9 Temmuz 2024 Salı

YUNUS SURESİ ÇEVİRİSİ

1-Elif, Lâm, Ra. Bunlar, o bilge kitabın ayetleridir.

2- İçlerinden bir adama: "O insanları uyar ve inanmış olan kimseleri onlar için Efendilerinin yanında doğruluk önceliği olduğunu müjdele" diye bizim vahyetmemiz, insanlar için şaşılacak bir şey mi oldu? O gerçeği örtücüler dedi ki: "Şüphesiz ki bu, kesinlikle bir apaçık sihirbazdır."

3- Şüphesiz ki Efendiniz Allah, o gökleri ve o yeri altı dönemde takdir etti, sonra o tahtın üzerine (yönetime) denkleşti, (o gökler ve o yer ile ilgili) o buyruğu ardı ardına düzenlemektedir. O'nun onayından sonrası hariç hiçbir eşlikçi yoktur. Bu, Efendiniz Allah'tır, öyleyse O'na kulluk edin. Hiç hatırlamaz mısınız?

4- Dönüşünüz toplu olarak O'nadır. (Bu), Allah'ın bir gerçek söz vermesidir. Şüphesiz ki O, o takdir etmeyi başlatır sonra, inanmış ve o düzgün işleri işlemiş olan kimselere hakkaniyetle karşılık vermesi için, onu tekrar döndürür. Ve onlar ki gerçeği örttüler, gerçeği örtmekte olmaları nedeniyle kaynar sudan bir içecek ve acı bir azap onlar içindir.

5- O ki, o güneşi bir aydınlık ve o ayı bir ışık yaptı ve senelerin sayısını ve o hesabı bilmeniz için, ona konaklama yerleri ölçülendirdi. Allah bunları o gerçekten başka (bir amaçla) takdir etmedi. Bilmekte olan bir topluluk için (gözle görülen) o ayetleri ayrıntılı olarak açıklıyor.

6- Şüphesiz ki o gecenin ve o gündüzün aykırı düşmesinde ve Allah'ın o göklerde ve o yerde takdir ettiği şeylerde, korunmakta olan bir topluluk için kesinlikle (gözle görülen) ayetler vardır.

7- 8- Şüphesiz ki o kimseler bizimle karşılaşmayı beklemezler ve bu şimdiki yaşama hoşnut olmuşlar onunla rahatlamışlardır ve o kimseler ki bizim ayetlerimizden de duyarsızlardır. İşte onların sığınağı, kazanmakta oldukları şeyler nedeniyle o ateştir. 

9- Şüphesiz ki o kimseler inandılar ve o düzgün işleri işlediler, Efendileri onları inanmaları sebebi ile onların altından o nehirler akar o nimet bahçelerine iletir.

10- Ondaki çağrıları: "Ey Allah'ım sen her türlü eksiklikten uzaksın" ve ondaki esenlik temennileri ise: "Selâm" dır. Çağrılarının sonu ise: "O övgü, o tüm insanların Efendisi Allah'a" dır.

11- Ve eğer Allah o insanlara o hayrın çabuklanmasını istedikleri gibi o şerri de çabuklaştırsaydı, onların süresi kesinlikle yerine getirilirdi. Biz, bizimle karşılaşmayı beklemez kimseleri böylece kendi taşkınlıkları içinde bocalamaya bırakırız.

12- Ve o insana o zarar dokunduğu zaman, yanı üstü olduğu veya oturur olduğu veya ayakta olduğu halde bizi çağırır. Biz ondan zararını kaldırdığımızda ise, kendisine dokunan bir zarara karşı bizi hiç çağırmamış gibi geçip gider. O savurganlık yapanlara işlemekte oldukları şeyler işte böyle süslendi.

13- Ve ant olsun ki sizden önceki o kuşakları haksızlık yaptıklarında yok ettik. Elçileri onlara o apaçık delilleri getirdikleri halde onlara inanan olmadılar. Biz o suç işleyenler topluluğuna işte böyle karşılık veririz.

14- Sonra biz sizin nasıl işleyeceğinize bakmamız için onlardan sonra sizi o yerde ardıllar yaptık.

15- Ve onlara bizim ayetlerimiz apaçık olarak peşi sıra okunmakta olduğu zaman, bizimle karşılaşmayı beklemez kimseler: "Bu okunandan başkasını getir veya onu değiştir" dedi. De ki: "Benim için onu kendi tarafımdan değiştirmem olmaz. Ben, bana vahyedilmekte olan şeyden başkasına takılmıyorum. Eğer ben Efendime karşı çıkarsam, şüphesiz ki bir büyük gün azabından kaygılanırım."

16- De ki: "Eğer Allah dileseydi, onu size peşi sıra okumazdım ve onu size de algılatmazdı. Onun öncesinden sizin içinizde kesinlikle bir ömür kaldım. Hiç bağlantı kurmaz mısınız?"

17- Artık Allah'a karşı bir yalan yakıştırmış veya O'nun ayetlerini yalanlamış kimseden, daha haksızlık yapan kimdir? Gerçek şu ki, o suç işleyenler başarıya eriştirilmez.

18- Ve Allah'ın aşağısından kendilerine zarar veremeyecek ve fayda da veremeyecek şeylere kulluk ediyorlar ve: "Bunlar, Allah'ın yanında bizim eşlikçilerimizdir" diyorlar. De ki: "Allah'ı o göklerde ve o yerde bilemeyeceği bir şeyi mi haberlendiyorsunuz?" O, her türlü eksiklikten uzaktır ve onların ortaklaştırmakta oldukları şeylerden yücedir.

19- O insanlar (yaratılış ayarı olarak) bir tek toplumdan başka değildi. Derken aykırı düştüler. Ve eğer senin Efendinden öne geçmiş bir kelime olmasaydı, hakkında aykırı düşmekte oldukları şeyler hakkında onların arasında (karar) kesinlikle yerine getirilirdi.

20- Ve: "Ona, kendisinin Efendisinden (gözle görülen) bir ayet indirilmeli değil miydi?" diyorlar. De ki: "O algılanamayan ancak ve ancak Allah'a aittir, artık bakının şüphesiz ki bende sizin beraberinizde o bakınanlardanım."

21- Ve kendilerine dokunan bir zararın arkasından, o insanlara biz bir şefkat tattırdığımız zaman, onların birden bizim ayetlerimiz hakkında bir tuzağı vardır. De ki: "Allah, bir tuzak kurma bakımından en hızlıdır." Şüphesiz ki elçilerimiz kurmakta olduğunuz şeyleri yazıyorlar.

22- O ki, sizi o karada ve o su kütlesinde gezdirmektedir. Nihayetinde o gemilerde olduğunuz zaman onları (yolcuları) bir güzel esintiyle akıttığı ve onların da bununla sevindikleri zaman, bir fırtınalı esinti ona (gemiye) gelir ve o dalgalarda her taraftan onlara (yolculara) gelir ve onlar (ölüm ile) kuşatılmış oldukları kanaatine vardıklarında, o yaşam sistemini sadece O'na özgüleyenler olarak:  "Eğer sen bizi bundan kurtaracak olursan, kesinlikle o şükredenlerden olacağız" diye Allah'ı çağırırlar.

23- Onları kurtardığında ise, onlar birden o yerde o hakları olmaksızın haddi aşarlar. Ey o insanlar, haddi aşamanız(ın zararı) kendi benliklerinizedir. (Bunlar) bu şimdiki yaşam bir yararlılığıdır, sonra dönüşünüz bizedir. Artık biz işlemekte olduğunuz şeyleri size haberlendireceğiz.

24- Bu şimdiki yaşamın örneği ancak ve ancak, onunla o insanların ve o hayvanların yemekte olduğu şeylerden olan, o yerin bitkisinin onunla birbirine karıştığı bizim onu o gökten indirdiğimiz bir su gibidir. Nihayet o yer takısını tutttuğu ve süslendiği ve onun halkı da buna kendilerinin güç yetirici olduklarına (kesin) kanaat getirdikleri zaman, geceleyin veya gündüzleyin bizim buyruğumuz ona gelir de, böylece biz onu dün üzerinde hiç zenginlik yokmuş gibi bir biçilmiş ekin yaparız. Düşünmekte olan bir topluluk için biz (gözle görülen) o ayetleri işte böyle ayrıntılandırıyoruz.

25- Ve Allah, o esenliğin yurduna çağırır. Ve kimi dilerse bir dosdoğru yola iletir.

26- İyilik etmiş olan kimseler için daha iyisi ve bir de fazlası vardır. Ve yüzlerini bir karalık ve bir aşağılanma bürümez. İşte onlar, o bahçenin arkadaşlarıdır. Onlar onda sürekli kalıcıdırlar.

27- Ve o kötülükleri kazanmış olan kimselerin karşılığı, o kötülüklerin örneği kadardır. Ve onları bir aşağılanma bürür. Onlar için Allah'tan (gelen azaptan) hiçbir sarıcı yoktur. Yüzleri o geceden bir karanlık kesit gibi kaplanmıştır. İşte onlar, o ateşin arkadaşlarıdır. Onlar onda sürekli kalıcıdırlar.

28- 29- Ve o günde biz onları toplu olarak sürüp toplayacağız, sonra ortaklaştırmış olan kimselere: "Siz ve ortaklarınız yerlerinize" diyeceğiz. Böylece onların arasındaki bağlantıya son vermişizdir. Ve onların ortakları: "Siz yalnızca bize kulluk etmekte olanlar değildiniz. Artık Allah, bizimle sizin aranızda bir tanık olarak yeter. Şüphesiz ki biz sizin kulluğunuzdan kesinlikle duyarsızlardık." dedi.

30- İşte orada her bir benlik geçmişiyle yoklanır. Ve o gerçek koruyucuları Allah'a geri döndürülmüşler ve yakıştırmakta oldukları şeyler de onlardan sapmıştır.

31- De ki: "O gökten ve o yerden size kim rızık veriyor? Ya da o işitmeye ve o görmelere kim hükümrandır? Ve o ölüden o yaşayanı ve o yaşayandan o ölüyü kim çıkarıyor? Ve (yer ve gök ile ilgili) o buyruğu ardı ardına kim düzenliyor? Hemen diyecekler ki "Allah." Öyleyse de ki: "Hiç korunmaz mısınız?"

32- Bu, sizin o gerçek Efendiniz Allah'tır. O gerçekten sonra artık o sapkınlıktan başka ne vardır? Böyle iken nasıl da çevriliyorsunuz?

33- Senin Efendinin itaatten çıkmış olan kimseler üzerindeki "Şüphesiz ki onlar inanmazlar" sözü böylece gerçek oldu.

34- De ki: "Ortaklarınızdan o takdiri başlatmakta olan sonra onu tekrar döndürmekte olan kimse var mıdır? De ki: " Allah, o takdiri başlatır sonra onu tekrar döndürür. Böyle iken nasıl çarptırılıyorsunuz?"

35- De ki: "Ortaklarınızdan o gerçeğe iletmekte olan kimse var mıdır? De ki: "Allah, o gerçeğe iletir. Öyleyse o gerçeğe iletmekte olan kimse mi, yoksa doğruya iletilmedikçe kendisini doğruya iletemeyen kimse mi takılmaya daha hak sahibidir? Size ne oluyor nasıl karar veriyorsunuz?"

36- Ve onların tamamı (yanlış) kanaatten başkasına takılmıyorlar. Şüphesiz ki o (yanlış) kanaat, o gerçekten yana hiçbir şeyi zenginleştirmez. Şüphesiz ki Allah, onların yapmakta oldukları şeyleri bir en iyi bilicidir.

37- Ve bu okunan (Kur'an), Allah'ın aşağısından (biri tarafından) yakıştırılabilecek bir şey değildir. Fakat önündekinin doğrulayıcısı ve o kitabın ayrıntılı bir açıklamasıdır. O tüm insanların Efendisinden olmasında onda hiçbir belirsizlik yoktur.

38- Yoksa "Onu kendisi yakıştırdı" mı diyorlar? De ki: "Eğer doğru söyleyenler iseniz, haydi siz de onun örneği bir sure getirin ve Allah'ın aşağısından gücünüzün yettiği kimseleri de çağırın."

39- Hayır, onlar bilgisini kuşatamadıkları ve onun (verdiği haberin) geri dönüşümü henüz kendilerine gelmemiş şeyi yalanladılar. Kendilerinden önceki kimseler de böyle yalanlamışlardı. Artık bak o haksızlık yapanların sonu nasıl olmuş.

40- Ve onlardan ona inanmakta olan kimseler de vardır ve onlardan ona inanmaz kimseler de vardır. Ve senin Efendin o bozuculuk yapanları en iyi bilendir.

41- Eğer seni yalanlarlarsa artık de ki: "Benim işim banadır ve sizin işiniz de sizedir. Sizler benim işlemekte olduğum şeylerden berilersiniz ve ben de sizin işlemekte olduğunuz şeylerden beriyim."

42- Ve onlardan seni dinleyen kimseler vardır. Ve eğer ki bağlantı kurmazlar olsalar da, o sağırlara artık sen mi işittireceksin? 

43- Ve onlardan sana bakan kimseler vardır. Ve eğer ki görmezler olsalar da, o körleri artık sen mi doğruya ileteceksin?

44- Şüphesiz ki Allah, o insanlara hiçbir şekilde haksızlık yapmaz. Fakat o insanlar kendi benliklerine haksızlık yapıyorlar.

45- Ve onları sürüp toplayacağı gün, (kabirlerinde) o gündüzden bir saatten başka kalmamışlar gibi, kendi aralarında birbirlerini tanıyacaklardır. Allah'ın karşılaşmasını yalanlamış olan kimseler, kesinlikle ziyan etmişler ve doğruya iletilenler olmamışlardır.

46- Ve eğer biz, bizim  onlara söz vermekte olduğumuz şeyin bir kısmını sana göstersek de veya seni ömrünü tamamlasak da, artık onların dönüşü bizedir. Sonra Allah onların yapmakta oldukları şeylerin üzerinde bir tanıktır.

47- Ve her bir toplumun bir elçisi vardır. Elçileri (tanıklık için) geldiği zaman, onların arasında (karar) hakkaniyetle yerine getirilir. Ve onlar haksızlığa uğratılmazlar. 

48- Ve: "Eğer doğru söyleyenler iseniz bu söz ne zaman (gerçekleşecek)?" diyorlar.

49- De ki: "Allah dilemedikçe kendi benliğim için bir zarara ve bir faydaya hükümran değilim. Her bir toplum için bir süre vardır. Onların süresi geldiği zaman, bir saat sonralayamazlar ve de önceleyemezler."

50- De ki: "Gördünüz mü, eğer O'nun azabı geceleyin veya gündüzleyin size gelse, o suç işleyenler ondan neyi (geceyi mi gündüzü mü) çabuklaşmasını istiyor?"

51- (Azap başınıza) çöktükten sonra mı ona inandınız? Şimdi mi? Oysa (önceden) onun çabuklaşmasını istiyordunuz.

52- Sonra o haksızlık yapmış olan kimselere: "O sürekli kalıcılığın azabını tadın. Kazanmakta olduğunuz şeylerin başkasıyla mı karşılık göreceksiniz?" denildi.

53- Ve senden: "O (azap haberi)gerçek mi?" diye haber almak istiyorlar. De ki: "Evet, ve benim Efendime ant olsun ki şüphesiz ki o kesinlikle gerçektir ve siz başarısız bırakıcılar olamazsınız."

54- Ve eğer o yerde olan şeyler haksızlık yapmış olan her bir benliğin olsaydı, kesinlikle onu kurtulmalık olarak verirdi. Ve o azabı gördüklerinde o pişmanlığı sakladılar. Ve onların arasında (karar) hakkaniyetle yerine getirildi. Ve onlar haksızlığa uğratılmazlar.

55- Dikkat edin, o göklerde ve o yerde olan şeyler şüphesiz ki Allah'ındır. Dikkat edin, şüphesiz ki Allah'ın söz vermesi bir gerçektir. Fakat onların tamamı bilmezler.

56- O, yaşatır ve öldürür ve siz O'na döndürüleceksiniz.

57- Ey o insanlar, Efendinizden size kesinlikle bir öğüt o göğüslerde olan şeye bir iyileştirme ve o inananları bir doğruya ileten ve bir şefkat gelmiştir.

58- De ki: "Allah'ın lütfuyla ve O'nun şefkatiyle, artık bununla sevinsinler. O, onların toplamakta olduğu şeylerden daha hayırlıdır.

59- De ki: "Allah'ın rızıktan sizin için indirdiği, ondan yasak ve serbest yaptığınız şeyleri gördünüz mü. De ki: "Size Allah mı onay verdi yoksa siz mi Allah'a karşı yakıştırma yapıyorsunuz?"

60- Ve o yalanı Allah'a karşı yakıştırmakta olan kimselerin, o kalkışın günü (hakkındaki kesin) kanaati nedir? Şüphesiz ki Allah, o insanların üzerine kesinlikle bir lütuf sahibidir. Fakat onların hiçbiri şükretmezler.

61- Ve sen bir durumda olmuyor ve ondan (o durumdan) okunandan peşi sıra birşey okumuyor ve sizler de hiçbir iş işlemezsiniz ki, ona dökülmekte olduğunuz zaman biz sizin üzerinizde tanıklar olmayalım. Ve o yerde ve o gökte hiçbir zerre ağırlığı, senin Efendinden uzak kalmıyor ve bundan daha küçüğü ve daha büyüğü yoktur ki, bir apaçık kitapta olmasın. 

62- Dikkat edin, şüphesiz ki Allah'ı yönelen edinenlere hiçbir kaygı olmaz ve onlar üzülmezler.

63- O kimseler ki, inanmış ve korunmakta olanlardırlar.

64- Bu şimdiki yaşamda ve o son (yaşam)da o müjde onlar içindir. Allah'ın kelimeleri için hiçbir değişme olmaz. Bu, o büyük başarının ta kendisidir.

65- Ve onların dedikleri sakın seni üzmesin. Şüphesiz ki o güçlülük toplu olarak Allah'ındır. O, o en iyi işiticinin, o en iyi bilicinin ta kendisidir.

66- Dikkat edin, o göklerde kim varsa ve o yerde kim varsa şüphesiz ki Allah'ındır. Ve Allah'ın aşağısından olanlara çağrı yapmakta olan kimseler (gerçekte o) ortaklara takılmıyorlar. Onlar (yanlış) kanaatten başkasına takılmıyorlar. Ve onlar saçmalamaktan başkasını da yapmıyorlar.

67- O ki, size o geceyi onda durulmanız için ve o gündüzü de bir görünür olarak, yaptı. Şüphesiz ki bunda, işiten bir topluluk için kesinlikle (gözle görülen) ayetler vardır.

68- "Allah bir çocuğu sahiplendi" dediler. O, her türlü eksiklikten uzaktır. O, çok zengindir. O göklerde ne varsa ve  o yerde ne varsa O'nundur. Yanınızda buna dair hiçbir yetki yoktur. Allah'a karşı bilemeyeceğiniz şeyleri mi diyorsunuz?

69- De ki: "Şüphesiz ki o yalanı Allah'a karşı yakıştırmakta olan kimseler, başarıya eriştirmezler."

70- Bu şimdikinde bir yararlılıktır, sonra onların dönüşleri bizedir, sonra biz onlara gerçeği örtmeleri nedeniyle o çetin azabı tattıracağız.

71- 72- Ve onlara Nuh'un haberini peşi sıra oku. Bir zaman topluluğuna: "Ey topluluğum benim (tevhidi) duruşum ve Allah'ın ayetlerini hatırlatmam size ağır oluyorsa, artık ben sadece Allah'a dayandım. Artık siz ortaklarınız ile beraber buyruğunuz hakkında toplanın (karar kılın), sonra buyruğunuz(u yerine getirememek) size keder olarak kalmasın, sonra bana (olan kararı) yerine getirin ve bana sakın baktırmayın. Eğer (başka tarafa) yönelirseniz, ben sizden hiçbir iş karşılığı sormadım. Benim iş karşılığım Allah'tan başkasının üzerinde değildir. Ve ben o teslim olanlardan olmamla buyuruldum" demişti.

73- Buna rağmen onu yalanladılar. Bunun üzerine biz de onu ve onun beraberinde o gemide olan kimseleri kurtardık ve onları ardıllar yaptık ve bizim ayetlerimizi yalanlamış olan kimseleri ise batırdık. Artık bak o uyarılmışların sonu nasıl olmuş.

74- Sonra biz onun arkasından kendi topluluklarına elçileri harekete geçirdik. Onlara o apaçık delilleri getirdiler. (Atalarının) önceden kendisini yalanladıkları şeye onlar da inanan olmadılar. Biz o sınırı aşanların kalplerine böyle damga vururuz.

75- Sonra biz onlardan sonra Musa'yı ve Harun'u Firavun'a ve onun dolularına, bizim (gözle görülen) ayetlerimizle harekete geçirdik. Fakat büyüklük tasladılar ve suç işleyenler topluluğu oldular.

76- Onlara kendi yanımızdan o gerçek geldiğinde: "Şüphesiz ki bu, kesinlikle bir apaçık sihir" dediler.

77- Musa: "Size o gerçek geldiğinde böyle mi diyorsunuz? Bu sihir midir? Oysa o sihirbazlar başarıya eriştirilmez" dedi.

78- (Onlar da): "Sen bize kendi atalarımızı bizim üzerinde bulduğumuz şeyden eğilimi kesmemiz ve bu yerde o büyüklüğün ikinizin olması için mi geldin? Ve biz sizin ikinize inananlar olmayacağız" dediler.

79- Ve Firavun: "Bütün en iyi bilici sihirbazı bana getirin" dedi.

80- O usta sihirbazlar geldiğinde Musa onlara: "Ne atıcısıysanız atın" dedi.

81- 82- Attıklarında ise Musa: "Sizin o kendisini getirdiğiniz şey, sihirdir. Şüphesiz ki Allah, onu geçersizleştirecektir. Şüphesiz ki Allah, o bozuculuk yapanların işini düzeltmez. Ve eğer ki o suç işleyenler çirkin görse de, Allah kendi kelimeleri ile o gerçeği ortaya çıkaracaktır" dedi.

83- Musa'ya, topluluğu içindeki bir soy, ancak Firavun ve onun dolularının deneme konusu olma kaygısıyla inandı. Çünkü Firavun o yerde çok yüceydi. Ve şüphesiz ki o kesinlikle o savurganlık yapanlardandı.

84- Ve Musa (topluluğuna): "Ey topluluğum eğer Allah'a inandıysanız, eğer teslim olanlarsanız artık yalnızca O'na dayanın" dedi.

85- 86- Bunun üzerine onlar da: "Allah'a dayandık. Ey Efendimiz bizi o haksızlık yapanlar topluluğuna bir deneme konusu yapma. Ve bizi şefkatinle o gerçeği örtücüler topluluğundan kurtar" dediler.

87- Ve Musa'ya ve kardeşine: "Topluluğunuz için Mısır'a evler yerleştirin ve evlerinizi birbirine yönelik hale (birbirinden haber alabilecek vaziyete) getirin ve o kulluk görevini ayakta tutun ve o inananları müjdele" diye vahyettik.

88- Ve Musa: "Ey Efendimiz, şüphesiz ki sen Firavun'a ve onun dolularına bu şimdiki yaşamda süs ve mallar verdin. Ey Efendimiz, bunun sonucunda senin yolundan saptırıyorlar. Ey Efendimiz, onların mallarının üzerine silgi çek ve onların kalplerinin üzerini çetinleştir. Artık onlar o acı azabı görmelerine kadar, inanmazlar" dedi.

89- (Allah): "İkinizin çağrısı kesinlikle cevaplandırılmıştır. Artık ikiniz dimdik ayakta durun ve bilmez kimselerin yoluna sakın takılmayın" dedi.

90- Ve Yakub'un oğulları'nı o su kütlesini geçirdik. Firavun ve onun askerleri bir hadsizlikle ve düşmanlıkla onlara takıldılar. Nihayet o batma hali ona yetiştiği zaman: "Ben inandım, gerçek şu ki; Yakub oğulları'nın kendisine inandığından başka tanrı yoktur ve ben o teslim olanlardanım" dedi.

91- 92- Şimdi mi (inandın)? Oysa önceden kesinlikle karşı çıkmış ve o bozuculuk yapanlardan olmuştun. Artık bugün senin ardıllarına (gözle görülen) bir ayet olman için biz senin (ölü) gövdeni kurtaracağız. Ve şüphesiz ki o insanlardan birçoğu bizim ayetlerimizden kesinlikle duyarsızdırlar.

93- Ve ant olsun ki biz Yakub'un oğulları'nı doğru bir yerleşkeye yerleştirdik ve onlara o temizlerden rızık verdik. Kendilerine o bilgi gelinceye kadar, aykırı düşmediler. Şüphesiz ki senin Efendin o kalkışın gününde aykırı düşmekte oldukları şeyler hakkında onların arasında (kararı) yerine getirecektir.

94- Eğer bizim sana indirdiğimiz şeyden bir kuşkuda isen, senden önceki o kitab (Tevrat)ı okumakta olan kimselere sor. Ant olsun ki sana Efendinden o gerçek gelmiştir. Öyleyse sakın o tereddüde düşenlerden olma.

95- Ve sakın Allah'ın ayetlerini yalanlamış olan kimselerden de olma. Yoksa o ziyan edenlerden olursun.

96- 97- Şüphesiz ki o kimseler senin Efendinin (azap) kelimesi üzerlerine gerçek olmuştur, eğer ki onlara her ayet gelmiş olsa da, o acı azabı görmelerine kadar, inanmazlar.

98- Yunus topluluğu dışında inanmış ta inanması ona fayda vermiş (başka) bir kasaba da olması gerekmez miydi? Onlar inandıklarında, biz bu şimdiki yaşamdaki o rezillik azabını onlardan kaldırdık ve bir vakte kadar onları yararlandırdık.

99- Ve eğer senin Efendin dileseydi o yerdeki kimselerin hepsi kesinlikle toplu olarak inanırdı. İnananlardan olmalarına kadar, o insanları artık sen mi zorlayacaksın?

100- Ve Allah'ın onayı olmadıkça hiçbir benlik inanacak değildir. Allah, o pisliği bağlantı kurmaz kimselerin üzerine yığar.

101- De ki: "O göklerde ve o yerde ne var bir bakın." Oysa (gözle görülen) o ayetler ve o uyarılar inanmazlar topluluğunu(n inancını) zenginleştirmiyor.

102- Onlar kendilerinden önce gelip geçen kimselerin günlerinin örneğinden başkasına mı bakıyorlar? De ki: "Artık bakının şüphesiz ki ben de sizin beraberinizde o bakınanlardanım."

103- Sonra biz elçilerimizi ve inanmış olan böylece kimseleri kurtarırız. O inananları kurtarmamız bizim üzerimizde bir haktır.

104- 105- 106- De ki: "Ey o insanlar, eğer siz benim yaşam sistemimden bir kuşku içindeyseniz, artık (bilin ki) ben sizin Allah'ın aşağısından kulluk ettiğiniz kimselere kulluk etmem. Fakat ben, sizin ömrünüzü tamamlayacak olan Allah'a kulluk ederim. Ve ben o inananlardan olmamla buyuruldum. Ve yüzünü (fıtrat yasalarına) bir meyleden olarak o yaşam sistemine doğrult ve sakın o ortak koşanlardan olma diye ve Allah'ın aşağısından sana fayda veremez ve zarar veremez şeyleri çağırma, eğer bunu yaparsan, o takdirde şüphesiz ki sen de o haksızlık yapanlardansın (diye buyuruldum)."

107- Ve eğer Allah sana bir zarar dokundurursa, artık onu O'ndan başka kaldırıcı olmaz. Ve eğer sana bir hayır isterse, artık O'nun lütfunu da geri döndürücü olmaz. Onu kullarından kime dilerse eriştirir. Ve O, çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir.

108- De ki: "Ey o insanlar, size Efendinizden kesinlikle o gerçek gelmiştir. Artık kim doğruya iletilirse, ancak ve ancak kendi benliği için iletilir. Ve kim saparsa, ancak ve ancak kendi benliğine karşı sapar. Ve ben sizin üzerinize bir dayanak değilim."

109- Ve sana vahyedilmekte olan şeye takıl ve Allah karar verinceye kadar, direnip gayret et. Ve O, o karar vericilerin en hayırlısıdır. 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder