İbrahim (a.s) etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
İbrahim (a.s) etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

14 Kasım 2017 Salı

Enam Suresindeki İbrahim (a.s) Kıssasında Geçen "Heze Rabbi" İfadesinin Çevirileri Üzerine

İbrahim (a.s) gönderildiği kavminin işlediği şirk amellerinin yanlışlığını canını ortaya koyarak dile getiren elçilerden biri olarak, adı kıyamete kadar dillerde dolaşacak, şirk'e karşı olan duruşu ise bütün Müslümanlara örnek olacaktır. Onun kıssasının anlatıldığı Enam suresi içinde geçen ayetlerde kullandığı Heze Rabbi ifadesinin, İşte Rabbim bu dur  şeklinde yapılan çevirilerinin, kıssa bütünlüğü ile uygunluk arz etmediğini, hatta bazı meal okuyucularında, İbrahim (a.s) ın bunları neden rab olarak kabul etmiş olmasının bazı soru işaretlerine neden olabileceğini dikkate alarak, bu ibarenin çevirisi üzerinde durmaya gayret edeceğiz. 

İbrahim (a.s) ın Enam suresi içinde geçen kıssası şöyledir.

[006.074] İbrahim, babası Âzer'e: Birtakım putları tanrılar mı ediniyorsun? Doğrusu ben seni de kavmini de apaçık bir sapıklık içinde görüyorum, demişti.

İbrahim (a.s) ın babasına böyle bir söz söylemiş olması, gerçek rab ve ilah olarak kimin tanınması gerektiği konusunda bilgi sahibi olduğunu göstermektedir. Heze Rabbi ifadesinin çevirisinde, bu durumun dikkate alınması gerektiğini düşünmekteyiz.

[006.075] Böylece biz, kesin iman edenlerden olması için İbrahim'e göklerin ve yerin melekûtunu gösteriyorduk.

Enam s. 74. ayetinde babasına "Doğrusu ben seni de kavmini de apaçık bir sapıklık içinde görüyorum" diyerek, Allah dışındakilerin ilah ve rab olarak tanınmasının sapkınlık olduğunu bilen birisine, 75. ayette "kesin iman edenlerden olması için" denilmesi, bazı kimselerde, İbrahim (a.s) iman ediyor muydu yok etmiyor muydu? sorusunun sorulmasına neden olabilecektir. 

Bu sorunun cevabını Bakara s. 260. ayetinde bulabiliriz. O ayetteki İbrahim (a.s) ın "Rabbim! Ölüleri nasıl dirilttiğini bana göster" sözüne karşılık, Allah (c.c) nin ona "İnanmıyor musun?" diye sorduğunda, onun "İnandım, ancak kalbimin iyice yatışması için" şeklinde verdiği cevap, kafalarda oluşabilecek bir takım istifhamları ortadan kaldıracaktır. İbrahim (a.s) kesin iman etmekte, fakat bu imanının daha da perçinlenmesi, kavminin de bu yolla göklerin ve yerin melekutunun kimin olduğunu öğrenmesi için, Deneme Yanılma yöntemi diyebileceğimiz bir yol seçilmektedir.

[006.076] Gece basınca bir yıldız gördü, «heze rabbi!» dedi; yıldız batınca, «batanları sevmem» dedi.
[006.077] Ayı doğarken görünce, «heze rabbi!» dedi, batınca, «Rabbim beni doğruya eriştirmeseydi and olsun ki sapıklardan olurdum» dedi.
[006.078] Güneşi doğarken görünce «heze rabbi, bu daha büyük!» dedi; batınca, «Ey kavmim! Doğrusu ben ortak koştuklarınızdan uzağım» dedi.

Enam s. 76-77-78. ayetlerinde geçen Heze Rabbi ifadesinin, İbrahim (a.s) ın bunları rab olarak tanımadığını, onları inkar ettiğini dile getiren bir şekilde çevrilmesi, kıssanın bütünlüğü ile daha uygun olacağını düşünmekteyiz. Çünkü burada İbrahim (a.s) ın kavminin, Yıldız, Ay ve Güneş üzerinden hayata geçirdikleri bir şirk inancı mevcut olup, bu inancı ret eden İbrahim (a.s) ın söylediği, Heze Rabbi ifadesinin bu inancın yanlışlığını vurgulayan bir şekilde çevirisinin yapılması daha uygun düşecektir.

Musa (a.s) kıssasına baktığımızda, Musa (a.s) karşısında mağlup olan sihirbazların iman etmesini müteakip, Firavun tarafından onlara söylenen Ementüm bihi gable en ezene leküm....... (Araf s. 123- Taha s. 71- Şuara s.49) sözünün, sihirbazların imanını inkar eden bir anlama sahip olması, ve bu anlamın çevirilere "Ben size izin vermeden mi O'na inandınız?" , "Demek ben size izin vermeden ona iman ettiniz ha" şeklindeki sihirbazların iman etmesine karşı çıkan anlamlarla doğru olarak yansıtılması örnek alınarak, İbrahim (a.s) ın Heze Rabbi sözüne de yansıtılması, daha isabetli olacaktır. 

Enam s. 76-77-78. ayetlerinde geçen Heze Rabbi ifadesinin, İbrahim (a.s) ın kavminin şirkini inkar eden bir ifade dahilinde , Bu mu benim Rabbim?, Rabbim buymuş ha! gibi inkar ifadeleri şeklinde çevrilmesi kanaatimizce daha uygun düşmektedir.

Ali Fikri Yavuz:
Vakta ki İbrahim’in üzerini gece bürüdü, bir yıldız gördü: "- Bu mu benim Rabbim?!" dedi. Derken yıldız batıverince: "- Ben öyle batanları sevmem" dedi.
Abdullah Parlıyan:
"Söyleyin, bu mu benim Rabbim?" Ama yıldız kaybolunca "Ben kaybolup, batıp giden şeyleri sevmem" dedi. 
                                            EN DOĞRUSUNU ALLAH (C.C) BİLİR."Söyleyin, bu mu benim Rabbim?" Ama yıldız kaybolunca "Ben kaybolup, batıp giden şeyleri sevmem" dedi


10 Ekim 2014 Cuma

İbrahim(a.s) Örnekliğinde Anne ve Babaya İtaatın Sınırı

Alemlerin Rabbi olan Allah(c.c)’ın kulu ve elçisi Muhammed(a.s)'a indirmiş olduğu Kitap; anne ve babaya iyiliği emreden ayetler içermektedir;

[2.83] İsrailoğullarından, «Allah'tan başkasına kulluk etmeyin, anne babaya, yakınlara, yetimlere, düşkünlere iyilik edin, insanlarla güzel güzel konuşun, namazı kılın, zekatı verin» diye söz almıştık. Sonra siz pek azınız müstesna, döndünüz; hala da yüz çevirip duruyorsunuz.

[2.215]  Sana, ne sarfedeceklerini sorarlar, de ki: «Sarfedeceğiniz mal, ana baba, yakınlar, yetimler, düşkünler, yolcular içindir. Yaptığınız her iyiliği Allah şüphesiz bilir».

[4.36]  Allah'a kulluk edin, O'na bir şeyi ortak koşmayın. Ana babaya, yakınlara, yetimlere, düşkünlere, yakın komşuya, uzak komşuya, yanınızdaki arkadaşa, yolcuya ve elinizin altında bulunan kimselere iyilik edin. Allah, kendini beğenip öğünenleri elbette sevmez.

[6.151]  De ki: «Gelin size Rabbinizin haram kıldığı şeyleri söyleyeyim: O'na hiçbir şeyi ortak koşmayın, anaya babaya iyilik yapın, yoksulluk korkusuyla çocuklarınızı öldürmeyin, sizin ve onların rızkını veren Biziz, gizli ve açık kötülüklere yaklaşmayın, Allah'ın haram kıldığı cana haksız yere kıymayın. Allah bunları size düşünesiniz diye buyurmaktadır.»

[17.23]  Rabbin şöyle buyurdu: Allah’tan başkasına ibadet etmeyin. Anneye ve babaya güzel muamele edin. Şayet onlardan her ikisi veya birisi yaşlanmış olarak senin yanında bulunursa sakın onlara hizmetten yüksünme, «öff!» bile deme, onları azarlama, onlara tatlı ve gönül alıcı sözler söyle.

[46.17] Ana ve babasına: «Öf size! siz bana öldükten sonra tekrar dirilip kabrimden çıkarılacağımı mı vaad ediyorsunuz? Oysa benden önce nice nesiller gelip geçmiştir.» diyen kimseye ana ve babası Allah'a sığınarak «Yazıklar olsun sana! Gel iman et, şüphesiz ki, Allah'ın vaadi gerçektir.» dediklerinde o: «Bu Kur'ân öncekilerin masallarından başka bir şey değildir» diyordu.

[31.14]  Biz insana, ana ve babasına karşı iyi davranmasını tavsiye etmişizdir. Annesi onu, güçsüzlükten güçsüzlüğe uğrayarak karnında taşımıştı. Çocuğun sütten kesilmesi iki yıl içinde olur. Bana ve ana babana şükret diye tavsiyede bulunmuşuzdur. Dönüş Bana'dır.

[19.12-4]  «Yahya! Kitaba var kuvvetinle sarıl» dedik ve henüz çocuk iken ona hikmet verdik. Tarafımızdan bir merhamet, arı duru bir gönül de ihsan ettik. O haramlardan çok sakınan bir insandı. Anne ve babasına iyi davranan hayırlı bir evlattı, asla zorba ve isyankâr biri değildi.

[19.00-3]  (Çocuk): «Ben şüphesiz Allah'ın kuluyum. Bana kitap verdi ve beni peygamber yaptı, nerede olursam olayım beni mübarek kıldı. Yaşadığım müddetçe namaz kılmamı, zekat vermemi ve anneme iyi davranmamı emretti. Beni bedbaht bir zorba kılmadı. Doğduğum günde, öleceğim günde, dirileceğim günde bana selam olsun» dedi.

[46.15] Biz insana, ana-babasına iyilik etmesini tavsiye ettik. Annesi onu zahmetle taşıdı ve zahmetle doğurdu. Taşınması ile sütten kesilmesi, otuz ay sürer. Nihayet insan, güçlü çağına erip kırk yaşına varınca der ki: Rabbim! Bana ve ana-babama verdiğin nimete şükretmemi ve razı olacağın yararlı iş yapmamı temin et. Benim için de zürriyetim için de iyiliği devam ettir. Ben sana döndüm. Ve elbette ki ben müslümanlardanım.

Anne ve babaya itaat ve iyilik emreden Rabbimiz, itaatı kayıtsız şartsız olarak emretmeyip bir sınır dahilinde emretmiştir;

[29.8] Biz insana, ana babasına iyi davranmasını tavsiye etmişizdir. Eğer onlar, seni, hakkında bilgin olmayan bir şeyi (körü körüne) bana ortak koşman için zorlarlarsa, onlara itaat etme. Dönüşünüz ancak banadır. O zaman, size yapmış olduklarınızı haber vereceğim.

[31.15]  Şayet onlar seni körü körüne Bana şirk koşman için zorlarsa; onlara itaat etme ve dünya işlerinde onlarla iyi geçin Bana dönenlerin yoluna uy. Sonra dönüşünüz yine Bana'dır. O zaman Ben, size yaptıklarınızı bildiririm.

Allah(c.c) anne ve babaya itaati; eğer onlar kendisine şirk koşmayı çocuklarına emrederlerse, bu şekil bir itaatın olamayacağını ve onlara itaat edilmemesini emretmektedir. 

Lokman(a.s)'ın oğluna yaptığı ilk tavsiye, örnek ebeveyn olmanın bir tezahürünü göstermesi bakımından dikkate değerdir;

[31.13] Hani bir zaman Lokman, oğluna öğüt vererek demişti ki: «Yavrucuğum! Allah'a ortak koşma, çünkü Allah'a ortak koşmak (şirk), elbette büyük bir zulümdür.»

Anne ve babanın ilk vazifesi; çocuğun mü'min bir kul olarak yetişmesini sağlayacak olan bilgileri vermektir. Ancak çocuk bu bilgileri red etmek isterse, anne ve babanın yapacağı bir şey maalesef yoktur;

[46.17] Ana ve babasına: «Öf size! siz bana öldükten sonra tekrar dirilip kabrimden çıkarılacağımı mı vaad ediyorsunuz? Oysa benden önce nice nesiller gelip geçmiştir.» diyen kimseye ana ve babası Allah'a sığınarak «Yazıklar olsun sana! Gel iman et, şüphesiz ki, Allah'ın vaadi gerçektir.»

[11.42]  Gemi, dağlar gibi dalgalar arasında onları götürüyordu. Nuh, gemiden uzakta bulunan oğluna: Yavrucuğum! (Sen de) bizimle beraber bin, kâfirlerle beraber olma! diye seslendi.

[11.43]  O: « Ben, beni sudan koruyacak bir dağa sığınacağım.» dedi. Nuh: « Bugün Allah'ın emrinden koruyacak yok; meğer ki O rahmet ede!» dedi, derken dalga aralarına giriverdi ve o da boğulanlardan oldu.»

Yukarda verdiğimiz AHKAF ve HUD Sureleri ayetlerinde; mü'min olan ebeveynine karşı çıkan bir çocuğu ve babası Elçi olduğu halde babasına iman etmeyen bir çocuğu görmekteyiz. Anne ve baba; Allah(c.c)'nin kendilerine yüklemiş olduğu görev çerçevesinde çocuklarına gerekli eğitimi vermek zorundadırlar fakat çocukları bu eğitimi red ederek küfrü seçtiği takdirde, zorlayarak çocuklarını imana döndürmek gibi bir vazifeleri de yoktur.

Elçilerin yaşadıkları zaman içinde yapmış oldukları tebliğ görevleri, bizlere birer örneklik olarak Kur’an’da anlatılmaktadır. MÜMTEHİNE 4 ayetinde "İbrahim ve onunla birlikte olanlarda sizin için örnekler vardır” buyurulması; onun müşrik olan babasına karşı olan tavrının bile bize örnek olması gerektiği anlatmaktadır. Anne ve babaya itaati; şirki istisna ederek emreden Rabbimizin, Elçisi İbrahim(a.s)'ın babası ile olan diyalogları bu istisnanın nasıl olması gerektiğini beyan etmektedir.

[006.074]  Ve bir vakit ki, İbrahim babası Azer'e demişti ki: «Sen putları ilâhlar mı ittihaz ediyorsun! Ben şüphe yok seni ve kavmini apaçık bir dalâlet içinde görüyorum»

[19.41-47]  Kitabda İbrahimi de an, çünki o bir sıddık, bir Nebi idi. Babasına şöyle demişti: «Babacığım! İşitmeyen, görmeyen ve sana bir faydası olmayan şeylere niçin tapıyorsun?»«Babacığım! Doğrusu sana gelmeyen bir ilim bana geldi. Bana uy, seni doğru yola eriştireyim.»Ey babacığım, sakın şeytana kul olma; çünkü o, rahmeti bol olan Allah'a baş kaldırmıştır.«Babacığım! Doğrusu sana Rahman katından bir azabın gelmesinden korkuyorum ki böylece şeytanın dostu olarak kalırsın.»Babası: «Sen benim ilahlarımdan geçmek mi istiyorsun ey İbrahim? Yemin ederim ki, eğer vazgeçmezsen, seni muhakkak taşlarım; beni sen uzun bir süre bırak git!» dedi.(İbrahim:) «Selam üzerine olsun, senin için Rabbimden bağışlanma dileyeceğim, çünkü, O bana pek lütufkârdır» dedi.

[21.52-54]  Hani babasına ve kavmine demişti ki: «Sizin, karşılarında bel büküp eğilmekte olduğunuz bu temsili heykeller nedir?»«Babalarımızı onlara tapar bulduk» demişlerdi.Doğrusu, siz de, babalarınız da açık bir sapıklık içindesiniz, dedi.

[26.69-74]  Onlara İbrahim'in haberini oku. Hani, babasına ve kavmine: «Siz neye kulluk ediyorsunuz?» demişti. Demişlerdi ki: «Putlara tapıyoruz, bunun için sürekli onların önünde bel büküp eğiliyoruz.» «Peki» dedi, «Siz kendilerine dua ettiğinizde onlar sizi işitiyorlar mı? Yahut taptığınızda size fayda veya tapmadığınızda size zarar verebiliyorlar mı? Hayır, biz atalarımızı böyle yaparken bulduk. dediler.

[37.85-87]  Babasına ve halkına şöyle dedi: «Nedir bu tapındığınız nesneler? İlle de bir iftira, bir yalan olsun diye mi Allah’tan başka mâbud arıyorsunuz! Siz Rabbülâlemin’i ne zannediyorsunuz?

[43.26-27]  Bir vakit İbrâhim babasına ve halkına şöyle dedi: «Bilin ki ben sizin taptıklarınızla her türlü ilişiği kestim. Ben ancak beni yaratana ibadet ederim. O bana yol gösterecektir.»

Müşriklikte ısrar eden babası ile olan ilişkisinin nasıl olduğunu ayetlerden öğrendiğimiz İbrahim(a.s), müşrik babasına karşı "öff" bile demeden yolunun yanlışlığını ona ve kavmine anlatmış ancak İbrahim(a.s)'ın bu tebliği babası tarafından şiddetli bir biçimde red edilmiştir. Babasına karşı en ufak incitici bir söz etmeyen İbrahim(a.s), babasına "Sana selam olsun. Senin için Rabbim'den mağfiret dileyeceğim, çünkü O, bana karşı çok lütufkardır." diyerek ondan ayrılmıştır. 

Lokman(a.s) örneğinde, bir babanın çocuğuna karşı olan vazifesinin; onu sadece Allah'a kul olan bir fert olarak yetiştirmek olduğunu görmekteyiz. İbrahim(a.s)'ın örneğinde müşriklikte ısrar eden babaya karşı çocuğun nasıl davranması gerektiğini görmekteyiz.

Sonuç olarak; hayata dokunan bir kitap olan Kur’an, bizlere hayat içinde karşılaşacağımız sorunlara karşı nasıl bir yol izlememiz gerektiğini öğretmektedir. Bu öğretim çerçevesi içinde anne ve babaya iyilikle davranmak, onlara "öff" bile dememek ve onlara itaat etmek bizlere emredilmiştir. Rabbimiz itaate sınır koyarak; çocuklarına şirk baskısı yapması sonucunda onlara itaat edilmemesi gerektiğini atamız İbrahim(a.s) örneğinde bizlere öğretmektedir. Şirk veya tevhidi tercih etmek noktasında kalan bir kişi için, bu şirki ona empoze etmeye çalışan anne ve babası olsa dahi onlara itaat edilmemesi gerektiğini, anne ve babanın çocuğu üzerinde haklarını bir çok ayetinde beyan ederek onlara itaat edilmesini gerektiğini bizlere emreden Rabbimiz, ortada şirk baskısı olduğu zaman sadece kendisine itaat edilmesi gerektiğini bizlere emretmektedir.

EN DOĞRUSUNU ALLAH (C.C) BİLİR.