17 Temmuz 2025 Perşembe

SAD SURESİ MEALİ

1- Sad. O hatırlatma sahibi okunan (Kur'an) a ant olsun. 

2- Hayır, (gerçeği) örtenler bir güçlülük ve bir ayrılık içindedir.

3- Onlardan önce kuşaktan kaçını yok ettik de (kurtulmak için) seslendiler, ancak kurtulmanın vakti değildi.

4- 5- Ve onlara içlerinden bir uyarıcı gelmesine şaştılar ve o (gerçeği) örtücüler: "Bu, bir sihirbaz yalancıdır. O tanrıları tek bir tanrı mı yaptı? Şüphesiz ki bu, kesinlikle şaşılacak bir şeydir" dedi.

6- 7- 8- Ve içlerinden o dolular: "Yürüyün ve tanrılarınızın üzerinde direnip gayret edin. Şüphesiz ki bu, kesinlikle (sizden) istenilen bir şeydir. Biz bunu o diğer inançta işitmedik. Bu, bir düzmeceden başkası değil. O hatırlatma aramızdan ona mı indirildi?" diye çözüldü. Hayır, onlar benim hatırlatmamdan bir kuşku içindedir. Hayır, benim azabımı henüz tatmadılar.

9- Yoksa, o en güçlü, o bolca bahşeden senin Efendinin rahmet depoları onların yanında mıdır? 

10- Yoksa, o göklerin ve o yerin ve ikisinin arasında olan şeylerin hükümranlığı onların mıdır? Öyleyse (hükümranlığındaki) o araçlarla yükselsinler.

11- (Onlar) orada hezimete uğramış o gruplardan herhangi bir askerdir.

12- 13- Onların öncesi Nuh'un topluluğu ve Ad ve o kazıkların sahibi Firavun ve Semud ve Lut'un topluluğu ve o ormanlık yerin arkadaşları da yalanlamıştı. İşte onlar o (hezimete uğramış) gruplardı.

14- (O grupların) hepsi o elçileri yalanlamaktan başkasını yapmamıştı. Böylece sonlandırmam bir gerçek oldu.

15- Ve bunlar da (Mekke'liler) onun iki sağım kadar arası olmayan tek bir korkunç sesten başkasına bakmıyor.

16- Ve: "Ey Efendimiz, bizim paymızı o hesabın gününden önce bize çabuklaştır" dediler.

17- Onların dedikleri şeylere karşı direnip gayret et ve o (güçlü) elin sahibi kulumuz Davud'u hatırla. Şüphesiz ki o, (Allah'a) bir çok dönendi.

18- 19- Şüphesiz ki biz, o dağları onun beraberinde boyun eğdirmiştik, o akşam karanlığı ve o kuşluk vakti tesbih ederlerdi*. Ve sürülüp toplanmış o kuşlar da. Hepsi ona (Davud'a) bir çok dönendi.

*Dağların ve kuşların Davud ile beraber tesbih etmelerinin anlamı, Davud'un her şeye hükmeden bir kral olmasından doğan yetkisini ekolojik dengeyi bozmadan kullanması anlamında olabileceğini düşünüyoruz. Allahu a'lem.

20- Ve onun hükümranlığını sertleştirmiş ve ona o bilgeliği ve o sözü ayırmayı vermiştik.

21- Ve sana o çekişenlerin haberi geldi mi? Hani o özel bölmeye tırmanmışlardı.

22- 23- Hani Davud'un yanına girmişlerdi de Davud onlardan dehşete düşmüştü. (Onlar): "Hiç kaygılanma. İki çekişeniz, bir kısmımız bir kısma karşı haddi aştı, artık bizim aramızda o gerçekle karar ver ve haktan uzaklaşma ve bizi o yolun denk olanına ilet. Şüphesiz ki bu, benim kardeşimdir. Onun doksandokuz dişi koyunu ve benim ise tek bir dişi koyunum var. Hal böyle iken 'Onu da benim güvenceme ver' dedi ve o sözde bana güçlü geldi" demişlerdi.

24- (Davud): "Ant olsun ki senin koyununu kendi koyunlarına (katmayı) istemekle sana haksızlık yapmıştır. Ve şüphesiz ki o (mallarını birbirine) karıştıranlardan birçoğu, bir kısmı bir kısma karşı kesinlikle haddi aşar. İnanmış ve o düzgün işleri işlemişler başka ve onlar da pek azdır" demişti. Ve Davud kendisini ancak ve ancak denediğimize kanaat getirmişti de Efendisine bağışlama istemiş ve bir saygıyla eğilen olarak kapandı ve içtenlikle yönelmişti.

25- Bunun üzerine bizde bunu (yaptığı yanlışı) bağışlamıştık. Ve şüphesiz ki onun bizim yanımızda kesinlikle bir yakınlığı ve dönülecek yerin iyisi vardır.

26- Ey Davud, şüphesiz ki biz seni o yerde bir ardıl yaptık, artık o insanların arasında o gerçekle karar ver ve o keyfi arzuya takılma, yoksa seni Allah'ın yolundan saptırır. Şüphesiz ki Allah'ın yolundan sapanlar var ya, o hesabın gününü unutmuş olmaları nedeniyle, bir sert azap onlar içindir.

27- Ve biz o gökleri ve o yeri ve ikisinin arasında olan şeyleri bir geçersizlikle takdir etmedik. Bu, (gerçeği) örtmüşlerin kanaatidir. Artık yazıklar olsun o ateşten dolayı o (gerçeği) örtmüşlere.

28- Yoksa biz inanmış ve o düzgün işleri işlemişleri o yerdeki o bozucular gibi mi sayarız? Yoksa o korunanları (günahtan) o korunmayanlar gibi mi sayarız?

29- (Bu), bereketlenmiş, ayetlerini derinlemesine düşünmeleri için ve o temiz akıl sahiplerinin hatırlamaları için onu sana indirdiğimiz bir kitaptır.

30- Ve Davud'a Süleyman'ı bahşettik. O ne güzel kuldu. Şüphesiz ki o, (Allah'a) bir çok dönendi.

31- 32- Hani ona o akşam karanlığı o soylu koşu atları sunulmuştu da: "Şüphesiz ki ben o malın sevgisini Efendimi hatırlatmasından dolayı sevdim" demişti. Nihayet (o atlar) o engele gizlenmişti.

33- (Süleyman): "Onları bana geri döndürün" (demiş, atların) o bacaklarını ve  o boyunlarını sıvazlamaya başlamıştı.

34- 35- Ve ant olsun ki Süleyman'ı denemiş ve kürsisinin üzerinde bir cesetle karşılaştırmıştık, sonra içtenlikle yönelmiş: "Ey Efendim, beni bağışla ve bana, benden sonra bir kimseye uygun düşmeyecek bir hükümranlık bahşet. Şüphesiz ki sen, o bolca bahşedenin ta kendisisin" demişti.

36- 37- 38- Bunun üzerine onun buyruğuyla eriştirdiği yere yumuşakça esen o rüzgarı ve her bir yapı ustası ve dalgıçlık yapan o şeytanları ve o zincirlerle birbirine yaklaştırılmış diğerlerini de ona boyun eğdirmiştik.

39- (Ona): "Bu, bizim vergimizdir. Artık bir kısıtılama olmaksızın büyük iyilikte bulun veya tut" (demiştik).

40- Ve şüphesiz ki onun bizim yanımızda kesinlikle bir yakınlığı ve dönülecek yerin iyisi vardır.

41- Ve kulumuz Eyyub'u da hatırla. Hani Efendisine: "Şüphesiz ki o şeytan bana bir yorgunluk ve bir azap dokundurdu" (diye) seslenmişti.

42- (Biz de ona): "Ayağınla binitine vur (şifa için çare aramaya çık). Bu, bir yıkanacak ve içecek soğuk (su)" (demiştik).

43- Ve ona bizden bir rahmet ve o temiz akıl sahiplerine bir hatırlatma olarak halkını ve onların beraberinde onların bir mislini de bahşetmiştik.

44- Ve (ona): "Bir demet bitkiyi elinle tut da onu (vücudunun hasta yerlerine) koy ve günaha meyletme" demiştik. Şüphesiz ki biz onu bir direnip gayret eden olarak bulmuştuk. O ne güzel kuldu. Şüphesiz ki o, (Allah'a) bir çok dönendi.

45- Ve o ( güçlü) eller ve o gözler sahipleri kullarımız İbrahim'i ve İshak'ı ve Yakub'u da hatırla.

46- Şüphesiz ki biz o yurdu hatırda tutmaları nedeniyle onları bir özgülemeyle özgülemiştik.

47- Ve şüphesiz ki onlar bizim yanımızda kesinlikle o hayırlı seçilmişlerdendir.

48- Ve İsmail'i ve Elyesa'yı ve Zülkifl'i de hatırla. Ve hepsi o hayırlılardandır.

49- Bu, bir hatırlatmadır. Ve şüphesiz ki dönülecek yerin iyisi o korunanlaradır.

50- (Orası), onlar için o kapıları sonuna kadar açılmış Adn bahçeleridir.

51- Orada (o süslü koltuklar üzerine) dayananlar olarak. Orada birçok meyveyi ve içeceği çağıracaklardır.

52- Ve o bakışı (sadece eşlerine) kısaltan yaşıt (kadın)lar onların yanındadır.

53- Bu, o hesabın günü için söz verilmekte olduğunuz şeydir.

54- Şüphesiz ki bu, kesinlikle ona tükenme hiç olmayan bizim rızkımızdır.

55- Bu, (inananlar içindir). Ve şüphesiz ki dönülecek yerin şerlisi o taşkınlaradır.

56- (Orası) cehennemdir. Ona yaslanacaklardır. Artık ne sıkıntılıdır o döşek.

57- Bu, bir kaynar su ve bir irindir. Artık onu tatsınlar.

58- Ve diğer (azaplar da) onun şeklinden eşlerdir.

59- 60- (Cehennemlikler birbirleriyle şöyle konuşacaklardır): "Bu, sizin beraberinizde (ateşe) bir göğüs geren bölüktür. Onlara bir merhaba bile yok. Şüphesiz ki onlar o ateşe yaslananlardır." (Diğer bölük): "Hayır, size bir merhaba bile yok. Onu bizim önümüze siz getirdiniz. Artık o ne sıkıntılı sabitliktir" dediler.

61- (Yine onlar): "Ey Efendimiz, bunu bizim önümüze kim getirdiyse, onun o ateşin içindeki azabını bir kat artır" dediler.

62- 63- Ve (yine onlar): "Bize ne oluyor o en şerlilerden olarak saymakta olduğumuz, onlara bir maskara konusu olarak tutunduğumuz bir takım adamları göremiyoruz, yoksa o gözler onlardan  kaydı mı?" dediler.

64- Şüphesiz ki bu o ateşin halkının birbiriyle çekişmesi, kesin bir gerçektir.

65- 66- De ki: "Ben ancak ve ancak bir uyarıcıyım. O tek o boyun eğdirici güç sahibi Allah'tan başka hiçbir tanrı yoktur. O göklerin ve o yerin ve ikisinin arasında olan şeylerin Efendisidir, o çok güçlüdür, o çok bağışlayandır."

67- 68- 69- 70- De ki: "O, bir büyük haberdir. Siz ondan kayıtsız kalanlarsınız. O en yüce dolular çekişirlerken benim için hiçbir bilgi yoktu. Bana ancak ve ancak benim bir açıklanan uyarıcı olmamdan başkası vahyolunmuyor."

71- 72- 73- Bir zaman senin Efendin o meleklere: "Şüphesiz ki ben bir çamurdan bir beşer takdir ediciyim. Artık onu denkleştirdiğim ve ona esintimden (yaşam verme gücümden) üflediğim zaman, hemen ona boyun eğiciler olarak çökün" demişti de, o meleklerin hepsi toplu olarak hemen boyun eğmişti.

74- İblis hariç, o büyüklük taslamış ve o (gerçeği) örtücülerden olmuştu.

75- (Allah): "Ey İblis, iki elimle takdir ettiğim o şeye boyun eğmenden seni ne alıkoydu? Büyüklük mü tasladın yoksa o yücelenlerden mi oldun?" demişti.

76- (İblis): "Ben ondan daha hayırlıyım. Beni bir ateşten takdir ettin ve onu ise bir çamurdan takdir ettin" demişti.

77- 78- (Allah): "Oradan hemen çık. Şüphesiz ki sen artık bir taşlanansın. Ve şüphesiz ki o itaatin gününe kadar benim dışlamam senin üzerinedir" demişti.

79-   (İblis): "Ey Efendim, harekete geçirilecekleri güne kadar beni gözet" demişti.

80- 81- (Allah): "Şüphesiz ki sen o bilinmiş vaktin gününe kadar o gözetilmişlerdensin" demişti.

82- 83- (İblis): "Senin güçlülüğüne ant olsun ki, içlerinden senin o özgülenmiş kulların hariç onları kesinlikle toplu olarak azdıracağım" demişti.

84- 85- (Allah): "(İşte bu söylediğin), o gerçektir. Ve bende o gerçeği söylüyorum, ant olsun ki cehennemi senden ve onlardan sana takılan kimselerle topluca dolduracağım" demişti.

86- 87- 88- De ki: "Ben buna karşılık sizden hiçbir iş karşılığı sormuyorum. Ve ben o yükümlendirenlerden de değilim. O, o tüm insanlar için bir hatırlatmadan başkası değildir. Ve onun haberini bir süre sonra kesinlikle bileceksiniz."


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder