1- Övgü Allah'adır. O ki gökleri ve yeri yarattı, karanlıkları ve ışığı var etti. Buna rağmen örtenler (başkalarını) Rablerine denk tutuyorlar.
2- O, sizi çamurdan yaratan, sonra süreli sonu yerine getirendir. Ve belirlenmiş süreli son onun katındadır. Buna rağmen siz tereddüde düşüyorsunuz.
3- Ve O, göklerde de yerde de (tek ilah olan) Allah'tır. Sizin gizlediğinizi de ve gizlemediğinizi de biliyor ve kazanmakta olduklarınızı da biliyor.
4- Ve onlara Rablerinin ayetlerinden bir ayet gelmeyiversin ki ondan ancak kayıtsız kalanlar olmasınlar.
5- Onlara geldiğinde gerçekliği yalanladılar. Artık ileride onunla alay etmekte olduklarının haberleri onlara gelecektir.
6- Onlardan önceki nesilden nicesini yok ettiğimizi görmediler mi? Yeryüzünde size vermediğimiz yerleşim imkânlarını onlara vermiş ve onların üzerlerine göğü (n yağmurunu) bol bol göndermiş ve altlarından akar nehirler meydana getirmiştik. Fakat onları suçları nedeniyle helak ettik ve arkalarından diğer nesli meydana getirdik.
7- Ve eğer sana kağıda yazılı halde bir kitap indirsek ve ona da elleriyle dokunmuş olsalardı, örtenler kesinlikle "Bu apaçık bir sihirden başka bir şey değil" diyecekti.
8- Ve "Ona bir melek indirilmeli değil miydi?" dediler. Ve eğer melek indirmiş olsaydık, (helak) buyruk kesinlikle yerine getirilmiş olur, ayrıca onlara göz açtırılmazdı.
9- Ve eğer onu bir melek yapsaydık, (o meleği de) bir adam yapardıkta ta giydikleri şeyi giydirirdik*.
*Düştükleri şüpheye yine düşürürdük veya giydikleri şüphe elbisesini yine giydirirdik.
10- Ve and olsun ki senden önceki elçilerle de alay edildi. Bunun sonucunda onlardan gülünç duruma düşürmüş olanları, onunla alay etmekte oldukları şey kuşatmıştır.
11- De ki: Yeryüzünde yolculuk yapın da yalanlayanların sonunun nasıl olduğuna bir bakın.
12- De ki: Göklerde ve yerde olanlar kimindir? De ki: Allah kendisine merhameti yazdı. Sizi, onda şüphe olmayan kalkış gününe kesinlikle toplayacaktır. Kendilerini zarara uğratanlar, onlar artık inanmazlar.
13- Gece ve gündüzün içinde barınan O'nundur. Ve O, her şeyi işiticidir her şeyi bilicidir.
14- De ki: "Göklerin ve yerin yaratılış yasalarının belirleyicisi, yediren fakat kendisi yedirilmeyen Allah'tan başkasına mı yönelen olarak tutunacağım?" De ki: "Şüphesiz ki ben, teslim olanların öncüsü olmakla ve ortak koşanlardan olmamakla buyuruldum."
15-De ki: Eğer ben Rabbime baş kaldıracak olursam, büyük gün azabından kaygılanırım.
16- O gün kim ondan çevrilirse, kesinlikle O, ona merhamet etmiştir. Ve işte bu apaçık kurtuluştur.
17- Ve eğer Allah sana bir zarar dokunduracak olursa, artık onu O'ndan başka kaldıracak yoktur. Ve eğer sana bir hayır dokunduracak olursa, artık O, her şeyin üzerinde güç yetiricidir.
18- Ve O, kullarının üzerinde boyun eğdirici güce sahiptir. Ve O, doğru karar verici her şeyden haberdardır.
19- De ki: Hangi şey tanıklık bakımından daha büyüktür? De ki: Allah benimle sizin aranızda tanıktır. Ve bu Kur'an bana, sizi ve ulaştığı kimseleri onunla uyarmam için vahyolundu. Gerçekten Allah ile beraber diğer ilahlar olduğuna, siz mi tanıklık ediyorsunuz? De ki: Ben tanıklık etmem. De ki: O, ancak ve ancak tek ilahtır. Ve şüphesiz ben sizin ortak koşmakta olduklarınızdan uzağım.
20- Kendilerine kitap verdiklerimiz. onu (Kur'an'ı) kendi oğullarını tanır gibi tanırlar. Kendilerini zarara uğratanlar, onlar artık inanmazlar.
21- Ve Allah üzerine yalan ortaya atmış veya O'nun ayetlerini yalanlamış olandan daha yanlış yapan kimdir? Gerçek şu ki; Yanlış yapanlar arzuladığına kavuşamazlar.
22- Ve o gün onları toplu halde sürüp toplayacak, sonra da ortak koşmuş olanlara, "İddia etmekte olduğunuz ortaklarınız nerede?" diyeceğiz.
23- Sonra onların fitneleri "Rabbimiz, Allah'a yemin olsun ki biz ortak koşanlardan değildik" demelerinden başka birşey olmadı.
24- Bak, kendilerine karşı nasıl da yalan söylediler, ortaya atmakta oldukları (sahte ilahları) onlardan saptı.
25- Ve içlerinden seni dinleyenler vardır. Fakat onu (Kur'an'ı) kavrarlar diye kalplerinin üzerine kabuklar ve kulaklarına da ağırlık koymuşuzdur. Şayet onlar her türlü delili görseler bile ona inanmazlar. Hatta sana geldikleri zaman sana karşı üstünlük sağlamaya çalışıyor, o örtenler, "Bu öncekilerin yazdıklarından başka birşey değildir" diyorlar.
26- Ve onlar, ondan hem (başkalarını) vazgeçirtiyorlar, hem de (kendileri) uzaklaşıyorlar. Fakat kendilerinden başkasını yok etmiyorlar ve bunun farkında değiller.
27- Ve onları Ateşin üzerine tutulduklarında, "Ah keşke (dünyaya) geri döndürülsek te Rabbimizin ayetlerini yalanlamasaydık ve inananlardan olsaydık" dediklerini bir görseydin.
28- Aksine, önceden saklamakta oldukları (yeniden diriliş gerçeği) açığa vuruldu. Ve eğer onlar (dünyaya) geri döndürülmüş olsalar bile, ondan vazgeçirtildiklerine kesinlikle yine dönerlerdi. Ve onlar kesinlikle yalancıdırlar.
29- Ve onlar (dünyada iken), "Bu dünya hayatımızdan başka yoktur ve (öldükten sonra) biz harekete geçirilecekler de değiliz" demişlerdi.
30- Rablerinin huzurunda onları, (Rablerinin onlara) "Bu gerçeklik değilmiymiş" dediği zaman, (Onların da) "Rabbimize and olsun ki evet" dediğini, (Rablerinin de onlara) "Örtmekte olduğunuzdan ötürü artık tadın azabı" dediğini bir görseydin.
31- Allah ile karşılaşmayı yalanlamış olanlar kesinlikle zarar etmiştir. Nihayet saat onlara ansızın geldiği zaman, "Orada işlediğimiz kusurlardan dolayı eyvahlar olsun bize" dediler. Ve onlar (günah) yüklerini sırtlarında taşırlar. Bilmiş olun ki onların yüklendikleri ne kötüdür.
32- Ve şimdiki hayat oyun ve eğlenceden başka birşey değildir. Ve sonraki yurt korunanlar için elbette daha hayırlıdır. Hala bağ kurmayacak mısınız?
33- Onların demekte olduklarının gerçekten seni üzmekte olduğunu kesinlikle biliyoruz. Şu bir gerçek ki onlar seni yalanlamıyorlar. Fakat o yanlış yapanlar ısrarla Allah'ın ayetlerini inkar ediyorlar.
34- Ve and olsun ki senden önceki elçiler de yalanlandı. Fakat onlar yardımımız gelene kadar yalanlandıkları ve rahatsız edildikleri şeye karşı direnerek gayret ettiler. Ve Allah'ın (elçilerine yardım) sözlerini değiştirebilecek yoktur. Ve And olsun ki elçilerin (gerçekleşmiş olan yardım) haberinden elbette sana gelmiştir.
35- Ve eğer onların kayıtsız kalmaları sana ağır geldiyse, eğer güç yetirebilirsen artık yerde bir tünel veya göğe ulaşabilecek bir merdiven peşine düş te, böylelikle onlara bir ayet getirebilirsen getir. Ve eğer Allah dileseydi onları doğru yol üzere elbette toplardı. Öyleyse sakın bilgisizce hareket edenlerden olma.
36- Ancak ve ancak işitmekte olanlar (olumlu) cevap verirler. Ölülere gelince onları Allah harekete geçirir, sonra da O'na döndürülürler.
37- Ve "Ona kendisinin Rabbinden bir delil indirilmeli değil miydi?" dediler. De ki: " Şüphesiz ki Allah delil indirmeye gücü yetendir." Fakat onların hiçbiri (bunu) bilmiyorlar.
38- Ve yerdeki bir canlıdan ve iki kanadı ile uçan kuştan yoktur ki sizin örneğiniz gibi yaratılış yasalarına bağlı topluluklar olmasın. Biz kitapta kusur bırakmadık*. Sonra Rablerine sürülüp toplanacaklar.
* Yarattığımız ne varsa hepsi ile ilgili işleyiş yasalarını koyduk.
39- Ve ayetlerimizi yalanlamış olanlar, karanlıklar içindeki sağır ve dilsizlerdir. Allah kimi dilerse onu saptırır ve kimi dilerse onu dosdoğru yol üzerinde kılar.
40- De ki: "Eğer doğru söyleyenlerden iseniz bana söyleyin. Eğer Allah'ın azabı size gelse veya saat size gelse, Allah'tan başkasını mı çağırırsınız?
41- Aksine, yalnızca O'na dua edersiniz. Eğer Allah dilerse kendisi için çağrı yapmakta olduğunuz şeyi kaldırır ve siz de ortak koşmakta olduklarınızı unutursunuz."
42- Ve and olsun ki senden önceki toplumlara da (elçiler) göndermiştik. Ardından yalvarıp yakarsınlar diye onları sıkıntı ve darlığa tutmuştuk.
43- Şiddetli azabımız onlara geldiği zaman artık yalvarıp yakarmalı değiller miydi? Fakat kalpleri katılaştı ve şeytan onlara işlemekte olduklarını süsledi.
44- Bunun ardından onunla kendilerine hatırlatıldıkları şeyleri unuttukları zaman, onların üzerine her şeyin kapılarını açtık. Nihayet kendilerine verilenlerle sevinç duydukları zaman onları ansızın tutuverdik. İşte o zaman onlar birden umutlarını yitirdiler.
45- Yanlış yapan topluluğun arkası böylece kesildi. Ve övgü alemlerin Rabbinedir.
46- De ki: Bana söyleyin, eğer Allah işitme ve görme yetinizi alsa ve kalplerinizin üzerini mühürlese, Allah'tan başka onu getirecek ilah kimdir? Bak ayetleri nasıl çeşitli yönlerden açıklıyoruz da sonra onlar sert bir tutum alıyorlar.
47- De ki: Bana söyleyin, eğer Allah'ın azabı size ansızın veya açıkça gelse, yanlış yapanlar topluluğundan başkası mı yok edilir?
48- Biz elçileri müjdeleyiciler ve uyarıcılar olmalarından başka göndermeyiz. O halde kim inanmış ve durumunu doğrultmuşsa, artık onlara ne kaygı vardır ve onlar ne de üzüleceklerdir.
49- Ve ayetlerimizi yalanlayanlara gelince, itaatten çıkmalarından dolayı onlara azap dokuncaktır.
50- De ki: Ben size "Allah'ın kaynakları benim katımdadır" demiyorum. Ve ben duyularla algılanamayananı da bilmiyorum ve ben size "Şüphesiz ki ben meleğim" de demiyorum. Ben, bana vahyolundan başkasına uymam. De ki: "Görmeyen ile gören eşit olur mu? Halâ düşünmeyecek misiniz?"
51- Ve Rablerine sürülüp toplanacaklarından kaygılanmakta olanları korunmaları için onunla uyar ki, onlar için O'nun aşağısından ne bir yönelen ne de bir şefaatçi vardır.
52- Ve O'nun yüzünü isteyerek, sabah akşam Rablerini çağırmakta olanları kovma. Onların hesabından sana bir şey (sorumluluk) yoktur. Senin hesabından da onlara bir şey (sorumluluk) yoktur. Eğer onları kovarsan bunun sonucunda yanlış yapanlardan olursun.
53- Ve böylece onları birbirleri ile denedik te bunun sonucunda (o müşrikler) "Allah'ın aramızdan lutfettiği kimseler bunlar mı?" diyorlar. Allah şükredenleri daha iyi bilen değil midir?
54- Ve ayetlerimize inanmakta olanlar sana geldiği zaman artık de ki: "Esenlik üzerinize olsun. Rabbiniz merhameti kendisine yazdı. Şöyle ki: Sizden kim bilgisizce hareket ederek bir kötülük işlemiş sonra (yaptığının) ardından (itaatle) dönmüş ve durumunu doğrultmuşsa, şüphesiz artık O, çok bağışlayıcı çok merhamet edicidir."
55- Suçluların yolunun açıkça belli olması için ayetlerimizi ayrıntılı olarak böylece açıklıyoruz.
56- De ki: "Şüphesiz ki ben Allah'ın aşağısından olan çağırmakta olduklarınıza kulluk etmekten sakındırıldım." De ki: "Ben sizin keyfi arzularınıza uymam. Uyduğum takdirde muhakkak ki sapmış ve doğru yolu bulamamış olurum."
57- De ki: "Şüphesiz ki ben Rabbimden apaçık bir delil üzerindeyim ve siz O'nu yalanladınız. Kendisini acele istemekte olduğunuz (azap) benim katımda değildir. Karar yetkisi hakikati anlatan Allah'tan başkasına ait değildir. Ve O ayıranların en hayırlısıdır."
58- De ki: "Kendisini acele istemekte olduğunuz (azap) şayet benim katımda olmuş olsaydı, benim ve sizin aranızdaki buyruk kesinlikle yerine getirilmiş olurdu. Ve Allah yanlış yapanları en iyi bilendir".
59- Ve duyualara algılanamayanın anahtarları O'nun katındadır. Onu O'ndan başkası bilmez. Ve karada ve denizde olanı bilir. Bir yaprak düşmez ki onu bilmesin. Ve yerin karanlıklarında bir tane, ne yaş ne de kuru bir şey yoktur ki apaçık bir yazgıda olmasın.
60- Ve O, gece sizin ömrünüzü tamamlayan ve gündüz ne kazandığınızı bilen, sonra süreli sonun yerine getirilmesi için gündüzde sizi harekete geçirendir. Sonra dönüşünüz O'nadır. Sonra işlemekte olduklarınızı size haber verecektir.
61- Ve O, kullarının üzerinde boyun eğdirici güce sahiptir. Ve sizin üzerinize (yaptıklarınızı) koruyucular gönderir. Nihayet birinize ölüm geldiği zaman elçilerimiz onun ömrünü tamamlar ve onlar (görevlerinde) kusur işlemezler.
62- Sonra gerçek yönelenleri Allah'a geri döndürülürler. Bilmiş olun karar yetkisi O'nundur ve O, hesap görücülerin en hızlısıdır.
63- De ki: "-And olsun ki eğer bizi bundan kurtarırsan, o takdirde şükredenlerden olacağız- (diye) saklıca yalvarıp yakararak O'na çağrı yapıyorsunuz. (O zaman)Karanın ve denizin karanlıklarından sizi kim kurtarıyor?"
64- De ki: " Sizi ondan ve her türlü sıkıntıdan Allah kurtarıyor. Sonra da O'na ortak koşuyorsunuz".
65- De ki: "O, sizin üzerinize üstünüzden veya ayaklarınızın altından azap harekete geçirmeye veya grupçuluk elbisesini giydirerek bir kısmınızın kötülüğünü bir kısmınıza tattırmaya güç yetiricidir." Bak, kavrasınlar diye ayetleri nasıl çeşitli yönlerden açıklıyoruz.
66- Ve o, gerçek olduğu halde senin topluluğun onu yalanladı. De ki: "Ben sizin üzerinize sorumlu değilim."
67-Her haberin kararlaştırılmış zamanı vardır. İleride bileceksiniz.
68- Ve ayetlerimizi (alaya) dalanları gördüğün zaman, ondan başka söze dalıncaya kadar, artık onlardan yana kayıtsız kal. Ve eğer şeytan sana unutturacak olursa hatırladıktan sonra artık o yanlış yapanlar topluluğu ile beraber oturma.
69- Ve korunanlar için onların hesabından (sorumluluktan) bir şey yoktur. Fakat korunmaları için onlara hatırlatma vardır.
70- Ve oyuna ve eğlenceye hayat nizamı olarak tutunmuş ve dünya hayatı onları aldatmış olan kimseleri bırak. Ve hiç bir kimse kazandığı yüzünden rehin tutulmasın diye onunla hatırlatma yap. Onun için Allah'ın aşağısından ne bir yönelen ve ne de bir şefaatçi vardır. Her türlü denklik bedelini denkleştirecek olsa da ondan alınmaz. İşte onlar kazandıkları yüzünden rehin tutulanlardır. Onlar için örtmekte olduklarından dolayı kaynar sudan bir içecek ve acı azap vardır.
71- 72- De ki: "Allah'ın aşağısından bize ne fayda ve ne de zarar veremeyecek olana mı çağrı yapalım? ve Allah bize doğru yolu gösterdikten sonra ökçelerimiz üzerinde geri mi döndürülelim de şeytanların keyfi arzusuna uydurduğu, yeryüzünde şaşkın bir halde dolaşan, arkadaşlarının "Bize gel" diye çağırmakta olduğu kişi gibi mi olalım?" De ki: "Allah'ın yolu, doğru yolun ta kendisidir. Alemlerin Rabbine teslim olmakla ve kulluk görevlerini ayakta tutmakla ve O'ndan korunmakla buyurulduk. Ve O, kendisine sürülüp toplanılacak olandır."
73- Ve O, gökleri ve yeri gerçeklikle yaratandır. "Ol" diyeceği gün (herşey) oluverir. O'nun sözü hakikattir. Sur'a üfürüleceği gün hükümranlık O'nundur. Duyularla algılanamayanın ve tanık olunanın bilicisidir. Ve O, doğru karar verici her şeyden haberdar olandır.
74- Ve bir zaman İbrahim, babası Azer'e: "Sen putlara ilahlar olarak mı tutunuyorsun? Şüphesiz ben, seni ve toplulumunu apaçık bir sapıklık içinde görüyorum" demişti.
75- Ve şüphe duymadan inananlardan olması için İbrahim'e, göklerin ve yerin hükümranlığını (n kimde olduğunu) şöyle gösteriyorduk.
76- Üzerine gece bastırdığında bir yıldız gördü. "Rabbim bu dur" demiş, kaybolduğunda ise, "Ben kaybolanları sevmem" demişti.
77- Ay'ı doğmuş halde gördüğünde, "Rabbim bu dur" demiş, kaybolduğunda ise, " And olsun ki eğer Rabbim beni doğru yola iletmemiş olsaydı o takdirde sapıklar toluluğundan olacaktım" demişti.
78- 79- Güneş'i doğmuş halde gördüğünde, "Rabbim bu dur, bu daha büyüktür" demiş, kaybolduğunda ise, "Ey topluluğum ben sizin ortak koşmakta olduklarınızdan uzağım. Şüphesiz ki ben yaratılış ayarı üzerine meyilli olarak yüzümü göklerin ve yerin yaratılış yasalarını belirleyene yönelttim ve ben ortak koşanlardan değilim" demişti.
80- 81- 82- Toplumu onunla tartışmaya kalkışmış, (ve o şöyle) demişti: "O, beni doğru yola iletmişken Allah hakkında benimle tartışıyor musunuz? Ve ben O'na ortak koşmakta olduklarınızdan kaygılanmam, ancak Rabbimin böyle bir şeyi dilemesi hariç. Rabbim ilimce her şeyi geniştir. Halâ hatırlamayacak mısınız? Hakkında yetki indirmediği şeyleri siz Allah'a ortak koşmaktan kaygılanmıyor iken, ben sizin ortak koştuklarınızdan nasıl kaygılanırım? Biliyorsanız (söyleyin) iki bölükten hangisi güvende olmaya daha hak sahibidir? İnanıp, inançlarını şirk elbisesi giydirmeyenler var ya, işte onlar var ya, onlar için güvende olmak vardır ve onlar doğru yolu bulmuş olanlardır"
83- Ve işte bu, kendi topluluğuna karşı İbrahim'e verdiğimiz tartışma yöntemimizdir. Dilediğimizi kedemelerle yükseltiriz. Şüphesiz senin Rabbin en doğru karar verici her şeyi bilicidir.
84- Ve ona İshak ve Yakub'u bahşetmiş, her birini doğru yola iletmiştik. Ve önceden de Nuh'u doğru yola iletmiştik. Ve onun soyundan Davud ve Süleyman ve Eyyub ve Yusuf ve Musa ve Harun'u da. Biz güzel davrananlara böyle karşılık veririz.
85- Ve Zekeriyya ve Yahya ve İsa ve İlyas, her biri doğrulardandır.
86- Ve İsmail, Elyesa, Yunus ve Lut, hepsini insanlar üzerine üstün kılmıştık.
87- Ve babalarından ve soylarından ve kardeşlerinden de bir kısmını seçmiş ve onları dosdoğru yola iletmiştik.
88- İşte bu Allah'ın doğru yoludur. Kullarından dilediğine ona iletir. Ve eğer ( o elçiler de) ortak koşmuş olsalardı, o takdirde onların işlemekte oldukları boşa gitmişti.
89- İşte onlar kendilerine kitap ve hüküm ne habercilik verdiklerimizdir. Bunlar (Mekke müşrikleri) eğer bunları örterse, bunları örtücüler olmayan bir topluluğu, bunların yerine kesinlikle vekil kılmışızdır.
90- İşte onlar Allah'ın doğru yola ilettikleridir. O halde sen de onların yoluna uy. De ki: "Ben sizden onun üzerine bir emek karşılığı istemiyorum. O, ancak insanlar için hatırlatmadan başka bir şey değildir."
91- Ve "Allah, beşer üzerine bir şey indirmedi" demiş olmakla, Allah'ın kudretini (bilmeyi) gereğince yerine getiremediler. De ki: "İnsanlara ışık verici ve yol gösterici olarak Musa'nın getirdiği, yazılı kağıtlar haline getirip (bir kısmını) açığa vurduğunuz ve bir çoğunu da sakladığınız, ne sizin ve ne de atalarınızın bilmediklerinin öğretildiği kitabı kim indirdi? "Allah (indirdi)" de, sonra da onları daldıkları şeyin içinde oynamaya bırak.
92- Ve bu, önünde olanı doğrulayıcı, şehirlerin anası ve çevresinde olanları uyarman için indirdiğimiz, ilahi hayır kaynağı bir kitaptır. Sonrakine inananlar buna inanır. Ve onlar kendilerine yüklenen kulluk görevlerini korumaya devam ederler.
93- Ve Allah üzerine yalan ortaya atan, veya kendisine vahyolunmadığı halde "Bana da vahyolundu" diyen kimseden, ve "Allah'ın indirdiğinin örneği gibi bende indireceğim" diyen kimseden daha yanlış yapan kimdir? Ve sen o yanlış yapanları ölüm sıkıntıları içinde ve melekler onlara ellerini geniş tutanlar oldukları halde, "Çıkarın canlarınızı" (derken) bir görsen. Bugün Allah'a karşı gerçeğin dışında söylemekte ve O'nun ayetlerine karşı büyüklenmenizden dolayı, alçaltıcı azapla karşılık göreceksiniz.
94- Ve and olsun ki sizi ilk defa yarattığımız gibi bize tek başınıza geldiniz. Ve size verdiklerimizi sırtlarınızın arkasında bıraktınız. Ve ortaklarınız olduklarını iddia ettiğiniz şefaatçilerinizi de beraberinizde göremiyoruz. And olsun ki aranız(daki bağlar) kesilmiş ve iddia etmekte olduklarınız sizden sapmıştır.
95- Şüphesiz ki Allah, tohum ve çekirdeğin yarıcısıdır. Ölüden diriyi çıkarıyor ve diriden de ölüyü çıkarandır. Allah işte bu dur. Böyle iken nasıl döndürülüyorsunuz?
96- (O) Sabahın yarıcısıdır. Ve geceyi sükûnet zamanı, güneşi ve ay'ı da hesap ölçüsü olarak oluşturdu. Bu, güçlü, bilicinin koyduğu yasadır.
97- O, karanın ve denizin karanlıklarında onlarla doğru yolu bulasınız diye sizin için yıldızları oluşturandır. Bilenler topluluğu ayetleri kesinlikle ayrıntılı olarak açıkladık.
98- O, sizi bir kişiden meydana getirendir. Sizin için (dünyada) bir karar kılma yeri, bir de (dünya ile) ilgiyi kesme yeri (kabir) vardır. Kavrayanlar topluluğu için ayetleri kesinlikle ayrıntılı olarak açıkladık.
99- O, gökten suyu indirendir. Onunla her şeyin bitkisini çıkardık. Ondan yeşillik çıkardık. O yeşillikten birbiri üstüne binmiş taneler çıkarıyoruz. Hurma ağacı tomurcuklarından yere doğru sarkmış salkımlar, birbirine benzeyen benzemeyen üzümlerden, zeytinden ve nardan bahçeler çıkarıyoruz. Olgunlaştığı ve ürün verdiği zaman ürününe bakın (da şükredin). Şüphesiz ki size bunlarda inananlar topluluğu için ayetler vardır.
100- Böyle iken bir de cinleri Allah'a ortaklar kıldılar. Halbuki onları da O yaratmıştır. O'na bilgisizce oğullar ve kızlar yakıştırdılar. O, onların nitelemekte oldukları her türlü eksikten uzaktır yücedir.
101- Göklerin ve yerin örneksiz yaratıcısıdır. O'nun eşi olmadığı halde O'nun nasıl bir çocuğu olabilir? Halbuki her şeyi O yarattı ve O, her şeyi bilicidir.
102- Rabbiniz olan Allah işte bu dur. O'ndan başka ilah yoktur. Her şeyin yaratıcısıdır, öyleyse O'na kulluk edin. Ve O, her şeyin üzerinde güvenilendir.
103- Gözler O'na yetişemez ama O gözlere yetişir. Ve O, lütuf sahibidir, her şeyden haberdardır.
104- Size Rabbinizden gözünüzü açacak deliller gerçekten gelmiştir. Artık kim gözünü açtıysa kendisi içindir. Ve kim kör olduysa onun aleyhinedir. Ve ben sizin üzerinizde koruyucu değilim.
105- Ve işte böylece ayetleri çeşitli yönlerden açıklıyoruz ki (inkarcılar) "Sen ders almışsın" desinler ve biz de bilenler topluluğuna da onu beyan edelim.
106- Rabbinden sana vahyolunana uy. O'ndan başka ilah yoktur. Ve ortak koşanlardan yana kayıtsız kal.
107- Ve eğer Allah dilemiş olsaydı ortak koşmazlardı. Ve seni onların üzerine koruyucu olarak kılmadık. Ve sen onların üzerinde sorumlu değilsin.
108- Ve Allah'ın aşağısındakilere çağıranlara sakın sövmeyin, aksi takdirde onlar da bilgisizce sınırı aşarak Allah'a söverler. Her aynı inanca sahip topluma işlemekte olduklarını böyle süsledik. Sonra onların dönüşü Rablerinedir, artık işlemekte olduklarını onlara haber verecektir.
109- Ve onlara eğer bir delil geldiği takdirde, ona kesinlikle inanacaklarına dair güçlü yeminleriyle Allah'a yemin ettiler. De ki: "Deliller ancak ve ancak Allah'ın katındadır." O (delil) geldiği zaman ona inanmayacaklarının farkında değil misiniz?
110- Ve onların gönüllerini ve gözlerini ona ilk defasında inanmadıkları gibi çevirir ve onları taşkınlıkları içinde bocalamaya bırakırız.
111- Ve eğer biz onlara melekleri indirmiş olsak ve ölüler onlarla konuşmuş olsa ve her şeyi önlerine sürüp toplamış olsaydık bile Allah dilemedikçe kesinlikle inanacak değillerdi. Fakat onların hepsi bilgisizce hareket ediyorlar.
112- 113- Ve böylece her haberci için insanın ve cin'in şeytanlarını düşman kıldık. Onlar aldatmak için birbirlerine sözün yaldızlısını vahyeder. Ve eğer Rabbin dilemiş olsaydı bunu yapamazlardı. Artık sen onları ve ortaya atmakta olduklarını, sonrakine inanmayanların gönüllerinin ona meyletmesi ve ondan hoşnut olmaları ve kazanmakta olduklarını kazanmaya devam etmeleri için bırak.
114- O, size kitabı (sure sure) ayrılmış olarak indirmişken doğru karar veren olarak Allah'tan başkasının peşine mü düşeceğim? Ve kendilerine kitap verdiklerimiz biliyorlar ki, şüphesiz o, Rabbinden gerçeklikle indirilmiştir. Artık sakın tereddüde düşenlerden olma.
115- Rabbinin kelimesi doğru sözlülük ve denklik bakımından tamamdır. O'nun kelimelerini değiştirebilecek yoktur. Ve O, her şeyi işiticidir her şeyi bilicidir.
116- Ve eğer yeryüzün(Mekke)dekilerin çoğunluğuna itaat edecek olursan, seni Allah'ın yolundan saptırırlar. Onlar sanıdan başka bir şeye uymuyorlar. Ve onlar tahmini sözlerden başkasını söylemiyorlar.
117- Şüphesiz ki senin Rabbin, O kendi yolundan sapanı en iyi bilendir. Ve O, doğru yolu bulmuş olanları da en iyi bilendir.
118- Eğer O'nun ayetlerine inananlar iseniz, artık üzerine Allah'ın adı hatırlanmış olanlardan yeyin.
119- Ve size ne oluyor ki; (açlık sebebi ile) ona zorda kalmanız hariç, yasak kıldığı şeyleri size ayrıntılı olarak açıklamış iken, üzerine Allah'ın adı hatırlanmış olanlardan yemiyorsunuz? Ve şüphesiz birçokları keyfi arzularına uyarak bilgisizce saptırıyorlar. Şüphesiz senin Rabbin sınırı aşanları en iyi bilendir.
120- Günahın açığını da ve onun gizlisini de bırakın. Şüphesiz ki günah kazananlar, kazandıklarından dolayı karşılık göreceklerdir.
121- Ve üzerine Allah'ın adı hatırlanmamış olandan yemeyin. Ve şüphesiz o(nu yemek), itaatten çıkmaktır. Ve şüphesiz ki şeytanlar size karşı üstünlük sağlamak için, ona yönelenlere vahyeder. Ve eğer onlara itaat ederseniz, o takdirde sizler de ortak koşanlarsınız.
122- Ölü halde iken onu dirilttiğimiz ve ona insanlar arasında onunla yürüyeceği bir ışık verdiğimiz kimse, karanlıklar içinden çıkamayan o kimsenin örneği gibi midir? Örtenlere işlemekte oldukları böyle süslendi.
123- Ve böylece her şehirde ileri gelenleri, orada tuzak kurmaları sonucunda oranın suçluları yaptık. Kendilerinden başkasına tuzak kurmuyorlar, bunun farkında değiller.
124- Ve onlara bir ayet geldiği zaman, "Allah'ın elçilerine verilenin örneği gibi, bize de verilene kadar asla inanmacağız" dediler. Allah, mesajını nereye vereceğini en iyi iyi bilir. Suçlulara kurmakta oldukları tuzaktan dolayı, Allah katından aşağılanma ve şiddetli azap erişecektir.
125- Artık Allah kimi doğru yola iletmek isterse, onun göğsünü İslam'a açar. Ve kimi de saptırmak isterse, onun göğsünü sanki göğe yükseliyormuş gibi dar ve sıkıntılı hale sokar. İşte Allah pisliği inanmayanların üzerine böylece yığar.
126- Ve işte bu senin Rabbinin dosdoğru olan yoludur. Hatırlayacaklar topluluğu için ayetleri kesinlikle ayrıntılı olarak açıkladık.
127- Onlar için Rablerinin katında esenliğin yurdu vardır. Ve O, yapmakta olduklarından dolayı onların yönelenidir.
128- Ve o gün onları toplu halde sürüp toplar. (Allah) "Ey cin topluluğu insanlardan (inkarcıları) çoğaltmak istediniz". İnsanlardan onları yönelen edinmiş olanları, "Rabbimiz birbirimizden yararlanmak istedik ve bizim için belirlediğin son sürenin sonuna ulaştık" dedi. (Allah) "Ateş, Allah'ın dilemesi hariç orada ölüm görmemek üzere olacak yerinizdir" dedi. Şüphesiz ki senin Rabbin en doğru karar verici her şeyi bilicidir.
129- Biz yanlış yapanları, kazanmakta oldukları sebebiyle böylece (ateşte) birbirlerinin yöneleni yaparız.
130- (Allah) "Ey cin ve insan topluluğu! içinizden size benim ayetlerimi anlatan ve sizi bu gününüze karşılaşmakla uyaran elçiler gelmedi mi?" (dedi). "Kendimiz aleyhine tanıklık ederiz (ki geldi)" dediler. Ve dünya hayatı onları aldattı ve örtücü olduklarına dair kendileri aleyhine tanıklık ettiler.
131- Bu (nu sormanın nedeni), senin Rabbinin şehirleri haksızlıkla ve halkı (uyarıcı elçilerden) duyarsız iken yok edici olmadığı içindir.
132- Ve herkes için yaptıklarından dolayı dereceler vardır. Ve senin Rabbin onların işlemekte olduklarından dutarsız değildir.
133- Ve senin Rabbin zengindir, rahmet sahibidir. Dilerse sizi giderir ve ardınızdan, sizi diğer topluluğun soyundan meydana getirdiği gibi, dilediğini yerinize getirir.
134- Şüphesiz ki size söz verilen kesinlikle gelecektir ve siz bunu aciz bırakabilecekler değilsiniz.
135- De ki: "Ey topluluğum, durumunuz neyi gerektiriyorsa onu işleyin. Ben de (durumum neyi gerektiriyorsa onu) işleyiciyim. Yurdun sonunun kime ait olacağını ileride bileceksiniz. Şüphesiz ki yanlış yapanlar arzuladığına kavuşamazlar."
136- Ve Allah'a, yaydığı ekinden ve hayvanlardan bir hisse ihdas ettiler. Kendi iddialarınca, "Bu Allah için ve bu da ortaklarımız için" dediler. Ortakları için olan Allah'a temas etmiyor fakat Allah için olan ise ortaklarına temas ediyor. Ne kötü karar veriyorlar.
137- Ve böylece ortakları, ortak koşanlardan birçoğuna, onları mahfetmek ve (sahte) hayat nizamlarını onlara giydirmek için çocuklarını öldürmeyi süsledi. Ve eğer Allah dilemiş olsaydı bunu yapamazlardı. Artık sen onları ve ortaya atmakta olduklarını bırak.
138- Ve kendi iddialarınca, "Bu hayvanlar ve ekin dokunulmazdır. Onları bizim dilediğimizden başkası yiyemez" dediler. Ve hayvanlar var ki, onların sırtları (onlar tarafından) yasak kılındı. Ve hayvanlar var ki, onların üzerlerine O'na iftira atmak suretiyle Allah'ın adını hatırlamazlar. Ortaya atmakta olduklarının karşılığını yakında onlara verecektir..
139- Ve dediler ki: "Bu hayvanların karınlarında olan sadece erkeklerimize mahsustur, eşlerimize yasak kılınmıştır. Ve eğer ölü olursa onlar artık onda ortaktırlar." Nitelemelerinin karşılığını yakında verecektir. Şüphesiz ki O, en doğru karar verici her şeyi bilicidir.
140- Bilgisizlikten dolayı, akılsızca çocuklarını öldürmüş ve Allah'ın onlara verdiği rızıkları Allah'a karşı iftira ortaya atarak yasak kılmış olanlar, kesinlikle zarar etmiştir. Onlar kesinlikle sapmışlar ve doğru yolu da bulanlardan olmamışlardır.
141- Ve O, asmalı ve asmasız bahçeler, yemişleri farklı hurma ve ekinler, (tadları) birbirine benzeyen ve benzemeyen zeytinler ve narlar meydana getirendir. Ürün verdiği zaman onun ürününden yeyin ve toplama gününde de onun hakkını verin ve savurganlık yapmayın. Şüphesiz ki O, savurganları sevmez.
142- Ve hayvanlardan da yük taşıyan ve (tüyünden) döşek yapılanı da. Allah'ın size rızık olarak verdiğinden yeyin ve şeytanın adımlarına uymayın. Şüphesiz ki o, sizin için apaçık düşmandır.
143- Sekiz eş; Koyundan iki, keçiden iki. De ki: İki erkeği mi yasak etti, yoksa iki dişiyi mi ? Yoksa iki dişinin rahimlerinde bulunanı mı? Eğer doğru söyleyenlerden iseniz bana bilgiyle haber verin.
144- Deveden iki, sığırdan iki. De ki: İki erkeği mi yasak etti, yoksa iki dişiyi mi? Yoksa iki dişinin rahimlerinde bulunanı mı? Yoksa Allah böyle önerirken siz tanıklar mıydınız? İnsanları bilgisizce saptırmak için Allah üzerine yalan ortaya atmış olandan daha yanlış yapan kimdir? Şüphesiz ki Allah, yanlış yapanlar topluluğunu doğru yola iletmez.
145- De ki: Bana vahyolunanda leş veya akıcı kan veya domuzun eti ki, o şüphesiz pisliktir, veya itaatten çıkmanın bir göstergesi olarak (kesilirken) Allah'tan başkasına ses yükseltilmiş olması dışında, yiyen kişi üzerine onu yemesi yasak kılınmış (bir bilgi) bulamıyorum. Artık kim (açlık sebebi ile) zorlanırsa, saldırganlık yapmamak ve sınırı aşmamak şartı ile (bunları yerse), şüphesiz ki senin Rabbin çok bağışlayıcı çok merhamet edicidir.
146- Ve (daha önce) Yahudilere de bütün tırnaklı hayvanları haram kılmıştık. Koyun ve sığır'ın iç yağlarını, bu ikisinin sırtlarında veya bağırsaklarında bulunanlar veya kemiğe karışanlar hariç, yasak kılmıştık. Aşırılıkları yüzünden onlara böyle karşılık verdik. Ve şüphesiz ki biz kesinlikle doğru söyleyenlerdeniz.
147- Eğer seni yalanlarlarsa artık de ki: Rabbiniz geniş rahmet sahibidir. Ancak O'nun şiddetli azabı da şuçlular topluluğundan geri döndürülmez.
148- Ortak koşmakta olanlar diyecekler ki: "Şayet Allah dilemiş olsaydı ne biz ne atalarımız ortak koşmaz ve hiçbir şeyi de yasak kılmazdık". Onlardan öncekilerde böyle yalanlamış, nihayet şiddetli azabımızı tatmışlardı. De ki: Yanınızda bilgiden bize karşı çıkarabileceğiniz bir şey var mı? Siz sanıdan başkasına uymuyorsunuz ve siz tahmini sözlerden başkasını söylemiyorsunuz.
149- De ki: Ulaşan kesin delil Allah'ındır. Şayet dilemiş olsaydı sizi kesinlikle toplu halde doğru yola iletirdi.
150- De ki: "Allah şüphesiz ki bunu yasak kıldı" diye tanıklık edecek tanıklarınızı getirin. Eğer onlar tanıklık ederlerse, sen onlarla beraber tanıklık etme. Ayetlerimizi yalanlayan ve sonrakine inanmayanların keyfi arzularına uyma. Ve onlar (başkalarını) Rablerine denk tutuyorlar.
151- De ki: Gelin Rabbinizin üzerinize neyi yasak kıldığını size peşi sıra okuyayım. Hiçbir şeyi O'na ortak koşmayın ve anne babaya güzel davranın ve fakirlik korkusundan dolayı çocuklarınızı öldürmeyin. Size ve onlara biz rızık veriyoruz. Ve hayasızlıklara, onlardan açık olanına da gizli olanına da yaklaşmayın. Ve Allah'ın (öldürülmesini) yasak kıldığı bir kişiyi gerçeklik (ölümü hak etmesi) dışında öldürmeyin. İşte size bağ kurasınız diye bunu önerdi.
152- Ve yetimin malına, o olgunluğa ulaşıncaya kadar en güzel şekilde olması dışında yaklaşmayın. Ölçeği ve tartıyı hakkaniyete uygun olarak tastamam yapın. Hiçbir kimseyi genişliğinden başkasıyla yükümlü tutmayız. Ve söz söylediğiniz zaman, eğer ki yakın akraba da olsa denkliği sağlayın. Ve Allah'a verdiğiniz söze tastamam uyun. İşte siz hatırlayasınız diye bunu önerdi.
153- Ve şüphesiz ki bu benim dosdoğru olan yolumdur, o halde siz de ona uyun ve (başka) yollara uymayın, sonra sizi O'nun yolundan böler. İşte size korunasınız diye bunu önerdi.
154- Ayrıca, güzel davranana (nimetimi) yerine getirmek ve her şeyi ayrıntılı olarak açıklamak, yol gösterici ve rahmet olarak Musa'ya kitabı verdik ki onlar Rablerine karşılaşacaklarına inansınlar.
155- Ve bu da, indirdiğimiz ilahi hayır kaynağı bir kitaptır, öyleyse ona uyun ve bağışlanmanız için korunun.
156- "Kitap, ancak ve ancak bizden önceki iki gruba indirilmiş ve biz onların derslerinden kesinlikle duyarsızlardık" dersiniz diye (kitabı indirdik).
157- Veya: "Şayet bize bir kitap indirilmiş olsaydı, o takdirde onlardan daha doğru yolda olurduk" dersiniz diye (kitabı indirdik). İşte size Rabbinizden apaçık bir delil, klavuz ve rahmet gelmiştir. Artık Allah'ın ayetlerini yalanlayan ve onlardan direnerek yüz çeviren kimseden daha yanlış yapan kimdir? Ayetlerimizden direnerek yüz çevirenlere, direnerek yüz çeviriyor olmalarından dolayı, karşılık olarak azabın kötüsünü karşılık olarak vereceğiz.
158- Onlar (inanmak için) kendilerine meleklerin gelmesini veya senin Rabbinin gelmesini veya senin Rabbinin bazı delillerinin gelmesine mi bakıyorlar? Senin Rabbinin bazı delillerinin geldiği gün, önceden inanmamış veya inanmasından bir hayır kazanmamış olan bir kimsenin inanması artık ona fayda vermez. De ki: "Bekleyin şüphesiz ki biz de bekleyenleriz."
159- Şüphesiz ki onlar hayat nizamlarını parçalara böldüler ve gruplar halinde bölündüler. Sen hiçbir şekilde onlardan değilsin. Onların buyruğu ancak ve ancak Allah'a kalmıştır. Sonra onlara yapmakta olduklarını haber verecektir.
160- Kim güzellik getirdiyse, ona getirdiğinin on örneği vardır. Kim kötülük getirdiyse, ancak getirdiğinin tek örneğiyle karşılık görür ve onlar yanlışa uğratılmazlar.
161- De ki: Şüphesiz ki Rabbim beni dosdoğru yola, dimdik ayakta duran hayat nizamına, yaratılış ayarı üzerin meyilli olan İbrahim'in ortak değerine iletti.
162- 163- De ki: Şüphesiz ki benim kulluk görevim ve kurbanım ve yaşamım ve ölümüm, alemlerin Rabbi Allah'adır. Ona ortak yoktur. Ve bununla buyruldum ve ben teslim olmuşların öncüsüyüm.
164- De ki: O, her şeyin Rabbi iken, Rab olarak Allah'tan başkasının mı peşine düşeceğim Ve her kişi kendi aleyhine olandan başkasını kazanmaz. Ve hiçbir taşıyıcı da diğerinin yükünü taşımaz. Sonra dönüşünüz Rabbinizedir, artık ayrılığa düşmekte olduğunuz konuları size haber verecektir.
165- O, sizi yeryüzünün birbiri ardınca gelenleri yapan ve verdikleri ile sizi denemek için kiminizi kiminizin üzerine kedemelerle yükseltendir. Şüphesiz ki senin Rabbinin sonuçlandırması hızlıdır ve şüphesiz ki O, bağışlayıcı merhamet edicidir.