4 Temmuz 2011 Pazartesi

KUR'AN VE ŞEFAAT KAVRAMI (1)

Şefaat kavramı kur'anın en yanlış anlaşılan , üzerinde en çok suistimal yapılan kavramlarından  birisidir. Bu kavramın  nuzul öncesi  cahiliye inancında ne şekilde anlaşıldığını  kur'andan öğrendiğimizde , cahiliye inancına sahip olan müşriklerin kur'anda eleştirilen inançları ile çoğu müslümana hakim olan düşüncenin maalesef aynı olduğunu görmekteyiz. 

Cahiliye inançlarını yıkmak için inen  kur'anın ve özellikle "şefaat" kavramına  " bu şekilde inanın" demesine rağmen cahiliye inancı doğrultusunda anlaşılmasına  sebeb,  başta muhammed sav  adına uydurulan hadisler olmak üzere o hadisler üzerinden kendilerine dünyalık elde etmek amacıyla cahil müslümanlar  üzerinde hegemonya kurmak isteyen  ve çoğunlukla tasavvuf ekolune mensup "din baronlarıdır".Kendilerini ahiretin garantisi olarak göstermelerini sağlaması açısından bir araç olarak görülen bu kavram zaman içinde istismara müsait bir kavram haline getirilmiştir. 

Şefaat kavramı kur'anın hiç bir yerinde ,günahkar müslümanların ahirette bir başkası tarafından günahlarının bağışlanması için Allahtan o kul için bir istek şeklinde ifade edilmez. Yazının hacmini büyütmemek amacı ile hadis adı altında uydurulan sözlerin burada eleştirisini yapmak yerine bu kavramın kur'an bütünlüğü içinde nasıl anlatıldığını görelim. 

Kur'an bütünlüğünü özellikle vurgulamamızdan kasıt bu kavram kur'anı kerimde , 1-şefaatı reddeden ayetler,2- şefaate istisna getiren ayetler,3- sefaatı izne bağlayan ayetler olarak guruplanarak anlatılmıştır. Bu ayetlere ilave olarak hesap gününde herkesin yaptığının kendisine eksiksiz ödeneceği, zerre kadar haksızlık yapılmayacağı, sadece yaptıklarına karşılık göreceğini bidiren ayetleride bu çerçeve içinde anlamak gerekmektedir.


Önce kur'anda nuzul öncesi şefaat düşüncesinin ne şekilde anlatıldığı ayetleri görmek gerekmektedir.

10.18 Onlar, Allah'ı bırakarak, kendilerine fayda da zarar da veremeyen putlara taparlar: «Bunlar, Allah katında bizim şefaatçılarımızdır» derler. De ki: «Göklerde ve yerde, Allah'ın bilmediği bir şeyi mi O'na haber veriyorsunuz?» Allah, onların  ortak koşmalarından münezzehtir.
  

6.94 Onlara: «And olsun ki, sizi ilk defa yarattığımız gibi size verdiklerimizi ardınızda bırakarak bize birer birer geldiniz; içinizde Allah'ın ortakları olduğunu sandığınız şefaatçılarınızı beraber görmüyoruz. And olsun ki aranızdaki bağlar kopmuş, ortak sandıklarınız sizden ayrılmışlardır» denecek. 

7.53 (Fakat onlar), Onun tevilinden başka bir şey beklemiyorlar. Tevili geldiği (haber verdiği şeyler ortaya çıktığı) gün, önceden onu unutmuş olanlar derler ki: Doğrusu Rabbimizin elçileri gerçeği getirmişler. Şimdi bizim şefaatçılarımız var mı ki bize şefaat etsinler veya (dünyaya) geri döndürülmemiz mümkün mü ki, yapmış olduğumuz amellerden başkasını yapalım? Onlar cidden kendilerine yazık ettiler ve uydurdukları şeyler (putlar) da kendilerinden kaybolup gitti.  


26.96-orada birbirleriyle çekişerek şöyle derler. 97-andolsun Allaha biz apaçık bir sapıklıkta idik.98-çünkü bizi sizi Alemlerin rabbı ile eşit tutuyorduk.99-bizi o mücrimler saptırdı.100-bizim için bir şefaatçı yok.101-nede sadık bir dost. 


30.12 Kıyamet koptuğu gün suçlular umutsuz kalıverirler. 
30.13 Koştukları ortakları artık şefaatçileri değildir; ortaklarını inkar ederler.
 
  36.23 «O'nu bırakıp da tanrılar edinir miyim? Eğer Rahman olan Allah bana bir zarar vermek isterse, o tanrıların şefaati bana fayda vermez, beni kurtaramazlar.» 

 
   36.74 Allah'ı bırakıp da, kendilerine yardımı dokunur diye, başka tanrılar edindiler.75- Halbuki onlar, kendilerine yardım edemezler. Sadece kendileri onlar için hazırlanmış askerlerdir 
 
 

46.27.28 And olsun ki, çevrenizde bulunan birçok kentleri yok etmişizdir. Belki doğru yola dönerler diye ayetleri türlü türlü anlatmışızdır.O zamanlar, Allah'ı bırakıp da O'na yakınlık peyda etmek için edindikleri tanrılar kendilerine yardım etmeli değil miydi? Ama tanrıları onlardan uzaklaştılar. Bu, onların yalanı ve uydurup durdukları şeydir 
 
 74.48 Artık onlara, şefaatçilerin şefaati fayda vermez.  


Mealini verdiğimiz örnek ayetlerden anlaşıldığı üzere nuzül öncesi arap toplumuna hakim olan inanç Allahı bırakıp taptıkları putlara yükledikleri görevlerden biriside onlardan şefaat beklemeleridir. Kur'andaki diğer şefaat ayetleri  bu ayetlerdeki müşriklerin beklentilerinin boş bir beklenti olduğunu göstermek amaçlıdır. Bu kavramın yanlış anlaşılmasına sebeb olan şefaate istisna getiren ve şefaati izine bağlayan ayetlerinde bu beklentilerin boş olduğunu göstermek amaçlı olmalarına rağmen kur'an bütünlüğü gözetilmeden okunması sonucu izin verilen bazı kimselerin şefaat yetkisi olduğu inancına sahip olunmuştur. Ve bu ayetler "din baronlarının" joker ayetleri olarak müridleri üzerinde büyük bir karizma sağlamıştır. Şefaati tümüyle reddeden ayetlerin meallerini görerek konuya devam edelim. 

2.48 Kimsenin kimseden faydalanamayacağı, kimseden bir şefaat kabul edilmeyeceği, kimseden bir fidye alınmayacağı ve yardım görülmeyeceği günden korunun. 

2.123 Kimsenin kimse namına bir şey ödemeyeceği, hiç kimseden fidye alınmayacağı, kimseye şefaatin yarar sağlamayacağı ve onların yardım görmeyeceği günden korunun  
2.254 Ey inananlar! Alışverişin, dostluğun, şefaatin olmayacağı günün gelmesinden önce sizi rızıklandırdığımızdan hayra sarfedin. İnkar edenler ancak yazık edenlerdir. 

10.27 Kötülük işleyenlere kötülükleri kadar ceza verilir; onların yüzlerini zillet bürür; Allah'a karşı onları savunacak yoktur; yüzleri, geceden kara bir parçayla örtülmüş gibidir. Bunlar cehennemliklerdir, orada temelli kalırlar.  

13.34  Onlara, dünya hayatında azap vardır, ahiret azabı ise daha çetindir. Allah'a karşı onları bir koruyan da yoktur.  

13.37 Böylece Biz Kuran'ı Arapça bir hüküm ve hikmet olarak indirdik. Sana ilim geldikten sonra onların heveslerine uyarsan, and olsun ki, Allah katında sana bir dost ve seni koruyan çıkmaz 

14.31 İnanan kullarıma söyle, namazı kılsınlar; alışveriş ve dostluğun olmayacağı günün gelmesinden önce, kendilerine verdiğimiz rızıktan açık ve gizli sarfetsinler. 


26.88O gün, ne mal fayda verir ne de evlât.
 26.89Ancak Allah'a temiz bir kalp ile varan başka. 



31.33 Ey insanlar! Rabbinize karşı gelmekten sakının. Babanın oğlu, oğulun da babası için bir şey ödeyemeyeceği günden korkun. Allah'ın verdiği söz şüphesiz gerçektir. Dünya hayatı sakın sizi aldatmasın. Allah'ın affına güvendirerek şeytan sizi ayartmasın  

 40.18 Onları, yüreklerin ağıza geleceği, tasadan yutkunacakları, yaklaşan kıyamet günü ile uyar. Zalimlerin ne dostu ne de sözü dinlenecek şefaatçisi olur.   


40.21 Yeryüzünde dolaşıp, kendilerinden önce ve kendilerinden daha kuvvetli olan ve yeryüzünde daha çok eser bırakan kimselerin sonuçlarının nasıl olduğunu görmezler mi? Allah onları suçlarıyla yakalamıştır. Allah'a karşı onları koruyan yoktur. 

40.33 «Arkanıza dönüp kaçacağınız gün Allah'a karşı sizi koruyan bulunmaz. Allah'ın saptırdığını doğru yola getirecek yoktur.»  


42.47 Allah katından, geri çevrilemeyecek günün gelmesinden önce Rabbinizin çağrısına cevap verin. O gün hiçbirinize sığınacak yer bulunmaz, inkar de edemezsiniz. 

60.3 Yakınlarınız ve çocuklarınız size kıyamet gününde bir fayda veremezler. Allah onlarla sizi ayırır. Allah işlediklerinizi görendir.  


74.48Artık onlara, şefaatçilerin şefaati fayda vermez. 
 
 

82.019 O gün, kimsenin kimseye hiçbir fayda sağlamayacağı bir gündür. O gün buyruk, yalnız Allah'ındır.  

86.9 Sırların orta yere çıkarılacağı gün; 10-Artık onun için bir kuvvet ve bir yardımcı yoktur.
 

 Bu ayetlerde ortak nokta hesap günü kimsenin hiçbir kimseye bir fayda sağlayamacağıdır.Bir diğer ayetler gurubu hesap gününde sadece ALLAH cc nin kullarına yardım edeceğidir.   



4.123 Bu, sizin kuruntularınıza ve Kitap ehlinin kuruntularına göre değildir. Kim fenalık yaparsa cezasını görür, kendisine Allah'tan başka ne dost ve ne de yardımcı bulur. 


6.51 Rablerine toplanacaklarından korkanları Kuran ile uyar. O'ndan başka bir dost ve aracıları yoktur. Umulur ki Allah'tan sakınalar. 
 
  6.70 Dinlerini oyun ve eğlenceye alanları, dünya hayatının aldattığı kimseleri bırak. Kuran ile öğüt ver ki, bir kimse kazandığıyla helake düşmeye görsün, o takdirde Allah'dan başka ona ne bir yardımcı, ne de bir kurtarıcı bulunur; her türlü fidyeyi de verse kabul olunmaz

032.004] [DI] Gökleri, yeri ve ikisinin arasında bulunanları altı günde yaratan, sonra arşa hükmeden Allah'tır. O'ndan başka bir dostunuz ve şefaatçiniz yoktur. Düşünmüyor musunuz  
 32.4 Gökleri, yeri ve ikisinin arasında bulunanları altı günde yaratan, sonra arşa hükmeden Allah'tır. O'ndan başka bir dostunuz ve şefaatçiniz yoktur. Düşünmüyor musunuz.


39.43 Yoksa Allah'tan başka şefaatçiler mi edindiler? De ki: «Onlar bir şeye sahip olmadıkları, akıl da edemedikleri halde mi şefaat edecekler?  


39.61 Allah, Kendisine karşı gelmekten sakınan takvâ ehlini ise, iman ve takvâları sayesinde, o cehennemden kurtarıp muratlarına kavuşturur. Onlara hiçbir fenalık dokunmaz. Onlar asla üzülmezler de. 


Şefaat  kavramı ile ilgili olarak hesap günü yapılacak muamele yine bizlere kur'anda bir çok ayette bildirilmektedir.  Bu ayetlerden birkaç örnek meal bizlere konuyu anlamada yardımcı olacaktır.   


2.281 Allah'a döneceğiniz ve sonra haksızlığa uğramadan herkesin kazancının kendisine eksiksiz verileceği günden korkunuz.  


3.25 Geleceğinden şüphe olmayan günde, onları topladığımız ve haksızlık yapılmayarak herkese kazandığı eksiksiz verildiği zaman, nasıl olacak. 

3.161 Hiçbir peygambere ganimete ve millet malına hiyanet yaraşmaz; haksızlık kim yaparsa, kıyamet günü yaptığı ile gelir, sonra, haksızlık yapılmaksızın herkese kazanmış olduğu ödenir.  

21.47Kıyamet günü doğru teraziler kurarız; hiçbir kimse hiçbir haksızlığa uğratılmaz. Hardal tanesi kadar olsa bile yapılanı ortaya koyarız. Hesap gören olarak Biz yeteriz. 


023.101-103- Sura üflendiği zaman, o gün, aralarındaki soy yakınlığı fayda vermez ve birbirlerine de birşey soramazlar. Tartıları ağır gelenler, işte onlar kurtuluşa ermiş olanlardır.Tartıları hafif gelenler, işte onlar, kendilerine yazık edendir, cehennemde temellidirler .   


39.68-70. Sura üflenince, Allah'ın dilediği bir yana, göklerde olanlar, yerde olanlar hepsi düşüp ölür. Sonra Sura bir daha üflenince hemen ayağa kalkıp bakışır dururlar. Yeryüzü Rabbinin nuruyla aydınlanır, kitap açılır, peygamberler ve şahidler getirilir ve onlara haksızlık yapılmadan, aralarında adaletle hüküm verilir.Herkes ne yaptıysa, karşılığı tastamam verilir. Allah, onların yaptıklarını en iyi bilendir .  


45.22 Allah gökleri ve yeri gerçekle yaratmıştır; her cana, kazandığının karşılığı verilir, onlara zulmedilmez. 


45.28 Her ümmeti diz üstü çökmüş olarak görürsün. Her ümmet kitabına çağrılır. Onlara denir ki: "Bugün, size işlediğinizin karşılığı verilecektir". 


16.111O gün, herkesin kendi derdine düşüp çabalayacağı ve herkesin işlediğinin haksızlığa uğratılmadan kendisine ödeneceği bir gündür. 


Bu ayetlerden anlaşılacağı hesap gününde herkes yaptığının karşılığını görecek ve kimseye zerre kadar haksızlık yapılmayacaktır. başka ayetlerde Allahın mümin kullarını soktuğu cennetin karşılığı o müminlerede "yaptıklarınıza karşılık olarak" şeklinde ifade edilmektedir. Hiçbir ayette "şunun şeffati ile sen cennete girdin" şeklinde bir ifade yeralmaz. Cehennemi veya cenneti haketmek dünyada iken yapılan amellerin karşılığı olarak kullara verilmektedir. Bu konu ile iligli bir kaç ayeti örnek olarak verelim.  


7.43 Cennette altlarından ırmaklar akarken gönüllerinden kini çıkarıp atarız. «Bizi buraya eriştiren Allah'a hamdolsun. Eğer Allah bizi doğru yola iletmeseydi, biz doğru yolu bulamazdık. And olsun ki Rabbimizin peygamberleri bize gerçeği getirmiştir» derler. Onlara, «İşlediğinize karşılık işte mirasçısı olduğunuz cennet» diye seslenilir.  


43.72 İşlediklerinize karşılık, size miras verilen işte bu cennettir. 


10.9 İnananlar ve yararlı iş yapanları, imanlarına karşılık Rableri doğru yola eriştirir; nimet cennetlerinde onların altlarından ırmaklar akar. 


6.127Rablerinin katında selamet yurdu onlarındır. O, işlediklerinden ötürü onların dostudur

3.57 İnanıp yararlı iş işleyenlerin ecirleri ise tastamam verilecektir. Allah zalimleri sevmez.

4.173 İnananlara ve yararlı iş işleyenlere, ecirlerini ödeyecek, onlara olan bol nimetini daha da artıracaktır. Kulluk etmekten çekinenleri ve büyüklük taslayanları elem verici bir azaba uğratacaktır. Onlar kendilerine Allah'tan başka bir dost ve yardımcı bulamazlar. 


Yukarda örneklerini verdiğimiz şefaati tümden reddeden ayetlerin, şefaatin Allahtan başkasına has olmadığına dair ayetlerin,cenneti ve cehennemi hakedenlerin bu hakedişlerinin sebebinin dünyada iken yaptıklarının karşılığı olduğu ve kendilerine zerre kadar haksızlık yapılamayacağını bildiren ayetlerin ışığında şefaat konusuna istisna ve izne bağlayan ayetleride yukarıda örneklerini verdiğimiz ayetlerin ve kur'an bütünlüğünde anlaşılması gerekmektedir. Kitabında bir eğrilik ve tenakuz bulunmayan rabbimizin hem şefaati reddeden ayetleri hemde başka birisine şefaat izni vermesini başka türlü anlayamayız. Rabbimiz ayetlerinde hem   " kıyamet günü benden başka bir yardımcınız yok" diyecek hemde " bende başka kişilere şefaat izni vereceğim" diyecek. Ancak bu konu daha geniş bir çerçevede anlaşılması gerektiği için bunu yazımızın ikinci bölümünde incelemek istiyoruz. 


EN DOĞRUSUNU ALLAH CC BİLİR.
 

   
 
 



 
 

Adem a.s İblis Kıssası 7 (Sad Suresi)

Adem as ve iblis kıssası 7. olarak sad suresi 71 ile 85. ayetler arasında geçmektedir. Konu ile ilgili ayet mealleri şöyledir. 

71- Hani Rabbin meleklere: "Gerçekten Ben, çamurdan bir beşer yaratacağım" demişti.
72- "Onu bir biçime sokup, ona Ruhum'dan üflediğim zaman siz onun için hemen secdeye kapanın."
73- Meleklerin hepsi topluca secde etti;
74- Yalnız İblis hariç. O büyüklük tasladı ve kafirlerden oldu.
75- (Allah) Dedi ki: "Ey İblis, iki elimle yarattığıma seni secde etmekten alıkoyan neydi? Büyüklendin mi, yoksa yüksekte olanlardan mı oldun?"
76- Dedi ki: "Ben ondan daha hayırlıyım; sen beni ateşten yarattın, onu ise çamurdan yarattın."
77- (Allah) Dedi ki: "Öyleyse ordan (cennetten) çık, artık sen kovulmuş bulunmaktasın."
78- "Ve şüphesiz, din (kıyametteki hesap) gününe kadar Benim lanetim senin üzerinedir."
79- Dedi ki: "Rabbim, öyleyse onların dirilecekleri güne kadar bana süre tanı."
80- Dedi ki: "O halde, süre tanınanlardansın."
81- "Bilinen vaktin gününe kadar."
82- Dedi ki: "Senin izzetin adına andolsun, ben, onların tümünü mutlaka azdırıp-kışkırtacağım."
83- "Ancak onlardan, muhlis olan kulların hariç."
84- (Allah) "İşte bu haktır ve Ben hakkı söylerim" dedi.
85- "Andolsun, senden ve içlerinde sana tabi olacak olanlardan tümüyle cehennemi dolduracağım."       
        
69. ve 70 ayetlerde "mele-i ala tartışıp dururken benim hiçbir haberim yoktu, bana ancak bir uyarıcı ve korkutucu olduğum vahyolunmaktadır" ayetlerininin kıssa ile ilişiğini kuracak olursak anlamamız gereken şudurki, "mele-i ala tartışıp dururken" ifadesinden kasıt  kıssanın bakara suresindeki   bölümünde  geçtiği üzere  Allah  cc " ben yeryüzünde bir halife kılacağım" ifadesine karşılık melekler ile olan konuşma kastedilmektedir.   Kur'anda değişik ayetlerde geçtiği üzere kendi vazifesinin ne olduğu buradada hatırlatılmaktadır. Burada dikkatimizi çeken nokta  muhammed as ın gaybı bilmediğini ifade etmesidir. Bu konu kur'anda değişik ayetlerdede karşımıza çıkmaktadır.

6.50 De ki: «Size Allah'ın hazineleri elimdedir, demiyorum; gaybı da bilmiyorum; size, ben meleğim demiyorum, ben ancak bana vahyolunana uyuyorum.» De ki: «Görenle görmeyen bir midir? Düşünmüyor musunuz?   
7.203 Onlara bir ayet getirmediğin zaman, «Sen bir tane yapsaydın ya» derler. De ki: «Ben ancak Rabbim tarafından bana vahyolunana uyarım. Bu Kitap inanan millete Rabbinizden açık belgeler, yol gösterme ve rahmettir 
10.15 Ayetlerimiz onlara açık açık okununca, bizimle karşılaşmayı ummayanlar, «Bundan başka bir Kuran getir veya bunu değiştir» dediler. De ki: «Onu kendiliğimden değiştiremem, ben ancak, bana vahyolunana uyarım. Ben Rabbime karşı gelirsem, büyük günün azabına uğramaktan korkarım.»
 

10.109 Sana vahyedilene uy; Allah hükmünü verene kadar sabret. O, hüküm verenlerin en iyisidir 
 11.012 Putperestlerin: «Ona bir hazine indirilmeli veya yanında bir melek gelmeli değil miydi?» demelerinden senin kalbin daralır ve belki de sana vahyolunanın bir kısmını terkedecek olursun. Sen ancak bir uyarıcısın, Allah her şeye vekildir

18.110 De ki: «Ben de ancak sizin gibi bir insanım; ancak bana tanrınızın tek bir Tanrı olduğu vahyolunuyor. Rabbine kavuşmayı uman kimse yararlı iş işleşin ve Rabbine kullukta hiç ortak koşmasın   
7.88 De ki: «Ben, Allah'ın dilediğinden başka kendime herhangi bir fayda veya zarar verecek güce sahip değilim. Eğer ben gaybı bilseydim elbette daha çok hayır yapmak isterdim ve bana hiçbir fenalık dokunmazdı. Ben sadece inanan bir kavim için bir uyarıcı ve müjdeleyiciyim.» 
11.31 «Size, Allah'ın hazineleri yanımdadır demiyorum; gaybı da bilmem; doğrusu melek olduğumu da söylemiyorum; küçük gördüklerinize Allah iyilik vermeyecektir diyemem; içlerinde olanı Allah daha iyi bilir. Yoksa şüphesiz haksızlık edenlerden olurum.»
   27.065 De ki: «Göklerde ve yerde gaybı Allah'tan başka bilen yoktur.» Ne zaman diriltileceklerini de bilmezler.




Bu ayetlerin ışığında düşünmek gerekirse muhammed as gayb hakkında bir bilgisi olmamasına rağmen tefsirlerdeki kur'an kıssaları le ilgili kur'an  haricindeki  "hadis" adı altındaki bilgilerin kaynağını sorgulamak gerekmektedir. Kur'an kıssalarıyla ilgili olarak bazı surelerde "sen orda değildin" ayetine karşılk sanki peygamberimiz oradaymış gibi kıssalarda çok ince ayrıntılar üzerinde durularak kıssadan alaınması ana fikir maalesef güme gitmiştir.   

3.44DI Bu Sana vahyettiğimiz gayb haberlerindendir. Meryem'e hangisi kefil olacak diye kalemlerini atarlarken sen yanlarında değildin, çekişirlerken de orada bulunmadın.
11.49 (Resûlüm!) İşte bunlar sana vahyettiğimiz gayb haberlerindendir. Bundan önce onları ne sen biliyordun ne de kavmin. O halde sabret. Çünkü iyi sonuç (sabredip) sakınanlarındır    
12.3 Biz bu Kuran'ı vahyederek, sana en güzel kıssaları anlatıyoruz.. Oysa daha önce sen bunlardan habersizdin    
12.102 İşte bu (Yusuf kıssası) gayb haberlerindendir. Onu sana vahyediyoruz. Onlar hile yaparak işlerine karar verdikleri zaman sen onların yanında değildin (ki bunları bilesin). imra
28.44 Musa'ya hükmümüzü bildirdiğimiz zaman, sen batı yönünde, (Musa'yı bekleyenler arasında) değildin, onu görenler arasında da yoktun
028.046] [DI] Sen, Musa'ya hitap ettiğimiz zaman Tur'un yanında da değildin. Senden önce kendilerine uyarıcı gelmeyen bir toplumu uyarman için, Rabbinden bir rahmet olarak gönderildin; belki düşünürler   
 28.46 Sen, Musa'ya hitap ettiğimiz zaman Tur'un yanında da değildin. Senden önce kendilerine uyarıcı gelmeyen bir toplumu uyarman için, Rabbinden bir rahmet olarak gönderildin; belki düşünürler 

028.046] [DI] Sen, Musa'ya hitap ettiğimiz zaman Tur'un yanında da değildin. Senden önce kendilerine uyarıcı gelmeyen bir toplumu uyarman için, Rabbinden bir rahmet olarak gönderildin; belki düşünürler 
   BBBBBBB
  Muhammed as ın gayb hakkında, kur'an haricinde bir bilgisi olmadığına, kıssalar hakkındada kur'an harici bir bilgisi olamayacağına dair bunda  ayete rağmen tefsirlerimizde kıssalar hakkındaki  "hadis" adı altındaki kur'an dışı bilgilerin kaynağı "israiliyyat" dediğimiz ehli kitap iken müslüman olan "ka'bul ahbar, vehb ibni münebbih" gibi kimselerin muharref kitaplarından uydurulan yalanlardır.Geçmiş ile iligli bir bilgiye sahip olmayan muhammed as gelecek ile ilgili  kur'an harici bir bilgiye sahip değildir " kıyamet alametleri, mehdi ,mesih, deccal" gibi rivayetlerin kaynağı yine kur'an dışı ,ehli kitabın uydurmalarıdır.


71. ile 74. ayetlerde Allah cc nin çamurdan bir beşer yaratacağını, ona  biçimlendirip hayat verince meleklerin ona secde etmelerini istemesi, meleklerin hepsinin iblis haricinde secde ettiklerini görmekteyiz. 75. ayette, iblisin secde etmemesi üzerine " ey iblis iki elimle yarattığıma secde etmekten seni alıkoyan neydi?" ayetindeki  "yed" kelimesi üzerinde biraz durmak istiyoruz.

Al-i imran s. 7. ayetinde indirilen bu kitabın ayetlerin muhkem ve müteşabih diye  iki kısımda indirildiği bildirilmektedir. "Müteşebih" ayetlerin tarifini kısaca," gözümüzle görmediğimiz gayb alemine ait verilerin gözümüzle gördüğümüz şehadet aleminin verileri ile anlatılması şeklinde tarif etmiştik.  "Yedullah" kavramınıda bu tarif  çerçevesinde anlamak gerekmektedir.Arapçada "yed" kelimesi "el" anlamına gelmektedir . Şura s. 11.de " onun benzeri gibi olan hiçbir şey yoktur." ayeti mucibince onun bir benzeri olmamasına rağmen Allah cc nin ipi, boyası, gelmesi, gözü ve eli gibi insana has olan özellikler neden Allah kendisi için kullanmıştır?. 

Kur'andaki bu insan biçimci kullanımlar islam tarihinde bazı kimseler arasında çok farklı yorumlanarak Allahı bir insan gibi düşünmeye kadar gitmiştir. Kur'andaki bu edebi tarzı anlayamayan  "müşebbihe" fırkasını bu düşünceye iten sebeb kur'anı zahiri bir  biçimde okuma hatasıdır. Bugün "selefiyye" fırkası ismi altında bazı kardeşlerimiz bu düşünceyi, "müşebbihe" fırkası kadar olmasada, Kur'anda mecazi anlatımı kabul etmemeleri sonucu Allah cc ye  semada bir mekan biçme, ona göz, el gibi insani yönleri " vardır ama şanına mahsustur" gibi bir anlayışla kökü kazınmış olan" müşebbihe" fırkasına yakın bir yerde durmaktadırlar. 

Ayetteki "el" kavramını Allah cc ye nisbet edemeyeceğimize göre bunu "müteşabih" ayetlerin anlama yöntemi doğrultusunda anlamak gerekmektedir. Bir kişinin "ben bunu iki elimle meydana getirdim " sözünden, o işi yaparken dışardan bir yardım almadığı o işin her anında  kendi emeğini ortaya koyduğunu anlarız. Allah cc ademi yaratırken hiç bir ortağı olmadan  onun sadece kendisinin yarattığını ifade etmiştir. Hiç bir ortağı olmayan Allah cc nin secde emrine karşı büyüklenen iblisin bu büyüklemesinin kendisinin "kafir" lerden olmasına neden olmuştur. 

Allah cc bizlerinde iblisin yolundan giderek "kafir" lerden olmamamız için onu herzaman büyüklememezi bizlere emretmektedir. Kıssanın devam eden ayetlerinde iblisin kovulması, kıyamete kadar süre alması , bu sürenin verilmesi, mümin kullar haricinde herkesi azdırıp saptıracağını, bu azanların hepsinin kendisi ile birlikte cehenneme atılacağını görmekteyiz.

Sonuç olarak, Kur'anda yedi surede anlatılan adem ile iblis kıssasında öne çıkan konu İBLİSİN ADEME SECDE ETMEYEREK ALLAHA ASİ OLMASI KIYAMETE KADAR İZİN ALARAK İNSANLARI DOĞRU YOLDAN SAPTIRACAĞINI SÖYLEMESİDİR. tabiri  caizse kıssada bütün yollar ibliste düğümlenmektedir. Kıssanın bazı bölümleri her surede ayrı ibarelerle anlatılmasına rağmen rabbimiz bu ayrı ibarelerin ortak olan yönüne dikkat çekmek istercesine iblisin secde etmemesini kıssanın bütün bölümlerinde öne çıkarmıştır.  Bu kadar öne çıkarmaya rağmen kıssada bazı tali  diyebileceğimiz konular etrafında dönüp dolaşılarak "İBLİSİN BİZLERE KIYAMETE KADAR OLACAK OLAN DÜŞMANLIĞI" arka plana itilmiştir. Yukarıda verdiğimiz, muhammed sav in gayb konusunda kur'an harici hiçbir bilgisi olamayacağına dair ayetlere rağmen başta adem ile iblis kıssası olmak üzere bir çok kur'an kıssası "israiliyyat" bataklığında boğularak müşriklerin bir iddiası olan "eskilerin masallarına" çevrilmiştir. Kur'an kıssalarının hayatın bir parçası olduğu özellikle adem as ile iblis kıssasında meyadana çıkmaktadır. "ADEM İLE İBLİS KISSASI BÜTÜN İNSANLARIN KISSASIDIR. HER  İNSAN BİR ADEMDİR. ALLAHIN EMRİNE ASİ OLUP KİTABINI İNKAR EDEN HER KİMSEDE ŞEYTANDIR.      

                        EN DOĞRUSUNU ALLAH CC BİLİR.

Adem a.s ve İblis Kıssası 6 (Taha Suresi)

Adem ile iblis kıssası kur'anda 6. olarak taha suresi 115. ile 127. ayetleri arasında anlatılmaktadır. Konu ile ilgili ayet mealleri şöyledir.   

115- Andolsun, Biz bundan önce Adem'e ahid vermiştik, fakat o, unutuverdi. Biz onda bir kararlılık bulmadık.
116- Hani Biz meleklere: "Adem'e secde edin" demiştik, İblis'in dışında (diğerleri) secde etmişlerdi, o, ayak diremişti.
117- Bunun üzerine dedik ki: "Ey Adem, bu gerçekten sana ve eşine düşmandır; sakın sizi cennetten sürüp çıkarmasın, sonra mutsuz olursun."
118- Şüphesiz ki, senin acıkmaman ve çıplak kalmaman orda (cennette kalmana bağlı)dır."
119- Ve gerçekten sen burada susamayacaksın ve güneş altında yanmayacaksın da."
120- Sonunda şeytan ona vesvese verdi; dedi ki: "Sana sonsuzluk ağacını ve yok olmayacak bir mülkü haber vereyim mi?"
121- Böylece ikisi ondan yediler, hemen ardından ayıp yerleri kendilerine açılıverdi, üzerlerini cennet yapraklarından yamayıp-örtmeye başladılar. Adem, Rabbine karşı gelmiş oldu da şaşırıp-kaldı.
122- Sonra Rabbi onu seçti, tevbesini kabul etti ve doğru yola iletti.
123- Dedi ki: "Kiminiz kiminize düşman olarak, hepiniz ordan inin. Artık size Benden bir yol gösterici gelecektir; kim Benim hidayetime uyarsa artık o şaşırıp sapmaz ve mutsuz olmaz."
124- "Kim de Benim zikrimden yüz çevirirse, artık onun için sıkıntılı bir geçim vardır ve Biz onu kıyamet günü kör olarak haşredeceğiz."
125- "O da (şöyle) demiş olur: -Ben görmekte olan biriyken, beni niye kör olarak haşrettin Rabbim?"
126- (Allah da) Der ki: "İşte böyle, sana ayetlerimiz gelmişti, fakat sen onları unuttun, bugün de sen işte böyle unutulmaktasın."
127- İşte Biz ölçüsüzce davrananları ve Rabbinin ayetlerine inanmayanları böyle cezalandırırız; ahiretin azabı ise gerçekten daha şiddetli ve daha süreklidir.  

Kıssanın bu suredeki bölümü 115. ayette sonucu ilk önce söyleyerek devamında ademi bu sonuca götüren süreci açıklamaya başlıyor. Ayette "bundan önce" kelimesinin kullanılması aynı surenin 113. ayetinde "böylece biz onu arapça bir kur'an olarak indirdik. Onda tehditleri türlü şekilde açıkladık umulurki korkup sakınırlar yada onlar için bir öğüt olur" mealindeki ayet ile bağlantısını kuracak olursak "size bu kur'anı indirmeden önce ademi imtihana çekmiştik" denilerek bu kıssanın bütün insanlığın kıssası olduğu , Ademin başından geçen olayların aynısının bizimde başımızdan geçeceğini ademin düştüğü hataya düştüğümüz  ve o hatada ısrar ettiğimiz takdirde başımıza gelecek olanlar hatırlatılmaktadır. Kıssanın bu bölümünde öne çıkan kavram "AHİD" dir. Ademe verilen bu ahid araf suresi 172. ve 173. ayetlerde bütün insanlara verildiğini görmekteyiz  7.172Kıyamet gününde, biz bundan habersizdik demeyesiniz diye Rabbin Âdem oğullarından, onların bellerinden zürriyetlerini çıkardı, onları kendilerine şahit tuttu ve dedi ki: Ben sizin Rabbiniz değil miyim? (Onlar da), Evet (buna) şâhit olduk, dediler.173 Yahut «Daha önce babalarımız Allah'a ortak koştu, biz de onlardan sonra gelen bir nesildik (onların izinden gittik). Bâtıl işleyenlerin yüzünden bizi helâk edecek misin?» dememeniz için (böyle yaptık 

Adem as ve iblis bütün insanlar  için  Allahın emirlerine karşı takınılan tavır açısından birer prototiptir. Araf suresindeki bu ahid verilmesinden anlıyoruzki bu kıssa ademden sonra gelen ve kıyamete kadar gelecek olan bütün insanların kıssasıdır her insan bu kıssayı bir şekilde yaşayacaktır, şeytanın iğvalarına kapılmayanlar bu imtihanı geçerek ebedi cennete , şeytanın iğvalarına kapılıpta imtihanı geçemeyenler ebedi cehenneme atılacaklardır.  

2.125 Kabeyi, insanlar için toplanma ve güven yeri kılmıştık. İbrahim'in makamını namaz yeri edinin, dedik. Evimi ziyaret edenler, kendini ibadete verenler, rüku ve secde edenler için temiz tutun diye İbrahim ve İsmail'e ahd verdik  
36.60 Ey Adem oğulları, Ben size şeytana kulluk etmeyin, o size açık bir düşmandır, diye ahd vermedim mi? 
16.91 Ahitleştiğiniz zaman Allah'ın ahdini yerine getirin. Allah'ı kendinize kefil kılarak sağlama bağladığınız yeminleri bozmayın. Allah yaptıklarınızı şüphesiz bilir.   
2.100 Onlar, her ne zaman bir ahidde bulunmuşlarsa içlerinden bir takımı onu bozmamış mıdır? Zaten onların çoğu inanmazlar    
2.177 Yüzlerinizi doğudan yana ve batıdan yana çevirmeniz iyi olmak demek değildir; Lakin iyi olan, Allah'a, ahiret gününe, meleklere, Kitap'a, peygamberlere inanan, O'nun sevgisiyle, yakınlarına, yetimlere, düşkünlere, yolculara, yoksullara ve köleler uğrunda mal veren, namaz kılan, zekat veren ve ahidleştiklerinde ahidlerine vefa gösterenler, zorda, darda ve savaş alanında sabredenlerdir. İşte onlar doğru olanlardır ve sakınanlar ancak onlardır.   
33.15 And olsun ki, daha önce, sırt çevirip kaçmayacaklarına dair Allah'a ahd vermişlerdi. Allah'a verilen ahd sorulacaktır.   
33.23 İnananlardan, Allah'a verdiği ahdi yerine getiren adamlar vardır. Kimi, bu uğurda canını vermiş, kimi de beklemektedir. Ahdlerini hiç değiştirmemişlerdir
2.027 Allah'ın ahdini pekiştirdikten sonra bozanlar, birleştirilmesini emrettiği şeyi koparanlar, yeryüzünde fesad çıkaranlar, işte onlar hüsrana uğrayanların ta kendileridir
3.77 Allah'ın ahdini ve yeminlerini az bir değere değişenlerin, işte onların, ahirette bir payları yoktur. Allah onlara kıyamet günü hitab etmeyecek, onlara bakmayacak, onları temize çıkarmayacaktır. Elem verici azab onlar içindir
6.152 Yetim malına, erginlik çağına erişene kadar en iyi şeklin dışında yaklaşmayın; ölçüyü ve tartıyı doğru yapın. Biz kişiye ancak gücünün yeteceği kadar yükleriz. Konuştuğunuzda, akraba bile olsa sözünüzde adil olun. Allah'ın ahdini yerine getirin. Allah size bunları öğüt almanız için buyurmaktadır. 
7.102Onların çoğunda Biz, ahde vefa görmedik. Onların çoğunu fasıklar olarak bulduk
13.20 Onlar, Allah'ın ahdini yerine getirirler, anlaşmayı bozmazlar
[013.025] [DI] Sağlam söz verdikten sonra Allah'ın ahdini bozanlar ve Allah'ın birleştirilmesini emrettiğini ayıranlar ve yeryüzünde bozgunculuk yapanlar, işte lanet onlara ve kötü yurt, cehennem, onlaradır.
    

 13.25 Sağlam söz verdikten sonra Allah'ın ahdini bozanlar ve Allah'ın birleştirilmesini emrettiğini ayıranlar ve yeryüzünde bozgunculuk yapanlar, işte lanet onlara ve kötü yurt, cehennem, onlaradır. 

16.95 Allah'ın ahdini hiçbir değere değişmeyin. Eğer bilirseniz, Allah katında olan sizin için daha iyidir. 
2.40 Ey İsrailoğulları! Size verdiğim nimeti hatırlayın ve ahdimi yerine getirin ki Ben de yerine getireyim; yoksa benden korkun
3.76 Hayır, öyle değil; ahdini yerine getiren ve günahtan sakınan bilsin ki, Allah sakınanları şüphesiz sever 
23.8Yine onlar (o müminler) ki, emanetlerine ve ahidlerine riayet ederler
70.32 Emanetlerine ve ahitlerine riayet edenler;  
Bu örnek ayet meallerinden anlaşılacağı üzere insanın varoluş amacı "ahdi yerine getirmek" olduğudur.  

Kıssanın devamında yine meleklerin ademe secde etmeleri emri ve iblisin bu emre itaatsizliğini görüyoruz. 115. ayette verildiği beyan edilen ahdin  mahiyeti ni  117. ayette  görmekteyiz.  "ey adem şeytan sana ve eşine gereçekten düşmandır. sakın sizi cennetten sürüp çıkarmasın sonra mutsuz olursun."  

118. ve 119 ayetlerde ademe cennette kendisine verilen 4 nimetten bahsedilmektedir. acıkmamak, çıplak kalmamak, susuzluk çekmemek, sıcaktan bunalmamak. Bu nimetler ademin şahsında kur'anda cennet ehline verilecek olan nimetlerle aynıdır. "Aç kalmamak" vaadine karşılık olarak verilecek olan yiyeceklere örnek olarak kur'anda birçok ayet vardır örnek olarak birkaç tanesinin mealleri şu şekildedir ,vakıa suresi 21 de" canlarının çektiği kuş eti"  tur suresi 22 de " onlara istek duydukları meyvelerden ve ettende bol bol verdik" rahman 22 de " her meyveden iki çift" 68 de içlerinde eşşsiz hurma ve eşşsiz nar vardır," yasin 57 de " taptaze meyveler ve istek duyulan herşey".  "çıplak kalmamak"  vaadinin karşılığı olarak müminlere verilecek giysilerde kur'anda şu şekilde tavsif edilmiştir,hacc suresi 23 de" altından bilezikler ,inciler ve ipek elbiseler, kehf 31 de "altından bilezikler,ince ve kalın ipekten yeşil elbiseler", fatır 33 de " altın bilezik,inciler ve ipek elbiseler",insan s. 21 de "ince ve yeşil ipekten elbiseler ve gümüş bilezikler"şeklinde" susuzluk çekmemek" şeklindeki vaadin karşılığı ,insan s.6 da"fışkıran kaynaklar",insan s. 21 de "temiz içecekler" ,vakıa 56 da "kaynağından doldurulmuş testiler ibrikler ve kadehler"saffat 46.47 de" lezzetli sarhoş etmeyen içki", mutaffifin 25 de"mühürlü ve katıksız şarap"şeklinde tavsif edilmiştir."sıcaktan bunalmamak"şeklindeki vaadin karşılığı, insan 13 de"yakıcı bir güneş ve soğuk görmeyen tahtlar üzerinde",yasin 56 da "gölgeliklerde tahtlar üzerinde", mürselat 41 de" gögeliklerde pınar başlarında" şeklinde tavsif edilmiştir.  

Bu ayetler bize göstermektedirki ademin kıssası bizim kıssamızdır yani "hepimiz ademiz" Allahın verdiği ahde sadık kaldığımız sürece ademe vaadedilenlerin hepsi bizim içinde geçerlidir.Ancak bu vaade erişmek şeytanı mağlup etmeye bağlıdır,Adem ve eşi Allah cc nin kendisine verdiği bunca nimete rağmen şeytanın vesvesine mağlup oluyor ve emri çiğniyorlar. Kıssanın araf s. deki bölümündede gördüğümüz gibi yasak olan ağaçtan tattıkları anda çıplak kalmaları bize ne ifade etmektedir?. Adem ile eşinin çıplak kalmalarının bizim için ifade ettiği şey günahın somut yönünün bize gösterilmesi ve  fıtratını bozmamış bir insanın bu günah karşısında vicdanının rahatsız olmasıdır. Bizler herhangi bir günahı işlediğimiz takdirde o anda bir cezaya çarptırılmamamız bizi o günahı terketmeye sevk etmeyebilir. "çıplak kalmak" ifadesi bize günahın maddi boyutunu hatırlatmaktadır. Ancak bu çıplaklık günahtan tevbe etmek ile ortadan kalkar.  

123. ayette "birbirinize düşman olarak inin,artık size benden bir yol gösterici gelecektir , kim benim yol göstermeme uyarsa artık o şaşırıp sapmaz ve mutsuz olmaz" buyuruluyor. ayette "la yeşga" mutsuz olmaz kelimesi kıssanın başında 117. ayette ademin cennete yerleştirildiği zaman Allah cc nin onlara cennetten çıktıkları takdirde "feteşga" yani mutsuz olursunuz ikazını dikkate alacak olursak ademin cennette kalması ile mutlu olması, bizim cennetteki mutluluğumuz örtüşmektedir, yani kıssa ademin şahsında bizler için anlatılmaktadır. Kıssanın sonunda ise ahde sadık kalmayıpta Allahın zikrinden yüz çevirenleri ise sıkıntılı bir hayat müjdelenmektedir. EN DOĞRUSUNU ALLAH CC BİLİR.

Adem iblis kıssası 5 ve cin kavramı (kehf s.50. ayeti)

Adem as ile iblis kıssası 5. olarak kehf suresi 50. ayetinde geçmektedir. Kıssa bu surede tek bir ayette geçmesine rağmen kur'an bütünlüğünde değerlendirilmeden iblisin melekmi cinmi olduğu konusu veya neden "cinlerden olduğu "konusu  açıklığa kavuşturulamaz. konu ile ilgili ayet meali şöyledir. 

50- Hani meleklere: "Adem'e secde edin" demiştik; İblis'in dışında (diğerleri) secde etmişlerdi. O cinlerden oldu , böylelikle Rabbinin emrinden dışarı çıktı. Bu durumda Beni bırakıp onu ve onun soyunu veliler mi edineceksiniz? Oysa onlar sizin düşmanlarınızdır. (Bu,) Zalimler için ne kadar kötü bir (tercih) değiştirmedir. 

Ayetin mealinde gördüğümüz " cinlerden oldu" şeklindeki meal ,incelediğimiz mealler içinde edip yükselin meali hariç bütün meallerde "cinlerden idi" şeklinde yapılmıştır. Tabiki bu konu tefsirlerin hepsinde iblis melekmi yoksa cinmi tartışmalarını beraberinde getirmiştir. Bu melekmi cinmi konusunun çok önemli bir konu olmadığı  (önemli bir konu değil derken kastımız öne çıkarılması gereken dah önemli bir tarafı olduğudur), ayetteki" cinlerden oldu" şeklindeki bir meali tercih etmemizin sebebi kur'an bütünlüğünde "cin " kavramını incelediğimiz zaman öncelikle nuzül dönemi arap inancındaki cinlere verilen   değeri anlamamız gerekmektedir. 

Arapların cinlere verdiği bu değeri anladıktan sonra "iblisin cinlerden olması " meselesini daha kolay anlayabiliriz. Kur'an iblisin ontolojik varlığından (yani melekmi , cinmi  olduğundan) önce bize şeytanlık vasfını alıp onun bizleri kıyamete nasıl saptıracağını ve bizlerin bu saptırmalara karşı nasıl savunma yapacağımızı öne çıkarmıştır.Ancak iblisin mahiyetini kur'anın bize verdiği bligiler ışığında anlamak mümkündür. 

                        
 Adem ile iblis kıssasına baktığımız zaman bütün ayetlerde "meleklerin iblis hariç tümünün "secde ettiklerini görüyoruz. Ancak iblisin secde etmeme gerekçesinde kendisinin ateşten yaratıldığını iddia ettiğinide görüyoruz , hicr s. 27. ve rahman s.15. ayetlerde "cann"ın ateşten yaratıldığını söyleyen Allah cc nin bu ayetleri ışığında iblisin melek yada cin olması arasını nasıl bağdaştırabiliriz. 

Tefsirlere baktığımız zaman bu işin içinden çıkması bir hayli zordur. Kur'an   nuzül döneminde arapların günlük kullandığı dildeki bazı , rab, resul,kitap,hidayet, dalalet, kafir,kerim , mümin,vs gibi kelimelere    ıstılahi bir anlam yükleyerek onlara günlük kullanımın dışında yani lugat anlamının dışında o anlama uygun yeni anlamlar yüklemiştir. "cin" kelimeside arapların günlük dilde örtmek, gizlemek,gibi yada yabancı insanlar için kullandıkları bir kelimedir.

Kur'anda hem lugat hemde ıstılahi anlamları ile kullanılan bu gibi kelimelerin hangi ayette lugat anlamında hangi ayette ıstılahi anlamda kullanıldıkları ayetlerin siyak ve sibakından anlaşılır. Allahcc  zariyat s 56. ayetindede  bildirdiği gibi "ins" ve "cinni" kendisine ibadet için yaratmıştır. Bu kelimeler lugat anlamı olarak "ins" gözle görülen "cin" gözle görülmeyen varlıklardır. 

Tabi ki bu gözle görülme veya görülmeme bizim açımızdandır  Araf s. 27 ayetinde onların bizleri gördükleri bildirilmektedir. Bu anlama uygun olarak meleklerde bizler için gözle görülmeyen varlıklar olması hasebiyle "cin" kavramı içine dahil olmaktadırlar. Ancak kuranda "cin" kelimesi arapların nuzul öncesi onlara yüklediklari anlam çerçevesinde bizlere anlatılmaktadır. Dolayısı ile iblisin melek yada cin olmasının bizim için fark eden yönü yoktur. İblisin kur'anda bizler için dikkat çekilen yönü onun ontolojik  varlığı değil saptırıcı olmasıdır. Kehf suresi 50. ayetindeki"cinlerden olması" meselesine de nuzül öncesi arap tolumunun cinlere yükledikleri değer açısından baktığımız zaman kuranda "cin " kavramı daha kolay anlaşılacaktır. Bu ön bilgi ışığında kurandaki cin kavramını açabiliriz. 

"CİNN" kelimesi sözlüklerde beş duyu ile algılanamayan varlıklar olarak ifade edilir. Bu anlamlara ilaveten anne karnındaki bebeğe "cenin" , etrafı ağaçlarla kaplı bahçeye "cennet", savaşta gizlenmek için kullanılan alete "cünne", aklın saklanmasına"cinnet" denilmiştir. Zariyat s. 56. ayetinde allah cc " ben insi ve cinni bana etmeleri için yarattım" ayetinden anlamaktayız ki rabbimiz kendisine ibadet için iki ayrı varlık yaratmıştır.

 Gözle görülmeyen bu varlıklar insanlık tarihi boyunca şeytanın insanı saptırmak için verdiği söze uygun olarak özellikle gaybi haberlere vakıf olmayı seven insanları çok rahat bir biçimde onları yalanlarla oyalayıp ve şirke düşmeleri ve Allah isyan etmeleri yolunda büyük başarı sağlamışlardır.Nuzül öncesi  arap toplumuda cinlerle olan bu ilişkilerine  kur'an nazil olmaya başlayıncaya kadar devam etmişlerdir. Kur'an nazil olmaya başlayınca cinlerle olan bu ahbablığa savaş açmıştır.

6.100 Cinleri O yaratmışken kafirler Allah'a ortak koştular. Körü körüne O'na oğullar ve kızlar uydurdular. Haşa, O onların vasıflandırmalarından yücedir. 

6.128 Allah hepsini toplayacağı gün, «Ey cin topluluğu! İnsanların çoğunu yoldan çıkardınız» der, insanlardan onlara uymuş olanlar, «Rabbimiz! Bir kısmımız bir kısmımızdan faydalandık ve bize tayin ettiğin sürenin sonuna ulaştık» derler. «Cehennem, Allah'ın dilemesine bağlı olarak, temelli kalacağınız durağınızdır» der. Doğrusu Rabbin hakimdir, bilendir
37.158 Allah'la cinler arasında soy bağı uydurdular. Andolsun cinler de, kendilerinin hesap yerine götürüleceklerini bilir
34.40 Allah bir gün onların hepsini diriltip toplar, sonra meleklere: «Bunlar mı size tapıyordu?» der
34.41 Melekler: «Haşa, bizim dostumuz onlar değil, Sensin. Hayır; onlar bize değil cinlere tapıyorlardı, çoğu onlara inanıyorlardı» derler 
 
 41.29]  İnkar edenler: «Rabbimiz! Cinlerden ve insanlardan, bizi saptıranları göster, onları ayaklarımızın altına alalım da en altta kalanlardan olsunlar» derle

[034.020] [DI] And olsun ki İblis, onlar hakkındaki görüşünü doğru çıkartmış; inananlardan bir topluluk dışında hepsi ona uymuşlardı .       (bu ayet cahiliye toplumuna hitaben inmemesine rağmen cahiliye toplumu dışında herkesi sapkınlığa sürüklemesi açısından bir örnektir)

Bu ayetler bize gösteriyorki cinler cahiliye toplumunun sapkınlıklarında önemli bir rol oynamaktaydı. Cinlerle ilgili bu altyapı içinde nazil olmaya başlayan kur'an cinlere olan bu bağlılıklarını yıkmak için onlara uyanları cehennem ile cezalanlandıracağını haber vermektedir. 

Cin kavramı ile ilgili olarak bu kavramın arapçadaki lugat anlamından yola çıkarak ahkaf suresi ve cin suresindeki bazı cinlerin kur'an dinlemesi ile ilgili bölümünden ayetlerin nuzul sebebi ile ilgili bazı rivayetlere dayanarak (bu tip rivayetlere can simidi gibi sarılan bazı kişiler namaz ile ilgili gelen rivayetleri bu konu ile ilgili rivayetler kadar bile değer vermemektedirler)dinlemeye gelenlerin nusaybinden gelen yabancı insanlar olduğu iddia edilmektedir. 

O günkü inanışta cinlerin nusaybinde yoğun olarak bulunduklarına dair olan inanç nedeniyle gelenlerin "nusaybin cinleri" olduğu rivayeti ters çevirilerek nusaybinden gelen yabancı insanlar olduğu iddiası kur'anla örtüşmeyen bir iddiadır.Ahkaf suresi ve cin suresindeki anlatımlardan kasıt cinlerin ağzından onları Allaha ortak koşan mekke müşriklerine hitaben " ey mekkeliler sizler bizi Allah ortaklar koşmanıza karşılık bizler Allaha ve resulune iman ediyoruz" şeklinde kur'anın edebi bir uslubuyla konuşturulmuşlardır. 

Aynı iddia sebe suresi12. ve 13.sad suresi 37. ve 38. ayetlerinde süleyman as kıssasında emrine verilen cin ve şeytanların yabancı ustalar olduğu şeklinde ortaya atılmaktadır.Bu kıssayı kur'an bütünlüğünde okuduğumuz zaman süleyman as ın Allah cc den sad suresi 35. ayetinde gördüğümüz gibi ""rabbim beni bağışla ve benden sonra kimseye nasip olmayan bir mülkü bana armağan et" duasının karşılığı olarak kendisine verilen ve bu büyük nimet karşılığında Allaha nasıl şükrettiğinin örnekliğini göstermesidir.Yine süleyman  as kıssası içinde cinlerden gayb konusunda yardım umanların bu yardım beklentilerinin boş olduğu sebe suresi 14. ayetinde dile getirilmektedir. 

34.14 Süleyman'ın ölümüne hükmettiğimiz zaman, ancak değneğini yiyen kurt onun ölümünü cinlere farkettirdi. O, ölü olarak yere düşünce, ortaya çıktı ki, şayet cinler gaybı  bilmiş olsalardı alçak düşüren bir azap içinde kalmazlardı 
Ayette cinlerin gayba dair bilgileri olmadığı dile getirilmektedir. Gayba dair bir bilgilerinin olmadığı cin s. 9. ve 10.ayetindede kendilerinin dilinden bildirilmektedir
72.9 Halbuki, (daha önce) biz onun bazı kısımlarında (haber) dinlemek için oturacak yerler (bulup) oturuyorduk; fakat şimdi kim dinlemek isterse, kendisini gözetleyen bir alev huzmesi buluyor
72.10 «Yeryüzünde olanlara kötülük mü murad edildi, yahut Rableri onlara bir iyilik mi dilemiştir, doğrusu biz bilemeyiz.»
 

Kur'anda  cinlerle ilgili olarak dikkatimizi çeken bir özellik ahfaf ve cin surelerinde kur'ana iman ettiklerini söyleyen cinlerin dışında cehennem ehlinin cinlerden ve insanlardan olduğunu ifade eden ayetlerdir.  Rabbimiz kendisine iman edenleri cennetle mükafatlandıracağını bildirmektedir, ancak cennet ehli arasında cinlerden bahsedilmez aksine cehennem ehli arasında cinlerden ve insanlardan bahsedilmektedir. Buda bize  cinlerin iblisle ortak yönlerinin öne çıkarılarak insanların bunlarla olan ilişkilerinin neticesini haer verilmesidir
6.128 Allah hepsini toplayacağı gün, «Ey cin topluluğu! İnsanların çoğunu yoldan çıkardınız» der, insanlardan onlara uymuş olanlar, «Rabbimiz! Bir kısmımız bir kısmımızdan faydalandık ve bize tayin ettiğin sürenin sonuna ulaştık» derler. «Cehennem, Allah'ın dilemesine bağlı olarak, temelli kalacağınız durağınızdır» der. Doğrusu Rabbin hakimdir, bilendir
7.38 Allah, « Sizden önce geçmiş cin ve insan ümmetleriyle beraber ateşe girin» der. Her ümmet girdikçe kendi yoldaşına lanet eder. Hepsi birbiri ardından cehennemde toplanınca, sonrakiler öncekiler için, «Rabbimiz! Bizi sapıtanlar işte bunlardır, onlara ateş azabını kat kat ver» derler, Allah, «Hepsinin kat kattır, ama bilmezsiniz» der
7.179 And olsun ki, cehennem için de birçok cin ve insan yarattık; onların kalbleri vardır ama anlamazlar; gözleri vardır ama görmezler; kulakları vardır ama işitmezler. İşte bunlar hayvanlar gibi hatta daha sapıktırlar. İşte bunlar gafillerdir 
41.25]  Onların yanına bir takım yardakçılar koyarız da geçmişlerini geleceklerini onlara güzel gösterirler. Verilen söz, gerek cinlerden ve gerekse insanlardan, gelip geçmiş ümmetler içinde, onların aleyhine gerçekleşmiştir. Doğrusu onlar hüsranda idiler 

 46.18]  İşte onlar, kendilerinden önce cinlerden ve insanlardan gelip geçmiş topluluklar içinde, haklarında azabın gerçekleştiği kimselerdir. Gerçekten onlar ziyana uğrayanlardır .

Bir başka konuda ahkaf ve cin surelerinde kur'an dinleyen cinlerin, eğer onlar insanın dışında ayrı bir varlık ise onlara ayrı bir resul gelmediği meselesidir. Bu konuyada enam s. 130. ayeti açıklık getirmektedir ayette cinlerede içlerinden onları hesap günü ile korkutan elçiler gelmiştir.Muhammed as için söylenen ins ve cin peygamberi sözünün, "cin " için  olan kısmının doğru olmadığı bu ayette ortaya çıkmaktadır. Ayette geçen "minküm" yani sizden lafzı inse ve cinne kendi içlerinden resuller gönderileceğini bizlere nasıl"cin" den bir resul gelmedi ise cinlerede "ins"ten bir resul gelmemiştir. 

Yine tekrarlamakta fayda var ahkaf ve cin surelerindeki cinlerin kur'anı dinleyip ona iman ettiklerini beyan etmeleri o günkü mekke toplumuna hitaben "sizler bizleri Allaha ortaklar koşmanıza rağmen bizler bile kur'ana iman ediyoruz" şeklindeki bir konuşturma sanatının sonucudur.

6.130 «Ey cin ve insan topluluğu! Size ayetlerimi anlatan, bugünle karşılaşmanızdan sizi uyaran peygamberler gelmedi mi?» «Kendi hakkımızda şahidiz» derler. Dünya hayatı onları aldattı da inkarcı olduklarına, kendi aleyhlerinde şahidlik ettiler.
 
 Cinlerin insandan ayrı bir olarak değilde yabancı insanlar olduğu iddiasının yanlışlığı hicr . 27 de" cannın insandan önce yaratıldığının" ifade edilmesidir.İnsandan önce yaratılan bir varlık ve yaratılış özünün ateş olması, insanın yaratılış özünün çamur olması, bu iki ayrı varlık gurubuna nasıl "yabancı insan" diyebilir. hicr 27 ayetinin metnindeki "cannun" kelimesinin cin olmadığını iddia etmekte ayrı bir yanlıştır. Rahman s 39. ayette " o gün ne insana nede canna suçundan sorulur" ayetindeki "cann" kıyamette hesaba çekilecek olan cinden ayrı bir varlıkmıdır sorusuna nasıl bir cevap verebilir. Kur'an bütünlüğünde düşündüğümz zaman "cinlerin" insan ile aynı varlıklar olduğu konusu havada kalan bir konudur.Rabbimizin bunca ayetine rağmen bu varlıklar konusunda kur'an dışı bilgiler ışığında bir düşünce sahibi olmak özellikle" kur'an merkezli düşünce" içinde olan kardeşlerimize yakışmaz.


Kehf s. 50. ayetine dönecek olursak cinlerle ilgili bu ayetlerin ışığında  meallerin çoğunda" cinlerden idi" şeklindeki bir anlama karşılık" cinlerden oldu" şeklindeki bir anlam kur'an bütünlüğüne daha uygun düşmektedir.Çünkü ayetlerde cinlerin insanlar için saptırıcı olmaları öne çıkarılarak akıbetlerinin şeytana uyanlar ile aynı olduğu bildirilmektedir. 

Bakara s. 34.ve sad s.78.  ayetindeki iblis için kullanılan "ve kane minel kafirin"yani kafirlerden oldu anlamı ile kehf s. 50 deki "kane minel cinni" yani cinden oldu , iblisin kafir olması ile  olması ile cinlerden olmasını birleştirecek olursak iblis ile cinlerin ortak  yönlerinin "kafirlerden olmasıdır". Ayetin devamında "siz beni bırakıp onu ve zürriyetinimi dost ediniyorsunuz?" cümlesinden anlaşılıyorki cinlerin iblis ile cinlerin yakınlık bağı öne çıkarılarak iblisin insanlara karşı ortaya attığı saptırma yollarına cinlerinde ona yardımcı olduğunu dolayısı ile cinlerin insanlar için olan tehlikelerine dikkat çekilmektedir. 
EN DOĞRUSUNU ALLAH CC BİLİR.

Adem a.s ve İblis Kıssası 4 (İsra s.)

Adem as ile iblis kıssası 4. olarak isra suresinde geçmektedir. konu ile iligli ayet mealleri şöyledir.  

61- Hani, meleklere: "Adem'e secde edin" demiştik. İblis'in dışında (hepsi) secde etmişlerdi. Demişti ki: "Bir çamur olarak yarattığın kimseye ben secde eder miyim?"
62- Demişti ki: "Şu bana karşı yücelttiğine bir bak; andolsun, eğer bana kıyamet gününe kadar süre tanırsan, onun soyunu -pek az dışında- kuşkusuz kendime bağlı kılacağım.
63- Demişti ki: "Git, onlardan kim sana uyarsa, şüphesiz sizin cezanız cehennemdir; eksiksiz bir ceza."
64- "Onlardan güç yetirdiklerini sesinle yerinden oynat atlıların ve yayalarınla onların üstüne yaygarayı kopar, mallarda ve çocuklarda onlara ortak ol ve onlara çeşitli vaadlerde bulun." Şeytan, onlara aldatmadan başka bir şey vadetmez.
65- "Benim kullarım; senin onlar üzerinde hiçbir zorlayıcı gücün (hakimiyetin) yoktur." Vekil olarak Rabbin yeter.            
                                                                                                                    
Kıssanın bu suredeki bölümünde meleklere ademe secde edin emri yine bu emre iblisin itaat etmemesini görüyoruz. Kıssanın araf suresindeki bölümünde emre itaat etmeme gerekçesini ademin yaratılış özü ile karşılaştırararak kendi yaratılış özünün daha değerli olduğunu ifade etmesi , hicr suresindeki bölümde secde etmeme gerekçesini kendisinin yaratılış gayesinin bu olmadığı isra suresindeki bölümde ise ademin yaratılış özünü aşağılık bir şey olarak görmesi karşımıza çıkmaktadır. Bu gerekçelerin bizler için ifade edeceği değer karşımızdaki bir kişiye vereceğimiz değerin ölçüsünü kendi hevamızdan değil vahiy doğrultusunda koyma zorunluluğumuzun olmasıdır.  İsra s. 70. ayette"andolsun biz ademoğullarını yücelttik yarattıklarımızın çoğundan üstün kıldık " buyurulmasından anlaşılacağı üzere ademe secde edilmesi onun bu üstünlüğünün   ortaya konmasıdır. Şeytan bu üstünlüğü kabul etmeyerek  ademi aşağı bir varlık olarak görür ve bu iddiasının doğruluğunu ispat etmek için kıyamet gününe kadar mühlet ister ve pek az kişi dışında hepsini kendine bağlayacağını söyler . Ancak şeytana uyacak olanlara verilecek olan karşılık ebedi cehennem olarak ifade ediliyor.  

64. ayette şeytanın insanları hangi yollarla saptıracağı gösteriliyor "sesinle yerinden oynat" vereceğin vesvese ile onları yolllarından çıkar .Bu şekildeki saptırmasını adem ve eşi üzerinde göstermiş ve başarılı olmuştur. Bugün her türlü sesli ve yazılı ve görüntülü yayın organları ile  şeytanın yandaşları bu "yerinden oynatma " işini son derece başarılı bir şekilde yerine getirmektedirler . "atlıların ve yayalarınla" tabirinden bir ordu benzetmesi yapılarak insanın şeytanla olacak olan mücadelesinin ne kadar zorlu olduğu ortaya çıkmaktadır . "mallarda ve çocuklarda onlara ortak ol" Allah cc mal ve çocukalrın bizler için bir imtihan vesilesi olduğunu şeytanın bu şekildeki saptırmalarına uymamamız için kur'anda müteakip ayetlerde ikazlarda  bulunmuştur.  
                                                                   
  -----002.155 Muhakkak sizi biraz korku, biraz açlık ve mallardan, canlardan, ürünlerden biraz eksiltmekle deneriz, sabredenleri müjdele.                                                                                                                                                                -----57.20Bilin ki, dünya hayatı oyun, oyalanma, süslenme, aranızda övünme ve daha çok mal ve çocuk sahibi olmaktan ibarettir. Bu, yağmurun bitirdiği, ekicilerin de hoşuna giden bir bitkiye benzer; sonra kurur, sapsarı olduğu görülür, sonra çerçöp olur. Ahirette çetin azap da vardır. Allah'ın hoşnudluğu ve bağışlaması da vardır; dünya hayatı ise sadece aldatıcı bir geçinmedir  .                                  

--18.34 Onun gelirleri de vardı. Bu yüzden, arkadaşiyle konuşurken: «Ben malca senden zengin, nüfusça da senden daha itibarlıyım» dedi. 
 -----19.77 Ayetlerimizi inkar eden ve «bana elbette mal ve çocuk verilecektir» diyeni gördün mü     
-----104.2-3 Öyle kimse ki, bir malı toplamış ve onu tekrar tekrar saymakta bulunmuştur. Sanırki onu, malı daima yaşatacaktır. 
 -----71.21Nuh dedi ki: «Ey Rabbim! biliyorsun onlar, bana isyan ettiler, malı ve çocuğu kendisine hasardan başka birşey arttırmayan kimsenin ardınca gittiler. 
    ---- 92.11 O kimse ölüp ateşe yuvarlandığı zaman, malı ona fayda vermez   
    ----104.003 Malının kendisini ölümsüz kılacağını sanır   
    ---- 8.28 Mallarınızın ve çocuklarınızın, aslında bir sınama olduğunu ve büyük ecrin Allah katında bulunduğunu bilin.       
----47.36 Doğrusu dünya hayatı oyun ve oyalanmadır. Eğer inanır ve Allah'a karşı gelmekten sakınırsanız, O, size ecirlerinizi verir; O, sizin mallarınızı tamamen sarfetmenizi istemez.   
 -----63.9 Ey inananlar! Sizi, mallarınız ve çocuklarınız Allah'ı anmaktan alıkoymasın; böyle olanlar hüsrana uğrayanlardır.   
  ----64.15 Doğrusu mallarınız ve çocuklarınız bir imtihandır. Büyük ecir ise Allah katındadır. 
----- 2.268 Şeytan sizi fakirlikle korkutarak cimriliği ve hayasızlığı emreder; Allah ise kendisinden mağfiret ve bol nimet vadeder. Allah'ın lütfü boldur, O her şeyi bilir 
 
-----4.38 Mallarını insanlara gösteriş için sarfedip, Allah'a ve ahiret gününe inanmayanları da Allah sevmez. Şeytanın arkadaş olduğu kimsenin ne fena arkadaşı vardır   

    ----- 4.119 «Onları mutlaka saptıracağım, muhakkak onları boş kuruntulara boğacağım, kesinlikle onlara emredeceğim de hayvanların kulaklarını yaracaklar (putlar için nişanlayacaklar), şüphesiz onlara emredeceğim de Allah'ın yarattığını değiştirecekler» (dedi). Kim Allah'ı bırakır da şeytanı dost edinirse elbette apaçık bir ziyana düşmüştür.     -----24.21 Ey İnananlar! Şeytana ayak uydurmayın. Kim şeytanın ardına takılırsa, bilsin ki, o, hayasızlığı ve fenalığı emreder. Allah'ın size lütuf ve merhameti bulunmasaydı, hiçbiriniz ebediyen temize çıkamazdı. Fakat Allah dilediğini temize çıkarır. Allah işitir ve bilir     
----- 35.6Şeytan şüphesiz sizin düşmanınızdır; siz de onu düşman tutun; o, kendi taraftarlarını, çılgın alevli cehennem yaranı olmaya çağırır.  

"Onlara vaadlerde bulun" şeytan insanı aldatmak politikacılar misalı boyna insana boş vaadlerde bulunur.
  

 
-----8.48  Şeytan onlara işlediklerini güzel gösterdi ve «Bugün insanlardan sizi yenecek kimse yoktur; doğrusu ben de size yardımcıyım» dedi. İki ordu karşılaşınca da, geri dönüp, «Benim sizinle ilgim yok; doğrusu sizin görmediğinizi ben görüyorum ve şüphesiz Allah'tan korkuyorum, Allah'ın azabı şiddetlidir» dedi 
 

 
----35.5 Ey insanlar! Allah'ın verdiği söz şüphesiz gerçektir; dünya hayatı sizi aldatmasın. Allah'ın affına güvendirerek şeytan sizi ayartmasın.
 
 
-----31.33 Ey insanlar! Rabbinize karşı gelmekten sakının. Babanın oğlu, oğulun da babası için bir şey ödeyemeyeceği günden korkun. Allah'ın verdiği söz şüphesiz gerçektir. Dünya hayatı sakın sizi aldatmasın. Allah'ın affına güvendirerek şeytan sizi ayartmasın 

 
-----57.14 (Münafıklar) onlara şöyle bağrışırlar: «Bizler sizinle beraber değil miydik?» (Mü'minler): «Evet, ama siz kendilerinizi fitneye soktunuz, gözettiniz, şüpheye düştünüz ve Allah'ın emri gelinceye kadar kuruntular sizi aldattı. O aldatıcı şeytan sizi (günahın zararı yoktur diye) Allah'a güvendirdi

-----14.22 İş olup bitince, şeytan: «Doğrusu Allah size gerçeği söz vermişti. Ben de size söz verdim ama, sonra caydım; esasen sizi zorlayacak bir nüfuzum yoktu; sadece çağırdım, siz de geldiniz. O halde, beni değil kendinizi kınayın. Artık ben sizi kurtaramam, siz de beni kurtaramazsınız. Beni Allah'a ortak koşmanızı daha önce kabul etmemiştim.
-----34.21 Oysa İblis'in onlar üzerinde bir nüfuzu yoktu; ama Biz ahirete inanan kimselerle ondan şüphede olanları, işte böylece ortaya koyarız. Rabbin her şeyi gözetip koruyandır ce kabul etmemiştim; doğrusu zalimlere can yakan bir azap vardır» der

 
 
     Kıssada   Allaha hakkıyla kul olanların üstünde onun hiçbir gücü olamayacağı güvencesi yi ne verilmektedir. 


 ----017.065 Doğrusu Benim mümin kullarım üzerinde senin bir hakimiyetin olamaz. Rabbin vekil olarak yeter.
 ----016.099  Doğrusu şeytanın, inananlar ve yalnız Rablerine güvenenler üzerinde bir nüfuzu yoktur.  
 
                                      EN DOĞRUSUNU ALLAH     CC   BİLİR.
                                                                                                                                                                                  

Adem a.s İblis Kıssası 3 ve Cin Kavramı (Hicr s.)

adem as ile iblis kıssası kur'anda 3. olarak hicr suresi 26. ile 50. ayetleri arasında geçmektedir. Konu ile iligili ayet meallleri şöyledir.  

26- Andolsun, insanı kuru bir çamurdan, şekillenmiş bir balçıktan yarattık.
27- Ve Cann'ı da daha önce 'nüfuz eden kavurucu' ateşten yaratmıştık.
28- Hani Rabbin meleklere demişti: "Ben, kuru bir çamurdan, şekillenmiş bir balçıktan bir beşer yaratacağım."
29- "Ona bir biçim verdiğimde ve ona Ruhum'dan üfürdüğümde hemen ona secde ederek (yere) kapanın."
30- Böylece meleklerin tümü, topluca secde etti.
31- Ancak İblis, secde edenlerle birlikte olmaktan kaçınıp-dayattı.
32- Dedi ki: "Ey İblis, sana ne oluyor, secde edenlerle birlikte olmadın?"
33- Dedi ki: "Ben, kuru bir çamurdan, şekillenmiş bir balçıktan yarattığın beşere secde etmek için var değilim."
34- Dedi ki: "Öyleyse ondan (cennetten) çık, çünkü sen kovulmuş-bulunmaktasın."
35- "Ve şüphesiz, din gününe kadar lanet senin üzerinedir."
36- Dedi ki: "Rabbim, öyleyse onların dirileceği güne kadar bana süre tanı."
37- Dedi ki: "Öyleyse, sen (kendisine) süre tanınanlardansın."
38- "Bilinen günün vaktine kadar."
39- Dedi ki: "Rabbim, beni kışkırttığın şeye karşılık, andolsun, ben de yeryüzünde onlara, (sana başkaldırmayı ve dünya tutkularını) süsleyip-çekici göstereceğim ve onların tümünü mutlaka kışkırtıp-saptıracağım."
40- "Ancak onlardan muhlis olan kulların müstesna."
41- (Allah) Dedi ki: "İşte bu, Bana göre dosdoğru olan yoldur."
42- "Şüphesiz, azmışlardan sana uyanlar dışında, senin Benim kullarım üzerinde zorlayıcı hiçbir gücün yoktur."
43- "Ve hiç şüphe yok, onların tümünün buluşma yeri cehennemdir."
44- Onun yedi kapısı vardır; onlardan her bir kapı için bir grup ayrılmıştır.
45- Gerçekten takva sahibi olanlar, cennetlerde ve pınar başlarındadır.
46- Oraya esenlikle ve güvenlikle girin.
47- Onların göğüslerinde kinden (ne varsa tümünü) sıyırıp-çektik, kardeşler olarak tahtlar üzerinde karşı karşıyadırlar.
48- Orda onlara hiçbir yorgunluk dokunmaz ve onlar ordan çıkarılacak değildirler.
49- Haber ver kullarıma; şüphesiz Ben, Ben bağışlayanım, esirgeyenim.
50- Ve şüphesiz azabım; o acıklı bir azaptır.     

26.ve ayetlerde kıssaya başalamadan önce insanın ve cinnin yaratılışı anlatılmaktadır. Ayette "cannün" kelimesi geçmesi zariyat suresi 56. daki " ben insi ve cinni ancak bana ibadet etsinler diye yarattım "   ayetinden anlamaktayızki  Allah cc kendisine ibadet etsinler diye iki varlık kategorinden bahseder "ins ve cinn" bu kelimeler sözlük anlamı itibarı ile "ins" gözle görülen varlıklar, "cinn" gözle görülmeyen varlıklar anlamındadır. "cinn" ile "cannun" kelimesi arasında bu bakımdan bir anlam birliği olduğu açıktır. "cinn" kavramına bazı kişiler "insan anlamı yüklemelerine ve arapçada bu kelimenin bazı yerlerde insanlar için kullanılmış olmasına rağmen kur'anda "cinn" kavramı ıstılahi olarak kulluk ile yükümlü bizim gözümüzle görmediğimiz varlıklar anlamına kullanılmıştır. rahman suresi 39  da " o gün ne inse nede canna günahıdan sorulmaz  " şeklindeki ayetten anlamaktayızki  her iki varlık kategorindekilerde işlediklerinden   dolayı hesaba çekileceklerdir. Burada dikkatimizi çekmesi gereken nokta 27 ayetteki" daha önce " kelimesidir insandan daha önce yaratılmış bir varlığada  insan dediğimiz takdirde insanın iki yaratılış maddesi ortaya çıkarki buda kur'anla örtüşmez. "cinn" kavramını daha sonra inş müstakil bir yazıda incelemek amacıyla kıssaya devam edelim.  

28. ayette daha önce geçen surelerde anlatılmayan insanın yaratılış özü anlatılmaktadır " min salsalin min hameun mesnun". 29. ayette yine daha önceki bölümlerde anlatılmayan "  ona ruhumdan üflediğimde"  ibaresini görüyoruz. Acaba bu ruh üflemek ne anlamına geliyor?. Bu konuda bilhassa tasavvuf tarafından üretilen "insan Allahtan bir parçadır" gibi vahdeti vücud inancının şirk düşüncesi olduğunu söylemekle yetinip "ruh üflemenin" ona canlılık kazandırmak anlamına geldiğini belirtelim.  Ve ayetlerin devamında ademe secde emri ve iblis hariç bütün meleklerin emre uyduklarını görmekteyiz. Burada iblsin araf suresindeki secde etmeme gerekçesi olarak kendi yaratılış özünün ademin yaratılış özünden daha üstün olduğunu idda etmesine karşılık burada yaratılış gayesinin ona secde etmek olmadığını idda etiğini görüyoruz. Bizler kur'an kıssalarında aynı olayın farklı ibarelerle anlatımlarına takıldığımız zaman kıssadan alınması gereken ibreti maalesef alamamış oluruz. Öyleyse bu farklı ibarelerin amacı bizlere neyi göstermektedir?.  Allah cc bizlere iblisin şahsında , bizimde düşme tehlikesi içinde bulunduğumuz yanlışları göstermektedir. araf suresinde kendisinin ateşten yaratılmış olduğunu, ademin ise çamurdan yaratılmış olduğunu öne sürerek Allahın emrine rağmen ona isyan etmiştir.Bizlerede bu olay göstermektedirki  yapacağımız bir kıyaslama kendi hevamızın ürünü değil Allahın vahyinin bir ürünü olması gerekmektedir. Kıssanın bu suredeki bölümündeki secde etmeme gerekçesini " ben kuru çamurdan şekillenmiş bir balçıktan yarattığın beşere secde etmek için var değilim" diye açıklamaktadır. Zariyat s. 56 daki " ben insi ve cinni ancak bana ibadet etsinler diye yarattım"  ayetine muvafık olarak o emre diğer melekler gibi itaat etmesi gereken iblisin bu sözü , günümüzde hayatın gayesini yemek , içmek, gezmek, uyumak vs gibi zanneden ibadet  gayesini bir tarafa atan insanların söylemi ile örtüşmektedir.           

Devam eden ayetlerde bu isyanının neticesi olarak kovulması ve kıyamet gününe kadar mühlet istemesi ve bu mühletin verildiğini görmekteyiz. Araf suresinde17. ayette  geçen " onlara önlerinden ,arkalarından,sağlarından, sollarından yaklaşacağım" sözünün bu yaklaşımın ne şekilde olacağının daha geniş bir açılımı karşımıza çıkıyor."dünya hayatını süsleyip onlara çekici göstermek" şeklindeki vaadinin bugün insanların çoğunda tezahür ettiğini gördüğümüzde bu yaklaşma şeklinin ne kadar başarılı olduğu görülür.  40. ayette kendi dilinden, bu yaklaşımına prim vermeyecek olnalarıda görmekteyiz. "ancak onlardan muhlis olan kulların müstesna" ayeti şeytana uymamanın yolunu bizlere Allaha ihlaslı bir şekilde kul olmaktan geçtiğini  öğretiyor. Ve Allah cc bunun dosdoğru bir yol olduğunu teyid ediyor. 42. ayette   " şüphesiz azmışların dışında benim kullarım üzerinde zorlayıcı bir gücün olamaz" ayetinin metnindeki "el ğavin" in bir örneği aynı kelime ile araf suresi 175. ve 176. ayetlerde geçmektedir.    

175- Onlara kendisine ayetlerimizi verdiğimiz kişinin haberini anlat. O, bundan sıyrılıp-uzaklaşmış, şeytan onu peşine takmıştı. O da sonunda azgınlardan olmuştu.
176- Eğer Biz dileseydik, onu bununla yükseltirdik. Ama o yere meyletti (veya yere saplandı), hevasına uydu. Onun durumu, üstüne varsan dilini sarkıtıp soluyan, kendi başına bıraksan dilini sarkıtıp soluyan köpeğin durumu gibidir. İşte ayetlerimizi yalanlayan topluluğun durumu böyledir. Artık gerçek haberi onlara aktar. Ki düşünsünler   



Bu insanların varacağı yer ve o yerin  büyüklüğü "yedi kapılı" olması ile ifade edilmektedir . Arapçada 7 den maksat çokluk ifade etmesi olup girilecek yerin büyüklüğü bizlere anlatılmaktadır. kaf suresi 30. da" o gün cehenneme doldunmu deriz. "daha yokmu" der"  ayetinden anlaşıIacağı üzere cehennemin büyüklüğü oradada ifade edilmektedir. Ve kıssanın sonu şeytanın iğvasına uymayıp Allahın emrine tabil olan muhlis kulların akıbeti ile son bulmakta  ve Onların akıbeti ebedi cennet ve o cennette karşılaşacakları nimetler anlatılmaktadır. EN DOĞRUSUNU ALLAH CC BİLİR.                              

Adem a.s ve İblis Kıssası 2 (Araf s. )

Kur'anda adem as ile iblis kıssası ikinci olarak araf suresi 11 ile 27. ayetleri arasında geçmektedir. Konu ile ilgili ayet mealleri şöyledir. 


11- Andolsun, Biz sizi yarattık, sonra size suret (biçim-şekil) verdik, sonra meleklere: "Adem'e secde edin" dedik. Onlar da İblis'in dışında secde ettiler; o, secde edenlerden olmadı.
12- (Allah) Dedi: "Sana emrettiğimde, seni secde etmekten alıkoyan neydi?" (İblis) Dedi ki: "Ben ondan hayırlıyım; beni ateşten yarattın, onu ise çamurdan yarattın."
13- (Allah:) "Öyleyse oradan in, orda büyüklenmen senin (hakkın) olmaz. Hemen çık. Gerçekten sen, küçük düşenlerdensin."
14- O da: "(İnsanların) dirilecekleri güne kadar beni gözle(yip ertele.)" dedi.
15- (Allah:) "Sen gözlenip-ertelenenlerdensin" dedi.
16- Dedi ki: "Madem öyle, beni azdırdığından dolayı onlar(ı insanları saptırmak) için mutlaka Senin dosdoğru yolunda (pusu kurup) oturacağım."
17- "Sonra muhakkak önlerinden, arkalarından, sağlarından ve sollarından sokulacağım. Onların çoğunu şükredici bulmayacaksın."
18- (Allah) Dedi: "Kınanıp alçaltılmış ve kovulmuş olarak oradan çık. Andolsun, onlardan kim seni izlerse, cehennemi sizlerle dolduracağım."
19- Ve ey Adem, sen ve eşin cennete yerleş. İkiniz dilediğiniz yerden yiyin; ama şu ağaca yaklaşmayın. Yoksa zalimlerden olursunuz.
20- Şeytan, kendilerinden 'örtülüp gizlenen çirkin yerlerini' açığa çıkarmak için onlara vesvese verdi ve dedi ki: "Rabbinizin size bu ağacı yasaklaması, yalnızca, sizin iki melek olmamanız veya ebedi yaşayanlardan kılınmamanız içindir."
21- Ve: "Gerçekten ben size öğüt verenlerdenim" diye yemin de etti.
22- Böylece onları aldatarak düşürdü. Ağacı tattıkları anda ise, ayıp yerleri kendilerine beliriverdi ve üzerlerini cennet yapraklarından örtmeye başladılar. (O zaman) Rableri kendilerine seslendi: "Ben sizi bu ağaçtan menetmemiş miydim? Ve şeytanın sizin gerçekten apaçık bir düşmanınız olduğunu söylememiş miydim?"
23- Dediler ki: "Rabbimiz, biz nefislerimize zulmettik, eğer bizi bağışlamazsan ve esirgemezsen, gerçekten hüsrana uğrayanlardan olacağız."
24- (Allah) Dedi ki: "Kiminiz kiminize düşman olarak inin. Yeryüzünde belli bir vakte kadar sizin için bir yerleşim ve meta (geçim) vardır."
25- Dedi ki: "Orda yaşayacak, orda ölecek ve oradan çıkarılacaksınız."
26- Ey Ademoğulları, Biz sizin çirkin yerlerinizi örtecek bir elbise ve size 'süs kazandıracak bir giyim' indirdik (var ettik). Takva ile kuşanıp-donanmak ise, bu daha hayırlıdır. Bu, Allah'ın ayetlerindendir. Umulur ki öğüt alıp-düşünürler.
27- Ey Ademoğulları, şeytan, anne ve babanızın çirkin yerlerini kendilerine göstermek için, elbiselerini sıyırtarak, onları cennetten çıkardığı gibi sakın sizi de bir belaya uğratmasın. Çünkü o ve taraftarları, (kendilerini göremeyeceğiniz yerden) sizleri görmektedir. Biz gerçekten şeytanları, inanmayacakların dostları kıldık.  


 Araf suresinde geçen bu bölümünde kıssanın sadece adem, eşi ve iblis arasında geçen bir olay olmadığı bütün insanların bir şekilde bu kıssayı yaşacakalarını görmekteyiz. 11 ayetteki "andolsun sizi yarattık ve sonra size suret verdik sonrada meleklere ademe secde edin dedik " cümlesinden bunu anlamaktayız.12. ayette bakara suresinde anlatılmayan secde etmeme gerekçesi burada anlatılmaktadır. Secde etmeme gerekçesi  kendisinin ateşten yaratılmış olduğu ve çamurdan yaratılmış olandan daha üstün olduğunu iddia etmesidir. Bu kıyaslamayı bugün Allahın vahyine rağmen o vahye karşı çıkarak bana göre böyle olması yada falanın görüşüne göre böyle olması gerekir diye  fikir üretenlerdede görmekteyiz. 13. ayette "öyleyse in oradan orada büyüklenmek senin hakkın olamaz" ayetinden iblisin Allah cc nin karşısındaki tekebbürlüğünün kendisinin hakkı olmadığı tekebbürlüğün sadece Allaha ait olduğunu bize gösteriyor.  


14. ve 15 ayetlerde kıyamete kadar izin istemesi ve bu iznin verildiğini görmekteyiz.16. ve 17. ayetlerde kıyamete kadar insanlar üzerinde ne şekilde oyunlar oynayacağını kendi dilinden öğreniyoruz.  Allahın doğru yolu üzerine oturup insanları saptırmak için her türlü yolu deneyeceğini söylüyor.18. ayette ise şeytanın bu iğvalarına kapılanların akıbetinin cehennem olduğunu rabbimiz bizlere bildirmektedir.19. ayette ise adem ile eşine  cennette eşi ile birlikte Allahın bildirdiği ağaca yaklaşmamak şartı ile istedikleri gibi hareket edebileceklerini  , yaklaştıklarda takdirde zalimlerden olacaklarını bildiriyor. Aynı şekilde bu kıssanın muhatabı bizlerde olduğumuz için bize yasaklanan ağaç kur'anda haram olarak vasfedilen şeylerdir. 


20. ayette, günah işlemek ile fıtrata aykırı bir hareket olan çıplak gezmeyi bize aynı şey olarak göstererek "örtülüp gizlenen ayıp yerlerini açığa çıkarmak için şeytan onlara vesvese verdi" denilmiştir.Yani günahkar gezmek ile çıplak gezmek aynı şey  olarak zikredilmektedir.Devamında adem ile eşine verdiği vesvese anlatılmaktadır. Burada Allah cc nin bizlere yasakladığı şeylere kayıtsız şartsız bir teslimiyet içinde olmamızın önemini bilidrmektedir. Bizler yasaklanan şeylerin nedenini ve niçinini sorgulamaya kalktığımız zaman onu delmek için şeytan tarafından mutlaka bir vesveseye uğratılırız. Böyle bir vesveseye düşmemek için "semi'na ve ata'na " demekten başka bir yolumuz yoktur.Aksi takdirde adem ile eşinin düştüğü hataya düşüp ayağımız kayabilir. Şeytanın oyunlarına kanıpta yasak ağaçtan tadan adem ile eşi bizim günah olan bir fiili işlediğimiz zaman "sokaklarda çıplak dolaşmak " gibi insanın utanacağı somut bir şey ile alakalandırılarak günahın ar damarı çatlamamış bir insanın günah işlediği takdirde o günahtan nasıl rahatsız olması gerektiği bizlere gösterilmektedir. Bir kişi herhangi bir günah işlediği zaman o anda o kiiye o günahı işlediğine dair herhangi bir ceza gelmez rabbimiz bu cezayı ahirete ertelediğini kur'anın müteaddit bizlere bilidrmiştir."ayıp yerlerinin açılması" tabiri ile bize işlenen o günahın sonucu somut olarak gösterilmektedir. 


23. 24. 25. ayetlerde adem ile eşinin tevbe etmeleri ve oldukları mekandan çıkarılmaları ve dünyada yaşayıp, ölecekleri ve oradan yeniden diriltilecekleri anlatılıyor. 26. ve 27 ayetlerde bu kıssanın  yaşanmış bitmiş bir kıssa olmadığı kıyamete kadar bizler için yaşanacak bir kıssa olduğu ortaya konulmaktadır. "ey ademoğulları" hitabı kıyamete kadar gelecek olan insanlara şamil bir hitaptır. Allah cc nin bizlere indirdiği kitap teşbihi bir anlatımla işledikleri günah sebebiyle ayıp yerleri açılan adem ile eşinin bu açılmayı önlemek için Allah cc nin kendilerine "şu ağaca yaklaşmayın"şeklindeki emri bizlere indirilen kitap ile aynı olarak ifade edilmiştir. Yani şeytanın iğvasına kapılıp adem ve eşi gibi ayıp yerlerimiz ortaya çıkmasın diye Allah cc bizlere kur'anı indirmiştir.27. ayette "ey ademoğuları şeytan anne babanızın çirkin yerlerini kendilerine göstermek için elbiselerini sıyırtarak onları cennetten çıkardığı gibi sizleride çıkarmasın" ikazı 20. ayette şeytanın verdiği vesvese   sonucunda  adem ile eşinin başlarına gelen şey ile aynileştirilerek bizlere anlatılmaktadır. "o ve taraftarları" ndan kasıt şeytanlığın sadece iblisin şahsıyla sınırlı olmadığı "taraftarları"ndan kasıt Allaha asi olmak için insana her türlü yolu açan kimselerdir.Ve bu kimseler kıyamete kadar var olacaktır.  


                                        EN DOĞRUSUNU ALLAH CC BİLİR.