Süleyman (a.s), bilindiği üzere kendisine güç ve mülk verilen hükümdar elçilerden birisidir. Onun kıssası diğer elçilerin kıssasına göre daha gizemli bir kıssa olduğu düşüncesi ile okunarak uçan kaçan bir peygamber portresi ortaya çıkarılmasından dolayı, maalesef kıssa üzerinden verilmek istenilen mesaj buharlaşarak uçup gitmiş, geriye karıncalarla konuşan, rüzgarları emri altına alan, zamanı durdurma gücüne sahip, insanüstü bir peygamber ortaya çıkarılmıştır.
Muhammed (a.s) için geliştirilen insanüstü peygamber anlayışının bir benzeri Süleyman (a.s) için de geliştirilmiş, bunun sonucunda ise insanüstü bir peygamber ortaya çıkarılarak örnek alınması mümkün olmayan bir hale sokulmuştur. Halbuki bütün elçiler gibi Süleyman (a.s) da beşer bir elçi olup, onun en bariz özelliği, insanlar için örnek olmasıdır. Onun kıssası, şayet mesaj içerikli okunduğu takdirde, elinde güç, iktidar ve servet bulunduran kimseler için örneklikler taşımakta olduğu anlaşılacaktır.
Geleneksel tefsir anlayışında hakim olan kıssaların masallaştırılması yanlışına karşı çıkmak adına ortaya çıkan alternatif Kur'an okumalarının, yanlış olarak görülen noktaları izah etmekte kullandığı dil ve anlama yöntemi ise başka bir sorunu beraberinde getirmiştir. Kur'an kıssalarında gördüğümüz bazı olayların izahını yaparken, bu izahın delilinin yine Kur'an içinden delil getirmeye çalışmak, ortaya konulan iddianın dikkate alınmasını ve iddiaya güvenilmesini sağlayacaktır.
Bu yazımızda Neml suresi içindeki Süleyman (a.s) kıssasında geçen karıncanın konuşması, ve bu konuşmaya karşı Süleyman (a.s) ın tebessüm etmesi üzerinde durmaya çalışarak, olayın nasıl gerçekleştiği, ve bu olayın bize neden anlatılmış olabileceği üzerinde durmaya çalışacağız.
Tefsirlere bakıldığında bu olayın aynen gerçekleştiği, yani konuşan karıncanın ne dediğini Süleyman (a.s) ın anladığı yönünde izahlara rastlamaktayız. Bu yorumlara karşı çıkan alternatif okumaların ise, Süleyman (a.s) ın karıncanın konuşmasını işitmesinin gerçekleşmediğini iddia ettiğini görmekteyiz.
Ancak bu yorumu getiren kimselerin ortaya koyduğu argümanı destekleyecek, tatmin edici delil sunmaktan uzak olduğunu da görmekteyiz. Ayrıca klasik tefsirlerdeki bu tür yorumlara karşı alternatif okuma yapan bu kimseler, sadece olaylara takılı kalarak, olaydan alınabilecek bize dönük herhangi bir mesaj olup olmadığı yönünde bir çalışma yapmadıkları için, maalesef bu konuları yorumlama çalışmalarında, klasik tefsirlerdeki yorumlar ile aynı kulvara düşmektedirler.
Kanaat olarak biz de Süleyman (a.s) ın karıncanın konuşmasını işitmediğini düşünmekteyiz. Fakat biz, bu kanaatimizi güçlendirdiğini düşündüğümüz deliller ortaya koyarak iddiamızı temellendirmeye çalışacağız.
[027.017] Cinlerden, insanlardan ve kuşlardan müteşekkil orduları
Süleyman'ın hizmetinde toplandı, hepsi bir arada (onun tarafından) düzenli
olarak sevk ediliyordu.
[027.018] Sonunda, karıncaların bulunduğu vadiye geldiklerinde bir dişi
(kraliçe) karınca: «Ey karıncalar! Yuvalarınıza girin, Süleyman'ın ordusu
farkına varmadan sizi ezmesin» dedi.
[027.019] (Süleyman) onun sözünden dolayı ( min kavlihe) hafifçe güldü ve: «Rabbim! Bana ve ana
babama verdiğin nimete şükürde, hoşnut olacağın işi yapmakta beni muvaffak kıl.
Rahmetinle, beni iyi kullarının arasına koy» dedi.
Yukarıda meallerini verdiğimiz ayetleri okuduğumuzda, Süleyman (a.s) ın büyük bir ordu ile sefere çıktığını, yolda karıncaların bulunduğu bir vadiye geldiklerinde ise dişi bir karıncanın diğer karıncalara tehlikeyi haber vererek Süleyman'ın ordusunun farkında olmadan kendilerini ezebileceğini söylediğini, karıncanın bu sözü üzerine Süleyman (a.s) ın buna tebessüm ederek Rabbine şükrettiği anlaşılmaktadır.
Bu ayetler okunurken birinci öncelikli olması gereken şey, bu ayetler üzerinden nasıl bir mesaj verilmiş olabileceği olması gerekir iken, anlatılan olaya takılı kalan bir okuma yapılarak, Süleyman (a.s) ın karıncanın konuşmasını anlayıp anlamadığı üzerinde durulmakta, asıl dikkate alınması gereken nokta maalesef unutulmaktadır.
Biz önce 19. ayette geçen min kavlihe kelimesinin anahtar bir konuma sahip olduğunu düşündüğümüz için , bu kelimenin anlam alanını dikkate alarak, karıncanın kavlinin ne anlama gelebileceğini izah etmeye çalışacak, daha sonra olaydan nasıl bir hisse alınabileceği üzerinde durmaya çalışacağız.
Kavlun; Tek bir sözcük veya cümle olsun, ağızdan çıkan konuşma ile açığa çıkarılan harflerden oluşan şeye verilen isimdir.
Bu kelime en fazla ağızdan çıkan ve işitme organı ile idrak edilen şeylerle ilgili kullanılmış olsa da anlam alanı sadece bununla sınırlı değildir. Karıncanın konuşması konusu ile alakalı olarak, kelimenin sadece işitme organı ile idrak edilebilme anlamı dikkate alınmış olmasının, bu konudaki yanılgının temelini teşkil ettiğini söyleyebiliriz.
Lafızla açığa çıkarılmazdan önce kişinin içinden geçen şeylere de Kavlun denilmiştir.
[013.010] Sizden sözü gizleyen ve açığa vuran; gece gizlenenle gündüz
ortaya çıkan O'nun kalında eşittir.
[067.013] Sözünüzü ister gizleyin, ister açığa vurun; bilin ki O, kalplerin
içindekini bilmektedir.
Bu kelimenin, bir şeye delalet etmek anlamına da sahip olması, dişi karıncanın kavlinin ne anlama gelebileceği konusunda bizlere fikir verebilecektir.
Her canlı kendi arasında nasıl bir iletişim kurabiliyor ise, karıncalarda birbirleri ile iletişim kurmaktadırlar. Süleyman (a.s) ın ordusunun geldiğini gören karıncalar, tehlikenin farkına vararak bu tehlikeden kurtulmanın yolunu aramaktadırlar.
Karıncanın "Ey karıncalar! Yuvalarınıza girin, Süleyman'ın ordusu farkına varmadan sizi ezmesin" şeklindeki sözleri, onların kendi aralarındaki haberleşmelerinin bizim anladığımız dil üzerinden anlatılmasıdır. Süleyman (a.s) ın karıncanın bu kavli üzerine tebessüm etmesini, karıncaların konuşmasını anlaması olarak değil, kelimenin Bir şeye delalet etmek şeklindeki anlamının dikkate alınarak okunması gerektiğini düşünmekteyiz.
Yani karıncalar, Süleyman'ın azametli ordusunun onlara verebilecekleri tehlikeyi sezerek birbirlerine haber vermişler, Süleyman (a.s) ise onların bu yuvalarına girmek için yaptıkları hareketlerini görerek tebessüm etmiştir. Karıncanın kavli, ordunun kendilerine vereceği tehlikeden kaçmaları anlamındadır. Süleyman (a.s) onların bu durumunun, ordusunun onlara verebileceği tehlikeden kaçmalarına delalet ettiğini anladığı için gülümsemiştir.
Karıncanın kavli meselesinden sonra, bu anlatımın bize dönük olarak nelere söylemiş olabileceği üzerinde şunları söyleyebiliriz;
Süleyman (a.s) ın sahip olduğu askeri gücün muhteşemliği, ordusunun insanlar, cinler ve kuşlar dan müteşekkil olduğu ile haber verilmektedir. Böyle bir güce sahip olan ordunun geçtiği yerlerde bazı olumsuz etkiler ve yıkımlar yapması kaçınılmaz olacaktır.
Karıncalar bilindiği gibi, yaratılmış olan canlıların en küçüklerinden, ve bazı kimseler tarafından küçük olmalarından ötürü değersiz olarak görülebilen mahluklardır. Böyle büyük bir ordunun karıncaları dahi ezmemek konusunda gösterdiği hassasiyet, bu kıssa da verilmek istenilen önemli mesajlardandır. Karıncanın "Süleyman'ın ordusu farkına varmadan sizi ezmesin" şeklinde bir ifade kullanması, Süleyman (a.s) ın bu konuda ne kadar hassas bir komutan olduğunu göstermektedir.
Bugün bile bizim dilimizde, sevgi, saygı, hoşgörü ve sevecenliğin sembolü olarak kullandığımız bir deyim olan KARINCAYI DAHİ İNCİTMEKTEN SAKINMAK deyimi, tam Süleyman (a.s) için kullanılabilecek bir deyim olduğu, bize karıncalar ile ilgili anlatım üzerinden verilmektedir. Böyle büyük bir güce sahip olan bir komutanın, karıncalara dahi gösterdiği bu hassasiyet, onun canlı hayatına ne kadar saygılı bir komutan olduğunu göstergesidir.
Bugün ellerinde son teknoloji ürünü olan silahları kullanarak Dünya'nın fesada uğramasına sebep olan ordulara sahip olan ülkeler ile Süleyman (a.s) ın karıncaya dahi olan saygısını karşılaştırdığımızda, gücün dengeli kullanılmasının önemi bir kez daha anlaşılmaktadır.
Ayrıca Süleyman (a.s) ın "Rabbim! Bana ve ana babama verdiğin nimete şükürde, hoşnut olacağın işi yapmakta beni muvaffak kıl. Rahmetinle, beni iyi kullarının arasına koy" şeklindeki sözleri, bu kadar muhteşem bir orduya sahip olması karşısında en küçük bir kibir dahi göstermeyerek, bunlara sahip olmasına sebep olan Allah (c.c) yi hatırlaması onun bizlere dair ayrı bir örnekliğidir. Ellerinde bulunan son teknoloji ürünü olan silahlara güvenerek, kendilerini yaratan Allah'ı unutmak sureti ile kendilerini ilah yerine koyanların yine bu kıssada alacakları çok hisse vardır.
Sonuç olarak; Süleyman (a.s) bütün elçiler gibi bizlere dair örneklikleri olan bir elçilerden bir tanesidir. Onun kıssasının uçtu kaçtı masallarına mesnet teşkil edecek yorumlarla masal haline getirmek, örnek alınması imkansız bir elçi portresi meydana getirecektir.
Süleyman (a.s) kıssasının, ellerinde güç, servet ve iktidar bulunan kimseler için örneklikler teşkil etmesi dikkate alınarak okunduğunda, bu kıssa gerçek hayatlara seslenen bir kıssa olarak okunabilecektir. Karıncalar ile ilgili ayetler ise, onun bir ordu komutanı olarak ne kadar merhametli ve Allah'a şükreden bir kimse olduğunu onları edebi bir sanat dahilinde konuşturarak anlatmaktadır.
EN DOĞRUSUNU ALLAH (C.C) BİLİR.
Bir de, o vadide karınca bayragiyla temsil edilen bir kabile oldugu yorumları var...
YanıtlaSilEvet netice de herkes yorum yapıyor her yorumun doğru veya yanlış olma ihtimali vardır.
SilEyvallah hocam rabbim emeğinizden razı olsun inşallah
YanıtlaSil