Kur'an, hayatı yönlendiren bir kitap olarak okunduğu zaman, bu kitap içindeki kıssa yollu anlatımlar ile geçmiş hayatlardan verilen örneklerin, bizlerin hayatını yönlendirmede kilit rol oynayabileceği görülecektir. Davud (a.s), Kur'an içinde zikri geçen elinde iktidar ve güç bulunduran bir Kral Peygamber olarak önümüzde durmaktadır. Onun kıssasını şayet hayata dokunan bir şekilde okuduğumuzda, bu elçinin kıssasından tam da hayatın içinden örnekler alınabileceği görülecektir.
Yönetici konumunda olanların, yönetimi altında tuttuğu insanlar ve sahip oldukları coğrafya üzerinde, insan dışında bitki ve hayvan gibi diğer unsurlar üzerinde de belirleyici rol oynadıklarını düşündüğümüzde, Kur'an içinde örnekleri verilen Yönetici olarak hayat süren Davud ve Süleyman (a.s) gibi elçilerin kıssaları öne çıkmaktadır. Bu gibi kimselerin yöneticilik örnekliği, yine Kur'an içinde gördüğümüz evrensel bir karakter haline gelmiş olan Firavun ve Nemrut gibi zalimlerin yöneticilik örnekliklerine alternatif çözümler sunmaktadır.
İnsanları yönetimleri altında tutan kimselerde olması gereken önemli hasletleri sıralayacak olursak, şunlar öne çıkmaktadır;
1- Kendilerini, yönetimleri altında tuttukları insanların ve coğrafyanın İlahı ve rabbi olarak görmemeleri.
2- Kendilerinin üzerinde daha üstün ve yenilmez bir güç olduğunu bilmeleri.
3- Adalet üzere tesis edilmiş bir yönetim sergilemeleri.
4- Yönetim esaslarını alemlerin yegane ilahı ve rabbi olan Allah (c.c.) den almaları.
5- Mazlumu ezen bir güce değil, mazlumların hakkına sahip olan caydırıcı askeri güce sahip olmaları.
6- İnsan yaşamı için önemli olan bitki hayvan gibi ekolojik dengenin bozulmaması için gerekli önlemleri alması.
Yukarıda sıraladığımız şartları Davud (a.s) kıssasında anlatılan yönetim biçiminde görmekteyiz.
[027.015] And olsun ki, Davud'a ve Süleyman'a ilim verdik. İkisi «Bizi
mümin kullarının çoğundan üstün kılan Allah'a hamdolsun» dediler.
Neml s. 15. ayetinde Davud ve oğlu Süleyman (a.s) ların ağzından çıkan "Bizi mümin kullarının çoğundan üstün kılan Allah'a hamdolsun" sözleri, yöneticilik makamına gelerek, bu makamda kendisini insanların ilahı ve rabbi olarak gören kimselere ibret olması gereken bir sözdür. Hangi makama sahip olunursa olunsun, bu makama oturan kimselerin, kendilerini bu makama kimin oturttuğunu bilmeleri, ve ona göre davranış sergilemeleri, uygulamaları gereken en önemli icraatlardan bir tanesidir.
Halkın bir kesimini önemseyen, diğer kesimini ise hiç dikkate almayarak, halkın arasında Firavunvari bir yönetim sergilemenin sonunun ne olduğunun, Firavun'un helak edilmesi örneğinde anlatılması, elinde iktidar gücünü bulunduranların önemsemesi gereken bir hatırlatmadır. Halkı arasında adil davranmayan hükümdarların iktidarı er geç yıkılmaya mahkumdur. Sad s. 21. ve 26. ayetleri arasında geçen davacılar arasında nasıl hüküm verilmesinin gerektiği, tüm yöneticilere Davud (a.s) örneği üzerinden öğretilmektedir.
Adil bir yöneticinin aynı zamanda, halkını zalimlerden korumak için, askeri bakımdan da caydırıcı bir güce sahip olması gerekmektedir. Savaş, Ordu, Silah gibi kavramlar, her ne kadar hoş olmayan kavramlar olsa da, bir Dünya gerçeği olarak karşımızdadır. Davud (a.s) ın kıssasındaki, demiri işlemesi, zırh yapma sanatına sahip olması, Talut'un ordusunda asker iken Calut'u öldürmesi gibi anlatımlar onun askeri bakımdan bilgiye sahip bir kimse olduğunu da göstermektedir.
Yönetim makamına oturan bir kimsenin, yaşadığı Dünya'nın gerçekleri karşısında acemi olmaması, Dünya'nın içinde bulunduğu sorunlara karşı çözüm üreten bir zeka ve kadroya sahip olması çok önemlidir. Böyle bir yönetime sahip olmayan ülkeler, diğer ülkelerin işgali altına girmekten kurtulamazlar.
Davud (a.s) kıssasında gördüğümüz önemli bir unsur da, dağların ve kuşların ona müsahhar kılınması mealindeki ayetlerdir. Maalesef bu ayetler hayatın gerçekleri dikkate alınarak okunmak yerine, masal tadında hikayeler olarak okunmak sureti ile asıl buhar olup uçmuş gitmiştir.
Müsahhar kelimesi ve türevlerinin Kur'an içinde geçişlerine dikkat ettiğimiz zaman bu kelimenin, Kevni Ayetler veya Doğa olarak bildiğimiz unsurlar ile birlikte kullanıldığını görürüz. Allah (c.c) Dağ, Kuş olarak bildiğimiz insan harici unsurları sadece Davud'a değil, bütün insanların emrine müsahhar kılmıştır. Bu unsurların Davud ile birlikte tesbih etmesini, onun doğanın dengesini koruması olarak okuduğumuz zaman, bu anlatımları anlamak kolaylaşacak ve güncel hale gelecektir. Davud (a.s) adil bir yönetici olarak, hükmettiği coğrafya içinde sadece insanların değil, insanların yaşamları için önemli unsurlar olan Doğayı korumakta da dikkat gösteren bir yönetim sergilemek sureti ile bu alanda da örneklik oluşturmuştur.
Davud (a.s) ın yaptığı bu koruma, şu anda yaşadığımız Dünya'nın en büyük tehlikelerinden bir ekolojik dengenin bozulmasıdır. Daha çok kazanmak için yaşadığımız Dünya üzerinde her türlü fesadı deneyen insanlar, elleri ile yaptıklarının cezasının acı biçimde ödemeye başlamışlar, fakat Dünya'nın içinde bulunduğu bu tehlikenin farkında olsalar bile gerekli önlemleri almakta birbirleri ile anlaşma sağlayamamaktadırlar.
Yönetimleri altında bulunan coğrafyanın ve insanların daha iyi, güzel ve zengin yaşamaları için ifsadın her biçimini deneyen insanların yaptığı bu hata, yine kendilerine dönmüş, işledikleri yüzünden bozulan ekolojik dengenin zararlarını yine insanlar çekmektedir. Yaptıkları uluslararası toplantılarda, üretimin kısıtlanarak daha az kazanmak anlamına gelmek olacak olan sanayi gazlarının atmosfere daha az dağılması için alınacak önlemler konusunda bile anlaşma sağlamayan bu ülkeler, Dünya'yı büyük bir helake sürükledikleri, bu helake kendilerinin de maruz kaldığı zaman anladıklarında, artık iş işten geçmiş olacaktır.
Yönetim sahiplerinin hakim oldukları cpğrafya içindeki insanlarını daha iyi yaşatmak için, insan haricindeki unsurları yok eden bir politika izlemeleri, zaman içinde o coğrafyadaki insanların da yok olmasına sebep olacaktır. Bu durum değişmez bir toplumsal yasa olarak daha önce yaşanmış, şartların oluştuğu her zaman içinde yeniden tekrarlanacaktır.
Yaptıkları korkunç kitle imha silahları ile, diğer ülkelerin doğal kaynaklarını sömürmeyi amaçlayan yöneticiler için de Davud (a.s) güzel bir örnektir. Sahip olduğu askeri gücü mazlumları ezmek yönünde kullanmayarak, zalimlere karşı caydırıcı bir unsur olarak kullanmak, yeri geldiğinde zalimlere karşı mazlumların hakkını askeri güç kullanarak aramak, adil bir yöneticinin olması gereken vasıflarındandır.
Sonuç olarak; Dünya tarihinde milyonlarca kişinin ölümüne yol açan ve halen sürmekte olan savaşları çıkaranlara kim olduklarına dikkat ettiğimizde, ellerindeki imkanlara güvenerek kendilerini yenilmez zannederek, diğer insanlar üzerinde ilahlık ve rablik iddiasında bulunduklarını ve bu kimselerin Dünya üzerinde kapanmaz yaralar açtıklarını görmekteyiz. Bu insanların sebep olduğu yıkımların etkisi insanlar üzerinden yıllarca kalmakta, yaşanılan coğrafyalar cehenneme çevrilmektedir.
Davud (a.s) Kur'an içinde geçen iktidar sahibi bir elçi olarak, tüm zamanlarda gelecek olan iktidar ve güç sahipleri için örnek bir yönetici portresi oluşturmaktadır. Çünkü o elinde bulundurduğu gücü kendisine emanet olarak Allah'ın verdiğine inanmakta, ve güç ve iktidarını bu doğrultuda kullanmakta idi.
Elinde güç ve iktidar bulunan kimseler şayet bu elçinin örnekliğini dikkate alan bir yönetim sergilemek sureti ile sahip oldukları gücü kullanacak olduklarında, yaşadığımız Dünya şimdikinden daha güzel olacaktır.
Davud (a.s) kıssası bize zalime karşı durmanın yolunu öğreten bir kıssa olarak ta okunmayı beklemekte, adil bir yöneticinin tevhit ve adalet temeli üzerine dayanmış olan yönetiminin nasıl olması gerektiğini öğretmektedir.
EN DOĞRUSUNU ALLAH (C.C) BİLİR.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder