EN'AM etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
EN'AM etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

17 Şubat 2024 Cumartesi

EN'AM SURESİ MEALİ

 1- Övgü Allah'adır. O ki gökleri ve yeri yarattı, karanlıkları ve ışığı var etti. Buna rağmen inkar edenler (başkalarını) Rablerine denk tutuyorlar.

2- O, sizi çamurdan yaratan, sonra bir süre sonu takdir edendir. Ve belirlenmiş süre sonu onun katındadır. Buna rağmen siz kuşkuya kapılıyorsunuz.

3- Ve O, göklerde de  yerde de (tek ilah olan) Allah'tır. Sizin gizlinizi ve açığınızı biliyor ve kazanmakta olduklarınızı da biliyor.

4- Ve onlara Rablerinin ayetlerinden bir ayet gelmeyiversin ki ondan ancak kayıtsız kalanlar olmasınlar.

5- Onlara geldiğinde gerçekliği yalanladılar. Artık yakında onunla alay etmekte olduklarının bildirimleri onlara gelecektir.

6- Onlardan önceki nesillerden nicesini yok ettiğimizi görmediler mi? Yeryüzünde size vermediğimiz imkanları onlara vermiş  ve onların üzerlerine bol yağmurlar göndermiş ve altlarından akan nehirler meydana getirmiştik. Fakat onları günahları nedeniyle helak ettik ve arkalarından başka nesiller meydana getirdik.

7- Ve şayet sana kağıda yazılı halde bir kitap indirsek ve ona da elleriyle dokunmuş olsalardı, inkar edenler kesinlikle "Bu apaçık bir sihirden başka bir şey değil" diyecekti.

8- Ve "Ona bir melek indirilmeli değil miydi?" dediler. Şayet melek indirmiş olsaydık, (helak) emir kesinlikle yerine getirilmiş olur, ayrıca onlara göz açtırılmazdı.

9- Ve şayet onu bir melek yapsaydık, (o meleği de) bir adam yapardıkta ta giydikleri şeyi giydirirdik*.

*Düştükleri şüpheye yine düşürürdük veya giydikleri şüphe elbisesini yine giydirirdik.

10- Ve and olsun ki senden önceki elçilerle de alay edildi. Bunun sonucunda onlardan alay etmiş olanları, onunla alay etmekte oldukları şey kuşattı. 

11- De ki: Yeryüzünde dolaşın da yalanlayanların sonunun nasıl olduğuna bir bakın.

12- De ki: Göklerde ve yerde olanlar kimindir? De ki: Allah kendisine merhameti yazdı. Sizi, onda şüphe olmayan kalkış gününe kesinlikle toplayacaktır. Kendilerini zarara uğratanlar, onlar artık inanmazlar.

13- Gece ve gündüzün içinde barınan O'nundur. Ve O, işitici bilicidir.

14- De ki: Göklerin ve yerin işleyiş yasalarını belirleyen, yediren fakat kendisi yedirilmeyen Allah'tan başkasını mı sahip çıkan koruyucu olarak edineceğim? De ki: Şüphesiz ki ben, teslim olanların öncüsü olmakla ve ortak koşanlardan olmamakla emrolundum.

15-De ki: Eğer ben Rabbime isyan edecek olursam, büyük gün azabından korkarım.

16- O gün kim ondan çevrilirse, kesinlikle O, ona merhamet etmiştir. Ve işte bu apaçık kurtuluştur.

17- Ve eğer Allah sana bir zarar dokunduracak olursa, artık onu O'ndan başka kaldıracak yoktur. Ve eğer sana bir hayır dokunduracak olursa, artık O, her şeyin üzerine güç yetiricidir.

18- Ve O, kullarının üzerinde boyun eğdirici güce sahiptir. Ve O, doğru karar verici her şeyden haberdardır.

19- De ki: Hangi şey şahitlik bakımından daha büyüktür? De ki: Allah benimle sizin aranızda şahittir. Ve bu Kur'an bana, sizi ve ulaştığı kimseleri onunla uyarmam için vahyolundu. Gerçekten Allah ile beraber ilahlar olduğuna, siz mi şahitlik ediyorsunuz? De ki: Ben şahitlik etmem. De ki: O, ancak ve ancak tek ilahtır. Ve şüphesiz ben sizin ortak koşmakta olduklarınızdan uzağım.

20- Kendilerine kitap verdiklerimiz. onu (Kur'an'ı) kendi oğullarını tanır gibi tanırlar.  Kendilerini zarara uğratanlar, onlar artık inanmazlar.

21- Allah üzerine yalan ortaya atmış veya O'nun ayetlerini yalanlamış olandan daha yanlış yapan kimdir? Şüphesiz ki yanlış yapanlar arzuladıklarına kavuşamazlar.

22- Ve o gün onların hepsini toplayacak, sonra da ortak koşmuş olanlara, "İddia etmekte olduğunuz ortaklarınız nerede?" diyeceğiz.

23- Sonra onların  fitneleri "Rabbimiz, Allah'a yemin olsun ki biz ortak koşanlardan değildik" demelerinden başka birşey olmadı.

24- Bak, kendilerine karşı nasıl da yalan söylediler, ortaya atmakta oldukları (sahte ilahları) onlardan saptı.

25- Ve onlardan seni dinleyenler vardır. Fakat onu (Kur'an'ı) kavrarlar diye kalplerinin üzerine kabuklar ve kulaklarına da ağırlık koymuşuzdur. Şayet onlar her türlü ayeti görseler bile ona inanmazlar. Hatta sana geldikleri zaman sana karşı üstünlük sağlamaya çalışıyor, o inkar edenler, "Bu öncekilerin yazdıklarından başka birşey değildir" diyorlar.

26- Ve onlar, ondan  hem (başkalarını) vazgeçirtiyorlar, hem de (kendileri) uzaklaşıyorlar. Fakat kendilerinden başkasını yok etmiyorlar ve bunun farkında değiller.

27- Ve onları Ateşin üzerine tutulduklarında, "Ah keşke (dünyaya) döndürülseydik te Rabbimizin ayetlerini yalanlamasaydık ve inananlardan olsaydık" dediklerini bir görseydin.

28- Hayır, önceden gizlemekte oldukları (yeniden diriliş gerçeği) açığa çıktı. Ve şayet onlar (dünyaya) döndürülmüş olsalar bile, ondan vazgeçirtildiklerine kesinlikle yine tekrarlarlardı. Ve onlar kesinlikle yalancıdırlar.

29- Ve onlar (dünyada iken), "Bu dünya hayatımızdan başka yoktur ve biz diriltilecekler de değiliz" demişlerdi.

30- Rablerinin huzurunda onları, (Rablerinin onlara) "Bu gerçeklik değilmiymiş" dediği zaman, (Onların da) "Rabbimize and olsun ki evet" dediğini, (Rablerinin de onlara) "İnkar etmekte olduğunuzdan ötürü artık tadın azabı" dediğini bir görseydin.

31- Allah ile karşılaşmayı yalanlamış olanlar kesinlikle zarar etmiştir. Nihayet saat onlara ansızın geldiği zaman, "Orada işlediğimiz kusurlardan dolayı eyvahlar olsun bize" dediler. Ve onlar (günah) yüklerini sırtlarında taşırlar. Bilmiş olun ki onların yüklendikleri ne kötüdür.

32- Ve dünya hayatı oyun ve eğlenceden başka birşey değildir. Ve ahiretin yurdu korunanlar için elbette daha hayırlıdır. Hala aklınızı kullanmaz mısınız?

33- Onların demekte olduklarının gerçekten seni üzmekte olduğunu kesinlikle biliyoruz. Şu bir gerçek ki onlar seni yalanlamıyorlar, fakat o yanlış yapanlar ısrarla Allah'ın ayetlerini inkar ediyorlar.

34- Ve and olsun ki senden önceki elçiler de yalanlandı. Fakat onlar yardımımız gelene kadar yalanlandıkları ve rahatsız edildikleri şeye karşı direnerek mücadele ettiler. Ve Allah'ın (elçilerine yardım) sözlerini değiştirebilecek yoktur. Ve And olsun ki elçilerin (gerçekleşmiş olan yardım) bildiriminden elbette sana gelmiştir. 

35- Ve şayet onların kayıtsız kalmaları sana ağır geldiyse, eğer güç yetirebilirsen artık yerde bir tünel veya göğe ulaşabilecek bir merdiven ara da böylelikle onlara bir ayet getirebilirsen getir. Ve eğer Allah dileseydi onları doğru yol üzere elbette toplardı. Öyleyse sakın cahillerden olma.

36- Ancak ve ancak işitmekte olanlar (olumlu) cevap verirler. Ölülere gelince onları Allah diriltir, sonra da O'na döndürülürler.

37- Ve "Ona Rabbinden bir ayet indirilmeli değil miydi?" dediler. De ki: " Şüphesiz ki Allah ayet indirmeye gücü yetendir". Fakat onların hiçbiri (bunu) bilmiyorlar.

38- Ve yerde bir canlı ve iki kanadı ile uçan kuş yoktur ki sizin gibi bir topluluk olmasın. Biz kitapta kusur bırakmadık*. Sonra Rablerine toplanacaklar.

* Yarattığımız ne varsa hepsi ile ilgili işleyiş yasalarını koyduk. 

39- Ve ayetlerimizi yalanlamış olanlar, karanlıklar içindeki sağır ve dilsizlerdir. Allah kimi dilerse onu saptırır ve kimi dilerse onu doğru yol üzerinde kılar.

40-  De ki: "Eğer doğrulardan iseniz bana söyleyin. Eğer Allah'ın azabı size gelse veya saat size gelse, Allah'tan başkasına mı dua edersiniz? 

41- Hayır yalnızca ona dua edersiniz. Eğer Allah dilerse kendisi için dua etmekte olduğunuz şeyi kaldırır ve siz de ortak koşmakta olduklarınızı unutursunuz".

42- Ve and olsun ki senden önceki topluluklara da (elçiler) gönderdik. Ardından yalvarıp yakarsınlar diye onları sıkıntı ve darlık ile yakaladık.

43- Şiddetli azabımız onlara geldiği zaman artık yalvarıp yakarmalı değiller miydi? Fakat kalpleri katılaştı ve şeytan onlara işlemekte olduklarını süsledi.

44- Bunun ardından onunla kendilerine hatırlatıldıkları şeyleri unuttukları zaman, onların üzerine her şeyin kapılarını açtık. Nihayet kendilerine verilenlerle ferahladıkları zaman onları ansızın yakaladık. İşte o zaman onlar birden umutlarını yitirdiler.

45- Yanlış yapan topluluğun arkası böylece kesildi. Ve övgü alemlerin Rabbinedir.

46- De ki: Bana söyleyin, eğer Allah işitme ve görme yetinizi alsa ve kalplerinizi mühürlese, Allah'tan başka onu getirecek ilah kimdir? Bak ayetleri nasıl çeşitli yönlerden açıklıyoruz da sonra onlar sert bir tutum alıyorlar.

47- De ki: Bana söyleyin, eğer Allah'ın azabı size ansızın veya açıkça gelse, yanlış yapanlar topluluğundan başkası mı yok edilir?

48- Biz elçileri müjdeleyiciler ve uyarıcılar olmalarından başka göndermeyiz. O halde kim inanmış ve durumunu düzeltmişse, artık onlara ne korku vardır ve onlar ne de üzüleceklerdir. 

49- Ve ayetlerimizi yalanlayanlara gelince, itaatten çıkmalarından dolayı onlara azap dokuncaktır.

50- De ki: Ben size "Allah'ın hazineleri benim katımdadır" demiyorum. Ve ben gayb'ı da bilmiyorum ve ben size "Şüphesiz ki ben meleğim" de demiyorum. Ben, bana vahyolundan başkasına uymam. De ki: "Görmeyen ile gören bir olur mu? Hiç düşünmüyor musunuz?"

51- Ve Rablerine toplanacaklarından korkmakta olanları korunmaları için onunla uyar ki, onlar için O'nun aşağısından ne sahip çıkıp koruyan ne de şefaatçi vardır.

52- Ve O'nun yüzünü (rızasını) isteyerek, sabah akşam Rablerine dua etmekte olanları kovma. Onların hesabından sana bir şey (sorumluluk) yoktur. Senin hesabından da onlara bir şey (sorumluluk) yoktur. Eğer onları kovarsan bunun sonucunda yanlış yapanlardan olursun.

53- Ve böylece onları  birbirleri ile denedik te bunun sonucunda (o müşrikler) "Allah'ın aramızdan lutfettiği kimseler bunlar mı?" diyorlar. Allah şükredenleri daha iyi bilen değil midir?

54- Ve ayetlerimize inanmakta olanlar sana geldiği zaman artık de ki: "Esenlik üzerinize olsun. Rabbiniz merhameti kendisine yazdı. Şöyle ki: Sizden kim bilmeyerek bir kötülük işlemiş sonra (yaptığının) ardından (itaatle) dönmüş ve durumunu düzeltmişse, şüphesiz artık O, çok bağışlayıcı merhamet edicidir."

55- Suçluların yolunun açıkça belli olması için ayetlerimizi ayrıntılı şekilde böylece açıklıyoruz.

56- De ki: "Şüphesiz ki ben Allah'ın aşağısından olan çağırmakta olduklarınıza kulluk etmekten sakındırıldım." De ki: "Ben sizin keyfi arzularınıza uymam. Uyduğum takdirde muhakkak ki sapmış ve doğru yolu bulanlardan olmamış olurum".

57- De ki: "Şüphesiz ki ben Rabbimden apaçık  bir delil üzerindeyim ve siz O'nu yalanladınız. Kendisini acele istemekte olduğunuz (azap) benim katımda değildir. Karar ancak hakikati anlatan Allah'ındır. Ve O ayırıcıların hayırlısıdır".

58- De ki: "Kendisini acele istemekte olduğunuz (azap) şayet benim katımda olmuş olsaydı, benim ve sizin aranızdaki emir kesinlikle yerine getirilmiş olurdu. Ve Allah yanlış yapanları en iyi bilendir".

59- Ve gaybın anahtarları O'nun katındadır. Onu O'ndan başkası bilmez. Ve karada ve denizde olanı bilir. Bir yaprak düşmez ki onu bilmesin. Ve yerin karanlıklarında bir tane, ne yaş ne de kuru bir şey yoktur ki apaçık bir kitapta olmasın.

60- Ve O, gece sizin ömrünüzü tamamlayan ve gündüz ne kazandığınızı bilen, sonra belirlenmiş sürenin yerine getirilmesi için gündüzde sizi diriltendir. Sonra dönüşünüz O'nadır. Sonra işlemekte olduklarınızı size bildirecektir.

61- Ve O, kullarının üzerinde boyun eğdirici güce sahiptir. Ve sizin üzerinize gözcüler gönderir. Nihayet birinize ölüm geldiği zaman elçilerimiz onun ömrünü tamamlar ve onlar (görevlerinde) kusur işlemezler.

62- Sonra gerçek sahip çıkan koruyucuları Allah'a döndürülürler. Bilmiş olun karar O'nundur ve O, hesap görücülerin en hızlısıdır.

63- De ki: ""Eğer bizi bundan kurtarırsan, o takdirde şükredenlerden olacağız" (diye)gizlice yalvarıp yakararak O'na dua ediyorsunuz. (O zaman)Karanın ve denizin karanlıklarından sizi kim kurtarıyor?"

64- De ki: " Sizi ondan ve her türlü sıkıntıdan Allah kurtarıyor. Sonra da O'na ortak koşuyorsunuz".

65- De ki: "O, sizin üzerinize üstünüzden veya ayaklarınızın altından azap göndermeye veya grupçuluk elbisesini giydirerek bir kısmınızın kötülüğünü bir kısmınıza tattırmaya güç yetiricidir." Bak, kavrasınlar diye ayetleri nasıl çeşitli yönlerden açıklıyoruz.

66- Ve o, gerçek olduğu halde senin topluluğun onu yalanladı. De ki: "Ben sizin üzerinize sorumlu değilim".

67-Her haberin kararlaştırılmış zamanı vardır. Yakında bileceksiniz.

68- Ve ayetlerimizi (alaya) dalanları gördüğün zaman, ondan başka söze dalıncaya kadar artık onlardan yana kayıtsız kal. Ve eğer şeytan sana unutturacak olursa hatırladıktan sonra artık o yanlış yapanlar topluluğu ile beraber oturma.

69- Ve korunanlar için onların hesabından (sorumluluktan) bir şey yoktur, ancak korunmaları için onlara hatırlatma vardır.

70- Ve oyun ve eğlenceyi hayat nizamı edinmiş ve dünya hayatı onları aldatmış olan kimseleri bırak. Ve hiç bir kimse kazandığı yüzünden rehin tutulmasın diye onunla hatırlatma yap. Onun için Allah'ın aşağısından ne sahip çıkan koruyucu ve ne de şefaatçi vardır. Her türlü denkleştirme bedelini  verecek olsa da ondan alınmaz. İşte onlar kazandıkları yüzünden rehin tutulanlardır. Onlar için inkar etmekte olduklarından dolayı kaynar sudan bir içecek ve acı azap vardır.

71-  72- De ki: "Allah'ın aşağısından bize ne fayda ve ne de zarar veremeyecek olana dua mı edelim? ve Allah bize doğru yolu gösterdikten sonra ökçelerimiz üzerinde geri döndürülelim de şeytanların keyfi arzusuna uydurduğu, yeryüzünde şaşkın bir halde dolaşan, arkadaşlarının "Bize gel"  diye çağırmakta olduğu kişi gibi mi olalım?". De ki: "Allah'ın yolu, doğru yolun ta kendisidir. Alemlerin Rabbine teslim olmakla ve kulluk görevlerini ayakta tutmakla ve O'ndan korunmakla emrolunduk. Ve O, huzurunda toplanılacak olandır".

73- Ve O, gökleri ve yeri gerçeklikle yaratandır. "Ol" diyeceği gün (herşey) oluverir. O'nun sözü hakikattir. Sur'a üfürüleceği gün hükümranlık O'nundur. Gaybın da, şehadetin de bilenidir. Ve O, doğru karar verici her şeyden haberdar olandır.

74- Ve bir zaman İbrahim, babası Azer'e: "Sen putları ilahlar olarak mı ediniyorsun? Şüphesiz ben, seni ve toplulumunu apaçık bir sapıklık içinde görüyorum" demişti.

75- Ve kesinen inananlardan olması için İbrahim'e, göklerin ve yerin hükümranlığını (n kimde olduğunu) şöyle gösteriyorduk.

76- Üzerine gece bastırdığında bir yıldız gördü. "Rabbim bu dur" demiş, kaybolduğunda ise, "Ben kaybolanları sevmem" demişti.

77- Ay'ı doğmuş halde gördüğünde, "Rabbim bu dur" demiş, kaybolduğunda ise, " Eğer Rabbim beni doğru yola iletmemiş olsaydı o takdirde sapıklar toluluğundan olacaktım" demişti. 

78- 79- Güneş'i doğmuş halde gördüğünde, "Rabbim bu dur, bu daha büyüktür" demiş, kaybolduğunda ise, "Ey topluluğum ben sizin ortak koşmakta olduklarınızdan uzağım. Şüphesiz ki ben bozulmamış fıtrat sahibi olarak yüzümü göklerin ve yerin işleyiş yasalarını belirleyene çevirdim ve ben ortak koşanlardan değilim" demişti.

80- 81- 82- Toplumu onunla tartışmaya kalkışmış, (ve o şöyle) demişti: "O beni doğru yola iletmişken Allah hakkında benimle tartışmaya mı kalkıyorsunuz? Ve ben O'na ortak koşmakta olduklarınızdan korkmam, ancak Rabbimin böyle bir şeyi dilemesi hariç. Rabbim ilim bakımından her şeyi kapsamıştır. Hala öğüt almıyor musunuz? Hakkında kanıt indirmediği şeyleri siz Allah'a ortak koşmaktan korkmuyor iken, ben sizin ortak koştuklarınızdan nasıl korkarım? Biliyorsanız (söyleyin) iki bölükten hangisi güvende olmaya daha hak sahibidir? İnanıp, inançlarını şirk elbisesi giydirmeyenler var ya, işte onlar için güvende olmak vardır ve onlar doğru yolu bulmuş olanlardır".

83- Ve işte bu, topluluğuna karşı İbrahim'e verdiğimiz tartışma yöntemimizdir. Dilediğimizi kedemelerle yükseltiriz. Şüphesiz senin Rabbin doğru karar verici, bilicidir.

84- Ve ona İshak ve Yakub'u bağışlamış, her birini doğru yola iletmiştik. Ve daha önce de Nuh'u doğru yola iletmiştik. Ve onun soyundan Davud ve Süleyman ve Eyyub ve Yusuf ve Musa ve Harun'u da. İyilik edenlere böyle karşılık veririz.

85- Ve Zekeriyya ve Yahya ve İsa ve İlyas, her biri doğrulardandır.

86- Ve İsmail, Elyesa, Yunus ve Lut, her birini insanlar üzerine üstün kılmıştık.

87- Ve babalarından ve soylarından ve kardeşlerinden de bir kısmını seçmiş ve onları dosdoğru yola iletmiştik.

88- İşte bu Allah'ın doğru yoludur. Kullarından dilediğine ona iletir. Ve eğer ( o elçiler de) ortak koşmuş olsalardı, o takdirde onların işlemekte oldukları boşa gitmişti.

89- İşte onlar kendilerine kitap ve hüküm ne nebilik verdiklerimizdir. Bunlar (Mekke müşrikleri) eğer bunları inkar ederse, bunları inkar ediciler olmayan bir topluluğu, bunların yerine kesinlikle vekil kılmışızdır.

 90- İşte onlar Allah'ın doğru yola ilettikleridir.  O halde sen de onların yoluna uy. De ki: "Sizden buna karşılık maddi bir karşılık istemiyorum. O, ancak insanlar için öğütten başka bir şey değildir".

91- Ve "Allah, beşer üzerine bir şey indirmedi" demiş olmakla, Allah'ın kudretini (bilmeyi) gereğince yerine getiremediler. De ki: "İnsanlara ışık verici ve yol gösterici olarak Musa'nın getirdiği, yazılı kağıtlar haline getirip (bir kısmını) açıkladığınız ve bir çoğunu da gizlediğiniz, ne sizin ve ne de atalarınızın bilmediklerinin öğretildiği kitabı kim indirdi? "Allah (indirdi)" de, sonra da onları daldıkları şeyin içinde oynamaya bırak.

92- Ve bu, önünde olanı doğrulayıcı, şehirlerin anası ve çevresinde olanları uyarman için indirdiğimiz, ilahi hayır kaynağı bir kitaptır. Ahirete inananlar buna inanır. Ve onlar kendilerine yüklenen kulluk görevlerini muhafaza ederler.

93- Ve Allah üzerine yalan ortaya atan, veya kendisine vahyolunmadığı halde "Bana da vahyolundu" diyen kimseden,  ve "Allah'ın indirdiği gibi bende indireceğim" diyen kimseden daha yanlış yapan kimdir? Ve sen o yanlış yapanları ölüm sıkıntıları içinde ve melekler onlara ellerini uzatmış olduğu halde, "Çıkarın canlarınızı" (derken) bir görsen. Bugün Allah'a karşı gerçeğin dışında söylemekte ve O'nun ayetlerinden büyüklenmekte olmanızdan dolayı, hor ve hakir edici azapla karşılık göreceksiniz.

94- Ve and olsun ki sizi ilk defa yarattığımız gibi bize tek başınıza geldiniz. Ve size verdiklerimizi sırtlarınızın arkasında bıraktınız. Ve ortaklarınız olduklarını iddia ettiğiniz şefaatçilerinizi de beraberinizde göremiyoruz. And olsun ki aranız(daki bağlar) kesilmiş ve iddia etmekte olduklarınız sizden sapmıştır.

95- Şüphesiz ki Allah, tohum ve çekirdeğin yarıcısıdır. Ölüden diriyi çıkarıyor ve diriden de ölüyü çıkarandır. Allah işte bu dur. Böyle iken nasıl döndürülüyorsunuz?

96- (O) Sabahın yarıcısıdır. Ve geceyi sükûnet zamanı, güneşi ve ay'ı da hesap ölçüsü olarak oluşturdu. Bu, güçlü, bilicinin koyduğu yasadır.

97- O, karanın ve denizin karanlıklarında onlarla yolunuzu bulasınız diye sizin için yıldızları oluşturandır. Bilenler topluluğu ayetlerimizi çeşitli yönlerden böylece açıkladık.

98- O, sizi bir tek nefisten meydana getirendir. Sizin için (dünyada) bir karar kılma yerleşme yeri, bir de (hayata) veda etme yeri (kabir) vardır. Kavrayanlar topluluğu için ayetleri ayrıntılı şekilde böylece açıkladık.

99- O, gökten suyu indirendir. Onunla her şeyin bitkisini çıkardık. Ondan yeşillik çıkardık. O yeşillikten birbiri üstüne binmiş taneler çıkarıyoruz. Hurma ağacı tomurcuklarından yere doğru sarkmış salkımlar, birbirine benzeyen benzemeyen üzümlerden, zeytinden ve nardan bahçeler çıkarıyoruz. Olgunlaştığı ve ürün verdiği zaman ürününe bakın (da şükredin). Şüphesiz ki size bunlarda inananlar topluluğu için ayetler vardır.

100- Böyle iken bir de cinleri Allah'a ortaklar kıldılar. Halbuki onları da O yaratmıştır. O'na bilgisizce oğullar ve kızlar yakıştırdılar. O, onların nitelemekte olduklarından uzak ve yücedir.

101- Göklerin ve yerin örneksiz yaratıcısıdır. O'nun eşi olmadığı halde O'nun nasıl bir çocuğu olabilir? Halbuki her şeyi O yarattı ve O, her şeyi bilicidir.

102- Rabbiniz olan Allah işte bu dur. O'ndan başka ilah yoktur. Her şeyin yaratıcısıdır, öyleyse O'na kulluk edin. Ve O, her şey üzerinde güvenilir olandır.

103- Gözler O'nu algılayamaz ama O gözleri algılar. Ve O, lütuf sahibidir, her şeyden haberdardır.

104- Size Rabbinizden gözünüzü açacak deliller gerçekten gelmiştir. Artık kim gözünü açtıysa kendisi içindir. Ve kim kör olduysa onun aleyhinedir. Ben sizin üzerinizde gözcü değilim.

105- Ve işte böylece ayetleri çeşitli yönlerden açıklıyoruz ki (inkarcılar) "Sen ders almışsın" desinler ve biz de bilenler topluluğuna da onu beyan edelim.

106- Rabbinden sana vahyolunana uy. O'ndan başka ilah yoktur. Ve ortak koşanlardan yana kayıtsız kal.

107- Ve  şayet Allah dilemiş olsaydı ortak koşmazlardı. Ve seni onların üzerine gözcü olarak kılmadık. Ve sen onların üzerinde sorumlu değilsin.

108-  Ve Allah'ın aşağısındakilere çağıranlara sakın sövmeyin, aksi takdirde onlar da bilgisizce sınırı aşarak Allah'a söverler. Her topluluğa işlemekte olduklarını böyle süsledik. Sonra onların dönüşü Rablerinedir, artık işlemekte olduklarını onlara bildirecektir.  

109- Ve onlara eğer bir ayet geldiği takdirde, ona kesinlikle inanacaklarına dair güçlü yeminleriyle Allah'a yemin ettiler. De ki: "Ayetler ancak ve ancak Allah'ın katındadır". O (ayet) geldiği zaman ona inanmayacaklarının farkında değil misiniz?

110- Ve onların gönüllerini ve gözlerini ona ilk  defasında inanmadıkları gibi çevirir ve onları taşkınlıkları içinde bocalamaya bırakırız.

111- Ve şayet biz onlara melekleri indirmiş olsak ve ölüler onlarla konuşmuş olsa ve her şeyi önlerine toplamış olsaydık bile Allah dilemedikçe kesinlikle inanacak değillerdi. Onların hepsi ancak cahillik ediyorlar.

112- 113- Ve böylece her nebi için insanın ve cin'in şeytanlarını düşman kıldık. Onlar aldatmak için birbirlerine sözün yaldızlısını vahyeder. Ve şayet Rabbin dilemiş olsaydı bunu yapamazlardı. Artık sen onları ve ortaya atmakta olduklarını, ahirete inanmayanların gönüllerinin ona meyletmesi ve ondan razı olmaları ve kazanmakta olduklarını kazanmaya devam etmeleri için bırak.

114- O size kitabı ayrıntılı olarak indirmişken doğru karar veren olarak Allah'tan başkasını mı arayacağım? Ve kendilerine kitap verdiklerimiz biliyorlar ki, şüphesiz o, Rabbinden gerçeklikle indirilmiştir. Artık kuşkuya kapılanlardan olma.

115- Rabbinin kelimesi doğruluk ve adalet bakımından tamamdır. O'nun kelimelerini değiştirebilecek yoktur. Ve O, işitici bilicidir.

116- Ve eğer yeryüzün(Mekke)dekilerin çoğunluğuna itaat edecek olursan, seni Allah'ın yolundan saptırırlar. Onlar zandan başka bir şeye uymuyorlar. Ve zanni sözlerden başkasını söylemiyorlar.

117- Şüphesiz ki senin Rabbin, O kendi yolundan sapanı en iyi bilendir. Ve O, doğru yolu bulmuş olanları da en iyi bilendir.

118- Eğer O'nun ayetlerine inanmış kimseler iseniz, artık üzerine Allah'ın adı anılmış olanlardan yeyin.

119- Ve size ne oluyor ki; açlık sebebi ile ona mecbur kalmanız hariç, yasak kıldığı şeyleri size ayrıntılı bir şekilde açıklamış iken, üzerine Allah'ın adı anılmış olanlardan yemiyorsunuz? Ve şüphesiz birçokları keyfi arzularına uyarak bilgisizce saptırıyorlar. Şüphesiz senin Rabbin haddi aşanları en iyi bilendir.

120- Günahın açığını da ve onun gizlisini de bırakın. Şüphesiz ki günah kazananlar, kazandıklarından dolayı karşılık göreceklerdir.

121- Ve üzerine Allah'ın adı anılmamış olandan yemeyin. Ve şüphesiz o(nu yemek), itaatten çıkmaktır. Ve şüphesiz ki şeytanlar size karşı üstünlük sağlamak için, onu sahip çıkan koruyucu edinenlere vahyeder. Ve eğer onlara itaat ederseniz, o takdirde sizler de ortak koşanlarsınız.

122- Ölü halde iken onu dirilttiğimiz ve ona insanlar arasında onunla yürüyeceği bir ışık verdiğimiz kimse, karanlıklar içinden çıkamayan o kimsenin misali gibi midir? İnkar edenlere işlemekte oldukları böyle süslendi.

123- Ve böylece her şehirde ileri gelenleri, orada tuzak kurmaları sonucunda oranın suçluları yaptık. Kendilerinden başkasına tuzak kurmuyorlar, bunun farkında değiller.

124- Ve onlara bir ayet geldiği zaman, "Allah'ın elçilerine verilen gibi, bize de verilene kadar asla inanmacağız" dediler. Allah, mesajını nereye vereceğini en iyi iyi bilir. Suçlulara kurmakta oldukları tuzaktan dolayı, Allah katından aşağılanma ve şiddetli azap erişecektir.

125- Artık Allah kimi doğru yola iletmek isterse, onun göğsünü İslam'a açar. Ve kimi de saptırmak isterse, onun göğsünü sanki göğe yükseliyormuş gibi dar ve sıkıntılı hale sokar. İşte Allah pisliği inanmayanların üzerine böylece yığar.

126- Ve işte bu senin Rabbinin dosdoğru olan yoludur. Öğüt alacaklar topluluğu için ayetleri kesinlikle ayrıntılı şekilde böylece açıkladık.

127- Onlar için Rablerinin katında esenliğin yurdu vardır. Ve O, yapmakta olduklarından dolayı onların sahip çıkanı koruyucusudur.

128- Ve o gün onları toplu halde bir araya getirir. (Allah) "Ey cin topluluğu insanlardan (inkarcıları) çoğaltmak istediniz". İnsanlardan onları sahip çıkan koruyucu edinmiş olanları, "Rabbimiz birbirimizden faydalanmak istedik ve bizim için belirlediğin son sürenin sonuna ulaştık" dedi. (Allah) "Ateş, Allah'ın dilemesi hariç orada ölüm görmemek üzere kalacak yerinizdir" dedi.  Şüphesiz ki senin Rabbin doğru karar verici bilicidir.

129- Biz yanlış yapanları, kazanmakta oldukları sebebiyle böylece (ateşte) birbirleri ile sahip çıkan koruyucu yaparız.

130- (Allah) "Ey cin ve insan topluluğu! içinizden size benim ayetlerimi  anlatan ve sizi bu gününüze karşılaşmakla uyaran elçiler gelmedi mi?" (dedi). "Kendimiz aleyhine şahitlik ederiz (ki geldi)" dediler. Ve dünya hayatı onları aldattı ve inkarcı olduklarına dair kendileri aleyhine şahitlik ettiler.

131- Bu (nu sormanın nedeni), senin Rabbinin şehirleri haksızlıkla ve halkı (uyarıcı elçilerden) kayıtsız iken yok edici olmadığı içindir.

132- Ve herkes için yaptıklarından dolayı dereceler vardır. Ve senin Rabbin onların işlemekte olduklarından kayıtsız değildir.

133- Ve senin Rabbin hiçbir şeye muhtaç olmayandır, rahmet sahibidir. Dilerse sizi giderir ve ardınızdan, sizi başka bir topluluğun soyundan meydana getirdiği gibi, dilediğini yerinize getirir.

134- Şüphesiz ki size söz verilen kesinlikle gelecektir ve siz bunu geriye bırakıcılar değilsiniz.

135- De ki: "Ey topluluğum, durumunuz neyi gerektiriyorsa onu işleyin. Ben de işleyiciyim. Yurdun sonunun kime ait olacağını yakında bileceksiniz. Şüphesiz ki yanlış yapanlar arzuladıklarına kavuşamazlar".

136- Ve Allah'a, yaydığı ekinden ve hayvanlardan bir pay ihdas ettiler. Kendi iddialarınca, "Bu Allah için ve bu da ortaklarımız için" dediler. Ortakları için olan Allah'a ulaşmıyor fakat Allah için olan ise ortaklarına ulaşıyor. Ne kötü karar veriyorlar.

137- Ve böylece ortakları, ortak koşanlardan birçoğuna, onları mahfetmek ve (gerçek) hayat nizamlarını örtmek için çocuklarını öldürmeyi süsledi. Şayet Allah dilemiş olsaydı bunu yapamazlardı. Artık sen onları ve ortaya atmakta olduklarını bırak.

138- Ve kendi iddialarınca, "Bu hayvanlar ve ekin dokunulmazdır. Onları bizim dilediğimizden başkası yiyemez" dediler. Ve hayvanlar var ki, onların sırtları (onlar tarafından) yasak kılındı. Ve hayvanlar var ki, onların üzerlerine O'na  iftira atmak suretiyle Allah'ın adını anmazlar. Ortaya atmakta olduklarının karşılığını yakında onlara verecektir..

139- Ve dediler ki: "Bu hayvanların karınlarında olan erkeklerimize mahsustur, eşlerimize yasak kılınmıştır. Ve eğer ölü olursa onlar artık onda ortaktırlar." Nitelemelerinin karşılığını yakında verecektir. Şüphesiz ki O, doğru karar verici bilicidir.

140- Bilgisizlikten dolayı, akılsızca çocuklarını öldürmüş ve Allah'ın onlara verdiği rızıkları Allah'a karşı iftira ortaya atarak yasak kılmış olanlar, kesinlikle zarar etmiştir. Onlar kesinlikle sapmışlar ve doğru yolu da bulanlardan olmamışlardır.

141- Ve O, asmalı ve asmasız bahçeler, yemişleri farklı hurma ve ekinler, (tadları) birbirine benzeyen ve benzemeyen zeytinler ve narlar meydana getirendir. Ürün verdiği zaman onun ürününden yeyin ve toplama gününde de onun hakkını verin ve israf ederek aşırı gitmeyin. Şüphesiz ki O, israf ederek aşırı gidenleri sevmez.

142- Ve hayvanlardan da yük taşıyan ve (tüyünden) döşek yapılanı da. Allah'ın size rızık olarak verdiğinden yeyin ve şeytanın adımlarına uymayın. Şüphesiz ki o, sizin için apaçık düşmandır.

143- Sekiz eş; Koyundan iki, keçiden iki. De ki: İki erkeği mi yasak etti, yoksa iki dişiyi mi ? Yoksa iki dişinin rahimlerinde bulunanı mı? Eğer doğrulardan iseniz bana bilgiyle bildirin.

144- Deveden iki, sığırdan iki. De ki: İki erkeği mi yasak etti, yoksa iki dişiyi mi? Yoksa iki dişinin rahimlerinde bulunanı mı? Yoksa Allah böyle emrederken siz şahitler miydiniz? İnsanları bilgisizce saptırmak için Allah üzerine yalan ortaya atmış olandan daha yanlış yapan kimdir? Şüphesiz ki Allah, yanlış yapanlar topluluğunu doğru yola iletmez.

145- De ki: Bana vahyolunanda leş veya akıcı kan veya domuzun eti ki, o şüphesiz pisliktir, veya itaatten çıkmanın bir göstergesi olarak Allah'tan başkasının adına kesilmiş olması dışında, yiyen kişi üzerine onu yemesi yasak kılınmış (bir bilgi) bulamıyorum. Artık kim açlık sebebi ile darda kaldıysa, başka darda kalanın hakkına saldırmamak ve aşırı gitmemek şartı ile (bunları yerse), şüphesiz ki senin Rabbin çok bağışlayıcı merhamet edicidir.

146- Ve (daha önce) Yahudilere de bütün tırnaklı hayvanları haram kılmıştık. Koyun ve sığır'ın iç yağlarını, bu ikisinin sırtlarında veya bağırsaklarında bulunanlar veya kemiğe karışanlar hariç, yasak kılmıştık. Aşırılıkları yüzünden onlara böyle karşılık verdik. Ve şüphesiz ki biz kesinlikle doğrulardanız.

147- Artık seni yalanlarlarsa de ki: Rabbiniz geniş rahmet sahibidir. Ancak O'nun şiddetli azabı da şuçlular topluluğundan geri çevrilmez.

148- Ortak koşmakta olanlar diyecekler ki: "Şayet Allah dilemiş olsaydı ne biz ne atalarımız ortak koşmaz ve hiçbir şeyi de yasak kılmazdık". Onlardan öncekilerde böyle yalanlamış, nihayet şiddetli azabımızı tatmışlardı. De ki: Yanınızda bilgiden bize karşı çıkarabileceğiniz bir şey var mı? Siz zandan başkasına uymuyorsunuz ve siz zanni sözlerden başkasını söylemiyorsunuz.

149- De ki: En mükemmel delil Allah'ındır. Şayet dilemiş olsaydı hepinizi kesinlikle doğru yola iletirdi.

150- De ki: "Allah şüphesiz ki bunu yasak kıldı" diye şahitlik edecek şahitlerinizi getirin. Eğer onlar şahitlik ederlerse, sen onlarla beraber şahitlik etme. Ayetlerimizi yalanlayan ve ahirete inanmayanların keyfi arzularına uyma. Ve onlar (başkalarını) Rablerine denk tutuyorlar.

151- De ki: Gelin Rabbinizin üzerinize neyi yasak kıldığını size okuyayım: Hiçbir şeyi O'na ortak koşmayın ve anne babaya iyilik edin ve fakirlik korkusundan dolayı çocuklarınızı öldürmeyin. Size ve onlara biz rızık veriyoruz. Ve hayasızlıklara, onlardan açık olanına da gizli olanına da yaklaşmayın. Ve Allah'ın yasak kıldığı bir canı gerçeklik (ölümü hak etmesi) dışında öldürmeyin. İşte size aklınızı kullanasınız diye bunu emretti.

152- Ve yetimin malına, o olgunluğa ulaşıncaya kadar en güzel şekilde olması dışında yaklaşmayın. Ölçüye ve tartıya adil olarak riayet edin. Hiçbir kimseye onun gücünün üzerinde bir mükellefiyet yüklemeyiz. Ve söz söylediğiniz zaman, yakın akraba olsa dahi adil olun.  Ve Allah'a verdiğiniz söze riayet edin. İşte siz öğüt alasınız diye bunu emretti.

153- Ve şüphesiz ki bu benim doğru olan yolumdur, o halde siz de ona uyun ve (başka) yollara uymayın, sonra sizi O'nun yolundan böler. İşte size korunasınız diye bunu emretti.

154- Ayrıca, iyilik edene (nimetimi) yerine getirmek ve her şeyi ayrıntılı şekilde açıklamak, yol gösterici ve rahmet olarak Musa'ya kitabı verdik ki onlar Rablerine karşılaşacaklarına inansınlar.

155- Ve bu da, indirdiğimiz ilahi hayır kaynağı bir kitaptır, öyleyse ona uyun ve bağışlanmanız için korunun.

156- "Kitap, ancak ve ancak bizden önceki iki gruba indirilmiş ve biz onların derslerinden kesinlikle kayıtsızlardık" dersiniz diye (kitabı indirdik).

157- Veya: "Şayet bizim üzerimize kitap indirilmiş olsaydı, o takdirde onlardan daha doğru yolda olurduk" dersiniz diye (kitabı indirdik). İşte size Rabbinizden apaçık bir delil,  klavuz ve rahmet gelmiştir. Artık Allah'ın ayetlerini yalanlayan ve onlardan direnerek yüz çeviren kimseden daha yanlış yapan kimdir? Ayetlerimizden direnerek yüz çevirenlere, direnerek yüz çeviriyor olmalarından dolayı, karşılık olarak azabın kötüsünü karşılık olarak vereceğiz.

158- Onlar (inanmak için) kendilerine meleklerin gelmesini veya senin Rabbinin gelmesini veya senin Rabbinin bazı ayetlerinin gelmesini mi bekliyorlar?  Senin Rabbinin bazı ayetlerinin geldiği gün, önceden inanmamış veya inanmasından bir hayır kazanmamış olan bir kimsenin inanması ona fayda vermez. De ki: Bekleyin şüphesiz biz de bekleyenleriz.

159- Şüphesiz ki onlar hayat nizamlarını parçalara böldüler ve gruplar halinde bölündüler. Sen hiçbir şekilde onlardan değilsin. Onların işi ancak ve ancak Allah'a kalmıştır. Sonra onlara yapmakta olduklarını bildirecektir.

160- Kim iyilik getirdiyse, ona getirdiğinin on misli vardır. Kim kötülük getirdiyse, ancak getirdiğinin misliyle karşılık görür ve onlar haksızlığa uğratılmazlar.

161- De ki: Şüphesiz ki Rabbim beni dosdoğru yola, dimdik ayakta duran hayat nizamına, bozulmamış fıtrat sahibi olan İbrahim'in ortak değerine iletti.

162- 163- De ki: Şüphesiz ki benim kulluk görevim ve kurbanım ve yaşamım ve ölümüm, alemlerin Rabbi Allah'adır. Ona ortak yoktur. Ve bununla emrolundum ve ben teslim olmuşların öncüsüyüm.

164- De ki: O, her şeyin Rabbi iken, Rab olarak Allah'tan başkasını mı arayacağım? Ve her kişi kendi aleyhine olandan başkasını kazanmaz. Ve hiçbir taşıyıcı da başkasının yükünü taşımaz. Sonra dönüşünüz Rabbinizedir, artık ayrılığa düşmekte olduğunuz konuları size bildirecektir.

165- O, sizi yeryüzünün birbiri ardınca gelenleri yapan ve verdikleri ile sizi denemek için kiminizi kiminizin üzerine kedemelerle yükseltendir. Şüphesiz ki senin Rabbinin sonuçlandırması  hızlıdır ve şüphesiz ki O, bağışlayıcı merhamet edicidir.