Yasin etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Yasin etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

3 Temmuz 2025 Perşembe

YASİN SURESİ MEALİ

1- Ya, Sin.

2- O bilge okunan (Kur'an) a ant olsun.

3- Şüphesiz ki sen, kesinlikle o gönderilmişlerdensin. 

4- Bir dosdoğru yol üzerinde.

5- O en güçlünün, o çok merhamet edicinin indirmesidir.

6- Ataları uyarılmamış, bu yüzden onlar da duyarsız kalmış bir topluluğu uyarman için.

7- Ant olsun ki o söz onların daha çoğunun üzerine gerçek olmuştur, bu yüzden onlar inanmazlar.

8- Şüphesiz ki biz, onların o boyunlarındaki o (demirden) bağları o çenelere kadar geçirdik, bu yüzden başları dikleşmiştir.

9- Ve onların önlerinden bir set ve arkalarından bir set çektik de onları kapladık, bu yüzden onlar görmezler.

10- Ve onları uyarsan da yahut uyarmasan da onlar için denktir, onlar inanmazlar.

11- Sen ancak ve ancak o hatırlatmaya takılmış ve o algılanamayananla o çok şefkatli den endişelenmiş kimseyi uyarabilirsin. Artık onu, bir bağışlama ve bir değerli iş karşılığı ile müjdele.

12- Şüphesiz ki biz, o ölüleri (yeniden) biz yaşatırız ve önceledikleri şeyleri ve onların izlerini biz yazarız. Her bir şeyi bir açıklayan önder de (kitap ta) sayılandırmışızdır.

13- Ve onlara o kasabanın arkadaşlarını bir örnek olarak ortaya koy. Hani ona o gönderilmişler gelmişti.

14- Hani onlara iki (elçi) göndermiştik de ikisini de yalanlamışlardı. Bunun üzerine (iki elçiyi) bir üçüncü (elçi) ile güçlendirmiştik. (Bu üç elçi): "Şüphesiz ki biz, size gönderilmişleriz" demişlerdi.

15- (Onlar): "Siz bizim örneğimiz bir beşerden başkası değilsiniz. Ve o çok şefkatli de hiçbir şey indirmemiştir. Siz yalan söyleyenlerden başkası değilsiniz" demişlerdi.

16- 17- (Elçiler): "Efendimiz biliyor, şüphesiz ki biz size gönderilmişleriz. Ve bizim üzerimizde o açıklanan ulaştırmadan başkası yoktur" demişlerdi.

18- (Onlar): "Şüphesiz ki biz sizin yüzünüzden uğursuzluğa dolandık. Ant olsun ki eğer, vazgeçmediyseniz, sizi kesinlikle taşlayacağız ve bizden size kesinlikle bir acı azap dokunacaktır" demişlerdi.

19- (Elçiler): "Uğursuzluğunuz sizin beraberinizdedir. Size hatırlatıldı diye mi (böyle söylüyorsunuz)? Hayır, siz bir savurganlar topluluğusunuz" demişlerdi.

20- 21- 22- 23- 24- 25- Ve o şehrin en uzağından bir adam koşarak gelmiş: "Ey topluluğum, o gönderilmişlere takılın. Takılın o kimselere ki, sizden bir iş karşılığı sormaz ve onlar doğruya iletilenlerdir. Ve bana ne oluyor ki beni açığa çıkarana kulluk etmiyorum? Ve siz de O'na döndürüleceksiniz. O'nun aşağısından tanrılara tutunur muyum? Eğer o çok şefkatli bana bir zorluk isterse, onların eşlikçilikleri benden bir şeyi zenginleştirmez ve beni kurtaramazlar da. Şüphesiz ki ben o takdirde, bir açıklanan sapkınlık içindeyim. Şüphesiz ki ben, sizin Efendinize inandım, artık beni işitin " demişti.

26- 27- (Ona): "O bahçeye gir" denildi. (O da): "Ah keşke benim topluluğum da, Efendimin beni bağışladığını ve değer verilenlerden kıldığını bilselerdi" dedi.

28- Ve onun arkasından onun topluluğunun üzerine o gökten hiçbir asker indirmedik ve indiriciler de değildik.

29- (Onların yıkımı) tek bir korkunç sesten başkasıyla olmadı, birden onlar sönen ateşler (gibi oldular).

30- Ey o kulların üzerinde ki özlem , onlara herhangi bir elçi gelmiyordu ki, ancak onu alaya alıyor olmasınlar.

31- Onlardan önce o kuşaklardan kaçını yok ettiğimizi görmediler mi? Şüphesiz ki onlar kendilerine dönemezler.

32- Ve şüphesiz ki hepsi yanımızda bir bütün olarak hazır bulundurulmuşlardır.

33- Ve o ölü yer, onlar için bir ayettir. Onu yaşattık ve ondan bir dane çıkardık da ondan yiyorlar.

34- Ve onda hurmalıklardan ve üzümlüklerden bahçeler yetiştirdik ve onda o su gözlerinden fışkırttık.

35- Sonunda onun ürününden yerler. Oysa onu onların elleri işlememiştir. Hiç şükretmezler mi?

36- Her türlü eksiklikten uzaktır ki O, yerin bitirmekte olduğu şeylerden ve kendi benliklerinden ve bilemeyecekleri şeylerden bütün o eşleri takdir etmiştir.

37- Ve o gece, onlar için bir ayettir. Ondan o gündüzü sıyırırız, birden onlar karanlıkta kalanlardır.

38- Ve o güneş kendisi için bir sabitliğe akar. Bu, o en güçlünün, o en iyi bilicinin ölçüsüdür.

39- Ve o ay, ona da o eski hurma dalı gibi olmaya tekrar dönene kadar, iniş yerleri (evreler) ölçüledik.

40- O güneşin kendisinin o aya yetişmesi uygun düşmez. Ve o gece de o gündüzün önüne geçemez. Ve her biri bir yörüngede yüzmektedirler.

41- Ve onların soylarını (yolcularla) o dolmuş geminin içine yüklememiz, onlar için bir ayettir.

42- Ve onlar için onun örneğinden binmekte oldukları şeyleri de biz takdir ettik.

43- Eğer dilersek, onları batırırız da onlar için feryada yetişen olmaz ve onlar kurtarılmazlar da.

44- Bizden bir rahmet ve belirli bir vakte kadar bir geçimlik başka.

45- Ve onlara: "Merhamet olunmanız için önünüzde olan şeyden ve arkanızda olan şeyden korunun" denildiği zaman, (onlar aldırmazlar).

46- Ve onlara Efendilerinin ayetlerinden bir ayet gelmiyor ki ondan ancak kayıtsız kalanlar olmasınlar.

47- Ve onlara: "Allah'ın size rızık olarak verdiği şeylerden harcayın" denildiği zaman, (gerçeği) örtmüşler inanmışlara: "Eğer Allah dilerse kendisini yedireceği kimseye biz mi yedireceğiz? Siz bir açıklanan sapkınlık içindekilerden başkası değilsiniz" diyor.

48- Ve: "Eğer doğru sözlülerseniz bu söz ne zaman (gerçekleşecek)?" diyorlar.

49- Onlar birbirleri ile çekişirlerken kendilerini tutuverecek tek bir korkunç sesten başkasına bakmıyorlar.

50- Bu durumda bir önermeye güç yetiremezler ve ailelerine de dönemezler.

51- Ve borunun içine üfürüldü, birden onlar o mezarlardan Efendilerine doğru akın ediyorlar.

52- (Onlar): "Yazıklar olsun bize, uyuduğumuz yerimizden bizi kim harekete geçirdi? Bu, o çok şefkatlinin söz verdiğidir, ve o gönderilmişler doğru sözlüymüş" dediler.

53- Tek bir korkunç sesten başkası olmadı, bir anda onlar yanımızda hazır bulundurulmuşlardır.

54- Bugün bir benliğe hiçbir şeyle haksızlık yapılmaz ve işlemekte olduklarınızdan başkasıyla karşılık görmezsiniz.

55- Şüphesiz ki o bahçenin arkadaşları, bugün bir meşguliyet içinde meyveyle lezzetlenenlerdir.

56- Onlar ve eşleri gölgelikler içinde o süslü koltuklar üzerine dayananlardır.

57- Orada meyveler onlar içindir ve çağıracakları (yemek içimek için isteyecekleri) şeyler de onlar içindir.

58- "Selam", bir bağışlayıcı Efendiden bir söz olarak (onlar içindir). 

59- 60- 61- 62- 63- 64- (Allah): "Bugün ayrılın ey o suçlular. Ey Adem oğulları, ben size 'O şeytana kulluk etmeyin. Şüphesiz ki o, sizin için bir açıklanan düşmandır' diye ve 'Bana kulluk edin. İşte bu, bir dosdoğru yoldur' diye, antlaşma yapmadım mı? Ve ant olsun ki içinizden bir çok büyük topluluğu saptırdı. Bağ kuranlar olmalı değil miydiniz? İşte bu, söz verilmekte olduğunuz cehennemdir. (Gerçeği) örtmekte olmanız nedeniyle bugün ona yaslanın" (der).

65- Bugün onların ağızlarının üzerine mühürleriz ve onların elleri bize konuşur ve onların ayakları kazanmakta oldukları şeylere tanıklık eder.

66- Ve eğer dileseydik onların gözlerinin üzerini kesinlikle silerdik de o yola (o durumda) öne geçmeye çalışırlardı, böyle iken nasıl göreceklerdi?

67- Ve eğer dileseydik onların durumlarını kesinlikle başka şekle sokardık da (eski duruma) bir geçişe de (başka duruma) dönmeye de güç yetiremezlerdi.

68- Ve kimi ömrülendiriyorsak, onu o (ilk) takdirdeki (çocukluğuna) ters döndürüyoruz. Hiç bağ kurmazlar mı?

69- Ve biz ona o şiiri öğretmedik ve ona uygun da düşmez. O, bir hatırlatmadan ve bir açıklanan okuma (Kur'an) dan başka değildir.

70- Bir yaşayan kimseyi uyarması ve o sözün o (gerçeği) örtücülerin üzerine gerçek olması için.

71- Onlar, şüphesiz ki bizim ellerimizin işlediği şeylerden onlar için hayvanlar takdir ettiğimizi onların böylece onlara hükümranlar olduklarını görmediler mi?

72- Ve onları kendilerine aşağılık (boyun eğer) hale getirdik ki onların binekleri, onların bir kısmındandır ve onların bir kısmından da yiyorlar.

73- Ve onlardaki faydalar ve içecekler onlar içindir. Hiç şükretmezler mi?

74- Ve yardım edilmeleri için, Allah'ın aşağısından tanrılara tutundular.

75- (Tanrılar) onlara yardıma güç yetiremezler. Oysa kendileri onlar (tanrılar) için hazır bulundurulmuş bir askerdir.

76- Artık onların dedikleri sakın seni üzmesin. Şüphesiz ki biz onların saklamakta oldukları şeyleri ve açığa vurmakta oldukları şeyleri biliyoruz.

77- O insan şüphesiz ki bizim onu bir döllenmiş hücreden takdir ettiğimizi görmedi mi? Böyle iken birden o bir açıklanan çekişmecidir.

78- Ve kendi takdir edilişini unutmuş bir halde bize bir örnek ortaya koydu: "Un ufak haldeki o kemikleri (yeniden) kim yaşatacak?" dedi.

79- De ki: "Onları, ilk defasında onları oluşturan yaşatacak. Ve O, her bir takdirin en iyi bilicisidir."

80- O ki, o yeşil ağaçtan sizin için bir ateş çıkardı, siz ondan hemen tutuşturuyorsunuz.

81- O gökleri ve o yeri takdir etmiş olan, onların bir örneğini (yeniden) takdir etmenin ölçüsünü de koyucu değil midir? Evet, ve O, o tekrar tekrar takdir edicidir, o en iyi bilicidir.

82- O'nun buyruğu, bir şey istediği zaman ona ancak ve ancak "Ol" demesidir, o da oluverir.

83- O halde her türlü eksiklikten uzaktır ki, her bir şeyin hükümranlığı, O'nun elindedir. Ve O'na döndürüleceksiniz.


15 Temmuz 2017 Cumartesi

Yasin Suresinde Anlatılan Koşarak Gelen Adam Kıyametten Önce Cennete mi Girdi?

Kur'an ön yargılı okunmak sureti ile, kendi bütünlüğü ve muhataplarına iletmek istediği mesaj dikkate alınmadığı zaman, isteyenin istediğini söyletebilme imkanı bulduğu hale gelebilen bir kitaptır. Yasin suresi içinde anlatılan bir kıssada, zikri geçen bir kişinin üzerinden anlatılan bazı sözler, kabir azabı gibi konulara delil olarak sunulmaktadır. Kur'an'ı rivayet veya ön yargı destekli bazı düşünceleri onaylayan bir kitap haline getirmeye çalışmak, yine bu kitabın kendi içindeki bütünlüğü tarafından ret edilerek, kalbinde hastalık olanların elinde oyuncak haline gelmekten kurtarmaktadır.

Yasin suresi içinde adı belirtilmeyen bir şehre iki elçi gönderildiği, bu elçilerin üçüncü bir elçi ile daha desteklendiği, bu elçilere iman etmiş olan bir adamın şehrin diğer ucundan koşarak geldiği ve kavmine elçilere iman etmeleri gerektiğini hatırlattığını görmekteyiz. Konu ile ilgili ayet mealleri şu şekildedir;

[036.020] Şehrin en uzak yerinden bir adam koşarak geldi: «Ey kavmim, elçilere uyun» dedi.
[036.021] «Sizden bir ücret istemeyenlere uyun, onlar doğru yoldadırlar.»
[036.022]  «Bana ne oluyor ki, beni yaratana kulluk etmeyecekmişim? siz O'na döndürüleceksiniz.»
[036.023]  «Ben, O'nun aşağısından olan ilahlar edinir miyim ki, Rahman (olan Allah), bana bir zarar dileyecek olsa, ne onların şefaati bana bir şeyle yarar sağlar, ne de onlar beni kurtarabilirler.»
[036.024]  «O durumda ise, gerçekten ben apaçık bir sapıklık içinde olmuş olurum.»
[036.025]  «Şüphesiz ben, sizin Rabbinize iman ettim; işte beni işitin.»
[036.026]  Ona: «Cennete gir» denildi. O da: «Keşke benim kavmim de bir bilseydi» dedi.
[036.027]  «Rabbimin beni bağışladığını ve beni ağırlananlardan kıldığını.»

Kavmine, gelen elçilere iman etmeleri için çağrı yapan kişi, büyük ihtimal kavmi tarafından öldürülür ve konumuzu ilgilendiren taraf ise bu kişinin öldükten sonra söylediği sözlerdir. Yasin s. 26. ve 27. ayetleri okuduğumuz zaman, bu kişinin öldüğü zaman hemen cennete gitmiş olduğu, bu kişinin cennette kavmi için hayıflandığını görmekteyiz.

Kabir hayatının var olduğuna inanan bir kimse için bu ayetler delil işlevi görerek, Bak öldükten sonra cennete gitmiş ve daha hayatta olan kavmi için ah vah ediyor diyebilir. Veya Allah yolunda öldürülenlerin diriler olduğunu beyan eden ayetlerdeki diriliğin, hakiki anlamda bir dirilik olduğunu düşünen bazı kimseler için yine bu ayetler delil işlevi görerek, Bak Allah yolunda ölenler diri olmasa nasıl kavmi ile alakalı olarak konuşabilir şeklinde sözler sarf edebilir.

Fakat Kur'an'daki ölüm ile yeniden diriliş arasında geçen zaman ile ilgili ayetlere baktığımızda, kabirlerinden kalkan kimselerin kabirlerinde hiç bir şeyden habersiz olarak çok az bir zaman kaldıklarını beyan edilmiş olması, bu iddiaların çürümesine sebep olacaktır. Ayrıca cennet ve cehenneme gidişin yeniden diriliş sonrası görülecek hesabın sonrasında olacağını beyan eden ayetleri baz aldığımızda, bu kişinin ölümünün hemen ardından cennete gitmiş olması dikkati çekecektir.

Kavmi tarafından öldürülen kişinin, kavmi henüz hayatta iken söylediği sözleri Kur'an bütünlüğüne dikkat etmeden okumak ve anlamaya çalışmak, görüldüğü üzere bir takım müşkülata yol açacaktır. Öyleyse bu sözleri öyle bir okuyup anlamalıyız ki, Kur'an bütünlüğünde sağlaması yapıldığında herhangi bir çelişkili durum ve müşkülat ortaya çıkmasın.

İlgili ayetlerde ölen kişiye Qıle (denildi) ifadesinin geçmiş zaman sigasında kullanılmış olması, bizlerde cennete girme olayının birebir gerçekleştiği düşüncesi oluşturmamalıdır. Zümer s. 68. ayetinden sonrasını okuyanlar o ayetlerde kıyamet, hesap, cennete ve cehenneme girme olayları ile ilgili anlatımların yine geçmiş zaman sigasında anlatıldığını göreceklerdir. Kur'an'ın yine diğer ayetlerinde henüz vaki olmamış olan sura üfürülme hadisesinin geçmiş zaman sigasında anlatıldığını göreceklerdir. 

Dolayısı ile, Yasin s. 26. ve 27. ayetlerinde ölen kişi için kullanılan geçmiş zaman sigasının, kabir hayatı ile ilgili bir delil olarak sunulması Kur'an bütünlüğüne sunulduğu zaman geri tepecektir, çünkü Kur'an henüz vaki olmamış, yani gelecekte olacak olan bazı olaylar için, vaki olmuş gibi geçmiş zaman sigasını kullanabilmektedir.

Biz bu kişinin sözlerini dikkate alarak, bu sözlerin bize dönük olarak nasıl bir mesaj içermiş olabileceğini düşünerek okuduğumuz zaman, ön yargıları da bir tarafa bırakmış olabileceğiz.

Burada o kişinin cennete girmesine sebep olan amelleri dikkate alarak, bizlerin de cennete nasıl gidebileceğini öğrenmek mümkündür. Kişinin konuşmalarını okuduğumuz zaman, onun gelen elçilere iman ettiğini, Allah (c.c) yi tek ilah olarak kabul ettiğini, kavminin işlediği şirk'i ret eden bir hayat sürdüğünü görebiliriz. Böyle bir yaşamın ahiret hayatındaki karşılığı ise, herkes için Cennete gir denilmek olup, cennete girebilmek için gerekli olan kriterler, bu kimsenin yaşamı ve sözleri üzerinden bizlere anlatılmaktadır. 

Allah'a ve elçilere iman eden bir hayat sürmek demek, sadece belirli ritüelleri günün ve senenin bazı zamanlarında icra etmek olarak görülmemelidir. Ritüellerin icra edildiği vakitlerin dışında da insan hayatını ilgilendiren her konuda tevhit temelli bir hayat sürmenin ahiret karşılığı cennet olduğu gibi, bu hayatın tersinin sürüldüğü bir yaşam ise cehennemdir.

Kur'an bir çok yerde kıssa yollu anlatımlar ile bizlere bu mesajı vermektedir. Yasin s. 13 ve 29. ayetler arasında da bu mesajı görmekteyiz. 

Kıssayı böyle bir perspektiften bakarak okumaya çalıştığımızda, hem ön yargılardan uzak bir okuma yapmış, hem de ön yargılı okumaların sonucu ortaya çıkabilecek çelişkili durumlardan da kurtulmuş olacağız. 

                                      EN DOĞRUSUNU ALLAH (C.C) BİLİR.