30 Temmuz 2024 Salı

YUSUF SURESİ MEALİ

1- Elif, Lâm, Ra. İşte şunlar apaçık kitabın ayetleridir.

2- Şüphesiz ki biz onu aklınızı kullanmanız için Arapça bir okuma olarak indirdik.

3- Biz bu okunan(Kur'an)ı sana vahyetmekle anlatıların en güzelini sana anlatacağız. Ve sen bunu vahyetmemizden önce kesinlikle (bu anlatıdan) duyarsızlardandın.

4- Biz zaman Yusuf babasına: "Ey babacığım, şüphesiz ki ben on bir yıldız ve güneş ve ayı (rüyamda) gördüm. Onları bana boyun eğenler olarak gördüm" demişti.

5- 6- (Babası da ona): "Ey oğulcuğum, rüyanı kardeşlerine sakın anlatma, anlattığın takdirde sana bir plân plânlarlar. Şüphesiz ki şeytan, insan için apaçık düşmandır. Ve böylece senin Rabbin seni seçer ve sonradan olacak olayların sonucunu sana öğretir ve nimetini, sana ve Yakub ailesi üzerine, önceden iki atan İbrahim ve İshak'a olan nimetini tamamladığı gibi tamamlar. Şüphesiz ki senin Rabbin her şeyi bilicidir en doğru karar vericidir" demişti.

7- And olsun ki Yusuf'ta ve kardeşlerinde, soranlar için (ibret alıncak) deliller vardır.

8- 9- Bir zaman (kardeşleri): "Gerçekten Yusuf ve kardeşi, babamıza bizden daha sevgilidir. Oysa biz birbirine sıkıca bağlı bir topluluk halindeyiz. Şüphesiz ki babamız, kesinlikle apaçık sapkınlık içindedir. Yusuf'u öldürün veya onu bir yere atın ki babanızın yüzü size kalsın. O'ndan (Yusuf'tan) sonra doğrular topluluğu olursunuz" demişlerdi.

10- İçlerinden bir konuşmacı: "Yusuf'u öldürmeyin. Ve eğer yapacaklardan iseniz onu kuyunun görünmezliğine karşılaştırın da yolcuların bazısı onu bulup alsın" demişti.

11- 12- (Kardeşleri): "Ey babamız, sana ne oluyor ki Yusuf hakkında bize güvenmiyorsun? Ve  gerçekten biz onun için muhakkak ki içtenlikle öğüt vericileriz. Onu yarın bizimle beraber gönder de hayvanları otlatsın ve oynasın. Ve gerçekten biz onu kesinlikle koruyucularıyız" dediler.

13- (Babaları): "Onu götürmeniz şüphesiz ki beni üzer. Ve ben, siz ondan duyarsızlar olduğunuz halde iken onu kurdun yemesinden korkarım" dedi.

14- (Kardeşleri): "And olsun ki eğer biz birbirine sıkıca bağlı bir topluluk olduğumuz halde onu kurt yiyecek olursa, o takdirde şüphesiz ki biz kesinlikle zarara uğrayanlardanız" dediler.

15- Onu götürdüklerinde kuyunun görünmezliğine onu bırakma konusunda toplaştılar (karar birliğine vardılar). Ve biz de ona: "And olsun ki sen onlara bu buyruklarını, onlar farkında olmadıkları bir halde iken onlara haber vereceksin" diye vahyettik. 

16- 17- Ve akşam vakti babalarına ağlayarak geldiler: "Ey babamız, biz koşuşmak için gitmiş ve Yusuf'u da yararlılıklarımızın yanında bırakmıştık. O esnada onu kurt yemiş. Ve biz doğru söyleyenlerden olsak ta sen bize inanıcı değilsin" dediler.

18- Üzerinde yalancı kan olan gömleğini getirdiler. (Babaları): "Aksine, benliğiniz sizi bir buyruğa sürükledi. Artık bana düşen güzel bir dirençli gayrettir. Ve Allah, nitelemiş olduklarınıza karşı kendisinden yardım istenendir" dedi.

19- Ve yolcular geldi, su arayıcılarını gönderdiler ve kovasını sarkıttı: "Ey (yolcular) müjde bu bir oğlan çocuğu" dedi. Onu ticaret malı olarak (satmak için) gizlediler. Ve Allah onların işlemekte olduklarını en iyi bilicidir.

20- Ve onu düşük bir değere, birkaç dirheme sattılar. Ve ona karşı (değer vermedikleri için) isteksizdiler.

21- Ve Mısır'dan onu satın alan, karısına: "Onun kalacak yerini değerli yap, umulur ki bize faydası olur veya onu (kendimize) çocuk olarak tutarız" dedi. Böylece Yusuf'a sonradan olacak olayların sonucunu ona öğretmemiz için o ülkede yerleşim imkânı verdik. Ve Allah kendi buyruğu üzerinde üstün gelendir. Fakat insanların çoğı bilmezler.

22- Ve en güçlü çağına ulaştığında, ona doğru karar verme yeteneği ve bilgi verdik. Ve biz güzel davrananların karşılığını böyle veririz.

23- Ve onun (Yusuf'un), evinde bulunduğu kadın, kendisinden cinsel isteğini tatmin etmek istedi ve kapıları sıkıca kapatarak: "Haydi gelsene" dedi. (Yusuf): "Allah'a sığınırım, çünkü o (kocan) benim efendimdir, kalacak yerimi en güzel şekilde yapmıştır. Gerçek şu ki yanlış yapanlar arzuladığına kavuşamazlar" dedi.

24- And olsun ki kadın onu önemsemişti. Ve efendisinin doğru sonuca götüren delilini (ona karşı yaptığı iyiliği) görmezden gelmiş olsaydı, o da kadını önemsemişti. İşte böyle hayasızlığı ve kötülüğü ondan çevirmek için. Çünkü o katışıksız bağlanmış kullarımızdandı.

25- Ve kapıya doğru koşuştular ve kadın onun gömleğini arkadan yırttı ve kapının yanında kadının kocasını buldular. (Kadın): "Senin ailene kötülük istemiş olan bir kimsenin karşılığı, hapsedilmesi veya acı azaptan başka nedir?" dedi.

26- 27- (Yusuf): "O, benden cinsel isteğini tatmin etmek istedi" dedi. Ve kadının ailesinden bir tanık de (bilirkişi olarak): "Eğer onun gömleği önden yırtılmışsa, kadın doğru söyleyen ve o ise yalancılardandır. Ve eğer onun gömleği arkadan yırtılmışsa, kadın yalancı ve o ise doğru söyleyenlerdendir" diye tanıklık etti.

28-29- Gömleğini arkadan yırtılmış olduğunu gördüğünde (kocası): "Şüphesiz ki bu sizin plânlarınızdandır. Şüphesiz ki sizin plânlarınız büyüktür. Ey Yusuf,  sen bu işten kayıtsız kal. (Ey kadın) sen de suçuna bağışlama iste. Şüphesiz ki sen yanılgıya düşenlerdensin" dedi.

30- Ve şehirdeki bazı kadınlar: "Yöneticinin karısı delikanlısının kendisinden cinsel isteğini tatmin etmek istiyormuş. (Yusuf'a olan) sevgi onun bağrını delmiş. Şüphesiz ki biz onu apaçık sapkınlık içinde görüyoruz" dedi.

31- (Kadın) o kadınların (Yusuf'u görmek için kurdukları) tuzaklarını işittiğinde, onlara (elçi) gönderdi ve onlara yaslanacakları yer hazırladı ve (geldiklerinde) onlardan herbirine bir bıçak verdi. Ve (Yusuf'a): "Çık onlar(ın karşıların)a" dedi. (Kadınlar) onu gördüğünde onu büyüklediler ve (şaşkınlıktan dolayı) ellerini kestiler ve: "Allah için böyle bir şeyi kabûl etmeyiz, ama bu bir beşer değildir. Bu ancak değerli bir melekten başkası değildir" dediler.

32- (Kadın): "İşte bu, kendisi hakkında beni kınadığınızdır. Ve and olsun ki kendisinden cinsel isteğimi ben tatmin etmek istedim, fakat o kendisini tutmayı istedi. Ve and olsun ki, eğer ona buyurmakta olduğumu yapmayacak olursa, o takdirde kesinlikle hapsedilecek ve aşağılananlardan olacak" dedi.

33- (Yusuf): "Rabbim, hapishane bana onların beni kendisine çağırdıkları o şeyden (zinadan) daha sevimlidir. Ve eğer sen onların plânlarını benden çevirmeyecek olursan, o takdirde onlara meylederim ve bilgisizce hareket edenlerden olurum" dedi.

34- Rabbi de ona cevap verdi ve onların plânlarını ondan çevirdi. Çünkü O, her şeyi işiticidir her şeyi bilicidir.

35- Sonra (suçsuz olduğuna dair) delilleri görmelerinin ardından onlara, onu bir süreye kadar hapsetme fikri ortaya çıktı.

36- Ve hapse onunla beraber iki delikanlı daha girdi. İki kişiden biri: "Ben (rüyamda) kendimi şarap sıkıyorken görüyorum" dedi. Ve diğeri de: "Ben de (rüyada) kendimi başımın üzerinde ekmek taşıyorken, kuşun ondan yediğini görüyorum. Bunun sonucunu bize haber ver. Çünkü biz seni güzel davrananlardan görüyoruz" dedi.

37- 38- 39- 40- 41-(Yusuf): "İkinize onunla rızıklandırılacağınız bir yemek gelmez ki, o size gelmeden önce ben onun (rüyanın) sonucunu ikinize haber vermeyeyim. Bu benim Rabbimin bana öğrettiğindendir. Şüphesiz ki ben Allah'a inanmayan ve sonrakini de inkâr eden bir topluluğun ortak değerini terk ettim. Ve atalarım İbrahim ve İshak ve Yakub'un ortak değerine uydum. Bizim için herhangi bir şeyden Allah'a ortak koşmamız olacak şey değildir. Bu, Allah'ın bize ve insanlara olan lütfundandır. Fakat insanların çoğu şükretmezler. Ey benim iki hapishane arkadaşım, bölük pörçük rabler mi daha hayırlıdır, yoksa tek olan boyun eğdirici güce sahip olan Allah'mı? Siz O'nun  aşağısından Allah'ın haklarında (doğruluğuna dair) kanıttan hiçbir şey indirmediği, sizin ve atalarınızın onları isimlendirdiği birtakım isimlerden başkasına kulluk etmiyorsunuz. Karar yetkisi Allah'tan başkasına ait değildir. O, yalnızca kendisine kulluk etmenizi buyurdu. İşte bu dimdik duran hayat nizamıdır. Fakat insanların çoğu bilmezler. Ey benim iki hapishane arkadaşım, ikinizden birine gelince efendisine şarap içirecek. Ve diğerine gelince, o asılacak ve kuş onun başından yiyecek. Hakkında açıklama istemekte olduğunuz buyruk bu şekilde yerine getirilmiştir" dedi.

42- (Yusuf) iki kişiden kurtalacağı sanısına sahip olduğuna: "Efendinin yanında beni hatırla" dedi. Fakat şeytan ona efendisine hatırlatmayı unutturdu. Bu yüzden birkaç yıl daha hapiste kaldı.

43- Ve hükümdar: "Ben yedi semiz sığır onları yedi cılız (sığır) yiyor. Ve (ayrıca) yedi yeşil başak ve diğer (yedi) kuru(başak)ları görüyorum. Ey ileri gelenler eğer rüya tabir edenlerdenseniz benim rüyama da bir açıklama getirin" dedi.

44- (İleri gelenler): "Karmaşık hayâllerdir. Biz böyle hayâllerin sonucunu bilenlerden değiliz" dediler.

45- Ve o iki kişiden kurtulmuş olanı bir süre sonra hatırladı: "Ben size onun sonucunu haber vereceğim, hemen beni (hapishaneye) gönderin" dedi.

46- (Hapishaneye gelince): "Yusuf ey çok doğru sözlü kişi, bize yedi semiz sığır onları yedi cılız (sığır) yiyor. Ve (ayrıca) yedi yeşil başak ve diğer (yedi) kuru(başak)lar hakkında açıklama yap. Umarım ki insanlara (verdiğin bilgi ile) dönerim de (rüyanın sonucunu) onlar da bilirler" dedi.

47- 48- 49- (Yusuf): "Yedi sene aynı minval üzere ekersiniz. Yiyeceğiniz az bir kısmı hariç biçtiğinizi onun başağında bırakın. Sonra bunun ardından yedi şiddetli yıl (kıtlık) gelir ki, o yıllar için önceden saklamış olduklarınızı (tohumluk için) korumakta olduğunuz azı haricindekileri yerler. Sonra bunun ardından onda insanların yağmura kavuşturulacağı bir yıl gelir ki, onda (meyvelerin sularını ve hayvanlarını) sağarlar sıkarlar (bolluğa kavuşurlar)" dedi.

50- 52- 53-Ve hükümdar: "Onu bana getirin" dedi. Elçi ona geldiğinde (Yusuf): "Efendine dön de ona ellerini kesen kadınların durumunu sor. Şüphesiz ki benim Rabbim onların plânlarını en iyi bilicidir. Bu (isteğimin amacı) şüphesiz ki benim ona duyularıyla algılamadığı durumda iken hainlik etmediğimi bilmesi içindir. Ve şüphesiz ki Allah hainlerin plânını doğru sonuca iletmez. Ve ben benliğimi (hatadan) uzak tutmuyorum. Şüphesiz ki benlik kesinlikle kötülüğü buyurucudur, benim Rabbimin merhamet ettiği hariç. Şüphesiz ki benim Rabbim çok bağışlayıcıdır çok merhamet edicidir" dedi. *

* Bu ayetleri 50-52- 53 olarak sıralama gerekçemiz, bu üç ayetin içinde yapılan konuşmaların Yusuf'a ait olmasındandır. Araya 51. ayeti koyarak konuşma akıcılığını bozmamak amacı ile bu şekilde bir sıralama yapılmıştır. Tefsir usulünde takdir tehir olarak bilinen bir yöntemdir.

51- (Hükümdar kadınlara): "Yusuf'un kendisinden cinsel isteğinizi tatmin etmek istediğiniz zaman amacınız neydi?" dedi. (Kadınlar da): "Allah için böyle bir şeyi kabûl etmeyiz. Biz onda kötülükten yana  birşey bilmedik" dediler. Yöneticinin karısı: "Şimdi gerçek meydana çıktı. Kendisinden cinsel isteğimi ben tatmin istedim ve şüphesiz ki o kesinlikle doğru söyleyenlerdendir" dedi.

54- Ve hükümdar: "Onu bana getirin, onu kendime has (bir yardımcı) kılayım" dedi. Onunla konuştuğunda (Yusuf'a): "Şüphesiz ki sen bugün bizim yanımızda yerleşim imkânı verilen güvenilen (bir kimse)sin" dedi.

55- (Yusuf): "Beni bu ülkenin (tahıl) kaynaklarına (yönetici) yap. Şüphesiz ki ben (güvenilir bir) koruyucu (kıtlık yönetimini) en iyi biliciyim" dedi.

56- Ve Yusuf'a böylece o ülkede yerleşim imkânı verdik. Oradan dilediği yerde yerleşiyordu. Rahmetimizi dilediğimize eriştiririz. Ve biz güzel davrananların mükâfatını göz ardı etmeyiz.

57- Ve sonrakinin mükâfatı ise inanan ve korunmakta olan kimseler için daha hayırlıdır

58- Ve Yusuf'un kardeşleri gelip onun huzuruna girdiler. (Yusuf) onları tanıdı ve onlar onu tanıyamadılar.

59- 60- Ve onların zahire yüklerini yüklettiğinde (kardeşlerine): "Babanızdan olan kardeşinizi bana getirin. Görmüyor musunuz şüphesiz ki ben ölçeği tastamam yapıyorum ve konuk ağırlayanların en hayırlısıyım. Eğer onu bana getirmezseniz, o takdirde artık benim yanımda size ölçek yok ve bana yaklaşmayın " dedi.

61- (Kardeşleri): "Onun babasına (Döndüğümüzde) ondan dolayı istekte bulunacağız. Ve şüphesiz ki biz bunu yapıcılarız" dediler.

62- Ve (Yusuf emrindeki) gençlere: "Onların zahire bedellerini, ailelerine döndükleri zaman zahire bedellerini tanıyıp (geri verildiğini anlayarak) çevrilmeleri için yüklerinin içine koyun" dedi. 

63- Babalarına döndüklerinde: "Ey babamız, ölçek bizden alıkonuldu, artık kardeşimizi bizimle beraber gönder ki ölçeği alabilelim. Ve gerçekten biz onu kesinlikle koruyucularıyız" dediler.

64- (Babaları): "Önceden kardeşi (Yusuf) hakkında güvendiğimden başka olması dışında onun hakkında size güvenir miyim? (Size asla güvenmiyorum) Fakat Allah koruyuculuk bakımından daha hayırlıdır. Ve O, merhametlilerin en merhametlisidir" dedi.  

65- Ve yararlılıklarını açtıklarında zahire bedelleri onlara geri döndürülmüş olarak buldular. "Ey babamız daha neyin peşine düşüyoruz, işte bu bize geri döndürülmüş zahire bedellerimiz. Hem ailemize erzak getiririz hem kardeşimizi koruruz hem de ölçeği bir develik artırırız. Bu (verilen) yetersiz ölçektir" dediler.

66- (Babaları): "(Ölüm ile) kuşatılmanız hariç, kesinlikle onu bana getireceğinize dair Allah'tan yeminle bağlanmış söz vermedikçe, onu sizinle beraber asla göndermeyeceğim" dedi. Ona yeminle kayıtlanmış söz verdiklerinde: "Bu söylediklerimizin üzerinde Allah güvenilendir" dedi.

67- Ve (babaları devamla): "Ey oğullarım, tek kapıdan girmeyin, ayrı kapılardan girin. Ben Allah'tan (gelecek) hiçbir şeyi sizden savamam. Karar yetkisi Allah'tan başkasına ait değildir. O'na güvendim. Ve güvenenler artık yalnızca O'na güvensin" dedi.

68- Babalarının onlara buyurduğu yerden girdiklerinde, Yakub'un benliğindeki bir ihtiyacı yerine getirmesi dışında, Allah'tan (gelecek) hiçbir şeyi onlardan savacak değildi. Çünkü o, ona öğrettimizden dolayı bilgi sahibi idi. Fakat insanların çoğu bunu bilmezler.

69- Ve (kardeşleri) Yusuf'un huzuruna girdiklerinde, kardeşini kendisinde barındırdı (ve ona) "Şüphesiz ki ben (evet) ben senin kardeşinim. Artık onların işlemekte olduklarından dolayı sıkıntı duyma" dedi.

70-  Onların zahire yüklerini yüklettiğinde, su kabını kardeşinin yükünün içine koydu. Sonra bir duyurucu: "Ey kervan şüphesiz ki sizler kesinlikle hırsızlarsınız" diye duyurdu.

71- Onlara doğru dönerek: "Neyi arıyorsunuz?" dediler.

72- "Hükümdarın kupasını arıyoruz. Ve kim onu getirirse, bir deve yükü (zahire) var ve ben ona kefilim" dediler.

73- (Kardeşleri de): "Allah'a yemin olsun ki, bizim bu ülkeye bozuculuk yapmak için gelmediğimizi kesinlikle bilmişsinizdir. Ve biz hırsızlar da değiliz" dediler.

74- (Onlar): "Eğer yalancılar iseniz, onun (hırsızlığın) karşılığı nedir?" dediler.

75- (Kardeşleri de): Onun karşılığı, (çalınan) kimin yükünde bulunursa, artık o (çalan) onun (hırsızlığın) karşılığıdır. Biz yanlış yapanlara böyle karşılık veririz" dediler.

76- Kardeşinin balyasından önce, onların balyalarına başladı, sonra onu kardeşinin balyasından çıkardı. Yusuf'a böyle bir plân öğrettik. Allah'ın dilemesi hariç, hükümdarın hayat nizamına göre kardeşini tutabilecek değildi. Dilediğimizi kademelerle yükseltiriz. Ve her bilgi sahibinin üzerinde en iyi bilici vardır.

77- (Kardeşleri): "Eğer çalmışsa, önceden onun kardeşi de çalmıştı" dediler. Yusuf bunu içinde gizledi ve açığa vurmadı: "Sizler durumca daha şerlisiniz. Ve Allah, nitelemekte olduğunuzu en iyi bilendir" dedi.

78- (Kardeşleri): "Ey yönetici, onun gerçekten yaşı büyük bir babası var. Onun yerine birimizi tut. Şüphesiz ki biz seni güzel davrananlardan görüyoruz" dediler.

79- (Yusuf): "Yararlılığımızı onun yanında bulduğumuzdan başkasını tutmaktan Allah'a sığınırız, Aldığımız takdirde şüphesiz ki biz yanlış yapanlardan oluruz" dedi.

80- 81- 82- Ondan (Yusuf'tan) ümitlerini kestiklerinde tenhaya çekilerek başbaşa konuşmaya başladılar. Onların büyükleri: "Babanızın sizden Allah'tan yeminle bağlanmış söz aldığını ve önceden de Yusuf hakkında kusur işlediğinizi bilmediniz mi? Artık babam bana duyuru yapıncaya veya Allah benim hakkımda karar verinceye kadar, bu ülke kalmaktan asla vazgeçmeyeceğim. Ve O, karar vericilerin en hayırlısıdır. Babanıza dönün ve ona - Ey babamız şüphesiz ki senin oğlun hırsızlık yaptı ve biz bildiğimizden başkasına tanıklık etmedik ve biz görünmeyenin koruyucularından değiliz. Ve içinde olduğumuz şehre ve içinde dönmüş olduğumuz kervana sor. Ve biz kesinlikle doğru söyleyenlerdeniz deyin- " dedi.

83- (Bunları söylediklerinde babaları onlara): "Aksine, benliğiniz sizi bir buyruğa sürükledi. Artık bana düşen güzel bir dirençli gayrettir. Umulur ki Allah onları bana toplu halde getirir. Çünkü O, gerçekten bilicidir doğru karar vericidir" dedi.

84- Ve onlardan yakınlığı terk etti. Ve: "Ey Yusuf'un (kaybolması) üzerine olan kederim öfkem" dedi ve üzüntüden dolayı iki gözüne ak düştü. Artık o (kederini içinde tutmaktan dolayı) yutkunmaktadır. 

85- (Babalarına): "Yusuf'u sürekli hatırlayıp duruyorsun, Allah'a yemin olsun ki sonunda erimiş bitmiş bir hale düşecek veya yok olanlardan olacaksın" dediler.

86- 87- (Babaları): "Ben içime yaydığım kederimi ve üzüntümü, ancak ve ancak Allah'a yakınırım ve ben Allah'tan sizin bilmeyeceklerinizi daha iyi bilirim. Ey oğullarım, gidin ve Yusuf'tan ve kardeşinden bir bulgu arayın ve Allah'ın (rahmet) esintisinden ümit kesmeyin. Şu bir gerçek ki; Allah'ın (rahmet) esintisinden inkârcılar topluluğundan başkası ümit kesmez" dedi.

88- Onun (Yusuf'un) huzuruna girdiklerinde: "Ey yönetici, bize ve ailemize darlık dokundu ve biz zorla denkleştirdiğimiz bir zahire bedeli getirdik. Artık bize ölçeği tastamam yap ve bize bağışta bulun. Şüphesiz ki Allah, bağışçıların karşılığını verir" dediler.

89- (Yusuf kardeşlerine): " Siz bilgisizce hareket edenler olduğunuz zaman Yusuf'a ve kardeşine ne yaptığınızı bildiniz mi?" dedi.

90- (Kardeşleri): "Gerçekten sen, sen Yusuf musun?" dediler. (Yusuf): "Ben Yusuf ve bu da kardeşim. Gerçekten Allah bize lütufta bulundu. Gerçek şu ki; Kim korunur ve direnerek gayret ederse, şüphesiz ki Allah güzel davrananların mükâfatını göz ardı etmez" dedi.

91- (Kardeşleri): "Allah'a yemin olsun ki, Allah seni kesinlikle bize yeğledi. Gerçek şu ki; Biz kesinlikle yanılgıya düşenlerdendik" dediler.

92- 93- (Yusuf): "Bugün size azarlama yok. Allah sizi bağışlar ve O, merhametlilerin en merhametlisidir. Bu gömleğimi götürün de onu babamın yüzüne bırakın, görür hale gelecektir. Ve ailenizi toplu halde bana getirin" dedi.

94- Kervan ayrıldığında babaları (yanındakilere): "Eğer bana bunamış demezseniz, şüphesiz ki ben Yusuf'un kokusunu buluyorum" dedi.

95- (Yanındakiler): "Allah'a yemin olsun gerçek şu ki; Kesinlikle sen eski sapkınlığının içindesin" dediler.

96- Müjdeci gelip onu, onun yüzüne bıraktığında, hemen görür hale geri döndürüldü. "Ben size, şüphesiz ki ben Allah'tan, sizin bilmeyeceklerinizi daha iyi bilirim demedim mi?" dedi.

97- (Çocukları): "Ey babamız, bizim için suçlarımıza bağışlama iste, şüphesiz ki biz yanılgıya düşenlerdendik" dediler.

98- (Babaları): "Sizin için ileride Rabbimden bağışlama isteyeceğim. Gerçek şu ki; O, çok bağışlayıcıdır çok merhametlidir" dedi.

99- Yusuf'un huzuruna girdiklerinde: "Allah'ın dilemesi ile güven içinde Mısır'a girin" dedi ve babasını annesini kendisinde barındırdı 

100- 101- Ve babasını annesini taht üzerine yükseltti ve ona boyun eğenler oldukları halde kapandılar. Ve: " Ey babacığım, işte bu önceki rüyamın sonucudur. Rabbim onu gerçek yaptı. Beni hapishaneden çıkardığında ve şeytan benimle kardeşlerimin arasını bozduktan sonra sizi çölden getirmekle, kesinlikle bana güzellikte bulunmuştur. Şüphesiz ki benim Rabbim dilediğine karşı çok lütufkârdır. Gerçek şu ki; O, gerçekten bilicidir doğru karar vericidir. Rabbim gerçekten bana hükümranlıktan verdin ve sonradan olacak olayların sonucunu bana öğrettin. Ey göklerin ve yerin yaratılış yasalarının belirleyicisi! Sen benim şimdikinde ve sonrakinde yakınımsın. Benim ömrümü teslim olan olarak tamamla ve beni doğrulara kat" dedi.

102- Bu, görünmezin haberlerindendir onu sana vahyediyoruz. Buyrukları konusunda toplaşarak (karar birliğine vararak) tuzak kurduklarında sen yanlarında değildin

103- Ve sen ne kadar istekli olsan da, insanların çoğu inananlar değildir.

104- Ve sen onlardan bir mükâfat ta istemiyorsun. Ve o insanlar için hatırlatmadan başka birşey değildir.

105- Göklerde ve yerde delilden nicesi vardır ki, kayıtsız kalanlar oldukları halde onlardan geçip giderler.

106- Ve onların hiçbiri Allah'a, ortaklar koştukları halden başka şekilde inanmazlar. 

107- Onlar, Allah'ın azabından bir örtücünün kendilerine gelmesinden veya onlar farkında olmadıkları bir halde iken saatin ansızın gelmesinden emin mi oldular?

108- De ki: "İşte bu, benim yolumdur. Ben sağgörü üzerine Allah'a çağırıyorum. Ben ve bana uyanlarda (aynı şekilde). Ve Allah'ı her türlü eksikten uzak tutarım ve ben ortak koşanlardan değilim."

109- Ve senden önce de şehirlerin halkından olan kendilerine vahyetmekte olduğumuz adamlardan başkasını göndermedik. Yeryüzünde dolaşıp kendilerinden öncekilerin sonunun nasıl olduğuna bakmıyorlar mı? Ve korunanlar için sonrakinin yurdu daha hayırlıdır. Halâ aklınızı kullanmayacak mısınız?

110- Nihayet elçiler ümit kestikleri ve kesinlikle yalanlandıkları sanısına kapıldıkları zaman, onlara yardımımız gelmiş, böylelikle dilediğimiz kimseler kurtarılmıştır. Şiddetli azabımız suçlular topluluğundan geri döndürülmez.

111- And olsun ki onların anlatılarında temiz akıl sahipleri için alınması gereken ders vardır. (Bu Kur'an) ortaya atılan bir söz değildir. Fakat önünde olanın doğrulayıcısı ve herşeyin ayrıntılı açıklaması ve inananlar topluluğu için yol gösterici ve rahmettir. 


1 yorum:

  1. Cok guzel bir meal çalışması olmuş .Allah ilminizi ziyadeleştirsin. Selam ve dua ile

    YanıtlaSil