25 Şubat 2019 Pazartesi

NİSA SURESİ MEALİ

1- Ey insanlar, sizi bir tek nefisten* yaratan, ondan da eşini yaratan, ve o ikisinden (yeryüzüne) birçok erkekler ve kadınlar yayan, Rabbinizden korunun. O'nun adına birbirinizden istekte bulunduğunuz Allah'tan, ve yakınlık bağlarını koparmaktan (dolayı gelecek olan azaptan) korunun. Hiç şüphesiz ki Allah sizin üzerinizde gözcüdür.

*İnsanın yaratılış öyküsü Kur'an'dan öğrendiğimize göre Adem ile başlamaktadır. Adem, yaratılan ilk insan değil, insanın yaratıldığı öz'ün somut hale getirilerek edebi bir üslüp dahilindeki anlatımıdır. Eşinin ondan yaratılması ise kadın ve erkek cinsinin aynı öz'den yaratıldığının beyan edilmesidir. Klasik anlatımla önce Adem, sonra onun kaburga kemiğinden eşi yaratılmış değildir. 

2- Yetimlerin, (muhafaza etmekle yükümlü olduğunuz) mallarını (zamanı geldiğinde onlara geri) verin. (Onların sahip olduğu) Değerli olan (mallar)ı, (sizin sahip olduğunuz) değersiz olan (mallarınız) ile değiştirmeyin. Onların mallarını, kendi mallarınıza katarak yemeyin. Şüphesiz ki bu büyük günahtır.

3- (Mallarını muhafaza etmek ile yükümlü olduğunuz kız) Yetimlerin haklarını (nikah çağına geldiklerinde onları nikahlayarak) adaletli bir şekilde koruyamamaktan endişe ederseniz, (onları nikahlamak yerine) size helal olan (yetim olmayan hür) kadınlardan ikişer, üçer, dörder nikahlayın. Eğer (çok eşlilikte de eşler arasında) eşit davranamayacağınızdan endişe ederseniz (hür olan) bir eş, veya sağ ellerinizin sahip olduğu (savaş esiri cariye) kadını nikahlayın. Bu (şekilde yapılan bir evlilik), eşitlikten sapmamanıza daha yakındır.

4- (Nikahladığınız) kadınların mehirlerini gönül hoşluğu ile verin. Eğer kendi istekleriyle ondan size bir şey bağışlarlarsa, onu afiyetle iç huzuru ile yeyin.

5- Allah'ın sizi başına geçirdiği (yetimlere ait olan) mallarınızı, (o malı idare edemeyecek) yeteneksiz (yetim) lere vermeyin. (O malların geliri ile) onların rızkını ve giyimini karşılayın. Onlara güzel söz söyleyin.

6- Yetimleri nikah çağına ulaşıncaya kadar (mallarını idare edip edemeyecekleri konusunda)  denemeye tabi tutun. Eğer onlardan yana bir kabiliyet görürseniz, mallarını kendilerine teslim edin. Büyüyecekler diye o malları aceleyle aşırılıkla yemeyin. İhtiyaç sahibi olmayan iffetli davranarak (o malı yemekten) kaçınsın. Fakir olan ise güzel ve uygun bir biçimde yesin. Mallarını onlara teslim ettiğiniz zaman yanlarında şahit bulundurun. Hesap görücü olarak Allah yeter.

7- Anne baba ve yakınların geriye bıraktığında, erkekler için hisse vardır. Anne baba ve yakınların geriye bıraktığında kadınlar, için de hisse vardır. Az veya çok olsun bu uygulanması kesin hükümdür.

8- Hisse dağılımı esnasında, (kendilerine miras düşmeyen) yakınlar, yetimler ve çaresizler de hazır bulunuyorlarsa, onları da ondan yararlandırın. Onlara güzel söz söyleyin.

9- Arkalarında kendilerini koruyamayacak soy bıraktıkları takdirde (onların akıbetlerinden) endişe edenler, (kendilerine miras düşmeyen yakınlara, yetimlere, çaresizlere) haksızlık etmekten korksunlar. Allah'tan sakınsınlar, onlara doğru söz söylesinler.

10- Yetimlerin mallarını haksızlıkla yiyenler, ancak ve ancak karınlarına ateş yiyorlar. Onlar yakında alevli ateşe dayanak olacaklar.

11- (Miras konusunda) Allah size çocuklarınız hakkında erkeğe iki kadın payı emrediyor. Eğer (ölenin erkek çocuğu olmaz) kadınlar ikinin üzerinde ise, bırakılan malın üçte ikisi onlarındır. Eğer (mirasçı) tek kadın ise, (mirasın) yarısı onundur. (Ölen kişinin) çocuğu varsa anne ve babası için her birine altıda bir vardır. Eğer (ölen kişinin) çocuğu yoksa ve ona anne babası mirasçı oluyorsa, annesine (mirastan) üçte bir vardır. Eğer (ölen kişinin) kardeşleri varsa, annesine (mirastan) altıda bir vardır. (Bu paylaşım ölen kişinin) yaptığı vasiyetten ve (ödenmesi gereken) borçtan sonradır. Babalarınız ve oğullarınızdan hangisinin size menfaat bakımından daha yakın olduğunu siz bilemezsiniz. (Bunlar) Allah tarafından verilen uygulanması kesin hükümdür. Hiç şüphesiz ki Allah bilendir doğru hüküm verendir. (*)

(*) Ayette özellikle kadınlara mirastan verilmesi gereken paylara dikkat çekilmektedir. Ayetin nazil olduğu zaman ve mekan şartları göz önüne alındığında, kadınların mirastan pay alamıyor olması önemli bir ayrıntı olup, ayet ile kadınlara mirastan pay verilmesi gerektiği, kesin hükme bağlanmaktadır.

12- Eşlerinizin eğer çocukları yoksa, bıraktığının yarısı sizindir. Eğer onların çocukları varsa yaptığı vasiyetten ve (ödenmesi gereken) borçtan sonra dörtte biri sizindir. Sizin çocuğunuz yoksa, bıraktığınızın dörtte biri onlarındır. Eğer çocuğunuz varsa bıraktığınızın sekizde biri, yaptığınız vasiyetten ve (ödenmesi gereken) borçtan sonra onlarındır. Eğer erkek veya kadına anne baba ve çocukları olmadığı halde varis olunuyor, onun da erkek veya kız kardeşi bulunuyor ise, onlardan her birine altıda bir pay vardır. Eğer kız ve erkek kardeşler birden fazla iseler, vasiyetten ve (ödenmesi gereken) borçtan sonra zarara uğratılmaksızın üçte birine ortak olurlar. Bunlar Allah'tan bir emirdir. Allah bilendir cezalandırmakta acele etmeyendir.

13- Bu hükümler Allah'ın sınırlarıdır. Kim Allah'a ve elçisine itaat ederse, onu ölüm görmemek üzere kalacakları altından ırmaklar akan cennetlere girdirir. İşte bu büyük kurtuluştur.

14- Kim Allah'a ve elçisine isyan eder, onun sınırlarını aşarsa, onu ölüm görmemek üzere kalacağı ateşe girdirir. Hor ve hakir edici azap onadır.

15- Kadınlarınızdan (birbirleriyle) fuhuş yaptığı gerekçesi ile karşınıza gelenlerin suçunun sabit olması için, şahitlik yapacak dört kişi getirin. Eğer bunlar (kadınlar aleyhinde) şahitlik ederlerse, o kadınları ölene, veya  Allah onlara tevbe yolu açarak ıslah oluncaya kadar  evlerde toplumdan uzak halde tutun.

16- İçinizden (birbiriyle) fuhuş yapan iki erkeğin ikisine de, bu çirkin fiili terk etmeleri için gerekli olan sert önlemleri alın. Eğer itaatle dönerler ve durumlarını düzeltirlerse o ikisine uyguladığınız sert önlemlerden vazgeçin. Hiç şüphesiz ki Allah (cezalandırmaktan) dönendir bağışlayandır.

17- Allah'ın (cezalandırmamayı) üzerine aldığı dönüş, ancak ve ancak o kimseler içindir ki, bilmeden bir kötülük (livata) yapıp, ölüm anı gelmeden önce(*)  (itaatle) dönerler. İşte Allah'ın, (cezalandırmaktan)döneceği kimseler bunlardır. Allah bilendir doğru hüküm verendir.

(*) Ayet içinde geçen garibin kelimesine, "ölüm anı gelmeden önce" anlamı verme sebebimiz, ayetin 18. ayet ile olan bağını koparmamak içindir.

18- Kötü işleri (livata) yapan bir yaşam sürerek ölüm anı geldiğinde "Ben şimdi döndüm" diyen kimselerin, inkarcı olarak ölenlerin dönüşü de (kabul) değildir. Onlara acı veren azap hazırladık.

19- Ey inananlar, kadınları miras olarak zorla almanız size helal değildir. Onlara verdiğinizin bir kısmını geri almak için, apaçık bir hayasızlık işlemedikleri müddetçe onlara baskı da yapmayın. Onlarla iyi ve güzel ve uygun bir şekilde geçinin. Şayet onlardan hoşlanmayacak olursanız, sizin hoşunuza gitmeyen bir şeyde Allah, çokça hayır kılmış olabilir.

20- Eğer bir eşi bırakıp yerine başka bir eş almak isterseniz, bırakacağınız eşinize kantar kantar (mehir) vermiş olsanız bile, ondan hiçbir şey almayın. Verdiğinizi iftira atarak ve apaçık bir günah yüklenmiş olarak mı alacaksınız?.

21- Verdiğinizi nasıl geri alırsınız?, birbiriniz ile cinsel ilişki kurdunuz, onlar sizden (haklarını gözetme hususunda) kesin söz almışlardı.

22- Kadınlardan, babalarınızın nikahladıklarını nikahlamayın. Ancak geçmişte yapılanlar hariçtir (sorumluluk yoktur). Şüphesiz ki o  hayasızlık, iğrenç ve kötü bir yoldur.

23- Sizlere analarınız, kızlarınız, kız kardeşleriniz, halalarınız, teyzeleriniz, erkek  kardeşlerinizin kızları, kız kardeşlerinizin kızları, sizi emziren süt anneleriniz, süt kızkardeşleriniz(halen sizin ile nikahlı olan) kadınlarınızın anneleri, kendileri ile cinsel birliktelik kurmuş olduğunuz kadınlarınızın sizin himayenizde bulunan üvey kızlarınız (ile nikahlanmak) haram kılındı. Eğer anneleri ile cinsel birliktelik kurmamışsanız (onları nikahlamakta) size bir günah yoktur. Kendi sulbünüzden olan oğullarınızın eşleri, iki kız kardeşi de (aynı anda nikah altında) birlikte bulundurmak ta (size haram kılındı). Ancak geçmişte yapılanlar hariçtir (sorumluluk yoktur). Hiç şüphesiz ki Allah bağışlayandır merhamet edendir.

24- Kadınlardan sağ ellerinizin altında bulunan (savaş esiri olarak alınmış kadın)lar hariç, evli olanlar ile de (nikahlanmanız haram kılındı). (Bunlar) Allah'ın sizin üzerinize yazdığı hükmüdür. Bunların dışında kalanlar ise, iffetli ve zinadan kaçınanlar olmanız şartıyla mallarınız ile (onların nikah bedellerini vererek nikahlanmak) istemeniz size helal kılındı. (Size helal kılınan) bu kadınların hangilerinden faydalandıysanız onlara belirlediğiniz nikah bedellerini verin. Nikah bedelinin belirlenmesinden sonra karşılıklı rıza ile kararlaştırdığınız (erkeğin bedeli arttırması veya kadının bedelin bir kısmından bağışlaması) miktarda size bir günah yoktur. Allah bilendir doğru hüküm verendir.

25- Sizden, hür mü'min kadınlarla maddi imkansızlıklar sebebiyle nikahlanamayanlar, sağ ellerinizin altında bulunan mü'min cariyelerinizi nikahlasın. Allah sizin imanınızı çok iyi bilmektedir. Hepiniz birbirinizdensiniz. Öyleyse iffetli, zinadan kaçınan ve gizli dost tutmamış olmaları şartıyla, onları velilerinin izni ile nikah bedellerini güzel ve uygun bir ölçüde vererek nikahlayın. Evlendikleri zaman eğer zina suçu ile gelecek olurlarsa, onların cezası hür mü'min kadınlara verilen cezanın yarısıdır. Bu (cariye ile evlenme izni) sizden günaha düşme korkusu duyan içindir. Sabretmeniz sizin için daha hayırlıdır. Allah bağışlayandır merhamet edendir.

26- Allah size (helal ve haramı) açıklamayı, (aynı hükümler ile muhatap olan) sizden öncekilerin yoluna iletmeyi, ve size (ceza vermekten) dönmeyi istiyor. Allah bilendir hükmünde isabet edendir.

27- Allah size (ceza vermekten) dönmeyi istiyor. Düşkünlüklerine uyanlar ise, sizin doğru yoldan tamamen sapmanızı istiyor.

28- Allah sizden (yükünüzü) hafifletmek istiyor. İnsan zayıf yaratılmıştır. 

29- Ey inananlar, mallarınızı aranızda doğru olmayan yollarla değil, karşılıklı rızaya dayanan ticaret ile yeyin. Birbirinizi de(meşru bir sebep olmadan) öldürmeyin. Şüphesiz ki Allah size karşı merhametlidir.

30- Kim düşmanlık ve haksızlıkla böyle yaparsa, yakında biz onu ateşe dayanak yapacağız. Bunu yapmak ise Allah'a  kolaydır. 

31- Yasaklandığınız büyük günahlardan uzak durursanız, kötü işlerinizi örter ve sizi değerli bir yere girdiririz.

32- Allah'ın sizi kiminizi kiminizden üstün kıldığı şeylere tamah etmeyin. Erkekler için kazandıklarından bir hisse, kadınlar için de kazandıklarından bir hisse vardır. Allah'ın lütfundan isteyin. Hiç şüphesiz ki Allah her şeyi bilendir.

33- Anne baba ve yakınların bıraktığından, hak sahipleri tayin ettik. (Hukuken mirasçı olmaya hakkı olmadığı halde)yemin ile sözleşme yaptığınız (mirastan hisse verilmesi sözü verilen) kimselere de hisselerini verin. Hiç şüphesiz ki Allah her şeye şahittir.

34- Erkekler, Allah'ın kiminizi kiminizden üstün kılmış olmasından, ve (ailesinin geçimini temin için) mallarından harcama yapmalarından dolayı, kadınlar üzerinde koruyucu, gözetici ve yöneticidir. (Aile birliğini ve toplumu) bozucu olmayan kadınlar, itaatten ayrılmayan, Allah'ın ( kendi haklarını) korumasına mukabil görünmeyeni (avret mahallerini) koruyan kadınlardır. Aile birliğini zedeleyecek aykırı davranışlarda bulunmasından endişe ettiğiniz kadınlara (bu tür davranışları terk etmesi konusunda) öğüt verin, onları yataklarında yalnız bırakın, (bunlara rağmen hala aykırı davranışlara devam edecek olurlarsa) onları dövün. Eğer size itaat ederlerse artık onlara karşı bu tedbirleri uygulamaya devam etmeyin. Hiç şüphesiz ki Allah yücedir  büyüktür.

35- Eğer karı kocanın arasının açılmasından endişe ederseniz, erkek tarafından doğru hüküm veren bir kişiyi, kadın tarafından da doğru hüküm veren bir kişiyi (karı kocanın arasını düzeltmeleri için) tayin edin. Tayin edilen bu iki kişi, eğer karı koca arasının düzelmesini isterlerse, Allah karı kocanın arasını uzlaştırır. Hiç şüphesiz ki Allah bilendir haberdar olandır.

36- Allah'a kulluk edin, hiçbir şeyi ona ortak olarak koşmayın. Anne babaya, yakınlara, yetimlere, çaresizlere, yakın komşuya, uzak komşuya, yakın arkadaşa, yolda kalana, sağ ellerinizin altında olanlara iyilik edin. Hiç şüphesiz ki Allah kendini beğenmiş övüneni sevmez.

37- Onlar ki cimrilik ederler, insanlara da cimri olmayı telkin ederler, Allah'ın kendi lütfundan onlara verdiklerini gizlerler. İnkarcılar için hor ve hakir edici azap hazırladık.

38- Onlar mallarını insanlara gösteriş olsun diye sarfederler. Allah'a ve  ahiretin gününe inanmazlar. Şeytan her kime arkadaş olmuş ise, o ne kötü bir arkadaştır.

39- Ne olurdu onlar, Allah'a ve ahiretin gününe inanmış, ve Allah'ın kendilerine rızık olarak verdiklerinden (gösteriş yapmak yerine) hayır yolunda infak etmiş olsalardı?. Allah onların yaptıklarını bilendir.

40- Hiç şüphesiz ki Allah zerre kadar yanlış yapmaz. Eğer bir iyilik olursa onu kat kat artırır, ve kendi katından büyük mükafat verir.

41- Her topluluğa bir şahit getirdiğimiz, seni de şunların üzerine şahit getirdiğimiz zaman halleri nasıl olacak?.

42- O gün inkarcılar ve elçiye isyan edenler, yerle bir olmayı temenni edecekler, hiçbir haberi de Allah'tan gizleyemeyecekler.

43- Ey inananlar, sarhoş iken söylediğinizi bilene,  cünüp iken yolculuk haliniz müstesna olmak üzere, yıkanıncaya kadar, namaza yaklaşmayın. Eğer hasta, sefer halinde, veya biriniz tuvaletten gelmiş, veya kadınlar ile cinsel ilişkide bulunmuş, fakat su bulamadıysanız, temiz toprağa yönelip yüzlerinize ve ellerinize sürün. Hiç şüphesiz ki Allah affedendir bağışlayandır.

44- Kendilerine kitaptan bir pay verilen (Yahudi) leri görmedin mi?, (doğru yolu bedel olarak vererek) yanlış yolu satın alıyorlar, ve sizin de doğru yoldan, yanlış yola sapmanızı istiyorlar.

45- Allah düşmanlarınızı çok iyi bilmektedir. (Onlara karşı) sahip çıkan koruyucu olarak size Allah yeter, yardım edici olarak da size Allah  yeter.

46- Yahudilerden bir kısmı, kelimeleri olması gereken anlamlarından, işlerine gelen anlamlara çeviriyorlar. Dillerini eğip bükerek ve dine dil uzatarak, "işittik ve isyan ettik, (bu isyanımızı) işit işitemez olasıca" ve "raina" diyorlar. Eğer onlar, "işittik ve itaat ettik, (bu itaatimizi) işit, ve bizi gözet" demiş olsalardı, onlar için daha hayırlı ve sağlam bir davranış olurdu. Ancak Allah onları inkarları yüzünden imandan uzaklaştırmıştır, bundan dolayı pek azı inanır.

47- Ey kitap verilmiş (Yahudi)ler, bir takım yüzleri silip enselerine çevirmezden*, veya onları Cumartesi yasaklarını çiğneyenleri lanetlediğimiz gibi lanetlemezden önce, beraberinizde olanı doğrulayıcı olarak indirdiğimize inanın. Allah'ın (helak) emri (her zaman) yerine gelmiştir. 

(*) Doğru yolu bir daha bulamayacak bir şekilde saptırmazdan, türlü türlü mahrumiyet ve zilletlere uğratmazdan önce. (Kurtubi)

48- Hiç şüphesiz ki Allah, kendisine ortak koşulmasını (hesap gününde) bağışlamaz. Bundan aşağı olan (günahlar)ı dilediği kimse için bağışlar. Kim Allah'a ortak koşarsa ona iftira ederek büyük bir günah kazanmış olur.

49- Kendilerini temize çıkaran (Yahudi ve Hristiyan)ları görmedin mi?. Oysa Allah dilediğini temize çıkarır. Onlar (hesap gününde) hurma çekirdeği lifi kadar olsa dahi haksızlığa uğratılmazlar.

50- Bak (kendilerini temize çıkarmak sureti ile) Allah üzerine  nasıl yalan uyduruyorlar. Apaçık bir günah olarak bu yeter.

51- 52- Kendilerine, (yaşamlarını tanzim etmeleri için) kitaptan bir hisse verilmiş olan (Yahudi)leri görmedin mi?, Put ve Tağut'a* inanıyorlar da, o inkarcılar için "Bunlar inananlardan daha doğru yoldadır" diyorlar. İşte bunlar Allah'ın imandan uzaklaştırdığı kimselerdir. Allah'ın imandan uzaklaştırdığı kimse için bir yardımcı bulamazsın.

*Allah'ın yetki alanını ihlal ederek o yetkiyi kendisinde gören

53- Yoksa onların yetki ve tasarruf hakkından bir payları mı var?. Yetki ve tasarruf ellerine geçtiklerinde bunlar insanlara bir zırnık dahi vermezler.

54- Yoksa onlar Allah'ın kendi lütfundan insanlara verdiklerini çekemiyorlar mı?. Oysa biz İbrahim ailesine kitap ve doğruyu yanlıştan ayırma yeteneği verdik. Onlara büyük güç ve yönetim hakkı verdik.

55- Onlardan (Yahudiler) ona (İbrahim'e) inanan da var, onun yolundan dönen de var. Onlara cehennemin alevli ateşi yeter.

56- Ayetlerimize karşı inkarcı olanları, yakında ateşe yaslandıracağız. Derileri her ne zaman pişip yandığında, azabı tatsınlar diye yanan derilerini başka derilerle değiştireceğiz. Hiç şüphesiz ki Allah, kendisine karşı galip gelinemeyendir doğru hüküm verendir.
 
57- İnanan ve bozuculuğa mani olmaya yönelik filler işleyenleri ebedi olarak ölüm görmemek üzere kalacakları altlarından nehirler akan cennetlere girdireceğiz. Onlara orada tertemiz eşler vardır. Onları koyu gölgeye girdireceğiz.

58- Hiç şüphesiz ki, Allah size emanetleri ehline teslim etmenizi, insanlar arasında hüküm verdiğiniz zaman adaletle hüküm vermenizi emrediyor. Hiç şüphesiz ki, Allah bununla size ne güzel öğüt veriyor. Hiç şüphesiz ki Allah işitendir görendir.

59-  Ey inananlar, Allah'a itaat edin, elçiye ve sizden olan yöneticiye itaat edin. Bir konuda anlaşmazlığa düşerseniz, eğer Allah'a ve ahiretin gününe inanıyorsanız onun çözümünü Allah'a ve elçisine götürün. Böyle yapmanız hayırlı ve sonucu bakımından daha güzeldir.

60- Sana indirilene ve senden önce indirilene inandıklarını iddia etmekte olanları görmedin mi?.  Onlar,  aralarında Tağut'un* hüküm vermesini istiyorlar. Halbuki onu inkar etmekle emrolunmuşlardı. Şeytan onları derin sapkınlıkla saptırmak istiyor.

 *Allah'ın yetki alanını ihlal ederek o yetkiyi kendisinde gören.

61- Onlara, "(Aranızda hüküm vermesi için)Allah'ın indirdiğine ve elçiye gelin denildiği zaman, o iki yüzlülerin senden büsbütün uzaklaşıyor olduğunu gördün.

62- Kendi elleri ile sundukları yüzünden musibete uğradıkları zaman halleri nasıl olacak?. (İşte böyle olacak) "Biz iyilik ve ara bulmaktan başka  bir şey istemedik" diye Allah'a yemin ederek sana geldiler.

63- İşte onlar, kalplerinde olanı Allah'ın bildiği kimselerdir. Onları (şimdilik) cezalandırmaktan vazgeç, onlara öğüt ver, onlara ulaşmayı kolaylaştıracak söz söyle.

64- Hiç bir elçiyi Allah'ın izni ile itaat edilmekten başka bir amaçla göndermedik. Onlar kendilerine yanlış yaptıklarında, sana gelip Allah'tan bağışlanma isteselerdi, elçi de onlar için bağışlanma isteseydi, Allah'ı (cezalandırmaktan) dönen  ve bağışlayan olarak bulacaklardı.

65- Hayırr Rabbine andolsun ki, onlar aralarında çıkan anlaşmazlıklarda seni hakem olarak tayin etmedikçe, sonra senin kararına içlerinde hiç bir sıkıntı duymadan tam bir teslimiyetle uymadıkça inanmış olmazlar.

66- Şayet onlara canlarınızı (yolumuzda) feda edin, yurtlarınızdan (savaşmak için) çıkın diye yazmış olsaydık  (farziyet yükleseydik), bu emrimizi az bir kısmından başkası yerine getirmezdi. Eğer onlar verilen öğüdü yerine getirselerdi, haklarında daha hayırlı ve sağlam bir hareket olurdu.

67- Ve o zaman biz de onlara katımızdan büyük mükafat verirdik.

68- Ve onları dosdoğru bir yola kılavuzluk ederdik.

69- Kim Allah'a ve elçiye itaat ederse, işte onlar Allah'ın kendisine nimet verdiği nebiler, doğrulayanlar, gerçeğe yaşamları ile örnek olanlar, bozuculuğu önleyenler ile beraber (aynı akıbeti paylaşacaklar)dır. Onlar ne güzel arkadaştır.

70- Bu, Allah'tan bir lütuftur. Bilen olarak Allah yeter.

71- Ey inananlar, (düşmanınızdan) korunma tedbirinizi alın. Küçük birlikler halinde veya toplu halde savaşa çıkın.

72- İçinizden geri kalanlar vardır. Başınıza (kötü bir) şey isabet ettiğinde "Allah bana lütfetti de (iyi ki) onlarla beraber değildim" dedi.

73- Ama size Allah'tan bir lütuf isabet ettiğinde ise, sizin ile onun arasında sanki sevgi bağı yokmuş gibi  kesinlikle " keşke onlarla beraber olaydım da büyük başarıyı bende elde etmiş olsaydım"  der.

74- O halde dünya hayatını ahiret karşılığında satanlar, Allah'ın yolunda savaşsın. Kim Allah'ın yolunda savaşır da öldürülür veya galip gelirse, biz ona yakında büyük mükafat vereceğiz.

75- Size ne oluyor ki; Allah'ın yolunda ve, "Rabbimiz bizi halkı zalim olan bu şehirden çıkar, katından bize sahip çıkacak koruyacak olan birini tayin et, katından bize yardım edici birini tayin et"  diyen, erkeklerden, kadınlardan ve çocuklardan (oluşan) zayıf bırakılmışların yolunda savaşmıyorsunuz?.

76- İnananlar Allah'ın yolunda savaşırlar. İnkar edenler ise Tağut'un* yolunda savaşırlar. Öyleyse siz şeytanın sahip çıkan koruyucuları savaşın. Şüphesiz ki şeytanın tuzağı zayıftır.

*Allah'a ait yetki alanını ihlal ederek  o yetkiyi kendisinde gören.

77- Kendilerine "(şimdilik) Savaştan ellerinizi çekin, üzerinize yüklenen her türlü kulluk görevini ayakta tutun, maddi ve manevi arınmayı yerine getirin" denilmiş olan kimseleri görmedin mi?. Ne zaman ki üzerlerine savaş (farz olarak) yazıldı, onlardan bir grup, insanlardan Allah'ın korkusu gibi hatta daha şiddetli bir korku duyarak "Rabbimiz niye savaşı üzerimize (farz olarak) yazdın, bizi yakın bir zamana ertelemeli değilmiydin" dediler. De ki: "Dünyanın faydası azdır, ahiret ise korunan kimse için hayırlıdır. Siz kıl kadar haksızlığa uğratılmasınız".

78- Her nerede olursanız ölüm size ulaşır, velev ki sağlam kalelerde olsanız bile. Eğer onlara bir iyilik isabet etmiş olsa, "bu Allah katındandır" derler. Eğer onlara bir kötülük isabet etmiş olsa, "bu senin yüzündendir" derler. De ki: " hepsi Allah katındandır".  Şunlara ne oluyor ki söz anlamaya yanaşmıyorlar?.

79- İyilikten sana değen Allah'tandır, kötülükten sana değen ise kendindendir. Seni insanlara elçi olarak gönderdik. Şahit olarak Allah yeter.

80- Kim elçiye itaat ederse, Allah'a itaat etmiştir. Kim yüz çevirirse, biz seni onların başına gözcü göndermedik.

81- (Senin yüzüne karşı) "itaat" diyorlar. Senin yanından ayrıldıklarında ise onlardan bir grup geceleri, sana söylediklerinin tersine planlar kurdu. Allah onların geceleri kurmakta oldukları planları kaydediyor. Onlar (ı cezalandırmaktan) dan (şimdilik) vaz geç, Allah'a güven, güvenilen olarak Allah yeter.

82- Onlar Kur'an'ı hiç derinlemesine düşünmüyorlar mı?. Şayet o Allah'tan başkasının katından olmuş olsa idi, kesinlikle onda pek çok tutarsızlık bulurlardı.

83- Onlara güven veya korkudan bir haber geldiği zaman onu hemen yaydılar. Eğer onu (yaymadan önce) elçiye veya içlerinden üst yetkililere götürmüş olsalardı, onlardan haberlerden doğru sonuç çıkarabilenler onu mutlaka bilirlerdi. Eğer Allah'ın sizin üzerinize lütfu ve rahmeti olsaydı pek azınız hariç şeytana uymuştunuz.

84- O halde sen Allah'ın yolunda savaş. Kendinden başkasından sorumlu tutulmazsın. İnananları da (savaşa) teşvik et. Allah'ın inkarcıların şiddetini bu şekilde kırması umulur. Allah, şiddeti en ağır ibretlik cezası da en ağır olandır.

85- Kim güzel bir işe öncülük ederse, ona bu öncülükten dolayı bir hisse vardır. Kim kötü bir işe öncülük ederse, ona da bu öncülükten dolayı günah yükü vardır. Allah her şeyin karşılığını verendir.

86- Bir selamla selamlandığınız zaman, ondan daha güzeli ile veya aynısıyla selam verin. Şüphesiz ki Allah her şeyin hesabını görücüdür.

87- Allah, ondan başka (yarattıkları üzerinde yetki ve tasarruf sahibi) ilah yoktur. Sizi mutlaka kalkış gününe toplayacaktır bunda şüphe yoktur. Sözü Allah'tan daha doğru olan kimdir?.

88- Size ne oluyor ki iki yüzlüler hakkında (farklı düşünen) iki gruba ayrıldınız?. Oysa Allah onları kazandıkları yüzünden gerisin geri (küfre) döndürmüştür. Allah'ın saptırdığını siz mi doğru yola iletmek istiyorsunuz?. Allah kimi saptırırsa ona asla bir yol bulamazsın.

89- Kendileri inkarcı oldukları gibi, sizin de inkarcı olup onlarla bir olmanızı istediler. Allah'ın yolunda hicret etmedikleri sürece, onlardan sahip çıkan koruyucular edinmeyin. Eğer (hicretten) yüz çevirecek olurlarsa onları  bulduğunuz yerde tutun ve öldürün. Onlardan ne bir koruyucu destekçi ve ne de bir yardımcı edinmeyin.

90- Ancak sizinle onlar arasında kesin sözleşme bulunan bir topluluğa sığınanlar, veya sizinle veya kendi toplulukları ile savaşmaktan göğüsleri daralmış olarak size gelenler hariç. Eğer Allah dileseydi onları size musallat ederek sizinle savaşırlardı. Eğer sizden uzak durarak savaşmazlar ve barış teklif ederlerse, artık Allah onların aleyhine size bir yol bırakmamıştır.

91- Diğer bir kısmını da, hem sizden hem de kendi topluluklarından güvende olmak istiyor olarak bulacaksın. Her ne zaman fitneye geri döndürülmek istenseler ona hemen balıklama dalarlar. Eğer sizden uzak durmaz, barış teklif etmezler ve ellerini sizden çekmezlerse onları  bulduğunuz  yerde yakalayın ve öldürün. İşte onlara karşı size açık yetki verdik.

92- Bir inananın başka bir inananı, hata ile olması dışında öldürmesi asla olamaz. Kim bir inananı hata ile öldürdü ise bir inanan köleyi serbest bırakması ve (öldürdüğü kişinin) ailesine bağışlamaları hariç diyet ödemelidir. Eğer (hata ile öldürülen) inanan olmakla birlikte, size düşman bir topluluktan ise, inanan bir köleyi serbest bırakmalıdır. Eğer (hata ile öldürülen) sizinle onlar arasında kesin sözleşme bulunan bir topluluktan ise, ailesine diyet ödemeli ve inanan bir köleyi serbest bırakmalıdır. Bunu bulamayan ise, Allah'tan bir dönüş olarak arka arkaya iki oruç tutmalıdır. Allah bilendir doğru hüküm verendir.

93- Kim bir inananı kasten öldürürse onun (ahiretteki) karşılığı ölüm yüzü görmemek üzere cehennemde kalmasıdır. Allah ona gazap ve lanet etmiştir, ona büyük azap hazırlamıştır. 

94- Ey inananlar, Allah'ın yolunda (savaşa) çıktığınızda (karşı karşıya geldiğiniz durumu) iyi araştırın. Size selam verene dünya hayatının geçici menfaatini arayarak "Sen inanan değilsin" demeyin. Allah'ın katında çok ganimet vardır. Siz de önceden öyle idiniz de Allah size lütufta bulundu. Öyleyse iyi araştırın. Hiç şüphesiz Allah yapmakta olduklarınızdan haberdardır.

95- İnananlardan, geçerli mazereti olmadığı halde (savaşa çıkmayıp) oturanlar ile, Allah'ın yolunda malları ve canları ile çaba gösterenler, bir değildir. Allah, malları ve canları ile çaba gösterenleri oturanlara karşı derece bakımından üstün kılmıştır. Her iki gruba da güzellik vaat etmiş olsa da, çaba gösterenlere oturanlara göre büyük mükafat vardır. 

96- Kendisinden dereceler bağışlama ve rahmet vardır. Allah bağışlayandır merhamet edendir.

97- Şüphesiz ki melekler, kendilerine karşı yanlış yapanların canlarını aldıklarında onlara " Durumunuz neydi?" dediler. (Onlar) "Biz yeryüzünde güçten düşürülmüşlerdendik" dediler. (Melekler) "Allah'ın arzı geniş değil miydi? orada hicret etseydiniz ya" dediler. İşte onların barınakları cehennemdir. Orası ne kötü varış yeridir.

98- Ancak erkekler, kadınlar, çocuklardan (hicret etmeye) güçleri yetmeyen ve yol bulamayanlar hariç.

99- İşte onlar, Allah'ın onlardan affetmesi (vaz geçmesi) umulur. Allah affedendir bağışlayandır.

100- Kim Allah'ın yolunda hicret ederse, gidecek çok yer ve bolluk bulur. Kim evinden Allah'a ve elçisine hicret için çıkar da sonra ona ölüm ulaştıysa, onun karşılığı Allah'a düşmüştür. Allah bağışlayandır merhamet edendir.

101- Yeryüzünde sefere çıktığınız zaman, inkarcıların size karşı bir kötüye düşürmesinden korkarsanız, namazdan kısaltma yapmanızda bir günah yoktur. Şüphesiz inkarcılar sizin için apaçık düşmandır. 

102- Sen onların içlerinde olduğun ve onlara namaz (kıldırmak) için kalktığın zaman, onlardan bir grup seninle beraber kalksın ve silahlarını alsınlar. Secde ettikleri zaman (diğer grup) arkanızda olsunlar. Sonra namazı kılmamış olan diğer grup gelerek seninle beraber namazı kılsınlar, tebbirlerini ve silahlarını alsınlar. İnkarcılar istedi ki, silahlarınızdan ve eşyanızdan habersiz olasınız da üzerinize aniden saldırsınlar. Eğer yağmurdan bir sıkıntı veya hasta olursanız silahlarınızı bırakmanızda size bir günah yoktur. Tedbirinizi alın. Şüphesiz Allah inkarcılar için hor ve hakir edici azap hazırladı.

103- Namazı bitirdiğiniz zaman Allah'ı, oturmuş, ayakta ve yanlarınız üstü yatar vaziyette olduğunuz halde (yani savaşırken bile her durumda) hatırlayın. Güvene kavuştuğunuzda namazı tam kılın. Şüphesiz namaz inananlar üzerine vakitli yazılmıştır.

104- (Düşmanınız olan) o topluluğu arayıp takip etmekte gevşeklik göstermeyin. Eğer siz acı duyuyorsanız, şüphesiz ki onlar da sizin gibi acı duyuyorlar. Siz Allah'tan, onların ummadıkları (ahiret nimetleri) nı umuyorsunuz. Allah bilendir doğru hüküm verendir.

105- Şüphesiz ki sana kitabı, insanlar arasında Allah'ın sana gösterdiği gibi hüküm vermen için doğruları içeren bilgi olarak indirdik. Hainler (i savunmak) için çekişen olma.

106- Allah'tan bağışlama iste. Allah bağışlayandır merhamet edendir.

107- Kendilerine hainlik edenlerden yana savunuculuk yapma. Allah hainliği yol edinen günahkarı sevmez.

108- İnsanlardan gizleyebilirler de Allah'tan gizleyemezler. O, razı olmadığı konuşmayı geceleri planlarlarken onlarla beraberdi. Allah onların yapmakta olduklarını kuşatmıştır.

109- Hadi siz dünya hayatında onlardan yana savunuculuk yaptınız, ya kalkış gününde Allah'a karşı kim onlardan yana savunuculuk yapacak ya da kim onların güvenileni olacak?.

110- Kim bir kötülük veya kendisine karşı yanlış yapar da sonra Allah'tan bağışlama dilerse, Allah'ı bağışlayan merhamet eden olarak bulur.

111- Kim bir günah kazanır ise, onu ancak kendisi için kazanır. Allah bilendir doğru hüküm verendir.

112- Kim bir kusur ya da günah kazanır, sonra onu bir başkasının üzerine atarsa, kesinlikle bir iftira ve apaçık günah yüklenmiştir.

113- Allah'ın senin üzerindeki merhameti olmasaydı, onlardan bir grup kesinlikle seni saptırmaya yeltenmişti. Onlar birbirlerinden başkasını saptıramazlar. Sana hiç bir şekilde zarar veremezler. Allah sana kitabı ve doğruyu yanlıştan ayırma kabiliyetini bahşetmiş, bilmediğini öğretmiştir. Allah'ın senin üzerindeki lütfu büyüktür.

114- Onların gizli konuşmalarının çoğunda hayır yoktur. Ancak sadakayı veya iyiliği veya insanlar arasını düzeltmeyi konuşan hariç. Kim bunu Allah'ın rızasını aramak için yaparsa, biz ona yakında büyük mükafat vereceğiz.

115- Kim kendisine doğru yol açıkça belli olduktan sonra, elçiye muhalefet eder, inananların yolundan başka bir yola uyarsa, onu yüzünü döndüğü yere çevirir, (sonunda) cehennem (ateşin)e dayanak yaparız. Orası ne kötü varış yeridir.

116- Şüphesiz ki Allah ona ortak koşulmasını bağışlamaz. Bunun aşağısında olanı dilediği kimse için bağışlar. Kim Allah'a ortak koşarsa derin sapkınlıkla sapmıştır.

117- Onlar, Allah'ın aşağısından olan, hiç bir güce sahip olmayandan başkasına dua etmiyorlar. Onlar azgın şeytan'dan başkasına dua etmiyorlar.

118- 119- Allah ona lanet etmiştir.  O da (buna karşılık) "Kesinlikle kullarından belirli bir kısmını kendi tarafıma alacağım, onları kesinlikle saptıracağım, boş hayallere kapılmalarını sağlayacağım, onlara emredeceğim de hayvanların kulaklarını yaracaklar, onlara emredeceğim de Allah'ın yaratışını değiştirecekler" dedi. Kim şeytan'ı Allah'ın aşağısından sahip çıkan koruyucu edinirse apaçık zarara uğramıştır.

120- Onlara vaadde bulunuyor, boş hayallere kapılmalarını sağlıyor. Şeytan onlara aldatmadan başka bir şey vaad etmiyor.

121- İşte onların barınakları cehennemdir. Ondan kaçacak yer de bulamayacaklar. 

122- İnanan ve bozuculuğa mani olmaya yönelik fiiller işleyenleri ebedi olarak orada ölüm görmemek üzere kalacakları altlarından nehirler akan cennetlere girdireceğiz. Bu Allah'ın gerçek vaadidir. Sözce Allah'tan daha doğru kim vardır?.

123- (Bu vaad) ne sizin hayallarinize, ne de kitabın (Tevrat ve İncil) ehlinin hayallerine göre değildir. Kim bir kötülük yaparsa onunla karşılıklandırılır. Kendisine Allah'ın aşağısından ne sahip çıkan koruyucu ne de yardım edici bulamaz.

 124- Erkek veya kadından her kim bozuculuğu önlemeye yönelik fiiller işlerse, onlar cennete gireceklerdir. Onlara zerre kadar yanlışlık yapılmaz.

125- O kimseden din bakımından daha güzel olan kimdir?, ki o küfür ve şirkten arınmış olarak benliğini Allah'a teslim etti ve bozulmamış fıtrat sahibi olarak İbrahim'in inancına uydu. Allah İbrahim'i dost edindi.

126- Göklerde ve yerde ne varsa Allah'ındır. Allah her şeyi kuşatmıştır.

127- Senden kadınlar hakkında açıklama istiyorlar. De ki : Onlar hakkındaki açıklamayı Allah  yapıyor. Kendileri için yazılmış (miras haklarını) vermeyip nikahlamak istediğiniz kadınların yetimleri, çocuklardan güçsüzler ve yetimlere adaleti ayakta tutmanız hakkında size kitapta okunan (ayetler) var. Hayırdan ne işlerseniz Allah onu bilendir.

128- Eğer bir kadın, kocasının aile birliğini zedeleyecek aykırı davranışlarından veya kendisine yüz çevirmesinden korkacak olursa, karı ve kocanın aralarındaki anlaşmazlıkları çözmeye çalışmalarında her ikisine de günah yoktur. Anlaşmazlıkları çözmeye çalışmak hayırlıdır. Nefisler bencilliğe meyyal kılınmıştır. İyilik eder ve korunursanız, Allah yapmakta olduklarınızdan haberdardır.

129- Kadınlar arasında eşitlik sağlamaya ne kadar istekli olursanız olun, buna asla güç yetiremezsiniz. Bütün ilginizi bir kadına verip diğerini askıdaymış gibi bırakmayın. Eğer (aralarındaki)  bozulmayı önler ve korunursanız şüphesiz Allah bağışlayandır merhamet edendir.

130- Eğer ayrılacak olurlarsa Allah her birine geniş lütfundan vererek ihtiyaçtan beri kılar. Şüphesiz Allah lütfu geniş olandır doğru hüküm verendir.

131- Göklerde ve yerde olanlar Allah'ındır. Sizden önce kitap verilmiş olanlara da, size de "Allah'tan korunun" diye tembihledik. Eğer inkar ederseniz şüphesiz ki göklerde ve yerde olanlar Allah'ındır. Allah ihtiyaç sahibi olmayandır övgüye layık olandır.

132- Göklerde ve yerde ne varsa Allah'ındır. Güvenilen olarak Allah yeter.

133- Dilerse sizi ortadan kaldırır da yerinize başkalarını getirir ey insanlar. Allah her şeye gücü yetendir.

134- Kim dünyanın karşılığını isterse, dünyanın ve ahiretin karşılığı Allah'ın katındadır. Allah işitendir görendir.

135- Ey inananlar, Allah için adaleti ayakta tutan şahitler olun, velev ki kendiniz, anne babanız ve yakınlar aleyhine dahi olsa. Zengin de fakir de olsa, Allah her ikisine de daha yakındır. Keyfi arzunuza uymayın (dillerinizi) eğip büker veya (şahitlikten) yüz çevirirseniz şüphesiz ki Allah yapmakta olduklarınızdan haberdardır.

136- Ey inananlar, Allah'a, elçisine, ve elçisine indirdiği kitaba, önceki indirdiği kitaba inanın. Kim Allah'ı, meleklerini, kitaplarını ve ahiretin gününü inkar ederse, derin sapkınlıkla sapmıştır.

137- Onlar ki inandılar sonra inkar ettiler, sonra inandılar sonra (yine) inkar ettiler, sonra da inkarlarını artırdılar. Allah onları ne bağışlacak, ne de doğru yola iletecek değildir.

138- İki yüzlülere müjdele, onlara acı veren azap vardır.

139- Onlar ki inananların berisinden inkarcıları sahip çıkan koruyucu ediniyorlar. Yoksa gücü onların yanında mı arıyorlar?,. Şüphesiz bütün güç Allah'ındır.

140- O, size Kitap'ta şunu indirmiştir: Allah'ın ayetlerini, onlar inkar ediliyor ve onlarla alay ediliyor olarak işittiğiniz zaman, artık o alay edenlerle, onlar başka bir söze dalıncaya kadar beraber oturmayın. Oturduğunuz  takdirde siz de onlar gibi olursunuz. Şüphesiz ki Allah iki yüzlüleri ve inkarcıları hep birlikte cehennemde toplayacaktır.

141- Onlar sizi gözetleyip dururlar. Eğer size Allah'tan bir zafer vaki olduğunda, "Biz sizinle beraber değilmiydik?" dediler. Eğer inkarcılar için bir pay vaki olduğunda ise, "Size karşı galebe çalabilecek gücümüz olduğu halde inananlardan korumadık mı?" dediler. Allah, kalkış gününde aranızda hükmedecektir. Allah inkarcılara, inananlara karşı bir yol açmayacaktır.

142- Şüphesiz iki yüzlüler (güya) Allah'ı aldatıyorlar, O da onların cezasını vermektedir. Namaza kalktıklarında üşene üşene kalkmaktadırlar, insanlara karşı gösteriş yaparlar, Allah'ı da çok az hatıra getirirler.

143- Onlar (İnananlar ve inkarcılar) arasında yalpalayıp dururlar. Ne onlara, ne de onlara karşı  net bir duruş sergilemezler. Allah kimi saptırırsa ona asla bir yol bulamazsın.

144- Ey inananlar, inkarcıları inananların berisinden sahip çıkan koruyucular edinmeyin. Allah'a sizin aleyhinize apaçık bir kanıt vermek mi istiyorsunuz?.

145- Şüphesiz iki yüzlüler ateşten en aşağıdaki tabakadadır. Onlar için bir yardım edici asla bulamazsın.

146- (İtaatle geri) Döndükleri, bozuculuğu terk ettikleri, Allah'a sarıldıkları, dinlerini Allah'a has kıldıkları takdirde hariç. İşte onlar inananlarla beraberdir. Allah inananlara yakında büyük mükafat verecektir.

147- Şükrettiğiniz ve inandığınız takdirde Allah size azap edip te ne yapsın?. Allah şükrün karşılığını verendir bilendir.

148- Allah, sözün kötü olanını açıkça söylenmesini sevmez. Kendisine yanlış yapılmış olan birisinin bu yanlışı açıkça söylemesi hariç.

149- Bir iyiliği açığa vurur veya onu gizlerseniz veya size yapılan kötülüğü affederseniz şüphesiz Allah affedendir güçlüdür.

150- Onlar ki, Allah'ı ve elçilerini inkar ediyorlar, Allah ile elçilerinin arasını ayırmak istiyorlar, bazısına inanırız bazısını da inkar ederiz diyerek, bu ikisi arasında bir yol tutmak istiyorlar.

151- İşte bunlar, gerçek inkarcılar bunlardır.  İnkarcılar için hor ve hakir edici azap hazırladık.

152- Onlar ki, Allah'a ve elçilerine inandılar, onlardan hiç birisinin arasını ayırmadılar. Onlara mükafatları yakında verilecektir. Allah bağışlayandır merhamet edendir.

153- Kitabın ehli senden üzerlerine gökten bir kitap indirmeni istiyor. Bundan daha büyüğünü Musa'dan istemişler, "Bize Allah'ı açıkça göster" demişlerdi. Bu yanlışı yapmalarından ötürü onları yıldırım çarpmıştı. Kendilerine apaçık deliller geldikten sonra buzağıyı (ilah) edinmişlerdi. Buna rağmen bu suçlarını cezalandırmaktan vaz geçtik, ve Musa'ya apaçık yetki verdik. 

154- Tur'u üzerlerine kaldırarak kesin sözleşme yaptık. Onlara, " (şehrin) kapı(sın)dan  kibir ve gurur göstermeden Allah'a teslim olmuş olarak girin, cumartesi hakkında aşırılık yapmayındedik. Onlardan ağır kesin söz aldık. 

155- Kesin sözlerini bozmaları, Allah'ın ayetlerini inkar etmeleri, nebileri haksız yere öldürmeleri, "Kalplerimiz senin bizi çağırdığın şeye karşı muhafazalıdırdemeleri nedeniyle -ki hayır öyle değil, Allah onların (kalpleri) üzerine damga vurmuştur- (onları lanetlemiştir). Azı dışında inanmazlar. 

156- Bir de inkarları ve Meryem'e büyük iftira demeleri...

157- "Allah'ın elçisi Meryem oğlu İsa Mesih'i öldürdük" demeleri (yüzünden onları lanetlemiştir). Oysa onu öldüremediler de asamadılar da, ancak (öldürdükleri) onlara (İsa'ya) benzetildi. Bu hususta ihtilaf edenler, ondan yana şüphe içindedirler. Onlar için bu hususta zanna uymak dışında bilgi yoktur. Kesin olarak onu öldürmediler.

158- Hayır, Allah onu kendisine yükseltti. Allah kendisine karşı galip gelinemeyendir doğru hüküm verendir.

159- Kitabın ehlinden kimse yoktur ki (kendisinin) ölümünden önce ona inanmasın. Kalkış gününde o onların aleyhlerinde şahit olacaktır.

160- Yanlış yapmaları, birçoklarını Allah'ın yolundan çevirmeleri yüzünden, Yahudilerden olanlara önceden helal kılınan temiz şeyleri haram kıldık.

161- Bir de, ondan yasaklandıkları halde faiz almaları, insanların mallarını doğru olmayan yolla yemeleri (yüzünden). Onlardan inkarcı olanlara acı veren azap hazırladık.

162- Ancak onlardan ilimde derinleşenler ve inananlar, sana indirilene ve senden önce indirilene,  inanan, üzerine yüklenen her türlü kulluk görevini ayakta tutan, maddi ve manevi arınmayı yerine getiren, ahiretin gününe inananlar, işte onlara büyük mükafat vereceğiz.

163- Nuh'a ve ondan sonraki nebilere vahyettiğimiz gibi sana da vahyettik. İbrahim'e, İsmail'e, İshak'a, Yakub'a, torunlara, İsa'ya, Eyyub'a, Yunus'a, Harun'a, Süleyman'a vahyettik. Davud'a Zebur'u verdik.

164- Daha önce sana anlattığımız elçilere ve sana anlatmadığımız elçilere de (vahyettik). Allah Musa ile onun kulağı ile işitebileceği şekilde konuştu.

165- Müjdeleyici ve korkutucu elçiler olarak... ki elçiler (tebliğ ettik) den sonra insanların inanmamalarına sebep olarak (hesap gününde) Allah'a karşı bir delilleri olmasın. Allah kendisine galebe çalınamayandır, hükmünde isabet edendir.

166- Ancak, Allah sana indirdiğine şahitlik eder. Onu ilmiyle indirmiştir. Melekler de buna şahitlik ederler. Şahit olarak Allah yeter.

167- Şüphesiz inkar eden ve Allah'ın yolundan çevirenler, derin sapkınlıkla sapmışlardır.

168- Şüphesiz inkar eden ve yanlış yapanlar... Allah onları ne bağışlayacak ne de yola iletecek değildir.

169- Ancak orada ebedi olarak ölüm yüzü görmemek üzere kalacakları cehennem yoluna (iletecektir). Bu da Allah'a göre kolaydır.

170- Ey insanlar, elçi size Rabbinizden gerçeği getirmiştir. O halde kendi hayrınıza olarak inanın. Eğer inkar ederseniz, göklerde ve yerde olanlar Allah'ındır. Allah bilendir, hükmünde isabet edendir.

171- Ey kitabın ehli, haklı bir neden olmaksızın dininizde aşırı gitmeyin. Allah'a karşı gerçek olandan başkasını söylemeyin. Meryem oğlu İsa Mesih yalnız ve yalnız, onun Meryem'e ulaştırdığı (ol dediği) kelimesi, ve kendisinden canlılık kazandırdığı Allah'ın elçisidir. O halde Allah'a ve onun elçilerine inanın, "üçtür" demeyin, kendi hayrınıza olarak buna son verin. Allah ancak ve ancak tek ilahtır O çocuk sahibi olmaktan münezzehtir. Göklerde ve yerde olanlar onundur. Güvenilen olarak Allah yeter.

172- Mesih, Allah'a kul olmaktan asla kaçınmaz, yakınlaştırılmış melekler de(kaçınmazlar). Kim O'na kulluktan kaçınır ve büyüklük taslarsa, onların hepsini yakında kendisine toplayacaktır.

173- İnanan ve bozuculuğu önleyici fiiller işleyenlere gelince, onların mükafatlarını tastamam verecek, lütfundan daha da artıracaktır. Kaçınan ve büyüklük taslayanlara gelice ise, acı veren azapla onları azaplandıracaktır. Onlar kendileri için Allah'ın aşağısından ne koruyucu sahip çıkan ne de yardım eden bulamayacaklardır.

174- Ey insanlar size Rabbinizden kesin bir delil geldi. Size apaçık aydınlatıcı indirdik.

175- Allah'a inanan ve O'na sarılanlara gelince, onları kendisinden bir rahmete ve lütfa girdirecek, onları kendisine (giden) doğru yola kılavuzluk edecektir.

176- Senden açıklama istiyorlar. De ki: Kelale (babası ve çocuğu olmayan) hakkındaki açıklamayı  Allah size yapıyor. Eğer bir kimse ölür, onun da çocuğu yok kız kardeşi varsa bıraktığının yarısı kız kardeşinindir. Eğer ölen kız kardeş olursa onun da çocuğu yoksa erkek kardeş ona varis olur. Eğer iki kız kardeş varis olduysa bıraktığının üçte ikisi onlarındır. Eğer mirasçılar erkek ve kadın kardeşler ise, erkek için iki dişi payı kadar vardır. Allah size saparsınız diye açıklıyor. Allah her şeyi bilendir.


2 yorum:

  1. İsmail abi devamı ne zaman gelecek?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Abim bu aralar iş güç ağır bastı ara vermek zorunda kalım fırsat bulduğumda devam inş.

      Sil