31 Mayıs 2025 Cumartesi

KASAS SURESİ ÇEVİRİSİ

1- Ta, Sin, Mim.

2-  Bunlar, o apaçık kitabın ayetleridir.

3- Biz, inanmakta olan bir topluluk için Musa'nın ve Firavun'un bir kısım haberinden, o gerçeği peşi sıra sana okuyacağız.

4- Şüphesiz ki Firavun, o yerde yücelenmiş ve onun halkını taraftarlar olarak bölmüştü. Onlardan bir ekibi zayıf düşürüyor, onların oğullarını boğazlıyor ve kadınlarını yaşatıyordu. Şüphesiz ki o, o bozuculuk yapanlardandı.

5- 6- Ve biz de, o yerdeki zayıf düşürülen kimselere büyük iyilikte bulunmak ve onları önderler yapmak ve o mirasçılar yapmak ve o yerde olanak sağlamak ve Firavun'a ve Haman'a ikisinin askerlerine onlardan sakınmakta oldukları şeyi göstermek istiyorduk.

7- Ve biz, Musa'nın annesine: "Sen onu emzir. Ona karşı kaygılandığın zaman, artık sen onu o denize bırak ve sakın kaygılanma ve sakın üzülme. Şüphesiz ki biz, onu sana geri döndürücüleriz ve onu o gönderilmişlerden yapıcılarız" diye vahyettik.

8- Böylece Firavun ailesi sonunda kendilerine bir düşman ve bir üzüntü (kaynağı) olarak, onu bulup aldı. Şüphesiz ki Firavun ve Haman ve ikisini askerleri, yanılgıya düşenlerdi.

9- Ve Firavun'un karısı: "(Bu çocuk), benim ve senin için bir göz ferahlığıdır. Siz onu sakın öldürmeyin. Belki bize faydası olur veya biz onu bir çocuk olarak sahipleniriz" dedi. Oysa onlar (başlarına gelecekleri) fark etmez bir haldelerdi.

10- Ve Musa'nın annesi, gönlü bomboş olarak sabahladı. Eğer o inananlardan olması için onun kalbinin üzerine bağ vurmamış olsaydık, şüphesiz ki neredeyse onu belli edecekti.

11- Ve (annesi) kızkardeşine: "Onun izini takip et" dedi. Böylece o, onlar (onu) fark etmez bir haldelerken uzak bir yerden onu gördü.

12- Ve biz ona önceden o emziricileri yasaklamıştık. Bunun üzerine (kız kardeşi): "Ben size bir ev halkını kılavuzluk edeyim mi, onlar ona sizin için güvence olurlar ve onlar ona içtenlikle öğüt vericilerdir?" dedi.

13- Böylece biz, onun (annesinin) gözü ferah olması ve üzülmemesi ve şüphesiz ki Allah'ın söz vermesinin bir gerçek olduğunu bilmesi için, onu annesine geri döndürdük. Fakat onların (Firavun Haman ve askerlerinin) tamamı bunu bilmezlerdi.

14- Ve o, en çetinliğine ulaşıp oturaklaştığında biz ona bir karar yeteneği ve bir bilgi verdik. Biz o iyilik edenlere böyle karşılık veririz.

15- Ve (Musa) onun halkından bir kısmının bir duyarsızlık (uyku) hali üzerinde olduğu bir vakit o şehre girdi. Derken onda (birbiriyle) öldürüşen iki adam buldu. Bu, onun taraftarından ve bu da onun düşmanının (taraftarın)dan. Derken onun taraftarından olan kimse, onun düşmanının (taraftarın)dan olan kimseye karşı ondan, yana yakıla yardım istedi. Bunun üzerine Musa ona yumruk attı, böylece onun (ölüm hükmünü) yerine getirdi. (Musa): "Bu, o şeytanın işindendir. Şüphesiz ki o, bir apaçık saptırıcı düşmandır" dedi.

16- (Musa yine): "Ey Efendim, şüphesiz ki ben kendi benliğime haksızlık ettim, artık beni bağışla" dedi, bunun üzerine (Allah) onu bağışladı. Şüphesiz ki O, o çok bağışlayıcının, o çok merhamet edicinin ta kendisidir.

17- (Musa yine): "Ey Efendim, bana verdiğin nimet nedeniyle, artık ben o suç işleyenlere bir sırt veren asla olmayacağım" dedi.

18- Böylece o şehirde bir kaygıyla (etrafını) gözetleyerek sabahladı. bir de baktı ki o dün ondan yardım istemiş olan kimse, ona feryat ediyor. Musa ona: "Şüphesiz ki sen, kesinlikle bir apaçık azgınsın" dedi.

19- (Musa) ikisine de bir düşman olan o kimseyi yakalamak istediğinde: "Ey Musa, sen o dün bir benliği öldürdüğün gibi beni de mi öldürmeyi istiyorsun? Şüphesiz ki sen, bu yerde bir zorba olmaktan başka bir şey istemiyorsun. Ve sen o düzelticilerden olmak ta istemiyorsun" dedi.

20- Ve bir adam o şehrin en uzağından koşarak geldi: "Ey Musa, Şüphesiz ki o dolgunlar seni öldürmeleri için senin hakkında birbirleriyle danışıyorlar, hemen (bu şehirden) çık. Şüphesiz ki ben, sana o içtenlikle öğüt vericilerdenim" dedi.

21- Bunun üzerine (Musa) bir kaygıyla (etrafını) gözetleyerek ondan çıktı. "Ey Efendim, beni haksızlık yapanlar topluluğundan kurtar" dedi.

22- Ve Medyen'in karşısına yüzünü yönelttiğinde: "Efendimin beni o yolun denk olanına iletmesi umulur" dedi. 

23- Ve Medyen'in suyuna vardığında, onun üzerinde o insanlardan (hayvanlarını) suvaran bir toplum buldu ve onların berisinden (hayvanlarını suvarmaktan) meneden iki kadın buldu. (Musa onlara): "(Bu durumla ilgili) ikinizin sözü nedir? dedi. (İki kadın): "Biz, o çobanlar geri çekilene kadar (hayvanlarımızı) suvarmayız ve bizim babamız da bir büyük ihtiyardır" dedi.

24- Bunun üzerine (Musa) o iki kadın için (hayvanları) suvardı, sonra o gölgeye yöneldi de: "Ey Efendim, şüphesiz ki ben, hayırdan bana indireceğin o şeye bir muhtacım" dedi.

25- Akabinde iki kadından biri, sıkılgan bir hal üzere yürüyerek ona geldi: "Şüphesiz ki babam bizim için suvardığın şeyleri bir iş karşılığı ile seni karşılıklandırmak için seni çağırıyor" dedi. Ona  geldiği ve (başından geçen) o olayı ona anlattığında: "Sen sakın kaygılanma, o haksızlık yapanlar topluluğundan kurtuldun" dedi.

26- İki kadından biri: "Ey babacığım, onun iş karşılığı çalışmasını iste. Şüphesiz ki iş karşılığı ile çalışmasını istediğin kimselerin en hayırlısı o çok kuvvetli, o güvenilen kimsedir" dedi.

27- (Babaları): "Şüphesiz ki ben, sekiz hac yılı bana iş karşılığı çalışmana karşı, şu iki kızımdan birini seninle evlendirmek istiyorum. Eğer on (yıl) a tamamlarsan, o da senin yanındandır. Ve ben sana meşakkat vermeyi de istemem. Eğer Allah dilemişse, beni o düzgünlerden bulacaksın" dedi.

28- (Musa): "Bu, benimle senin aranda (bir antlaşma)dır. Ben o iki süreden hangisini yerine getirirsem, artık bana bir düşmanlık yoktur. Ve Allah, bizim söylemekte olduğumuz şeyin üzerinde bir dayanaktır" dedi.

29- Böylece Musa o süreyi yerine getirdiği ve ailesiyle yola çıktığında, Tur'un yanından bir ateş sezinledi. Ailesine: "Siz durup bekleyin, şüphesiz ki ben bir ateş sezinledim. Umarım ki ben size ondan bir haber veya sizin ısınmanız için o ateşten bir kor getiririm" dedi.

30- 31- 32- Ona geldiğinde, o bereketlenmiş bölgedeki o vadinin sağ yamacından: "Ey Musa, şüphesiz ki ben  o tüm insanların Efendisi Allah'ın ta kendisiyim" diye ve "Değneğini at" diye seslenildi. (Değneğini atıp) onu hızlı bir yılan  gibi titreştiğini gördüğünde, bir arka dönen olarak yöneldi ve (değneğini) takip etmedi. (Allah): "Ey Musa, sen geri gel ve sakın kaygılanma, şüphesiz ki sen o güvende olanlardansın. Elini yakanın içine sok, hiçbir kötülük olmaksızın bembeyaz çıksın. Ve o ürkmeden (dolayı açılan) kanadını da (kolunu) kendine yapıştır. Bu ikisi, Firavun'a ve onun dolgunlarına senin Efendinden iki sağlam kanıttır. Şüphesiz ki onlar, itaatten çıkanlar topluluğu oldular" dedi.

33- 34- (Musa): "Ey Efendim, şüphesiz ki ben onlardan bir benlik öldürdüm, bundan dolayı ben, beni öldürmelerinden kaygılanıyorum. Ve kardeşim Harun o, dil bakımından benden daha berraktır, artık onu da beni doğrulayan bir destekçi olarak benim beraberimde gönder. Şüphesiz ki ben, onların beni yalanlamalarından kaygılanıyorum" dedi.

35- (Allah): "Biz, senin pazunu kardeşinle çetinleştireceğiz ve biz, ikinizi bir yetkili yapacağız, artık onlar bizim (gözle görülen) ayetlerimizle ikinize yanaşamazlar. İkiniz ve sizin ikinize takılmış kimseler, o yenenlersiniz" dedi.

36- Musa, bizim (gözle görülen) apaçık ayetlerimizi onlara getirdiğinde: "Bu, bir yakıştırılmış sihirden başka bir şey değil. Ve biz, bunu bizim o ilk atalarımızda işitmedik" dediler.

37- Ve Musa: "Benim Efendim, kendi yanından o doğruya iletini getiren kimseyi ve o yurdun sonu onun olacak kimseyi en iyi bilendir. Gerçek şu ki, o haksızlık yapanlar başarıya eriştirilmez" dedi.

38- Ve Firavun: "Ey o dolgunlar, ben sizin için benden başka hiçbir tanrı bilmedim. Ey Haman, Musa'nın tanrısına muttali oldurulmam için benim için o çamurun üzerinde bir ateş tutuştur da bana bir yüksek kule yap. Ve şüphesiz ki ben, onun o yalancılardan olduğu kanaatine varıyorum" dedi.

39- O ve onun askerleri o hakları olmaksızın o yerde büyüklük tasladı ve şüphesiz ki onlar bize döndürülmezler oldukları kanaatine vardılar.

40- Bunun üzerine biz de onu ve askerlerini tuttuk da o denizin içine fırlatıp attık. O haksızlık yapanların sonu nasıl oldu artık bir bak.

41- Ve biz, onları o ateşe çağırmakta olan önderler yaptık. Ve onlar o kalkışın günü yardım da edilmezler.

42- Ve biz, onlara bu şimdiki yaşamda bir dışlama taktık. Ve kalkışın günü ise onlar o çirkinleşmişlerdendir.

43- Ve ant olsun ki biz, bizim o ilk kuşakları yok etmemizin arkasından Musa'ya, o insanlara onların hatırlamaları için doğruyu görmeler ve bir doğruya iletici ve bir şefkat olarak, o kitabı verdik. 

44- Ve sen, biz Musa'ya o işi yerine getirdiğimiz zaman, o batı yanında değildin ve sen o tanık olanlardan da değildin.

45- Fakat biz, (Musa'dan sonra nice) kuşaklar meydana getirdik de o ömür kendilerine uzadı. Ve sen, Medyen halkı içinde bir barınan olarak bizim ayetlerimizi onlara peşi sıra okuyan da değildin. Fakat biz, (elçi) göndericiler idik.

46- Ve sen, biz (Musa'ya) seslendiğimiz zaman, Tur'un yanında da değildin. Fakat senin Efendinden bir şefkat olarak senden önce kendilerine hiçbir uyarıcı gelmemiş bir topluluğu uyarman, onların da hatırlamaları için (bunları sana vahyettik).

47- Ve onlara ellerinin öncelediği nedeniyle hoş olmayan bir durum eriştirildiğinde: "Ey Efendimiz, bize bir elçi göndermeli değil miydin ki biz senin ayetlerine takılıp o inananlardan olsaydık?" diyecek olmasalardı (seni göndermezdik).

48- Bu duruma rağmen bizim yanımızdan o gerçek onlara geldiğinde onlar: "Musa'ya verilmiş olan şeylerin bir örneği (ona da) verilmiş olmalı değil miydi?" dediler. Oysa onlar önceden Musa'ya verilmiş olan  şeyi de örtmemişler miydi? "İki sihir sırt sırta veriyor" dediler. Ve: "Şüphesiz ki biz hepsini örtücüleriz" dediler.

49- De ki: "Eğer siz doğru söyleyenler iseniz, haydi siz de o ikisinden daha doğru bir kitap getirin de ben ona takılayım."

50- Buna rağmen eğer onlar seni cevaplandırmadılarsa, artık sen onların ancak ve ancak kendi keyfi arzularına takılmakta olduklarını bil. Ve Allah'tan bir doğruya ileteni olmaksızın kendi keyfi arzusuna takılmış o kimseden daha sapkın kimdir?  Şüphesiz ki Allah, o haksızlık yapanlar topluluğunu doğruya iletmez.

51- Ve ant olsun ki biz, onların hatırlamaları için o söyleneni onlara iliştirdik.

52- Bizim kendilerine onun öncesinden o kitabı verdiğimiz kimseler var ya, onlar ona inanırlar.

53- Ve (o söylenen) onlara peşi sıra okunduğu zaman: "Biz ona inandık, şüphesiz ki o, bizim Efendimizden o gerçektir. Şüphesiz ki biz, onun öncesinden de teslim olanlardık." derler.

54- İşte onlara direnip gayret ettikleri nedeniyle onların iş karşılığı iki kere verilecektir. Onlar o kötülüğü o iyilikle savarlar ve bizim kendilerine rızık olarak verdiğimiz şeylerden harcarlar. 

55- Ve onlar o amaçsız sözü işittikleri zaman, ondan kayıtsız kalırlar ve: "Bizim işlediklerimiz bize ve sizin işledikleriniz de size. Selam sizin üzerinize olsun, biz o düşüncesizlerin peşine düşmeyiz" derler.

56- Şüphesiz ki sen, sevdiğin kimseyi doğruya iletemezsin, fakat Allah dileyeceği kimseyi doğruya iletir. Ve O, o doğruya iletilenleri en iyi bilendir.

57- Ve onlar: "Eğer biz senin beraberinde o doğruya iletene takılırsak, kendi yerimizden kapılıveririz" dediler. Biz, onlara kendi katımızdan bir rızık olarak her bir şeyin ürününün derlenip toplanmakta olduğu bir dokunulmazlıklı güvenli yere (yerleşmelerine) olanak sağlamadık mı? Fakat onların hiçbiri bilmezler.

58- Ve biz, onun (halkına sağladığı bol) geçimliğinden dolayı çalım satmış kasabadan kaçını yok ettik. İşte şunlar, onlardan sonra bir azı dışında (kimsenin) durulmadığı, onların durulma yerleri. Ve biz, onlara o mirasçılar olduk.

59- Ve senin Efendin, onların analarında (merkezlerinde) onlara bizim ayetlerimizi peşi sıra okuyan bir elçi harekete geçirene kadar, o kasabaları yok edici olmadı. Ve biz, onların halkı haksızlık yapanlar olan o kasabalardan başkasını da yok ediciler olmadık.

60- Ve size herhangi bir şeyden verilmiş olan şey, bu şimdiki yaşamın bir yararlanması ve onun süsüdür. Ve Allah'ın yanında olan şey ise, daha hayırlı ve daha kalıcıdır. Siz hiç bağlantı kurmaz mısınız?

61- Öyleyse bizim ona bir iyi sözle söz verip de, onun da ona karşılaşıcı olacağı kimse, bizim onu bu şimdiki yaşamın bir yararıyla yararlandırdığımız, sonra o kalkışın günü (azap için) o hazır bulundurulmuşlardan olacak kişi gibi midir?

62- Ve (Allah) o gün onlara seslenir de: "Sizin, benim ortaklarım olduğunu iddia etmekte olduğunuz kimseler nerede?" der.

63- Üzerlerine o söylenen bir gerçek olan kimseler: "Ey Efendimiz, bunlar bizim azdırdığımız kimselerdir. Kendimiz azdığımız gibi, biz onları da azdırdık. Biz sana (yaklaşıp onlardan) beri olduk. Onlar yalnızca bize kulluk etmekte olanlar değillerdi" dedi.

64- Ve onlara: "Ortaklarınızı çağırın" denildi, bunun üzerine onlar da onları çağırdılar fakat onlar, onları cevaplanlandırmadılar ve onlar o azabı gördüler. Keşke onlar doğruya iletiliyor olsalardı.

65- Ve (Allah) o gün onlara seslenir de: "Siz, o gönderilmiş olanları ne ile cevapladınız? der.

66- Artık o gün o haberler onlara körleşmiştir. Artık onlar birbirleriyle de sorgulaşamazlar.

67- Artık itaate dönmüş ve inanmış ve bir düzgün iş işlemiş olan kimselere gelince, onların o başarıya eriştirilenlerden olması umulur.

68- Ve senin Efendin, ne dilerse takdir eder ve (elçilikle) hayırlandırır (onöre eder). Onların o hayırlandırma (onöre etme) hakkı yoktur*. Allah, her türlü eksiklikten uzaktır ve onların ortaklaştırmakta oldukları şeylerden yücedir.

*Zuhruf s. 31. ayetinin bu ayetin anlaşılmasında anahtar konumda olduğunu düşünüyoruz. Allahu alem.

69- Ve senin Efendin, onların göğüslerinin kamufle etmekte oldukları şeyleri ve açığa vurmakta oldukları şeyleri biliyor.

70- Ve O, Allah ki, O'ndan başka hiçbir tanrı yoktur. O ilkte ve o diğer de o övgü O'nadır. Ve o karar da O'nundur. Ve siz O'na döndürüleceksiniz.

71- De ki: "Siz gördünüz mü, eğer Allah o geceyi sizin üzerinize o kalkış gününe kadar aralıksız olarak devam ettirse, Allah'ın dışında ışığı size getirecek tanrı kimdir? Siz hiç işitmez misiniz?"

72-  De ki: "Siz gördünüz mü, eğer Allah o gündüzü sizin üzerinize o kalkış gününe kadar aralıksız olarak devam ettirse, Allah'ın dışında sizin onda durulacağınız geceyi size getirecek tanrı kimdir? Siz hiç görmez misiniz?"

73- Ve O'nun şefkatindendir ki o geceyi ve o gündüzü, sizin onda durulmanız ve O'nun lütfundan bir kısmının peşine düşmeniz ve şükretmeniz için size oluşturdu.

74- Ve (Allah) o gün onlara seslenir de: "Sizin, benim ortaklarım olduğunu iddia etmekte olduğunuz kimseler nerede?" der.

75- Ve biz her toplumdan bir tanık çekip çıkardık da: "Haydi kendinizin sağlam kanıtını getirin" dedik. Böylece o gerçeğin Allah'a ait olduğunu bilmişler ve yakıştırmakta oldukları şeyler de onlardan sapmıştır.

76- 77- Şüphesiz ki Karun, Musa'nın topluluğundandı da onlara karşı haddi aşmıştı. Ve biz ona onun anahtarlarını birbirine sıkı sıkıya bağlı o kuvvet sahibi topluluğun kaldırmakta şüphesiz ki güçlük çektiği o hazinelerden vermiştik. Bir zaman topluluğu ona: "Sakın (şımarıp) sevinme, şüphesiz ki Allah, o (şımarıp) sevinenleri sevmez. Ve Allah'ın sana verdiği o şeyde o diğer yurdun peşine düş ve bu şimdikinden de hisseni unutma. Ve Allah'ın sana iyilik ettiği gibi, sen de iyilik et. Bu yerde sakın o bozuculuğun peşine düşme. Şüphesiz ki Allah, o bozuculuk yapanları sevmez" demişti.

78- (Karun): "O (hazineler), bana ancak ve ancak benim yanımdaki bir bilgi üzerine verilmiştir" demişti. O, Allah'ın, onun öncesinden o kuşaklardan kuvvet bakımından ondan daha çetin ve toplu birlik bakımından daha çok olan o kimseleri kesinlikle yok etmiş olduğunu bilmedi mi? Ve o suç işleyenlere onların arkaya takılı suçlarından sorulmaz.

79- Böylece (Karun), topluluğunun karşısına süslerinin içinde çıktı. O şimdiki yaşamı isteyen kimseler: "Ah keşke Karun'a verilmiş olan şeyin bir örneği bize de olsaydı. Şüphesiz ki o, kesinlikle bir büyük hisse sahibidir" dedi.

80- Ve kendilerine o bilgi verilmiş olan kimseler: "Yazıklar olsun size, inanmış ve bir düzgün iş işlemiş olan kimseler için, Allah'ın ödülü daha hayırlıdır. Ve ona da o direnerek gayret edenlerden başkası karşılaştırılmaz" dedi.

81- Sonunda biz onu ve onun yurdunu o yerin dibine geçirdik de, onun için Allah'ın berisinden ona yardım edebilecek hiçbir birliği de olmadı. Ve o kendisine yardım edenlerden de olmadı.

82- Dün onun yerinde olma dileğinde bulunmuş olan kimseler: "Vay, demek şüphesiz ki Allah, o rızkı kullarından kime dilerse geniş tutarmış ve (kime dilerse de) bir ölçüye göre verirmiş. Eğer Allah bize büyük iyilikte bulunmuş olmasaydı, biz de dibe geçirirdi. Vay demek o gerçeği örtücüler başarıya eriştirilmezmiş" demeye başlayıverdiler.

83- Bu, o diğerin yurdu. Biz onu o yerde bir yücelenme ve bir bozuculuk istemez kimselere vereceğiz. Ve o son o korunanlarındır.

84-  Kim o iyiliği getirirse, ona ondan daha hayırlısı vardır. Ve kim o kötülüğü getirirse, o kötülükleri işleyen kimseler, işlemekte oldukları şeylerden başkasıyla karşılık görmez.

85- Şüphesiz ki sana o okunan (Kur'an)ı belirlemiş olan kimse, seni kesinlikle tekrar dönülecek yere geri döndürücüdür. De ki: "Benim Efendim, kim o doğruya ileteni getirdi ve kim kendisi bir apaçık sapkınlık içindedir, en iyi bilendir."

86- Ve sen bu kitabın sana karşılaştırılmasını bekleyen değildin. Ancak senin Efendinden bir şefkat olarak (sana bırakıldı). Öyleyse sen sakın sakın o gerçeği örtücülere bir arka çıkan olma.

87- Ve onlar sana indirildikten sonra Allah'ın ayetlerinden sakın seni alıkoymasınlar. Ve sen Efendine çağır ve sakın sakın o ortak koşanlardan olma.

88-  Ve sen Allah'ın beraberinde diğer bir tanrıyı sakın çağırma. O'ndan başka hiçbir tanrı yoktur. O'nun yüzünün dışında her bir şey yok olucudur. O karar O'nundur ve siz O'na döndürüleceksiniz.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder