Yazımızda, bu konuda bize gelen hangi bilgilerin tercih edilmesi gerektiği, Kur'an haricindeki kıyamet alametleri ile bilgilerin tercih edilmesinin kişiler üzerinde oluşturabileceği bir takım tehlikelere dikkat çekmeye çalışacağız.
Kur'an'ın kıyamet saati ile ilgili verdiği bilgilere baktığımızda, bir çok ayette o saatin ansızın geleceği (6.31-7.187-12.107-22.5), o saatin vaktini Allah'tan başka kimsenin bilmediğini (31.34-33.63-41.47) gibi bilgiler bulunmaktadır. Ayrıca kıyametin gaybe dair bir alana dahil olmasını dikkate aldığımızda, yine Kur'an'da gaybı Allah'tan başka kimsenin bilmediğine dair bir çok ayet bulunmaktadır (27.65- 6.59). Gayb konulu ayetlere baktığımızda, Muhammed (a.s) ın gaybi alana dair herhangi bir bilgisi olmadığını da görmekteyiz (6.50-11.31).
Kur'an ayetlerini bu konuda kesin bilgi kaynağı olarak aldığımızda, rivayet kitaplarında karşımıza çıkan, kıyamet kopmadan önce vaki olacak bazı olayların, nasıl oluyor da Muhammed (a.s) tarafından haber verilebildiği sorusu sorulacaktır. Çünkü Kur'an'ın bu konuda verdiği bilgiler ışığında konuyu değerlendirdiğimizde, taban tabana zıt bir durum ortaya çıkmaktadır.
Hadislerin Kur'an'a değil rivayet zincirine bakarak sahih olup olmadığı yönünde karar veren klasik hadis usulüne bile baktığımızda, güvenilmez ve uydurma olma ihtimali yüksek olarak görülen rivayetlerin başında, geleceğe dair haberleri ihtiva eden rivayetler gelmektedir.
Ancak, Muhammed (a.s) dan geldiği rivayet edilen hadislere Kur'an'dan daha fazla itimat eden, hadisleri Kur'an ile eşdeğer tutan, hadis yolu ile gelen bir bilgi ile, Kur'an yolu ile gelen bilgi çeliştiği zaman, hadisleri tercih ederek aradaki çelişkiyi çeşitli tevillerle izah etmeye çalışan, tevil yapamadığı yerde ayeti hadisi doğrulayacak şekilde tahrif etmekten çekinmeyen bir damara sahip olmamız, kıyamet alametleri ile bilgiler konusunda hangi adrese müracaat edilmesi gerektiğini, hangi kanaldan gelen bilginin daha doğru ve güvenilir olduğu konusunda bir çok Müslüman'ın net bir fikir sahibi olmamasının başta gelen sebeplerindendir.
Biz daha çok Kur'an'ın bu konuda verdiği bilgilerin göz ardı edilerek, rivayetler kanalı ile gelen bilgilerin tercih edilmesinin, doğurabileceği bazı sonuçlara dikkat çekmeye çalışacağız.
Kıyamet alametleri ile ilgili olarak rivayetler kanalı ile gelen bilgi ile, Kur'an kanalı ile gelen bilgiyi mukayese ettiğimizde, rivayetler kanalı ile gelen bilgilerin genel mantığında, kıyamet saatinin gelmesi için bazı olayların gerçekleşmesi gerekmektedir. Bu da demek oluyor ki, bu olaylar gerçekleşmeden kıyamet kopmayacaktır, örneğin;
Bilindiği üzere, İsa (a.s) ın kıyamete yakın bir süre önce yeniden yeryüzüne ineceği, yeryüzünde yaşadığı zaman zarfında bir takım icraatlarda bulunacağına dair neredeyse Mütevatir Hadis olduğuna inanılan bir takım rivayetler bulunmakta, bu rivayetleri ret etmenin küfür olduğuna inanılmaktadır.
Bu rivayetlerin doğru olduğuna inananların penceresinden baktığımızda, İsa (a.s) halen yeryüzüne inmemiş, inmesi beklenmekte, ne zaman ineceği konusunda herhangi bir tarih verilememektedir. Aynı şekilde Aşura olarak bildiğimiz ayın faziletleri anlatılırken, kıyamet bu ay içinde, Cuma gününün faziletleri anlatılırken, kıyametin Cuma günü bir akşam vaktinde kopacağı, Mehdi'nin gelmesi rivayetlere rastlamak mümkündür. Kıyamet alametleri olarak bahsedilen, fakat şu anda halen gerçekleşmemiş daha bir çok olayın vaki olmadığı bilinmektedir.
Bu rivayetler bizlere zımnen şu mesajı vermektedir; Kur'an tarafından her ne kadar kıyamet saatinin ansızın geleceğini bildirmiş, Muhammed (a.s) ın gaybı bilmediğini defaatle beyan etmiş, gayb'ı sadece Allah'ın bildiği gibi ayetleri ihtiva etmiş olsa da, bu ayetlerin aslında hiç bir kıymeti harbiyesi yoktur, rivayetler bu konuda belirleyici konuma sahiptir.
Şimdi sorarız; İsa (a.s) ın kıyamete yakın bir zamanda yeryüzüne ineceğine inanmamak mı küfürdür? , yoksa kıyametin ansızın kopacağını beyan eden ayetleri dikkate almayarak, İsa (a.s) ın yeniden yeryüzüne gelene kadar kıyametin kopmamasının kesin olduğuna inanmak mı küfürdür?.
Allah (c.c) tarih boyunca gönderdiği elçilerine indirdiği vahiy muhteviyatı içinde, kıyamet saatinin her an gelebileceğini haber vererek, hiç kimsenin bir saniye sonrası için güvende olmamasını, dolayısı ile her an ölüm ve hesaba hazır bir hayat sürerek, insanların her an teyakkuz halinde bulunmasını amaçlamıştır.
Ancak rivayet kitaplarında Kıyamet Alametleri başlığı altında verilen bilgiler, kıyametin aniden kopacağını değil, bazı olayların gerçekleşmesinin ardından kopacağını haber vererek, Kur'an tarafından bu konuda verilen bilgileri yalanlamaktadır. Ayrıca gayb'ı sadece Allah (c.c) nin bildiğine dair ayetleri bir tarafa koyarak, gayb alanına dair bilgilerin Muhammed (a.s) tarafından bilinebilmesi, gayb bilgisinin ilahlık ile yakından alakası olmasından dolayı, beşer bir elçi olan Muhammed (a.s) ın ilahlık konumuna yükseltilmesi söz konusu olmaktadır.
Ayrıca, ağzından Kur'an ile çelişen bir söz çıkması imkan ve ihtimal dahilinde olmayan bir kimseye isnat edilen bu tür rivayetler, onun adına uydurulan yalan ve iftira anlamına gelmektedir.
Ayrıca, İslam adına ortaya attıklarını düşüncelerini Kur'an'ın belirlediğini, hadis ve sünnet'e karşı son derece sert bir tutum takınarak, hepsinin toptan çöpe atılması gerektiği savunan bir kısım kimse, kendilerini şeyh edindikleri kimseler tarafından ebced hesabı ile çıkarılan bir tarihte kıyametin kopacağını iddia etmektedirler.
Miladi 2280 yılı olarak verilen tarihte kıyametin gerçekleşeceğini iddia eden bu kimseler, rivayet kültürünün bir başka taraftarları olarak karşımıza çıkmaktadır. Kıyamet saati konusunda rivayet kültürü yanlıları tarafından yapılan hataların tamamı, bu kimseler tarafından yapılmakta, Allah'ın gayb konusunda bilgisine ortak olduklarını bir şekilde bu kimseler de iddia ederek, Kur'an' kalkan edinerek, yeni bir rivayet kültürü ortaya atmaktadırlar.
Sonuç olarak; Rivayet kitaplarında yer alan Kıyamet Alametleri başlığı altında yer alan bilgiler, her ne kadar hadis usulü ile ilgili kitaplarda Zayıf, Uydurma gibi görülmüş olsa da, bu rivayetlerin doğruluğuna inanmak, itikadi sorunlara yol açma tehlikesi bakımından dikkate alındığında, pek masum yalan ve uydurmalar olarak görülmemelidir.
Kur'an her konuda olduğu gibi kıyamet konusunda da son sözü söylemiş olup, bu sözün üzerine söylenen ve onunla çelişen her söz yalan ve iftira olarak görülmelidir.
EN DOĞRUSUNU ALLAH (C.C) BİLİR.
Kur'an ayetlerini bu konuda kesin bilgi kaynağı olarak aldığımızda, rivayet kitaplarında karşımıza çıkan, kıyamet kopmadan önce vaki olacak bazı olayların, nasıl oluyor da Muhammed (a.s) tarafından haber verilebildiği sorusu sorulacaktır. Çünkü Kur'an'ın bu konuda verdiği bilgiler ışığında konuyu değerlendirdiğimizde, taban tabana zıt bir durum ortaya çıkmaktadır.
Hadislerin Kur'an'a değil rivayet zincirine bakarak sahih olup olmadığı yönünde karar veren klasik hadis usulüne bile baktığımızda, güvenilmez ve uydurma olma ihtimali yüksek olarak görülen rivayetlerin başında, geleceğe dair haberleri ihtiva eden rivayetler gelmektedir.
Ancak, Muhammed (a.s) dan geldiği rivayet edilen hadislere Kur'an'dan daha fazla itimat eden, hadisleri Kur'an ile eşdeğer tutan, hadis yolu ile gelen bir bilgi ile, Kur'an yolu ile gelen bilgi çeliştiği zaman, hadisleri tercih ederek aradaki çelişkiyi çeşitli tevillerle izah etmeye çalışan, tevil yapamadığı yerde ayeti hadisi doğrulayacak şekilde tahrif etmekten çekinmeyen bir damara sahip olmamız, kıyamet alametleri ile bilgiler konusunda hangi adrese müracaat edilmesi gerektiğini, hangi kanaldan gelen bilginin daha doğru ve güvenilir olduğu konusunda bir çok Müslüman'ın net bir fikir sahibi olmamasının başta gelen sebeplerindendir.
Biz daha çok Kur'an'ın bu konuda verdiği bilgilerin göz ardı edilerek, rivayetler kanalı ile gelen bilgilerin tercih edilmesinin, doğurabileceği bazı sonuçlara dikkat çekmeye çalışacağız.
Kıyamet alametleri ile ilgili olarak rivayetler kanalı ile gelen bilgi ile, Kur'an kanalı ile gelen bilgiyi mukayese ettiğimizde, rivayetler kanalı ile gelen bilgilerin genel mantığında, kıyamet saatinin gelmesi için bazı olayların gerçekleşmesi gerekmektedir. Bu da demek oluyor ki, bu olaylar gerçekleşmeden kıyamet kopmayacaktır, örneğin;
Bilindiği üzere, İsa (a.s) ın kıyamete yakın bir süre önce yeniden yeryüzüne ineceği, yeryüzünde yaşadığı zaman zarfında bir takım icraatlarda bulunacağına dair neredeyse Mütevatir Hadis olduğuna inanılan bir takım rivayetler bulunmakta, bu rivayetleri ret etmenin küfür olduğuna inanılmaktadır.
Bu rivayetlerin doğru olduğuna inananların penceresinden baktığımızda, İsa (a.s) halen yeryüzüne inmemiş, inmesi beklenmekte, ne zaman ineceği konusunda herhangi bir tarih verilememektedir. Aynı şekilde Aşura olarak bildiğimiz ayın faziletleri anlatılırken, kıyamet bu ay içinde, Cuma gününün faziletleri anlatılırken, kıyametin Cuma günü bir akşam vaktinde kopacağı, Mehdi'nin gelmesi rivayetlere rastlamak mümkündür. Kıyamet alametleri olarak bahsedilen, fakat şu anda halen gerçekleşmemiş daha bir çok olayın vaki olmadığı bilinmektedir.
Bu rivayetler bizlere zımnen şu mesajı vermektedir; Kur'an tarafından her ne kadar kıyamet saatinin ansızın geleceğini bildirmiş, Muhammed (a.s) ın gaybı bilmediğini defaatle beyan etmiş, gayb'ı sadece Allah'ın bildiği gibi ayetleri ihtiva etmiş olsa da, bu ayetlerin aslında hiç bir kıymeti harbiyesi yoktur, rivayetler bu konuda belirleyici konuma sahiptir.
Şimdi sorarız; İsa (a.s) ın kıyamete yakın bir zamanda yeryüzüne ineceğine inanmamak mı küfürdür? , yoksa kıyametin ansızın kopacağını beyan eden ayetleri dikkate almayarak, İsa (a.s) ın yeniden yeryüzüne gelene kadar kıyametin kopmamasının kesin olduğuna inanmak mı küfürdür?.
Allah (c.c) tarih boyunca gönderdiği elçilerine indirdiği vahiy muhteviyatı içinde, kıyamet saatinin her an gelebileceğini haber vererek, hiç kimsenin bir saniye sonrası için güvende olmamasını, dolayısı ile her an ölüm ve hesaba hazır bir hayat sürerek, insanların her an teyakkuz halinde bulunmasını amaçlamıştır.
Ancak rivayet kitaplarında Kıyamet Alametleri başlığı altında verilen bilgiler, kıyametin aniden kopacağını değil, bazı olayların gerçekleşmesinin ardından kopacağını haber vererek, Kur'an tarafından bu konuda verilen bilgileri yalanlamaktadır. Ayrıca gayb'ı sadece Allah (c.c) nin bildiğine dair ayetleri bir tarafa koyarak, gayb alanına dair bilgilerin Muhammed (a.s) tarafından bilinebilmesi, gayb bilgisinin ilahlık ile yakından alakası olmasından dolayı, beşer bir elçi olan Muhammed (a.s) ın ilahlık konumuna yükseltilmesi söz konusu olmaktadır.
Ayrıca, ağzından Kur'an ile çelişen bir söz çıkması imkan ve ihtimal dahilinde olmayan bir kimseye isnat edilen bu tür rivayetler, onun adına uydurulan yalan ve iftira anlamına gelmektedir.
Ayrıca, İslam adına ortaya attıklarını düşüncelerini Kur'an'ın belirlediğini, hadis ve sünnet'e karşı son derece sert bir tutum takınarak, hepsinin toptan çöpe atılması gerektiği savunan bir kısım kimse, kendilerini şeyh edindikleri kimseler tarafından ebced hesabı ile çıkarılan bir tarihte kıyametin kopacağını iddia etmektedirler.
Miladi 2280 yılı olarak verilen tarihte kıyametin gerçekleşeceğini iddia eden bu kimseler, rivayet kültürünün bir başka taraftarları olarak karşımıza çıkmaktadır. Kıyamet saati konusunda rivayet kültürü yanlıları tarafından yapılan hataların tamamı, bu kimseler tarafından yapılmakta, Allah'ın gayb konusunda bilgisine ortak olduklarını bir şekilde bu kimseler de iddia ederek, Kur'an' kalkan edinerek, yeni bir rivayet kültürü ortaya atmaktadırlar.
Sonuç olarak; Rivayet kitaplarında yer alan Kıyamet Alametleri başlığı altında yer alan bilgiler, her ne kadar hadis usulü ile ilgili kitaplarda Zayıf, Uydurma gibi görülmüş olsa da, bu rivayetlerin doğruluğuna inanmak, itikadi sorunlara yol açma tehlikesi bakımından dikkate alındığında, pek masum yalan ve uydurmalar olarak görülmemelidir.
Kur'an her konuda olduğu gibi kıyamet konusunda da son sözü söylemiş olup, bu sözün üzerine söylenen ve onunla çelişen her söz yalan ve iftira olarak görülmelidir.
EN DOĞRUSUNU ALLAH (C.C) BİLİR.