İsim etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
İsim etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

24 Ocak 2017 Salı

ĞAVS : Allah'a Layık Olan Fakat Bazı Kullara Layık Görülen Bir İsim

[007.180] En güzel isimler Allah'ındır. Öyleyse O'na bunlarla dua edin. O'nun isimlerinde 'aykırılığa (ve inkâra) sapanları' bırakın. Yapmakta oldukları dolayısıyla yakında cezalandırılacaklardır.

"Esmaül Hüsna" olarak bildiğimiz , bize Allah (c.c) yi tanıma ve bilme imkanı veren isimlerin, yaygın biçimde bilinen sayısı, herkesçe malum olduğu üzere 99 tanedir. Bu sayı Muhammed (a.s) dan geldiği rivayet edilen "Allah'ın 99 ismi vardır , kim bunları sayarsa cennete gider" şeklindeki sözlerle dinde tabu haline getirilmiştir. 

Muhammed (a.s) ın Allah (c.c) nin 98 den bir sonraki , 100 den bir önceki sayı olarak net şekilde 99 adet olarak bir rakam vermiş olduğunu söyleyen rivayetlere şüphe ile bakılması gerektiğini düşünmekteyiz şöyle ki ; 

Bilindiği üzere bu isimler Kur'an içinden çıkarılan isimler olup , Kur'an'ın nazil olma süreci devam ettiğinden bu isimler üzerinde net bir sayının verilmesi mümkün değildir. Vahyin artık bittiğini haber veren herhangi bir ayet olmadığına göre , Muhammed (a.s) "Artık bundan sonra vahiy inmeyecek şu ana kadar inen Allah'ın isimlerini sayıp ümmetime haber vereyim" şeklinde bir düşünce ve ameliye içine girmesi de mümkün değildir. 

Kur'an'ı dikkatli bir biçimde okumuş olanlar , 99 adet olarak bilinen ismin haricinde, Kur'an içinde Esmaül Hüsna'ya  dahil olması gerektiği halde , Esmaül Hüsna'ya dahil edilmemiş olan bazı isimlerin olduğunu görebilirler. Bu isimlerin 99 adet olduğunu haber veren rivayetlerin sahih olabilme ihtimalini düşündüğümüzde , verilen sayının net bir sayı değil, çokluktan kinaye bir rakam olması daha makul görünmektedir. 

Allah (c.c) nin isimlerini saymak sureti ile cennete gidileceğini haber veren rivayetlerin de sahih olması pek mümkün görülmemektedir şöyle ki ;

O isimlerin anlamını bilmeden , o isimlerin hayat içindeki gereğini yerine getirmeden sadece saymakla cennete gidilebileceğini Muhammed (a.s) asla söylemez. Allah (c.c) nin kendisini bize tanıttığı isimler, onun tek ilah olmasını ifade eden ve hayat içinde pratik edilmek sureti ile bilinecek ve yaşanacak isimlerdir. 

İnancımızda maalesef yanlış bir tevekkül anlayışı mevcut olup , çalışıp gayret göstermeden sadece Allah'a el açıp dua etmekle, bazı hacetlerimizin karşılanacağı gibi bir zannımız bulunmaktadır. Allah (c.c) ye elbette el açılarak dua edilecektir , fakat biz dua etmenin sadece kavli olan kısmına ağırlık verdiğimiz için , ondan daha önemli olan ve duaların kabulüne mazhar olan fiili dua kısmını maalesef göz ardı etmekteyiz. 

Esmaül Hüsna olarak bildiğimiz isimler işte bize fiili dua etmeyi öğreten isimler olup , bize cennetin yolunu , o isimlerin sadece dil ile tekrar edilmesi değil , o isimlerin anlamını yaşam içinde pratiğe geçirmek açacaktır.

Örneğin ; Hastalanan bir kimse, "Ya Şafi" (Şifa veren) ismini binlerce kez tekrarlasa , o kimsenin hastalıktan kurtulması mümkün değildir. Allah (c.c) nin "Şafi" (Şifa veren) olması , hastalıktan kurtulmak için gerekli olan tedavi imkanlarını da yaratmış olması anlamına gelmektedir. Hastalıktan kurtulmak için gerekli olan tedavi usullerini uygulamak onun "Şafi" ismini saymak yani hayat içinde uygulamak anlamına gelmektedir. 

İşleri bozularak ekonomik dar boğaza giren bir kimse , akşama kadar "Er Rezzak" (Rızık verici) ismini binlerce kez tekrarlasa , Allah (c.c) ona gökten bir lokma ekmek atmaz . Allah (c.c) nin Er Rezzak olması kullarının rızıklarını yaratmış olması anlamına gelmektedir. Rızık temini için gerekli gayreti göstererek , rızkını temin etmeye çalışmak , bir kul için Allah (c.c) nin "Er Rezzak" ismini okuması veya sayması anlamına gelecektir.

Bu örnekleri bir çok isim için uygulamak mümkündür. Sadece dil ile tekrarlanarak , hayat içinde pratiğe dökülmeyen Esmaül Hüsna'lar , kişiye hiç bir fayda getirmeyecektir. Bazı televizyon kanallarında çıkan hoca olduğunu söyleyen kimselere dertlerini anlatarak, o dertlere deva arayan kimselere önerilen "...... esmasını şu kadar oku" veya "......esmasını bilmem kaç defa bir kağıda yaz suyunu iç veya yanında taşı" gibi tavsiyeler , hurafe ve yalan bilgiler olup , geçimlerini din ticaretinden sağlayan sahtekarların insanların umutlarını sömürmek için kullandığı yalan sözlerdir. 

Allah (c.c) nin güzel isimlerini 99 gibi bir sayıya hapsetmenin doğru olmadığını , bu isimlere yine Kur'an içinden ilave edilebilecek isimler olduğunu yukarıda söylemeye çalışmıştık. Düşüncemiz o dur ki , Ğavs ismi Esmaül Hüsna'ya dahil edilmesi gereken isimlerden bir tanesidir. Bu isim bilindiği üzere , tasavvuf ekolünde bazı insanlara layık görülerek , Allah (c.c) den istenilmesi gereken yardım bu insanlardan istenilmek sureti ile , şirk batağının içine düşülmesine sebep olmaktadır.

Ğavsün ; "Yardım eden , imdada koşan , medet eden , yardımına sığınılan" anlamındadır. Bu kelime Kur'an içindeki ayetlerde şu şekilde kullanılmaktadır ;

[018.029] De ki: Gerçek, Rabbınızdandır. İsteyen inansın, isteyen inkar etsin. Şüphesiz ki zalimler için, duvarları kendilerini çepeçevre kuşatmış bir ateş hazırlamışızdır. Onlar feryad edip yardım dilediklerinde (ve in yestağisu yuğasu bi main) , erimiş maden gibi yüzleri kavuran bir su kendilerine sunulur. O, ne kötü içecek ve ne kötü duraktır.

[028.015]  Musa, halkının haberi olmadığı bir zamanda, şehre girdi. Biri kendi adamlarından, diğeri de düşmanı olan iki adamı döğüşür buldu. Kendi tarafından olan kimse, düşmanına karşı ondan yardım istedi (festeğasehu). Musa, onun düşmanına bir yumruk vurdu; ölümüne sebep oldu. «Bu şeytanin işidir; çünkü o apaçık, saptıran bir düşmandır» dedi.

[046.017-8] Annesine babasına: «Of ikinizden; benden önce nice nesiller gelip geçmişken beni tekrar diriltilmemle mi tehdit ediyorsunuz?» diyen kimseye, anne babası Allah'a sığınarak (yesteğısanillahe): «Sana yazıklar olsun! İnan; doğrusu Allah'ın sözü gerçektir» dedikleri halde: «Bu, Kuran öncekilerin masallarından başka bir şey değildir» diye cevap verenler işte onlar kendilerinden önce cinlerden ve insanlardan gelip geçmiş ümmetler içinde, Allah'ın azap vadinin aleyhlerinde gerçekleştiği kimselerdir. Doğrusu onlar hüsranda olanlardır.

[008.009]  Rabbinizin yardımına sığınıyordunuz (yesteğisune). O, «Ben size, birbiri peşinden bin melekle medet ederim» diye cevap vermişti.

Ayetlerde görüldüğü gibi , "Gavsün" kelimesinin türevleri , Allah veya insan'dan yardım talep etme anlamında kullanılmaktadır. Kelimenin Enfal s. 9. ayetinde geçişine baktığımızda, Bedir savaşı ile ilgili bir ayetin içinde de kullanılmakta olduğunu görmekteyiz.

Savaş örneğindeki sıkıntılı zamanlarda insanın yardımına koşabilecek , yardım ve imdat talebine cevap verebilecek olan tek kişinin sadece Allah (c.c) nin olduğunu beyan eden bu ayetin delaletine göre, tek ve gerçek Ğavs'ın sadece Allah (c.c) olduğunu anlamak mümkündür. 

Esmaül Hüsna sayısının vahiy tarafından belirlenmediğini hesaba kattığımızda , 99 sayısının daha üzerine çıkacak Esmaül Hüsna'dan bir tanesi de "ĞAVS" veya "MUĞİS" ismidir. Bu isim, bir kul dara düştüğünde, imdat talebinde bulunabileceği ve sadece imdadın gelebileceği kişinin ismi olmaya layık olup , Allah (c.c) dışında bir kimseye yakıştırılmaya asla layık değildir.

Kasas s. 15. ayetinde Musa (a.s) dan yardım isteyen bir kimse için yine bu kelimenin kullanılmakta olduğunu görmekteyiz. İnsanın insan'dan yardım istemesi şeklinde ortaya çıkan yardım talebinde herhangi bir mahzur olmadığını burada hatırlatmak isteriz. 

Eğer bir kimsenin arabası arıza yapsa , onun itmesi için birisinden yardım talep etmiş olsa , veya acil olarak hasta olan bir kimse 112 den yardım istemiş olsa , bu türden yardım talebinde herhangi bir mahzur yoktur. Fakat arabası arızalanan veya hasta olan kimse, Ğavs olarak bildiği bir insanın kendisine her an yardım edebilme gücü olduğuna inanarak ona "Yetişşş yaa Ğavs" diyerek nida ettiğinde bu nida kişiyi şirk'e götüren bir davranış olacaktır.

Bu noktada özellikle tasavvuf merkezli din anlayışında ortaya çıkan, ve insan cinsinden olan bazı kimseler için kullanılan "Ğavs" lakabının yanlışlığına ve tehlikesine dikkat çekmek istiyoruz.

Tarikatlarda kullanılan bir terim olan "Ğavs" , yaygın inanışa göre, bu lakaba sahip olan kişinin müritleri, her nerede olurlarsa olsunlar , onları her an görmekte ve işitmekte olduğu için , müritleri tarafından sıkıntılı zamanlarında "Yetişşşşş yaaaa Ğavs" şeklinde ona nida edildiğinde, Ğavs olarak bilinen kişi, onların bu isteklerine anında icabet ederek yardımlarına koşmakta ve hacetlerini gidermektedir.

İşte burada "Şirk" dediğimiz en büyük zulüm ortaya çıkmaktadır. 

[004.048] Doğrusu Allah, kendisine şirk koşulmasını bağışlamaz. Ondan başkasını ise dilediğine bağışlar. Kim Allah'a ortak koşarsa pek büyük bir cinayeti iftira etmiş olduğunda şüphe yoktur.

Şirk kısaca , "Sadece Allah'a ait olması gereken niteliklerin , onun dışındakilere hasredilmesi" olarak tarif edilebilir.

İnsan cinsinden olan ve kendisine "Ğavs" rütbesi takılmak sureti ile , müritlerinin imdadına koştuğuna inanılan bir kimse için layık görülen bu rütbe , Allah (c.c) nin hakkı olduğu için , insan cinsinden olan kişilere böyle bir rütbe layık görülmekle büyük bir ŞİRK işlenmektedir. 

[018.026]  De ki: «Onların ne kadar kaldıklarını Allah daha iyi bilir.» Göklerin ve yerin gaybı O'na aittir. O ne güzel görendir! O ne mükemmel işitendir! Onların, O'ndan başka bir yardımcısı yoktur. O, kendi hükümranlığına kimseyi ortak etmez.

Kehf s. 26. ayetine baktığımızda , Allah (c.c) nin gaybı bildiğini , işiten ve gören olduğunu , hükmüne kimseyi ortak etmediğini beyan buyurduğunu görmekteyiz. 

İnsan cinsinden olan fakat "Ğavs" rütbesi layık görülen insanlara verilen özelliklerden bir tanesi, onların gayb bilgisine sahip olduğuna inanılmasıdır. Bir çok ayetinde gayb bilgisinin kendisine ait olduğunu beyan eden Rabbimizin bu beyanları göz ardı edilerek , dilediği kimseye gayb bilgisini verdiği iddiasından yola çıkılarak bazı insanların gaybı bildiği iddia edilerek onlara ilahlık özelliği verilmek sureti ile şirk içine düşülmektedir.

İnsan cinsinden olan bir kimseye "Ğavs" ismi verilerek her nerede olurlarsa olsunlar , onun bütün müritleri üzerinde her an GÖRÜCÜLÜK ve İŞİTİCİLİK vasıflarına sahip olduğu da iddia edilmiş olmasından dolayı , Allah (c.c) nin esmasına dahil olan "El Basir" ve "Es Semi" isimleri bir insana layık görülerek, şirk işlenmesine sebebiyet verilmektedir. 

Hükmüne kimseyi ortak etmeyeceğini beyan eden Rabbimizin bu beyanı yine , ölü veya diri bazı insanların kainat üzerinde tasarruf hakları bulunduğuna inanılmak sureti ile kul ile Allah (c.c) eşit duruma getirilmekte , bu inanç ise kişileri şirk batağına sürüklemektedir.

Bu noktada kendilerini herhangi bir tarikata mensup olmakla, Ğavs ismi verilen kişilerin kanatları altına girerek , dünya ve ahirette kurtuluşa erdiklerini zannedenlere, gerçekte ise dünya ve ahiretini tehlikeye atmış olanlara bazı uyarılarımız ve hatırlatmalarımız olacaktır. 


[057.004]  Gökleri ve yeri altı günde yaratan, sonra arşa hükmeden, yere gireni ve ondan çıkanı, gökten ineni ve oraya yükseleni bilen O'dur. Nerede olursanız olun, O, sizinle beraberdir. Allah yaptıklarınızı görür.

Ğavs ismi ile bilmeniz , tanımanız ve inanmanız gereken, nerede olursanız olun her an sizin yanınızda olan sadece ve sadece bir tek kimse vardır o da ALLAH (c.c) dir. Onun dışında beşer cinsinden hiç bir kimse, onun yetkisi ve gücü dahilinde olan böyle bir imkana asla sahip değildir ve olamaz. Yaptığınız en büyük hata , dininizi asıl kaynağı olan Kur'an'dan öğrenmeye gayret etmemenizdir. Sizi falan hocaya , filan şeyh efendiye yönlendirerek , "Kur'an'ı bu kimselerden anlayabilirsiniz" şeklinde herhangi bir yönlendirmede bulundurmaya çalıştığımızı sakın zannetmeyiniz.

Size Kur'an'a yöneltmek için yapmaya çalıştığımız bu tavsiyeler , içinde bulunduğunuz tehlikenin boyutlarını ancak Kur'an'ı okuduğunuz zaman görebileceğiniz içindir. İçinde bulunduğunuz tarikat yapılanmaları , sizlere dini bir hayat yaşatmak adına Kur'an ile bağınızı kopararak , şirk bataklığında boğulmanıza vesile olmaktadır. 

Kur'an'ı okumak demek anlamadan bilmeden sadece hatim sevabı elde etmek için , baştan sona okumak değil , onu anladığımız dilden de okuyarak , bizlere neyi emrettiğini , nelerden sakındırdığını bilmekle olur. Kur'an'ı eğer anladığınız dilden okuduğunuz takdirde, içinde bulunduğunuz yapılanmanın sizleri nereye sürüklediğini daha kolay görerek , nasıl bir batağın içinde olduğunuzu anlamanız kolaylaşacaktır.

Bulunduğunuz dergahlarda, din adına yapılan sohbetlerde, hiç "Neden Kur'an bizim anlayacağımız bir dilde okunmuyor?" diye kendi kendinizi sorguladınız mı ?, dahası anlayacağınız dilden okumanın insanı saptıracağı şeklinde sözlerle "Bizleri neden Kur'an'dan uzak tutmaya çalışıyorlar?" diye kendi kendinize hiç düşündünüz  mü ?.

Bu gibi yapılanmalarda Kur'an'ın anlaşılması konusu asla gündeme gelmez aksine, gündeme getirmenin sapıklık olduğu noktasında konuşmalar yapılır. Kur'an'ın anlaşılmasını savunmanın sapıklık olduğunu iddia edenlerin en büyük korkusu , din üzerine kurmuş oldukları imparatorluğun çökme korkusundan başka bir şey değildir.

Kur'an evet sizi saptıracaktır , yanlış anlamadınız KUR'AN EVET SİZİ SAPTIRACAKTIR. 

Ama sizi nasıl bir yoldan saptıracaktır ?. 

Kur'an sizi Allah (c.c) ye ait olması gereken Ğavs  gibi isimleri, kullara layık görmek sureti ile sizi şirk işlemekten SAPTIRACAKTIR. 

Kur'an sizi , kendiniz gibi bir insan olan kimseye, Allah'a ait olan Basir ve Semi isimlerini layık görerek , sizi her an görüp işittiğini zannetme sapkınlığından da SAPTIRACAKTIR. 

Kur'an sizi, kendisinin başına neyin geleceğini bilmediğini söyleyen (Ahkaf s. 9) bir peygamberi örnek gösterirken , kendilerinin cennet beratını aldıklarını söyleyerek , müritlerini kibrit kutusunda cennete götüreceklerine inandıran şarlatanların yolunda gitmekten SAPTIRACAKTIR. 

Kur'an sizi Allah (c.c) ile arada aracıların olmaması gerektiğini söylerken , size "Bu işler aracısız olmaz" diyerek , şirk batağına sokanların yolundan SAPTIRACAKTIR. 

Kur'an sizi ölü veya diri bazı kimselere , kainat üzerinde tasarruf yetkisi verildiğine inandırarak , kulları Allah (c.c) ile eşit bir mertebede görmekten SAPTIRACAKTIR.

Kısacası Kur'an yarın hesap gününde dünya hayatında şirk'e düşmekten dolayı pişman olmaktan kurtararak , yaşamını şirk içinde geçirerek hesap gününde pişman olacak olanların yolundan saptırarak doğru bir yola iletecektir. 


[033.067]  Ey Rabbimiz! Biz sadatımıza ve büyüklerimize uyduk da onlar bizi yoldan saptırdılar, derler.

Bugün kendilerine "Sadat" diyerek önlerinde el pençe divan durduğunuz ve sizi ebedi cennete götüreceğini zannettiğiniz bu kimselere yarın Ahzab s. 67. ayetindeki sözleri söylememek için , bugün dininizi Ğavs ve onların vekili olarak  gördüğünüz kimselerden değil , Allah (c.c) nin kitabından öğrenerek , bu kitap doğrultusunda bir yaşam sürerek , hesap gününde pişman olacak olanlardan olmayın.

Bu yazının , herhangi bir tarikata mensup olanların içinde bulunduğu şirk batağını göstermeye çalışmaktan başka bir amacı yoktur. Müslüman olarak görevimiz gereği , içinde bulunduğu yanlışı göremeyenlere , görmeleri için bir nebze de olsa kafalarında bir ışık yakarak , içinde bulunduğu yapılanmayı , Kur'an doğrultusunda sorgulamaya başlamalarını tavsiye etmeye yönelik olup , kimseyi , tahkir ve tekfir etmeye yönelik değildir. 

Sizleri kendilerinde Allah (c.c) ye has olması gereken sıfatlar bulunduğunu iddia ederek ona kulluktan alıkoyarak , kendilerine kul etmeye çağıran bu insanlar, bırakın sizi kurtarmayı yarın hesap gününde kendi paçalarını dahi kurtaramayacaklardır. Bugün bu sorgulamayı yapmayarak içinde bulunduğu yanlıştan dönme erdemini gösteremeyenler , yarın hesap gününde pişman olmaları onlara hiç bir fayda sağlamayacaktır.