n getirdiklerini) örtüyorlar ve Allah ve O'nun elçilerinin arasını ayrıştırmak istiyorlar ve: "Bir kısmına inanırız ve bir kısmını (n getirdiklerini) örteriz" diyerek, bu ikisi arasında bir yol tutmak isteyenler, işte onlar, o gerçek örtücülerin ta kendileridir. Ve (gerçeği) örtücüler için küçük düşürücü azap hazırladık.
152- Ve onlar ki, Allah'a ve O'nun elçilerine inandılar ve onlardan hiçbirinin arasını ayrıştırmadılar. İşte onlara ücretleri ileride verilecektir. Ve Allah, bir çok bağışlayıcıdır, bir çok merhamet edicidir.
153- O kitabın halkı senden üzerlerine gökten bir kitap indirmeni soruyor. Oysa onlar bundan daha büyüğünü kesinlikle Musa'dan sormuşlar: "Bize açıkça Allah'ı göster" demişlerdi. Bu haksızlıkları nedeniyle onları o yıldırım tutmuştu. Sonra kendilerine o apaçık delillerin gelmesinin arkasından o buzağıya tutunmuşlardı. Biz bu (hataları)ndan da silmiş ve Musa'ya bir açıklanan yetki vermiştik.
154- Yeminle bağlanmış sözleri nedeniyle Tur'u onların üstlerine yükseltmiş ve onlara: "O kapıdan boyun eğerek girin" demiştik. Ve onlara: "O dinlenme (günün)de sınırı aşmayın" demiş ve onlardan yeminle bağlanmış sağlam söz almıştık.
155- Yeminle bağlanmış sözlerini bozmaları ve Allah'ın ayetlerini örtmeleri ve o habercileri bir hak olmaksızın öldürmeleri ve: "Kalplerimiz (senin bizi çağırdığına karşı) kılıflıdır" demeleri nedeniyle ki; Aksine, (gerçeği) örtmeleri sebebiyle Allah onların (kalplerinin) üzerine damga vurmuştur. Pek azı hariç artık inanmazlar.
156- Ve bir de (gerçeği) örtmeleri ve Meryem'in üzerine dehşete düşüren büyük yalan demeleri...
157- Ve: "Allah'ın elçisi Meryem oğlu İsa Mesih'i şüphesiz ki biz öldürdük" demeleri. Oysa onu öldüremediler de onu asamadılar da. Fakat onlara benzetildi. Ve şüphesiz ki onun hakkkında ayrışanlar, kesinlikle ondan yana kuşku içindedirler. Onların, onun hakkında (yanlış) kanaate uymak dışında hiçbir bilgileri yoktur. Ve kesinkes onu öldüremediler.
158- Aksine, Allah onu kendisine yükseltti. Ve Allah çok güçlüdür en bilgedir.
159- Ve o kitabın halkından kimse yoktur ki onun (İsa'nın) ölümünden önce ona (İsa'ya) inanmasın. Ve o kalkışın gününde o da (İsa) onlara tanık olacaktır.
160- 161- Dönenlerden haksızlıkları nedeniyle ve birçoklarını Allah'ın yolundan uzaklaştırmaları ve kesinlikle ondan vazgeçirtildikleri halde faiz almaları ve o insanların mallarını geçersiz nedenle yemeleri nedeniyle, onlara serbestleştirilmiş (bazı) temizleri yasaklaştırdık. Ve içlerinden o (gerçeği) örtenler için bir acı azap hazırladık.
162- Fakat onlardan o bilgide derinleşenler ve o inananlar, sana indirilmiş şeye ve senden önce indirilmiş şeye inanırlar ve o kulluk görevini ayakta tutar ve o arınmayı yerine getirir ve Allah'a ve o sonraki güne inanırlar. işte onlara yakında büyük ücret vereceğiz.
163- Şüphesiz ki biz Nuh'a ve ondan sonraki o habercilere vahyettiğimiz gibi sana da vahyettik. Ve İbrahim'e ve İsmail'e ve İshak'a ve Yakub'a ve torunlara ve İsa'ya ve Eyyub'a ve Yunus'a ve Harun'a ve Süleyman'a da vahyetmiştik. Ve Davud'a da (vahyimizi) yazılı metin (Zebur) olarak vermiştik.
164- Ve önceden sana anlattığımız elçilere ve sana anlatmadığımız elçilere de (vahyetmiştik). Ve Allah Musa ile onun işitebileceği şekilde konuşmuştu.
165- Müjdeleyici ve uyarıcı elçiler olarak (gönderdik) ki o elçilerden sonra o insanların Allah'a karşı bir delilleri olmasın. Ve Allah çok güçlüdür en bilgedir.
166- Fakat Allah sana indirdiğine tanıklık eder ki O, onu bilgisiyle indirmiştir. Ve o melekler de tanıklık ederler. Ve Allah tanık olarak yeterlidir.
167- Şüphesiz ki (gerçeği) örten ve Allah'ın yolundan uzaklaştıranlar, kesinlikle uzak bir sapkınlıkla sapmışlardır.
168- Şüphesiz (gerçeği) örten ve haksızlık yapanlar var ya, Allah onları bağışlacak ve onları bir yola iletecek değildir.
169- Orada ebedi olarak sürekli kalacakları cehennem yolu hariç. Ve işte bu Allah'a göre kolaydır.
170- Ey o insanlar, o elçi size Efendinizden kesinlikle gerçeği getirmiştir. O halde kendi hayrınıza olarak inanın. Ve eğer (gerçeği) örterseniz, o göklerdeki ve o yerdeki olan şeyler şüphesiz ki Allah'ındır. Ve Allah en iyi bilicidir en bilgedir.
171- Ey o kitabın halkı, itaat nizamınızda ileri gitmeyin ve Allah'a karşı gerçekten başkasını söylemeyin. Meryem oğlu İsa Mesih yalnız ve yalnız, Allah'ın elçisi ve Meryem'e karşılaştırdığı bir kelimesi ve kendisinden bir esintidir. O halde Allah'a ve O'nun elçilerine inanın ve "üçtür" demeyin. Kendi hayrınıza olarak vazgeçin. Allah, ancak ve ancak tek bir tanrıdır. O, çocuk sahibi olmaktan uzaktır. O göklerdeki olan şeyler ve o yerdeki olan şeyler O'nundur. Ve Allah, bir dayanak olarak yeterlidir.
172- Mesih ve yakınlaştırılmış melekler, Allah'a kul olmaktan asla kaçınmaz. Ve kim O'na kulluktan kaçınır ve büyüklük taslarsa, artık onları toplu halde yakında kendisine sürüp toplayacaktır.
173- İnanan ve o düzgün işler işleyenlere gelince, onların ücretlerini eksiksiz olarak verecek ve kendi lütfundan daha da artıracaktır. Ve kaçınmak ve büyüklük taslayanlara gelince, artık onları bir acı azapla azaplandıracaktır. Onlar kendileri için Allah'ın aşağısından hiçbir yönelen ve bir yardımcı bulamazlar.
174- Ey o insanlar, size Efendinizden kesinlikle bir sağlam kanıt geldi ve size bir açıklanan ışık indirdik.
175- Allah'a inanan ve O'na sarılanlara gelince, artık onları kendisinden bir rahmete ve lütfa girdirecek ve onları kendisinin bir dosdoğru yoluna ilecektir.
176- Senden çözüm istiyorlar. De ki: "Allah, Kelale (babası ve çocuğu olmayan) hakkında çözümü size yapıyor. Eğer bir erkek yok olur (ölür), onun da çocuğu yok kız kardeşi varsa, artık ona bıraktığı şeyin yarısı vardır. Eğer onun (ölen kız kardeşin) çocuğu yoksa, erkek kardeş ona mirasçı olur. Eğer iki kız kardeş olursa, o ikisine bıraktığının üçte ikisi vardır. Ve eğer adamlı ve kadınlı kardeşler ise, artık erkek için iki kadın hissesi kadar vardır." Allah size saparsınız diye açıklıyor. Ve Allah, her şeyi en iyi bilicidir.
İsmail abi devamı ne zaman gelecek?
YanıtlaSilAbim bu aralar iş güç ağır bastı ara vermek zorunda kalım fırsat bulduğumda devam inş.
Sil