Suresi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Suresi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

22 Haziran 2025 Pazar

AHZAB SURESİ MEALİ

 1- Ey o haberci! Allah'a karşı korun ve o (gerçeği) örtücülere ve o ikiyüzlülere itaat etme. Şüphesiz ki Allah, bir en iyi bilicidir, bir en bilgedir. 

2- Ve Efendinden sana vahyolunmakta olan şeye takıl. Şüphesiz ki Allah, işlemekte olduğunuz şeyleri bir en iyi haber alıcıdır.

3- Ve Allah'a dayan. Ve Allah, bir dayanak olarak yeter.

4- Allah, bir adamın (göğüs) boşluğunun içinde iki kalp koymadı. Ve onlardan zihar yapmakta olduğunuz (sırtlarını ananızın sırtı gibi gördüğünüz) eşlerinizi de anneleriniz yapmadı. Ve sizin (oğullarınız olarak) çağırdıklarınızı da sizin (gerçek) oğullarınız yapmadı. Bunlar, sizin ağızlarınızın demesidir. Ve Allah, o gerçeği der ve O, o (doğru) yola iletir.

5- Onları, onların babalarına nisbetle çağırın. O, Allah'ın yanında daha hakkaniyetlidir. Eğer onların babalarını bilmediyseniz, artık o itaat nizamında sizin kardeşleriniz ve yönelenlerinizdir. Ve kendisinde yanıldığınız o şeyde, sizin üzerine bir sorumluluk yoktur. Fakat kalplerinizin kastettiği şeyde (sorumluluk vardır). Ve Allah, bir çok bağışlayıcıdır, bir çok merhamet edicidir.

6- O haberci, o inananlara kendi benliklerinden daha yakındır ve onun eşleri de, onların anneleridir. O rahim sahipleri (akrabalar) onların bazısı bazısına (mirasta) Allah'ın yazgısında o inananlardan ve o göçenlerden daha yakındır. Yönelenlerinize bir benimsenen (vasiyet) yapmanız başka. Bu, o kitapta satırlanmıştır.

7- 8- Ve bir zaman (hesap gününde) o doğru söyleyenlere doğruluklarından sorması için, o habercilerden ve senden ve Nuh'tan ve İbrahim'den Ve Musa'dan ve Meryem oğlu İsa'dan yeminle bağlanmış sözlerini almıştık. Vonlardan bir yeminle bağlanmış sağlam söz almıştık. Ve o (gerçeği) örtücülere bir acı azap hazırlamıştır.

9- Ey inanmışlar, Allah'ın sizin üzerinizdeki nimetini hatırlayın. Hani size (düşman) askerler gelmişti de, onların üzerine bir rüzgar ve sizin onları göremediğiniz bir ordu göndermiştik. Ve Allah, işlemekte olduğunuz şeyleri bir en iyi görücüdür.

10- O zaman size üstünüzden ve sizin en altınızdan gelmişler ve o gözler kaymış ve o kalpler gırtlaklara ulaşmış ve siz de Allah'a karşı o (yanlış) kanaatlerle, kanaatler besliyordunuz. 

11- İşte orada o inananlar yoklanmış ve bir sert sarsıntı ile sarsılmışlardı.

12- Ve o zaman o ikiyüzlüler ve kalplerinde bir bozukluk olanlar: "Allah ve O'nun elçisi bize bir aldatmadan başka söz vermedi" diyordu.

13- Ve o zaman onlardan bir ekip: "Ey Medine halkı sizin için durma nedeni yok, artık dönün" demişti. Ve onlardan bir bölük: "Evlerimiz (korumasız durumda) açıktır" diyerek o haberciden onay istiyordu, oysa onlar (korumasız durumda) açık değildi. onlar bir kaçıştan başka bir şey istemiyorlardı.

14- Ve eğer onların üzerine onun (Medine'nin) çevrelerinden girilse, sonra o kargaşa çıkarmaları istenmiş olsa, onu kesinlikle verecekler ve onu kolayca yapmaktan (geri) kalmayacaklardı.

15- Ve ant olsun ki önceden o arkaları yöneltmeyeceklerine dair Allah'a söz vermişlerdi. Ve Allah'ın antlaşması bir sorumluluktur.

16- De ki: "Eğer o ölümden veya o öldürülmeden kaçarsanız, o kaçış size asla fayda vermeyecek ve (kaçabildiğiniz) takdirde de pek az (bir zaman) dışında geçimlenemezsiniz."

17- De ki: "Eğer size bir kötülük istese veya bir rahmet istese, Allah'tan sizi saracak kimdir ki o?" Onlar kendileri için Allah'ın aşağısından bir yönelen ve bir yardımcı da bulamazlar.

18- Allah, içinizden o engelleyicileri ve kardeşlerine o "Bize katılın" deyicileri kesinlikle biliyor. Ve o sıkıntıya pek azı dışında gelmezler.

19- (Gelseler de) size karşı bir cimri olarak (gelirler). Ve o kaygı geldiği zaman, üzerini o ölümden (dolayı baygınlık) kaplamış kimse gibi gözleri dönerek sana bakmakta olduklarını görürsün. O kaygı gittiği zaman da, o hayra karşı bir cimri olarak demir (gibi) dilleriyle sizi taciz ederler. İşte onlar inanmamışlardır,  bu yüzden Allah da onların işlerini boşa gidermiştir. Ve işte bu, Allah'a göre kolaydır. 

20- O grupların gitmediklerini hesap ediyorlar. Ve eğer o gruplar (tekrar) gelirse, çölde o bedevilerin içinde olup da sizin haberlerinizden sormayı isterler. Ve eğer sizin içinizde olsalardı, pek azı dışında savaşmazlardı.

21- Ant olsun ki size, Allah'ı ve o sonraki günü bekleyen ve Allah'ı çok hatırlayan için,  Allah'ın elçisinde bir iyi örneklik vardır.

22- O inananlar o grupları gördüğünde: "Bu, Allah'ın ve O'nun elçisinin bize söz verdiği şeydir ve Allah ve O'nun elçisi doğru sözlüdür" dediler. (Bu görmeleri) onlara bir inanç ve bir teslimiyetten başka bir şey artırmadı.

23- O inananlardan bir kısım adamlar vardır ki, onun üzerinde Allah'a yaptıkları antlaşmaya sadakat göstermişlerdir. Onlardan kimi (Allah'ın yolunda) ölüm sözünü yerine getirmiştir ve onlardan kimi de bakınmaktadır. Ve onlar (sözlerini) bir değişmeyle değiştirmiyorlar.

24- Bunun sonucunda o doğru sözlülere doğruluklarının karşılığını verir ve o ikiyüzlüleri eğer dilerse azaplandırır veya (onlar döndükleri takdirde) onlara (lütufla) döner. Şüphesiz ki Allah, bir çok bağışlayıcıdır, bir çok merhamet edicidir.

25- Ve Allah, (gerçeği) örtenleri öfkeleriyle geri döndürdü, bir hayra kavuşamadılar. Ve Allah, o inananlara o savaşta yeterli geldi. Ve Allah, bir çok kuvvetlidir, bir en güçlüdür.

26- Ve o kitabın halkından onlara sırt vermiş olanları korunaklarından indirdi ve onların kalplerine o korkuyu attı. Bir bölüğü öldürüyordunuz, bir bölüğü de esir alıyordunuz.

27- Ve sizi, onların yerlerine ve onların yurtlarına ve onların mallarına ve henüz oraya ayak basmadığınız bir yere mirasçı yaptı. Ve Allah, her şeyin üzerine bir güç yetiricidir.

28- 29- Ey o haberci eşlerine de ki: "Eğer siz bu şimdiki yaşamı ve onun süsünü istiyorsanız, gelin sizi yararlandırayım ve sizi bir güzel salıverme ile salıvereyim. Eğer Allah'ı ve O'nun elçisini ve o sonraki yurdu istiyorsanız, şüphesiz ki Allah içinizden iyilik edenlere bir büyük iş karşılığı hazırlamıştır."

30- Ey o habercinin kadınları, içinizden kim bir apaçık hayasızlık suçu getirirse, o azap ona ikiye katlanır. Ve işte bu, Allah'a göre kolaydır. 

31- Ve içinizden kim bir düzgün iş işlerse, onun iş karşılığını iki kere veririz. Ve ona bir değerli rızık hazırlamışızdır.

32- Ey o habercinin kadınları, siz (haberci eşi olmayan) o kadınlardan biri gibi değilsiniz. Eğer korunuyorsanız, o sözü yumuşakça (bir edayla) söylemeyin, yoksa kalbinde bir bozukluk olan (sizden) umutlanır. Ve (kimseyi umutlandırmayacak) bir benimsenen söz söyleyin.

33- Ve evlerinizde sabit kalın ve ve o ilk cahiliyenin teşhirciliği gibi teşhircilik yapmayın ve o kulluk görevini ayakta tutun ve arınmayı yerine getirin ve Allah'a ve O'nun elçisine itaat edin. Ey o evin halkı, Allah ancak ve ancak o pisliği sizden gidermek ve sizi bir temizlemeyle temizlemek istiyor.

34- Ve evlerinizde Allah'ın ayetlerinden ve o bilgelikten peşi sıra okunan şeyi hatırlayın. Şüphesiz ki Allah, bir çok lütufkârdır, bir en iyi haber alıcıdır.

35- Şüphesiz ki, o teslim olan erkeklere ve teslim olan kadınlara ve o inanan erkeklere ve o inanan kadınlara ve o (Allah'a) bağlanan erkeklere ve o (Allah'a) bağlanan kadınlara ve o doğru sözlü erkeklere ve o doğru sözlü kadınlara ve o direnip gayret eden erkeklere ve o direnip gayret eden kadınlara ve o saygı duyan erkeklere ve o saygı duyan kadınlara ve o bağış yapan erkeklere ve o bağış yapan kadınlara ve o oruç tutan erkeklere ve o oruç tutan kadınlara ve o ırzlarını kollayan erkeklere ve o (ırzlarını kollayan) kadınlara ve Allah'ı çok hatırlayan o erkeklere ve (Allah'ı çok hatırlayan) o kadınlara, Allah onlar için bir bağışlama ve bir büyük iş karşılığı hazırlamıştır.

36- Ve bir inanmış erkek ve bir inanmış kadın için, Allah ve O'nun elçisi bir işe hükmettiği zaman, onlar için işlerinden o hayırlama hakkı olması (hüküm harici tercihleri) olamaz. Ve kim Allah'a ve O'nun elçisine karşı çıkarsa, kesinlikle bir açıklanan sapkınlıkla sapmıştır.

37- Ve bir zaman sen Allah'ın kendisini nimetlendirdiği ve senin de kendisini nimetlendirdiğin kimseye: "Eşini kendinde tut ve Allah'a karşı  korun" diyor ve Allah'ın belli edici olduğu şeyi benliğinde gizliyor ve o insanlardan endişeleniyordun. Oysa Allah, kendisinden endişelenmene daha hak sahibiydi. Zeyd, ondan ilişiği kesmeyi yerine getirdiğinde, (oğulları olarak) çağırdıklarının eşlerinde onlardan ilişiği kesmeyi yerine getirdikleri zaman, (onları eş edinme de) o inananların üzerine bir burukluk olmaması için, onu seninle eşlendirdik. Ve Allah'ın buyruğu (her zaman) yapılagelmiştir.

38- Allah'ın kendisine belirlediği bir şeyde o habercinin üzerine hiçbir burukluk olmamıştır. Önceden geçenlerdeki  Allah'ın yasasıdır. Ve Allah'ın buyruğu, bir ölçüyle ölçülenmiştir.

39- Onlar ki, Allah'ın mesajlarını ulaştırırlar ve O'ndan endişelenirler ve Allah'ın dışında bir kimseden endişelenmezler. Ve Allah, bir hesap görücü olarak yeter.

40- Muhammed, adamlarınızdan bir kimsenin babası değildir, fakat Allah'ın elçisi ve o habercilerin mühürleyicisidir. Ve Allah, her şeyin bir en iyi bilicisidir.

41- 42- Ey inanmışlar, Allah'ı çokça bir hatırlamayla hatırlayın. Ve gündüzün erken vakti ve akşamın erken vakti, O'nu her türlü eksiklikten uzak tutun.

43- O, ve O'nun melekleri sizi o karanlıklardan o ışığa çıkarmak için sahip çıkıyor. Ve o inananlara, bir çok merhamet edicidir.

44- O'nunla karşılaşacakları gün esenlik temennileri "Selam" dır. Ve onlara bir değerli iş karşılığı hazırlamıştır.

45- 46- Ey o haberci, şüphesiz ki biz seni bir tanık olarak ve bir müjdeci olarak ve bir uyarıcı olarak ve O'nun onayı ile Allah'a bir çağırıcı olarak ve bir ışık verici lamba olarak gönderdik.

47- Ve o inananlara, şüphesiz ki onlar için Allah'tan bir büyük lütfu müjdele.

48- Ve o (gerçeği) örtücülere ve o ikiyüzlülere itaat etme ve rahatsız etmeleriyle ilgilenme ve Allah'a dayan. Ve Allah, bir dayanak olarak yeter.

49- Ey inanmışlar, o inanan kadınlarla evlendiğiniz, sonra onlara dokunmanız öncesinden onların evlilik bağını çözdüğünüz zaman, bu durumda sizin için onların üzerinde (başka biriyle evlenebilmeleri gereken zaman için) onu sayılandıracağınız hiçbir sayı yoktur. Bu durumda onları geçimlendirin ve onları bir güzel salıverme ile salıverin.

50- Ey o haberci, şüphesiz ki biz sana iş karşılığını (mehirlerini) verdiğin eşlerini ve Allah'ın sana (ganimet olarak) döndürdüğü şeylerden sağ elinin sahip olduklarını ve senin beraberinde göç eden amcanın kızlarını ve halalarının kızlarını ve dayının kızlarını ve teyzelerinin kızlarını ve eğer kendi benliğini o haberciye (mehir istemeden) bahşeder, eğer o haberci de onunla evlenmek isterse (diğer) o inanan erkeklerin aşağısından sana bir özellik olarak, bir inanan kadını da serbestleştirdik. Senin üzerine bir burukluk olmaması için onlara, eşleri ve sağ ellerinin sahip oldukları hakkında neyi belirlediğimizi, biz kesinlikle bilmişizdir. Ve Allah, bir çok bağışlayıcıdır, bir çok merhamet edicidir.

51- Onlardan dilediğin kimseyi bekletebilir ve dilediğin kimseyi de barındırabilirsin. Ve (bazı nedenlerle) uzaklaştığın kimselerden de kiminin peşine düşmende, artık senin üzerine bir sorumluluk yoktur. Bu, onların gözlerinin ferah olmasına ve üzülmemelerine ve onların hepsine verdiklerine hoşnut olmalarına daha yakındır. Ve Allah, kalplerinizde olan şeyleri bilir. Ve Allah, bir en iyi bilicidir, bir yumuşak davranıcıdır.

52- Bunun arkasından o (diğer) kadınlar, onların iyilikleri seni şaşırtmış olsa da, sağ elinin sahip oldukları dışında, (başka) eşlerle değiştirmen sana serbest olmaz. Ve Allah, her şeyin üzerinde bir gözeticidir.

53- Ey inanmışlar, onun anına bakıcılar olmaksızın bir yemek için size onay verilmesi dışında o habercinin evlerine girmeyin. Fakat çağrıldığınız zaman girin, yediğiniz zaman da bir sözle ünsiyet kurmadan (birbirinizle lafa dalmadan) dağılın. Şüphesiz ki sizin böyle yapmanız o haberciyi rahatsız ediyordu da (bunu söylemeye) sizden sıkılıyordu. Ve Allah ise, o gerçek(i söylemek)ten sıkılmaz. Ve onlardan (eşlerinden) bir geçimlik soracağınız zaman, onlara bir engelin ötesinden sorun. Sizin böyle yapmanız sizin kalpleriniz ve onların kalpleri için, daha temizdir. Ve sizin için Allah'ın elçisini rahatsız etmeniz ve onun ardından onun eşleriyle evlenmeniz bir sonsuzlukla (serbest) olmadı. Şüphesiz ki sizin böyle yapmanız Allah'ın yanında bir büyük (günah) tır.

54- Eğer bir şeyi belli ederseniz veya onu gizlerseniz, şüphesiz ki Allah, her şeyin bir en iyi bilicisidir.

55- Onlara (habercinin eşlerine) babalarına ve oğullarına ve erkek kardeşlerine ve erkek kardeşlerinin oğullarına ve kız kardeşlerinin oğullarına ve kadınlara ve sağ ellerinin sahip olduklarına (engelsiz konuşmalarında) üzerine bir sorumluluk yoktur. (Ey habercinin eşleri) Allah'a karşı korunun. Şüphesiz ki Allah, her şeyin üzerinde bir tanıktır.

56- Şüphesiz ki Allah ve O'nun melekleri o haberciye sahip çıkarlar. Ey inanmışlar, siz de ona sahip çıkın ve tam bir teslimiyetle teslim olun.

57- Şüphesiz ki Allah'a ve O'nun elçisini rahatsız edenleri Allah bu şimdikinde ve o sonrakinde dışlamış ve onlara bir önemsizleştirici azap hazırlamıştır.

58- Ve o erkek inananlara ve o kadın inananlara onların (rahatsız edilmelerini gerektiren) kazandıkları bir şey olmaksızın rahatsız edenler, kesinlikle bir dehşetli yalan ve bir açıklanan günah yüklenmişlerdir.

59- Ey o haberci, eşlerine ve kızlarına ve o inananlarına kadınlarına, dış giysilerinden üzerlerine salmalarını söyle. Bu, onların tanınmalarına, böylece rahatsız edilmemelerine daha yakındır. Ve Allah, bir çok bağışlayıcıdır, bir çok merhamet edicidir.

60- 61- Ant olsun ki, o ikiyüzlüler ve kalplerinde bir bozukluk olanlar ve o şehrin içindeki o sarsıcı (haber yayan)lar eğer (bundan) vazgeçmezlerse, seni kesinlikle onlara salıveririz, sonra dışlanmışlar olarak sana orada pek az (bir süre) dışında komşu kalamazlar. Nerede ele geçirirlerse, tutulurlar ve bir öldürülmeyle öldürülürler.

62- (Bu) önceden gelip geçenler hakkındaki Allah'ın yasasıdır. Ve Allah'ın yasası için bir değişme asla bulamazsın.

63- O insanlar senden o saatten soruyor. De ki: "Onun bilgisi ancak ve ancak Allah'ın yanındadır." Sen nasıl algılayacaksın belki o saat bir yakın (zamanda) olur.

64- Şüphesiz ki Allah, o (gerçeği) örtücüleri dışlamış ve onlara bir alevli ateş hazırlamıştır.

65- Orada bir sonsuzlukla sürekli kalıcılar olarak.  Bir yönelen ve bir yardımcı da bulamazlar.

66- O gün yüzleri o ateşte (şekilden şekile) çevrilip dururken: "Ak keşke Allah'a itaat etseydik ve o elçiye itaat etseydik" derler.

67- 68- Ve: "Ey Efendimiz, şüphesiz ki biz liderlerimize ve büyüklerimize itaat ettik de o yoldan bizi saptırdılar. Ey Efendimiz, onlara o azaptan ikiye katla ve onları bir büyük dışlamayla dışla" dediler.

69- Ey inanmışlar, Musa'yı rahatsız edenler gibi olmayın. Böyle bir durumda Allah onu onların söylediklerinden berileştirmişti. Ve Allah'ın yanında saygın biriydi.

70- 71- Ey inanmışlar, Allah'a karşı korunun ve (haksızlığa) bir set çeken söz söyleyin ki sizin işlerinizi düzeltir ve arkalarınıza takılı suçlarınızı bağışlar. Ve kim Allah'a ve O'nun elçisine itaat ederse, kesinlikle bir büyük başarıyla başarmıştır.

72- Şüphesiz ki biz o korunması gerekeni o göklere ve o yere sunduk da onlar onu yüklenmekten direndiler ve ondan korkuyla titrediler ve onu o insan yüklendi. Şüphesiz ki o, bir haksızlık yapandır, bir düşüncesizdir.

73- Bunun sonucunda Allah'ın o ikiyüzlü erkekleri ve o ikiyüzlü kadınları ve o ortak koşan erkekleri ve o ortak koşan kadınları azaplandırır ve inanan erkeklere ve o inanan kadınlara (lütufla) döner. Ve Allah, bir çok bağışlayıcıdır, bir çok merhamet edicidir.


16 Haziran 2025 Pazartesi

SECDE SURESİ MEALİ

1- Elif, Lam, Mim.

2- Kendisinde bir belirsizlik olmayan bu kitabın indirilişi, o tüm insanların Efendisindendir.

3-  Yoksa, "Onu kendisi yakıştırdı" mı diyorlar? Hayır, senden önce kendilerine hiçbir bir uyarıcı gelmemiş topluluğu uyarman, onların da doğruya iletilmeleri için, senin Efendinden (indirilen) o gerçeğin ta kendisidir.

4- Allah, o gökleri ve o yeri ve ikisinin arasında olan şeyleri altı dönemde takdir etti, sonra o tahtın üzerine denkleşti. Sizin için O'nun aşağısından hiçbir yönelen ve hiçbir eşlikçi yoktur. Hala hatırlamaz mısınız?

5- O gökten o yere o buyruğu ardı ardına düzenler, sonra onun ölçüsü sizin saymakta olduğunuz şeyden bin yıl olan bir günde kendisine yükselir.

6- Bu, o algılanamayananın ve o tanık olunanın bilicisi, o çok güçlü, o çok merhamet edici (Allah'tır).

7- O ki, her şeyin takdirini en iyi yaptı ve o insanı bir çamurdan takdir etmeye başladı.

8- Sonra onun neslini bir değersiz sudan bir süzmeden oluşturdu.

9- Sonra onu denkleştirdi ve ona kendi esintisinden (yaşam verme gücünden) üfledi. Ve sizin için o işitmeyi ve o görmeleri ve o gönülleri oluşturdu.

10- Ve: "Biz o yerde kaybolduğumuz zaman mı, gerçekten biz mi yeni bir takdir edilişte olacağız?dediler. Hayır, onlar Efendilerinin karşılamasını örtücülerdir.

11- De ki: "Sizin için görevlendirilmiş o ölümün meleği sizin ömrünüzü tamamlayacak, sonra Efendinize döndürüleceksiniz."

12- Ve o suçluları Efendilerinin yanında başlarını eğiciler olarak: "Ey Efendimiz, gördük ve işittik, artık bizi döndür de bir düzgün iş işleyelim, şüphesiz ki biz kesinkes inananlarız" (dediklerini) bir görsen.

13- Ve eğer dileseydik, her bir benliğe doğruya iletimini kesinlikle verirdik, fakat benden: "Cehennemi kesinlikle o cinden ve o insanlardan toplu olarak dolduracağım" (verilen) o söz bir gerçektir.

14- Öyleyse bu gününüzle karşılaşmayı unutmanız nedeniyle (cehennemi) tadın. Şüphesiz ki biz de sizi unuttuk ve işlemekte olduğunuz şeyler nedeniyle, sürekli kalıcılığın azabını tadın.

15- Bizim ayetlerimize ancak ve ancak, onlarla hatırlatıldıkları zaman, büyüklük taslamazlar olarak ve bir boyun eğen olarak kapananlar ve Efendilerini övgü ile her türlü eksiklikten uzak tutanlar inanır.

16- Yanları o yataklarından uzaklaşır, Efendilerini bir kaygıyla ve bir umutla çağırırlar ve onlara rızık olarak verdiğimiz şeylerden de harcarlar. 

17- Artık bir benlik kendileri için işlemekte oldukları şeylere bir karşılık olarak gözler ferahlığından neyin gizlendiğini bilmez.

18- Öyleyse bir inanmış olan kimse, bir itaatten çıkan kimse gibi midir? Bunlar denk olmazlar.

19- İnanmış ve o düzgün işleri işlemişlere gelince, işlemekte oldukları nedeniyle o me'va (barınak) bahçeleri bir ikram olarak, onlar içindir.

20- Ve itaatten çıkmış olanlara gelince, onların barınağı o ateştir. Oradan her çıkmayı istediklerinde, oraya tekrar döndürürler ve onlara: "Kendisini yalanmakta olduğunuz o ateşin azabını tadın" denilir.

21- Ve ant olsun ki onlara dönmeleri için, o en büyük azabın aşağısında o en yakın azaptan kesin olarak tattıracağız.

22- Ve kendisinin Efendisinin ayetleri hatırlatılmış, sonra onlardan kayıtsız kalmış kimseden, daha haksızlık yapan kimdir? Şüphesiz ki biz o suçlulardan öç alıcılarız.

23- Ve ant olsun ki Musa'ya o kitabı vermiş ve onu Yakub oğulları'na bir doğruya ileten yapmıştık. O halde sen de ona (kitaba) karşılaşmaktan bir tereddüt içinde olma.

24- Ve direnip gayret ettiklerinde ve ayetlerimize kesinkes inananlar olduklarında içlerinden buyruğumuzla doğruya iletir önderler çıkarmıştık.

25- Şüphesiz ki O senin Efendin aykırılaşmakta oldukları konularda o kalkışın günü onların arasını ayıracaktır.

26- Onların durulma yerlerinde yürümekte oldukları,  onlardan önceki o kuşaklardan kaçını yok etmiş olmamız, onları doğruya iletmedi mi? Şüphesiz ki işte bunda kesinlikle ayetler vardır. Hala işitmezler mi?

27- Onlar şüphesiz ki bizim o suyu o kupkuru yere sürmekte olduğumuzu, böylece onunla bir ekin çıkarmakta olduğumuzu, kendilerinin hayvanlarının ve onların kendilerinin, ondan yemekte olduğunu görmediler mi? Hala görmezler mi?

28- Ve: "Eğer doğru sözlülerseniz bu fetih (yok oluş günü) ne zaman (gerçekleşecek)?" diyorlar.

29- De ki: "O fethin (yok oluşun) günü (gerçeği) örtenlerin inanmaları fayda vermez ve onlar bakılmazlar."

30- Artık onlardan yana kayıtsız kal ve bakın, şüphesiz ki onlar da bakınanlardır.


14 Haziran 2025 Cumartesi

LOKMAN SURESİ MEALİ

1- Elif, Lam, Mim.

2- Bunlar, o bilge kitabın ayetleridir.

3- O iyilik edenleri bir doğruya ileten ve bir rahmettir.

4-  Onlar ki, o kulluk görevini ayakta tutarlar ve o arınmayı yerine getirirler ve onlar o sonrakine de kesinkes inanların ta kendileridir.

5- İşte onlar, Efendilerinden bir doğruya ileten üzerindedirler. Ve işte onlar, o başarıya eriştirilenlerin ta kendileridir.

6- Ve o insanlardan kimi, bir bilgi olmaksızın Allah'ın yolundan saptırmak ve ona alay konusu olarak tutunmak için, o sözün eğlencesini satın alır. Ve işte onlar, bir önemsizleştirici azap, onlar içindir. 

7- Ve ona ayetlerimiz peşi sıra okunduğu zaman, sanki onları işitmemiş gibi, sanki iki kulağında bir ağırlık varmış gibi, bir büyüklük taslayan olarak (başka tarafa) yönelir. Artık onu bir acı azabla müjdele.

8- 9- Şüphesiz ki inanmış ve o düzgün işleri işlemiş olanlar var ya, Allah'ın verdiği bir gerçek sözle orada sürekli kalıcılar olarak, o nimet bahçeleri onlar içindir. Ve O, o çok güçlüdür, o en bilgedir.

10- O gökleri kendisini görmekte olduğunuz bir direk olmaksızın takdir etti ve o yerde sizi sarsar diye sabitlikler bıraktı ve orada her bir canlıdan yaydı. Ve o gökten bir su indirdik de orada her bir değerli çiftten bitirdik.

11- Bu, Allah'ın takdiridir. Haydi O'nun aşağısından olanların neyi takdir ettiğini bana gösterin. Hayır o haksızlık yapanlar, açıklanan bir sapkınlık içindedir.

12- Ve ant olsun ki biz Lokman'a "Allah'a şükret" diye o bilgeliği vermiştik. Ve kim şükrederse, ancak ve ancak kendi benliği için şükreder. Ve kim (gerçeği) örterse, şüphesiz ki Allah, çok zengindir, övgüye çok layıktır.

13- Ve bir zaman Lokman oğluna, o ona öğüt verirken: "Ey oğulcuğum Allah'ı ortaklaştırma. Şüphesiz ki o ortak koşma, kesinlikle bir büyük haksızlıktır" demişti.

14- Ve biz o insana, bana ve ana babana şükret, o dönüş banadır diye ana babasına (iyiliği) önerdik. Annesi onu yılgınlık üzerine yılgınlıkla yüklendi ve onun (sütten) ayrılması, iki yıl içindedir.

15- Ve eğer, hakkında bir bilgi olmayan şeyi bana ortaklaştırman için sana güçlerini kullanırlarsa, ikisine de itaat etme ve ikisine bu şimdikinde benimsenen bir şekilde sahip çık ve bana içtenlikle yönelen kimsenin yoluna takıl. Sonra işlemekte olduğunuz şeyleri size haberlendireceğim.

16- "Ey oğulcuğum, şüphesiz ki o (yaptığın iş) eğer hardaldan bir dane ağırlığı kadar olsa, (bu iş) bir kayanın içinde veya o göklerde veya o yerde de olsa, Allah (hesap gününde) onu getirir. Şüphesiz ki Allah, bir çok lütufkardır, bir en iyi haber alıcıdır."

17- 18- 19- "Ey oğulcuğum, o kulluk görevini ayakta tut ve o benimseneni buyur ve yadırganandan vazgeçir ve sana eriştirilene karşı direnip gayret et. Şüphesiz ki işte bu, o işlerin kararlısındandır. Ve yanağını o insanlara eğriltme (onları küçümseme) ve o yerde bir çalımlanan olarak yürüme. Şüphesiz ki Allah, her bir çalımlanan övüneni sevmez. Ve yürüyüşünde ılımlı ol ve sesinden de kıs. Şüphesiz ki (insanlar nezdinde) o seslerin en yadırgananı, kesinlikle o eşeğin sesidir."

20- Şüphesiz ki Allah'ın o göklerdeki ve o yerdeki şeyleri size boyun eğdirdiğini ve sizin üzerinizdeki nimetini görünen olarak ve görünmeyen olarak bollaştırdığını görmediniz mi? Ve (buna rağmen) o insanlardan kimi, bir bilgi ve bir doğruya ileten ve bir ışık veren kitabı olmaksızın Allah hakkında söz dalaşı yapar.

21- Ve onlara: "Allah'ın indirdiği şeye takılın" denildiği zaman: "Hayır, atalarımızı onun üzerinde bulduğumuz şeye takılırız" derler. Ya o şeytan onları o alevli ateşin azabına çağırıyor olsa da mı?

22- Ve kim iyilik eden olarak yüzünü Allah'a teslim ederse, artık kesinlikle o dayanıklı kulpa sıkıca tutunmuştur. Ve o işlerin sonu Allah'adır.

23- Ve kim (gerçeği) örterse, artık onun örtmesi seni üzmesin. Onların dönüşü bizedir. Artık işledikleri şeyleri onlara biz haberlendireceğiz. Şüphesiz ki Allah, o göğüslerin sahip olduğunu en iyi bilicidir.

24- Onları pek az geçimlendiririz sonra onları bir sert azaba zorlarız.

25- Ve ant olsun ki onlara: "O gökleri ve yeri kim takdir etti?" diye sorsan, kesinlikle "Allah" diyecekler. De ki: "O övgü Allah'adır." Hayır, onların tamamı bilmezler.

26- O göklerdeki ve o yerdeki şeyler, Allah'ındır. Şüphesiz ki Allah, o çok zenginin, o övgüye çok lâyığın ta kendisidir.

27- Ve eğer şüphesiz ki o yerdeki bir ağaç olan şeyler kalemler olsa ve o su kütlesine de onun ardından yedi su kütlesi eklenerek (mürekkep olsa), Allah'ın kelimeleri tükenmez. Şüphesiz ki Allah, çok güçlüdür, en bilgedir.

28- Sizin takdir edilmeniz ve sizin harekete geçirilmeniz, ancak tek bir benliğin (takdiri ve harekete geçirilmesi) gibidir. Şüphesiz ki Allah, en iyi işiticidir, en iyi görücüdür.

29- Görmedin mi? şüphesiz ki Allah o geceyi o gündüzün içine geçiriyor ve o gündüzü de gecenin içine geçiriyor ve o güneşi ve ayı boyun eğdirmiştir. Hepsi bir isimlenmiş süreye kadar akar. Ve şüphesiz ki Allah, işlemekte olduğunuz şeyleri en iyi haber alıcıdır.

30- İşte bu, şüphesiz ki Allah'ın o gerçeğin ta kendisi olması ve şüphesiz ki, O'nun aşağısından kulluk etmekte oldukları şeylerin o geçersiz olması nedeniyledir. Ve şüphesiz ki Allah, o çok yücenin o çok büyüğün ta kendisidir.

31- Size kendisinin ayetlerinden göstermesi için şüphesiz ki o gemilerin o su kütlesinde Allah'ın nimetiyle akmakta olduğunu görmedin mi?  Şüphesiz ki işte bunda, her çokça direnip gayret eden şükreden için kesinlikle ayetler vardır.

32- Ve onları bir dalga gölgeler gibi kapladığı zaman, o itaat nizamını sadece O'na özgüleyenler olarak Allah'ı çağırırlar. Onları o karaya (çıkarıp) kurtardığında ise, içlerinden bir kısmı ılımlıdır. Ve bizim ayetlerimizi  her bir aşırı vefasız azılı (gerçeği) örtücüden başkası ısrarla reddetmiyor.

33- Ey o insanlar Efendinize karşı korunun ve öyle bir güne karşı endişelenin ki, bir baba kendi çocuğundan yana karşılık veremez ve bir çocuk o da babasından yana hiçbir şeyle karşılık verici değildir. Şüphesiz ki Allah'ın verdiği söz bir gerçektir. Öyleyse bu şimdiki yaşam sakın sizi aldatmasın ve o aldatıcı da sizi Allah'a karşı aldatmasın.

34- Şüphesiz ki Allah, o saatin bilgisi O'nun yanındadır. Ve o yağmuru indirir. Ve o rahimlerin içindeki şeyleri bilir. Ve bir benlik yarın neyi kazanacağını algılayamıyor. Ve bir benlik hangi yerde öleceğini de algılayamıyor. Şüphesiz ki Allah, en iyi bilicidir, en iyi haber alıcıdır.


10 Haziran 2025 Salı

RUM SURESİ MEALİ

1- Elif, Lam, Mim.

2- 3- 4- 5- O Rumlar, o yerin en yakınında yenildi. Ve onlar yenilmelerinin arkasından, bir kaç sene içinde yenecekler. Önceden (yenilmeleri) ve sonradan da (yenecekleri hakkındaki) o buyruk Allah'ındır. Ve o gün o inananlar, Allah'ın yardımıyla sevinecekler. Kime dilerse yardım eder. Ve O, o çok güçlüdür, o çok merhamet edicidir.

6- (Bu) Allah'ın verdiği sözdür. Allah, verdiği sözüne aykırılaşmaz. Fakat o insanların hiçbiri bilmezler.

7- (Onlar) bu şimdiki yaşamdan bir görüneni bilirler. Oysa onlar o sonrakinden duyarsız olanların ta kendileridir.

8- Allah'ın o gökleri ve o yeri ve ikisinin arasında olan şeyleri bir gerçekle ve bir isimlenmiş süreyle takdir ettiğini kendi benliklerinde düşünmediler mi? Ve şüphesiz ki o insanlardan bir çoğu Efendilerinin karşılamasını, kesinlikle (reddederek) örtücülerdir.

9- O yerde dolaşıp da kendilerinden öncekilerin sonunun nasıl olduğuna bakmadılar mı? Onlar kendilerinden kuvvetçe daha sertti ve o yeri sürmüşler ve kendilerinin orayı onarmalarından daha çok orayı onarmışlar ve elçilerimiz onlara o apaçık delilleri de getirmişti. Demek ki Allah onlara haksızlık yapıyor değildi. Fakat onlar kendi benliklerine haksızlık yapıyorlardı.

10- Sonra kötülük edenlerin sonu, Allah'ın ayetlerini yalanladıkları ve onları alaya almakta oldukları nedeniyle çok kötü oldu.

11- Allah, o takdiri başlatır, sonra onu tekrar döndürür, sonra O'na döndürüleceksiniz.

12- Ve o saatin ayağa kalkacağı gün, o suçlular umutlarını yitirirler.

13- Ve onların ortaklarından eşlikçileri de olmadı. Ve onların ortakları (kulluk etmelerini) örtücüler oldular.

14- Ve o saatin ayağa kalkacağı gün, ayrılırlar.

15- İnanmış ve o düzgün işleri işlemiş olanlara gelince, artık onlar bir yeşillik içinde neşelenirler.

16- Ve (gerçeği) örtenlere ve ayetlerimizi ve o sonrakinin karşılaşmasın yalanlayanlara gelince, işte onlar o azabın içinde hazır bulundurulmuşlardır.

17- Öyleyse akşamladığınız vakit ve sabahladığınız vakit, Allah'ı her türlü eksiklikten uzak tutun.

18- Ve o göklerde ve o yerde o övgü, O'nundur. Ve akşam karanlığı ve öğlenlediğiniz vakit (Allah'ı her türlü eksiklikten uzak tutun).

19- O ölüden o yaşayanı çıkarır ve o yaşayandan o ölüyü çıkarır ve onun ölümünden sonra o yeri yaşatır. İşte siz de böyle çıkarılacaksınız.

20- Ve sizi bir topraktan takdir etmiş olması, O'nun ayetlerindendir, sonra hemen siz bir beşer olarak yayılıyorsunuz.

21- Ve kendileriyle durulmanız için size kendi benliklerinizden eşler takdir etmiş olması ve aranıza bir sevgi ve rahmet koyması, O'nun (gözle görülen) ayetlerindendir. Şüphesiz ki işte bunda, düşünen bir topluluk için kesinlikle (gözle görülen) ayetler vardır.

22- Ve o gökleri ve o yeri takdir etmiş olması ve o dillerinizin ve o renklerinizin aykırılığı, O'nun (gözle görülen) ayetlerindendir. Şüphesiz ki işte bunda, bilenler için kesinlikle (gözle görülen) ayetler vardır.

23- Ve o gece ve o gündüz uykunuz ve (gündüz) kendi lütfundan olanların peşine düşmeniz, O'nun (gözle görülen) ayetlerindendir. Şüphesiz ki işte bunda,  işiten bir topluluk için kesinlikle (gözle görülen) ayetler vardır.

24- Ve size bir kaygı ve bir umut olarak o şimşeği göstermesi ve o gökten bir su indirmesi, böylece onun ölümünden sonra o yeri yaşatması, O'nun (gözle görülen) ayetlerindendir. Şüphesiz ki işte bunda, bağ kuran bir topluluk için kesinlikle (gözle görülen) ayetler vardır.

25- Ve o göğün ve o yerin O'nun buyruğuyla ayakta durması, O'nun (gözle görülen) ayetlerindendir. Sonra sizi o yerden bir çağrıyla çağırdığı zaman, siz hemen çıkarsınız.

26- Ve o göklerdeki ve o yerdeki kimseler, O'nundur. Hepsi O'na bağlananlardır.

27- Ve O, o takdiri başlatır, sonra onu tekrar döndürür. Ve o, kendisine çok önemsiz (bir iş) tir. Ve o göklerde ve yerde o en yüce örnek, O'nundur. Ve O, o çok güçlüdür, o en bilgedir.

28- Size kendi benliklerinizden bir örnek ortaya koydu. Sağ ellerinizin sahip olduklarından size rızık olarak verdiğimiz şeylerde, size onda denk olup da birbirinizin kaygısı gibi onlardan kaygılanmakta olduğunuz ortaklardan var mıdır? Bağ kuran bir topluluk için (gözle görülen) o ayetleri işte böyle ayrıntılandırıyoruz.

29- Hayır, haksızlık yapanlar bir bilgi olmaksızın keyfi arzularına takıldı. Artık Allah'ın saptırdığı kimseyi, kim doğruya iletir? Ve onların hiçbir yardımcıları da yoktur.

30- Artık sen yüzünü, (fıtrat yasalarına) bir meyilli olarak o itaat nizamına doğrult. Allah'ın fıtratına ki o insanları onun üzerine açığa çıkardı (fıtrat verdi). Allah'ın takdiri için değiştirme olmaz.  İşte bu, o dimdik duran o itaat nizamıdır. Fakat o insanların daha çoğu bilmezler.

31- O'na içtenlikle yönelenler olun ve O'na karşı korunun ve o kulluk görevine ayakta tutun ve o ortak koşanlardan olmayın.

32- İtaat nizamlarını ayrıştırmış ve taraftarlar halinde olmuşlardan (olmayın). Her bir grup kendilerinin yanında olan şeyle sevinenlerdir.

33- Ve o insanlara bir zorluk dokunduğu zaman, O'na içtenlikle yönelenler olarak Efendilerini çağırırlar. sonra onlara kendisinden bir rahmet tattırdığı zaman, içlerinden bir bölük Efendilerini ortaklaştırırlar.

34- Onlara verdiğimiz şeylere (biraz daha) nankörlük etmeleri için. (Şimdilik) geçimlenin, ileride bileceksiniz.

35- Yoksa onlara bir yetki indirdik de, O'na ortak koşmakta oldukları şeyleri o mu konuşuyor?

36- Ve o insanlara bir rahmet tattırdığımız zaman, onunla sevinirler. Ve ellerinin öncelediği nedeniyle onlara bir kötülük eriştirildiği zaman, onlar hemen karamsar olurlar.

37- Onlar görmedilermi ki şüphesiz ki Allah o rızkı kime dilerse geniş tutar ve bir ölçüye göre verir. Şüphesiz ki işte bunda, inanan bir topluluk için kesinlikle ayetler vardır.

38- Artık o yakınlık sahibine ve o durguna ve o yolun oğluna (yolda kalmışa) hakkını ver. İşte bu, Allah'ın yüzünü isteyenler için daha hayırlıdır. Ve işte onlar, o başarıya eriştirilenlerin ta kendileridir.

39- Ve insanların mallarında artış olması için faizden vermiş olduğunuz şey, Allah'ın yanında artmaz. Ve Allah'ın yüzünü isteyerek arınma (zekat)dan vermiş olduğunuz şey, (artar). İşte onlar, o katlayanların ta kendileridir.

40- Allah, sizi takdir etti, sonra size rızık verdi, sonra sizi öldürecek, sonra sizi yine yaşatacak. Ortaklarınızdan bunlardan bir şeyi bile yapacak kimse var mı? O, her türlü eksiklikten uzaktır ve onların ortaklaştırmakta oldukları şeylerden yücedir.

41- O insanların ellerinin kazandığı nedeniyle, o karada ve su kütlesinde o bozuculuk göründü. Dönmeleri için işlediklerinin bir kısmının sonucunu onlara tattırmaktadır.

42-  De ki: "O yerde dolaşın da, önceden nasıl olmuş bir bakın. Onların tamamı ortak koşanlardı."

43- Artık sen yüzünü, Allah'tan onun geri döndürmesi olmayan o günün gelmesi öncesinden, o dimdik duran o itaat nizamına doğrult. O gün (cennet ve cehennem ehli birbirinden) ayrılacaklar.

44- Kim (gerçeği) örterse, onun örtmesi kendinedir. Ve kim bir düzgün iş işlerse, onlar da kendi benlikleri için döşemektedirler.

45- Sonuçta inanmış ve o düzgün işleri işlemiş olanlara kendi lütfundan karşılık verir. Şüphesiz ki O, o (gerçeği) örtücüleri sevmez.

46- Ve size kendi rahmetinden tattırması ve o gemilerin kendi buyruğu ile akması kendi lütfundan (bir kısım nimetlerin) peşine düşmeniz ve şükretmeniz için, o rüzgarları müjdeciler olarak göndermesi, O'nun (gözle görülen) ayetlerindendir.

47- Ve ant olsun ki senden önce de elçileri topluluklarına göndermiş, onlar da onlara apaçık delilleri getirmişlerdi (de onlar reddetmişlerdi). Bunun üzerine biz de suçlulardan öç aldık. Ve o inananlara yardım etmek bizim üzerimize bir haktır.

48- Allah, o rüzgarları gönderir de bir bulutu sürer, böylece onu o gökte nasıl dilerse genişletir ve onu tek parça da yapar, böylece onun arasından o toz gibi yağmurun çıktığını görürsün. Artık onu kullarından kime dilerse eriştirdiği zaman, onlar hemen birbirlerini müjdeleyenlerdir.

49- Ve şüphesiz ki  öncesinden onun üzerlerine indirilmesinden önce, kesinlikle umutlarını yitirenlerdi.

50- Artık Allah'ın rahmetinin izlerine bak, onun ölümünden sonra o yeri nasıl yaşatıyor. Şüphesiz ki bu(nu yapan), kesinlikle o ölüleri de yaşatıcıdır. Ve O, herşeyin üzerine en doğru ölçü koyucudur.

51- Ve ant olsun ki bir rüzgar göndersek de onu (rahmet izlerini) sararmış olarak görseler, onun arkasından yine de (gerçeği) örtmeye kesinlikle devam ederlerdi.

52- Artık şüphesiz ki sen, o ölülere işittiremezsin ve arka dönenler olarak yöneldikleri zaman, o sağırlara da o çağrıyı işittiremezsin.

53- Ve sen o körleri sapkınlıklarından doğruya iletici de değilsin. Sen, teslim olanlar olarak ayetlerimize inanan kimseden başkasına da işittiremezsin.

54- Allah sizi bir zayıflıktan takdir etti, sonra bir zayıflığın arkasından bir kuvvet verdi, sonra bir kuvvetin arkasından bir zayıflık ve bir ihtiyarlık verdi. Ne dilerse takdir eder. Ve O, o en iyi bilicidir, o en doğru ölçü koyucudur.

55- Ve o saatin ayağa kalkacağı gün, o suçlular (kabirlerde) bir saatin dışında kalmadıklarına yemin eder. İşte böyle çarptırılıyorlardı.

56- Ve o bilgi ve o inanç verilmişler: "Ant olsun ki siz Allah'ın yazgısındaki o harekete geçirilme gününe kadar kaldınız. İşte bu, o harekete geçirilme günüdür. Fakat siz bilmezler idiniz" dedi.

57- Artık o gün haksızlık gerekçeleri yapanların fayda vermez ve (Allah'ın) azap etmeme istekleri de kabul edilmez.

58- Ve ant olsun ki biz o insanlara bu okunan (Kur'an) da her örnekten ortaya koyduk. Ve ant olsun ki eğer onlara (gözle görülen) bir ayet getirsen, o (gerçeği) örtenler kesinlikle: "Siz geçersizcilerden başkası değilsiniz" diyeceklerdi.

59- Allah, bilmezlerin kalplerine işte böyle damga vurur.

60-  Artık direnip gayret et. Şüphesiz ki Allah'ın söz vermesi bir gerçektir. Ve kesinkes inanmazlar seni (n direncini) hafifletmesinler.


5 Haziran 2025 Perşembe

ANKEBUT SURESİ MEALİ

 1- Elif, Lam, Mim.

2- O insanlar (sadece): "İnandık" demeleriyle bırakılacaklar kendileri hiç denenmezler mi hesap mı etti?

3- Ve ant olsun ki kendilerinden öncekileri denemiştik. Öyleyse Allah, doğru sözlüleri de kesinlikle bilecektir ve o yalancıları da kesinlikle bilecektir.

4- Yoksa o kötülükleri işleyenler (kaçarak) bizim önümüze geçebileceklerini mi hesap etti? Karar vermekte oldukları şey ne kötüdür.

5- Kim Allah'ın karşılamasını bekliyorsa, şüphesiz ki Allah'ın süresi kesinlikle gelicidir. Ve O, o en iyi işiticidir, o en iyi bilicidir.

6- Ve kim (Allah'ın yolunda) gücünü kullanırsa, kendi benliği için gücünü kullanmıştır. Şüphesiz ki Allah, o tüm insanlardan kesinlikle zengindir.

7- Ve inanmış ve o düzgün işleri olanlar var ya, onlardan kötülüklerini kesinlikle örteceğiz ve onlara işlemekte olduklarının daha güzeli ile karşılık vereceğiz.

8- Ve o insana ana babasına iyiliği önerdik. Ve eğer, hakkında bir bilgi olmayan şeyi bana ortaklaştırman için sana güçlerini kullanırlarsa, ikisine de itaat etme. Dönüşünüz banadır. Artık işlemekte olduğunuz şeyleri sizi haberlendireceğim.

9- Ve inanmış ve o düzgün işleri işlemiş olanları, kesinlikle o düzgünlerin içine girdireceğiz.

10- Ve o insanlardan kimi: "Allah'a inandık" diyor. Fakat Allah'ın uğrunda rahatsız edildiği zaman, o insanların bir denemesini, Allah'ın azabı gibi sayıyor. Ve ant olsun ki eğer senin Efendinden bir yardım gelirse, kesinlikle "Şüphesiz ki biz sizin beraberinizdeydik" derler. Ve Allah, o tüm insanların göğüslerindeki şeyleri en iyi bilen değil midir?

11- Ve Allah kesinlikle, inanmışları da bilir ve kesinlikle, o ikiyüzlüleri de bilir.

12- Ve (gerçeği) örtenler inanmışlara: "Bizim yolumuza takılın da sizin hatalarınızı biz yüklenelim" dedi. Oysa onlar onların hatalarından hiçbir şeyi yükleniciler değildir. Şüphesiz ki onlar kesinlikle yalancılardır.

13- Ve onlar kendi ağırlıklarını ve kendi ağırlıklarının beraberinde (başka) ağırlıklarda kesinlikle yüklenecekler ve o kalkışın günü yakıştırmakta oldukları şeylerden kesinlikle sorulacaklar.

14- Ve ant olsun ki Nuh'u topluluğuna gönderdik de içlerinde elli yıl eksik, bin sene kaldı. Onlar haksızlık yaparlarken o tufan onları tutuverdi.

15- Bunun üzerine onu ve o geminin arkadaşlarını kurtardık ve onu da o tüm insanlara bir ayet yaptık.

16- 17- 18- Ve İbrahim bir zaman topluluğuna: "Allah'a kulluk edin ve O'na karşı korunun. Eğer bilirseniz bu, sizin için daha hayırlıdır. Siz ancak ve ancak Allah'ın aşağısından bir takım putlara kulluk ediyorsunuz ve onları bir çarpıtma olarak takdir ediyorsunuz. Şüphesiz ki sizin Allah'ın aşağısından kulluk etmekte olduklarınız, size bir rızık vermeye sahip olamazlar. Öyleyse o rızkın peşine Allah'ın yanından düşün ve O'na şükredin. O'na döndürüleceksiniz. Eğer yalanlarsanız, sizden önceki toplumlar da kesinlikle yalanlamıştı. Ve (onlara gelen) o elçinin üzerine de ulaştırmadan başka (görev) yoktu" demişti.

19- Ve onlar görmediler mi, Allah o takdiri nasıl başlatıyor sonra onu tekrar döndürüyor? Şüphesiz ki bu, Allah'a göre kolaydır.

20- De ki: "O yerde dolaşın da o takdir nasıl başlamış bir bakın, sonra Allah o sonraki oluşumu oluşturur. Şüphesiz ki Allah, her şeyin üzerine en doğru ölçü koyucudur."

21- Kimi dilerse azaplandırır ve kimi dilerse merhamet eder. Ve O'na çevrileceksiniz.

22- Ve siz o yerde ve o gökte başarısız bırakıcılar değilsiniz. Ve sizin için Allah'ın aşağısından hiçbir yönelen ve yardımcı da yoktur.

23- Ve Allah'ın ayetlerini ve O'nun karşılmasının örtmüş olanlar var ya, işte onlar benim rahmetimden ümit kesenlerdir. Ve işte onlar için, bir acı azap vardır.

24- Ve topluluğunun ona cevabı: "Onu öldürün veya onu cayır cayır yakındemelerinden başkası olmamıştı. Bunun üzerine Allah onu o ateşten kurtardı. Şüphesiz ki bunda inanan bir topluluk için kesinlikle ayetler vardır.

25- Ve (İbrahim): "Siz ancak ve ancak bu şimdiki yaşamda aranızda bir sevgi için, Allah'ın aşağısından bir takım putlara kulluk ediyorsunuz. Sonra o kalkışın günü bir kısmınız bir kısmı (nın kulluğunu) örter ve bir kısmınız bir kısmı dışlar. Ve sığınağınız o ateştir. Ve sizin yardımcılarınız da yoktur" demişti.

26- Bunun üzerine ona Lut inanmıştı. Ve (İbrahim): "Şüphesiz ki ben, Efendime göç ediciyim. Şüphesiz ki O, o çok güçlünün, o en bilgenin ta kendisidir" demişti.

27- Ve ona İshak'ı ve Yakub'u bahşetmiş ve o haberciliği ve o kitabı onun soyunda devam ettirmiş ve onun iş karşılığını da bu şimdikinde vermiştik. Ve şüphesiz ki o, o sonrakinde de kesinlikle o düzgünlerdendir.

28- 29-  Ve Lut bir zaman topluluğuna: "Şüphesiz ki siz, o tüm insanlardan hiç birinin onunla kesinlikle sizin önünüze geçmediği (sizden önce kimsenin işlemediği) o hayasızlığa geliyorsunuz. Gerçekten siz mi o erkeklere geliyor ve o yolu kesiyor ve oturumlarınızda o yadırganana geliyorsunuz?" demişti de, topluluğunun ona cevabı: "Eğer o sözlülerden isen, Allah'ın azabını getir" demelerinden başkası olmamıştı.

30- (Lut): "Ey Efendim, o bozucular topluluğuna karşı bana yardım et" demişti.

31- Ve elçilerimiz İbrahim'e o müjdeyi getirdiklerinde: "Şüphesiz ki biz, şu kasabanın halkını yok edicileriz. Şüphesiz ki oranın halkı haksızlık yapanlardır" demişlerdi.

32- (İbrahim): "Şüphesiz ki Lut oradadır" demişti. (Elçiler): "Biz, orada olan kimseyi en iyi bileniz. Onu ve o geride kalanlardan olan karısı hariç halkını kesinlikle kurtaracağız" demişlerdi.

33- 34- Ve elçilerimiz Lût'a geldiğinde onlardan dolayı kötüleşti ve onlardan dolayı göğsü daraldı. Ve (elçiler): "Kaygılanma ve üzülme, şüphesiz ki biz seni ve o geride kalanlardan olan karın hariç halkını kurtarıcıyız. Şüphesiz ki biz, şu kasabanın halkına itaatten çıkmaları nedeniyle o gökten bir titretici azap indiricileriz" demişlerdi.

35- Ve ant olsun ki bağ kuran bir topluluk için oradan (gözle görülen) bir apaçık ayet bıraktık.

36- Ve Medyen'e de kardeşleri Şuayb'ı (gönderdik de onlara): "Ey topluluğum, Allah'a kulluk edin ve o sonraki günü bekleyin. Ve bu yerde bozucular olarak karışıklık çıkarmayın" dedi.

37- Bu uyarıya rağmen onu yalanladılar, bunun üzerine o şiddetli sarsıntı onları tuttu, böylece yurtlarında diz üstü çökenler olarak sabahladılar.

38- Ad'ı ve Semud'u (nasıl yok ettiğimiz) durulma yerlerinden kesinlikle size apaçık belli olmuştur. Ve o şeytan onlara işlerini süsledi böylece onları o yoldan uzaklaştırdı. Oysa onlar (şeytanın bu oyununu) görebilecek olanlardı.

39- Ve Karun'u ve Firavun'u ve Haman'ı da. Ve ant olsun ki Musa onlara o apaçık delilleri getirmişti de onlar o yerde büyüklük tasladılar ve (kaçarak) öne geçenler olamadılar.

40- Böylece her birini arkaya takılı suçuyla tuttuk. Artık onlardan kimi var ki üzerine bir kızgın taş yağdıran fırtına gönderdik. Ve onlardan kimi var ki o korkunç ses tuttu. Ve onlardan kimi var ki onu o yerin dibine soktuk. Ve onlardan kimi var ki batırdık. Ve Allah onlara haksızlık yapıyor değildi. Fakat onlar kendi benliklerine haksızlık yapıyorlardı.

41- Allah'ın aşağısından yönelenlere tutunanların örneği, bir eve tutunan o örümceğin örneği gibidir. Ve şüphesiz ki evlerin en yılgını, kesinlikle o örümceğin evidir.  Keşke biliyor olsalardı.

42- Şüphesiz ki Allah, kendisinin aşağısından herhangi bir şeyden çağırmakta oldukları şeyleri biliyor. Ve O, çok güçlüdür, en bilgedir.

43- Ve işte o örnekler, onları o insanlara ortaya koyuyoruz. Ve onları o bilenlerden başkası bağ kurmaz

44- Ve O, o gökleri ve o yeri o gerçekle takdir etti. Şüphesiz ki işte bunda, o inananlara kesinlikle (gözle görülen) bir ayet vardır.

45- Sana o kitaptan vahyolunmuş şeyi peşi sıra oku ve o kulluk görevini ayakta tut. Şüphesiz ki o kulluk görevi o hayasızlıktan ve o yadırganandan  vazgeçirir. Allah'ın (bunu sana) hatırlatması ise en büyüktür. Ve Allah, onların ustalıkla yapmakta oldukları şeyleri bilir.

46- Ve o içlerinden haksızlık yapanlar hariç, o kitabın halkıyla o en iyi yöntemden başkasıyla söz dalaşı yapmayın ve: "Biz, bize indirilmişe ve size indirilmişe inandık ve bizim tanrımız ve sizin tanrınız tektir ve biz O'na teslim olanlarız" deyin.

47- Ve böylece sana da o kitabı indirdik. Kendilerine o kitabı verdiklerimiz, ona inanır. Ve bunlardan da (Mekkelilerden) kimi ona inanır. Ve bizim ayetlerimizi o (gerçeği) örtücülerden başkası da ısrarla reddetmiyor.

48- Ve sen onun öncesinden hiçbir kitaptan peşi sıra okuyor ve sağ elinle yazıp çizer değildin, aksi takdirde o geçersizciler belirsizliğe düşerlerdi.

49- Hayır o, o bilgi verilmişlerin göğüslerinde apaçık ayetlerdir. Ve bizim ayetlerimizi o haksızlık yapanlardan başkası da ısrarla reddetmiyor.

50- Ve: "Ona," onun Efendisinden (gözle görülen) bir ayet indirilmeli değil miydi?" dediler. De ki: "(Gözle görülen) o ayetler ancak ve ancak Allah'ın yanındadır. Ve ben ancak ve ancak açıklayan bir uyarıcıyım."

51- Şüphesiz ki bizim sana peşi sıra onlara okunmakta olan o kitabı indirmiş olmamız onlara yetmedi mi? Şüphesiz ki bunda inanan bir topluluk için kesinlikle bir rahmet ve bir hatırlatma vardır.

52- De ki: "Allah, benimle sizin aranızda bir tanık olarak yeter. O göklerdeki ve o yerdeki şeyleri biliyor. Ve geçersize inanmış ve Allah'ı (n gerçeğini) örtmüş olanlar var ya, işte onlar o ziyan edenlerin ta kendileridir."

53- Ve o azabı senin çabuklandırmanı istiyorlar. Ve bir ismlenmiş süre olmasaydı, o azap onlara kesinlikle gelirdi. Ve (o azap) onlar fark etmezlerken kendilerine bir anda kesinlikle gelecektir.

54- O azabı senin çabuklaştırmanı istiyorlar. Ve şüphesiz ki cehennem, kesinlikle o (gerçeği) örtücüleri kuşatıcıdır.

55- O gün o azap onları üstlerinden ayaklarının altlarından kaplayacak ve (Allah): "İşlemekte olduğunuz şeyleri tadın" diyecek.

56- Ey inanmış kullarım, şüphesiz ki benim yerim geniştir, o halde yalnızca bana kulluk edin.

57- Her bir benlik o ölümü tadıcıdır, sonra bize döndürülürsünüz.

58- Ve inanmış ve o düzgün işleri işlemiş olanları, orada sürekli kalıcılar olarak o bahçeden altından o nehirler akar özel odalara kesinlikle yerleştireceğiz. (Güzel işleri) o işleyenlerin iş karşılığı ne güzeldir.

59- Onlar ki, direnip gayret etmişler ve Efendilerine dayanmaktadırlar.

60- Ve canlıdan nicesi vardır ki, kendi rızkını yüklenemez. Allah, onlara da ve size de rızık veriyor. Ve O, o en iyi işiticidir, o en iyi bilicidir.

61- Ve ant olsun ki onlara: "O gökleri ve yeri kim takdir etti? ve o güneşi ve o ayı kim boyun eğdirdi?" diye sorsan, kesinlikle "Allah" diyecekler. Böyle iken nasıl çarptırılıyorsunuz?

62- Allah, o rızkı kullarından kime dilerse geniş tutar ve (kime dilerse de) ona bir ölçüye göre verir. Şüphesiz ki Allah, her şeyi en iyi bilicidir.

63- Ve ant olsun ki onlara: "O gökten bir su indirip de onun ölümünden sonra o yeri kim yaşattı?" diye sorsan, kesinlikle "Allah" diyecekler. De ki: "O övgü Allah'adır." Hayır, onların hiçbiri akletmezler.

64- Ve bu, bu şimdiki yaşam bir eğlenceden ve bir oyundan başka birşey değildir. Ve şüphesiz ki o sonraki yurt, o asıl yaşamın ta kendisidir. Keşke biliyor olsalardı.

65- O gemiye bindikleri zaman, o itaat nizamını sadece O'na özgüleyenler olarak Allah'ı çağırırlar. Onları o karaya (çıkarıp) kurtardığında ise, onlar birden (Allah'ı) ortaklaştırırlar.

66- Onlara verdiğimiz şeylere (biraz daha) nankörlük etmeleri ve (şimdilik) geçimlenmeleri için. İleride bilecekler.

67- Onlar çevrelerinden o insanların kapılıp götürülürken, gerçekten bizim (Mekke'yi) bir dokunulmazlıklı güvenli yer yaptığımızı görmediler mi? Şimdi onlar geçersize inanıyor ve Allah'ın nimetini mi örtüyorlar?

68- Ve Allah'a karşı bir yalan yakıştıran veya kendisine geldiğinde o gerçeği yalanlayan o kimseden, daha haksızlık yapan kimdir? O (gerçeği) örtücüler için cehennemde bir barınak yok mudur?

69- Ve bizim uğrumuzda güçlerinin kullananları, kesinlikle yollarımıza ileteceğiz. Ve şüphesiz ki Allah, kesinlikle o iyilik edenlerin beraberindedir.


31 Mayıs 2025 Cumartesi

KASAS SURESİ MEALİ

1- Ta, Sin, Mim.

2-  Bunlar, o açıklayan kitabın ayetleridir.

3- İnanan ve bir topluluk için sana, Musa'nın ve Firavun'un haberinden o bir kısım gerçeği peşi sıra okuyacağız.

4- Şüphesiz ki Firavun o yerde yücelenmiş ve oranın halkını taraftarlara bölmüştü. İçlerinden bir ekibi zayıf bırakıyor, onların oğullarını boğazlıyor ve onların kadınlarını yaşatıyordu. Şüphesiz ki o, o bozuculardandı.

5- 6- Ve biz de, o yerdeki zayıf bırakılanlara büyük iyilikte bulunmayı ve onları önderler yapmayı ve o mirasçılar yapmayı ve o yerde olanak sağlamayı ve Firavun'a ve Haman'a ikisinin askerlerine onlardan sakınmakta oldukları şeyi, göstermeyi istiyorduk.

7- Ve Musa'nın annesine: "Onu emzir. Onun için kaygılandığın zaman, onu o denize bırak ve kaygılanma ve üzülme. Şüphesiz ki biz onu sana geri döndürücüleriz ve onu o gönderilmişlerden olarak görevlendiricileriz" diye vahyettik.

8- Böylece Firavun ailesi sonunda kendilerine bir düşman ve bir üzüntü olması için, onu bulup aldı. Şüphesiz ki Firavun ve Haman ve ikisini askerleri, yanılgıya düşenlerdi.

9- Ve Firavun'un karısı: "(Bu) benim ve senin için bir göz ferahlığıdır. Onu öldürmeyin. Bize faydası olur veya ona bir çocuk olarak tutunuruz" dedi. Oysa onlar (başlarına gelecekleri) fark etmez bir haldelerdi.

10- Ve Musa'nın annesi, gönlü bomboş bir durumda sabahladı. Eğer o inananlardan olması için onun kalbinin üzerine bağ vurmamış olsaydık, şüphesiz ki neredeyse onu belli edecekti.

11- Ve (annesi) kızkardeşine: "Onun izini takip et" dedi. Böylece o da onu, onlar fark etmezlerken uzak bir yerden gördü.

12- Ve önceden ona o emziricileri yasaklamıştık. Bunun üzerine (kız kardeşi): "sizin için ona güvence olacak ve ona içtenlikle öğüt verecek bir ev halkını size kılavuzluk edeyim mi?" dedi.

13- Böylece (annesinin) gözü ferah olması ve üzülmemesi ve şüphesiz ki Allah'ın sözünün bir gerçek olduğunu bilmesi için, onu annesine geri döndürdük. Fakat onların (Firavun ve askerlerinin) hiçbiri bilmezlerdi.

14- Ve en sertliğine ulaşıp oturaklaştığında ona bir karar yeteneği ve bir bilgi verdik. Biz o iyilik edenlere böyle karşılık veririz.

15- Ve (Musa) oranın halkından bir kısmının bir duyarsızlık (uyku) hali üzerinde olduğu bir vakit o şehre girdi de orada (birbiriyle) öldürüşen iki adam buldu. Bu, onun taraftarından bu da, düşmanın (taraftarın) dan. Derken onun taraftarından olan, onun düşmanından olana karşı ondan, yana yakıla yardım istedi. Bunun üzerine Musa ona yumruk attı, böylece onun (ölüm hükmünü) yerine getirdi. (Musa): "Bu o şeytanın işindendir. Şüphesiz ki o, bir açıklanan saptırıcı düşmandır" dedi.

16- (Musa yine): "Ey Efendim, şüphesiz ki ben benliğime haksızlık ettim, artık beni bağışla" dedi, bunun üzerine (Allah) onu bağışladı. Şüphesiz ki O, o çok bağışlayıcının, o çok merhamet edicinin ta kendisidir.

17- (Musa yine): "Ey Efendim, beni nimetlendirmen nedeniyle, artık o suçlulara bir sırt veren asla olmayacağım" dedi.

18- Böylece o şehirde bir kaygıyla (etrafını) gözetleyerek sabahladı. bir de baktı ki o dün ondan yardım istemiş olan, ondan imdat istiyor. Musa ona: "Şüphesiz ki sen, kesinlikle (nasıl biri olduğunu) açıklayan bir azgınsın" dedi.

19- (Musa) ikisine de bir düşman olan o kişiyi yakalamak istediğinde: "Ey Musa, o dün bir benliği öldürdüğün gibi beni de öldürmeyi mi istiyorsun? Şüphesiz ki sen bu yerde bir zorba olmaktan başka bir şey istemiyorsun. Ve sen o düzelticilerden olmak istemiyorsun" dedi.

20- Ve o şehrin en uzağından bir adam koşarak geldi: "Ey Musa, Şüphesiz ki o dolgunlar seni öldürmeleri için senin hakkında birbirlerine danışıyorlar, hemen (bu şehirden) çık. Şüphesiz ki ben, sana o içtenlikle öğüt verenlerdenim" dedi.

21- Bunun üzerine (Musa) bir kaygıyla (etrafını) gözetleyerek oradan çıktı. "Ey Efendim, beni bu haksızlık yapanlar topluluğundan kurtar" dedi.

22- Ve (yüzünü) Medyen'in karşısına yönelttiğinde: "Efendimin beni o denk yola iletmesi umulur" dedi. 

23- Ve Medyen suyuna vardığında, onun üzerinde o insanlardan (hayvanlarını) suvaran bir toplum buldu ve onların da aşağısından (hayvanlarını suvarmaktan) meneden iki kadın buldu. (Musa onlara): "İkinizin derdi nedir? dedi. (İki kadın): "O çobanlar geri çekilene kadar biz (hayvanlarımızı) suvarmayız ve babamız da bir büyük ihtiyardır" dediler.

24- Bunun üzerine (Musa) o iki kadın için (hayvanları) suvardı, sonra o gölgeye yönelip: "Ey Efendim, şüphesiz ki ben, hayırdan bana indireceğin o şeye bir muhtacım" dedi.

25- Çok geçmeden iki kadından biri, sıkılgan bir tavır üzere yürüyerek (Musa'ya) geldi: "Şüphesiz ki babam bizim için suvardığın şeylerin bir iş karşılığı ile karşılıklandırmak için seni çağırıyor" dedi. Çağrı üzerine ona geldiği ve (başından geçen) o anlatıyı ona anlattığında: "Kaygılanma, o haksızlık yapanlar topluluğundan artık kurtuldun" dedi.

26- İki kadından biri: "Ey babacığım, onun iş karşılığı çalışmasını iste. Şüphesiz ki iş karşılığı çalışmasını istediğin kimselerin en hayırlısı, bu çok kuvvetli güvenilir kimsedir" dedi.

27- (Babaları): "Şüphesiz ki ben, sekiz hac yılı bana iş karşılığı çalışmana karşı, şu iki kızımdan birini seninle evlendirmek istiyorum. Eğer on (yıl) a tamamlarsan, o da senin yanındandır. Ve ben seni  çatlatmayı da istemem. Eğer Allah dilemişse, beni o düzgünlerden bulacaksın" dedi.

28- (Musa): "Bu, benimle senin aranda (bir antlaşma)dır. O iki süreden hangisini yerine getirirsem, bana bir düşmanlık yoktur. Ve Allah, söylediğimiz şeyin üzerinde bir dayanaktır" dedi.

29- Böylece Musa o süreyi yerine getirdiği ve ailesiyle (ısınma ihtiyacı için) dolaştığında, Tur'un yanından bir ateş sezinledi. Ailesine: "Durup bekleyin, şüphesiz ki ben bir ateş sezinledim. Umarım ki ben size ondan bir haber veya ısınmanız için o ateşten bir kor getiririm" dedi.

30- 31- 32- Ona geldiğinde, o bereketlenmiş yerdeki o vadinin sağ yamacından: "Ey Musa, şüphesiz ki ben  o tüm insanların Efendisi Allah'ın ta kendisiyim" diye ve "Değneğini at" diye seslenildi. (Değneğini atıp) onu hızlı bir yılan  gibi titreştiğini gördüğünde, bir arka dönen olarak yöneldi ve (değneğini) takip etmedi. (Allah): "Ey Musa, geri gel ve kaygılanma, şüphesiz ki sen o güvende olanlardansın. Elini yakanın içine sok, hiçbir kötülük olmaksızın bembeyaz çıkıverir. Ve o ürkmeden (dolayı açılan) kanadını da (kolunu) kendine yapıştır. İşte bu ikisi Firavun'a ve onun dolgunlara senin Efendinden iki sağlam kanıttır. Şüphesiz ki onlar, itaatten çıkan bir topluluk oldular" dedi.

33- 34- (Musa): "Ey Efendim, şüphesiz ki ben onlardan bir benliği öldürdüm, bundan dolayı beni öldürmelerinden kaygılanıyorum. Ve kardeşim Harun o, dil bakımından benden daha berraktır, artık onu da beni doğrulayan bir destekçi olarak benim beraberimde gönder. Şüphesiz ki ben, beni yalanlamalarından kaygılanıyorum" dedi.

35- (Allah): "Senin pazunu kardeşinle sertleştireceğiz ve ikinizi bir yetkili olarak görevlendireceğiz, artık bizim (gözle görülen) ayetlerimizle ikinize yanaşamazlar. İkiniz ve ikinize takılan kimseler, o yenenlersiniz" dedi.

36- Musa onlara (gözle görülen) apaçık ayetlerimizi getirdiğinde: "Bu bir yakıştırılmış sihirden başka bir şey değil. Ve biz bunu o ilk atalarımızda işitmedik" dediler.

37- Ve Musa: "Benim Efendim kendi yanından o doğruya getiren kimseyi ve o yurdun sonu onun olacağı kimseyi en iyi bilendir. Gerçek şu ki, o haksızlık yapanlar başarıya eriştirilmez" dedi.

38- Ve Firavun: "Ey o dolgunlar, ben sizin için benden başka hiçbir tanrı bilmedim. Ey Haman, Musa'nın tanrısına aydınlanmam için benim için o çamurun üzerinde bir ateş tutuştur da bana bir yüksek kule oluştur. Ve şüphesiz ki ben onun o yalancılardan olduğu kanaatine varıyorum" dedi.

39- O ve onun askerleri o hakları olmaksızın o yerde büyüklük tasladı ve şüphesiz ki onlar bize döndürülmezler oldukları kanaatine vardılar.

40- Bunun üzerine biz de onu ve askerlerini tuttuk da o denizin içine attık. O haksızlık yapanların sonu nasıl oldu artık bir bak.

41- Ve onları o ateşe çağıran önderler yaptık. Ve o kalkışın günü yardım da edilmezler.

42- Ve onlara bu şimdiki yaşamda bir dışlama taktık. Ve kalkışın günü ise onlar o çirkinleşmişlerdendir.

43- Ve ant olsun ki o ilk kuşakları yok etmemizin arkasından Musa'ya, o insanlara hatırlamaları için doğruyu görmeler ve bir doğruya iletici ve bir rahmet olarak, o kitabı vermiştik. 

44- Ve sen, biz Musa'ya o işi yerine getirdiğimiz zaman, o batı yanında değildin ve sen o tanıklardan da değildin.

45- Fakat biz (Musa'dan sonra nice) kuşaklar oluşturduk da o ömür kendilerine uzatıldı. Ve sen Medyen halkı içinde bir barınan olarak ayetlerimizi onlara peşi sıra okuyan da değildin. Fakat biz (elçi) göndericiler idik.

46- Ve biz (Musa'ya) seslendiğimiz zaman, Tur'un yanında da değildin. Fakat senin Efendinden bir rahmet olarak senden önce kendilerine hiçbir uyarıcı gelmemiş bir topluluğu uyarman, onların da hatırlamaları için (bunları sana vahyettik).

47- Ve onlara ellerinin öncelediği nedeniyle hoş olmayan bir durum eriştirildiğinde: "Ey Efendimiz, bize bir elçi göndermeli değil miydin ki senin ayetlerine takılıp o inananlardan olsaydık?" diyecek olmasalardı (seni göndermezdik).

48- Bu duruma rağmen yanımızdan o gerçek onlara geldiğinde: "Musa'ya verilmiş şeyin bir örneği (ona da) verilmiş olmalı değil miydi?" dediler. Oysa onlar önceden Musa'ya verilmiş olanı da örtmediler mi? "İki sihir sırt sırta veriyor" dediler. Ve: "Şüphesiz ki biz hepsini örtücüleriz" dediler.

49- De ki: "Eğer doğru sözlülerseniz, haydi o ikisinden o daha doğruya ileten bir kitap getirin de ona takılayım."

50- Buna rağmen eğer seni cevaplandırmadılarsa, artık bil ki onlar ancak ve ancak keyfi arzularına takılıyorlar. Ve Allah'tan bir doğruya ileteni olmaksızın keyfi arzusuna takılan o kimseden daha sapkın kimdir?  Şüphesiz ki Allah, o haksızlık yapanlar topluluğunu doğruya iletmez.

51- Ve ant olsun ki biz hatırlamaları için o sözü onlara iliştirdik.

52- Kendilerine onun öncesinden o kitabı verdiklerimiz, onlar ona inanırlar.

53- Ve onlara peşi sıra okunduğu zaman: "Ona inandık, şüphesiz ki o, bizim Efendimizden o gerçektir. Şüphesiz ki biz, onun öncesinden de teslim olanlardık." derler.

54- İşte direnip gayret ettikleri nedeniyle onların iş karşılığı iki kere verilecektir. O kötülüğü o iyilikle kaldırırlar ve  onlara rızık olarak verdiğimiz şeylerden harcarlar. 

55- Ve o amaçsız sözü işittikleri zaman, ondan kayıtsız kalırlar ve: "Bizim işlediklerimiz bize ve sizin işledikleriniz size. Esenlik üzerinize olsun, biz o düşüncesizlerin peşine düşmeyiz" derler.

56- Şüphesiz ki sen sevdiğin kimseyi doğruya iletemezsin, fakat Allah dileyeceği kimseyi doğruya iletir. Ve O, o doğruya iletilenleri en iyi bilendir.

57- Ve: "Eğer senin beraberinde o doğruya iletene takılırsak, yerimizden kapılıp götürülüveririz" dediler. Onları yanımızdan bir rızık olarak her şeyin ürününün derlenip toplanmakta olduğu bir dokunulmazlıklı güvenli yere (yerleşmelerine) biz olanak sağlamadık mı? Fakat onların hiçbiri bilmezler.

58- Ve onun (halkına sağladığı bol) geçimliğinden dolayı çalım satmış kasabadan kaçını yok ettik. İşte, onların arkasından pek az dışında (kimsenin) durulmadığı, onların durulma yerleri. Ve o mirasçılar biz olduk biz.

59- Ve senin Efendin onların analarında (merkezlerinde) onlara ayetlerimizi peşi sıra okuyan bir elçi harekete geçirene kadar, o kasabaları yok edici olmadı. Ve onların halkı haksızlık yapmadıkça da o kasabaları yok ediciler olmadık.

60- Ve size herhangi bir şeyden verilmiş olan şey, bu şimdiki yaşamın bir geçimliği ve onun süsüdür. Ve Allah'ın yanında olan şey ise, daha hayırlı ve daha kalıcıdır.

61- Öyleyse bizim ona bir iyi sözle söz verip de, onun da ona karşılaşıcı olacağı kimse, onu bu şimdiki yaşamla geçimlendirdiğimiz, sonra o kalkışın günü (azap için) o hazırlanmış bulundurulmuşlardan olacak kimse gibi midir?

62- Ve (Allah) o gün onlara seslenir de: "(Tanrılıklarını) iddia etmekte olduğunuz ortaklarım nerede?" der.

63- Üzerlerine o söz bir gerçek olanlar: "Ey Efendimiz, işte bunlar azdırdıklarımızdır. Biz azdığımız gibi onları da azdırdık. Sana (yaklaşıp onlardan) beri olduk. Onlar yalnızca bize kulluk etmekte olanlar değillerdi" dedi.

64- Ve: "Ortaklarınızı çağırın" denildi, bunun üzerine onlar da çağırdılar, fakat onları cevaplanlandırmadılar ve onlar o azabı gördüler. Keşke doğruya iletiliyor olsalardı.

65- Ve (Allah) o gün onlara seslenir de: "O gönderilmişleri ne ile cevapladınız? der.

66- O gün o haberler onlara körleşmiştir. Artık onlar birbirlerini de soruşturumazlar.

67- (İtaate) dönen ve inanan ve bir düzgün iş işleyene gelince, onun da o başarıya eriştirilenlerden olması umulur.

68- Ve senin Efendin, ne dilerse takdir eder ve (elçilik verme de kimi dilerse) hayırlar (onöre eder). Onların o hayırlama (onöre etme) hakkı yoktur*. Allah, her türlü eksiklikten uzaktır ve onların ortaklaştırmakta oldukları şeylerden yücedir.

*Zuhruf s. 31. ayetinin bu ayetin anlaşılmasında anahtar konumda olduğunu düşünüyoruz. Allahu alem.

69- Ve senin Efendin, onların göğüslerinin kamufle etmekte oldukları şeyleri ve açığa vurmakta oldukları şeyleri biliyor.

70- Ve O, Allah'tır, O'ndan başka tanrı yoktur. O ilkte ve o sonrakinde o övgü O'nadır. Ve o karar da O'nundur. Ve O'na döndürüleceksiniz.

71- Deki: "Bana söyleyin, eğer Allah o geceyi sizin üzerinize o kalkış gününe kadar aralıksız olarak devam ettirse, bir ışığı Allah'ın dışında size getirecek tanrı kimdir? Hala işitmez misiniz?"

72-  Deki: "Bana söyleyin, eğer Allah o gündüzü sizin üzerinize o kalkış gününe kadar aralıksız olarak devam ettirse, onda durulacağınız o geceyi Allah'ın dışında size getirecek tanrı kimdir? Hala görmez misiniz?"

73- Ve O'nun rahmetindendir ki o geceyi ve o gündüzü, onda durulmanız ve O'nun lütfundan bir kısmının peşine düşmeniz ve şükretmeniz için size oluşturdu.

74- Ve (Allah) o gün onlara seslenir de: "(Tanrılıklarını) iddia etmekte olduğunuz ortaklarım nerede?" der.

75- Ve her toplumdan bir tanık çekip çıkardık da: "Haydi sağlam kanıtınızı getirin" dedik. Böylece o gerçeğin Allah'a ait olduğunu bilmişler ve yakıştırmakta oldukları şeyler de onlardan sapmıştır.

76- 77- Şüphesiz ki Karun, Musa'nın topluluğundandı da onlara karşı sınırı aşmıştı. Ve ona onun anahtarlarını o kuvvet sahibi birbirine sıkı sıkıya bağlı topluluğun kaldırmakta şüphesiz ki güçlük çektiği o hazinelerden vermiştik. Bir zaman ona topluluğu: "(Şımarıp) sevinme, şüphesiz ki Allah, o (şımarıp) sevinenleri sevmez. Ve Allah'ın sana verdiği o şeyde o sonraki yurdun peşine düş ve bu şimdikinden de hisseni unutma. Ve Allah'ın sana iyilik ettiği gibi, sen de iyilik et. Bu yerde o bozuculuğun peşine düşme. Şüphesiz ki Allah, o bozucuları sevmez" demişti.

78- (Karun da): "O, bana ancak ve ancak benim yanımdaki bir bilgi üzerine verilmiştir" demişti.  Şüphesiz ki Allah'ın, onun öncesinden o kuşaklardan o kimse ki kuvvet olarak ondan daha sert ve toplu birlik olarak daha çok olanı kesinlikle yok ettiğini bilmedi mi? Ve o suçlulara arkaya takılı suçlarından sorulmaz.

79- (Karun) böylelikle topluluğunun karşısına süslerinin içinde çıktı. O şimdiki yaşamı isteyenler: "Ah keşke Karun'a verilmiş şeyin bir örneği bize de olsaydı. Şüphesiz ki o, kesinlikle bir büyük hisse sahibidir" dedi.

80- Ve kendilerine o bilgi verilmişler ise: "Size yazıklar olsun, inanan ve bir düzgün iş işleyen kimse için, Allah'ın ödülü daha hayırlıdır. Ve ona o direnerek gayret edenlerden başkası karşılaştırılmaz" dedi.

81- Sonunda onu ve onun yurdunu o yerin dibine soktuk da, Allah'ın aşağısından onun için yardım edecek hiçbir birliği de olmadı. Ve o (savunarak) kendisine yardım edenlerden de olmadı.

82- Dün onun yerinde olma dileğinde bulunanlar: "Vay, demek şüphesiz ki Allah, o rızkı kullarından kime dilerse geniş tutarmış ve (kime dilerse de) bir ölçüye göre verirmiş. Eğer Allah bize büyük iyilikte bulunmuş olmasaydı, biz de dibe sokardı. Vay demek o (gerçeği) örtücüler başarıya eriştirilmezmiş" diyerek sabahladılar.

83- Bu, o sonrakinin yurdu. Biz onu o yerde bir yücelenme ve bir bozuculuk istemezlere vereceğiz. Ve o son o korunanlarındır.

84-  Kim o iyiliği getirirse, ona ondan daha hayırlısı vardır. Ve kim o kötülüğü getirirse, o kötülükleri işleyenler, işlemekte oldukları şeyden başkasıyla karşılık görmez.

85- Şüphesiz ki sana o okunan (Kur'an)ı belirleyen, kesinlikle seni tekrar dönülecek yere geri döndürücüdür. De ki: "Benim Efendim, kim o doğruya ileteni getirdi ve kim bir açıklayan sapkınlık içindedir en iyi bilendir."

86- Ve sen bu kitabın sana bırakılmasını bekleyen değildin. Ancak senin Efendinden bir rahmet olarak (sana bırakıldı). Öyleyse sakın o (gerçeği) örtücülere bir arka çıkan olma.

87- Ve sana indirildikten sonra Allah'ın ayetlerinden sakın seni alıkoymasınlar. Ve Efendine çağır ve sakın o ortak koşanlardan olma.

88-  Ve Allah'ın beraberinde diğer bir tanrıyı çağırma. O'ndan başka tanrı yoktur. O'nun yüzünün dışında her şey yok olucudur. O karar O'nundur ve O'na döndürüleceksiniz.


25 Mayıs 2025 Pazar

NEML SURESİ MEALİ

1- Ta, Sin. Bunlar, o okunan (Kur'an)ın ve açıklayan kitabın ayetleridir.

2- O inananları bir doğruya ileten ve bir müjdedir.

3- Onlar ki, o kulluk görevini ayakta tutarlar ve o arınmayı yerine getirirler ve onlar o sonrakine de kesinkes inanların ta kendileridir.

4- Şüphesiz ki o sonrakine inanmazlara, onların işlerini onlar için süsledik, artık onlar bocalayıp dururlar.

5- İşte onlar, o azabın kötüsü onlar için olanlardır ve onlar sonrakinde de, o en ziyan edenlerin ta kendileridir.

6- Ve şüphesiz ki sen bu okunan (Kur'an) ı en bilgenin, en iyi bilicinin katından karşılamaktasın. 

7- Bir zaman Musa ailesine: "Şüphesiz ki ben bir ateş sezinledim. Size ondan bir haber getireceğim veya ısınmanız için size bir korlu ateş parçası getireceğim. demişti.

8- 9- 10- 11- 12- Ona geldiğinde: "O ateşte olan kimse ve onun çevresinde olan kimseler berekelendirilmiştir. O tüm insanların Efendisi Allah, her türlü eksiklikten uzaktır. Ey Musa gerçek şu ki, ben çok güçlü, en bilge Allah'ım ve değneğini at" diye seslenilmişti. (Değneğini atıp) onu hızlı bir yılan  gibi titreştiğini gördüğünde, bir arka dönen olarak yönelmiş ve (değneğini) takip etmemişti. (Allah): "Ey Musa kaygılanma, şüphesiz ki benim yanımda o gönderilmişler kaygılanmaz. Ancak kim haksızlık etmiş, sonra bir kötülüğü arkasından bir iyiliğe değiştirmişse, artık şüphesiz ki ben çok bağışlayıcıyım, çok merhamet ediciyim. Ve elini yakanın içine girdir, Firavun ve topluluğuna (gözle görülen) dokuz ayetin içinde olarak, hiçbir kötülük olmaksızın bembeyaz çıkıverir. Şüphesiz ki onlar itaatten çıkan bir topluluk oldular" demişti.

13- (Gözle görülen) ayetlerimiz onlara bir gösterici olarak geldiğinde: "Bu, (onun sihirbaz olduğunu) açıklayan bir sihirden başka bir şey değil" demişlerdi.

14- Ve benlikleri onlara kesinkes inandığı halde bir haksızlık ve bir yücelik taslayarak ısrarla onları reddettiler. Artık bak o bozucuların sonu nasıl olmuş.

15- Ve Ant olsun ki Davud'a ve Süleyman'a bir bilgi vermiştik. Ve ikisi de: "O övgü Allah'a dır O ki, bizi o inanan kullarından birçoğunun üzerine üstünleştirdi" demişlerdi.

16- Ve Süleyman Davud'a mirasçı oldu ve: "Ey o insanlar o kuşun konuşması bize öğretilmiştir ve bize her şeyden verilmiştir. Şüphesiz ki bu, o açıklayan lütfun ta kendisidir" dedi.

17- O cin ve o insan ve o kuştan askerleri Süleyman için sürülüp toplandı, artık onlar (düzenli olarak) yönlendiriliyordu.

18- Nihayet o karıncaların vadisine geldikleri zaman, bir karınca: "Ey o karıncalar, durulma yerlerinize girin. Süleyman ve askerleri onlar fark etmezlerken sizi çerçöp edip ezip geçmesin" dedi.

19- Bunun üzerine onun bu sözünden dolayı bir gülümsemeyle tebessüm etti ve: "Ey Efendim, beni ve annemi babamı nimetlendirdiğin nimetine şükretmeme ve senin ona hoşnut olacağın bir düzgün iş işlememe beni yönlendir ve beni rahmetinle o düzgün kullarının içine girdir" dedi.

20- 21- Ve o kuşu araştırdı da (bulamadı), bunun üzerine: "Bana ne oluyor o hüdhüd'ü göremiyorum, yoksa o algılanamayanlardan nı oldu? Onu kesinlikle bir sert azapla azaplandıracağım veya onu kesinlikle boğazlayacağım veya bana kesinlikle açıklayan bir kanıt getirir" dedi. 

22- 23- 24- 25- 26- Bir uzak (zaman) durup bekleme olmaksızın (o hüdhüd geldi ve): "Ben, senin onu (bilgice) kuşatamadığın bir şeyi kuşattım ve sana Sebe'den bir kesinkes haber getirdim. Şüphesiz ki ben onlara hükümranlık eden ve her şeyden verilmiş bir kadın buldum ve onun bir büyük tahtı da var. Onu ve topluluğunu Allah'ın aşağısından o güneşe boyun eğerlerken buldum. Ve o Allah'a ki o göklerde ve yerde o gizliyi çıkarana ve gizlemekte olduğunuz şeyleri ve açığa vurmakta olduğunuz şeyleri bilene boyun eğmesinler diye o şeytan onların işlediklerini onlara süslemiş, böylece onları o yoldan uzaklaştırmış, bundan dolayı doğruya iletilmezler" dedi.

27- 28- (Süleyman): "Doğru sözlü müsün yoksa o yalancılardan mısın bakacağız. Bu kitabımı götür de onlara at, sonra onlardan (başka tarafa) yönel, ne ile döneceklerine bak?" dedi.

29- 30- 31- (Hükümdar): "Ey o dolgunlar, şüphesiz ki bana bir değerli kitap atıldı. Şüphesiz ki o, Süleyman'dandır ve şüphesiz ki o(nda), 'O çok şefkatli o çok merhamet edici Allah adına. Bana yücelenmeyin ve teslim olanlar olarak bana gelin' diye (yazmaktadır)" dedi.

32- (Hükümdar): "Ey o dolgunlar: "Bana (bu konudaki) buyruğumda bir çözüm getirin. Ben bir buyrukta siz bana tanıklık edene kadar, kesip atan olmadım" dedi.

33- (Dolgunlar): "Biz bir kuvvete sahibiz ve bir sert sıkıntı vermeye de sahibiz ve (bu konuda) o buyruk senindir. Neyi buyuracaksan artık bak" dediler.

34- 35- (Hükümdar): "Şüphesiz ki o hükümdarlar bir kasabaya girdikleri zaman, orayı bozarlar ve oranın halkının en güçlülerini en aşağılık hale dönüştürürler. Ve onlar da işte böyle yaparlar. Ve şüphesiz ki ben onlara bir hediye göndericiyim de o gönderilmişlerin ne ile döneceklerine bakıcıyım" dedi.

36- 37- (O gönderilmişler hediyelerle) Süleyman'a geldiğinde: "Beni bir mal ile mi uzatıyorsunuz? Oysa Allah'ın bana verdiği, sizin verdiğiniz o şeyden daha hayırlıdır. Hayır, (ben değil) siz hediyenizle seviniyorsunuz. Onlara dön de (şunları söyle: Eğer bana teslim olanlar olarak gelmezlerse) onların  onları kesinlikle önleyemeyecekleri bir orduyu getiririz ve onları en aşağılıklar ve küçülenler olarak oradan kesinlikle çıkarırız" dedi.

38- (Süleyman): "Ey o dolgunlar, teslim olanlar olarak bana gelmeden önce, hanginiz onun tahtını bana getirir?" dedi.

39- O cinden bir becerikli: "Mevkiinden kalkmandan önce onu sana ben getiririm. Ve şüphesiz ki ben bu konuda kesinlikle çok kuvvetliyim, güvenilirim" dedi.

40- Yanında o kitaptan bir bilgi olan: Bakışın sana geri döndürülmeden önce onu sana ben getiririm" dedi. Onu yanında sabit bir durumda gördüğünde: "Bu, şükür mü edeceğim yoksa (iyiliğini mi) örteceğim diye beni yoklaması için benim Efendimin lütfundandır. Ve kim şükrederse, ancak ve ancak kendi benliği için şükreder. Ve kim (iyiliği) örterse, şüphesiz ki benim Efendim, çok zengindir çok cömerttir" dedi.

41- (Süleyman): "Ona tahtını yadırgattırın, bakalım doğruya iletilecek mi yoksa doğruya iletilmezlerden mi olacak?" dedi.

42- Geldiğinde: "Senin tahtın bu gibi miydi?" denildi. (Hükümdar) : "Sanki o, o dur" dedi. (Süleyman ve onun etrafındakiler): "Ondan (hükümdardan) önce o bilgi bize verilmişti ve biz teslim olanlar olmuştuk" (dediler).

43- Ve Allah'ın aşağısından kulluk etmekte olduğu şeyler onu uzaklaştırmıştı. Şüphesiz ki o, (gerçeği) örtücü bir topluluktandı.

44- Ona: "O köşke gir" denildi. Onu gördüğünde bir derin su hesap etti ve (eteğini) bacaklarından kaldırdı. (Süleyman: "Şüphesiz ki o, pürüzsüzleşmiş billurdan bir köşktür" dedi. (Hükümdar): "Ey Efendim, ben benliğime haksızlık ettim ve Süleyman'ın beraberinde o tüm insanların Efendisi Allah'a teslim oldum" dedi.

45- Ve ant olsun ki Semud'a kardeşleri Salih'i "Allah'a kulluk edin" (desin) diye gönderdik. Birden onlar birbirleriyle çekişen iki bölük oluverdiler.

46- (Salih): "Ey topluluğum, o iyilikten önce o kötülüğü niçin hızla istiyorsunuz? Merhamet olunmanız için Allah'a bağışlama istemeniz gerekmez miydi?" dedi.

47- (Topluluğu): "Senin ve senin beraberinde olan kimseler yüzünden uğursuzlandık" dediler. (Salih): "Uğursuzluğunuz (işlediğinizden doğan sonuçlarınız) Allah'ın yanındadır. Hayır, siz denenmekte olan bir topluluksunuz" dedi.

48- Ve o şehirde bozuculuk yapmakta olan ve düzeltici olmayan dokuzlu bir küçük topluluk vardı.

49- (Küçük topluluk): "Onu ve onun ailesini kesinlikle gece (öldürme) planı yapacağız, sonra onun (hakkını arayabilecek) yönelenine, kesinlikle: 'Onun ve ailesinin yok edilişine biz tanık olmadık ve şüphesiz ki biz kesinlikle doğru sözlüleriz' diyeceğiz diye Allah'a yeminleşin" dediler.

50- Bir hile kurdular ve bizde onlar fark etmezlerken bir hile kurduk.

51- Artık bak hilelerinin sonu nasıl olmuş? Onları ve topluluklarını toplu olarak yerle bir ettik.

52- İşte bunlar haksızlık yapmaları nedeniyle çökmüş evleri. Şüphesiz ki işte bunda, bilen bir topluluk için kesinlikle (gözle görülen) bir ayet vardır.

53- Ve inanmış ve korunmakta olanları kurtardık. 

54- 55- Ve Lut'u da (gönderdik). Bir zaman topluluğuna: "Görmekte olduğunuz halde o hayasızlığa mı geliyorsunuz? Şüphesiz ki siz o kadınların aşağısından (cinsel) bir zevkle o adamlara geliyorsunuz. Hayır, siz düşüncesizlik etmekte olan bir topluluksunuz" demişti.

56-  Bunun üzerine topluluğunun ona cevabı: "Onları kasabanızdan çıkarın. Şüphesiz ki onlar çok temiz kalan insanlarmışdemelerinden başkası olmamıştı.

57- Bunun üzerine onu ve karısı hariç halkını kurtarmış, onun o geride kalanlardan olması ölçüsünü koymuştuk.

58- Üzerlerine bir yağmur yağdırmıştık. Artık ne kötüdür o uyarılanların yağmuru.

59- De ki: "O övgü Allah'a ve bir esenlik O'nun saflaştırdığı kullarının üzerinedir." Allah'mı daha hayırlıdır yoksa onların ortaklaştırmakta oldukları mı? 

60- Yoksa, o gökleri ve yeri takdir etmiş olan ve sizin gökten o suyu indirmiş olan mı (daha hayırlıdır?) Böylece onunla, sizin için onun bir ağacını dahi bitirebilmeniz (gücü) olmayan bir göz alıcılık sahibi alımlı bahçeler bitirdik. Allah'ın beraberinde başka bir tanrı mı? Hayır, onlar (başkalarını) denk tutan bir topluluktur.

61- Yoksa, o yeri bir sabitlik olarak oluşturan ve onun arasında nehirler oluşturan ve ona çakılı dağlar oluşturan ve o iki su kütlesinin arasına engelleyici yapan mı (daha hayırlıdır?)  Allah'ın beraberinde başka bir tanrı mı? Hayır, onların hiçbiri bilmezler.

62- Yoksa, O'nu çağırdığı zaman o zorlanmışı cevaplandıran ve o kötülüğü (ondan) kaldıran ve sizi o yerde ardıllar yapan mı (daha hayırlıdır?) Allah'ın beraberinde başka bir tanrı mı? Ne de az  hatırlıyorsunuz.

63- Yoksa, sizi o karanın ve o su kütlesinin karanlıkları içinde doğruya ileten ve rahmetinin önünden o rüzgârları bir müjde olarak gönderen kimse mi (daha hayırlıdır?) Allah'ın beraberinde başka bir tanrı mı? Allah, onların ortaklaştırmakta oldukları şeylerden yücedir.

64- Yoksa, o takdiri başlatır, sonra onu tekrar döndürür ve size o gökten ve yerden rızık verir kimse mi (daha hayırlıdır?) Allah'ın beraberinde başka bir tanrı mı? De ki: "Eğer o doğru sözlülerseniz, haydi sağlam kanıtınızı getirin."

65- De ki: "O göklerde ve o yerde Allah'tan başka kimse o algılanamayananı bilmez. Ve onlar ne zaman harekete geçirileceklerinin fark edemiyorlar."

66- Hayır, onlara o sonraki hakkındaki bilgileri (elçilerle) yetiştirildi. Hayır, onlar ondan bir kuşku içindedir. Hayır, onlar ondan kördürler.

67- 68- Ve (gerçeği) örtenler: "Biz ve atalarımız bir toprak olduğumuz zaman mı, gerçekten biz mi (topraktan) çıkarılmışlarız? Ant olsun ki bununla bize ve atalarımıza bundan önce de söz verilmişti. Bu, o ilklerin söylencelerinden başkası değil" dedi.

69- De ki: "O yerde dolaşın da, o suçluların sonu nasıl olmuş bir bakın."

70- Ve onlara da üzülme. Ve onların kurmakta oldukları tuzaklardan dolayı da darlık içinde olma.

71- Ve: "Eğer doğru sözlülerseniz bu söz ne zaman (gerçekleşecek)?" diyorlar.

72- De ki: "Çabuklanmasını istemekte olduğunuzun bir kısmı sizin için ardı ardına olması umulur."

73- Şüphesiz ki senin Efendin, o insanların üzerine kesinlikle bir lütuf sahibidir. Fakat onların hiçbiri şükretmezler.

74- Ve şüphesiz ki senin Efendin onların göğüslerinin kamufle etmekte oldukları şeyleri ve açığa vurmakta oldukları şeyleri kesinlikle biliyor.

75- O gökte ve o yerde hiçbir algılanmayan yoktur ki, bir açıklayan kitapta olmasın.

76- Şüphesiz ki bu okunan (Kur'an), Yakub oğullarına aykırılaşmakta oldukları konuların pek çoğunu anlatmaktadır.

77- Ve şüphesiz ki o, o inananları kesinlikle bir doğruya iletici ve bir rahmettir.

78- Şüphesiz ki senin Efendin onların arasında kararını yerine getirecektir. Ve O, o çok güçlüdür, o en iyi bilendir.

79- O halde Allah' dayan. Şüphesiz ki sen, o açıklayan gerçeğin üzerindesin.

80- Şüphesiz ki sen, o ölülere işittiremezsin ve arka dönenler olarak yöneldikleri zaman, o sağırlara da o çağrıyı işittiremezsin.

81- Ve sen o körleri sapkınlıklarından doğruya iletici de değilsin. Sen, teslim olanlar olarak ayetlerimize inanan kimseden başkasına da işittiremezsin.

82- Ve o söz onların üzerine düştüğü zaman, onlara o yerden onlar için, şüphesiz ki o insanların ayetlerimize inanmazlar olduklarını onlara konuşan bir canlı çıkarırız.*

*Bu ayet, rivayet merkezli bir sürü uydurma üzerinden anlaşılmaya çalışılan bir ayetttir. Ancak bu ayeti 85. ayetten sonra okuduğumuzda, hesap gününde yaşanılacak bir olay olduğu anlaşılacak, hurafelerle anlaşılmaya gerek kalmayacaktır. Bu ayetlerin bağlamını 87- 83- 84- 89- 90- 85- 82-  sırası ile okuduğumuzda anlaşılması daha da kolaylaşacaktır.

83- Ve o gün her bir toplumdan ayetlerimizi yalanlayan kimselerden bir grubu sürüp toplayacağız. Artık onlar (düzenli olarak) yönlendirilecekler.

84- Nihayet (huzurumuza) geldikleri zaman (Allah): "Benim ayetlerimi onları bilgice kuşatamadığınız halde yalanladınız mı? Yoksa ne işlemekteydiniz?" der.

85- Ve haksızlık yapmaları nedeniyle o söz onların üzerine düştü. Artık onlar konuşamazlar.

86- Görmediler mi şüphesiz ki biz o geceyi onda durulmaları için ve o gündüzü de bir gösterici olarak oluşturduk. Şüphesiz ki işte bunda, inanan bir topluluk için kesinlikle (gözle görülen) ayetler vardır.

87- Ve o gün o boruya üfürülür de Allah'ın dilediği dışında o göklerdeki ve o yerdeki olan kimseler dehşete kapılmış ve hepsi O'na boyun bükenler olarak gelmişlerdir.

88- Ve o dağları görürsün de onları hareketsiz olarak hesap edersin, oysa onlar o bulutların hareket ettiği gibi hareket ederler. (Bu), her şeyi sağlamlaştıran Allah'ın ustalıkla yapmasıdır. Şüphesiz ki O, yapmakta olduğunuz şeyleri en iyi haber alıcıdır.

89- Kim o iyiliği getirirse, ona ondan daha hayırlısı vardır. Ve onlar o gün dehşetten güvendedirler.

90- Ve kim o kötülüğü getirirse, yüzleri üzerine o ateşin içine atılırlar. İşlemekte olduğunuz şeylerin başkasıyla mı karşılık göreceksiniz?

91- 92- De ki: "Ben ancak ve ancak bu yörenin Efendisine ki orayı yasaklaştırmıştır, kulluk etmemle buyuruldum. Ve her şey, O'nundur. Ve o teslim olanlardan olmamla buyuruldum. Ve o okunan (Kur'an)ı peşi sıra okumamla (buyuruldum).  Artık kim doğruya iletilirse, ancak ve ancak kendi benliği için iletilir. 

93- Ve de ki: "O övgü Allah'adır. Size (gözle görülen) ayetlerini gösterecek, siz de onları tanıyacaksınız.Ve senin Efendin, işlemekte olduklarınızdan duyarsız değildir.


18 Mayıs 2025 Pazar

ŞUARA SURESİ MEALİ

 1- Ta, Sin, Mim.

2- Bunlar, o açıklayan kitabın ayetleridir.

3- Herhalde sen, inanan olmuyorlar diye benliğini tüketicisin.

4- Eğer dilesek onların üzerine o gökten (gözle görülen) bir ayet indiririz de, boyunları ona yumuşayıcı oluverirler.

5- Onlara o çok şefkatli'den (öncekiler gibi gelen) bir yeni bir hatırlamadan gelmiyor ki, ondan ancak kayıtsız kalanlar olmasınlar.

6- Kesinlikle yalanladılar, artık kendisini alaya almakta oldukları şeyin haberleri onlara gelecektir.

7- O yeri görmediler mi orada her bir değerli çiftten kaçını bitirdik.

8- Şüphesiz ki işte bunda, kesinlikle bir ayet vardır. Ve onların hiçbiri inanan değildir.

9- Ve şüphesiz ki senin Efendin kesinlikle o çok güçlünün, o çok merhamet edicinin ta kendisidir.

10- 11- Ve bir zaman senin Efendin, Musa'ya: "O haksızlık yapan topluluğa, Firavun topluluğuna git, sakınmazlar mı? (sor)" diye seslenmişti.

12- 13- 14- (Musa): "Ey Efendim, beni yalanlamalarından kaygılanıyorum, göğsüm daralır ve dilim çözülmez, bundan dolayı Harun'u da gönder. Onların benim üzerime bir arkama takılı suçlamaları var, beni öldürmelerinden kaygılanıyorum" demişti.

15- 16- 17- (Allah): "Hayır. İkiniz hemen (gözle görülen) ayetlerimle gidin, şüphesiz ki biz sizin beraberinizde işiticileriz. Haydi ikiniz Firavun'a gelin de: 'Şüphesiz ki biz, Yakub oğulları'nı bizim beraberimizde gönderesin diye (gönderilmiş) o tüm insanların Efendisinin bir elçisiyiz' deyin" demişti.

18- 19- (Firavun): "Seni bir çocuk iken bizim içimizde büyütmedik mi? Ve bizim içimizde ömründen senelerce kaldın ve (sonunda) işlediğin o işi de işledin ve sen o (nimeti) örtücülerdensin" demişti.

20- 21- 22- (Musa): "Onu işledim o zaman ve ben o sapkınlardandım. Sizden kaygılandığımda kaçtım da benim Efendim bana bir karar yeteneği bahşetti ve beni o gönderilmişlerden olarak görevlendirdi. Ve bu bir nimet olan başıma kaktığın büyük iyiliğin ise, Yakub oğulları'nı köleleştirmendendir" demişti.

23- Firavun: "O tüm insanların Efendisi de nedir? demişti.

24- (Musa): "Eğer o kesinkes inananlarsanız, o göklerin ve o yerin ve ikisinin arasında olan şeylerin Efendisidir" demişti.

25- (Firavun) kendi etrafında olan kimselere: "İşitmez misiniz (neler söylüyor)?" demişti.

26- (Musa): "Sizin de Efendinizdir ve o ilk atalarınızın da Efendisidir" demişti.

27- (Firavun): "Şüphesiz ki size gönderilmiş olan bu elçiniz, kesinlikle cinlenmiştir" demişti.

28- (Musa): "O doğunun ve o batının ve ikisinin arasında olan şeylerin de Efendisidir. Eğer bağ kuranlardansanız" demişti.

29- (Firavun): "Ant olsun ki benden başka bir tanrıya tutunursan, seni kesinlikle o hapsedilmişlerden yapacağım" demişti.

30- (Musa): "Sana açıklanan bir şey getirmiş olsamda mı?" demişti.

31- (Firavun): "Eğer o doğru sözlülerden ise, haydi onu getir" demişti.

32- 33- Bunun üzerine değneğini attı, birden o, bir açıklayan koca yılan. Ve elini (koynundan) çekip çıkardı, o bakanlara birden o bir bembeyaz (oluvermiş).

34- 35- (Firavun) kendi etrafında olan o dolgunlara: "Şüphesiz ki bu, kesinlikle en iyi bilici bir sihirbazdır. Sihri ile sizi yerinizden çıkarmayı istiyor. O halde ne öneriyorsunuz?" demişti.

36-37- (Dolgunlar): "Onu ve kardeşini beklet ve o şehirlere sürüp toplayıcılar harekete geçir. Bütün en iyi bilici usta sihirbazları sana getirirler" demişlerdi.

38- Bir bilinmiş günün belirli vakti için o usta sihirbazlar toplanmıştı.

39- 40- Ve o insanlara da: "Eğer o yenenler onların ta kendileri  olurlarsa onlara takılmamız için, sizler de toplananlar mısınız?" denilmişti.

41- O usta sihirbazlar geldiğinde Firavun'a: " Eğer o yenenler bizler olursak, bize bir iş karşılığı kesinlikle var mıdır?" demişlerdi.

42- (Firavun): "Evet ve şüphesiz ki siz o takdirde, kesinlikle yakınlaştırılmışlardansınız" demişti.

43- Musa onlara: "Atıcısı olduğunuz şeyleri atın" demişti.

44- Bunun üzerine onlar da iplerini ve değneklerini: "Firavunun gücü adına, şüphesiz ki o yenenler kesinlikle bizleriz" diyerek atmışlardı.

45- Bunun üzerine Musa'da değneğini atınca, birden o da onların çarpıtmakta oldukları şeyleri yutuyor.

46-47- 48- Bunun üzerine o usta sihirbazlar boyun eğiciler olarak (yere) atılmış: "O tüm insanların Efendisine, Musa'nın ve Harun'un Efendisine inandık" demişlerdi.

49- (Firavun): "Ben size onay vermeden önce ona inandınız.  Şüphesiz ki o kesinlikle, o sihri size öğreten büyüğünüzdür. O halde ileride bileceksiniz. Ellerinizi ve ayaklarınızı aykırıdan kestireceğim ve toplu olarak sizi astıracağım" demişti.

50- 51- (sihirbazlar): "Zararı yok şüphesiz ki biz, Efendimize çevrilicileriz. Şüphesiz ki biz, o inananların ilki olmamızdan dolayı Efendimizin yanılgılarımızı bize bağışlamasını umutlanıyoruz" demişlerdi.

52- Ve Musa'ya: "Kullarımı geceleyin yürüt, şüphesiz ki siz peşine takılınanlar olacaksınız" diye vahyettik.

53- 54- 55- 56- Bunun üzerine Firavun o şehirlere: "Şüphesiz ki onlar kesinlikle bir bölük pörçük azınlıklardır. Ve şüphesiz ki onlar bize kesinlikle öfkelidirler. Ve şüphesiz ki bizler kesinlikle toplu olarak sakınanlarız" (diyerek) sürüp toplayıcılar gönderdi.

57- 58- Derken onları bahçelerden ve su gözelerinden ve hazinelerden ve değerli yerlerden çıkardık.

59- İşte böylece onlara Yakub oğulları'nı mirasçı yaptık.

60- Derken gün ağarma vaktine girdiklerinde onlara takıldılar.

61- O iki toplu birlik birbirini gördüğünde, Musa'nın arkadaşları: "Şüphesiz ki bizler kesinlikle yetişilmişleriz" dedi.

62- (Musa): "Hayır. Şüphesiz ki benim Efendim benim beraberimdedir, beni doğruya ilecektir" dedi.

63- Bunun üzerine Musa'ya: "Değneğini o su kütlesine vur" diye vahyettik. Böylece (o su kütlesi ikiye) ayrıldı da her bir ayrığı o göğe yükselen büyük dağ gibi oldu.

64- Ve o sonrakileri oraya yaklaştırdık.

65- Ve Musa'yı ve onun beraberinde olan kimseleri toplu olarak kurtardık.

66- Sonra o sonrakileri batırdık.

67- Şüphesiz ki işte bunda, kesinlikle bir ayet vardır. Ve onların hiçbiri inanan değildi.

68- Ve şüphesiz ki senin Efendin kesinlikle o çok güçlünün, o çok merhamet edicinin ta kendisidir.

69- Ve onlara İbrahim'in haberini peşi sıra oku.

70- Bir zaman babasına ve topluluğuna: "Neye kulluk ediyorsunuz?" demişti.

71- (Topluluğu): "Putlara kulluk ediyoruz, onların üzerine kapananlar olmaya da devam edeceğiz" demişlerdi.

72- 73- (İbrahim): Çağırmakta olduğunuz zaman sizi işitiyorlar mı? Veya size fayda veya zorluk verebiliyorlar mı?" demişti

74- (Topluluğu): "Hayır, atalarımızı işte böyle yaparlarken bulduk" demişlerdi.

75- 76- 77- 78- 79- 80- 81- 82- 83- 84- 85- 86- 87- 88- 89- (İbrahim): "Sizin ve eski atalarınızın kulluk etmekte olduğunuz şeyleri gördünüz mü? (hiçbir işe yaramıyor). Şüphesiz ki onlar bana bir düşmandır, o tüm insanların Efendisi başka. O ki beni takdir etti ve O, beni doğruya iletir. Ve O ki beni yediren ve beni suvaran O'dur. Ve hasta olduğum zaman, beni iyileştiren O'dur. Ve O ki beni öldürecek sonra diriltecektir. Ve O ki o itaatin gününde yanılgımı bağışlamasını umutlanmakta olduğumdur. Ey Efendim, bana bir karar yeteneği bahşet ve beni o düzgünlere kat. Ve o sonrakilerde benim için bir doğruluk dili oluştur. Ve beni o nimet bahçesine mirasçıdan biri olarak yap. Ve babamı bağışla, şüphesiz ki o, o sapkınlardandır. Ve harekete geçirilecekleri gün beni rezil etme. O gün bir mal ve oğullar fayda vermez. Allah'a (şirkten) uzaklaşmış bir kalple gelen kimse başka" demişti.

90- Ve o bahçe o korunanlar için yaklaştırıldı.

91- Ve o şiddetli ateş o azgınlar için meydana çıkarıldı.

92- 93- Ve onlara: "Allah'ın aşağısından kulluk etmekte olduğunuz şeyler nerede? Size yardım edebiliyorlar mı veya kendilerine yardım edebiliyorlar mı?" denildi.

94- Artık onlar o azgınlar oraya yüzüstü atılmışlardır.

95-Ve toplu olarak İblis'in askerleri de.

96- 97- 98- 99- 100- 101- 102- Ve onlar orada çekişirlerken: "Allah'a yemin olsun ki  şüphesiz ki biz kesinlikle açıklanan bir sapkınlık içindeydik. O zaman sizi o tüm insanların Efendisi ile denk tutuyorduk. Ve bizi o suçlulardan başkası saptırmadı. Artık bizim için eşlikçilerden ve bir doğru sözlü sıcak dosttan hiçbiri yoktur. Artık bizim için bir tekrar daha olsaydı da, o inananlardan olsaydık" dediler.

103- Şüphesiz ki işte bunda, kesinlikle bir ayet vardır. Ve onların hiçbiri inanan değildi.

104- Ve şüphesiz ki senin Efendin kesinlikle o çok güçlünün, o çok merhamet edicinin ta kendisidir.

105- Nuh'un topluluğu da o gönderilmişleri yalanladı.

106- 107- 108- 109- 110- Bir zaman kardeşleri Nuh onlara: "Korunmaz mısınız? Şüphesiz ki ben sizin için bir güvenilir elçiyim. Artık Allah'a karşı korunun ve bana itaat edin. Ve ben buna karşılık sizden hiçbir iş karşılığı sormuyorum. Benim iş karşılığım o tüm insanların Efendisinden başkasının üzerinde değildir. Artık Allah'a karşı korunun ve bana itaat edin" demişti.

111- (Topluluğu): "Sana o en aşağılıklar takılmış haldeyken sana inanır mıyız?" demişlerdi.

112- 113- 114- 115- (Nuh): "Onların işlemekte oldukları şey hakkında benim bir bilgim yoktur. Onların hesabı benim Efendimden başkasının üzerinde değildir. Eğer fark edebilirseniz. Ve ben o inananları kovucu değilim. Ben bir açıklayan uyarıcıdan başkası da değilim" demişti.

116- (Topluluğu): "Ey Nuh, eğer bundan vazgeçmezsen ant olsun ki kesinlikle o taşlanmışlardan olacaksın" demişlerdi.

117- 118- (Nuh): "Ey Efendim şüphesiz ki topluluğum beni yalanladı. Artık benim aramla onların arasını bir fetihle aç ve beni ve o inananlardan benimle beraber olan kimseleri kurtar" demişti.

119- 120- Bunun üzerine onu ve o doldurulmuş gemideki onun beraberinde olan kimseleri kurtarmış, sonra bunun arkasından o (gemi dışında) kalıcıları batırmıştık. 

121- Şüphesiz ki işte bunda, kesinlikle bir ayet vardır. Ve onların hiçbiri inanan değildi.

122- Ve şüphesiz ki senin Efendin kesinlikle o çok güçlünün, o çok merhamet edicinin ta kendisidir.

123- Ad (topluluğu) o gönderilmişleri yalanladı.

124- 125- 126- 127- 128- 129- 130- 131- 132- 133- 134- 135- Bir zaman kardeşleri Hud onlara: "Korunmaz mısınız? Şüphesiz ki ben sizin için bir güvenilir elçiyim. Artık Allah'a karşı korunun ve bana itaat edin. Ve ben buna karşılık sizden hiçbir iş karşılığı sormuyorum. Benim iş karşılığım o tüm insanların Efendisinden başkasının üzerinde değildir. Her bir tepeye (gözle görülen) bir ayet yaparak gereksiz işlerle mi uğraşıyorsunuz? Ve sürekli kalanlar olmanız için ustalıklı yapılara mı tutunuyorsunuz. Ve yakaladığınız zaman, zorbalar olarak yakalıyorsunuz. Artık Allah'a karşı korunun ve bana itaat edin. Ve bilmekte olduğunuz şeylerle sizi uzatandan korunun. Sizi hayvanlarla ve oğullarla ve bahçeler ve su gözeleriyle uzattı. Şüphesiz ki ben sizin için bir büyük gün azabından kaygılanıyorum" demişti.

136- 137- 138- (Topluluğu): "Bize öğüt versen de yahut o öğüt verenlerden olmasan da bize denktir. Bu, o ilklerin bir takdirinden (geleneğinden) başkası değil. Ve biz azaplandırılmışlar da olmayacağız" demişlerdi.

139- Böylece onu yalanlamışlar, biz de onları yok etmiştik. Şüphesiz ki işte bunda kesinlikle bir ayet vardır. Ve onların hiçbiri inanan değildi.

140- Ve şüphesiz ki senin Efendin kesinlikle o çok güçlünün, o çok merhamet edicinin ta kendisidir.

141- Semud (topluluğu) o gönderilmişleri yalanladı.

142- 143- 144- 145- 146- 147- 148- 149- 150- 151- 152- Bir zaman kardeşleri Salih onlara: "Korunmaz mısınız?  Şüphesiz ki ben sizin için bir güvenilir elçiyim. Artık Allah'a karşı korunun ve bana itaat edin. Ve ben buna karşılık sizden hiçbir iş karşılığı sormuyorum. Benim iş karşılığım o tüm insanların Efendisinden başkasının üzerinde değildir. Buradaki bahçeler ve su gözeleri ve  ekinler ve tomurcukları olgunlaşmış hurmalık içinde güvenliler olarak hep bırakılacak mısınız? Ve o dağlardan evleri şımaranlar olarak yontuyorsunuz. Artık Allah'a karşı korunun ve bana itaat edin. Ve o yerde bozuculuk yapan ve düzeltici olmayan o savurganların buyruğuna uymayın" demişti.

153- 154- (Topluluğu): "Sen ancak ve ancak o iyice sihirlenmişlerdensin. Sen bizim örneğimiz bir beşerden başkası da değilsin. Eğer o doğru sözlülerden isen, haydi (gözle görülen) bir ayet getir" demişlerdi.

155- 156- (Salih): "Bu, bir dişi devedir, ona bir (su) içme vardır ve size de bir bilinmiş gün (su) içme vardır. Ve ona sakın kötülükle dokunmayın, yoksa bir büyük azap sizi tutar" demişti.

157- Derken onu ayaklarını keserek öldürmüşlerdi de pişmanlar olarak sabahlamışlardı.

158- Bunun üzerine o azap onları tutuvermişti. Şüphesiz ki işte bunda kesinlikle bir ayet vardır. Ve onların hiçbiri inanan değildi.

159- Ve şüphesiz ki senin Efendin kesinlikle o çok güçlünün, o çok merhamet edicinin ta kendisidir.

160- Lut'un topluluğu da o gönderilmişleri yalanladı.

161- 162- 163- 164- 165- 166- Bir zaman kardeşleri Lut onlara: "Korunmaz mısınız?  Şüphesiz ki ben sizin için bir güvenilir elçiyim. Artık Allah'a karşı korunun ve bana itaat edin. Ve ben buna karşılık sizden hiçbir iş karşılığı sormuyorum. Benim iş karşılığım o tüm insanların Efendisinden başkasının üzerinde değildir. Ve Efendinizin sizin için takdir ettiği eşlerinizi bırakıyorsunuz da, o tüm insanlardan o erkeklere mi geliyorsunuz? Hayır siz, bir sınırı aşanlar topluluğusunuz" demişti.

167- (Topluluğu): "Ey Lut, eğer bundan vazgeçmezsen ant olsun ki kesinlikle o çıkarılmışlardan olacaksın" demişlerdi.

168- 169- (Lut): "Şüphesiz ki ben, işinize o kızanlardanım. Ey Efendim, beni ve halkımı onların işlemekte olduklarından kurtar" demişti.

170- 171- 172- Bunun üzerine o geride kalanlar içindeki bir kocamış kadın dışında onu ve halkını toplu olarak kurtarmış, sonra da, o sonrakileri yerle bir etmiştik.

173- Üzerlerine bir yağmur yağdırmıştık. Artık ne kötüdür o uyarılanların yağmuru.

174- Şüphesiz ki işte bunda kesinlikle bir ayet vardır. Ve onların hiçbiri inanan değildi.

175- Ve şüphesiz ki senin Efendin kesinlikle o çok güçlünün, o çok merhamet edicinin ta kendisidir.

177- O ormanlık yerin arkadaşları da o gönderilmişleri yalanladı.

178- 179- 180- 181- 182- 183- 184- Bir zaman Şuayb onlara: ""Korunmaz mısınız?  Şüphesiz ki ben sizin için bir güvenilir elçiyim. Artık Allah'a karşı korunun ve bana itaat edin. Ve ben buna karşılık sizden hiçbir iş karşılığı sormuyorum. Benim iş karşılığım o tüm insanların Efendisinden başkasının üzerinde değildir. O ölçeği eksiksiz yapın ve (insanları) o ziyan ettirenlerden olmayın. O dosdoğru terazi ile tartın. Ve o insanların eşyalarını(n değerini) düşük tutmayın ve bu yerde bozucular olarak karışıklık çıkarmayın. Ve sizi ve o ilk büyük toplulukları takdir edene karşı korunun" demişti.

185- 186- 187- (Topluluğu): "Sen ancak ve ancak o iyice sihirlenmişlerdensin. Sen bizim örneğimiz bir beşerden başkası da değilsin. Ve şüphesiz ki biz senin kesinlikle o yalancılardan olduğuna kanaat getiriyoruz. Eğer o doğru sözlülerden isen, haydi üzerimize o gökten bir parça düşür" demişlerdi.

188- (Lut): "Benim Efendim işlemekte olduğunuz şeyleri en iyi bilendir" demişti.

189- Böylece onu yalanlamışlar, onları da o gölgenin günü azabı tutmuştu.

190-  Şüphesiz ki işte bunda kesinlikle bir ayet vardır. Ve onların hiçbiri inanan değildi.

191- Ve şüphesiz ki senin Efendin kesinlikle o çok güçlünün, o çok merhamet edicinin ta kendisidir.

192- Ve şüphesiz ki o, o tüm insanların Efendisinin bir indirmesidir.

193- 194- 195- Onu, o uyarıcılardan olman için bir Arabi dille o güvenilir esinti senin kalbine indirdi.

196- Ve şüphesiz ki o, o ilklerin de yazılı metinlerindedir.

197- Yakub oğulları bilginlerinin onu bilmesi onlar için bir ayet olmadı mı?

198- 199- Ve eğer onu bir kısım yabancılara indirmiş olsaydık da, onu onlara okumuş olsaydı, yine de ona inanan olmazlardı.

200- Biz onu o suçluların kalplerine işte böyle soktuk.

201- Onlar o acıklı azabı görmelerine kadar, ona inanmazlar.

202- 203- Artık (o azap) onlara fark etmezlerken bir anda gelir de: "Biz bakılmışlardan mıyız?" derler.

204- Artık azabımızın (hala) çabuklanmasını istiyorlar mı?

205- 206- 207- Gördün mü, eğer senelerce onları geçimlendirsek, sonra söz verilmekte oldukları şey onlara gelse, geçimlendirilmekte oldukları şeyler onlardan bir zenginlik sağlamaz.

208- 209- Ve hiçbir kasabayı onun hatırlatan uyarıcıları olmadan yok etmedik. Biz haksızlık yapanlardan olmadık.

210- Ve onu o şeytanlar indirmedi.

211- Ve onlar (bu işin) peşine düşemiyor ve güç yetiremiyorlar.

212- Şüphesiz ki onlar o (vahyedileni) işitmekten kesinlikle uzaklaştırılmışlardır.

213- O halde Allah'ın beraberinde diğer bir tanrıyı çağırma, yoksa o zaplandırılmışlardan olursun.

214- Ve o en yakın oymağını uyar.

215- Ve o inananlardan sana takılan kimselere kanadını alçalt.

216- Buna rağmen eğer sana karşı çıkarlarsa onlara: "Şüphesiz ki ben, sizin işlemekte olduğunuz şeylerden beriyim" de.

217- Ve o en güçlüye, o çok merhamet ediciye dayan.

218- O ki ayağa kalkacağın vakit seni görüyor.

219- Ve o boyun eğenlerin içinde çevrilip durmanı da (görüyor).

220-  Şüphesiz ki O, o en iyi işiticinin o en iyi bilicinin ta kendisidir.

221- O şeytanların kime tenezzül edeceğini sizi haberlendireyim mi?

222- Her azılı (gerçeği) çarpıtıcı günahkara tenezzül eder.

223- Onlar, onlara o işitmeyi atarlar (onlara kulak verirler) ve onların tamamı yalancılardır.

224- Ve o şairlere de o azgınlar takılır.

225- Görmedin mi şüphesiz ki onlar, her bir vadide (susuz kalan develer gibi) şaşkın şaşkın dolaşıyorlar.

226- Ve şüphesiz ki onlar, yapamayacakları şeyleri söylüyorlar.

227- İnanmış ve o düzgün işleri işlemiş ve Allah'ı pek çok hatırlamış ve haksızlık yapılmalarından sonra yardımlaşmış olanlar başka.Ve haksızlık yapanlar nasıl bir çevrilişle çevrileceklerini bilecekler.