24 Temmuz 2025 Perşembe

ZÜMER SURESİ MEALİ

1- Bu kitabın indirilmesi, o en güçlü, o en bilge Allah'tandır.

2- Şüphesiz ki biz o kitabı sana o gerçekle indirdik, öyleyse o yaşam sistemini Allah'a özgüleyen olarak O'na kulluk et.

3- Dikkat edin, o katışıksız yaşam sistemi Allah'ındır. Ve O'nun aşağısından olanları sahiplenmiş olanlar: "Biz onlara, bizi Allah'a bir yakınlıkla yaklaştırmalarından başka (bir nedenle) kulluk etmiyoruz" (diyorlar). Şüphesiz ki Allah, onların aykırılığa düşmekte oldukları şeyler hakkında onların arasında karar verecektir. Şüphesiz ki Allah, o yalancı, çok nankör kimseyi doğruya iletmez.

4- Eğer Allah bir çocuk sahiplenmek istemiş olsaydı, kesinlikle takdir etmekte olduğu şeylerden dileyeceği şeyi seçerdi. O, her türlü eksiklikten uzaktır. O, o tek, o boyun eğdirici güç sahibi Allah'tır.

5- O gökleri ve o yeri o gerçekle takdir etmiştir. O geceyi o gündüzün üzerine sarıyor ve o gündüzü de o gecenin üzerine sarıyor ve o güneşi ve o ayı boyun eğdirmiştir. Her biri bir isimlenmiş süreye akmaktadır. Dikkat edin O, o çok güçlüdür, o çok bağışlayıcıdır.

6- Sizi bir tek benlikten takdir etmiş, sonra ondan da onun eşini meydana getirmiş ve sizin için o hayvanlardan sekiz eş indirmiştir. Sizi annelerinizin karınlarında üç karanlık içindeki bir takdirin ardından bir takdirle takdir ediyor. İşte bu, sizin Efendiniz Allah'tır. O hükümranlık O'nundur. O'ndan başka hiçbir tanrı yoktur. Böyle iken nasıl da çevriliyorsunuz?

7- Eğer gerçeği örterseniz, artık şüphesiz ki Allah, sizden çok zengindir ve kulları için o gerçeği örtmeye hoşnut olmaz. Ve eğer şükrederseniz sizin için ona hoşnut olur. Ve bir ağır yük taşıyıcı diğerinin ağır yükünü taşımaz. Sonra dönüş yeriniz Efendinizedir, işlemekte olduğunuz şeyleri artık size haberlendirecektir. Şüphesiz ki O, o göğüslerin sahip olduğunu bir en iyi bilicidir.

8- Ve o insana bir zarar dokunduğu zaman, O'na bir içtenlikle yönelen olarak Efendisini çağırır, sonra onu kendisinden (mal ve insan gücü gibi) bir nimetle güçlendirdiği zaman, önceden O'nu çağırmakta olduğu durumu unutur ve Allah'a benzerler edinir, bunun sonucunda (başkalarını da) O'nun yolundan saptırır. De ki: "Gerçeği örtmenle biraz yararlan. Şüphesiz ki sen o oteşin arkadaşlarındansın."

9- (Böyle bir kimse mi daha hayırlıdır) yoksa o, o son (yaşamın) sakınmasıyla Efendisinin rahmetini bekleyerek o gecenin vakitlerinde boyun eğen olarak ve ayakta duran olarak gönülden bağlı olan kimse mi? De ki: "Bilirlerle bilmezler denk midir?" Ancak ve ancak o temiz akıl sahipleri hatırlarlar.

10- De ki: "Ey inanmış olan kullarım, Efendinize karşı korunun. Bu şimdiki (yaşamda) iyilik etmiş olanlar için bir iyilik vardır. Ve Allah'ın yeri kapsamlıdır. O direnerek gayret edenlere iş karşılıkları bir kısıtlama olmaksızın eksiksiz ödenecektir." 

11- 12- De ki: "Şüphesiz ki ben o yaşam sistemini Allah'a özgüleyen olarak O'na kulluk etmemle buyuruldum. Ve o teslim olanların ilki olmam için de buyuruldum."

13- De ki: "Şüphesiz ki ben eğer Efendime karşı çıkarsam, bir büyük gün azabından kaygılanırım."

14- 15- De ki: "Yaşam sistemimi Allah'a özgüleyen olarak O'na kulluk ediyorum. Artık siz de O'nun aşağısından dilediğinize kulluk edin." De ki: "Şüphesiz ki o ziyan edenler, o kalkışın günü benliklerini ve ailelerini ziyana sokmuş olanlardır. Dikkat edin bu, o açıklanan ziyanın ta kendisidir."

16- Üstlerinden o ateşten gölgeler ve altlarından da (o ateşten) gölgeler, onlar içindir. İşte Allah, kullarını onunla kaygılandırıyor. Ey kullarım, artık benden korunun.

17- Ve onlar ki o taşkınlık yapana (Tağuta) kulluk etmekten uzaklaştılar ve Allah'a içtenlikle yöneldiler, o müjde onlar içindir. Artık kullarımı müjdele.

18- Onlar ki o söyleneni dinlerler de onun en iyisine takılırlar. İşte onlar o kimselerdir ki, Allah onları doğruya ilettikmiştir ve işte onlar, o temiz akıl sahiplerinin ta kendileridir.

19- O azabın kelimesi kendisine bir gerçek olmuş kimseyi mi? Artık o ateşin içindeki kimseyi mi sen kurtaracaksın?

20- Fakat o kimseler ki Efendilerinden korundular, özel odalar onlar içindir, onların altından o nehirler akar yapılanmış özel odalar da onların üstündedir. (Bu) Allah'ın söz vermesidir. Allah, o verdiği söze aykırı davranmaz.

21- Şüphesiz ki Allah'ın o gökten bir su indirdiğini böylece onu o yerin içindeki kaynaklara soktuğunu, sonra onunla renkleri değişik ekin çıkarmakta olduğunu görmedin mi? Sonra (o ekin) olgunlaşır böylece sen de onu sararmış halde görürsün, sonra onu bir kırıntı haline getirir. Şüphesiz ki bunda, o temiz akıl sahipleri için kesinlikle bir hatırlatma vardır. 

22- Öyleyse Allah'ın onun göğsünü İslam'a açıp da Efendisinden bir ışık üzerinde olan o kimse (kalpleri katılaşan kimse gibi) midir? Artık yazıklar olsun Allah'ın hatırlatmasından kalpleri katılaşanlara. İşte onlar, bir açıklanan sapkınlık içindedir.

23- Allah, o sözün en iyisini bir benzeşmeli tekrarlanan kitap olarak indirdi. Efendilerinden endişe etmekte olanların derileri ondan ürperir. Sonra onların derileri kalpleri Allah'ın hatırlatmasına karşı yumuşar. Bu, Allah'ın doğruya iletmesidir, onunla kimi dilerse doğruya iletir. Ve Allah kimi saptırırsa, artık onun için hiçbir doğruya iletici yoktur.

24- Öyleyse o kalkışın günü o azabın kötüsünden yüzüyle korunan kimse (o azaptan güvende olan kimse gibi) midir? Ve o haksızlık yapanlara: "Kazanmakta olduğunuz şeyleri tadın" denilmiştir.

25- Onlardan öncekiler de yalanlamıştı da o azap onlara fark edemeyecekleri yerden gelmişti.

26- Böylece Allah onlara bu şimdiki yaşamda o rezilliği tattırmıştı. Ve o son (yaşam)ın azabı ise, daha büyüktür. Keşke biliyor olsalardı.

27- Ve ant olsun ki biz o insanlara hatırlamaları için, bu okunan (Kur'an) da her bir örnekten ortaya koyduk.

28- Korunmaları için, bir eğriliği olmaksızın bir Arabi okuma olarak.

29- Allah, kendisinin birbiriyle uyuşamayan ortakları olan bir adamı ve (ortaksız) bir adama bağlı bir adamı, bir örnek olarak ortaya koydu. Bu ikisi bir örnek olarak denk olur mu? O övgü Allah'adır. Hayır, onların hiçbiri bilmezler.

30- Şüphesiz ki sen (gelecekte) bir ölüsün ve şüphesiz ki onlarda (gelecekte) ölülerdir.

31- Sonra şüphesiz ki sizler o kalkışın günü Efendinizin yanında birbirinizle çekişeceksiniz.

32- Allah'a karşı yalan söylemiş ve kendisine geldiği zaman o doğruyu yalanlamış kimseden daha haksızlık yapan kimdir? O gerçeği örtücüler için cehennemde bir barınak yok mudur?

33- Ve o kimse ki o doğruyu getirmiş ve onu doğrulamıştır, işte onlar, o korunanların ta kendileridir.

34- Efendilerinin yanında dileyecekleri şeyler, onlar içindir. Bu, o iyilik edenlerin karşılığıdır.

35- Sonunda Allah onlardan işlediklerinin en kötüsünü örtecek ve onları işlemekte oldukları şeylerin en iyisiyle karşılık verecektir.

36- Allah kuluna yeterli değil midir? Ve seni O'nun aşağısından olanlarla kaygılandırıyorlar. Ve Allah kimi saptırırsa, artık onun için hiçbir doğruya iletici yoktur.

37- Ve Allah kimi doğruya iletirse, artık onun için hiçbir saptırıcı yoktur. Allah çok güçlü öç sahibi değil midir?

38- Ve ant olsun ki eğer onlara: "O gökleri ve o yeri kim takdir etmiştir?" diye sorsan, kesinlikle "Allah" diyecekler. De ki: "Allah'ın aşağısından çağırmakta olduğunuz şeyleri gördünüz mü? Eğer Allah bana bir zarar isterse, onlar O'nun zararını kaldıranlar mıdır? Veya bana bir rahmet isterse, O'nun rahmetini tutanlar mıdır?" De ki: "Bana yeterli olan Allah'tır. O dayananlar yalnızca O'na dayanır."

39- 40- De ki: " Ve ey topluluğum, durumunuzun gereği üzere işleyin. Şüphesiz ki ben de işleyiciyim. Kendisini rezil edecek bir azab kime gelecek ve bir kalıcı azap kimin üzerine serbest olacak ileride bileceksiniz.

41- Şüphesiz ki biz sana o kitabı o insanlar için o gerçekle indirdik. Artık kim doğruya iletilirse, kendi benliği içindir. Ve kim saparsa, ancak ve ancak kendi benliğine karşı sapar. Ve sen onların bir dayanağı da değilsin.

42- Allah, ölümlerinin vaktinde o benliklerin ömürlerini tamamlar ve ölmeyen benliği ise uykusunda (ömrünü tamamlar). Böylece o benliğin üzerine o ölümü yerine getirdiğini tutar ve o diğerini ise bir isimlenmiş süreye kadar (yaşama) gönderir. Şüphesiz ki bunda, düşünen bir topluluk için kesinlikle (gözle görülen) ayetler vardır.

43- Yoksa Allah'ın aşağısından eşlikçileri mi sahiplendiler? De ki: "Eğer onlar bir şeye hükümran olamazlar ve bağ kuramazlar olsalarda mı?"

44- De ki: "O eşlikçilik, toplu olarak Allah'ındır. O göklerin ve o yerin hükümranlığı, O'nundur. Sonra O'na döndürüleceksiniz."

45- Ve Allah O tek olarak hatırlatıldığı zaman, o son (yaşama) inanmazların kalpleri sıkışır. Ve O'nun aşağısından olan (put) lar hatırlatıldığı zaman, onlar birden müjdeleşirler.

46- De ki: "O göklerin ve o yerin açığa çıkarıcısı, o algılanamayanın ve tanık olunanın bilicisi Allah'ım! Sen, aykırılığa düşmekte oldukları şeyler hakkında kullarının arasında sen karar vereceksin."

47- Ve eğer o yerde olan şeyler toplu olarak ve onun beraberinde bir örneği de haksızlık yapanların olsaydı, o kalkışın günü o azabın kötülüğünden dolayı, kesinlikle onu kurtulmalık olarak verirlerdi. Ve onlara hesap etmekte olmadıkları şeyler Allah'tan belli olmuştur.

48- Ve onlara kazandıkları şeylerin kötülükleri belli olmuş ve kendisiyle alay etmekte oldukları şey onları sarıvermiştir.

49- Ve o insana o zarar dokunduğu zaman, bizi çağırır. Sonra ona bizden (mal ve insan gücü gibi) bir nimetle güçlendirdiği zaman: "(Bu nimet)bana ancak ve ancak (benim yanımdaki) bir bilgi üzerine verilmiştir" der. Hayır, o bir denemedir, fakat onların hiçbiri bilmezler.

50- (Karun gibi) onlardan öncekiler de kesinlikle onu demişti de kazanmakta oldukları şeyler onlara bir zenginlik sağlamamıştı.

51- Böylece onlara kazandıkları şeyleri kötülükleri eriştirildi. Bunlardan (Mekkelilerden) haksızlık yapanlara da kazandıkları şeylerin kötülükleri eriştirilecektir. Ve onlar başarısız bırakıcılar değillerdir.

52- Onlar, şüphesiz ki Allah'ın o rızkı kime dilerse geniş tutmakta olduğunu ve bir ölçüye göre vermekte olduğunu bilmediler mi? Şüphesiz ki bunda, inanan bir topluluk için kesinlikle ayetler vardır.

53- 54- 55- 56- 57- 58- De ki: "Ey benliklerine karşı savurganlık yapan kullarım, Allah'ın rahmetinden karamsar olmayın. Şüphesiz ki Allah, o arkaya takılı suçları toplu olarak bağışlar. Şüphesiz ki O, o çok bağışlayıcının, o çok merhamet edicinin ta kendisidir. Size o azabın gelmesi öncesinden Efendinize içtenlikle yönelin ve O'na teslim olun, sonra yardım da olunmazsınız. Ve siz fark edemezken o azabın bir anda gelmesi öncesinden, Efendinizden size indirilmiş şeyin en iyisine takılın. Bir benliğin 'Ey Allah'ın yanında ölçüyü kaçırmam üzerine duyduğum özlemim, şüphesiz ki ben kesinlikle o maskaraya alanlardandımdemesi (öncesinden size indirilmiş şeye takılın). Veya 'Eğer şüphesiz ki Allah beni doğru yola iletmiş olsaydı, kesinlikle ben o korunanlardan olurdumdemesi (öncesinden size indirilmiş şeye takılın). Veya o azabı gördüğü vakit 'Eğer şüphesiz ki benim için bir tekrar olursa, artık ben de o iyilik edenlerden olurdumdemesi (öncesinden size indirilmiş şeye takılın).

59- (Allah ona): "Hayır, ayetlerim kesinlikle sana gelmişti de sen onları yalanlamış ve büyüklük taslamış ve o gerçeği örtücülerden olmuştun" (diyecek).

60- Ve o kalkışın günü Allah'a karşı yalan söylemiş olanların yüzlerini simsiyah olarak görürsün.  O büyüklenenler için cehennemde bir barınak yok mudur?

61- Ve Allah korunmuş olanları başarıları nedeniyle kurtarır. Onlara o kötülük dokunmaz ve onlar üzülmezler.

62- Allah, her bir şeyin takdir edicisidir. Ve O, her bir şeyin üzerinde bir dayanaktır.

63- O göklerin ve o yerin kilitleri, O'nundur. Ve onlar ki Allah'ın ayetlerini (redderek) örttüler, işte onlar, o ziyan edenlerin ta kendileridir.

64- De ki: "Ey o düşüncesizler, bana Allah'tan başkasına mı kulluk etmemi buyuruyorsunuz?"

65- 66 -Ve ant olsun ki sana ve senden önceki (elçi)lere (şöyle) vahyolunmuştur: "Ant olsun ki eğer ortaklaştırırsan, işin kesinlikle boşa gider ve kesinlikle o ziyan edenlerden olursun. Hayır, öyleyse Allah'a kulluk et ve o şükredenlerden ol."

67- Ve Allah'ın gücünü gereği gibi değerlendiremediler. Ve o yer o kalkışın günü toplu olarak O'nun avucundadır ve o gökler de O'nun sağ eliyle dürülmüştür. O, her türlü eksiklikten uzaktır ve onların ortaklaştırmakta oldukları şeylerden yücedir.

68- Ve boruya üfürülmüştür de Allah'ın dilediği kimseler başka o göklerdeki kimseler ve o yerdeki kimseler yıkılmıştır. Sonra ona diğer bir daha üfürülmüş, birden onlar ayağa kalkmış bir halde bakıyorlar.

69- Ve o yer Efendisinin ışığıyla aydınlanmış ve o kitap konuşmuş ve o haberciler ve o tanıklar getirilmiş ve onların arasında o gerçek onlar haksızlığa uğratılmadan yerine getirilmiştir.

70- Ve her bir benliğe işlediği şey eksiksiz verilmiştir. Ve O, onların yapmakta oldukları şeyleri en iyi bilendir. 

71- Ve gerçeği örtmüş olanlar cehenneme küme küme olarak sevk edilmiştir. Nihayet ona geldikleri zaman, onun kapıları açılmış ve onun  görevlileri onlara: "Size içinizden Efendinizin ayetlerini size peşi sıra okuyan ve sizi bu gününüzle karşılamakla uyaran bir elçi gelmedi mi?" demiş, (onlar da): "Evet" demişler, fakat o azabın kelimesi o gerçeği örtücülerin üzerine gerçek olmuştur.

72- (Onlara): "Onda sürekli kalıcılar olarak cehennemin kapılarına girin" denilmiştir. Ne sıkıntılıdır o büyüklenenlerin barınağı.

73- Ve Efendilerinden korunmuş olanlar o bahçeye küme küme olarak sevk edilmiştir. Nihayet ona geldikleri zaman, onun kapıları açılmış ve onun görevlileri onlara: "Selam sizin üzerinizedir ne temizsiniz, artık sürekli kalıcılar olarak ona girin" demiştir.

74- Ve (onlar da): "O övgü Allah'adır ki bize verdiği sözünü doğruladı ve bu yere bizi mirasçı yaptı, o bahçeden nerede dilersek yerleşiyoruz" demişlerdir. O (güzel işleri) işleyenlerin iş karşılığı ne güzeldir.

75- Ve o melekleri de o arşı çevresinden kuşatanlar olarak Efendilerini övgü ile her türlü eksiklikten uzak tutmakta olduklarını görürsün. Ve onların arasında (karar) gerçekle yerine getirilmiş ve: "O övgü o tüm insanların Efendisinedir" denilmiştir.

 

17 Temmuz 2025 Perşembe

SAD SURESİ MEALİ

1- Sad. O hatırlatma sahibi okunan (Kur'an) a ant olsun. 

2- Hayır, gerçeği örtenler bir güçlülük ve bir ayrışma içindedir.

3- Onlardan önce kuşaktan kaçını yok ettik de (kurtulmak için) seslendiler, ancak kurtulmanın vakti değildi.

4- 5- Ve onlara içlerinden bir uyarıcı gelmesine şaştılar ve o gerçeği örtücüler: "Bu, bir sihirbaz yalancıdır. O tanrıları bir tek tanrı mı yaptı? Şüphesiz ki bu, kesinlikle şaşılacak bir şeydir" dedi.

6- 7- 8- Ve içlerinden o dolular: "Yürüyün ve tanrılarınızın üzerinde direnip gayret edin. Şüphesiz ki bu, kesinlikle (sizden) istenilen bir şeydir. Biz bunu o diğer inançta işitmedik. Bu, bir düzmeceden başkası değil. O hatırlatma aramızdan ona mı indirildi?" diye çözüldü. Hayır, onlar benim hatırlatmamdan bir kuşku içindedir. Hayır, benim azabımı henüz tatmadılar.

9- Yoksa, o en güçlü, o bolca bahşeden senin Efendinin rahmet depoları onların yanında mıdır? 

10- Yoksa, o göklerin ve o yerin ve ikisinin arasında olan şeylerin hükümranlığı onların mıdır? Öyleyse (hükümranlığındaki) o araçlarla yükselsinler.

11- (Onlar) orada hezimete uğramış o gruplardan herhangi bir askerdir.

12- 13- Onların öncesi Nuh'un topluluğu ve Ad ve o kazıkların sahibi Firavun ve Semud ve Lut'un topluluğu ve o ormanlık yerin arkadaşları da yalanlamıştı. İşte onlar o (hezimete uğramış) gruplardı.

14- (O grupların) hepsi o elçileri yalanlamaktan başkasını yapmamıştı. Böylece sonlandırmam bir gerçek oldu.

15- Ve bunlar da (Mekke'liler) onun iki sağım kadar arası olmayan bir tek korkunç sesten başkasına bakmıyor.

16- Ve: "Ey Efendimiz, bizim paymızı o hesabın gününden önce bize çabuklaştır" dediler.

17- Onların dedikleri şeylere karşı direnip gayret et ve o (güçlü) elin sahibi kulumuz Davud'u hatırla. Şüphesiz ki o, (Allah'a) bir çok dönendi.

18- 19- Şüphesiz ki biz, o dağları onun beraberinde boyun eğdirmiştik, o akşam karanlığı ve o kuşluk vakti tesbih ederlerdi*. Ve sürülüp toplanmış o kuşlar da. Hepsi ona (Davud'a) bir çok dönendi.

*Dağların ve kuşların Davud ile beraber tesbih etmelerinin anlamı, Davud'un her şeye hükmeden bir kral olmasından doğan yetkisini ekolojik dengeyi bozmadan kullanması anlamında olabileceğini düşünüyoruz. Allahu a'lem.

20- Ve onun hükümranlığını sertleştirmiş ve ona o bilgeliği ve o sözü ayırmayı vermiştik.

21- Ve sana o çekişenlerin haberi geldi mi? Hani o özel bölmeye tırmanmışlardı.

22- 23- Hani Davud'un yanına girmişlerdi de Davud onlardan dehşete düşmüştü. (Onlar): "Hiç kaygılanma. İki çekişeniz, bir kısmımız bir kısma karşı haddi aştı, artık bizim aramızda o gerçekle karar ver ve haktan uzaklaşma ve bizi o yolun denk olanına ilet. Şüphesiz ki bu, benim kardeşimdir. Onun doksandokuz dişi koyunu ve benim ise bir tek dişi koyunum var. Hal böyle iken 'Onu da benim güvenceme ver' dedi ve o sözde bana güçlü geldi" demişlerdi.

24- (Davud): "Ant olsun ki senin koyununu kendi koyunlarına (katmayı) istemekle sana haksızlık yapmıştır. Ve şüphesiz ki o (mallarını birbirine) karıştıranlardan birçoğu, bir kısmı bir kısma karşı kesinlikle haddi aşar. İnanmış ve o düzgün işleri işlemiş olanlar başka ve onlar da bir azdır" demişti. Ve Davud kendisini ancak ve ancak denediğimize kanaat getirmişti de Efendisine bağışlama istemiş ve bir saygıyla eğilen olarak kapandı ve içtenlikle yönelmişti.

25- Bunun üzerine bizde bunu (yaptığı yanlışı) bağışlamıştık. Ve şüphesiz ki onun bizim yanımızda kesinlikle bir yakınlığı ve dönülecek yerin iyisi vardır.

26- Ey Davud, şüphesiz ki biz seni o yerde bir ardıl yaptık, artık o insanların arasında o gerçekle karar ver ve o keyfi arzuya takılma, yoksa seni Allah'ın yolundan saptırır. Şüphesiz ki Allah'ın yolundan sapanlar var ya, o hesabın gününü unutmuş olmaları nedeniyle, bir sert azap onlar içindir.

27- Ve biz o gökleri ve o yeri ve ikisinin arasında olan şeyleri bir geçersizlikle takdir etmedik. Bu, gerçeği örtmüş olanların kanaatidir. Artık yazıklar olsun o ateşten dolayı o (gerçeği) örtmüşlere.

28- Yoksa biz inanmış ve o düzgün işleri işlemiş olanları o yerdeki o bozucular gibi mi sayarız? Yoksa o korunanları (günahtan) o korunmayanlar gibi mi sayarız?

29- (Bu), bereketlenmiş, ayetlerini derinlemesine düşünmeleri için ve o temiz akıl sahiplerinin hatırlamaları için onu sana indirdiğimiz bir kitaptır.

30- Ve Davud'a Süleyman'ı bahşettik. O ne güzel kuldu. Şüphesiz ki o, (Allah'a) bir çok dönendi.

31- 32- Hani ona o akşam karanlığı o soylu koşu atları sunulmuştu da: "Şüphesiz ki ben o malın sevgisini Efendimi hatırlatmasından dolayı sevdim" demişti. Nihayet (o atlar) o engele gizlenmişti.

33- (Süleyman): "Onları bana geri döndürün" (demiş, atların) o bacaklarını ve  o boyunlarını sıvazlamaya başlamıştı.

34- 35- Ve ant olsun ki Süleyman'ı denemiş ve kürsisinin üzerinde bir cesetle karşılaştırmıştık, sonra içtenlikle yönelmiş: "Ey Efendim, beni bağışla ve bana, benden sonra bir kimseye uygun düşmeyecek bir hükümranlık bahşet. Şüphesiz ki sen, o bolca bahşedenin ta kendisisin" demişti.

36- 37- 38- Bunun üzerine onun buyruğuyla eriştirdiği yere yumuşakça esen o rüzgarı ve her bir yapı ustası ve dalgıçlık yapan o şeytanları ve o zincirlerle birbirine yaklaştırılmış diğerlerini de ona boyun eğdirmiştik.

39- (Ona): "Bu, bizim vergimizdir. Artık bir kısıtılama olmaksızın büyük iyilikte bulun veya tut" (demiştik).

40- Ve şüphesiz ki onun bizim yanımızda kesinlikle bir yakınlığı ve dönülecek yerin iyisi vardır.

41- Ve kulumuz Eyyub'u da hatırla. Hani Efendisine: "Şüphesiz ki o şeytan bana bir yorgunluk ve bir azap dokundurdu" (diye) seslenmişti.

42- (Biz de ona): "Ayağınla binitine vur (şifa için çare aramaya çık). Bu, bir yıkanacak ve içecek soğuk (su)" (demiştik).

43- Ve ona bizden bir rahmet ve o temiz akıl sahiplerine bir hatırlatma olarak halkını ve onların beraberinde onların bir mislini de bahşetmiştik.

44- Ve (ona): "Bir demet bitkiyi elinle tut da onu (vücudunun hasta yerlerine) koy ve günaha meyletme" demiştik. Şüphesiz ki biz onu bir direnip gayret eden olarak bulmuştuk. O ne güzel kuldu. Şüphesiz ki o, (Allah'a) bir çok dönendi.

45- Ve o ( güçlü) eller ve o gözler sahipleri kullarımız İbrahim'i ve İshak'ı ve Yakub'u da hatırla.

46- Şüphesiz ki biz o yurdu hatırda tutmaları nedeniyle onları bir özgülemeyle özgülemiştik.

47- Ve şüphesiz ki onlar bizim yanımızda kesinlikle o hayırlı seçilmişlerdendir.

48- Ve İsmail'i ve Elyesa'yı ve Zülkifl'i de hatırla. Ve hepsi o hayırlılardandır.

49- Bu, bir hatırlatmadır. Ve şüphesiz ki dönülecek yerin iyisi o korunanlaradır.

50- Onlar için o kapıları sonuna kadar açılmış Adn bahçeleri.

51- Onda (o süslü koltuklar üzerine) dayananlar olarak. Orada birçok meyveyi ve içeceği çağıracaklardır.

52- Ve o bakışı (sadece eşlerine) kısaltan yaşıt (kadın)lar onların yanındadır.

53- Bu, o hesabın günü için söz verilmekte olduğunuz şeydir.

54- Şüphesiz ki bu, kesinlikle ona tükenme hiç olmayan bizim rızkımızdır.

55- Bu, (inananlar içindir). Ve şüphesiz ki dönülecek yerin şerlisi o taşkınlaradır.

56- (Orası) cehennemdir. Ona yaslanacaklardır. Artık ne sıkıntılıdır o döşek.

57- Bu, bir kaynar su ve bir irindir. Artık onu tatsınlar.

58- Ve diğer (azaplar da) onun şeklinden eşlerdir.

59- 60- (Cehennemlikler birbirleriyle şöyle konuşacaklardır): "Bu, sizin beraberinizde (ateşe) bir göğüs geren bölüktür. Onlara bir merhaba bile yok. Şüphesiz ki onlar o ateşe yaslananlardır." (Diğer bölük): "Hayır, size bir merhaba bile yok. Onu bizim önümüze siz getirdiniz. Artık o ne sıkıntılı sabitliktir" dediler.

61- (Yine onlar): "Ey Efendimiz, bunu bizim önümüze kim getirdiyse, onun o ateşin içindeki azabını bir kat artır" dediler.

62- 63- Ve (yine onlar): "Bize ne oluyor o en şerlilerden olarak saymakta olduğumuz, onlara bir maskara konusu olarak sahiplendiğimiz bir takım adamları göremiyoruz, yoksa o gözler onlardan  kaydı mı?" dediler.

64- Şüphesiz ki bu o ateşin halkının birbiriyle çekişmesi, kesin bir gerçektir.

65- 66- De ki: "Ben ancak ve ancak bir uyarıcıyım. O tek o boyun eğdirici güç sahibi Allah'tan başka hiçbir tanrı yoktur. O göklerin ve o yerin ve ikisinin arasında olan şeylerin Efendisidir, o çok güçlüdür, o çok bağışlayıcıdır."

67- 68- 69- 70- De ki: "O, bir büyük haberdir. Siz ondan kayıtsız kalanlarsınız. O en yüce dolular çekişirlerken benim için hiçbir bilgi yoktu. Bana ancak ve ancak benim bir açıklanan uyarıcı olmamdan başkası vahyolunmuyor."

71- 72- 73- Bir zaman senin Efendin o meleklere: "Şüphesiz ki ben bir çamurdan bir beşer takdir ediciyim. Artık onu denkleştirdiğim ve ona esintimden (yaşam verme gücümden) üflediğim zaman, hemen ona boyun eğiciler olarak çökün" demişti de, o meleklerin hepsi toplu olarak hemen boyun eğmişti.

74- İblis hariç, o büyüklük taslamış ve o gerçeği örtücülerden olmuştu.

75- (Allah): "Ey İblis, iki elimle takdir ettiğim o şeye boyun eğmenden seni ne alıkoydu? Büyüklük mü tasladın yoksa o yücelenlerden mi oldun?" demişti.

76- (İblis): "Ben ondan daha hayırlıyım. Beni bir ateşten takdir ettin ve onu ise bir çamurdan takdir ettin" demişti.

77- 78- (Allah): "Oradan hemen çık. Şüphesiz ki sen artık bir taşlanansın. Ve şüphesiz ki o karşılığın gününe kadar benim dışlamam senin üzerinedir" demişti.

79-   (İblis): "Ey Efendim, harekete geçirilecekleri güne kadar beni gözet" demişti.

80- 81- (Allah): "Şüphesiz ki sen o bilinmiş vaktin gününe kadar o gözetilmişlerdensin" demişti.

82- 83- (İblis): "Senin güçlülüğüne ant olsun ki, içlerinden senin o özgülenmiş kulların hariç onları kesinlikle toplu olarak azdıracağım" demişti.

84- 85- (Allah): "(İşte bu söylediğin), o gerçektir. Ve bende o gerçeği söylüyorum, ant olsun ki cehennemi senden ve onlardan sana takılan kimselerle topluca dolduracağım" demişti.

86- 87- 88- De ki: "Ben buna karşılık sizden hiçbir iş karşılığı sormuyorum. Ve ben o yükümlendirenlerden de değilim. O, o tüm insanlar için bir hatırlatmadan başkası değildir. Ve onun haberini bir süre sonra kesinlikle bileceksiniz."


12 Temmuz 2025 Cumartesi

SAFFAT SURESİ MEALİ

1- Ant olsun bir saf halinde dizilenlere.

2- Bir haykırışla sevk edenlere.

3- Bir hatırlatma okuyanlara.

4- Şüphesiz ki sizin tanrınız, kesinlikle tektir.

5- O göklerin ve o yerin ve ikisinin arasında olan şeylerin Efendisidir ve o doğuların da Efendisidir.

6- Şüphesiz ki biz o yakın göğü, o yıldızların süsüyle süsledik.

7- Her bir inatçı şeytanda bir kollamayla (onu kolladık).

8- O en yüce doluları dinleyemezler ve her bir yandan atılırlar.

9- Bir kovulmayla (kovulurlar). Ve bir sürekli azap, onlar içindir.

10- Bir kapıverme yapan kimse başka, hemen ona da bir parlak ateş parçası takılır.

11- Şimdi onlardan görüş bildirmelerini iste: Onlar mı bir takdir edilişçe daha sert, yoksa bizim takdir etmiş olduğumuz (diğer) kimseler mi? Şüphesiz ki biz onları bir yapışkan çamurdan takdir ettik.

12- Hayır, sen (bu işe) şaştın, oysa onlar maskaraya alıyorlar.

13- Ve (bu gerçekler onlara) hatırlatıldığı zaman, hatırlamazlar.

14- Ve (gözle görülen) bir ayet gördükleri zaman, maskaraya almaya kalkıyorlar.

15- 16- 17- Ve: "Bu, bir açıklanan sihirden başkası değil. Biz öldüğümüz ve bir toprak ve kemikler olduğumuz zaman mı, gerçekten biz mi kesinlikle harekete geçirilmişler (olacağ)iz? O ilk atalarımızda mı?" dediler.

18- De ki: "Evet, ve siz boyun bükenler olarak (harekete geçirileceksiniz)."

19- O, ancak ve ancak bir tek haykırıştır. Bir anda onlar (harekete geçirilmişler olarak) bakacaklar.

20- Ve: "Yazıklar olsun bize! Bu, karşılığın günüdür" demişlerdir.

21- "Bu, kendisini yalanlamakta olduğunuz o ayrılma günüdür."

22- 23- 24- "Toplayın haksızlık yapanları ve onlara eşlik edenleri ve onların Allah'ın aşağısından kulluk etmekte oldukları şeyleri de o şiddetli ateşin yoluna iletin ve onları (orada sürekli) durdurun, şüphesiz ki onlar sorumludurlar."

25- "Size ne oluyor birbirinizle yardımlaşmazsınız?"

26- Hayır, onlar bugün (çaresizce) teslim olanlardır.

27- Ve bir kısmı bir kısma dönmüş birbirleriyle sorgulaşmaktadırlar.

28- (Bir kısmı): "Şüphesiz sizler bize o sağdan gelmekte idiniz" demişlerdir.

29- 30- 31- 32- (Diğer bir kısım): "Hayır, siz inananlar değildiniz. Ve bizim için sizin üzerinizde hiçbir yetki yoktu. Hayır, siz bir taşkınlar topluluğu idiniz. Bu yüzden Efendimizin sözü bizim üzerimize bir gerçek oldu. Şüphesiz ki biz (azabı) kesinlikle tadıcılarız. Biz sizi azdırmıştık, şüphesiz ki biz azanlar idik" demişlerdir.

33- Artık şüphesiz ki onlar o gün o azapta ortaktırlar.

34- Şüphesiz ki biz o suçlulara işte böyle yaparız.

35- 36- Şüphesiz ki onlara: "Allah'tan başka hiçbir tanrı yoktur" denildiği zaman, büyüklük taslarlar ve: "Gerçekten biz mi bir cinlenmiş şair için kesinlikle tanrılarımızı bırakıcılarız?" derlerdi.

37- Aksine, (cinlenmiş dedikleri) o gerçeği getirmiş ve o gönderilmişleri de doğrulamıştır.

38- Şüphesiz ki sizler o acı azabı kesinlikle tadıcılarsınız.

39- Ve siz işlemekte olduğunuz şeylerden başkasıyla da karşılık görmüyorsunuz.

40- Allah'ın o özgülenmiş kulları başka.

41- 42- 43- 44- 45- 46- 47- 48- 49- İşte onlar, meyvelerden bir bilinmiş rızık onlar içindir. O nimet bahçelerinde karşılıklı döşekler üzerindedirler. Bembeyaz bir su gözesinden (doldurulmuş) içenlere bir lezzet veren kadehler, onların üzerinde dolaştırılır. Onların içindekinde hiçbir sersemleten olmaz ve onlar ondan sarhoşlaşmazlar. Ve o bakışı (sadece eşlerine) kısaltan iri gözlü (eşler) onların yanındadır. Sanki onlar bir yumurta gibi kamufle edilmişlerdir.

50- Böylece onların bir kısmı bir kısma dönmüş birbirleriyle sorgulaşmaktadırlar.

51- 52- 53- İçlerinden bir sözcü: "Şüphesiz ki benim bir arkadaşım vardı. (Bana) 'Gerçekten sende mi kesinlikle o doğrulayıcılardansın? Biz öldüğümüz ve bir toprak ve kemikler olduğumuz zaman mı, gerçekten biz mi kesinlikle karşılık görmüşler (olacağ)iz?' derdi. dedi.

54- "Sizler (onun durumuna) muttali olanlar mısınız? dedi.

55- Derken (onun durumuna) muttali oldu, böylece onu o şiddetli ateşin ortasında gördü.

56- 57- 58- 59- 60- 61- (Ona): "Allah'a yemin olsun ki şüphesiz ki neredeyse sen kesinlikle beni de mahvedecektin. Ve eğer Efendimin nimeti olmasaydı, kesinlikle bende (azap için) o hazır bulundurulmuşlardan olmuştum. (Cennet arkadaşlarına hitaben) Biz o ilk ölümümüzden başka ölenler olmayacağız değil mi? Ve biz azaplandırılmışlardan da olmayacağız. Şüphesiz ki bu, o büyük başarının ta kendisidir. O işleyenler bu örnek (gibisini kazanmak) için işlesin" dedi.

62- İşte bu mu bir ikram olarak daha hayırlıdır, yoksa o zakkum ağacı mı?

63- Şüphesiz ki biz onu o haksızlık yapanlar için bir deneme aracı yaptık.

64- Şüphesiz ki o, bir ağaçtır ki o şiddetli ateşin dibinde çıkar.

65- Onun tomurcuğu sanki o şeytanların başları gibidir.

66- Şüphesiz ki onlar, ondan yiyenlerdir ve ondan o karınları dolduranlardır.

67- Sonra şüphesiz ki onlar için, onun üzerine kesinlikle kaynar sudan bir içecek vardır.

68- Sonra şüphesiz ki onların dönüş yerleri kesinlikle o şiddetli ateşedir.

69- Şüphesiz ki onlar, atalarını sapkınlar olarak bulmuşlardı.

70- Onlar da onların (atalarının) izleri üzerine koşturuyorlar.

71- Ve ant olsun ki onların öncesi o ilklerin daha çoğu sapmıştı.

72- Ve ant olsun ki onların içine uyarıcılar da göndermiştik.

73- Artık bak o uyarılmışların sonu nasıl olmuş.

74- Allah'ın o özgülenmiş kulları başka.

75- Ve ant olsun ki Nuh bize seslenmişti de ne güzel o cevaplandıranlardık.

76- 77- Ve onu ve halkını o büyük çıkmazdan kurtarmış ve onun soyunu o kalıcıların ta kendileri yapmıştık. 

78- Ve ona o sonrakiler içinde (bir doğruluk dili) bıraktık.

79- Selam, o tüm insanlar içinde Nuh'un üzerinedir.

80- Şüphesiz ki biz, o iyilik edenlere işte böyle karşılık veririz.

81- Şüphesiz ki o, o inanan kullarımızdandı.

82- Sonra o diğerlerini batırdık.

83- Ve şüphesiz ki onun taraftarından (birisi de) kesinlikle İbrahim'dir.

84- 85- 86- 87- Bir zaman Efendisine bir kusursuz kalple gelmiş, hani babasına ve topluluğuna: "Neye kulluk ediyorsunuz? Bir çarpıtma olarak Allah'ın aşağısında tanrılar mı istiyorsunuz? O tüm insanların Efendisi hakkında kanaatiniz nedir?" demişti.

88- 89- 90- Derken o yıldızlara bir bakışla bakmış, akabinde: "Şüphesiz ki ben bir bitkinim" demişti de, ondan arka dönenler olarak (başka tarafa) yönelmişlerdi.

91- 92- Bunun üzerine kurnazlıkla onların tanrılarına varmış: "Yemez misiniz? Size ne oluyor ki konuşmazsınız?" demişti.

93- Derken onların üzerine kurnazlıkla varıp sağ eliyle bir vuruş yapmıştı.

94- Bunun üzerine (topluluğu) ona doğru dönerek (deve kuşu gibi) koşturuyorlardı.

95- 96- (İbrahim onlara): "Yontmakta olduğunuz şeylere kulluk mu ediyorsunuz? Ve Allah sizi ve işlemekte olduğunuz şeyleri de takdir etmiştir" demişti.

97- (Topluluğu): "Onun için bir yapı inşa edin de onu o şiddetli ateşin içine atın" demişlerdi.

98- Ona bir plân kurmak istemişler, hemen biz de onları o en aşağı hale getirmiştik.

99- 100- 101- Ve (İbrahim): "Şüphesiz ki ben Efendime gidiciyim, beni doğruya ilecektir. Ey Efendim, bana o düzgünlerden (bir oğul) bahşet" demiş, bunun üzerine biz de ona bir yumuşak huylu oğulu müjdelemiştik.

102- (Oğlu) onun beraberinde o (işe) koşma (çağına) ulaştığında (babası): "Ey oğulcuğum, şüphesiz ki ben o uyku içinde görüyorum ki, şüphesiz ki ben seni boğazlıyorum. Artık bak sen ne görüyorsun?" demişti. (Oğlu): "Ey babacığım, buyurulmakta olduğun şeyi yap. Eğer Allah dilemişse, beni o direnip gayret edenlerden bulacaksın" demişti.

103- 104- 105- 106- Ve ikisi de (buyruğa) teslim olduğunda ve onu şakağı üzerine yatırdığında ve biz: "Ey İbrahim, kesinlikle o rüyayı doğruladın. Şüphesiz ki biz, o iyilik edenlere işte böyle karşılık veririz. Şüphesiz ki bu, kesinlikle bir açıklanan yoklamaydı" diye ona seslenmiştik.

107- Ve ona bir büyük boğazlamalığı kurtulmalık olarak vermiştik.

108- Ve ona o sonrakiler içinde (bir doğruluk dili) bıraktık.

109- Selam, İbrahim'in üzerinedir.

110- O iyilik edenlere işte böyle karşılık veririz.

111- Şüphesiz ki o, o inanan kullarımızdandı.

112- Ve o düzgünlerden bir haberci olarak ona İshak'ı müjdelemiştik.

113- Ve onu ve İshak'ı bereketlendirdik ve ikisinin soyundan iyilik eden ve benliğine açıklanan haksızlığı eden de vardır.

114- Ve ant olsun ki Musa'ya ve Harun'a büyük iyilikte bulunmuştuk.

115- Ve ikisini ve ikisinin topluluğunu o büyük çıkmazdan kurtarmıştık.

116- Ve onlara yardım etmiştik de o yenenlerin ta kendileri olmuşlardı.

117- Ve ikisine o açıklayıcı kitabı vermiştik.

118- Ve ikisini o dosdoğru yola iletmiştik.

119- Ve ikisine o sonrakiler içinde (bir doğruluk dili) bıraktık.

120- Selam, Musa'nın ve Harun'un üzerinedir.

121-  Şüphesiz ki biz, iyilik edenlere işte böyle karşılık veririz.

122-  Şüphesiz ki o ikisi, o inanan kullarımızdandı.

123- Ve şüphesiz ki İlyas da kesinlikle o gönderilmişlerdendi.

124- 125- 126- Bir zaman topluluğuna: "Korunmaz mısınız? Bir Ba'li mi çağırıyorsunuz ve o takdir edicilerin en iyisini bırakıyorsunuz da? Allah, sizin de Efendinizdir ve o ilk atalarınızın da Efendisidir" demişti.

127- Buna rağmen onu yalanladılar, artık şüphesiz ki onlar (azap için) kesinlikle hazır bulundurulmuşlardır.

128- Allah'ın o özgülenmiş kulları başka.

129- Ve ona o sonrakiler içinde (bir doğruluk dili) bıraktık.

130- Selam, İlyas'ların üzerinedir.

131- Şüphesiz ki biz, o iyilik edenlere işte böyle karşılık veririz.

132- Şüphesiz ki o, o inanan kullarımızdandı.

133- Ve şüphesiz ki Lut da kesinlikle o gönderilmişlerdendi.

134- 135- 136- Bir zaman o geride kalanlar içindeki bir kocamış kadın dışında onu ve halkını toplu olarak kurtarmış, sonra da, o diğerlerini yerle bir etmiştik.

137- 138- Ve şüphesiz ki siz sabahlayıcılar ve o gece iken kesinlikle onların üzerinden geçip gidiyorsunuz. Hiç bağ kurmaz mısınız?

139- Ve şüphesiz ki Yunus da kesinlikle o gönderilmişlerdendi.

140- Bir zaman (yolcularla) o  dolmuş gemiye kaçmıştı.

141- Akabinde kura çekişmişler de (denize) o kaymışlardan olmuştu.

142-  Ve kendisini kınayıcı bir halde iken o balık tarafından yutulmuştu.

143- 144- Eğer şüphesiz ki o, (Allah'ı) o her türlü eksiklikten uzak tutanlardan olmasaydı, onun karnında harekete geçirilecekleri güne kadar kesinlikle kalırdı.

145- 146- Ve kendisi bir bitkin halde iken onu o çıplak alana fırlatıp atmış ve üzerine kabak cinsinden bir ağaç bitirmiştik.

147- 148- Ve onu yüz bin veya artmakta olan (topluluğa) göndermiş, akabinde ona inanmışlar böyle biz de bir vakte kadar onları yararlandırmıştık.

149- Şimdi onlardan görüş bildirmelerini iste: O kızlar senin Efendinin midir de ve o oğullar onlarındır?

150- Yoksa o melekleri dişiler olarak takdir etmişiz de ve onlar buna tanık mı oluyorlar?

151- 152- Dikkat edin, şüphesiz ki onlar çarpıtmalarından dolayı: "Allah çocuk sahibi oldu" diyorlar. Ve şüphesiz ki onlar, kesinlikle yalancılardır.

153- O kızları o oğulların üzerine mi seçmiş?

154- Size ne oluyor nasıl karar veriyorsunuz?

155-  Hiç hatırlamaz mısınız?

156- Yoksa sizin için bir açıklanan yetki mi var?

157- Eğer doğru sözlüler iseniz, haydi kitabınızı getirin.

158- Ve O'nun arasıyla ve o cinler arasında bir soy bağı uydurdular. Ve ant olsun ki o cinler şüphesiz ki onların (bu bağı uyduranların) kesinlikle hazır bulundurulmuşlar olacaklarını bilmiştir.

159- Allah, onların nitelemekte oldukları şeylerden uzaktır.

160-  Allah'ın o özgülenmiş kulları başka.

161- 162- 163- Artık şüphesiz ki siz ve kulluk etmekte olduğunuz şeyler, O'na karşı o şiddetli ateşe yaslanan o kimse dışında (kimseyi) kötüye düşürenler değilsiniz.

164- Ve bizden kimse yoktur ki, onun bilinmiş bir konumu olmasın.

165- Ve şüphesiz ki biz, kesinlikle biziz o saflar halinde dizilenler.

166- Ve şüphesiz ki biz, kesinlikle biziz (Allah'ı) o her türlü eksiklikten uzak tutanlar.

167- 168- 169- Ve şüphesiz ki (Mekke'liler önceden) kesinlikle: "Eğer yanımızda o ilklerden (kalma) bir hatırlatma olsaydı, kesinlikle Allah'ın o özgülenmiş kulları olurduk" diyorlardı.

170- Buna rağmen (hatırlatma geldiğinde) onu (ret ederek) örttüler. İleride bilecekler.

171- 172- 173- Ve ant olsun ki o gönderilmiş kullarımız hakkında şu kelimemiz öne geçmiştir: Şüphesiz ki onlar, kesinlikle onlar o yardım edilmişlerdir ve şüphesiz ki bizim askerimiz o yenenlerin ta kendileridir.

174- Artık bir süreye kadar onlardan (başka tarafa) yönel.

175- Ve onları gör, ileride (neler) görecekler.

176-  Şimdi azabımızın (hala) çabuklaşmasını istiyorlar mı?

177- Ve (azabımız) onların sahasına indiği zaman, Artık ne kötüdür o uyarılmışların sabahı.

178-  Artık bir süreye kadar onlardan (başka tarafa) yönel.

179-  Ve onları gör, ileride (neler) görecekler.

180- O güçlülüğün Efendisi senin Efendin, onların nitelemekte oldukları şeylerden uzaktır.

181- Ve selam, o gönderilmişlerin üzerine olsun.

182- Ve o övgü, o tüm insanların Efendisi Allah'adır.


3 Temmuz 2025 Perşembe

YASİN SURESİ MEALİ

1- Ya, Sin.

2- O bilge okunan (Kur'an) a ant olsun.

3- Şüphesiz ki sen, kesinlikle o gönderilmişlerdensin. 

4- Bir dosdoğru yol üzerinde.

5- O en güçlünün, o çok merhamet edicinin indirmesidir.

6- Ataları uyarılmamış, bu yüzden onlar da duyarsız kalmış bir topluluğu uyarman için.

7- Ant olsun ki o söylenen onların daha çoğunun üzerine bir gerçek olmuştur, bu yüzden onlar inanmazlar.

8- Şüphesiz ki biz, onların o boyunlarındaki o (demirden) bağları o çenelere kadar geçirdik, bu yüzden başları dikleşmiştir.

9- Ve onların önlerinden bir set ve artlarından bir set çektik de onları kapladık, bu yüzden onlar görmezler.

10- Ve onları uyarsan da yahut uyarmasan da onlar için denktir, onlar inanmazlar.

11- Sen ancak ve ancak o hatırlatmaya takılmış ve o algılanamayananla o çok şefkatli den endişelenmiş kimseyi uyarabilirsin. Artık onu, bir bağışlama ve bir değerli iş karşılığı ile müjdele.

12- Şüphesiz ki biz, o ölüleri (yeniden) biz yaşatırız ve önceledikleri şeyleri ve onların izlerini biz yazarız. Her bir şeyi bir açıklayan önder de (kitap ta) sayılandırmışızdır.

13- Ve onlara o kasabanın arkadaşlarını bir örnek olarak ortaya koy. Hani ona o gönderilmişler gelmişti.

14- Hani onlara iki (elçi) göndermiştik de ikisini de yalanlamışlardı. Bunun üzerine (iki elçiyi) bir üçüncü (elçi) ile güçlendirmiştik. (Bu üç elçi): "Şüphesiz ki biz, size gönderilmişleriz" demişlerdi.

15- (Onlar): "Siz bizim örneğimiz bir beşerden başkası değilsiniz. Ve o çok şefkatli de hiçbir şey indirmemiştir. Siz yalan söyleyenlerden başkası değilsiniz" demişlerdi.

16- 17- (Elçiler): "Efendimiz biliyor, şüphesiz ki biz size gönderilmişleriz. Ve bizim üzerimizde o açıklanan ulaştırmadan başkası yoktur" demişlerdi.

18- (Onlar): "Şüphesiz ki biz sizin yüzünüzden uğursuzluğa dolandık. Ant olsun ki eğer, vazgeçmediyseniz, sizi kesinlikle taşlayacağız ve bizden size kesinlikle bir acı azap dokunacaktır" demişlerdi.

19- (Elçiler): "Uğursuzluğunuz sizin beraberinizdedir. Size hatırlatıldı diye mi (böyle söylüyorsunuz)? Hayır, siz bir savurganlar topluluğusunuz" demişlerdi.

20- 21- 22- 23- 24- 25- Ve o şehrin en uzağından bir adam koşarak gelmiş: "Ey topluluğum, o gönderilmişlere takılın. Takılın o kimselere ki, sizden bir iş karşılığı sormaz ve onlar doğruya iletilenlerdir. Ve bana ne oluyor ki beni açığa çıkarana kulluk etmiyorum? Ve siz de O'na döndürüleceksiniz. O'nun aşağısından tanrıları sahiplenir miyim? Eğer o çok şefkatli bana bir zarar isterse, onların eşlikçilikleri benden bir şeyi zenginleştirmez ve beni kurtaramazlar da. Şüphesiz ki ben o takdirde, bir açıklanan sapkınlık içindeyim. Şüphesiz ki ben, sizin Efendinize inandım, artık beni işitin " demişti.

26- 27- (Ona): "O bahçeye gir" denildi. (O da): "Ah keşke benim topluluğum da, Efendimin beni bağışladığını ve değer verilenlerden kıldığını bilselerdi" dedi.

28- Ve onun arkasından onun topluluğunun üzerine o gökten hiçbir asker indirmedik ve indiriciler de değildik.

29- (Onların yıkımı) bir tek korkunç sesten başkasıyla olmadı, birden onlar sönen ateşler (gibi oldular).

30- Ey o kulların üzerinde ki özlem, onlara herhangi bir elçi gelmiyordu ki, ancak onunla alay ediyor olmasınlar.

31- Onlardan önce o kuşaklardan kaçını yok ettiğimizi görmediler mi? Şüphesiz ki onlar kendilerine dönemezler.

32- Ve şüphesiz ki hepsi yanımızda bir bütün olarak hazır bulundurulmuşlardır.

33- Ve o ölü yer, onlar için bir ayettir. Onu yaşattık ve ondan bir dane çıkardık da ondan yiyorlar.

34- Ve onda hurmalıklardan ve üzümlüklerden bahçeler yetiştirdik ve onda o su gözlerinden fışkırttık.

35- Sonunda onun ürününden yerler. Oysa onu onların elleri işlememiştir. Hiç şükretmezler mi?

36- Her türlü eksiklikten uzaktır ki O, yerin bitirmekte olduğu şeylerden ve kendi benliklerinden ve bilemeyecekleri şeylerden bütün o eşleri takdir etmiştir.

37- Ve o gece, onlar için bir ayettir. Ondan o gündüzü sıyırırız, birden onlar karanlıkta kalanlardır.

38- Ve o güneş kendisi için bir sabitliğe akar. Bu, o en güçlünün, o en iyi bilicinin ölçüsüdür.

39- Ve o ay, ona da o eski hurma dalı gibi olmaya tekrar dönene kadar, iniş yerleri (evreler) ölçüledik.

40- O güneşin kendisinin o aya yetişmesi uygun düşmez. Ve o gece de o gündüzün önüne geçemez. Ve her biri bir yörüngede yüzmektedirler.

41- Ve onların soylarını (yolcularla) o dolmuş geminin içine yüklememiz, onlar için bir ayettir.

42- Ve onlar için onun örneğinden binmekte oldukları şeyleri de biz takdir ettik.

43- Eğer dilersek, onları batırırız da onlar için feryada yetişen olmaz ve onlar kurtarılmazlar da.

44- Bizden bir rahmet ve belirli bir vakte kadar bir yararlanma başka.

45- Ve onlara: "Merhamet edilmeniz için önünüzde olan şeyden ve ardınızda olan şeyden korunun" denildiği zaman, (onlar aldırmazlar).

46- Ve onlara Efendilerinin ayetlerinden bir ayet gelmiyor ki ondan ancak kayıtsız kalanlar olmasınlar.

47- Ve onlara: "Allah'ın size rızık olarak verdiği şeylerden harcayın" denildiği zaman, gerçeği örtmüş olanlar inanmışlara: "Eğer Allah dilerse kendisini yedireceği kimseye biz mi yedireceğiz? Siz bir açıklanan sapkınlık içindekilerden başkası değilsiniz" diyor.

48- Ve: "Eğer doğru sözlüler iseniz bu söz ne zaman (gerçekleşecek)?" diyorlar.

49- Onlar birbirleri ile çekişirlerken kendilerini tutuverecek bir tek korkunç sesten başkasına bakmıyorlar.

50- Bu durumda bir önermeye güç yetiremezler ve ailelerine de dönemezler.

51- Ve boruya üfürülmüştür, birden onlar o mezarlardan Efendilerine doğru akın ediyorlar.

52- (Onlar): "Yazıklar olsun bize, uyuduğumuz yerimizden bizi kim harekete geçirdi? Bu, o çok şefkatlinin söz verdiğidir, ve o gönderilmişler doğru sözlüymüş" dediler.

53- Bir tek korkunç sesten başkası olmadı, bir anda onlar yanımızda hazır bulundurulmuşlardır.

54- Bugün bir benliğe hiçbir şeyle haksızlık yapılmaz ve işlemekte olduklarınızdan başkasıyla karşılık görmezsiniz.

55- Şüphesiz ki o bahçenin arkadaşları, bugün bir meşguliyet içinde meyveyle lezzetlenenlerdir.

56- Onlar ve eşleri gölgelikler içinde o süslü koltuklar üzerine dayananlardır.

57- Ondaki meyveler onlar içindir ve çağıracakları (yemek içimek için isteyecekleri) şeyler de onlar içindir.

58- "Selam", bir bağışlayıcı Efendiden bir söz olarak (onlar içindir). 

59- 60- 61- 62- 63- 64- (Allah): "Bugün ayrılın ey o suçlular. Ey Adem'in oğulları, ben size 'O şeytana kulluk etmeyin. Şüphesiz ki o, sizin için bir açıklanan düşmandır' diye ve 'Bana kulluk edin. İşte bu, bir dosdoğru yoldur' diye, antlaşma yapmadım mı? Ve ant olsun ki içinizden bir çok büyük topluluğu saptırdı. Bağ kuranlar olmalı değil miydiniz? İşte bu, söz verilmekte olduğunuz cehennemdir. Gerçeği örtmekte olmanız nedeniyle bugün ona yaslanın" (der).

65- Bugün onların ağızlarının üzerine mühürleriz ve onların elleri bize konuşur ve onların ayakları kazanmakta oldukları şeylere tanıklık eder.

66- Ve eğer dileseydik onların gözlerinin üzerini kesinlikle silerdik de o yola (o durumda) öne geçmeye çalışırlardı, böyle iken nasıl göreceklerdi?

67- Ve eğer dileseydik onların durumlarını kesinlikle başka şekle sokardık da (eski duruma) bir geçişe de (başka duruma) dönmeye de güç yetiremezlerdi.

68- Ve kimi ömrülendiriyorsak, onu o (ilk) takdirdeki (çocukluğuna) ters döndürüyoruz. Hiç bağ kurmazlar mı?

69- Ve biz ona o şiiri öğretmedik ve ona uygun da düşmez. O, bir hatırlatmadan ve bir açıklanan okuma (Kur'an) dan başka değildir.

70- Bir yaşayan kimseyi uyarması ve o söylenenin o gerçeği örtücülerin üzerine gerçek olması için.

71- Onlar, şüphesiz ki bizim ellerimizin işlediği şeylerden onlar için hayvanlar takdir etmiş olduğumuzu onların böylece onlara hükümranlar olduklarını görmediler mi?

72- Ve onları kendilerine aşağılık (boyun eğer) hale getirdik ki onların binekleri, onların bir kısmındandır ve onların bir kısmından da yiyorlar.

73- Ve onlardaki faydalar ve içecekler onlar içindir. Hiç şükretmezler mi?

74- Ve yardım edilmeleri için, Allah'ın aşağısından tanrıları sahiplendiler.

75- (Tanrılar) onlara yardıma güç yetiremezler. Oysa kendileri onlar (tanrılar) için hazır bulundurulmuş bir askerdir.

76- Artık onların dedikleri sakın seni üzmesin. Şüphesiz ki biz onların saklamakta oldukları şeyleri ve açığa vurmakta oldukları şeyleri biliyoruz.

77- O insan şüphesiz ki bizim onu bir döllenmiş hücreden takdir ettiğimizi görmedi mi? Böyle iken birden o bir açıklanan çekişmecidir.

78- Ve kendi takdir edilişini unutmuş bir halde bize bir örnek ortaya koydu: "Un ufak haldeki o kemikleri (yeniden) kim yaşatacak?" dedi.

79- De ki: "Onları, ilk defasında onları oluşturan yaşatacak. Ve O, her bir takdirin en iyi bilicisidir."

80- O ki, o yeşil ağaçtan sizin için bir ateş çıkardı, siz ondan hemen tutuşturuyorsunuz.

81- O gökleri ve o yeri takdir etmiş olan, onların bir örneğini (yeniden) takdir etmenin ölçüsünü de koyucu değil midir? Evet, ve O, o tekrar tekrar takdir edicidir, o en iyi bilicidir.

82- O'nun buyruğu, bir şey istediği zaman ona ancak ve ancak "Ol" demesidir, o da hemen oluverir.

83- O halde her türlü eksiklikten uzaktır ki, her bir şeyin hükümranlığı, O'nun elindedir. Ve O'na döndürüleceksiniz.