9 Temmuz 2024 Salı

YUNUS SURESİ MEALİ

1-Elif, Lâm, Ra. İşte bu sana bilge kitabın ayetleridir.

2- İçlerinden bir adama: "İnsanları uyar ve inananlara onlar için Efendilerinin yanında doğruluk rütbesi olduğunu müjdelendir" diye vahyetmemiz, insanlar için şaşılacak bir şey mi oldu? (Gerçeği) örtücüler dedi ki: "Şüphesiz ki bu, kesinlikle apaçık bir sihirbazdır."

3- Şüphesiz ki Efendiniz Allah, gökleri ve yeri altı dönemde takdir eden, sonra tahtın üzerine (yönetime) oturarak (gökler ve yer ile ilgili) buyruğu ardı ardına düzenleyendir. O'nun duyumundan sonra olması haricinde (O'nun katında) eşlikçiden kimse yoktur. Efendiniz olan Allah işte bu dur, öyleyse artık O'na kulluk edin. Halâ hatırlamayacak mısınız?

4- Toplu halde dönüşünüz O'nadır. Allah'ın sözü gerçektir. Şüphesiz ki O, takdir etmeyi başlatır sonra, inanan ve düzgün işler işleyenlere hakkaniyetli olarak karşılık vermesi için, onu geri döndürür (yeniden başlatır). Ve (gerçeği) örtenler için, (gerçeği) örtmeleri sebebiyle kaynar sudan bir içecek ve acı azap vardır.

5- O, güneşi bir aydınlık ve ayı bir ışık yapan ve senelerin sayısını ve hesabını bilmeniz için, ona konaklama yerleri ölçüleyendir. Allah bunu gerçek (bir neden)den başka yapmadı. Bilenler topluluğu için delillerimizi ayrıntılı olarak açıklıyoruz.

6- Şüphesiz ki gece ve gündüzün birbiri ardınca gelişinde ve Allah'ın takdir ettiği göklerde ve yerde, korunanlar topluluğu için kesinlikle işaretler vardır.

7- 8- Şüphesiz ki bizimle karşılaşmayı beklemeyen ve şimdiki yaşama hoşnut olarak onunla rahatlayan ve ayetlerimizden duyarsızlar var ya; İşte onların sığınakları, kazanmakta oldukları nedeniyle ateştir.

9- Şüphesiz ki inanan ve düzgün işler işleyenlere, inanmaları sebebi ile Efendileri onları altlarından nehirler akar nimet cennetlerine iletir.

10- Oradaki çağrıları: "Allah'ım sen her türlü eksikten uzaksın" ve oradaki esenlik temennileri: "Selâm" dır. Çağrılarının sonu ise: "Övgü alemlerin Efendisi Allah'a"dır.

11- Ve eğer Allah insanlara hayrı hızlı istedikleri gibi şerri de hızlandırsaydı, süre sonları onlara kesinlikle yerine getirilmiş olurdu. Bizimle karşılaşmayı beklemeyenleri böylece taşkınlıkları içinde bocalamaya bırakırız.

12- Ve insana bir zorluk dokunduğu zaman, yanı üstü halde veya oturduğu halde veya ayakta olduğu halde bize çağrı yapar. Ondan zorluğunu kaldırdığımızda ise, sanki kendisine dokunan zorluktan dolayı bize hiç çağrı yapmamış gibi geçip gider. Savurganlık yapanlara işlemekte oldukları böylece süslendi.

13- Ve and olsun ki sizden önce nice nesilleri haksızlık yaptıklarında yok ettik. Ve elçileri onlara apaçık delilleri getirmelerine rağmen inananlar olmadılar. Biz suçlular topluluğuna işte böyle karşılık veririz.

14- Sonra nasıl işleyeceğinize bakmak için sizi onların ardından, ardıllar yaptık.

15- Ve ayetlerimiz onlara apaçık deliller halinde peşi sıra okunduğu zaman bizimle karşılaşmayı beklemeyenler: "Bu okunandan başkasını getir veya onu değiştir" dedi. De ki: "Benim için onu benliğimden değiştirmem olmaz. Ben, bana vahyolunandan başkasına uymam. Eğer ben Efendime baş kaldıracak olursam, büyük gün azabından kaygı duyarım."

16- De ki: "Eğer Allah dilemiş olsaydı, onu peşi sıra size okumazdım ve onu size de algılatmazdı. And olsun ki ondan önce içinizde bir ömür kaldım. Halâ bağ kurmayacak mısınız?"

17- Artık Allah'ın üzerine yalan yakıştırandan veya O'nun ayetlerini yalanlayandan, daha haksızlık yapan kimdir? Gerçek şu ki: suçlular arzuladığına kavuşturulmazlar.

18- Ve Allah'ın aşağısından onları ne zora sokabilen ve ne de fayda verebilenlere kulluk ediyor ve: "Bunlar Allah'ın yanında bizim eşlikçilerimizdir" diyorlar. De ki: "Allah'a göklerde ve yerde bilmediği bir şeyi mi haber veriyorsunuz?" O her türlü eksikten uzaktır ve onların ortaklaştırmakta olduklarından yücedir.

19- İnsanlar tek bir toplumdan başka değildi. Derken ayrıştılar. Ve eğer senin Efendinden geçmişte bir kelime olmasaydı, aralarında hakkında ayrışmakta oldukları konularda (karar) kesinlikle yerine getirilirdi.

20- Ve: "Ona onun Efendisinden bir delil indirilmeli değil miydi?" diyorlar. De ki: "Duyularla algılanamayan ancak ve ancak Allah'a aittir. Artık bakının şüphesiz ki bende sizin beraberinizde bakınanlardanım."

21- Ve kendilerine dokunan bir zorluktan sonra (nankör) insanlara rahmet tattırdığımız zaman, onların birden ayetlerimize karşı bir tuzağı vardır. De ki: "Allah, tuzağa en hızlı karşılık verendir." Şüphesiz ki elçilerimiz kurmakta olduğunuz tuzakları yazıyorlar.

22- O, size karada ve denizde yürütendir. Nihayetinde gemide olduğunuz zaman onlar (yolcular) güzel rüzgârla aktıkları ve onunla sevindikleri  zaman, şiddetli fırtına ona (gemiye) gelir ve dalgalarda her taraftan onlara gelir ve onlar (ölüm ile) çevrelendikleri kanaatine vardıklarında, itaat sistemini sadece O'na özgüleyenler olarak:  "And olsun ki eğer bizi bundan kurtaracak olursan, kesinlikle şükredenlerden olacağız" diye Allah'a çağrıda bulunurlar.

23- Onları kurtardığında ise onlar birden yeryüzünde haksızlığın peşine düşerler. Ey (böyle yapan) insanlar, saldırganlığınız benliğinizedir. Şimdiki yaşam bir yararlanmadır, sonra dönüşünüz bizedir. Artık işlemekte olduklarınızı size biz haber vereceğiz.

24- Şimdiki yaşamın örneği ancak ve ancak, onunla insanların ve hayvanların yediği, yeryüzünün bitkisinin birbirine karıştığı gökten indirdiğimiz su gibidir. Nihayet yeryüzü takısını tutup süslendiği ve onun halkı da buna kendilerinin güç yetirici oldukları kanaatine vardıkları zaman, buyruğumuz ona geceleyin veya gündüzleyin gelir de, böylelikle onu dün üzerinde sanki hiç zenginlik yokmuş gibi biçilmiş kılarız. Düşünenler topluluğu için delilleri ayrıntılı olarak böylece açıklıyoruz.

25- Ve Allah esenliğin yurduna çağırır. Ve dilediğini dosdoğru yola iletir.

26- Güzel davrananlar için daha güzeli ve fazlası vardır. Ve yüzlerini ne karalık ve ne de aşağılanma bürür. İşte onlar, cennetin arkadaşlarıdır. Onlar orada ölüm görmemek üzere kalıcıdırlar.

27- Ve kötülükleri kazanmış olanların karşılığı, o kötülüğün örneği kadardır. Ve onları aşağılanma bürür. Onlar için Allah'tan (gelen azaptan) sarıcı yoktur. Yüzleri sanki geceden karanlık bir kesitle kaplanmıştır. İşte onlar, ateşin arkadaşlarıdır. Onlar orada ölüm görmemek üzere kalıcıdırlar.

28- 29- Ve o günde onları toplu halde sürüp toplarız, sonra ortaklaştırmış olanlara: "Siz ve ortaklarınız yerlerinize" deriz. Böylece aralarındaki bağlantıyı ortadan kaldırmışızdır. Ve ortakları onlara: "Siz yalnızca bize kulluk etmiyordunuz. Artık bizimle sizin aranızda tanık olarak Allah yeterlidir. Şüphesiz ki biz sizin kulluğunuzdan kesinlikle duyarsızlardık." dedi.

30- İşte orada her benlik geçmişiyle yıpratılır. Ve gerçek yönelenleri olan Allah'a geri döndürülmüşler ve yakıştırdıkları da onlardan sapmıştır.

31- De ki: "Gökten ve yerden sizi kim rızıklandırıyor? Ya da işitme ve görmelere hükümran olan kimdir? Ve ölüden yaşayanı ve yaşayandan ölüyü kim çıkarıyor? Ve (yer ve gök ile ilgili) buyruğu ardı ardına kim düzenliyor? Diyecekler ki "Allah." Öyleyse de ki: "Halâ korunmayacak mısınız?"

32- İşte bu Allah sizin gerçek Efendinizdir. Gerçekten sonra artık sapkınlıktan başka ne var? O halde nasıl çevriliyorsunuz?

33- İşte böylece senin Efendinin itaatten çıkmış olanlar üzerindeki "Şüphesiz ki onlar inanmazlar" sözü gerçek oldu.

34- De ki: "Ortaklarınızdan takdiri başlatan sonra onu geri döndüren (tekrarlayan) var mıdır? De ki: " Allah, takdiri başlatır sonra onu geri döndürür (tekrarlar). O halde artık nasıl döndürülüyorsunuz?"

35- De ki: "Ortaklarınızdan gerçeğe ileten var mıdır? De ki: "Allah, gerçeğe iletir. Gerçeğe ileten kimse mi yoksa doğru yola iletilmedikçe kendisini doğru yola iletemeyen kimse mi uyulmaya daha hak sahibidir? Size ne oluyor nasıl karar veriyorsunuz?"

36- Ve onların tamamı kanaatten başkasına uymuyorlar. Şüphesiz ki (onların sahip oldukları) kanaat, gerçekten yana hiçbir şekilde zenginlik sağlamaz. Şüphesiz ki Allah, yapmakta olduklarını en iyi bilicidir.

37- Bu Kur'an Allah'ın aşağısından (olan biri tarafından) yakıştırılan birşey değildir. Fakat önündekinin doğrulayıcısı ve kitabın ayrıntılı açıklamasıdır. Onda belirsizlik yoktur. Alemlerin Efendisindendir.

38- Yoksa "Onu kendisi yakıştırdı" mı diyorlar? De ki: "Öyleyse, eğer doğru söyleyenlerden iseniz onun örneği gibi bir sure getirin ve Allah'ın aşağısından gücünüzün yettiği kimseleri de çağırın."

39- Aksine, onlar bilgisini çevreleyemedikleri ve onun (verdiği haberin) geri dönüşümü henüz kendilerine gelmemiş şeyi yalanladılar. Kendilerinden öncekiler de böyle yalanladılar. Haksızlık yapanların sonu nasıl oldu artık bir bak.

40- Ve içlerinden ona (sonradan) inanacak olan da vardır ve içlerinden ona (sonradan) inanmayacak olan da vardır. Ve senin Efendin bozucuları en iyi bilendir.

41- Eğer seni yalanlayacak olurlarsa artık de ki: "Benim işim banadır ve sizin işiniz de sizedir. Sizler benim işleyeceğimden uzaksınız ve ben de sizin işleyeceğinizden uzağım."

42- Ve içlerinden seni dinleyenler vardır. Ve eğer ki bağ kurmuyorlarsa, o sağırlara artık sen mi işittireceksin? 

43- Ve içlerinden sana bakanlar vardır. Ve eğer ki görmüyorlarsa, o körleri artık sen mi doğru yola ileteceksin?

44- Şüphesiz ki Allah, insanlara hiçbir şekilde haksızlık yapmaz. Fakat insanlar benliklerine haksızlık yapıyorlar.

45- Ve onları (kabirlerinde) sanki gündüzden bir saatten başka kalmamışlar gibi, aralarında birbirleri ile tanışacak halde sürüp topladığımız gün, Allah ile karşılaşmayı yalanlamış olanlar kesinlikle ziyan etmişler ve doğru yolu da bulamamışlardır.

46- Ve onlara söz verdiğimizin bazısını sana göstersek veya seni ömrünü tamamlasak, artık onların dönüşü bizedir. Sonra Allah onların yapmakta olduklarının üzerinde tanıktır.

47- Ve her toplumun bir elçisi vardır. Elçileri (tanıklık için) geldiği zaman, karar aralarında hakkaniyetli olarak yerine getirilir. Ve onlara haksızlık yapılmaz.

48- Ve: "Eğer doğru söyleyenlerden iseniz bu söz ne zaman?" diyorlar.

49- De ki: "Allah dilemedikçe benliğim için ne zorluğa ve ne de bir faydaya güç sahibiyim. Her toplum için bir süre sonu vardır. Süre sonları geldiği zaman, ne bir saat sonralayabilirler ve ne de öne çekebilirler."

50- De ki: "Bana söyleyin eğer O'nun azabı size gecelerken ve gündüzleyin gelecek olsa, suçlular ondan hangisini (geceyi mi gündüzü mü) hızlı istiyor?"

51- (Azap başınıza) çöktükten sonra mı O'na inandınız? Şimdi mi? Halbuki (önceden) onu hızlı istiyordunuz.

52- Sonra o haksızlık yapanlara: "Ölüm görmemek üzere kalıcılık azabını tadın. Kazanmakta olduklarınızdan başkasıyla mı karşılık göreceksiniz?" denildi.

53- Ve senden: "O (azap haberi)gerçek mi?" diye haber istiyorlar. De ki: "Evet ve Efendime and olsun ki şüphesiz ki o kesin gerçektir ve siz beceriksiz bırakıcılar değilsiniz."

54- Ve eğer  yeryüzünde olan herşey yanlış yapan benliğin olsaydı, kesinlikle onu kurtulmalık olarak verirdi. Ve azabı gördüklerinde pişmanlığı sakladılar. Ve (karar) aralarında hakkaniyetle yerine getirildi. Ve onlara haksızlık yapılmaz.

55- Dikkat edin, göklerde olanlar ve yerde olanlar şüphesiz ki Allah'ındır. Dikkat edin, şüphesiz ki Allah'ın sözü gerçektir. Fakat onların tamamı bilmezler.

56- O, yaşatır ve öldürür ve yalnızca O'na döndürüleceksiniz.

57- Ey insanlar, Efendinizden size kesinlikle bir öğüt göğüslerde olana bir şifa ve inananlar için yol gösterici ve rahmet gelmiştir.

58- De ki: "Allah'ın lütfu ve O'nun rahmeti ile, artık işte bununla sevinsinler. O, onların toplamakta olduklarından daha hayırlıdır.

59- De ki: "Allah'ın rızıktan size indirip te ondan yasak ve serbest kıldığınızı bana söyleyin. De ki: "Allah mı size duyuru yaptı yoksa siz mi Allah'ın üzerine yakıştırma yapıyorsunuz?"

60- Ve Allah'ın üzerine yalan yakıştıranların, kalkışın günü (hakkındaki) kanaati nedir? Şüphesiz ki Allah, insanlar üzerinde kesinlikle büyük lütuf sahibidir. Fakat insanların çoğu şükretmezler.

61- Ve sen bir durumda olmazsın ve okunandan onun hakkında peşi sıra birşey okumazsın ve işten birşey işlemezsiniz ki, ona daldığınız zaman biz sizin üzerinizde tanıklar olmayalım. Ve ne yerde ve ne de gökte zerre ağırlığından birşey, senin Efendinden uzak kalır. Ve bundan daha küçüğü ve ne de daha büyüğü yoktur ki apaçık bir yazıtta olmasın. 

62- Dikkat edin, şüphesiz ki Allah'ı yönelen edinenlere ne kaygı vardır ve onlar ne de üzüleceklerdir. 

63- Onlar, inanan ve korunmakta olanlardır.

64- Onlar için şimdiki yaşamda ve sonrakinde müjdeler vardır. Allah'ın kelimeleri için değiştirme yoktur. İşte bu büyük kurtuluşun ta kendisidir.

65- Ve onların sözleri seni üzmesin. Şüphesiz ki  güç topluca Allah'ındır. O, her şeyi işiticidir her şeyi bilicidir.

66- Dikkat edin, göklerde kim varsa ve yerde kim varsa şüphesiz ki Allah'ındır. Allah'ın aşağısından olanlara çağrı yapanlar (gerçekte o) ortaklara uymuyorlar. Onlar (gerçekte) kanaatten başkasına uymuyorlar. Ve onlar yalnızca saçmalıyorlar.

67- O, sizin için geceyi onda sakinleşme ve gündüzü de görünür kılandır. Şüphesiz ki bunda işitenler topluluğu için işaretler vardır.

68- "Allah çocuk sahibi oldu" dediler. O, her türlü eksikten uzaktır. O, zengindir. Göklerde olanlar ve yerde olanlar O'nundur. Yanınızda buna dair bir yetki yoktur. Allah'ın üzerine bilmediğiniz birşeyi mi diyorsunuz?

69- De ki: "Şüphesiz ki Allah'ın üzerine yalan yakıştıranlar, arzuladığına kavuşturulmazlar."

70- Şimdikinde bir yararlanmadır, sonra dönüşleri bizedir, sonra (gerçeği) örtmekte olmaları nedeniyle onlara şiddetli azabı tattıracağız.

71- 72- Ve onlara Nuh'un haberini peşi sıra oku. Bir zaman topluluğuna: "Ey topluluğum benim konumum ve Allah'ın ayetlerini hatırlatmam size ağır geliyorsa, artık ben sadece Allah'ı üstlenici edindim. Artık siz ortaklarınız ile beraber buyruğunuz hakkında toplanın (karar kılın), sonra buyruğunuz size keder olarak kalmasın, sonra bana (olan kararı) yerine getirin ve bana bakmayın. Eğer (başka tarafa) yönelirseniz, ben sizden ödülden bir şey sormadım. Benim ödülüm Allah'tan başkasının üzerinde değildir. Ve ben teslim olanlardan olmakla buyuruldum" demişti.

73- Buna rağmen onu yalanladılar. Bunun üzerine biz de onu ve onun beraberinde gemide olanları kurtardık ve onları ardıllar yaptık ve ayetlerimizi yalanlamış olanları ise batırdık. Uyarılanların sonu nasıl oldu, artık bir bak.

74- Sonra onun ardından onların topluluklarına elçileri harekete geçirdik. Onlara apaçık deliller getirdiler. Önceden yalanlamaları nedeniyle inananlar olmadılar. Sınırı aşanların kalplerine işte böyle damga vururuz.

75- Sonra onların ardından Musa'yı ve Harun'u Firavun ve onun dolgunlarına, delillerimizle harekete geçirdik. Fakat büyüklendiler ve suçlular topluluğu oldular.

76- Onlara yanımızdan gerçek geldiğinde: "Şüphesiz ki bu kesinlikle apaçık sihirdir" dediler.

77- Musa: "Size gerçek geldiğinde böyle mi diyorsunuz? Bu sihir midir? Oysa sihirbazlar arzuladığına kavuşturulmazlar" dedi.

78- (Onlar da): "Sen bize atalarımızı üzerinde bulduğumuz şeyden eğilimi kesmemiz ve bu ülkede büyüklüğün ikinizin olması için mi geldin? Ve biz sizin ikinize inananlar değiliz" dediler.

79- Ve Firavun: "Bütün en iyi bilen sihirbazı bana getirin" dedi.

80- Sihirbazlar geldiğinde Musa onlara: "(Yere) ne atacaksanız  atın" dedi.

81- 82- Attıklarında ise Musa: "Sizin o getirdiğiniz sihirdir. Şüphesiz ki Allah, onu boşa çıkaracaktır. Şüphesiz ki Allah, bozucuların işini düzeltmez. Ve suçlular çirkin görse de Allah kendi kelimeleri ile gerçeği ortaya çıkaracaktır" dedi.

83- Musa'ya, kendi topluluğu içindeki küçük bir grup, ancak Firavun ve onun dolgunlarının onlara baskı ve işkence yapma kaygısı üzerine oldukları halde inandı. Çünkü Firavun o ülkede çok yüceydi. Ve çünkü o kesinlikle savurganlık yapanlardandı.

84- Ve Musa (topluluğuna): "Ey topluluğum eğer Allah'a inanan, eğer teslim olanlarsanız artık yalnızca O'nu üstlenici edinin" dedi.

85- 86- Bunun üzerine onlar da: "Üstlenici edinmemiz Allah'adır. Efendimiz bizi haksızlık yapanlar topluluğuna işkence ve baskı aracı yapma ve bizi rahmetinle (gerçeği) örtücüler topluluğundan kurtar" dediler.

87- Ve Musa'ya ve kardeşine: "Topluluğunuz için Mısır'a evler yerleştirin ve evlerinizi birbirine yönelik halde (birbirinden haber alabilecek vaziyette) kılın ve kulluk görevinizi yerine getirin ve inananları müjdelendir" diye vahyettik.

88- Ve Musa: "Efendimiz, şüphesiz ki sen Firavun ve onun dolgunlarına şimdiki yaşamda süs ve mallar verdin. Efendimiz, bunun sonucunda senin yolundan saptırıyorlar. Efendimiz, onların mallarının üzerine silgi çek ve kalplerinin üzerine düğümü sağlamlaştır. Artık onlar acıklı azabı görünceye kadar inanmazlar" dedi.

89- (Allah): "İkinizin çağrısına kesinlikle cevap verilmiştir. Artık ikiniz dimdik ayakta durun ve bilmezlerin yoluna sakın uymayın" dedi.

90- Ve İsrailoğullarını denizi geçirdik. Firavun ve onun askerleri saldırganlık ve düşmanlıkla onların ardına düştüler. Nihayet batma ona yetiştiği zaman: "Ben inandım, gerçek şu ki; İsrailoğulları'nın O'na inandığından başka tanrı yok ve ben teslim olanlardanım" dedi.

91- 92- Şimdi mi? Önceden karşı çıkmış ve bozuculardan olmuştun. Artık bugün senin ardından gelenlere bir delil olman için senin zırhını kurtaracağız. Ve şüphesiz ki insanlardan çoğu ayetlerimizden kesinlikle duyarsızdırlar.

93- Ve and olsun ki İsrailoğulları'nı doğru bir yerleşkeye yerleştirdik ve onları temiz şeylerden rızıklandırdık. Kendilerine ilim gelinceye kadar ayrışmadılar. Şüphesiz ki senin Efendin kalkışın gününde aralarında hakkında aykırılığa düşmekte oldukları konularda (kararı) yerine getirecektir.

94- Eğer sana indirdiğimizden kuşkuda isen, senden önceki kitab(Tevrat)ı okuyanlardan sor. And olsun ki sana Efendinden gerçek gelmiştir. Artık sakın tereddüde düşenlerden olma.

95- Ve sakın Allah'ın ayetlerini yalanlayanlardan olma. Yoksa ziyan edenlerden olursun.

96- 97- Şüphesiz ki üzerlerine senin Efendinin kelimesi gerçek olanlar, eğer ki onlara bütün deliller gelmiş olsa da, acıklı azabı görünceye kadar inanmazlar.

98- Yunus topluluğu dışında inanıp ta inanması kendisine fayda vermiş bir şehir olmalı değil miydi? Onlar inandıklarında şimdiki yaşamdaki rezillik azabını onlardan kaldırdık ve onları bir vakte kadar yararlandırdık.

99- Ve eğer senin Efendin dilemiş olsaydı, yeryüzünde bulunan kimselerin hepsi kesinlikle toplu halde inanırdı. Artık inananlardan olmalarına kadar insanları sen mi zorlayacaksın?

100- Allah'ın duyurusu olmadıkça bir benliğin inanması olamaz. Allah, pisliği bağ kurmayanların üzerine kılar.

101- De ki: "Göklerde ve yerde ne var bir bakın." Ancak, deliller ve uyarılar inanmayanlar topluluğunu (inanç bakımından) zenginleştirmiyor.

102- Onlar kendilerinden önce gelip geçenlerin günlerinin örneğinden başkasına mı bakıyorlar? De ki: "Artık bakının şüphesiz ki ben de sizin beraberinizde bakınanlardanım."

103- Sonra elçilerimizi ve inananları kurtarırız. İşte böyle inananları kurtarmak üzerimizde bir gerçek (vazife)tir.

104- 105- 106- De ki: "Ey insanlar, eğer siz benim itaat sistemimden kuşkuda iseniz, artık bilin ki sizin Allah'ın aşağısından kulluk ettiklerinize ben kulluk etmem. Fakat ben, sizin ömrünüzü tamamlayacak olan Allah'a kulluk ederim. Ve ben inananlardan olmakla ve yüzünü yaratılış ayarı üzerine meyilli olarak itaat sistemine doğrult ve sakın ortaklaştıranlardan olma diye ve Allah'ın aşağısından sana ne fayda ve ne de zorluk veremeyecek olanı çağırma, eğer böyle yaparsan, o takdirde şüphesiz ki sen de haksızlık yapanlardansın" (buyuruldum).

107- Ve eğer Allah sana bir zorluk dokunduracak olursa, artık onu O'ndan başka kaldıracak yoktur. Ve eğer senin için bir hayır isteyecek olursa, artık O'nun lütfunu geri döndürebilecek yoktur. Onu kullarından dilediğine eriştirir. Ve O, son derece bağışlayıcıdır son derece merhametlidir.

108- De ki: "Ey insanlar, Efendinizden size kesinlikle gerçek gelmiştir.Artık kim doğru yolu bulursa, ancak ve ancak benliği için bulmuştur. Ve kim saparsa, ancak ve ancak kendi aleyhine sapmış olur. Ve ben sizin üzerinize üstlenici değilim."

109- Ve sana vahyolunana uy ve Allah kararını verinceye kadar direnerek gayret et. Ve O, karar vericilerin en hayırlısıdır. 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder