4 Temmuz 2011 Pazartesi

ZÜLKARNEYN - YECÜC ve MECÜC

Kuran dışı bilgiler yoluyla kültürümüze sokulmuş olan kıyamet alametleri konusu ve bu alametlerden olan yecüc mecüc'ün çıkması ile ilgili bilgiler malesef bir inanç konusu haline getirilerek din kitaplarındaki yerlerini almışlardır.Biz "KIYAMET SAATİ ANSIZIN GELECEKTİR" diyen bir kitaba "BEN GAYBI BİLMEM"diyen bir resule iman ettiğimiz için bu konu ile ilgili yalanları sizlere paylaşmak yerine kuran kıssalarını gene kuranın bak dediği yerden bakmaya gayret ederek kurani bilgilerin dışına çıkmadan yecüc,mecüc ile ilgili ayetler ve kuran bütünlüğünde bu kıssayı anlamaya gayret edeceğiz.Kıssa kehf suresinde Zülkarneyn kıssası içinde geçmektedir.ilgili ayet mealleri şunlardır. 

83. (Resûlüm!) Sana Zülkarneyn hakkında soru sorarlar. De ki: Size ondan bir hatıra okuyacağım.
84. Gerçekten biz onu yeryüzünde iktidar ve kudret sahibi kıldık, ona (muhtaç olduğu) her şey için bir sebep (bir vasıta ve yol) verdik.
85. O da bir yol tutup gitti.
86. Nihayet güneşin battığı yere varınca, onu kara bir balçıkta batar buldu. Onun yanında (orada) bir kavme rastladı. Bunun üzerine biz: Ey Zülkarneyn! Onlara ya azap edecek veya haklarında iyilik etme yolunu seçeceksin, dedik.
87. O, şöyle dedi: "Haksızlık edeni cezalandıracağız; sonra o, Rabbine gönderilecek; sonra Allah da ona korkunç bir azap uygulayacak."
88. "İman edip de iyi davranan kimseye gelince, onun için de en güzel bir karşılık vardır. Ve buyruğumuzdan, ona kolay olanını söyleyeceğiz."
89. Sonra yine bir yol tuttu.
90. Nihayet güneşin doğduğu yere ulaşınca, onu öyle bir kavim üzerine doğar buldu ki, onlar için güneşe karşı bir örtü yapmamıştık.
91. İşte böylece onunla ilgili her şeyden haberdardık.
92. Sonra yine bir yol tuttu.
93. Nihayet iki dağ arasına ulaştığında onların önünde, hemen hiçbir sözü anlamayan bir kavim buldu.
94. Dediler ki: Ey Zülkarneyn! Bu memlekette Ye'cûc ve Me'cûc bozgunculuk yapmaktadırlar. Bizimle onlar arasında bir sed yapman için sana bir vergi verelim mi?
95. Dedi ki: "Rabbimin beni içinde bulundurduğu nimet ve kudret daha hayırlıdır. Siz bana kuvvetinizle destek olun da, sizinle onlar arasına aşılmaz bir engel yapayım."
96. "Bana, demir kütleleri getirin." Nihayet dağın iki yanı arasını aynı seviyeye getirince (vadiyi doldurunca): "Üfleyin (körükleyin)!" dedi. Artık onu kor haline sokunca: "Getirin bana, üzerine bir miktar erimiş bakır dökeyim" dedi.
97. Bu sebeple onu ne aşmaya muktedir oldular ne de onu delebildiler.
98. Zülkarneyn: Bu, Rabbimden bir rahmettir. Fakat Rabbimin vâdi gelince, O, bunu yerle bir eder. Rabbimin vâdi haktır, dedi.
99. O gün (kıyamet gününde bakarsın ki) biz onları, birbirine çarparak çalkalanır bir halde bırakmışızdır; Sûr'a da üfürülmüş, böylece onları bütünüyle bir araya getirmişizdir.   

 
Kendisine iktidar verilmiş bir kişi olan zülkarneyn'in yolculuğunun son kısmında yecüc ve mecüc ile ilgili bölüm anlatılmaktadır.Elbetteki kuranda anlatılan bir kıssanın birçok hisse alınacak yönü vardır.Bizde sizlerle bu kıssayı okuduğumuz zaman zihnimizde canlanan bir anlayışı paylaşacağız.Kıssadan anlaşılması gereken hisse sadece budur diye bir düşüncemiz kesinlikle yoktur.Kuran kıssalarına bakış açımızı kısaca tekrarlamak gerekirse şunu söyleyebiliriz.Kuran kıssalarının içine girmeden  sinema veya tiyatro eseri seyreder gibi olayın kahramanlarının  kimliğine fazla takılmadan bugün o kimliğe kimleri koyabiliriz düşüncesi ile kıssayı okuyup gereken hisseyi almak şekilinde olmalıdır. Zülkarneyn kıssasısınıda bu anlayış çerçevesinde okursak yecüc ve mecüc, rivayetlerde anlatılan masallar olmaktan çıkıp Adem as dan kıyamete kadar varolacak olan fesad odaklarının ortak adı olduğunu ve kıssasının anafikrinin bu fesad odaklarına karşı nasıl mücadele edileceğinin bize anlatılması şeklinde olduğunu görürüz .   


Kıssanın kahramanlarını hatırlayalım,Zülkarneyn, ona şikayette bulunan bir kavim,ve şikayet edilen bir topluluk yecüc,mecüc .Kuran dışı bilgilere  baktığımız zaman yecüc ve mecünün kim olduğu yolunda bir takım bilgiler görmekteyiz.Ancak bu bilgilere itibar etmek mümkün değilidir.Bu tür bilgilerin kaynağı kıssalardan gerekli hisseyi alma düşüncesini geriye atıp teferruatla ilgilenen deyim yerindeyse "paparazzi" kısmıyla ilgilenen düşüncelerdir.

"Yecüc ve mecüc" özel bir isim olmaktan öte "şeytan" kelimesi gibi genel bir  isimdir.Bu isme Adem as dan kıyamete kadar yeryüzünde fesad çıkaran tüm müstekbir topluluklar dahildir. iblisin secde etmeyerek "şeytan" ismini alması ,ilgili ayetlerde kendi ağzından yapmayı vaad ettiği fesad ve bozgunculuğa ortak olanlarada aynı ismin verilmesi "şeytan" isminin nasıl genel bir isim olduğunu bize gösteriyorsa "yecüc ve mecüc" kelimesininde ferdi olarak şeytana uyanların oluşturdukları topluluğun genel adıdır. Yani tarihin belli bir zamanında yaşayan kıyamete yakın bir zamanda  ortaya çıkacak bir kavim değil, insanlığın başından beri var olan ve kıyamete kadarda varolacak yeryüzünü ifsad etmek isteyen güçlerin ortak adıdır.   

  Zülkarneyden yecüc ve mecüc için yardım iseyen kavim ise  baştan beri varolan yine kıyamete kadar var olacak olan müztazafların oluşturdukları toplumlardır. "zülkarneyn" özel bir isim olmakla beraber müstekbirler tarafından zulme uğratılan muztazafların kurtarıcısı olarak her devirde gelebilecek olan kişiler içinde geçerli olan genel bir isimdir dersek herhalde yanlış olmaz . 

Kıssadaki kahramanları bu şekilde öğrendikten sonra bu kıssadan bugün biz nasıl bir hisse alabiliriz sorusunun cevabı dahada kolaylaşacaktır.Kıssada geçen isimlerin günümüzdeki karşılığı acaba kimler olabilir. Önce "yecüc ve mecüc" isimlerinin günümüzdeki karşılığını şuanda dünyayı müslüman kafir ayırımı yapmadan kendi menfaatleri uğruna ifsad eden başta "A.B.D" olmak üzere tüm şer güçler için kullanabiliriz. Şikayetçi kavmi ise bu şer güçlerin zulmü altında inleyen ülke halkları olarak görebiliriz.  

Gelelim Zülkarneyne, acaba bizim zülkarneynimizi Allah cc nasıl gönderecek ? bu sorunun cevabını rad suresinin 11. ayetinde"BİR TOPLULUK NEFİSLERİNDEKİNİ DEĞİŞİTMEDİKÇE ALLAH O TOPLULUĞU DEĞİŞTİRMEZ" düsturu çerçevesinde anlamak gerekir. Bu ayeti müspet ve menfi değişitrme şeklinde anlamak mümkündür. Müspet değiştirmeden anlamamız gereken ise başlarındaki sıkntılı hali değişirmek için çaba harcamayan bir topluluğa Allah yardım etmez ,deyim yerindeyse"armut piş ağzıma düş"demek yok.Zulumden şikayet edenler o zulümden kurtulmanın yolunuda aramak zorundadırlar.Tabiki zulumdan kurtulmak demek o zulmu kaldırıp yerine başka bir zulum düzeni kurmak değil kıssadaki ayetlerde gördüğümüz gibi Allaha gereği gibi kul olan bir öndere tabi olup o kişinin emirlerine riayet ederek o zulmü bertaraf etmek mümkün olur. 

Ancak şu kaideyide unutmamamız gerekir."ALLAHA GEREĞİ GİBİ KUL OLAN BİR ÖNDER, ALLAHA GEREĞİ GİBİ KUL OLAN BİR TOPLUMDAN ÇIKAR
Şimdi bu kaide gereğince yecüc ve mecüc zulmu nasıl ortadan kaldırılır.?Kıssadaki ayetlere baktığımız zaman Allah cc nin kendisine verdiğinden başka bir menfaat peşinde koşmayan öndere uyan topluluk o öndere isyan etmeden onun emirlerini yerine getirdiği takdirde zulumden kurtuluşun kapısının aralandığını görürüz. Ancak burada çok önemli bir unsuru görmekteyiz.Zülkarneyn yecüc ve mecücün fesadının önlemek için o toplumdan sadece beden güçlerini değil demir ve bakır getirin diyerek o toplumun ekonomik gücününde zulmu ortadan kaldırmanın bir gereği olduğunu bizlere hatırlatmaktadır.Bugün "A.B.D" nin başını çektiği yecüc ve mecüc şer güçlerinin zulmunu ortadan kaldırmak en az o ülkeler kadar askeri ve ekonomik  yönden güçlü olmayı gerektirmektedir. Burada meşhur bir söz olan " bir ülkede şerefliler en az şerefsizler kadar güçlü olmadıkça o ülke yıkılmaya mahkumdur "sözünüde hatırlatalım.  

Kıssadan hisse olarak şunu söyleyebiliriz."Allaha gereği gibi kul olan bir toplumdan çıkan Allaha gereği gibi kul olan bir önderin komutasında askeri ve ekonomik yönden güçlü bir toplumun yaptığı zulum ve fesadı önleme seddi kıyamete kadar yıkılmaz". O vaad edilen kıyamet günü geldiği vakit ise Ademden beri yeryüzünü fesada boğan tüm şer güçlerin askerleri kabirlerinden çıkp  dalga dalga hesap vermeye koşacaklardır.Kıyamet günü artık onların önüne gerilen sed yaptıkları fesadların hesabı sorulmak için arzın kıyamet günü dümdüz olacağını beyan ayetler ışığında o sedde dümdüz olacaktır.Kıyamet gününe kadar dünyayı fesada boğan tüm yecüc ve mecüc kavimleri hesap için rablerinin huzuruna çıkacaktır
RABBİMİZ BİZLERİ YECÜC VE MECÜC ŞERRİNDEN KURTARAN BİR KURTARICI MEHDİ BEKLEMEK YERİNE YECÜC VE MECÜC'ÜN ŞERRİNİ DÜNYA ÜZERİNDEN KALDIRMAK YOLUNDA ÇABA HARCAYAN ÖNCE O TOPLUMU OLUŞTURMA YOLUNDA BİRLİK VE BERABERLİK İÇİNDE ÇALIŞAN MÜSLÜMANLARDAN ETSİN.

                                                                                               

4 yorum:

  1. tekrarlanan yedi ayetten biri insanoğludur,üstünlük bakımından insanoğlu üçüncü ayettir,üstünlük bakımından yecüc ve mecüc ikinci üstün ayettir,onlar dünyaya saldıracaklar,insanoğlunun onlara karşı gücü yetmeyecektir,en üstün ayetin son peygamberi insanoğlunu kurtaracak.

    YanıtlaSil
  2. "Onlar için güneşe karşı bir örtü yapmamıştık" ifadesi sanki sürekli güneş ışınlarına maruz kalan yani dünya dışı bir yer anlamına gelebilir mi? Gelmiyorsa neden böyle bir ifade belirtilmiş ve ne anlama geliyor?

    Ve ayrıca bu ayetteki Yecüc Mecüc ifadesi Hz. Adem'den günümüze kadar var olan bir süreçte zalim topluluklar anlamına geliyorsa neden birkaç ayet sonrasında "Bu, Rabbimden bir rahmettir. Fakat Rabbimin vâdi gelince, O, bunu yerle bir eder. Rabbimin vâdi haktır." biçiminde bir ifade yer almaktadır. Eğer Allah'ın bir rahmeti ve bu rahmetin bir vaadi varsa bu ayetleri ilkinsandan günümüze kadar olan süreçteki zalim topluluklar olarak yorumlayamayız.

    YanıtlaSil
  3. EbuHukema Es-Sufi
    ZÜLKARNEYN ve DEV Yecüc Mecüc
    Selamun aleykum!Hocalarımızın bu konuya dair fikir ve görüşlerini takip ettim. Bana pek de makul ve mantıklı gelmedi.Yine de sevgi ve saygılarımı iletirim onlara.İlahiyat ve astronomi hocalarımız bir konuda çok fecî şekilde aldatılmıştır.Deccalî bilim ve eğitim sisteminin tuzağına düşmüşlerdir.Çünki insanlık yüzyıllardır yerküre üzerinde yaşam sürdüğüne inandırılmıştır.Şimdiye kadar yerküre üzerinde yaşadığımız varsayılmış bütün ilmî veriler bu bilgi üzerine bina edilmiştir.Hoca ve alimlerimiz bundan yola çıkarak metinleri ona göre tefsir ve tevil etmiştir.Bu nazariye ye göre ayet ve hadisler yorumlanmıştır.Ancak bütün göstergeler yerküre içinde yaşadığımıza işaret etmektedir. İnanılmaz ve absürd gelsede, çıplak gerçekler bu minvaldedir.Kuranî ayetler de ”fil ard” ve ”fid dünya” kavramlarıyla bu iddiayı güçlendirmektedir.Ayerlerde ”alel ard” veya ”aled dünya” diye geçmiyor.Yani yerküre içi veya dünya içi bir olaydan bahsediyor.Yerküre dolgun değil de top misali boş/oyuk düşünülecek olursa, bizler o topun iç kısmının kabuğunda yer almaktayız.Birçok roman ve eski kaynak, örneğin Jules Verne gibi, yerküre içine tertip edilen bir seyahattan bahseder.Ancak onların yanıldığı nokta şurasıdır ki, onlar yerküre üzerinde yaşadığımızı varsaymış ve dolaysıyla yerküre içine seyahat edildiğini zannetmişlerdir.Gerçekte ise yerküre üzerine bir seyahat tertiplenmiştir.Bu kanıya nasıl vardığım merak edilecek olursa bunu şöyle izah edebilirim.Bu bahsettiğim kaynaklar dev yaratıklardan bahseder.Üstelik arkeolojik kazılar sürekli dev insan iskeletleri gündeme getirmektedir.Kuranî bazı ayetler eski kavimlerin güç ve kudretlerine atıf yapmaktadır.Fizik kurallarını birazcık olsun tanıyanlar bilir ki küresel ve dönmekte olan bir cisme merkezçek ve merkezkaç kuvveleri tesir eder.Buna göre küresel cismin iç kabuğuna, dış kısmına nazaran daha yüksek gravitatif bir basınç arız olur.Yani,dış kabuğun yerçekimi iç kabuğa nazaran daha hafifdir.Yerküre içi kabuğun yerçekimi ise daha yüksektir.Bu bizi şu sonuca götürür: Yerküre üzerinde yaşayan canlılar varsa şayet, bunlar ancak dev hükmünde olabilirler.Bunun böyle olduğu az sonra tarafımdan açıklanacaktır.Bu tür konular sinema filmlerine de yansımıştır.Filmler tamamıyla hayal ürünü olsa da özlerinde bir nebzecik hakikat içeriyorlardır.Benim anladığım kadarıyla, Adem babamız önce yerküre üzerinde yaratıldı.Hafif yerçekiminden ötürü dev hükmündeydi.Yasak ağaç ise çiftleşip üremeyi temsil ediyordu.Yasak ağaçtan tatmayı öğrendiklerinde hızlıca çoğalmaya başladılar.Dev olmaları ve binlerce sene yaşamaları hasebiyle bir süre sonra üst dünya bunlara dar gelmeye başladı.Bunun üzerine yerküre içine inme olayı başladı.Belki de hubut-u Adem, yerküre üzerinden yerküre içine doğru bir iniş veya düşüştür.Bir geçit bulup yerküre üzerinden yerküre içine gelip yerleştiler.Buraya etki eden yüksek gravitatif yerçekim onların boyca ve ömürce kısalmasına neden oldu.Bu cücelme olayı fevren değil tedricen vuku bulmuştur..Arkeolojik kazılar da bunun böyle olduğunu ispat etmektedir.İnsanlık zaman içerisinde gittikçe küçülüp cücelmiştir.Eski tarihte devlerin yaşadığı kabul edilirse birçok devasa yapıtların, mısır piramidi gibi , sırları çözülecektir.Yecüc mecüc ve Zülkarneyn meselesine gelince.Aslında yecüc mecüc yerküre üzerinde yaşayan dev insanlardır.Atamızın yerküre içine geldiği geçiti kullanıp dünyamıza geliyorlardı.Dev gövderiyle ve doymak bilmeyen açlıklarıyla korku ve dehşet salıyorlardı.Ekin ve mahsulleri talan ediyor suları içerek kurutuyorlardı.İnsanlar korkularından bî-çare çözümü kaçmak ve sığınmakta buluyorlardı.Kimse çıkmaya cesaret edemiyor, devlerin gitmesini bekliyordu.Zülkarneyn (as) onların çıkageldikleri geçit ve gedikleri sedd’le tıkadı.Artık yerküre içine/iç dünya’ya gelemediler.Ancak tekrar gelebilmek için sürekli yerkabuğunu kazmaktadırlar.Bir yol bulup iç dünyamıza akın edeceklerdir.Ekinleri talan edecek, suları kurutacak, insanlara korku ve dehşet salacaklardır.
    Facebook: EbuHukema Es-Sufi

    YanıtlaSil