İfadesinin etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
İfadesinin etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

2 Aralık 2018 Pazar

Kur'an'daki Bazı Ayetlerde Geçen "Vennasi Ecmaine" İfadesinin Çevirileri Üzerinde Bir Mülahaza

Kur'an'ın Türkçe çevirilerinde karşılaşılan sorunlardan bir tanesi de, herhangi bir ayete verilen anlamda, Kur'an bütünlüğüne dikkat edilmemiş olmasından doğan mantıksal hatalar sonucunda, okuyucunun kafasında bazı soru işaretlerinin oluşmasına sebebiyet verilmesidir. Okuyucunun kafasında oluşmuş olan bu soru işaretleri, sadece bir parantez açılmak sureti ile giderilebilecek iken, bir çok Kur'an çevirisinde bunun yapılmamış olduğunu görmekteyiz. Yazımızda Kur'an içinde 4 yerde geçen "Vennasi Ecmaine" (Bütün insanların) ifadesinin çevirisindeki eksikliğin yol açabileceği bazı soru işaretlerinin nasıl giderilebileceği üzerinde durmaya çalışacağız.

Bu ifadeler Kur'an'ın Bakara s. 161., Al-i İmran s. 87., Hud s. 119. ve Secde s. 13. ayetlerinde geçmektedir.

Bakara s. 161. ayetinin orjinal metin ve meali:

إِنَّ الَّذِينَ كَفَرُوا وَمَاتُوا وَهُمْ كُفَّارٌ أُولَٰئِكَ عَلَيْهِمْ لَعْنَةُ اللَّهِ وَالْمَلَائِكَةِ وَالنَّاسِ أَجْمَعِينَ

[002.161]  İnkâr edenler ve inkârcı olarak da ölenler var ya, İşte Allah’ın, meleklerinin ve bütün insanların lâneti hep onların üstünedir.

Al-i İmran s. 87. ayetinin orjinal metni ve meali:

أُولَٰئِكَ جَزَاؤُهُمْ أَنَّ عَلَيْهِمْ لَعْنَةَ اللَّهِ وَالْمَلَائِكَةِ وَالنَّاسِ أَجْمَعِينَ

[003.087]  İşte bunların cezası, Allah'ın meleklerin ve bütün insanların lanetlerinin üzerine olmasıdır.

Bu iki ayette, inkar edenlerin alacağı karşılıktan bahsedilerek, onlara bütün insanların da lanet edeceği belirtilmektedir. Tetkik etme imkanı bulduğumuz meallerin aşağı yukarı tamamının yukarıdaki ayet mealleri doğrultusunda çevrilmiş olduğunu gördük.

Bu şekilde yapılmış olan ayet meallerini okuyan bir okuyucunun kafasında haklı olarak, "İnkarcıların da lanet etmeye nasıl hakları olabilir?" şeklinde bir soru oluşabilecektir. Kur'an'a baktığımzda cehennemde inkarcıların birbirlerini lanetlemelerinden bahsedilmesine karşı, bu ayetlerdeki lanetleme konusunun birbirlerini lanetlemeleri ilgili olmadığını düşünmekteyiz. 

Kanaatimizce "Bütün insanlar" ile kast edilmek istenilen mü'min olsun kafir olsun bütün insanlar değil, sadece mü'min insanların tamamıdır. Bu kanaatimize delil olarak ise Bakara s. 159. ayetini gösterebiliriz.

[002.159]  İndirdiğimiz açık delilleri ve hidâyet yolunu -kitapta onu insanlara apaçık göstermemizden sonra- gizleyenler yok mu, işte onlara hem Allah hem de bütün lânet ediciler lânet eder.

Ayet içinde geçen Ellainune (lanet ediciler) ifadesinin kimleri kapsamı altına aldığı şeklindeki yorumlara baktığımızda, bu alana meleklerin ve iman edenlerin girdiği şeklinde yapılan yorumların daha isabetli olduğunu söyleyebiliriz.

Bu durumu dikkate alarak her iki ayette geçen Vennasi ecmain ifadesinin "İman etmiş olan bütün insanlar" olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır. Bu ayetlerin meallerine parantez içinde (inanmış olan) şeklinde yapılacak olan bir izah, oluşabilecek olan kafa karışıklığını gidermek noktasında faydalı olacaktır.

[002.161]  İnkâr edenler ve inkârcı olarak da ölenler var ya, İşte Allah’ın, meleklerinin ve (inanmış olan) bütün insanların lâneti hep onların üstünedir.

[003.087]  İşte bunların cezası, Allah'ın meleklerin ve(inanmış olan) bütün insanların lanetlerinin üzerine olmasıdır.

Diğer iki ayetimiz ise, Hud s. 119. ve Secde s. 13. ayetleridir. Bu ayetlerin orjinal metni ve meali ise şöyledir:

إِلَّا مَنْ رَحِمَ رَبُّكَ ۚ وَلِذَٰلِكَ خَلَقَهُمْ ۗ وَتَمَّتْ كَلِمَةُ رَبِّكَ لَأَمْلَأَنَّ جَهَنَّمَ مِنَ الْجِنَّةِ وَالنَّاسِ أَجْمَعِينَ

[Hud.119]  Ancak Rabbinin rahmet ettiği kimseler müstesna. Ve onun içindir, onları yaratmıştır. Ve Rabbinin şu beyanı da tamam olmuştur ki, «Elbette cehennemi bütün cinlerden ve insanlardan dolduracağım.»

وَلَوْ شِئْنَا لَآتَيْنَا كُلَّ نَفْسٍ هُدَاهَا وَلَٰكِنْ حَقَّ الْقَوْلُ مِنِّي لَأَمْلَأَنَّ جَهَنَّمَ مِنَ الْجِنَّةِ وَالنَّاسِ أَجْمَعِينَ

[Secde.013]  Eğer biz dilemiş olsaydık her nefse hidâyetini verirdik. Fakat benden: «Bütün insanlar ve cinlerden cehennemi elbette dolduracağım.» sözü hak olmuştur.

Bu ayetlerin bu şekilde yapılmış olan çevirilerini okuyan bir kimsenin zihnine, insanların tamamının cehenneme mi gireceği sorusu haklı olarak takılacaktır. Ancak Kur'an bize kimlerin cehenneme gireceği konusunda pek çok ayetinde bilgi vermektedir.

[007.018]  Allah, «Yerilmiş ve kovulmuşsun, oradan defol; and olsun ki insanlardan sana kim uyarsa, hepinizi cehenneme dolduracağım» dedi.

[038.085] Muhakkak cehennemi seninle ve onlardan sana uyanların hepsiyle dolduracağım.

Bu ayetlerin çevirilerine, (inkar edenler ile) şeklinde açılacak bir parantez, oluşabilecek olan bazı soru işaretlerini gidermekte faydalı olacaktır.

[Hud.119]  Ancak Rabbinin rahmet ettiği kimseler müstesna. Ve onun içindir, onları yaratmıştır. Ve Rabbinin şu beyanı da tamam olmuştur ki, «Elbette cehennemi bütün cinlerden ve insanlardan (inkar edenler ile) dolduracağım.»

[Secde.013]  Eğer biz dilemiş olsaydık her nefse hidâyetini verirdik. Fakat benden: «Bütün(inkar eden) insanlar ve cinlerden cehennemi  elbette dolduracağım.» sözü hak olmuştur.

Sonuç olarak: Kur'an'ın Türkçeye yapılan çevirilerinde bazı eksik ve yanlış anlamaların önünü almak için parantez açmanın yararı olduğunu düşünmekteyiz. Buna örnek olarak Kur'an içinde geçen 4 tane ayetin çevirilerinde okuyucunun zihnine takılabilecek muhtemel soruların önü, bu türden parantezler açılmak sureti ile alınabilir.

                                         EN DOĞRUSUNU ALLAH (C.C) BİLİR. 


14 Kasım 2017 Salı

Enam Suresindeki İbrahim (a.s) Kıssasında Geçen "Heze Rabbi" İfadesinin Çevirileri Üzerine

İbrahim (a.s) gönderildiği kavminin işlediği şirk amellerinin yanlışlığını canını ortaya koyarak dile getiren elçilerden biri olarak, adı kıyamete kadar dillerde dolaşacak, şirk'e karşı olan duruşu ise bütün Müslümanlara örnek olacaktır. Onun kıssasının anlatıldığı Enam suresi içinde geçen ayetlerde kullandığı Heze Rabbi ifadesinin, İşte Rabbim bu dur  şeklinde yapılan çevirilerinin, kıssa bütünlüğü ile uygunluk arz etmediğini, hatta bazı meal okuyucularında, İbrahim (a.s) ın bunları neden rab olarak kabul etmiş olmasının bazı soru işaretlerine neden olabileceğini dikkate alarak, bu ibarenin çevirisi üzerinde durmaya gayret edeceğiz. 

İbrahim (a.s) ın Enam suresi içinde geçen kıssası şöyledir.

[006.074] İbrahim, babası Âzer'e: Birtakım putları tanrılar mı ediniyorsun? Doğrusu ben seni de kavmini de apaçık bir sapıklık içinde görüyorum, demişti.

İbrahim (a.s) ın babasına böyle bir söz söylemiş olması, gerçek rab ve ilah olarak kimin tanınması gerektiği konusunda bilgi sahibi olduğunu göstermektedir. Heze Rabbi ifadesinin çevirisinde, bu durumun dikkate alınması gerektiğini düşünmekteyiz.

[006.075] Böylece biz, kesin iman edenlerden olması için İbrahim'e göklerin ve yerin melekûtunu gösteriyorduk.

Enam s. 74. ayetinde babasına "Doğrusu ben seni de kavmini de apaçık bir sapıklık içinde görüyorum" diyerek, Allah dışındakilerin ilah ve rab olarak tanınmasının sapkınlık olduğunu bilen birisine, 75. ayette "kesin iman edenlerden olması için" denilmesi, bazı kimselerde, İbrahim (a.s) iman ediyor muydu yok etmiyor muydu? sorusunun sorulmasına neden olabilecektir. 

Bu sorunun cevabını Bakara s. 260. ayetinde bulabiliriz. O ayetteki İbrahim (a.s) ın "Rabbim! Ölüleri nasıl dirilttiğini bana göster" sözüne karşılık, Allah (c.c) nin ona "İnanmıyor musun?" diye sorduğunda, onun "İnandım, ancak kalbimin iyice yatışması için" şeklinde verdiği cevap, kafalarda oluşabilecek bir takım istifhamları ortadan kaldıracaktır. İbrahim (a.s) kesin iman etmekte, fakat bu imanının daha da perçinlenmesi, kavminin de bu yolla göklerin ve yerin melekutunun kimin olduğunu öğrenmesi için, Deneme Yanılma yöntemi diyebileceğimiz bir yol seçilmektedir.

[006.076] Gece basınca bir yıldız gördü, «heze rabbi!» dedi; yıldız batınca, «batanları sevmem» dedi.
[006.077] Ayı doğarken görünce, «heze rabbi!» dedi, batınca, «Rabbim beni doğruya eriştirmeseydi and olsun ki sapıklardan olurdum» dedi.
[006.078] Güneşi doğarken görünce «heze rabbi, bu daha büyük!» dedi; batınca, «Ey kavmim! Doğrusu ben ortak koştuklarınızdan uzağım» dedi.

Enam s. 76-77-78. ayetlerinde geçen Heze Rabbi ifadesinin, İbrahim (a.s) ın bunları rab olarak tanımadığını, onları inkar ettiğini dile getiren bir şekilde çevrilmesi, kıssanın bütünlüğü ile daha uygun olacağını düşünmekteyiz. Çünkü burada İbrahim (a.s) ın kavminin, Yıldız, Ay ve Güneş üzerinden hayata geçirdikleri bir şirk inancı mevcut olup, bu inancı ret eden İbrahim (a.s) ın söylediği, Heze Rabbi ifadesinin bu inancın yanlışlığını vurgulayan bir şekilde çevirisinin yapılması daha uygun düşecektir.

Musa (a.s) kıssasına baktığımızda, Musa (a.s) karşısında mağlup olan sihirbazların iman etmesini müteakip, Firavun tarafından onlara söylenen Ementüm bihi gable en ezene leküm....... (Araf s. 123- Taha s. 71- Şuara s.49) sözünün, sihirbazların imanını inkar eden bir anlama sahip olması, ve bu anlamın çevirilere "Ben size izin vermeden mi O'na inandınız?" , "Demek ben size izin vermeden ona iman ettiniz ha" şeklindeki sihirbazların iman etmesine karşı çıkan anlamlarla doğru olarak yansıtılması örnek alınarak, İbrahim (a.s) ın Heze Rabbi sözüne de yansıtılması, daha isabetli olacaktır. 

Enam s. 76-77-78. ayetlerinde geçen Heze Rabbi ifadesinin, İbrahim (a.s) ın kavminin şirkini inkar eden bir ifade dahilinde , Bu mu benim Rabbim?, Rabbim buymuş ha! gibi inkar ifadeleri şeklinde çevrilmesi kanaatimizce daha uygun düşmektedir.

Ali Fikri Yavuz:
Vakta ki İbrahim’in üzerini gece bürüdü, bir yıldız gördü: "- Bu mu benim Rabbim?!" dedi. Derken yıldız batıverince: "- Ben öyle batanları sevmem" dedi.
Abdullah Parlıyan:
"Söyleyin, bu mu benim Rabbim?" Ama yıldız kaybolunca "Ben kaybolup, batıp giden şeyleri sevmem" dedi. 
                                            EN DOĞRUSUNU ALLAH (C.C) BİLİR."Söyleyin, bu mu benim Rabbim?" Ama yıldız kaybolunca "Ben kaybolup, batıp giden şeyleri sevmem" dedi