7 etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
7 etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

24 Ağustos 2011 Çarşamba

Tebyinül Kur'andan Tahriful Kur'an Örnekleri 7 (Bakara Kıssası)

"Tebyinül kur'an" adlı eserdeki tahrifleri ele almaya bakara suresine adını veren bakara kıssası ile devam ediyoruz. Bu kıssadada sayın yazar diğer kur'an kıssalarında olduğu gibi kelimeler üzerinde oynayarak ve tarihi sıralamayı göz ardı ederek , musa as ın kur'anda anlatılan kıssasının diğer kısımlarıyla karıştırarak tahrif cinayetlerine devam etmektedir. Önce kıssa ile ilgili verdiği ayetlerin meallerini verelim. 

67.         Ve hani Mûsâ kavmine, “Şüphesiz ki Allah, size bir sığır boğazlamanızı emrediyor” demişti. Onlar, “Sen bizi alaya mı alıyorsun?” dediler. O [Mûsâ], “Ben câhillerden biri olmaktan Allah'a sığınırım” dedi.
68.         Onlar, “Bizim için Rabbine dua et, o [sığır] her ne ise onu bizim için açığa koysun” dediler. O [Mûsâ], “O [Rabbim] diyor ki: ‘Şüphesiz o [sığır], pek yaşlı değil, pek körpe de değil, ikisi arası dinçtir.’ Haydi, emrolunduğunuz şeyi yapınız” dedi.
69.         Onlar, “Bizim için Rabbine dua et, onun rengi ne ise onu bizim için açığa koysun” dediler. O [Mûsâ], “Şüphesiz O [Rabbim] diyor ki”: “Şüphesiz o [sığır], rengi bakanlara sürur veren, sapsarı bir inektir” dedi.
70.         Onlar, “Bizim için Rabbine dua et, o, nedir bizim için açığa koysun, şüphesiz ki o sığır, bize müteşâbih geldi ve biz şüphesiz Allah dilerse kesinlikle doğru yolu bulmuşlarız” dediler.
71.         O [Mûsâ], “Şüphesiz O [Rabbim] diyor ki”: “O [sığır], zelil olmayan [çifte koşulmayan], arazi sürmeyen, ekin sulamayan, salma gezen ve hiç alacası olmayan bir sığırdır.” Onlar, “İşte tam şimdi gerçeği getirdin” dediler. Sonunda onu boğazladılar. Ama neredeyse yapmayacaklardı.
72.         Ve hani siz bir nefsi öldürmüştünüz de onun hakkında birbirinizle atışmıştınız. Hâlbuki Allah, saklamış olduğunuzu çıkarandır.
73.         Sonra Biz, “Onun [öldürülen kişinin] ezası [ondan gelecek sıkıntı] sebebiyle o'nu [Mûsâ'yı] yola çıkarın” dedik. Allah ölüleri işte böyle diriltir ve akıllı davranasınız diye size âyetlerini gösterir.

Dikkat edileceği üzere kıssanın 67. ile 72. ayetleri arsı mealinde bir problem olmamasına rağmen 73. ayetin meali üzerinden kıssayı anlatarak iddia attiğimiz tahrifini gerçekleştirmeye çalışmıştır. Şimdi eserinde bu kıssasile ilgili yazdıklarına bakalım.  

Bu pasaj, İsrâîliyâtın etkisiyle yanlış yorumlanmıştır. Âyetlerin tahliline geçmeden bu konuyla ilgili iddialara yer vermek istiyoruz .  

Şeklinde klasik bir girişle başlayarak eserin hacmini veya kendi yaptıklarını örtme amacıyla bizimde kabul edemeyeceğimiz rivayetleri sergileyerek tabiri caizse yavuz hırsız veya minareye kılıf uydurma amaçlı olarak eserinde yer vermektedir. 

Burada sayın yazarın katılmadığı ancak bizim katıldığımız bir görüşüne yer vermek istiyoruz. 

Bu pasaj klasik kaynaklarda, İsrâîloğulları'nın işi fazla detaya boğmaları nedeniyle işlerinin zora koşulduğu, o sebeple verilen emri fazla irdelemeden hemen yapılması gerektiği noktasında açıklanmıştır. 

Kur'anda müminlerin vasıflarından biri olarak zikredilen konulardan biriside Allah ve resulu bir işe hükmettiği zaman müminlerin ona teslim olmaları şeklindedir. Tabiki bu emirler resul olan musa as ve rabbinin verdiği bir emir içinde geçerlidir. 

33.36 Allah ve resulu bir şeye hükmettiği zaman, inanan erkek ve kadına artık işlerinde başka yolu seçmek yaraşmaz. Allah'a ve Peygamber'e baş kaldıran şüphesiz apaçık bir şekilde sapmış olur. 

24.51 Aralarında hüküm verilmek üzere Allah'a ve Peygambere çağırıldıkları vakit: «İşittik, itaat ettik» demek, ancak müminlerin sözüdür, işte saadete erenler onlardır. 

Bakara s. 93. ayetinde bu konunun esas amacı hususunda bizlere bir mesaj verilmektedir.  
 
 2.93 Sizden kesin söz almış ve Tur'u tepenize dikmiştik, «Size verdiğimize kuvvetle sarılın ve dinleyin» demiştik «İşittik ve karşı geldik» dediler de inkarları yüzünden buzağı sevgisi kalblerine sindirildi. De ki, «Eğer inanmışsanız, imanınız size ne kötü şey emrediyor?



Kur'anda israiloğulları ile ilgli ayetlere baktığımız zaman onların firavunun zulmundan kurtarıldıklarını ve onca rızık ile nimetlendirilmelerine karşılık onların buna şükür değil nankörlük ile cevap verdikleri bildirlmektedir. Ve bu nankörlükleri karşısında israiloğuları daha ağır imtihanlarla karşılaştırılmaktadır. Bakara kıssasında anlatılan olayda bunun bir örneğidir. İçlerine buzağı sevgisi sindirilen bir kavmin onu kesmek ile imtihanları bu kıssanın amaçlarından biridir.Amacımız bu kıssadaki tahrif konusu olduğu için bu kıssa ile ilgili anlatılmak istenen hisse konusunu ayrı bir yazımızda ele almak istediğimiz için biz tebyinül kur'an adlı eserden alıntılarla iddialarımızı ortaya koymaya çalışacağız.

Yukarda dediğimiz gibi kıssanın 67.ile 72. ayetlerinin mealinde herhangi bir problem yoktur, ancak kıssayı dayandırdığı 73. ayet mealinde ve konu ile yazdıklarında sayın yazar kur'an tarafından verilen tarihi verileride hiçe sayıp konuyu tamamen karıştırarak şöyle devam etmektedir.

73.         Sonra Biz, “Onun [öldürülen kişinin] ezası [ondan gelecek sıkıntı] sebebiyle o'nu [Mûsâ'yı] yola çıkarın” dedik. Allah ölüleri işte böyle diriltir ve akıllı davranasınız diye size âyetlerini gösterir.

Bu âyetlerde de İsrâîloğulları'nın geçmişlerinden başka bir kesit; atalarının işlemiş olduğu bir cürüm ve Allah'ın onlara verdiği emirler nakledilmekte; ayrıca Mûsâ'nın işlediği cinâyet nedeniyle başına gelebilecek sıkıntılardan kurtulması için o'nun Mısır'dan başka bir yere gönderilişi konu edilmektedir. Aynı konu Kasas sûresi'nde de yer almıştı.  

Sayın yazarın  "bu ayetlerde   Musa as ın işlediği bir cinayet nedeniyle başına gelebilecek sıkıntılardan kurtulması için onun mısırdan başka bir yere gönderilişi konu edilmektedir" şeklindeki bir iddiasına karşı önce kelimeleri tahrif etmeden önceki tarihi bilgileri nasıl tahrif ettiğini görelim.  

Bakara suresindeki israiloğulları ile ayetlerin başlangıcı 40. ayettten başlamaktadır. 50. ayette "firavunun zulmunden kurtarıldıkları" hatırlatılan israiloğullarına  atalarının bu kurtuluştan sonraki yaptıkları hatırlatılmaktadır. Yani anlatılan tarihi süreç firavunun boğulup denizden karşı tarafa geçtikleri zaman içindeki olaylardır. Bilindiği gibi mu sa as ın işlediği cinayet mısırda ve daha resul olmadan önceki bir olaydır. Sayın yazar bu olayı karıştırarak kıssayı tahrife dayanak yapmaya çalışmaktadır.

Sayın yazar konuya şu şekilde devam etmektedir.

Burada Mûsâ'nın elçiliğe hazırlanışı ve o'nun vahye muhatap olması nedeniyle sosyal ölülerin diriltilmesi söz konusudur. Âyetteki, Allah ölüleri işte böyle diriltir ve akıllı davranasınız diye size âyetlerini gösterir ifadesi de, buna işaret eder, cesedin canlanmasına değil. Nitekim Rasûlullah ve o'nun tebliğ ettiği vahiylerle ilgili de şöyle buyurulmuştur  

Sayın yazar musa as ın elçiliğe hazırlanma zamanını ve mekanını buradada karıştırmış ve "sosyal ölülerin diriltilmesi söz konusudur" demektedir. Halbuki kendisinin 72. ayete verdiği mealde "hani siz bir nefsi öldürmüştünüz" şeklinde verdiği ayet mealini unutarak buradaki öldürme hadisesini mecaz olarak görmekte ve hakiki anlamda verdiği meale karşılık ayetin izahında bunu mecaz olarak değerlendirmekte ve kur'anda mecaz olarak geçen ayetleri iddiasına dayanak olarak sunmaktadır. Yazar daha önceki yazılarımızdaortaya koyduğumuz şekilde tenakuzlarına bir yenisini daha katmaktadır. Eserinde gözümüze çarpan bir husus bir  konu ile ilgili tefsirlerdeki geleneksel yanlış bilgileri ortaya dökerek eserin hacmini büyültmesi ve o yanlışların üstüne kendi yanlışını bine ederken o yanlışla kendi yanlışını örtmeye çalışmasıdır. Sayın yazarın  eserinde şimdiye kadar okumaya fırsat bulduğumuz kadarıyla bir göz boyama diyebileceğimiz şekilde yüzde 70 i yanlış alıntılarla eserini doldurup yüzde 30 kendi düşüncelerini ortaya koymaya çalışmasıdır.
73. ayeti kıssadan ayrı bir ayet olarak değerlendiren sayın yazar aşağıdaki şekilde devam ederek ve mevdudinin eserinden alıntılarla tefsirSine devam etmektedir. Mevdudinin bu yazdıklarına bizimde katılmadığımızı ifade edelim. 

Bu paragraf, “sığır kesme” pasajının devamı olarak algılanmış, makul ve makbul olmayan iddialar öne sürülmüştür. Bunlardan biri de, birçok konuda takdir ettiğimiz Mevdûdî tarafından zikredilmiştir:  

Mevdudiden yaptığı alıntıların devamında sayın yazar şu şekilde devam etmektedir. 

Âyette geçen  بعض[ba‘z] sözcüğü, “kısım, parça” anlamında edat olduğu gibi, بَعُضَ [ba‘uza/eza etti, acıttı] fiilinin mastarı da olabilir. Klasik anlayış, sözcüğün “parça” anlamını [edat hâlini] dikkate almıştır. 

BA‘Z
بعض [ba‘z] sözcüğü, “parça” anlamında kullanıldığı gibi, بعض [ba‘uza/dişledi, eziyet etti] fiilinin mastarı da olur. Hatta,  بعوضة[ba‘uzat/sivrisinek] sözcüğü de buradan gelir.[48]

DARB
Bu sözcüğün de birçok anlamı vardır. Bu konu hakkında Sâd sûresi'nin tahlilinde Eyyûb kıssası sadedinde açıklamalarda bulunmuştuk ve kelimenin, “yola çıkmak, bir başka yere gitmek” anlamını tercih etmiştik.[49]
Sözcükler bu anlama alındığında mana şöyle olur: Öldürülen kişi sebebiyle Mûsâ'ya eza edilmemesi için o'nu Mısır'dan uzaklaştırın, yola koyultun. Burada emir, Mûsâ'ya Mısır'dan kaçmasını öneren kimseye verilmiş, o da Mûsâ'nın Mısır'dan kaçmasını sağlamıştır. Bu kişi Mü’min sûresi'nde, “Firavun'un yakınlarından olup imanını gizleyen biri” olarak nitelenmiştir. Biz bu kişinin, Firavun'un karısı –ki Kur’ân'da övülmektedir– olduğu kanaatindeyiz. 

Sayın yazar 73. ayeti kıssadan ayrı bir paragraf olarak değerlendirerek "ba'z"kelimesi üzerinde durarak makul ve makbul !! iddalarına delil getirmeye devam etemktedir. "ba'z" kelimesinin sonundaki "he " zamirini hesaba katmadan bu kelimenin esas anlamını bırakıp yan anlamını tercih etmektedir. ragıp elisfahaninin müfredatında bu kelimenin anlamı "bir nesnenin cüzü, kısmı yada parçası " olarak verilmiş sivrisinek anlamı ise esas anlamından hareketle " diğer hayvanlara nispetle cisminin küçük olmasından dolayı" verildiği yazılır . Yani" bir nesnenin bir kısmı" bu kelimenin esas anlamıdır ve siyak ve sibaka uygun olanda budur. 

Yine aynı şekilde "darebe " (vurmak) fiilinede esas anlamını terkederek yan anlamını tercih etmiş ve bu iddiasını "özrü kabahatinden büyük" dedirtecesine eyyub as kıssasındaki darebe fiilinede yola çıkmak anlamını verdiğini buradada bunu tercih ettiğini söylemektedir. "darebe" fiiline "yoa çıkmak" manası yine esas anlamından hareketle ayakları yere vurmaktan kinaye olarak yan anlam olarak verilmiştir. Ancak burada verilmesi gerekn esas anlamı terkederek yan anlamı tercih etmiştir . Halbuki siyak ve sibaka uygun olan esas fiilin esas anlamıdır. 

 Sayın yazar burada artık tabiri caizse iyice çuvallayarak mutad olduğu üzere tenakuzlarına devamla 73. ayete şu anlamı vermektedir. "öldürülen kişi sebebiyle musaya eza edilmemesi için onu mısırdan uzaklaştırın" burada kur'an bütünlüğü ve arapçanın kuralları darmadağın edilerek verdiği mananın makul ve makbulluğu!!  üzerinde biraz duralım. Öncelikle bakara kıssasının tarihi ile musa as ın işlediği cinayet zamanı arasındaki zaman farkını  hesaba katmayan sayın yazar  "idrubuhu bi ba'diha" kelimesini musaya eziyet edilmemesi için mısırdan uzaklaştırın" şeklinde meallendirerek kur'anda israiloğulları için söylenen "kelimeleri yerinden oynatmanın" örneklerini sergilemiştir. Sayın yazar arap gramer kaidelerini kendi belirleyerek "hu" müzekker zamiri ile "he" müennes zamirlerini musa as için kullanmaktadır.Arapları " bizleri babalarımızın bulduğumuz dilden geri çevirmek isteyen bir adam dedirtircesine gramer kurallarını dahi hevası uğruna tahrif etmekten çekinmeyen bir arapça uzmanıdır!!! sayın yazarımız.Tarihi hesaba katmadan yaptığı tahriflere birini daha ekleyerek, musa as ın gençlğinde yani daha resul olmadan işlediği cinayet ile firavunla olan mücadelesinin anlatıldığı mümin suresindeki " imanını gizleyen adamı"  firavunun karısı" olarak söyleyip kendini iyice gülünç duruma sokmaktadır. mümin s. 28 ayetinde " gale raculun mü'minun"  ayetini acab hangi arap " kadın bir mümin " olarak anlamış bizim sayın yazarımız buna kadın diyor? . O ayetlerde mümin kişi için erkek tabirini kullanmış olsa bile o mümin kişinin musa as  ile bir konuşması olmadığını ayetlerde görmekteyiz. 

Sonuç olarak: özellikle kur'an kıssaları üzerindeki tahriflerini ortaya koymaya çalıştığımız "tebyinul kur'an" adlı eserin bakara kıssasında gördüğümz üzere diğer tahrif edilmiş kıssalara ilaveten burada tarihi olayların seyri birbirine karıştırılarak ve kelimeler yerinden oynatılarak sayın yazarın adeti olduğu üzere tahriflere " durmak yok yola devam" denilmektedir. Biz bu yazımızı sayın yazar kıssadaki tahirflerini ele alma amaçlı olarak yazdığımız için bu kıssadan hisse alma amaçlı olarak anlaşılması gerekenlerin üzerinde bir başka yazımızda durmak istiyoruz. 
               EN DOĞRUSUNU ALLAH CC   BİLİR.

4 Temmuz 2011 Pazartesi

Adem a.s İblis Kıssası 7 (Sad Suresi)

Adem as ve iblis kıssası 7. olarak sad suresi 71 ile 85. ayetler arasında geçmektedir. Konu ile ilgili ayet mealleri şöyledir. 

71- Hani Rabbin meleklere: "Gerçekten Ben, çamurdan bir beşer yaratacağım" demişti.
72- "Onu bir biçime sokup, ona Ruhum'dan üflediğim zaman siz onun için hemen secdeye kapanın."
73- Meleklerin hepsi topluca secde etti;
74- Yalnız İblis hariç. O büyüklük tasladı ve kafirlerden oldu.
75- (Allah) Dedi ki: "Ey İblis, iki elimle yarattığıma seni secde etmekten alıkoyan neydi? Büyüklendin mi, yoksa yüksekte olanlardan mı oldun?"
76- Dedi ki: "Ben ondan daha hayırlıyım; sen beni ateşten yarattın, onu ise çamurdan yarattın."
77- (Allah) Dedi ki: "Öyleyse ordan (cennetten) çık, artık sen kovulmuş bulunmaktasın."
78- "Ve şüphesiz, din (kıyametteki hesap) gününe kadar Benim lanetim senin üzerinedir."
79- Dedi ki: "Rabbim, öyleyse onların dirilecekleri güne kadar bana süre tanı."
80- Dedi ki: "O halde, süre tanınanlardansın."
81- "Bilinen vaktin gününe kadar."
82- Dedi ki: "Senin izzetin adına andolsun, ben, onların tümünü mutlaka azdırıp-kışkırtacağım."
83- "Ancak onlardan, muhlis olan kulların hariç."
84- (Allah) "İşte bu haktır ve Ben hakkı söylerim" dedi.
85- "Andolsun, senden ve içlerinde sana tabi olacak olanlardan tümüyle cehennemi dolduracağım."       
        
69. ve 70 ayetlerde "mele-i ala tartışıp dururken benim hiçbir haberim yoktu, bana ancak bir uyarıcı ve korkutucu olduğum vahyolunmaktadır" ayetlerininin kıssa ile ilişiğini kuracak olursak anlamamız gereken şudurki, "mele-i ala tartışıp dururken" ifadesinden kasıt  kıssanın bakara suresindeki   bölümünde  geçtiği üzere  Allah  cc " ben yeryüzünde bir halife kılacağım" ifadesine karşılık melekler ile olan konuşma kastedilmektedir.   Kur'anda değişik ayetlerde geçtiği üzere kendi vazifesinin ne olduğu buradada hatırlatılmaktadır. Burada dikkatimizi çeken nokta  muhammed as ın gaybı bilmediğini ifade etmesidir. Bu konu kur'anda değişik ayetlerdede karşımıza çıkmaktadır.

6.50 De ki: «Size Allah'ın hazineleri elimdedir, demiyorum; gaybı da bilmiyorum; size, ben meleğim demiyorum, ben ancak bana vahyolunana uyuyorum.» De ki: «Görenle görmeyen bir midir? Düşünmüyor musunuz?   
7.203 Onlara bir ayet getirmediğin zaman, «Sen bir tane yapsaydın ya» derler. De ki: «Ben ancak Rabbim tarafından bana vahyolunana uyarım. Bu Kitap inanan millete Rabbinizden açık belgeler, yol gösterme ve rahmettir 
10.15 Ayetlerimiz onlara açık açık okununca, bizimle karşılaşmayı ummayanlar, «Bundan başka bir Kuran getir veya bunu değiştir» dediler. De ki: «Onu kendiliğimden değiştiremem, ben ancak, bana vahyolunana uyarım. Ben Rabbime karşı gelirsem, büyük günün azabına uğramaktan korkarım.»
 

10.109 Sana vahyedilene uy; Allah hükmünü verene kadar sabret. O, hüküm verenlerin en iyisidir 
 11.012 Putperestlerin: «Ona bir hazine indirilmeli veya yanında bir melek gelmeli değil miydi?» demelerinden senin kalbin daralır ve belki de sana vahyolunanın bir kısmını terkedecek olursun. Sen ancak bir uyarıcısın, Allah her şeye vekildir

18.110 De ki: «Ben de ancak sizin gibi bir insanım; ancak bana tanrınızın tek bir Tanrı olduğu vahyolunuyor. Rabbine kavuşmayı uman kimse yararlı iş işleşin ve Rabbine kullukta hiç ortak koşmasın   
7.88 De ki: «Ben, Allah'ın dilediğinden başka kendime herhangi bir fayda veya zarar verecek güce sahip değilim. Eğer ben gaybı bilseydim elbette daha çok hayır yapmak isterdim ve bana hiçbir fenalık dokunmazdı. Ben sadece inanan bir kavim için bir uyarıcı ve müjdeleyiciyim.» 
11.31 «Size, Allah'ın hazineleri yanımdadır demiyorum; gaybı da bilmem; doğrusu melek olduğumu da söylemiyorum; küçük gördüklerinize Allah iyilik vermeyecektir diyemem; içlerinde olanı Allah daha iyi bilir. Yoksa şüphesiz haksızlık edenlerden olurum.»
   27.065 De ki: «Göklerde ve yerde gaybı Allah'tan başka bilen yoktur.» Ne zaman diriltileceklerini de bilmezler.




Bu ayetlerin ışığında düşünmek gerekirse muhammed as gayb hakkında bir bilgisi olmamasına rağmen tefsirlerdeki kur'an kıssaları le ilgili kur'an  haricindeki  "hadis" adı altındaki bilgilerin kaynağını sorgulamak gerekmektedir. Kur'an kıssalarıyla ilgili olarak bazı surelerde "sen orda değildin" ayetine karşılk sanki peygamberimiz oradaymış gibi kıssalarda çok ince ayrıntılar üzerinde durularak kıssadan alaınması ana fikir maalesef güme gitmiştir.   

3.44DI Bu Sana vahyettiğimiz gayb haberlerindendir. Meryem'e hangisi kefil olacak diye kalemlerini atarlarken sen yanlarında değildin, çekişirlerken de orada bulunmadın.
11.49 (Resûlüm!) İşte bunlar sana vahyettiğimiz gayb haberlerindendir. Bundan önce onları ne sen biliyordun ne de kavmin. O halde sabret. Çünkü iyi sonuç (sabredip) sakınanlarındır    
12.3 Biz bu Kuran'ı vahyederek, sana en güzel kıssaları anlatıyoruz.. Oysa daha önce sen bunlardan habersizdin    
12.102 İşte bu (Yusuf kıssası) gayb haberlerindendir. Onu sana vahyediyoruz. Onlar hile yaparak işlerine karar verdikleri zaman sen onların yanında değildin (ki bunları bilesin). imra
28.44 Musa'ya hükmümüzü bildirdiğimiz zaman, sen batı yönünde, (Musa'yı bekleyenler arasında) değildin, onu görenler arasında da yoktun
028.046] [DI] Sen, Musa'ya hitap ettiğimiz zaman Tur'un yanında da değildin. Senden önce kendilerine uyarıcı gelmeyen bir toplumu uyarman için, Rabbinden bir rahmet olarak gönderildin; belki düşünürler   
 28.46 Sen, Musa'ya hitap ettiğimiz zaman Tur'un yanında da değildin. Senden önce kendilerine uyarıcı gelmeyen bir toplumu uyarman için, Rabbinden bir rahmet olarak gönderildin; belki düşünürler 

028.046] [DI] Sen, Musa'ya hitap ettiğimiz zaman Tur'un yanında da değildin. Senden önce kendilerine uyarıcı gelmeyen bir toplumu uyarman için, Rabbinden bir rahmet olarak gönderildin; belki düşünürler 
   BBBBBBB
  Muhammed as ın gayb hakkında, kur'an haricinde bir bilgisi olmadığına, kıssalar hakkındada kur'an harici bir bilgisi olamayacağına dair bunda  ayete rağmen tefsirlerimizde kıssalar hakkındaki  "hadis" adı altındaki kur'an dışı bilgilerin kaynağı "israiliyyat" dediğimiz ehli kitap iken müslüman olan "ka'bul ahbar, vehb ibni münebbih" gibi kimselerin muharref kitaplarından uydurulan yalanlardır.Geçmiş ile iligli bir bilgiye sahip olmayan muhammed as gelecek ile ilgili  kur'an harici bir bilgiye sahip değildir " kıyamet alametleri, mehdi ,mesih, deccal" gibi rivayetlerin kaynağı yine kur'an dışı ,ehli kitabın uydurmalarıdır.


71. ile 74. ayetlerde Allah cc nin çamurdan bir beşer yaratacağını, ona  biçimlendirip hayat verince meleklerin ona secde etmelerini istemesi, meleklerin hepsinin iblis haricinde secde ettiklerini görmekteyiz. 75. ayette, iblisin secde etmemesi üzerine " ey iblis iki elimle yarattığıma secde etmekten seni alıkoyan neydi?" ayetindeki  "yed" kelimesi üzerinde biraz durmak istiyoruz.

Al-i imran s. 7. ayetinde indirilen bu kitabın ayetlerin muhkem ve müteşabih diye  iki kısımda indirildiği bildirilmektedir. "Müteşebih" ayetlerin tarifini kısaca," gözümüzle görmediğimiz gayb alemine ait verilerin gözümüzle gördüğümüz şehadet aleminin verileri ile anlatılması şeklinde tarif etmiştik.  "Yedullah" kavramınıda bu tarif  çerçevesinde anlamak gerekmektedir.Arapçada "yed" kelimesi "el" anlamına gelmektedir . Şura s. 11.de " onun benzeri gibi olan hiçbir şey yoktur." ayeti mucibince onun bir benzeri olmamasına rağmen Allah cc nin ipi, boyası, gelmesi, gözü ve eli gibi insana has olan özellikler neden Allah kendisi için kullanmıştır?. 

Kur'andaki bu insan biçimci kullanımlar islam tarihinde bazı kimseler arasında çok farklı yorumlanarak Allahı bir insan gibi düşünmeye kadar gitmiştir. Kur'andaki bu edebi tarzı anlayamayan  "müşebbihe" fırkasını bu düşünceye iten sebeb kur'anı zahiri bir  biçimde okuma hatasıdır. Bugün "selefiyye" fırkası ismi altında bazı kardeşlerimiz bu düşünceyi, "müşebbihe" fırkası kadar olmasada, Kur'anda mecazi anlatımı kabul etmemeleri sonucu Allah cc ye  semada bir mekan biçme, ona göz, el gibi insani yönleri " vardır ama şanına mahsustur" gibi bir anlayışla kökü kazınmış olan" müşebbihe" fırkasına yakın bir yerde durmaktadırlar. 

Ayetteki "el" kavramını Allah cc ye nisbet edemeyeceğimize göre bunu "müteşabih" ayetlerin anlama yöntemi doğrultusunda anlamak gerekmektedir. Bir kişinin "ben bunu iki elimle meydana getirdim " sözünden, o işi yaparken dışardan bir yardım almadığı o işin her anında  kendi emeğini ortaya koyduğunu anlarız. Allah cc ademi yaratırken hiç bir ortağı olmadan  onun sadece kendisinin yarattığını ifade etmiştir. Hiç bir ortağı olmayan Allah cc nin secde emrine karşı büyüklenen iblisin bu büyüklemesinin kendisinin "kafir" lerden olmasına neden olmuştur. 

Allah cc bizlerinde iblisin yolundan giderek "kafir" lerden olmamamız için onu herzaman büyüklememezi bizlere emretmektedir. Kıssanın devam eden ayetlerinde iblisin kovulması, kıyamete kadar süre alması , bu sürenin verilmesi, mümin kullar haricinde herkesi azdırıp saptıracağını, bu azanların hepsinin kendisi ile birlikte cehenneme atılacağını görmekteyiz.

Sonuç olarak, Kur'anda yedi surede anlatılan adem ile iblis kıssasında öne çıkan konu İBLİSİN ADEME SECDE ETMEYEREK ALLAHA ASİ OLMASI KIYAMETE KADAR İZİN ALARAK İNSANLARI DOĞRU YOLDAN SAPTIRACAĞINI SÖYLEMESİDİR. tabiri  caizse kıssada bütün yollar ibliste düğümlenmektedir. Kıssanın bazı bölümleri her surede ayrı ibarelerle anlatılmasına rağmen rabbimiz bu ayrı ibarelerin ortak olan yönüne dikkat çekmek istercesine iblisin secde etmemesini kıssanın bütün bölümlerinde öne çıkarmıştır.  Bu kadar öne çıkarmaya rağmen kıssada bazı tali  diyebileceğimiz konular etrafında dönüp dolaşılarak "İBLİSİN BİZLERE KIYAMETE KADAR OLACAK OLAN DÜŞMANLIĞI" arka plana itilmiştir. Yukarıda verdiğimiz, muhammed sav in gayb konusunda kur'an harici hiçbir bilgisi olamayacağına dair ayetlere rağmen başta adem ile iblis kıssası olmak üzere bir çok kur'an kıssası "israiliyyat" bataklığında boğularak müşriklerin bir iddiası olan "eskilerin masallarına" çevrilmiştir. Kur'an kıssalarının hayatın bir parçası olduğu özellikle adem as ile iblis kıssasında meyadana çıkmaktadır. "ADEM İLE İBLİS KISSASI BÜTÜN İNSANLARIN KISSASIDIR. HER  İNSAN BİR ADEMDİR. ALLAHIN EMRİNE ASİ OLUP KİTABINI İNKAR EDEN HER KİMSEDE ŞEYTANDIR.      

                        EN DOĞRUSUNU ALLAH CC BİLİR.