8 Ocak 2016 Cuma

"Sidretü'l Münteha" Nedir ? "Cennetü'l Me'va" Nerededir ?

Miraç konusu , bilindiği üzere imanın şartı haline getirilmiş bir konu olup , bu olayın gerçekleşmediğini iddia etmek , dinden çıkma sebebi sayılabilecek kadar kemikleşmiş bir hale getirilmiştir. Bu konu ile ilgili delil olarak getirilen ayetlerin hiç birinde böyle bir çıkışın gerçekleştiğine dair, en küçük bir bilgi olmaMAsına rağmen , bazı ayetlerde neredeyse tahrifata gidilerek bu konunun tasdik edilmesi sağlanmaya çalışılmıştır.

Necm suresi ayetlerinin, miraç konusunda delil olarak getirildiği,  konu ile alakalı olanların malumudur. Bu yazımızda "Sidretü'l Münteha" ve "Cennetü'l Me'va" deyimlerinin miraç konusu ile alakalandırılması konusuna değinmeye çalışacağız.  

[053.012]  Onun gördükleri hakkında şimdi kendisi ile tartışacak mısınız.
[053.013]  Andolsun, onu bir de diğer İNİŞTE  görmüştü.
[053.014]  Sidretü'l-Münteha'nın yanında.
[053.015]  Cennetü'l-Me'vâ da onun yanındadır.
[053.016]  Sidre'yi kaplayan kaplamıştı.
[053.017]  Gözü kaymadı ve sınırı aşmadı.
[053.018]  Andolsun ki o, Rabbinin âyetlerinden en büyüğünü gördü.

Necm suresi 1.ve 18. ayetler arasında , Muhammed (a.s) ın okuduğu vahyin kaynağı ve bu vahyin ona getiren ile ilgili bilgiler verilmektedir. Konumuz bu surenin bazı ayetlerinin miraç ile alakalandırılması çerçevesinde , 14. ve 15. ayetlerini ele almaya çalışmak olacaktır. 

Klasik söylemde miraç olayı , İsra s. 1. ayetinde haber verilen , Muhammed (a.s) ın Mescidi'l Haram dan , Mescidi'l Aksa ya, oradan da göklere çıkarıldığı şeklindedir. Yine klasik söylemde miraç olayının daha geniş biçimde , Necm suresi içindeki ayetlerde anlatılmakta olduğu söylenmektedir.

Ancak burada şöyle bir problem ortaya  çıkmaktadır ; İsra s. iniş zamanı olarak , Necm suresinden sonra inen bir sure olup, nasıl olur da İsra suresinden önce inen bir surede, iddia edilen olayın ayrıntılarını anlatılabilir ?. Bu düşüncemizin sebebi  nuzül sırası rivayetlerine dayanarak değil , Necm suresi ayetlerinin daha erken Mekke dönemi ayetlerinin uslup özelliğine sahip olmasına istinadendir.

Ayrıca , Necm su 13. ayetindeki "Nezleten" (İnişte) kelimesi dikkatlerden kaçırılarak , Muhammed (a.s) ın gördüğü her ne ise , onu miraca çıktığı zaman değil , görme olayının İNDİĞİ zaman gerçekleştiğinin bildirilmesi çok önemli bir noktadır. 

Maalesef ilgili ayetleri miraca delil olarak okumaya ayarlı kafalar, bu kelimeyi de hallederek !! "Nezleten" kelimesinin inişi değil ,zıt anlamı yani çıkışı ifade ettiğini savunmuşlardır. Hal böyle olunca 13. ayetin anlamı "Onu diğer çıkışta görmüştü" şeklinde okunarak miraca delil olma yönünde önemli bir engel aşılmış olmaktadır !!. Bu kelime böyle okununca artık iş, Muhammed (a.s) ın miraca çıkıp çıkmadığının değil , kaç kere çıktığının!! tartışılmasına kalmıştır.

Ayrıca miraç konusunda ortaya atılan en önemli delil  , Necm suresinin 14. ve 15. ayetlerinde geçen deyimler olup , bu deyimler ile kast edilen yerlerin gökte  olduğu iddia edilmektedir.

"Cennetü'l Me'va" kelimesinin diğer ayetlerde, ahiret gününde iman edenlere verileceği vaad edilen yer olarak geçtiği için , buradan hareketle bu yerin ahirette olduğu , dolayısı ile Muhammed (a.s) ın miraca çıktığı zaman bu cenneti gördüğü iddialara şahit olmaktayız.

Necm s. 13. ayetinin beyanı gereğince , Muhammed (a.s) ın kendisine vahyi getiren melek elçiyi göz ile , o elçinin İNİŞİNDE görmüş olduğuna bahsedilen yerin elçinin indiği yerde , yani Mekke de bir yer olması gerekmektedir.

Tefsirlerde , Muhammed (a.s) ın gördüğünün kim olduğu yönünde yapılan tartışmalar da, Allah (c.c) veya Cibril olduğu yönünde görüşler mevcut olmakla birlikte , ilgili ayetleri bağlam gözeterek okuduğumuzda  , görülenin "Melek elçi" olarak bildiğimiz kimsenin olması daha doğru bir yaklaşımdır

"Sidretü'l Münteha nedir ?.

Bu konuda tefsirlerde sayfalarca malumat bulunmakta olup, biz bu malumatlar ile hacmi büyütmeden , bu deyimin nasıl bir anlamı olduğu üzerinde duracağız. 

"Essidrü" kelimesi ; "Arabistan kirazı" olarak ta bilinen bir ağaç ismi olup , Muhammed (a.s) a  biat edilen bir ağaç olduğu söylenmektedir. Ancak bu söylenti, miraç yanlılarınca "Bid'at bir yorum" olarak ifade edilmektedir.

"Essederu" kelimesi ; İnsanın veya hayvanın hayretten şaşkınlaşmasını , iyi görememesini ifade etmektedir.

"Sidretü'l Münteha" deyimini , ilgili ayetlerin miraç konusu ile hiç bir alakası olmadığı konusunu düşünerek okuduğumuzda , Muhammed (a.s) ın kendisine vahiy getiren melek elçiyi gördüğü andaki , "İLERİ DERECEDE DUYULAN HAYRET VE ŞAŞKINLIĞI" ifade etmekte olduğunu veya , "Cennetü'l Me'va" olarak bilinen bir bahçenin içindeki en son ağacın olduğu bir yerin tarif edildiğini söyleyebiliriz.

"Cennetü'l Me'va" nerededir ?. 

İlgili ayetlerin miraç ile alakası olmadığını düşündüğümüzde , bu deyim ile ifade edilen mekanın göklerde değil, yerde olması gerektiği ortaya çıkmaktadır. 

Kur'ana baktığımızda , Cennet ve oradaki nimetler ile ilgili ayetlerin , bizlerin Dünya hayatında yaşar iken , bildiğimiz arzu ettiğimiz nimetlerin anlatımları olduğu görülmektedir. Allah (c.c) bizlere Cennet'te vereceği nimetlerden bahsederken , şahit olduğumuz hayat içinde olan , bizlerin sevdiği yiyecekler ve hayat tarzının orada yaşanacağını haber vermektedir. 

Adn , Firdevs , Me'va , Naim gibi isimler verilerek anlatılan Cennetlerin, benzetme yolu ile yapılmış bir anlatım tarzının sonucu olarak , Mekke li ilk muhatapların bildiği ve göz ile gördüğü , çölde yaşayan insanları ferahlatan  mekanların isimleri olması muhtemeldir.

Örneğin ; İstanbul şehrinde "Emirgan Korusu" olarak bilinen mekan , bu şehirde yaşayanlar için bir mesire ve dinlenme mekanıdır. Eğer , Kur'anda iman edip salih amel işleyenlere verilecek karşılıktan bahsedilirken "İman edenler için Emirgan Korusu vardır" şeklinde bir ayet olmuş olsaydı , biz böyle bir koruluğun ne kadar güzel olduğunu, yaşadığımız hayat içinde gördüğümüz ve bildiğimiz güzel bir mekan olduğu için anlayarak bize verilecek olan karşılığı, bu koruluğun güzelliği üzerinden anlama imkanına sahip olurduk. 

Bu örnek üzerinden hareketle , Kur'anda isimleri geçen Cennetler , ilk muhatapların yaşadıkları zaman içinde bildikleri gördükleri ve orada yaşamak için can attıkları yerler olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır.

Necm suresi 12. ve 18. ayetlerini toparlayacak olursak ; Muhammed (a.s) kendisine vahiy getiren elçiyi Mekke de , "Cennetü'l Me'va" olarak bilinen bir yerde, baş gözü ile görmüş ve bu görme hali, "Sidretü'l Münteha" yani , ileri derecede hayrete düşmüş olmasını ifade eden bir deyim ile veya , kendisine vahiy getiren elçiyi "Cennetü'l Me'va" olarak bilinen bahçenin içindeki en son ağacın orada görmüş olduğunu söyleyebiliriz.

Sonuç olarak ; Miraç olayı olarak bilinen , fakat Kur'anın bu konuda herhangi bir beyanda bulunmadığı olay , Necm suresindeki bazı ayetler delil gösterilmek sureti ile Kur'ani bir temele oturtulmak istenmektedir. Ancak bu oturtma çalışmaları ön yargılı bir okumanın sonucu olduğu için, neresinden tutulsa elde kalmaktadır.

İlgili ayetler içinde sadece "Nezleten" kelimesi dikkate alınarak bir okuma yapılsa idi , böyle bir düşüncenin bu ayetlerden asla çıkmayacağı görülebilirdi , fakat miracı onaylatmaya ayarlanarak ayetleri okuyan kafalar bu kelimeyi ters çevirerek , bu kelimenin anlamının tersi  olarak okunması yani "İniş" değil "Çıkış" olarak okunması gerektiğini ileri sürerek gerekli onayı almışlardır!!!. Beşer ve Melek görüşmesinin miraçta olduğu Kur'ana tasdik ettirildikten sonra, "Sidretü'l Münteha" ve "Cennetü'l Me'va" deyimlerinin gök ile ilişkisi de kurulmuştur.


Ancak bu olayın Melek elçinin inişinde yani , Muhammed (a.s) vahyetmek için indiği yerde, yani Mekke de olduğu anlaşıldıktan sonra ,bu iki terimin gök ile değil, yer ile alakasının kurulması gerektiği ortadadır. Bu ayetleri miraca ayarlı kafalar tarafından okuma biçimi , ön yargıların gözleri nasıl kör ettiğinin açık ve net bir göstergesi olarak bir kez daha görülmektedir. 

                                      EN DOĞRUSUNU ALLAH (C.C) BİLİR. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder