22 Mart 2013 Cuma

Bir Markalaştırılmış Kitap Hadisi ve Kur'ana Arzı

Yazımızın başlığındaki "markalaştırılmış kitap " tabiri ile neyi kastetmek istediğimizi anlatarak yazımıza başlayalım. Bu tabir ile, "Kur’an’dan sonra ikinci sahih kitap" adı verilecek kadar Kur’an’la yarıştırılan, başta Buhari olmak üzere "kütübü sitte "veya" kütübü tis'a" adı verilen hadis kitaplarındaki bazı hadislerin Kur’an ile taban tabana zıt olduğunun ayan beyan ortada olmasına rağmen yüzyıllar öncesine dayanan oluşturulmuş karizma sebebi ile , "Buhari hadisi" veya "Müslim hadisi" denilince sanki Allah (cc)nin ayeti imiş gibi kabul gören bu kitapları kastetmekteyiz. Bu kitaplar ve bunları meydana getiren hadisçiler etrafında oluşturulan sahte karizma veya markalaştırma bu kitapların ve içindeki hadislerin toplayıcılarının "la yus'el (sorgulanmaz) olmasını getirmiş Kur’an’a uymasa da uydurulur hale getirilmiş hiç uydurulamadığı zamanda kitabın ötelenerek o hadisin alınması durumunu ortaya çıkarmıştır. Muhammed sav in Kur’an’a aykırı bir söz söylemesinin mümkün olmadığını herkesin iddia etmesine rağmen uymayan bu hadisler etrafında din oluşturulmuş ve bu din genel geçer inanç haline sokulmuştur.

"Hadisi Kur’an’a arz etmek" sözünü duyan insanlar "aslandan kaçan yaban eşekleri " misali, ürkerek bu düşünce sahiplerini sapıklık ile itham etmekten de geri durmamaktadırlar. Bahsettiğimiz kitaplardaki bütün hadisleri uydurma olarak görmediğimizi belirtmekle birlikte bu hadislerin Kur’an’a arz edildiği takdirde üzerine kurulan din binasının büyük bir sarsıntı geçireceği bu hadislerin Kur’an’a arz edilmesinden korkan güruhun malumudur.

"Sahih hadis Kur’an’a arz edilmez" şeklinde saçma bir sözü kalkan edinerek bu hadislerin Kur’an’a aykırı olsa da müdafaa edilmeye çalışılması gerçekten korkunç bir durumdur. Bu sözle, markalaştırılmış kitaplardaki hadislerin hiçbirinin Kur’an’a arzına gerek olmadığını söyleyen bu insanlar, acaba "sahih hadis" damgasını vururken neyi baz almaktadırlar? Senet zincirindeki kişilerin yine bazı kişiler tarafından "sika" yani güvenilir olması acaba vahiyle mi belirleniyor ki o hadis sahih oluyor ve artık Kur’an’a arzı bile gerekmiyor.

Bu girişten sonra, bu kitaplarda bulunan bir hadisi ve bu hadisin Kur’an’la sağlamasının yapılmasına geçelim, hadisimiz Buhari, Müslim, Tırmizi ve Ebu Davut’ta bulunmaktadır ve şu şekildedir.

10- BÂB: ÂDEM İLE MÛSÂ PEYGAMBER LERİN AZÎZ VE CELÎLOLAN ALLAH HUZURUNDA BİRBİRLERİNE KARŞI HÜCCETGETİRİP ÇEKİŞMELERİ
25 İbnu’t-Tîn şöyle demiştir; Bu hadisin Kader Kitabı’na girme sebebi Yüce Allah’ın müşriklerin, sadık olan Peygamber’inin gördüklerini yalanlamalarım takdir etmiş olduğuna işaret etmesidir. Bu, onların tuğyanlarında bir artırma olmuştur (Aynî).
20-…….Bize Sufyân ibn Uyeyne tahdîs edip şöyle dedi: Biz bu hadisi Tâvûs ibn Keysân’dan belledik. O: Ben, Ebû Hureyre (R)’den işittim, dedi ki: Peygamber (S) şöyle buyurmuştur: “Âdem ile Mûsâ birbirlerine karşı hüccet getirip çekiştiler. Mûsâ, Âdem’e:
— Ya Âdem! Sen bizim babamızdın. Sen bizi cennetten çıkardığın için, bizleri mahrumiyet ve zarara düşürdün! dedi,
Âdem de ona:
— Ya Mûsâ! Sen, Allah’ın kelâmı ile seçip mümtaz kıldığı ve lehine eliyle yazıp çizdiği Musa’sın. Öyle iken sen, Allah’ın beni yaratmasından kırk sene evvel üzerime takdir buyurduğu bir işten dolayı beni kınıyor musun? dedi”.
Bunu takiben Peygamber: “Böylece Âdem, Musa’ya delil ve burhan ile galip oldu. Âdem Musa’ya delil ve burhanla galip oldu” cümlesini üç kere söyledi.
Sufyân dedi ki: Bize Ebu’z-Zinâd, el-A’rec’den; o da Ebû Hu-reyre’den; o da Peygamber’den bunun benzeri hadîsi tahdîs ett.

Bu hadiste ele alacağımız konu, âdemin işlediği günahın kendisi yaratılmadan 40 sene önce takdir edildiği dolayısı ile bu günahı işlememesi gibi bir durumun olamayacağı yönündedir. Tipik bir cebriyye inancını ortaya koyan hadise göre herhangi bir kul işlemiş olduğu fiili yapmamakta serbest değildir ve dolayısı ile sorumluda değildir. Çünkü kendisi yaratılmadan önce bunu yapacağı belirlenmiştir. Bu hadisi baz alarak bir kişi işlemiş olduğu bir suçtan dolayı yarın ahirette Allah (cc)ye haşa "benim yaptığım fiilleri işleyeceğimi zaten yazmışsın beni neden mesul tuttun" diye bir soru sorması gerekir. Bu hadis kişinin iradesini hiçe sayan düşüncenin bir ürünü olup bu şekilde hazırlanan alt yapıya uygun olarak sultanların işlemiş oldukları cinayetlerin suçu Allah cc ye isnat edilmiştir. Kur’an’dan vereceğimiz 3 ayet bu düşüncenin kaynağını bizlere göstermektedir.

----- [006.148] [E0] Müşrik olanlar diyecekler ki: Allah dilese idi ne biz müşrik olurduk ne atalarımız, ne de bir şey haram kılabilirdik, bunlardan evvelkiler de böyle tekzip etmişlerdi, nihayet azabımızı tattılar, hiç de, ilim denecek bir şeyiniz var mı ki bize çıkarasınız? Siz sırf bir zann ardından gidiyorsunuz ve siz ancak atıyorsunuz
-----[016.035] [E0] Bir de müşrikler dediler ki: “Allah dileseydi ne biz, ne atalarımız ondan başka hiç bir şeye tapmazdık ve onsuz hiç bir şey tahrim etmezdik”, bunlardan evvelkiler de böyle yaptılar, buna karşı peygamberin vazifesi ancak açık bir tebliğden ibarettir.
-----[043.020] [E0] Bir de dediler ki Rahman dilese idi biz onlara tapmazdık, bu babda onların bir ilimleri yoktur sade atıyorlar.

Verdiğimiz örnek ayet meallerinde ortak nokta, müşriklerin işlemiş oldukları günahlarda kendilerinin herhangi bir rolü olmadığını söylemeleridir ancak bu sözleri Allah cc tarafından red edilmektedir. Birçok ayette insanın kendisine verilen seçme hürriyetinden ve bu hürriyeti kullanarak yolunu kendisinin belirlediği bizlere bildirilmektedir. Ancak yukardaki rivayette âdem işlemiş olduğu suçu kendi ihtiyarı olarak işlemediğini beyan etmektedir. Markalaştırılmış kitaplarda yerini bulan bu rivayet Kur’an’a arz edildiği zaman uydurma olduğu açıktır. Şimdi bazı kişilerin " sen kimsin" veya "sen falandan daha mı iyi bileceksin" dediklerini duyar gibiyim ama o kişiler bu şekilde kendilerini avutacaklarına, ancak Kur’an’a uygun olan bir sözün Muhammed (sav)in olabileceğini kafalarına yerleştirmek zorunda olduklarını bilmelidirler.

Kader konusu yüzyıllardır konuşulan ve daha da konuşulacak olan bir konudur. Zaman içinde Kur’an geri atılıp kendi fırkalarının düşüncelerini Kur’an’a onaylattırmak için uydurulan rivayetler dinimizin ayrılmaz bir parçası haline getirilmiş ve etrafında bir sürü yanlış din anlayışı oluşturulmuştur. Allah (cc)nin bizlere seçme hürriyeti vererek bu seçimimizin neticesinde ahiretteki ebedi yerimizin belirleyeceğimizi bildirmesine rağmen yanlış kader inancı bizlerin sanki bir kukla olduğumuz ve yaptıklarımızın önceden yazılarak seçim hakkımızın olmadığı şeklinde bir düşünceye bizi sevk etmiştir. Allah (cc)nin bütün eksikliklerden münezzeh olması kullarının bütün yaptıklarını bilmesinin yanında yapacaklarını da bilmesidir. Onun bizim yapacaklarımız bilmiş olması bizim irademize baskı kurması şeklinde anlaşılmamalıdır. Bugünlerde, yapacaklarını bilmediği yolunda önceden ortaya atılmış olan bazı düşüncelerin yeniden konuşulmaya başlanması yanlış kader inancının ortadan kaldırılmasına yönelik olması yönündeki çalışmalar olması bakımından görmemize rağmen, Allah cc ye "bilmemezlik" yakıştırılması bakımından "kaş yapayım derken göz çıkarmak" derecesine vardığı içinde üzüldüğümüzü beyan edelim.

EN DOĞRUSUNU ALLAH CC BİLİR.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder