Bütünlüğünde etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Bütünlüğünde etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

11 Mart 2023 Cumartesi

İsra s. 103. Ayeti Örneğinde Kur'an'ı Kendi Bütünlüğünde Anlamak

 Kur'an'ı anlayarak okumaya çalışan bir okuyucunun bazı ayetleri okuduğunda, kafasına bazı soru işaretleri takılması kaçınılmaz, hatta böyle olması da gereklidir. Çünkü kafasına takılan bu soru işaretleri, onu daha detaylı okuma ve araştırmaya yöneltecek, bu durum ise  okuyucunun ufkunu daha da genişletecek Kur'an' karşı olan inancını güçlendirecektir.

Kur'an'ı doğru anlamanın en başta gelen yolu "Kur'an Bütünlüğü" olarak ifade edilen yöntemi dikkate almaktır. Bu yöntemi nasıl dikkate alacağımızı ise bundan önceki yazılarımızda da örneklerle vermeye çalışmıştık. Bu yazımızda, İsra s. 103. ayeti üzerinden bu yöntemin örneklerini vermeye devam edeceğiz. 

İsra s. 101- 104. ayetleri Musa (a.s.) ile Firavun arasında geçen mücadeleden bir kesit sunmaktadır. 

101- وَلَقَدْ اٰتَيْنَا مُوسٰى تِسْعَ اٰيَاتٍ بَيِّنَاتٍ فَسْـَٔلْ بَن۪ٓي اِسْرَٓاء۪يلَ اِذْ جَٓاءَهُمْ فَقَالَ لَهُ فِرْعَوْنُ اِنّ۪ي لَاَظُنُّكَ يَا مُوسٰى مَسْحُورًا

Andolsun ki biz Musâya açık açık dokuz âyet verdik. İşte İsrail oğullarına sor: O, bunlara geldiği vakit Fir'avn ona: «Musa, ben seni herhalde büyülenmiş sanıyorum» demişdi.

102-قَالَ لَقَدْ عَلِمْتَ مَٓا اَنْزَلَ هٰٓؤُ۬لَٓاءِ اِلَّا رَبُّ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ بَصَٓائِرَۚ وَاِنّ۪ي لَاَظُنُّكَ يَا فِرْعَوْنُ مَثْبُورًا

O da: «Andolsun, dedi, bunları (her biri basıyretle görülecek) birer ibret olmak üzere göklerin ve yerin Rabbinden başkasının indirmediğini bilmişsindir. Ben de, Fir'avn, seni herhalde helak edilmiş sanıyorum».

103-فَاَرَادَ اَنْ يَسْتَفِزَّهُمْ مِنَ الْاَرْضِ فَاَغْرَقْنَاهُ وَمَنْ مَعَهُ جَم۪يعًاۙ

Derken onları o yerden sürüb çıkarmak istedi. Biz de hem kendisini, hem maiyyetindekileri, topdan suda boğuverdik.

104- وَقُلْنَا مِنْ بَعْدِه۪ لِبَن۪ٓي اِسْرَٓاء۪يلَ اسْكُنُوا الْاَرْضَ فَاِذَا جَٓاءَ وَعْدُ الْاٰخِرَةِ جِئْنَا بِكُمْ لَف۪يفًاۜ 

Arkasından da İsrâîl oğullarına (şöyle) dedik: (Haydin), o yerde siz oturun. Sonra âhiret va'di geldiği vakit onları da, sizi de bir araya getireceğiz».

Bu kıssanın 103. ayetini okuyan dikkatli bir okuyucu, Musa (a.s.) kıssasının geçtiği diğer ayetleri hatırlayacak, Araf ve Taha surelerinde geçen şu sözler hatırına gelecektir.

7- 105 حَق۪يقٌ عَلٰٓى اَنْ لَٓا اَقُولَ عَلَى اللّٰهِ اِلَّا الْحَقَّۜ قَدْ جِئْتُكُمْ بِبَيِّنَةٍ مِنْ رَبِّكُمْ فَاَرْسِلْ مَعِيَ بَن۪ٓي اِسْرَٓاء۪يلَۜ

«Allaha karşı hakdan başkasını söylememekliğim (üzerime) borcdur. Size Rabbinizden açık bir alâmetle gelmişimdir. Artık İsrâîl oğullarını benimle beraber gönder».

20- 47 فَأْتِيَاهُ فَقُولَٓا اِنَّا رَسُولَا رَبِّكَ فَاَرْسِلْ مَعَنَا بَن۪ٓي اِسْرَٓاء۪يلَ وَلَا تُعَذِّبْهُمْۜ قَدْ جِئْنَاكَ بِاٰيَةٍ مِنْ رَبِّكَۜ وَالسَّلَامُ عَلٰى مَنِ اتَّبَعَ الْهُدٰى

«Hemen gidin de ona (şöyle) deyin: — Biz Rabbinin iki elçisiyiz. Artık İsrâîl oğullarını bizimle gönder. Onlara işkence etme. Biz sana Rabbinden hakıykî bir âyet getirdik. Selâm (ve selâmet), doğruya tâbi olanlara».

Bu iki ayetteki dikkatimizi çeken husus, İsrailoğullarının Firavun tarafından serbest bırakılmasının istenmiş olmasıdır. İsra s. 103. ayetinde Firavunun, İsrailoğullarını yaşadıkları topraklardan sürmek istemesi ile, İsrailoğullarını serbest bırakmasının istenmesi arasında zıtlık gibi görünen durum, haklı olarak  okuyucunun kafasında bir takım soru işaretlerinin oluşmasına neden olacaktır.

Peki bu müşkilat nasıl çözülecektir.? 

                            Kur'an, içinde ihtilaf barındırmayan bir kitaptır. (Nisa s. 82)

Öncelikle Kur'an'ın bir tarih kitabı olmadığı gerçeğini akıldan çıkarmamak gerektiğini hatırlatmak yerinde olacaktır. Kur'an tarihte geçmiş olayları anlatma amacı tarihi bilgi  değil, vermek istediği mesajın daha da anlaşılır olmasını sağlamaktır. Müşkilatın çözümü için yine aynı surenin önceki ayetlerini hatırlamak gerekmektedir. 

17-73. Onlar, sana vahyettiğimizden başkasını bize karşı uydurman için az kalsın seni ondan şaşırtacaklardı. (Eğer böyle yapabilselerdi) işte o zaman seni dost edinirlerdi.

17-74. Eğer biz sana sebat vermiş olmasaydık, az kalsın onlara biraz meyledecektin.

17-75. İşte o zaman sana, hayatın da, ölümün de katmerli acılarını tattırırdık. Sonra bize karşı kendine hiçbir yardımcı bulamazdın.

17-76. Seni o yerden (Mekke'den) sürüp çıkarmak için neredeyse seni sıkıştıracaklardı. Bunu yapabilselerdi, senin ardından orada pek az kalırlardı.

17-77. Senden önce gönderdiğimiz peygamberlerimiz hakkındaki kanun böyledir. Bizim kanunumuzda hiçbir değişme bulamazsın.

76. ayette geçen "sürüp çıkarmak" şeklinde çevrilen kelimenin Arapça orjinal metindeki karşılığı "Fezze" kelimesidir. Yukarıdaki ayetler gurubunda, Mekkeli müşriklerin Muhammed (a.s.) a karşı olan düşmanlıkları ele alınmakta, elçilerini yurdundan ayrılmak zorunda bırakanların da yurtlarında pek fazla kalamayacaklarının "Sünnetullah" olduğu hatırlatılmaktadır. Sünnetullah olarak bildiğimiz kavramın, geçmiş toplumlar üzerinde uygulanan helak yasaları olduğunu kısaca hatırlatmak isteriz

Bu noktayı dikkate aldığımızda Firavun ve ordusunun helak sebebinin İsrailoğullarını yaşadıkları topraklardan sürmek istemeleri olduğu beyan edilerek Sünnetullah gereği helak edildikleri haber  verilmektedir. Yani geçmişte helak edilmiş bir topluluğun helak nedeninin, güçlü bir topluluğun güçsüz bir topluluğa karşı zalimce davranarak onları yaşadıkları yerden koparmak istemelerinin neticeleri anlatılarak, Mekke müşriklerinin Muhammed (a.s.) a karşı olan davranışlarının neticelerinin ne olacağına dikkat çekilmektedir.

Allah (c.c) Mekke müşriklerine  blöf yapmadığını, geçmişte yaşanan ve kendilerinden kat be kat üstün güçlere sahip olan Firavun ve ordusunun helak edilmiş olduğunun haberi verilmek sureti ile Mekke müşriklerine gözdağı vermektedir. Bu gözdağı aynı zamanda İsrailoğullarına da verilmektedir. Şöyle ki ;

İsra s. ayetlerine baktığımızda bazı ayetlerinin Medine hicretinin hemen öncesi veya sonrasında inmiş olduğu anlaşılacaktır. Bu ayetlerde Muhammed (a.s.) ın Medine'de karşılaşacağı topluluk olan İsrailoğulları'ndan bahsedilmekte, o topluluğa eskiden yaptıkları yanlışları hatırlatılmakta, eski yanlışlarını tekrar ettikleri takdirde başlarına gelenlerin aynısının geleceği onlara da yani Sünnetullah'ın tekrar edeceği bildirilmektedir. 

Kur'an içinde 3 yerde geçen Fezze kelimesinin aynı sure içinde Adem ve İblis kıssası içinde de geçtiğini görmekteyiz. Bu geçiş bizlere sure içi bütünlüğe örnek teşkil etmiş olması açısından ilginçtir.

Kur'an kıssalarını okuduğumuz zaman aynı kıssanın farklı anlatımlar şeklinde bizlere sunulduğunu görmekteyiz. Bu anlatım üslubu ise Kur'an'ın tarihsel bilgi vermek yerine, mesaja dikkat çekmek şeklinde bir yöntemi olmasındandır.

Adem ve İblis kıssasının İsra s. içinde geçen ayet mealleri şöyledir. 

17- 61. Hani meleklere, "Âdem için saygı ile eğilin" demiştik, onlar da saygı ile eğilmişlerdi. Yalnız İblis saygı ile eğilmemiş, "Hiç ben, çamur hâlinde yarattığın kimse için saygı ile eğilir miyim?" demişti.

17- 62. Yine demişti ki: "Benden üstün tuttuğun kişi bu mu, söyler misin? Andolsun eğer beni kıyamete kadar ertelersen, onun soyunu, pek azı hariç, (azdırarak) kontrolüm altına alacağım."

17- 63. Allah, şöyle dedi: "Çekil, git." Onlardan kim sana uyarsa, kuşkusuz cehennem tam bir karşılık olarak hepinizin cezası olacaktır."

17- 64. "(Haydi) onlardan gücünün yettiğinin ayağını çağrınla kaydır (vestefziz)   Atlıların ve yayalarınla onların üzerine yürü. Onların mallarına ve evlatlarına ortak ol. Onlara vaadlerde bulun." Hâlbuki şeytan onlara aldatmadan başka bir şey va'detmez.

17- 65. "Şüphesiz, (gerçek) kullarım üzerinde senin hiçbir hâkimiyetin olmayacaktır. Vekil olarak Rabbin yeter.


Adem ve İblis, Musa (a.s.) ve Firavun kıssalarının İsra s. içinde geçen bölümünü 64. ve 103. ayetler içinde geçen Fezze fiilini merkeze alarak sure bütünlüğü kurmak mümkündür. Bu bütünlüğü ise kısaca şu şekilde kurabiliriz.

Mekke müşrikleri Muhammed (a.s.) ın davetini türlü yollarla inkar etmekte, onun görevini engellemek için Mekke'den çıkarma planları bile kurmaktadırlar. Onların bu planları geçmişte yaşanmış olan bir helak olayı anlatılarak nasıl bir bedel ödeyeceklerine dikkat çekilmektedir. Geçmişte aynı hatayı Musa (a.s.) a karşı yapmış olan Firavun ve ordusu, denizde boğulmak sureti ile helak edilmişlerdir. Bu helak olayının ise değişmez bir yasa olarak Mekke müşrikleri içinde geçerli olacağı bildirilmektedir.

Bilindiği üzere Şeytan kavramı Kur'an genelinde, kötülüğün en üst sınırı olan kişi ve ameller için kullanılmaktadır. Bu kavram temsili bir kıssa ile bizlere anlatılmaktadır. Kıssada bizler olarak temsil edilen Ademin karşısında İblis adlı temsili bir karakter bulunmaktadır. İblis, Şeytan olarak vasıflandırılarak onun bizlere karşı neler yapacağı, ayağımızı nasıl kaydırmak isteyeceği Kur'an içinde 7 ayrı sure içinde bizlere anlatılmaktadır.  Kıssanın İsra s. içinde geçen bölümünde ise Mekke müşriklerinin Muhammed (a.s.) a karşı yaptıkları eylem, aynı kelime ile özdeşleştirilerek Mekke müşrikleri Şeytana benzetilmektedir.

Sonuç olarak; Kur'an okuduğumuz zaman karşımıza çıkan bazı ayetler arasındaki çelişki gibi görünen noktalar bütüncül bir okuma yapılmamasından kaynaklanmakta, bütüncül bir okuma yapıldığında ise böyle bir çelişkinin asla olmadığı açıkça görülecektir. Bizler Allah'ın kitabını iman etmiş olma ön kabulü ile okuduğumuz zaman bu gerçeklik daha net olarak karşımıza çıkacaktır.

                                   EN DOĞRUSUNU ALLAH (C.C.) BİLİR.