29 Haziran 2024 Cumartesi

TEVBE SURESİ MEALİ

1- Bu, Allah'tan ve O'nun elçisinden ortak koşanlardan sözleşme yaptıklarınıza, ilişik kesme bildirisidir.

2- Artık yeryüzünde dört ay dolaşın ve bilin ki şüphesiz ki sizler, Allah'ı geri bırakabilecekler değilsiniz ve şüphesiz ki Allah, inkârcıları rezil edicidir.

3- Ve Allah'tan ve O'nun elçisinden büyük hacc günü, Allah'ın ortak koşanlardan uzak olduğuna ve O'nun elçisinin de (uzak olduğuna) dair, insanlara bir duyurudur. Bu durumda eğer (itaatle) dönerseniz, artık sizin için o hayırlıdır. Ve eğer yüz çevirirseniz artık bilin ki, şüphesiz ki sizler Allah'ı geri bırakabilecekler değilsiniz. Ve inkâr edenleri acı azapla müjdele.

4- Ancak ortak koşanlardan sözleşme yaptıklarınız, bu sözleşmelerinden birşey eksiltmeyenler size karşı bir kimseye bile arka çıkmayanlar hariçtir. Artık onların sözleşmelerini sonuna kadar tamamlayın. Şüphesiz ki Allah korunanları sever.

5- Yasaklı aylar sıyrıldığında (bittiğinde), artık ortak koşanları bulduğunuz yerde öldürün ve onları tutun ve onları engelleyin ve onlar için bütün gözetleme yerlerine oturun. Eğer (itaatle) döndükleri ve kulluk görevlerini ayakta tutttukları ve arınmayı yerine getirdikleri takdirde, artık onlara yollarını açın. Şüphesiz ki Allah, çok bağışlayıcı merhamet edicidir.

6- Ve ortak koşanlardan birisi, eğer senden yakınlık istediği takdirde, artık sen de ona yakınlık göster ki Allah'ın kelâmını işitebilsin. Sonra da onu, onun güvende olacağı yere ulaştır. Bunun sebebi de, onların bilmeyenler topluluğu olmalarındandır. 

7- Mescid-i Haram yanında sözleşme yaptıklarınız haricinde, ortak koşanlar için Allah'ın katında ve O'nun elçisinin katında nasıl bir sözü (sözlşemesi) olabilir? Onlar size karşı (sözleşmeyi) ayakta tutttukları takdirde, artık siz de onlara karşı (sözleşmeyi) ayakta tutun. Şüphesiz ki Allah korunanları sever.

8- Nasıl (bir sözleşme olabilir ki)? Ve eğer size karşı üstün gelecek olsalardı, o takdirde sizin hakkınızda ne bir yakınlık bağını ve ne de sözleşme sadakâtini gözetmezlerdi. Onlar ağızları ile sizi razı ederler, fakat kalpleri ise direnir ve onların tamamı itaatten çıkanlardır.

9- Onlar, Allah'ın ayetlerini az bir değere satıp, O'nun yolundan uzaklaştırdılar. Şüphesiz ki onların yapmakta oldukları ne kötüdür.

10- Bir inanan hakkında ne bir yakınlık bağını  ve ne de sözleşme sadakâtini gözetmezler. Ve işte onlar aşırı gidenlerin ta kendileridir.

11-  Eğer (itaatle) döndükleri ve kulluk görevlerini ayakta tuttukları ve arınmayı yerine getirdikleri takdirde, artık hayat nizamında sizin kardeşlerinizdir. Ve bilenler toplululuğu için ayetlerimizi ayrıntılı şekilde böylece açıklıyoruz.

12- Eğer sözlerinin ardından yeminlerini bozacak ve hayat nizamına dil uzatacak olurlarsa, o takdirde sizde inkarın önderlerini öldürün. Çünkü onların (geçerli bir) yeminleri yoktur. Umulur ki (düşmanlıktan) vazgeçerler.

13- Yeminlerini bozan ve elçiyi (Mekke'den) çıkarmaya yeltenen ve sizinle (savaşmaya) ilk önce başlayan bir toplulukla savaşmaz mısınız? Yoksa onlardan korkuyor musunuz? Eğer inananlardan iseniz, artık Allah, kendisinden korkmanızı daha hak edendir.

14- 15- Onlarla savaşın ki, Allah sizin ellerinizle onlara azap etsin ve onları rezil etsin ve onlara karşı size yardım etsin ve inanan topluluğun göğüslerine şifa versin. Ve onların kalplerindeki kini gidersin. Ve Allah dilediğinin dönüşünü kabûl eder. Ve Allah bilicidir doğru karar vericidir.

16- Yoksa siz içinizden gayret edenleri ve ne Allah'tan ne O'nun elçisinden ve ne de inananların aşağısından katılacak bir yer edinmeyenleri Allah bilmeden bırakılıvereceğinizi mi hesap ettiniz? Ve Allah, işlemekte olduklarınızdan haberdardır.

17- İnkârcı olduklarına kendileri şahitler iken, ortak koşanların Allah'ın mescitlerini imar etmeleri olacak iş değildir. İşte onların işledikleri boşa gitmiştir. Ve ateşte onlar ölüm görmemek üzere kalıcıdırlar.

18- Allah'ın mescitlerini ancak ve ancak, Allah'a ve ahiret gününe inanan ve kulluk görevlerini ayakta tutan ve arınmayı yerine getiren ve Allah'tan başkasından korkmayan kimseler imar edebilir. İşte doğru yolu bulanlardan olması umulanlar onlardır.

19- Yoksa siz hacılara su dağıtmayı ve Mescid-i Haram'ı imar etmeyi, Allah'a ve ahiret gününe inanan ve Allah'ın yolunda gayret eden kimse(nin yaptığı) gibi (aynı) mi kıldınız? Bunlar Allah'ın katında aynı olmazlar. Ve Allah, yanlış yapanları doğru yola iletmez.

20- İnananların ve hicret edenlerin ve Allah'ın yolunda malları ve canları gayret edenlerin kademeleri, Allah'ın katında daha büyüktür. Ve işte onlar kurtuluşa erenlerin ta kendileridir.

21- Rableri onları kendisinden bir rahmet ve orada kalıcı nimetler olan cennetler ile müjdeliyor.

22- Onlar orada ölüm görmemek üzere ebedi kalıcıdırlar. Şüphesiz ki Allah, büyük mükâfat O'nun katındadır.

23- Ey inananlar, babalarınız ve kardeşleriniz, eğer inkarı inanmanın üzerinde sevdikleri takdirde, onları sahip çıkan koruyucular edinmeyin. İçinizden kim onları sahip çıkan koruyucu edinirse işte onlar yanlış yapanların ta kendileridir.

24- De ki: Babalarınız ve oğullarınız ve kardeşleriniz ve eşleriniz ve aşiretiniz ve kazandığınız o mallar ve kötüye gitmesinden korkmakta olduğunuz o ticaret ve o hoşunuza giden dinlenme  yerleri, eğer size Allah'tan ve O'nun elçisinden ve O'nun yolundan gayret etmekten daha sevimli ise, artık Allah emrini getirinceye kadar bekleyin. Ve Allah itaatten çıkanlar topluluğunu sevmez.

25- And olsun ki Allah size size birçok meydanda ve Huneyn gününde de yardım etmişti. Hani çok olmanız sizi şaşırtmıştı da bu sizden hiçbir şeyi (yenilgiyi) gidermemiş ve yeryüzü tüm genişliğine rağmen size dar gelmiş, sonra arkanızı çevirerek dönüp gitmiştiniz.

26- Sonra Allah, elçisinin üzerine ve inananların üzerine güven duygusu indirdi ve sizin  görmediğiniz askerleri indirdi ve inkar edenleri böylece azaplandırdı. İnkârcıların karşılığı işte böyledir.

27- Sonra bunun ardından Allah dilediğine (lütuf ile) döner. Ve Allah, çok bağışlayıcıdır merhametlidir.

28- Ey inananlar, ortak koşanlar ancak ve ancak pisliktir. Artık bu yıllarından sonra Mescid-i Haram'a yaklaşmasınlar. Ve eğer fakirlikten korkacak olursanız, Allah dilediği takdirde sizi kendi lütfundan zengin edecektir. Şüphesiz ki Allah, bilicidir doğru karar vericidir.

29- Kitap verilmiş olanlardan, Allah'a ve ahiret gününe inanmayan ve Allah ve O'nun elçisinin yasak saydığını haram saymayan ve varlığı ve gücü gerçek olan(Allah)ın hayat nizamını (kendileri için de) hayat nizamı edinmeyenlerle, onlar aşağılık hale düşmüşler olarak elden (maddi savaş) karşılığı verinceye kadar savaşın.

30- Ve Yahudiler, "Uzeyr Allah'ın oğludur" dedi. Ve Hristiyanlar da "Mesih Allah'ın oğludur" dedi. Bu ağızlarının (delilsiz olarak) söyledikleridir. Daha önceki inkâr edenlerin sözüne benzetiyorlar. Allah onları kahretsin nasıl da döndürülüyorlar.

31- Hahamlarını ve rahiplerini ve Meryem oğlu Mesih'i Allah'ın aşağısından olarak rabler edindiler. Halbuki tek olan ilâh'a kulluk etmekten başkasıyla emrolunmamışlardı. O'ndan başka ilah yoktur. O, onların ortak koşmakta olduklarından uzaktır.

32- Ağızları ile Allah'ın ışığını söndürmeyi istiyorlar. Ve Allah ise inkarcılar hoşlanmasa da ancak ışığını tamamlamayı istiyor.

33- O elçisini, ortak koşanlar hoşlanmasa da hayat nizamının tamamını ona açıklamak için doğru yol ve gerçek olan(Allah)ın hayat nizamı ile gönderendir.  

34- Ey inananlar, şüphesiz ki hahamlardan ve rahiplerden birçoğu insanların mallarını elbette geçersiz yolla yerler ve Allah'ın yolundan uzaklaştırırlar. Ve onlar ki altını ve gümüşü yığarlar ve onları Allah'ın yolunda harcamazlar, artık onları acı azapla müjdele.

35- O gün onlar cehennemin ateşinde kızdırılır ve onlarla, onların alınları ve yanları ve sırtları "Bu kendiniz için yığdığınızdır, yığmakta olduklarınızı artık tadın" (denilerek) dağlanır.

36- Şüphesiz ki Allah'ın gökleri ve yeri yarattığı gündeki yazgısında, ayların sayısı Allah'ın katında oniki aydır. Onlardan dördü yasaklıdır. Bu dosdoğru hayat nizamıdır. Öyleyse bu aylarda  birbirinize yanlış yapmayın ve ortak koşanlarla onların sizinle topyekün savaştığı gibi sizde onlarla topyekün savaşın. Ve bilin ki şüphesiz ki Allah korunanlarla beraberdir.

37- (Yasak ayı) ertelemek ancak ve ancak inkârda artırmadır ki onunla inkâr edenler saptırılır. Onu bir sene serbest sayıyorlar, bir yılda yasak sayıyorlar ki Allah'ın yasak kıldığının sayısına denkleştirsinler de böylece Allah'ın yasak kıldığını serbest yapsınlar. Kötü işleri onlara süslü gösterildi. Ve Allah, inkârcılar topluluğunu doğru yola iletmez.

38- Ey inananlar, size ne oluyor ki, size "Allah'ın yolunda sefere çıkın" denildiği zaman yere yığılıp kaldınız. Yoksa ahiretten (vazgeçip) dünya hayatına mı razı oldunuz? Fakat dünya hayatının faydası, ahirete göre ancak çok azdır.

39- Eğer siz sefere çıkmazsanız, size acı azapla azap eder ve sizi başka bir toplulukla değiştirir ve siz de O'na hiçbir şeyle zarar veremezsiniz. Ve Allah herşey üzerine güç yetiricidir. 

40- Eğer siz ona (elçiye) yardım etmezseniz, inkâr edenler ikinin ikincisi olarak onu çıkardığı zaman da Allah ona kesinlikle yardım etmişti. Hani ikisi mağarada iken arkadaşına "Üzülme Allah bizimle beraberdir" diyordu. Bunun üzerine Allah onun üzerine güven duygusunu indirdi ve sizin görmediğiniz askerlerle onu güçlendirdi ve inkar edenlerin sözünü en aşağı kıldı. Ve Allah'ın sözü ise, o en yüksektir. Ve Allah güçlüdür doğru karar vericidir.

41- Zor da gelse kolay da gelse, sefere çıkın ve mallarınız ve canlarınız ile Allah'ın yolunda gayret edin. Eğer bilirseniz sizin için bu daha hayırlıdır.

42- Şayet yakın bir sunum ve meşakkatsiz bir sefer olmuş olsaydı, o takdirde kesinlikle sana uyarlardı. Ancak zorlu sefer onlara uzak geldi. Ve "Eğer gücümüz yetmiş olsaydı o takdirde kesinlikle seninle beraber çıkardık" diye Allah' yemin edecekler. Onlar (böyle demekle) kendi kendilerini yok ediyorlar. Ve Allah onların kesinlikle yalancılar olduklarını biliyor.

43- Allah sen(i cezalandırmak)den geçti. Doğru söylemiş olanlar sana açıklanıncaya kadar ve sen yalancıları bilinceye kadar onlara niçin izin verdin?

44- Allah'a ve ahiret gününe inanan ve mallarıyla ve canlarıyla gayret edenler senden izin istemez. Ve Allah korunanları bilicidir.

45- Senden ancak ve ancak Allah'a inanmayan ve kalpleri şüphe edip, şüpheleri içinde bocalayanlar izin ister.

46- Şayet çıkmayı istemiş olsalardı, onun için elbette (araç gereç) hazırlığı hazırlarlardı. Fakat Allah onların (savaşa) kalkmalarını istemedi de onları böylelikle yerlerinde bıraktı ve onlara "Oturanlar ile beraber oturun" denildi.

47- Şayet sizinle çıkmış olsalardı bile, size bozgundan başka birşeyi  artırmazlar ve sizi kargaşaya düşürmek için aranızda dolaşırlardı. Ve içinizde onlara kulak verenler vardır. Ve Allah, yanlış yapanları bilicidir.

48- And olsun ki bundan önce de kargaşaya düşürmeye çalışmışlar ve senin için (arkandan) işler çevirmişlerdi. Nihayet hakikat geldi ve onlar bundan hoşlanmadıkları halde Allah'ın emri üstün geldi.

49- Onlardan kimi vardır ki "Bana (savaşmamak için) izin ver ve beni ateşe düşürme" diyor. İyi bilin ki onlar ateşe düşmüşlerdir. Ve şüphesiz ki cehennem kesinlikle inkârcıları kuşatıcıdır.

50- Eğer sana bir iyilik erişirse,  bu onları üzer. Ve eğer sana bir (kötü)erişme erişirse, "Biz bundan önce işimizi (sağlama) almıştık" diyerek, sevinçli oldukları halde dönerler.

51- De ki: "Bize Allah'ın bizim için yazdığından başkası erişmez. O, bizim sahip çıkan koruyucumuzudur. Ve inananlar yalnızca Allah'a güvensin"

52- De ki: "Siz bizim için, iki güzelliğin birinden başkasını mı bekliyorsunuz? Ve oysa biz sizin için, Allah'ın kendi katından veya bizim elimizle size bir azap eriştirmesini bekliyoruz. Artık bekleyin şüphesiz ki biz de sizinle beraber bekleyenleriz."

53- De ki: "Gönüllü olduğunuz halde veya gönülsüz olduğunuz halde harcayın, sizden asla kabûl olunmayacaktır. Çünkü siz itaatten çıkanlar topluluğu oldunuz."

54- Onlardan harcamalarının kabûl olunmasına, onların Allah'ı ve O'nun elçisini inkâr etmeleri ve kulluk görevlerine üşenerek oldukları halden başka şekilde gelmemeleri ve istemedikleri halden başka şekilde harcama yapmamalarından başka birşey  mani olmadı.

55- Artık onların ne malları ve ne de çocukları seni şaşırtmasın. Allah bunlarla ancak ve ancak, onlara dünya hayatında azap etmeyi ve canlarının onlar inkârcı oldukları halde çıkmasını istiyor.

56- Ve onlar sizden olduklarına dair yemin ediyorlar, halbuki onlar sizden değildir. Ve ancak onlar korkak bir topluluktur.

57- Eğer onlar bir sığınacak bir yer veya mağaralar veya girecek bir delik bulsalardı, onlar kesinlikle koşturur oldukları halde ona yüzlerini dönerlerdi.

58- Ve onlardan kimi sadakalar konusunda sana dil uzatır. Eğer onlardan kendilerine verilirse razı olurlar ve eğer onlardan verilmezse birden kızgın hale gelirler.

59- Eğer onlar Allah'ın ve O'nun elçisinin onlara verdiğine razı olmuş olsalar ve "Allah bize yeterlidir, Allah bize lütfundan verecektir ve O'nun elçisi de, şüphesiz ki biz sadece Allah'ı arzulayanlarız" (demiş olsalardı, bu onlar için daha hayırlı olurdu).

60- Sadakalar Allah'tan bir zorunluluk olarak ancak ve ancak, fakirlere ve yoksullara ve onun üzerinde (toplamak için) çalışanlara ve kalpleri ısındırılacak olanlara ve kölelere ve borçlulara ve Allah'ın yoluna ve yolun oğluna (yolda kalmışa) dır. Ve Allah bilicidir doğru karar vericidir.

61- Ve onlardan kimileri Nebi'yi rahatsız ederek "O bir kulaktır"* diyorlar. De ki: "O, sizin için bir hayır kulağıdır. Allah'a inanır ve inananlara güvenir. Ve içinizden inananlar için bir rahmettir." Ve onlar ki Allah'ın elçisini rahatsız ediyorlar, onlar için acı azap vardır.

*Her duyduğu şeyi onaylayan ve herkesin sözünü kabûl eden kişi.

62- Sizi razı etmek için Allah'a yemin ediyorlar. Eğer inananlardan iseler hâlbuki Allah ve O'nun elçisi, kendisini razı etmelerine daha hak sahibidir.

63- Allah'a ve O'nun elçisine kim sınır koyarsa, artık şüphesiz ki onun için, içinde ölüm görmemek üzere kalacağı cehennem ateşi olduğunu bilmediler mi? İşte bu büyük rezilliktir.

64- İkiyüzlüler, kalplerinde olanı onlara bildirecek bir surenin üzerlerine indirilmesinden sakınırlar. De ki: "Alay edin. Şüphesiz ki Allah sakınmakta olduğunuzu ortaya çıkarıcıdır."

65- Ve and olsun ki onlara (alaylarının sebebini) soracak olsan, sana kesinlikle "Biz ancak ve ancak (lâfa) dalmıştık ve (ciddi bir amacımız olmadan) oynuyorduk" diyeceklerdir. De ki: "Allah'ı ve O'nun ayetlerini ve O'nun elçisini mi alaya almaktasınız?"

66- Hiç (bahane uydurup) mazeret ileri sürmeyin, siz inandıktan sonra kesinlikle inkâr ettiniz. Eğer içinizden bir grup(u tevbelerinden dolayı cezalandırmak) tan geçmiş olsak bile, bir gruba( tevbe etmeyerek) onların suç işlemekte olmalarından dolayı azap edeceğiz.

67- İkiyüzlü erkekler ve ikiyüzlü kadınlar birbirlerindendir, kötü ve uygunsuzu emreder ve güzel ve uygundan vazgeçirtir ve (cimrilik yaparak) ellerini sıkarlar. Onlar Allah'ı unuttular buna karşılık Allah'ta onları (rahmetinden pay vermeyi) unuttu. Şüphesiz ki iki yüzlüler itaatten çıkanların ta kendileridir.

68- Allah, ikiyüzlü erkeklere ve ikiyüzlü kadınlara ve azılı inkârcılara, orada ölüm görmemek üzere kalacakları  cehennem ateşini söz verdi. O, onlara yeterlidir. Ve Allah onları uzaklaştırmıştır. Ve onlar için kalıcı azap vardır.

69- Sizden öncekiler gibi. Onlar sizden kuvvet bakımından daha şiddetli ve mallar ve çocuklar bakımından da daha çoktu. Onlar böylece (dünya hayatında) kendileri için yaratılanlarla faydalandılar. Sizler de böylece sizden öncekilerin kendileri için yaratılanlarla faydalandıkları gibi, sizler için yaratılanlarla (dünya hayatında) faydalandınız ve onların daldıkları gibi siz de (dünya hayatına) daldınız. İşte onların işledikleri dünyada ve ahirette boşa gitmiştir. Ve işte onlar zarara uğrayanların ta kendileridir.

70- Onlara, kendilerin önceki Nuh ve Ad ve Semud topluluğu ve İbrahim topluluğu ve Medyen arkadaşları ve altı üstüne çevrilmiş şehirlerin haberi gelmedi mi? Elçileri onlara apaçık delillleri getirmişti. Allah onlara yanlış yapacak değildi ve ancak onlar kendilerine yanlış yapmaktaydılar.

71- Erkek inananlar ve kadın inananlar birbirlerinin sahip çıkan koruyucularıdır. Güzel ve uygunu emrederler ve kötü ve uygunsuzdan vazgeçirirler ve kulluk görevlerini ayakta tutarlar ve arınmayı yerine getirirler ve Allah'a ve O'nun elçisine itaat ederler. İşte onlara Allah merhamet edecektir. Şüphesiz ki Allah güçlüdür doğru karar vericidir.

72- Allah, erkek inananlara ve kadın inananlara orada ölüm görmemek üzere kalacakları altlarından nehirler akan cennetler ve Adn cennetlerinde güzel meskenler söz verdi.Allah'tan bir razılık ise en büyüktür. İşte bu büyük kurtuluştur.

73- Ey Nebi azılı inkârcıları (silmek için) gayret et ve onlara karşı sert davran. Onların barınağı cehennemdir. Ve kötü dönüş yeridir.

74- Demediklerine dair Allah'a yemin ediyorlar. Ve and olsun ki onlar inkârın kelimesini söylemişler teslim olmalarından sonra inkâr etmişler ve ulaşamadıkları şeye yeltenmişlerdir. Onların hoşlanmama nedeni ise, Allah ve O'nun elçisinin kendi lütfundan onları zengin etmiş olmasından başka birşey değildir. Eğer (itaatle) dönerlerse, bu kendileri için hayırlı olur. Eğer yüz dönerlerse, Allah onlara dünyada ve ahirette acı azapla azap edecektir. Ve onlar için yeryüzünde ne bir sahip çıkan koruyucudan ve ne de yardımcıdan kimse yoktur.

75- Ve onlardan kimi, "Eğer kendi lütfundan verdiği takdirde, biz de kesinlikle sadaka vereceğiz ve doğruları işleyenlerden olacağız" diye Allah'a söz vermişti.

76- Kendi lütfundan verdiğinde ise, onunla cimrilik ettiler ve kayıtsız kalarak yüz çevirdiler.

77- İkiyüzlüğü, Allah'a karşı O'na verdikleri söze sırt dönmelerinden ve yalanlamakta olmalarından dolayı, ta ki O'nunla karşılaşıncaya kadar kalplerinde bir sonuç yaptı.

78- Şüphesiz ki Allah'ın onların gizlediklerini ve gizli konuşmalarını ve şüphesiz ki Allah'ın görünmeyenleri çok iyi bilmekte olduğunu bilmiyorlar mı?

79- Onlar, inananlardan gönüllü olarak sadaka verenlere ve güçlerinin yettiğinden başkasını bulamayanlara dil uzatarak alay ediyorlar. Allah onların alayını başlarına geçirecektir ve onlar için acı azap vardır.

80- Onlar için ister bağışlanma talep et veya ister onlar için bağışlanma talep etme. Eğer onlar için yetmiş kere bağışlanma talep edecek olsan bile, Allah onları asla bağışlamayacaktır. Çünkü onlar Allah'ı ve O'nun elçisini inkâr etmişlerdir. Ve Allah, itaatten çıkanlar topluluğunu doğru yola iletmez.

81- Geri bırakılanlar, Allah'ın elçisine sırt dönerek (evlerinde) oturmalarına sevindi ve Allah'ın yolunda mallarıyla ve canlarıyla gayret etmekten isteksiz durdular ve "Bu sıcakta sefere çıkmayın" dediler. Onlara de ki: "Cehennem ateşi sıcaklık bakımından daha şiddetlidir." Keşke kavrayabilselerdi.

82- Artık kazanmakta oldukları sebebiyle az gülsünler çok ağlasınlar.

83- Eğer Allah seni onlardan bir gruba döndürür de, onlar senden (sefere) çıkmak için izin isteyecek olurlarsa onlara de ki: "Benimle ebedi olarak asla çıkamayacak ve benimle bir düşmanla asla savaşamayacaksınız. Çünkü siz ilk önce oturmaya razı oldunuz. Artık arkada kalanlar ile beraber oturun."

84- Ve onlardan ölen birine dua da etme ve onun kabrinin başında da durma. Çünkü onlar Allah'ı ve O'nun elçisini inkâr ettiler ve itaatten çıkanlar olarak öldüler.

85- Ve onların malları ve çocukları seni şaşırtmasın. Allah bunlarla ancak ve ancak onlara dünyada azap etmek ve canlarının onlar inkârcı oldukları halde çıkmasını istiyor.

86- Ve "Allah'a inanın ve O'nun elçisi ile birlikte gayret edin" diye (emreden) bir sure indirildiği zaman maddiyat sahipleri senden izin istemiş ve "Bizi bırak oturanlarla birlikte oturalım" demişlerdi.

87-Arkada kalan kadınlarla beraber oturmaya razı oldular. Ve onların kalplerinin üzerine damga vurulmuştur, artık onlar kavrayamazlar.

88- Ancak elçi ve onunla beraber olanlar mallarıyla ve canlarıyla gayret ettiler. Ve onlar için hayırlar vardır. Ve işte onlar arzuladıklarına kavuşacak olanların ta kendileridir.

89- Allah onlar için orada ölüm görmemek üzere kalacakları  altlarından nehirler akan cennetler hazırlamıştır. İşte bu büyük kurtuluştur.

90-Ve bedevilerden (geçerli bir mazeretleri olmadığı halde) mazeret uyduranlar onlara (savaşmama) izni verilmesi için geldi de, Allah'a ve O'nun elçisine yalan söyleyenler (hiçbir mazeret ileri sürmeden) oturdu. Onlardan inkâr edenlere acı azap erişecektir.

91- Ne zayıflar üzerine ve ne hastalar üzerine ve ne de (savaşa çıkmak için) harcayacak birşey bulamayanlara, Allah'a ve O'nun elçisine içtenlikle samimi oldukları sürece sıkıntı yoktur. İyilik edenler üzerine de yol(sorumluluk)dan hiçbir şey yoktur. Ve Allah, çok bağışlayıcıdır merhamet edicidir.

92- Ve ne de (savaş için) binek sağlamak için sana geldikleri  zaman, "Sizi onun üzerine bindirecek birşey bulamıyorum" dediğinde, harcayacak birşey bulamamalarından ötürü üzüntülü bir durumda gözleri yaş dökerek geri dönenlerin üzerine (sorumluluk yoktur).

93- Yol (sorumluluk) ancak ve ancak, maddi gücü yerinde olduğu halde senden izin isteyerek arkada kalan kadınlarla beraber oturmaya razı olanların üzerinedir. Ve onların kalplerinin üzerine damga vurulmuştur, artık onlar bilmezler.

94- (Savaş bitip) onlara döndüğünüz zaman size mazeret ileri sürerler. De ki: "Hiç mazeret ileri sürmeyin, size asla inanmayacağız. Haberlerinizden Allah bize kesinlikle bildirmiştir. Ve işlediğinizi Allah görecek ve O'nun elçisi de (görecek) sonra görünmeyenin ve görünenin bilicisine döndürülürsünüz, artık O'da size  işlemekte olduklarınızı bildirecektir."

95- (Savaş bitip) onlara döndüğünüz zaman onlar(ı sorgulamak)dan yana kayıtsız kalmanız için size Allah adına yemin edecekler. Artık onlardan yana kayıtsız kal. Çünkü onlar pisliktir. Ve onların barınağı kazanmakta olduklarının bir karşılığı olarak cehennemdir.

96- Onlardan razı olmanız için size yemin ederler. Eğer siz onlardan razı olsanız dahi, şüphesiz ki Allah itaatten çıkanlar topluluğundan razı olmaz.

97- Bedeviler inkâr ve ikiyüzlülük bakımından (şehirlilere göre) daha şiddetli ve Allah'ın elçisi üzerine indirdiği sınırları bilmemeye daha yatkındırlar. Ve Allah bilicidir doğru karar vericidir.

98- Ve bedevilerden kimi (Allah'ın yolunda) harcayacağını (geri ödenmek üzere verilmiş) bir borç gibi edinir ve (kötü) dönemlerin sizi kuşatmasını bekler. Dönemlerin kötüsü onların üzerine olsun. Ve Allah işiticidir bilicidir.

99- Ve bedevilerden kimi Allah'a ve ahiret gününe inanır ve (Allah'ın yolunda) harcayacağını Allah'ın katında yakınlıklar ve elçinin dualarına vesile edinir. Bilin ki harcayacakları onlar için bir yakınlık vesilesidir. Allah onları rahmetine girdirecektir. Şüphesiz ki Allah, çok bağışlayıcıdır merhametlidir.

100- Ve öne geçen ilkler olan Muhacirler ve Ensardan ve onlara güzellikle uyanlar var ya, Allah onlardan razı olmuş ve onlarda O'ndan razı olmuşlardır. Ve orada onlara ebedi olarak ölüm görmemek üzere kalacakları altlarından nehirler cennetler hazırlamıştır. İşte bu büyük kurtuluştur.

101- Ve çevrenizdeki bedevilerden bazı kimseler vardır ki onlar ikiyüzlülerdir. Ve Medine halkından da ikiyüzlülük üzerinde ısrar edenler vardır ki sen onları bilmezsin, onları biz biliriz. Onlara iki defa azap edeceğiz sonra da büyük azaba döndürülecekler.

102- Ve doğru işi diğer kötüsüyle karıştıran diğerleri, günahlarını itiraf ettiler. Allah'ın onlara (lütufla) dönmesi umulur. Şüphesiz Allah çok bağışlayıcıdır merhametlidir.

103- Onların mallarından sadaka al ki onunla onları temizleyesin ve onları arındırasın. Ve onlara dua et. Çünkü senin duan onlar için güven duygusudur. Ve Allah işiticidir bilicidir.

104- Onlar, Allah'ın kullarından (itaatle) dönüşü kabul edecek olanın ve sadakaları alacak olanın şüphesiz ki O olduğunu bilmediler mi? Şüphesiz ki Allah (kulllarına lütufla) çokça dönücü bağışlayıcı O dur.

105- De ki: "(İşleyeceğinizi) işleyin, artık işlediğinizi Allah görecek ve O'nun elçisi  ve inananlar da (görecek) ve (sonra da) görünmeyenin ve görünenin bilicisine döndürüleceksiniz. Artık O'da size işlemekte olduklarınızı bildirecektir."

106-Ve diğerleri Allah'ın emri için beklemeye bırakılmışlardır. Onlara ya azap eder ya da onlara (lütufla) döner. Ve Allah, bilicidir doğru karar vericidir.

107- Ve onlar zarar vermek ve inkâr etmek ve inananlar arasında bölücülük yapmak ve önceden Allah ve O'nun elçisi ile harp edeni (destek için) gözetlemek amacıyla mescit edindiler. (Sizi inandırmak için de) "Biz güzellikten başka birşey istemedik" diye kuvvetli bir şekilde yemin ediyorlar. Ve Allah şahittir ki şüphesiz ki onlar kesinlikle yalancılardır.

108- Orada ebediyyen durma. İlk günden beri korunma üzerine kurulmuş olan mescit, orada durmana daha hak sahibidir. Orada adamlar vardır ki temizlenmeyi severler. Ve Allah temizlenenleri sever.

109- Yapısını Allah'tan korunma ve rıza üzerine kuran mı hayırlıdır, yoksa yapısını kösecek olan bir uçurum kenarına kurup ta onunla beraber cehennem ateşine kösüp giden mi? Ve Allah yanlış yapanlar topluluğunu doğru yola iletmez.

110- İnşa etmiş oldukları yapıları, onların kalpleri parçalanana kadar kalplerinde bir şüphe (vicdanlarında bir sızı) olarak devamlı kalacaktır. Ve Allah bilicidir doğru karar vericidir.

111- Şüphesiz ki Allah inananlardan mallarını ve canlarını, onlara karşılığı cennet olarak satın almıştır. Allah'ın yolunda savaşırlar, ölürler ve öldürürler. Tevrat'ta ve İncil'de ve Kur'an'da, (yerine getirilmesini) üzerine aldığı hakiki bir söz olarak.  Ve Allah'tan daha çok sözünü tastamam yerine getiren kimdir? Artık O'nunla yapmış olduğunuz bu alışverişten dolayı sevinin. Ve işte bu büyük kurtuluştur.

112- (Ki onlar itaatle) dönenler, kulluk edenler, övgüde bulunanlar, (yeryüzünde) dolaşanlar, rukû edenler, secde edenler, güzel ve uygunu emredenler ve kötü ve uygunsuzdan vazgeçirtenler ve Allah'ın sınırlarını koruyanlardır. Ve inananları müjdeler.

113- Bir Nebi ve inananlar için, yakınlık sahipleri olsalar dahi, onların ateşin arkadaşları olduğu onlara açıklandıktan sonra, ortak koşanlar için bağışlanma istemeleri olacak şey değildir.

114- İbrahim'in babası için bağışlanma istemiş olması, sadece ona vermiş olduğu sözden başka bir sebepten dolayı değildi. Onun Allah'a düşman olduğu, ona açıklandığında ise o, ondan ilişiğini kesti. Şüphesiz ki İbrahim başkaları için çokça üzüntü duyan yumuşak huylu biriydi.

115- Allah'ın bir topluluğu doğru yola ilettikten sonra, korunmaları gerekeni onlara açıklamadıkça onları saptırması (sorumlu tutması) olacak şey değildir. Şüphesiz ki Allah herşeyi bilicidir.

116- Şüphesiz ki göklerin ve yerin hükümranlığı Allah'ındır. Diriltir ve öldürür. Ve sizin için Allah'ın aşağısından ne bir sahip çıkan koruyucu ve ne de bir yardımcı yoktur.

117- And olsun ki Allah, Nebi'ye ve Muhacirlere ve Ensar'a (lütufla) dönmüştür. Onlar ki içlerinden bölüğün neredeyse kalpleri eğrilmek üzereyken, zorluğun saatinde ona uydular. Sonra onlara (lütufla) döndü. Çünkü O, onlara karşı şefkatlidir merhamet edicidir.

118- Ve geri bırakılmış üç kişiye de (lütufla dönmüştür). Hattâ ki yeryüzü tüm genişliğine rağmen onlara dar gelmiş ve canları da onlara dar gelmiş ve Allah'tan O'na sığınmaktan başka bir yol olmadığını anlamışlardı. Sonra onlar (önceki hallerine) dönsünler diye onlara (lütufla) döndü. Şüphesiz ki Allah daima (lütufla) çokça dönücü merhamet edicidir.

119- Ey inananlar, Allah'tan korunun ve doğrularla beraber olun.

120- Medine halkından ve onların çevresindeki bedevilerden Allah'ın elçisinden geri kalmaları ve kendi canlarını onun canına arzulamaları olacak şey değildir. Çünkü onlara ne bir susuzluk ve ne bir yorgunluk ve ne Allah'ın yolunda bir açlık erişmez ki ve ne de azılı inkarcıları kızdıracak bir yere ayak basmazlar ve ne de düşmandan bir başarıya nail olmazlar ki, onunla onlara güzel iş yazılmış olmasın. Şüphesiz ki Allah iyilik edenlerin mükâfatını zayi etmez.

121- Ve ne küçük ve ne büyük harcama harcamamış olsunlar ve ne de bir vadiyi kesmemiş (geçmemiş) olsunlar ki bunun sonucunda Allah onlara işlemekte olduklarının en güzeli ile karşılık vermemiş olsun.

122- (Medine haricindeki) inananların topyekün (Medine'ye) seferber olmaları olacak şey değildir. Onlardan her bölükten bir grubun hayat nizamında anlayış sahibi olmaları ve döndüklerinde topluluklarını uyarmaları için (Medine'ye) seferber olmaları gerekmez miydi?

123- Ey inananlar azılı inkârcılardan yakınınızdakilerle savaşın ki sertliği sizde bulsunlar. Ve bilin ki Allah korunanlar ile beraberdir.

124- Ve bir sure indirildiğinde içlerinden kimi "Bu hanginizin inancını artırdı?" der. İnananlara gelince ise bu onların inançlarını artırmış ve onlar birbirleri ile müjdeleşir haldedirler.

125- Ve kalplerinde bozukluk olanlara gelince pisliklerine pislik artırmış ve inkârcılar oldukları halde ölmüşlerdir.

126- Ve onlar her yıl bir veya iki defa denemeden geçirildiklerini görmüyorlar mı? Sonra da öğüt alanlar olarak (itaatle) dönmüyorlar.

127- Ve bir sure indirildiği zaman birbirlerine bakarak "Sizi gören bir kimse var mı? (diyerek) çevrildiler. Allah onların kalplerini çevirmiştir. Çünkü onlar kavramayanlar topluluğudur.

128- And olsun ki size içinizden sizin sıkıntıya düşmeniz kendisine ağır gelen, size karşı düşkün, inananlara karşı ise şefkatli merhamet edici olan bir elçi gelmiştir.

129- Eğer yüz çevirecek olurlarsa artık onlara de ki: "Allah bana yeterlidir. O'ndan başka ilâh yoktur. O'na güvendim ve O, büyük taht'ın Rabbidir."


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder