Rivayetlerin etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Rivayetlerin etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

30 Haziran 2017 Cuma

Kıyamet Alametleri İle İlgili Rivayetlerin Kur'an Açısından Değerlendirilmesi

Kıyamet olarak bildiğimiz vakit, yaşadığımız dünyanın son bulması ile yeniden başlayacak ebedi bir hayatın merhalelerinden birisidir. Rivayet kitaplarında Kıyamet Alametleri başlığı altında verilen bilgilere baktığımızda, bu vakit gelmeden önce yaşanacak bazı olaylar hakkında Muhammed (a.s) tarafından verilmiş olduğu iddia edilen bazı bilgilere rastlamaktayız. Fakat Muhammed (a.s) a indirilen kitap içinde onun söylediği iddia edilen kıyamet alametleri ile ilgili rivayetleri bırakın doğrulamak, taban tabana zıt bilgiler bulunmaktadır. 

Yazımızda, bu konuda bize gelen hangi bilgilerin tercih edilmesi gerektiği, Kur'an haricindeki kıyamet alametleri ile bilgilerin tercih edilmesinin kişiler üzerinde oluşturabileceği bir takım tehlikelere dikkat çekmeye çalışacağız.

Kur'an'ın kıyamet saati ile ilgili verdiği bilgilere baktığımızda, bir çok ayette o saatin ansızın geleceği (6.31-7.187-12.107-22.5), o saatin vaktini Allah'tan başka kimsenin bilmediğini (31.34-33.63-41.47) gibi bilgiler bulunmaktadır. Ayrıca kıyametin gaybe dair bir alana dahil olmasını dikkate aldığımızda, yine Kur'an'da gaybı Allah'tan başka kimsenin bilmediğine dair bir çok ayet bulunmaktadır (27.65- 6.59). Gayb konulu ayetlere baktığımızda, Muhammed (a.s) ın gaybi alana dair herhangi bir bilgisi olmadığını da görmekteyiz (6.50-11.31).

Kur'an ayetlerini bu konuda kesin bilgi kaynağı olarak aldığımızda, rivayet kitaplarında karşımıza çıkan, kıyamet kopmadan önce vaki olacak bazı olayların, nasıl oluyor da Muhammed (a.s) tarafından haber verilebildiği sorusu sorulacaktır. Çünkü Kur'an'ın bu konuda verdiği bilgiler ışığında konuyu değerlendirdiğimizde, taban tabana zıt bir durum ortaya çıkmaktadır.

Hadislerin Kur'an'a değil rivayet zincirine bakarak sahih olup olmadığı yönünde karar veren klasik hadis usulüne bile baktığımızda, güvenilmez ve uydurma olma ihtimali yüksek olarak görülen rivayetlerin başında, geleceğe dair haberleri ihtiva eden  rivayetler gelmektedir. 

Ancak, Muhammed (a.s) dan geldiği rivayet edilen hadislere Kur'an'dan daha fazla itimat eden, hadisleri Kur'an ile eşdeğer tutan, hadis yolu ile gelen bir bilgi ile, Kur'an yolu ile gelen bilgi çeliştiği zaman, hadisleri tercih ederek aradaki çelişkiyi çeşitli tevillerle izah etmeye çalışan, tevil yapamadığı yerde ayeti hadisi doğrulayacak şekilde tahrif etmekten çekinmeyen bir damara sahip olmamız, kıyamet alametleri ile bilgiler konusunda hangi adrese müracaat edilmesi gerektiğini, hangi kanaldan gelen bilginin daha doğru ve güvenilir olduğu konusunda bir çok Müslüman'ın net bir fikir sahibi olmamasının başta gelen sebeplerindendir.

Biz daha çok Kur'an'ın bu konuda verdiği bilgilerin göz ardı edilerek, rivayetler kanalı ile gelen bilgilerin tercih edilmesinin, doğurabileceği bazı sonuçlara dikkat çekmeye çalışacağız.

Kıyamet alametleri ile ilgili olarak rivayetler kanalı ile gelen bilgi ile, Kur'an kanalı ile gelen bilgiyi mukayese ettiğimizde, rivayetler kanalı ile gelen bilgilerin genel mantığında, kıyamet saatinin gelmesi için bazı olayların gerçekleşmesi gerekmektedir. Bu da demek oluyor ki, bu olaylar gerçekleşmeden kıyamet kopmayacaktır, örneğin;

Bilindiği üzere, İsa (a.s) ın kıyamete yakın bir süre önce yeniden yeryüzüne ineceği, yeryüzünde yaşadığı zaman zarfında bir takım icraatlarda bulunacağına dair neredeyse Mütevatir Hadis olduğuna inanılan bir takım rivayetler bulunmakta, bu rivayetleri ret etmenin küfür olduğuna inanılmaktadır.

Bu rivayetlerin doğru olduğuna inananların penceresinden baktığımızda, İsa (a.s) halen yeryüzüne inmemiş, inmesi beklenmekte, ne zaman ineceği konusunda herhangi bir tarih verilememektedir. Aynı şekilde Aşura olarak bildiğimiz ayın faziletleri anlatılırken, kıyamet bu ay içinde, Cuma gününün faziletleri anlatılırken, kıyametin Cuma günü bir akşam vaktinde kopacağı, Mehdi'nin gelmesi rivayetlere rastlamak mümkündür. Kıyamet alametleri olarak bahsedilen, fakat şu anda halen gerçekleşmemiş daha bir çok olayın vaki olmadığı bilinmektedir.

Bu rivayetler bizlere zımnen şu mesajı vermektedir; Kur'an tarafından her ne kadar kıyamet saatinin ansızın geleceğini bildirmiş, Muhammed (a.s) ın gaybı bilmediğini defaatle beyan etmiş, gayb'ı sadece Allah'ın bildiği gibi ayetleri ihtiva etmiş olsa da, bu ayetlerin aslında hiç bir kıymeti harbiyesi yoktur, rivayetler bu konuda belirleyici konuma sahiptir.

Şimdi sorarız; İsa (a.s) ın kıyamete yakın bir zamanda yeryüzüne ineceğine inanmamak mı küfürdür? , yoksa kıyametin ansızın kopacağını beyan eden ayetleri dikkate almayarak, İsa (a.s) ın yeniden yeryüzüne gelene kadar kıyametin kopmamasının kesin olduğuna inanmak mı küfürdür?.

Allah (c.c) tarih boyunca gönderdiği elçilerine indirdiği vahiy muhteviyatı içinde, kıyamet saatinin her an gelebileceğini haber vererek, hiç kimsenin bir saniye sonrası için güvende olmamasını, dolayısı ile her an ölüm ve hesaba hazır bir hayat sürerek, insanların her an teyakkuz halinde bulunmasını amaçlamıştır.

Ancak rivayet kitaplarında Kıyamet Alametleri başlığı altında verilen bilgiler, kıyametin aniden kopacağını değil, bazı olayların gerçekleşmesinin ardından kopacağını haber vererek, Kur'an tarafından bu konuda verilen bilgileri yalanlamaktadır. Ayrıca gayb'ı sadece Allah (c.c) nin bildiğine dair ayetleri bir tarafa koyarak, gayb alanına dair bilgilerin Muhammed (a.s) tarafından bilinebilmesi, gayb bilgisinin ilahlık ile yakından alakası olmasından dolayı, beşer bir elçi olan Muhammed (a.s) ın ilahlık konumuna yükseltilmesi söz konusu olmaktadır.

Ayrıca, ağzından Kur'an ile çelişen bir söz çıkması imkan ve ihtimal dahilinde olmayan bir kimseye isnat edilen bu tür rivayetler, onun adına uydurulan yalan ve iftira anlamına gelmektedir.

Ayrıca, İslam adına ortaya attıklarını düşüncelerini Kur'an'ın belirlediğini, hadis ve sünnet'e karşı son derece sert bir tutum takınarak, hepsinin toptan çöpe atılması gerektiği savunan bir kısım kimse, kendilerini şeyh edindikleri kimseler tarafından ebced hesabı ile çıkarılan bir tarihte kıyametin kopacağını iddia etmektedirler. 

Miladi 2280 yılı olarak verilen tarihte kıyametin gerçekleşeceğini iddia eden bu kimseler, rivayet kültürünün bir başka taraftarları olarak karşımıza çıkmaktadır. Kıyamet saati konusunda rivayet kültürü yanlıları tarafından yapılan hataların tamamı, bu kimseler tarafından yapılmakta, Allah'ın gayb konusunda bilgisine ortak olduklarını bir şekilde bu kimseler de iddia ederek, Kur'an' kalkan edinerek, yeni bir rivayet kültürü ortaya atmaktadırlar.

Sonuç olarak; Rivayet kitaplarında yer alan Kıyamet Alametleri başlığı altında yer alan bilgiler, her ne kadar hadis usulü ile ilgili kitaplarda Zayıf, Uydurma gibi görülmüş olsa da, bu rivayetlerin doğruluğuna inanmak, itikadi sorunlara yol açma tehlikesi bakımından dikkate alındığında, pek  masum yalan ve uydurmalar olarak görülmemelidir.

Kur'an her konuda olduğu gibi kıyamet konusunda da son sözü söylemiş olup, bu sözün üzerine söylenen ve onunla çelişen her söz yalan ve iftira olarak görülmelidir. 

                                           EN DOĞRUSUNU ALLAH (C.C) BİLİR. 

11 Eylül 2016 Pazar

Muhammed (a.s) a İsnat Edilen Gaybi Rivayetlerin Tehlikesi Üzerine

Bilindiği üzere hadis ve rivayet kültürü içinde gaybe dair rivayetler mevcut bulunmakta ve bu rivayetlerin Muhammed (a.s) tarafından söylenmiş olduğu iddia edilmektedir. Hadis usulünde dahi, bu gibi rivayetlere iyi bir gözle bakılmadığı, en hafif deyimi ile "Zayıf" olarak görüldüğünü dikkate aldığımızda , bu gibi rivayetlerin hadisçiler tarafından dahi pek kabule şayan olmadığı görülmektedir. 

Ancak Muhammed (a.s) a gaybı bildiren rivayetlerin ona isnat edilmesinin 2 farklı yönü olduğunu söyleyebiliriz. "1- Aşırı yüceltmeci peygamber anlayışı , 2- vefatı sonrası gelişen siyasal olaylardaki aktörlerin, kendi haklılıklarını peygambere dayandırma niyetleri. 

Biz yazımızda , bu isnatların 1. yönü olan aşırı yüceltmeci peygamber anlayışını ele alarak , burada yapılan önemli bir hataya dikkat çekecek , ve "Kaş yapayım derken göz çıkarmak" misali bir duruma düşmenin getirdiği ve çoğu kimsenin aklının ucuna dahi gelmeyen önemli bir tehlikeye işaret etmeye çalışacağız. 

Kur'anın doğru anlamanın yollarından birisi , bu kitabın indiği zaman içinde yaşayan insanların düşünce ve inanç arka planlarının bilinmesidir. Çünkü bu kitap , yaşanan bir hayatın tam ortasına inen ve bu hayatlardaki bazı yanlışları ele alarak onları yeniden düzenlemeyi hedeflemektedir. 

"Gayp" konusunun doğru anlaşılması için bu konunun nuzül dönemi arka plan düşüncesinin bilinmesi son derece önem arz etmektedir. Bu arka plan bilinmeden gayp ile ilgili ayetlerin ve gayb bilgisinin kime ait olduğu konusunda nazil olan ayetlerin doğru anlaşılamayacağını düşünmekteyiz. 

Gayb, Duyular ile gözlenemeyen alan ile ilgili kullanılan bir kelimedir. Bu alan ile ilgili bilgi sahibi olduklarını iddia edenlerin cahiliyedeki ismi "KAHİN" dir. Bu kimseler gayb'tan haber aldıklarını iddia ederek , insanlar üzerinde kendilerine ayrıcalık yaratmakta ve toplumda kendilerine bu paye ile bir yer edinmekteydiler. 

[052.029]  O halde anlatıp öğüt vermeye devam et; çünkü sen, Rabbinin nimeti hakkı için, ne kahinsin ne de mecnun!

Cinlerden haber almak şeklindeki inanç, cahiliye Araplarının temel inançlarından bir tanesi olup , şiir okuyan şairlerin bu ilhamı cinlerden aldıkları düşüncesi, cahiliye Arapları arasında yaygın bir durumda idi. "Kahin" ve "Şair" denilen kişilerin, cinlerle olan irtibatları neticesinde gayptan haber verdikleri veya şiirler okudukları inancının vermiş olduğu ön yargı ile , Muhammed (a.s) da Kahin veya Şair olarak görülmekte idi, ve bu düşünceyi ret eden bir çok ayet bu arka plan düşüncesi dahilinde okunduğunda daha kolay anlaşılacaktır.

Kısacası , cahiliye Arapları arasında gayptan haber aldığını iddia eden kişilerin ismi "Kahin" dir. Kahin olmak demek , diğer insanlardan ayrıcalığa sahip olmak demek anlamına gelmekte ve Muhammed (a.s) ın kahin değil , "Beşer" olduğu vurgusu yine bu düşünce ile yakından alakalıdır.

Kur'an , Muhammed (a.s) a indirilen vahyin Allah (c.c) den olduğunu onun herhangi bir etki kalarak bu sözleri uydurmadığını defaatle hatırlatmaktadır. Onun gaybı bilmediğini , gayp bilgisinin Allah (c.c) katında olduğunu , ona verilen gayp bilgisinin sadece vahiy ile bildirildiği açık ve net biçimde vurgulamaktadır. 

[006.050]  De ki: «Size Allah'ın hazineleri elimdedir, demiyorum; gaybı da bilmiyorum; size, ben meleğim demiyorum, ben ancak bana vahyolunana uyuyorum.» De ki: «Görenle görmeyen bir midir? Düşünmüyor musunuz?»
[007.188]  De ki: Ben, kendime Allah'ın dilediğinden başka ne fayda verebilirim, ne de zarar. Eğer ben, gaybı bileydim; daha çok hayır yapmak isterdim. Ve bana, hiç bir fenalık da dokunmazdı. Ben, sadece iman eden bir kavme uyarıcı ve müjdeciyim.
 [011.031]  «Size, Allah'ın hazineleri yanımdadır demiyorum; gaybı da bilmem; doğrusu melek olduğumu da söylemiyorum; küçük gördüklerinize Allah iyilik vermeyecektir diyemem; içlerinde olanı Allah daha iyi bilir. Yoksa şüphesiz haksızlık edenlerden olurum.»

[006.059]  Gaybın anahtarları O'nun katındadır, onları ancak O bilir. Karada ve denizde olanı bilir. Düşen yaprağı, yerin karanlıklarında olan taneyi, yaşı kuruyu ki apaçık Kitap'tadır ancak O bilir.

[072.026-8]  O bütün gaybı bilir. Fakat gayblarına kimseyi vakıf etmez. Ancak, bildirmeyi dilediği bir elçiye bildirir. Bu durumda o elçisinin önüne ve arkasına gözetleyiciler yerleştirir, ta ki o elçiler Rab’lerinin mesajlarını, o gözetleyicilerin kendilerine hakkıyle tebliğ ettiklerini kesin olarak bilsinler. Doğrusu Allah, kullarının nezdinde ne var, ne yoksa herşeyi ilmiyle ihata etmiş, her şeyi bir bir kaydetmiştir.

Yukarıdaki ayet mealleri , gayp bilgisinin sadece Allah (c.c) katında olduğu , Muhammed (a.s) ın böyle bir bilgi sahibi olmadığı , onun sahip olduğu gayp bilgisinin sadece ona indirilen vahyin içinde  mevcut olduğu bildirilmektedir. Gayp bilgisine sahip olmanın ilah olmanın bir gereği olduğu vurgulanan ayetlerde , yetkilerini peygamber de olsa kimse ile paylaşmayacağını beyan eden Rabbimizin yetkilerini bizim , peygamber ile paylaştırmaya kalkmamız ona şirk koşmak anlamına gelecektir.

Bu ve benzeri ayetlerin ışığında şunları söyleyebiliriz ki ; Gayp bilgisine sahip olduğunu iddia edenler KAHİNLER ve ALLAH (c.c) dir . Gayp bilgisine sahip olduğunu iddia eden kahinlerin iddiası YALAN ve İFTİRAdan ibaret iken , gayp bilgisine sahip olan yegane kişi olan Allah (c.c) ise bizlere doğruyu söylemektedir.  

Kısacası, gayp bilgisine sahip olduğunu iddia etmek, ya KAHİN ya da İLAH olmak iddiasında bulunmak anlamına gelmektedir.

Muhammed (a.s) ın gayp bilgisine sahip olduğunu iddia eden cahiliye Arapları, onu kahin yerine koyarlar iken , onun gayp bilgisine sahip olduğunu iddia eden Müslümanlar ise onu ya KAHİN ya da İLAH konumuna getirmektedirler. İşte ona isnat edilen ve gaybı bildiğini iddia eden rivayetlerin böyle bir tehlikesi bulunmaktadır. 

MUHAMMED (a.s) ıYÜCELTMEK ADINA ONUN ADINA UYDURULAN GAYBİ RİVAYETLER ONU YA KAHİN YA DA İLAH KONUMUNA GETİRMEK ANLAMINA GELMEKTEDİR.

İşin bir de, kerameti müritlerinden menkul din baronları boyutu da bulunmaktadır. Muhammed (a.s) ile kapısı açılan gayb bilgisinin bir insan da bulunma düşüncesi , peygamberlerin varisleri !!!! olduğu iddia edilen bir takım sahtekarlara da verilebileceği düşüncesinin yolunu açarak o sahtekarları da KAHİN veya İLAH konumuna getirmektedir. 

Gaybı bildikleri iddia edilen bu din baronları , Muhammed (a.s) a bile verilmemiş olan gaybi alana dair bilgileri , önce onun bildiğini iddia ederek , kendileri için kapalı olan bu yolu bu şekilde açarak, kendileri için de hareket alanı sağlama yoluna gitmektedirler.

Gaybı bildikleri iddia edilen din baronlarının böyle gaybi bilgilere ulaşmaları imkansız olduğu için , bu bilgilere ulaştıklarını iddia edenler, olsa olsa ya KAHİN ya da kendilerine İLAHlıktan rol biçme niyetinde olan yalancı ve iftiracılardır. Çünkü gaybı gerçek olarak olarak Allah (c.c) den başkası bilmez , ve seçtiği elçileri haricinde de kimseye bildirmez . 

Sonuç olarak ;Aşırı yüceltmeci peygamber anlayışının bir sonucu olarak , Allah (c.c) nin tekelinde bulunan gaybi alana dair bilgilerin Muhammed (a.s) a da açıldığı yalanları maalesef İslam düşüncesi içinde epey taraftar toplamaktadır. Halbuki gayba dair bilgisi olduğunu iddia etmek, ya kahin olmak ya da ilah olmayı gerektirmektedir. 

Bir çok ayette yapılmış olan , Muhammed (a.s) ın kahin şair ve mecnun olmadığı , sadece beşer bir elçi olduğu vurgusunun temelinde , cahiliye Araplarındaki kahinliğin gayb ile olan ilgisi ve Muhammed (a.s) a okunan vahyin , Allah (c.c) den değil , kahinlik ve şairlik ile olan alakasından dolayı bu sözleri söylediği iddialarına karşı , bu sözlerin kahin ve şair sözü olmadığı , beşer bir elçi olan Muhammed (a.s) a , Allah (c.c) tarafından vahyedilen ayetler olduğu bildirilmektedir.  

"Muhammed (a.s) a gaybi bilgi verilmiştir" şeklindeki iddianın 2 vahim boyutu bulunmaktadır. 1- onu kahin olarak ilan etmek , 2- onu ilah olarak ilan etmek . Allah (c.c) onun kahin olmadığını , beşer bir elçi olduğunu özellikle vurgulamasının sebebinin , insanların onu  kahin ve ilah konumuna getirmemeleri olduğunu düşündüğümüzde , bugün Muhammed (a.s) ın biz Müslümanlar tarafından getirildiği nokta kahin veya ilah olduğudur. 

Onun böyle yalan ve iftiralardan beri tutulmasının yegane yolu ise , onu hurafe kitaplarının tanıttığı şekli ile değil, Kur'anın tanıttığı şekli ile bilmek ve iman etmek olmalıdır. 

                                  EN DOĞRUSUNU ALLAH (C.C) BİLİR.