(*) Bu bir deyim olup, "Doğru yolu bir daha bulamayacak bir şekilde saptırmazdan, türlü türlü mahrumiyet ve zilletlere uğratmazdan önce" anlamındadır. (Kurtubi)
48- Şüphesiz ki Allah, O'na ortak koşulmasını (hesap gününde) bağışlamaz. Ve bunun aşağısında olanı dilediği kimse için bağışlar. Ve kim Allah'a ortak koşarsa, kesinlikle büyük günah yakıştırmış olur.
49- Kendilerini arındırmaya çalışanları görmedin mi? Aksine, Allah dilediğini arındırır. Ve onlar çekirdek lifi kadar olsa dahi yanlışa uğratılmazlar.
50- Gözet, Allah üzerine nasıl yalan yakıştırıyorlar. Ve apaçık bir günah olarak bu yeterlidir.
51- Kendilerine kitaptan hisse verilmiş olan (Yahudi)leri görmedin mi? Put'a ve taşkınlık yapana inanıyorlar ve o örtenler için: "Bunlar inananlardan daha (doğru) yoldadır" diyorlar.
52- İşte bunlar Allah'ın dışladığı kimselerdir. Ve Allah kimi dışlarsa, artık ona bir yardımcı bulamazsın.
53- Yoksa onların hükümranlıktan bir hisseleri mi var? Öyle olsaydı insanlara bir zırnık dahi vermezlerdi.
54- Yoksa onlar Allah'ın kendi lütfundan insanlara verdiklerini çekemiyorlar mı? Oysa biz İbrahim ailesine kitap ve doğruyu yanlıştan ayırma yeteneği vermiştik. Ve onlara büyük hükümranlık ta vermiştik.
55- İçlerinden ona (İbrahim'e) inanmış olan da vardır ve ondan uzaklaşmış olan da vardır. Ve alevli ateş olarak cehennem yeterlidir.
56- Şüphesiz ki ayetlerimizi örtenleri ileride ateşe dayanak yapacağız. Derileri her ne zaman pişip kızardıkça, azabı tatmaları için onları başka derilerle değiştireceğiz. Şüphesiz ki Allah çok güçlü en doğru kararı vericidir.
57- Ve İnanan ve doğrulukları işleyenleri ise orada ebedi olarak ölüm görmemek üzere altlarından nehirler akar cennetlere girdireceğiz. Onlara orada tertemiz eşler vardır. Ve onları koyu gölgeye girdireceğiz.
58- Şüphesiz ki Allah size emanetleri sahibine ödemenizi ve insanlar arasında karar verdiğiniz zaman denkliğe uygun karar vermenizi buyuruyor. Şüphesiz ki Allah bununla size ne güzel öğüt veriyor. Şüphesiz ki Allah her şeyi işitici her şeyi görücüdür.
59- Ey inananlar, Allah'a itaat edin ve elçiye itaat edin ve içinizden olan buyruk sahiplerine de. Eğer bir konuda birbirinizle çekişecek olursanız, artık onun çözümünü Allah'a ve elçisine geri döndürün, eğer Allah'a ve sonraki güne inanıyorsanız. İşte bu daha hayırlı ve dönüşümü bakımından daha güzeldir.
60- Sana indirilmiş olana ve senden önce indirilmiş olana inandıklarını iddia edenleri görmüyor musun? Taşkınlık yapanın karar veren olmasını istiyorlar. Oysa ki onu kesinlikle örtmekle buyurulmuşlardı. Ve şeytan onları uzak sapkınlıkla saptırmak istiyor.
61- Ve onlara: "Allah'ın indirdiğine ve elçiye gelin" denildiği zaman, o ikiyüzlülerin senden tamamıyla uzaklaşmakta olduklarını görürsün.
62- Kendi elleri ile sunduğu nedeniyle bir erişme eriştiği zaman nasıl olacak? Sonra sana: "Biz güzellik ve uygunlaştırmaktan başka bir şey istemedik" diye, Allah'a yemin ederek gelirler.
63- İşte onlar, kalplerinde olanı Allah'ın bildiği kimselerdir. Artık onlardan yana kayıtsız kal, onlara öğüt ver ve onlara ulaşacak söz söyle.
64- Ve elçiden hiç birini Allah'ın duyumuyla itaat edilmekten başka bir amaçla göndermedik. Ve eğer onlar kendilerine yanlış yaptıklarında, sana gelip Allah'a bağışlanma istemiş ve elçi de onlar için bağışlanma istemiş olsaydı, Allah'ı kesinlikle (lütufla) dönücü ve çok merhamet edici olarak bulurlardı.
65- Hayır Rabbine andolsun ki, onlar aralarındaki dallanıp budaklanan meselelerde seni karar verici olarak tayin edinceye, sonra senin yerine getirdiğininde bir sıkıntı bulmadan tam bir teslimiyetle teslim oluncaya kadar, inanmış olmazlar.
66- Ve eğer onlara birbirinizi (savaşmak suretiyle) öldürün, yurtlarınızdan çıkın diye yazmış olsaydık, içlerinden pek azı hariç onu yapmazlardı. Ve eğer onlar onunla öğütleniyor olduklarını yapmış olsalardı, onlar için kesinlikle haklarında daha hayırlı ve sabitleşmeleri daha şiddetli olurdu.
67- 68- Ve o takdirde onlara katımızdan kesinlikle büyük emek karşılığı verir ve onları kesinlikle dosdoğru yola iletirdik.
69- Ve kim Allah'a ve elçiye itaat ederse, işte onlar Allah'ın kendilerini nimetlendirdiği habercilerden ve doğru söyleyenlerden ve tanıklardan ve doğrulukları işleyenlerden olanlarla beraberdir. Ve ne güzeldir işte onların yoldaşlığı.
70- İşte bu Allah'tan bir lütuftur. Ve her şeyi bilici olarak Allah yeterlidir.
71- Ey inananlar, sakınma tedbirinizi alın. Küçük birlikler halinde sefere çıkın veya toplu halde sefere çıkın.
72- Ve İçinizden ağırdan alanlar mutlaka vardır. Eğer size bir erişme eriştiğinde: "Allah gerçekten beni nimetlendirdi de (iyi ki) o zaman onlarla beraber tanık olmamışım" der.
73- Ve eğer size Allah'tan bir lütuf erişirse de, sizin ile onun arasında sanki hiç sevgi bağı yokmuş gibi: "Keşke onlarla beraber olsaydım da, büyük başarıyı bende başarsaydım" der.
74- Şimdiki yaşamı sonraki karşılığında satanlar, artık Allah'ın yolunda savaşsın. Ve kim Allah'ın yolunda savaşır da öldürülür veya üstün gelirse, artık ona ileride büyük emek karşılığı vereceğiz.
75- Ve size ne oluyor ki; Allah'ın yolunda ve: "Rabbimiz bizi halkı zalim olan bu şehirden çıkar ve katından bize bir yönelen tayin et ve katından bize bir yardımcı tayin et" diyen, adamlardan ve kadınlardan ve çocuklardan (oluşan) zayıf bırakılmışların yolunda savaşmıyorsunuz?
76- İnananlar Allah'ın yolunda savaşırlar. Ve örtenler ise taşkınlık yapanın yolunda savaşırlar. Öyleyse siz şeytanın yönelenleri ile savaşın. Şüphesiz ki şeytanın plânı zayıftır.
77- Kendilerine: "Savaştan (şimdilik)ellerinizi uzak tutun ve kulluk görevlerinizi ayakta tutun ve arınmayı yerine getirin" denilmiş olanları görmedin mi? Üzerlerine savaş yazıldığında birden içlerinden bir bölümü, insanlardan Allah'ın çekincesi gibi bir çekinceyle hatta daha şiddetli çekinirler. Ve: "Rabbimiz savaşı bize niçin yazdın, bizi yakın bir son süreye kadar sonralamalı değilmiydin?" dediler. De ki: "Şimdikinin yararı pek azdır. Ve sonraki ise korunan kimse için daha hayırlıdır. Ve siz çekirdek lifi kadar yanlışa uğratılmasınız."
78- Her nerede olursanız ölüm size yetişir; Ve eğer ki sağlam kalelerde olsanız bile. Ve eğer onlara bir güzellik erişmiş olsa: "Bu Allah'ın katındandır" derler. Ve eğer onlara bir kötülük erişmiş olsa: "Bu senin katındandır" derler. De ki: "Hepsi Allah'ın katındandır." Bu topluluğa ne oluyor ki sözü kavramaya yanaşmıyorlar?
79- Güzellikten sana isabet eden, Allah'tandır. Ve kötülükten sana isabet eden ise, o da kendindendir. Ve biz seni insanlara elçi olarak gönderdik. Ve tanık olarak Allah yeterlidir.
80- Kim elçiye itaat ederse, kesinlikle Allah'a itaat etmiştir. Ve kim (başka tarafa) yönelirse, artık biz seni onlara koruyucu olarak göndermedik.
81- Ve (senin yüzüne karşı) "itaat" diyorlar. Senin yanından (çıkıp yandaşlarına) göründükleri zaman ise onlardan bir grup senin dediğinin tersine evlerde tezgâh kurdu. Allah onların evlerde tezgâhladıklarını yazmaktadır. Artık onlardan yana kayıtsız kal ve Allah'a güven. Ve güvenilen olarak Allah yeterlidir.
82- Onlar Kuran'ı derinlemesine düşünmeyecekler mi? Ve eğer o Allah'tan başkasının katından olmuş olsa idi, kesinlikle onda pek çok anlaşmazlık (tutarsızlık) bulurlardı.
83- Ve onlara güvenden veya kaygıdan bir buyruk geldiği zaman, onu yayarlar. Ve eğer onu (yaymadan önce) elçiye veya içlerindeki buyruk sahiplerine geri döndürmüş olsalardı, içlerinden doğru sonuç çıkarabilenler onu kesinlikle bilirdi. Ve eğer Allah'ın sizin üzerinizdeki lütfu ve rahmeti olmasaydı, pek azınız hariç kesinlikle şeytana uymuştunuz.
84-Artık sen Allah'ın yolunda savaş. Kendinden başkasıyla yükümlü değilsin. İnananları da teşvik et. Allah'ın örtenlerin sıkıntısını (bu şekilde) uzak tutması umulur. Ve Allah sıkıntı verme bakımından en şiddetli ve ibretlik ceza verme bakımından da en şiddetlidir.
85- Kim güzel bir eşlikle eşlikte bulunursa, ona bundan bir hisse olur. Ve kim kötü bir eşlikle eşlikte bulunursa, ona da bundan bir üstlenme olur. Allah her şeyin üzerinde ihtiyaç karşılayıcıdır.
86- Ve bir selâmla(esenlik temennisi) selâmlandığınız zaman, ondan daha güzeliyle veya onu (aynısıyla) geri çevirerek selâmlayın. Şüphesiz ki Allah her şeyin üzerinde hesaplayıcıdır.
87- Allah, O'ndan başka ilah yoktur. And olsun ki sizi onda şüphe olmayan kalkışın gününe mutlaka toplayacaktır. Ve sözce Allah'tan daha doğru söyleyen kimdir?
88- Size ne oluyor ki ikiyüzlüler hakkında iki birliğe ayrıldınız? Oysa Allah onları kazandıkları yüzünden baş aşağı etmiştir. Allah'ın saptırdığını doğru yola siz mi iletmek istiyorsunuz? Ve Allah kimi saptırmışsa, artık onun için asla bir yol bulamazsın.
89- Kendileri örttükleri gibi, sizin de örtüp, böylelikle eşit olmanızı arzu ettiler. Allah'ın yolunda hicret edinceye kadar, artık onlardan yönelenler tutmayın. Eğer (başka tarafa) yönelecek olurlarsa, artık onları bulduğunuz yerde tutun ve onları öldürün. Onlardan ne bir yönelen ve ne de bir yardımcı tutun.
90- Ancak sizinle onlar arasında yeminle bağlanmış söz bulunan bir toplulukla ulanmış olanlar veya sizinle veya kendi toplulukları ile savaşmaktan göğüsleri sıkışmış olarak size gelenler hariç. Ve eğer Allah dileseydi onları sizin üzerinize yetkili kılar, böylece onlar da sizinle savaşırlardı. Eğer sizden geri durur ve sizi barışla karşılaştırırlarsa, artık Allah onlar karşı size bir yol bırakmamıştır.
91- Sonrakileri de hem sizden hem de kendi topluluklarından güvende olmak istiyor olarak bulacaksın. Her ne zaman kargaşaya geri döndürülseler, ona hemen baş aşağı atlarlar. Eğer sizden geri durmaz ve sizi barışla karşılaştırmaz ve ellerini sizden uzak tutmazlarsa, artık onları ele geçirdiğiniz yerde tutun ve onları öldürün. İşte size onlara karşı apaçık bir yetki bıraktık.
92- Ve bir inanan için bir inananı yanılgı dışında öldürmesi olamaz. Ve kim bir inananı yanılgı ile öldürürse, artık bir inanan köleyi hürleştirme ve (öldürdüğü kişinin) ailesine bağışlamaları hariç teslim edilecek diyet vardır. Eğer (öldürülen) inanan olmakla birlikte size düşman bir topluluktan ise, artık inanan bir köleyi hürleştirme vardır. Ve eğer (öldürülen) sizinle onlar arasında yeminle bağlanmış söz bulunan bir topluluktan ise, artık ailesine teslim edilecek diyet ve inanan bir köleyi hürleştirme vardır. Fakat kim bunu bulamazsa, artık Allah'tan bir (lütufla) dönüş olarak arka arkaya iki ay oruç vardır. Ve Allah her şeyi bilici en doğru kararı vericidir.
93- Ve kim bir inananı kasten öldürürse, artık onun karşılığı orada ölüm yüzü görmemek üzere cehennemdir. Ve Allah ona gazap etmiş ve onu dışlamış ve ona büyük azap hazırlamıştır.
94- Ey inananlar, Allah'ın yolunda (savaşa) çıktığınız zaman, artık iyice açıklık kazandırın. Ve sizi barışla karşılaştırana, şimdiki yaşamın sunumunun peşine düşerek: "Sen inanan değilsin" demeyin. Allah'ın katında çok ganimetler vardır. Siz de önceden öyle idiniz de Allah size büyük iyilikte bulundu. Artık iyice açıklık kazandırın. Şüphesiz ki Allah işlemekte olduklarınızdan haberdardır.
95- İnananlardan geçerli mazereti olmadığı halde (savaşa çıkmayarak) oturanlar ile Allah'ın yolunda malları ve canları ile güçlerini kullananlar, eşit değildir. Allah, malları ve canları ile çabalayanları, oturanların üzerine kademece üstün kılmıştır. Ve hepsine güzelliği söz vermiştir. Ve Allah çabalayanları oturanların üzerine daha büyük emek karşılığıyla üstün kılmıştır..
96- Kendisinden kademeler bağışlama ve rahmet vardır. Ve Allah çok bağışlayıcı çok merhamet edicidir.
97- Şüphesiz ki melekler, nefislerine karşı yanlış yapanlar oldukları halde ömürlerini tamamladıklarına: "Ne haldeydiniz?" dediler. (Onlar): "Biz yeryüzünde zayıf bırakılmışlardandık" dediler. (Melekler): "(Mekke dışındaki)Allah'ın arzı geniş değil miydi? siz de oraya hicret etseydiniz ya" dediler. İşte onların sığınağı artık cehennemdir. Ve ne kötü dönüş yeridir.
98- Ancak adamlar ve kadınlar ve çocuklardan (oluşan) çareye güç yetiremeyen zayıf bırakılmışlar ve (Medine'ye) yol bulamayanlar hariç.
99- İşte onlar, Allah'ın onlardan (azaptan) geçmesi umulur. Allah, çok geçicidir çok bağışlayıcıdır.
100- Ve kim Allah'ın yolunda hicret ederse, yeryüzünde gidecek çok yer ve genişlik bulur. Ve kim de evinden Allah'a ve elçisine hicret edici olarak çıkar da sonra ona ölüm yetişirse, artık onun emeğinin karşılığı kesinlikle Allah'a düşmüştür. Ve Allah çok bağışlayıcı çok merhamet edicidir.
101- Ve yeryüzünde sefere çıktığınız zaman örtenlerin sizi kötüye düşürmesinden kaygılanırsanız, artık namazdan kısaltma yapmanızda size bir sorumluluk yoktur. Şüphesiz örtücüler size apaçık düşmandır.
102- Ve sen onların içlerinde olup ta onlara namazı ikame ettirmek için kalktığın zaman, artık içlerinden bir grup seninle beraber kalksın ve silâhlarını alsınlar. Secde ettikleri zaman (sonraki grup) arkanızda olsunlar ve namaz kılmamış olan sonraki grup gelsin ve seninle beraber namazı kılsınlar, sakınma tedbirlerini ve silâhlarını alsınlar. Örtenler arzu etti ki, silâhlarınızdan ve yararlandıklarınızdan duyarsız kalasınız da üzerinize birden saldırsınlar. Ve eğer yağmurdan bir rahatsızlık duyar veya hasta olursanız, silâhlarınızı bırakmanızda sizin üzerinize bir sorumluluk yoktur. Ve sakınma tedbirinizi alın. Şüphesiz ki Allah örtücülere alçaltıcı azap hazırladı.
103- Artık namazı yerine getirdiğiniz zaman, artık Allah'ı ayakta ve oturmuş ve yanlarınız üstü yatar olduğunuz halde (yani savaşırken bile her durumda) hatırlayın. Artık yatıştığınız zaman ise, namazı (kısaltmadan) ikame edin. Şüphesiz namaz inananlar üzerine vakitlenmiş olarak yazılıdır.
104- Ve o topluluğun peşine düşmekte gevşeklik göstermeyin. Eğer siz acı duyuyorsanız, şüphesiz ki onlar da sizin acı duyduğunuz gibi acı duyuyorlar. Oysa siz onların Allah'tan beklemediklerini bekliyorsunuz. Ve Allah her şeyi bilici en doğru kararı vericidir.
105- Şüphesiz ki sana kitabı insanlar arasında Allah'ın sana gösterdiği gibi karar vermen için gerçeklikle indirdik. Hainler için çekişen olma.
106- Ve Allah'tan bağışlama iste. Şüphesiz ki Allah çok bağışlayıcı çok merhamet edicidir.
107-Ve kendilerine hainlik edenlerden yana tartışma yapma. Şüphesiz ki Allah hainlikte direnen günahkârı sevmez.
108- İnsanlardan saklayabilirler de Allah'tan saklayamazlar. Oysa O, sözden hoşnut olmayacağını evlerde tezgâhladıkları zaman onlarla beraberdi. Ve Allah onların işlemekte olduklarını kuşatıcıdır.
109- Hadi siz şimdiki yaşamda onlardan yana tartışma yaptınız, peki ya kalkışın gününde Allah'a karşı onlardan yana kim tartışma yapacak ya da kim onların güvenileni olacak?
110- Ve kim bir kötülük veya kendisine karşı yanlış işler sonra da Allah'tan bağışlama isterse, Allah'ı çok bağışlayıcı çok merhamet edici olarak bulur.
111- Ve kim bir günah kazanır ise, onu ancak ve ancak kendisi için kazanır. Ve Allah her şeyi bilici en doğru kararı vericidir.
112- Ve kim bir yanılgı ya da günah kazanır, sonra da onu (o suçtan) uzak birisine atarsa, kesinlikle dehşetli bir yalan ve apaçık günah yüklenmiştir.
113- Ve eğer Allah'ın sana lütfu ve O'nun rahmeti olmasaydı, içlerinden bir grup kesinlikle seni saptırmaya eğilim göstermişti. Oysa onlar kendilerinden başkasını saptıramazlar ve sana hiç bir şeyden zarar veremezler. Ve Allah sana kitabı ve doğruyu yanlıştan ayırma kabiliyetini indirmiş ve sana bilmediğini öğretmiştir. Ve Allah'ın senin üzerindeki lütfu büyüktür.
114- Onların başbaşa konuşmalarından çoğunda hayır yoktur. Bağışı veya benimseneni veya insanlar arasını doğrultmayı buyurmuş olanın ki hariç. Ve kim Allah'ın hoşnutluğunun peşine düşmek için böyle yaparsa, biz ileride ona büyük emek karşılığı vereceğiz.
115- Ve kim kendisine doğru yol açıkça belli olduktan sonra elçiyle ayrışır ve inananların yolundan başka bir yola uyarsa, onu yöneldiğine yöneltir (sonunda) cehenneme dayanak yaparız. Ve ne kötü varış yeridir.
116- Şüphesiz ki Allah, O'na ortak koşulmasını bağışlamaz. Ve bunun aşağısında olanı dilediği kimse için bağışlar. Ve kim Allah'a ortak koşarsa, artık kesinlikle uzak sapkınlıkla sapmıştır.
117- Onlar, O'nun aşağısından olan dişilerden başkasını çağırmıyorlar. Ve onlar azgın şeytan'dan başkasını çağırmıyorlar.
118- 119- Allah onu dışlamıştır. O da: "Kullarından belirlenmiş bir hisseye tutunacağım. Ve onları kesinlikle saptıracağım ve kesinlikle onların boş beklentilere kapılmalarını sağlayacağım, ve kesinlikle onlara buyuruacağım da hayvanların kulaklarını yaracaklar ve kesinlikle onlara emredeceğim de, böylelikle Allah'ın yaratışını başkalaştıracaklar" dedi. Kim şeytan'a Allah'ın aşağısından yönelen olarak tutunursa, artık kesinlikle apaçık zarara uğramıştır.
120- Onlara sözler veriyor ve onların boş beklentilere kapılmalarını sağlıyor. Oysa şeytan onlara aldatmadan başka bir şey vaad etmiyor.
121- İşte onların sığınakları cehennemdir. Ve ondan kaçacak yer de bulamayacaklar.
122- İnanan ve doğrulukları işleyenleri Allah'ın gerçek sözü olarak orada ebedi ölüm görmemek üzere olacakları, altlarından nehirler akar cennetlere girdireceğiz. Ve sözce Allah'tan daha doğru söyleyen kim vardır?
123- (Bu vaad) ne sizin boş beklentilerinize, ne de kitabın ehlinin boş beklentilerine göredir. Kim bir kötülük işlerse onunla karşılıklandırılır. Ve kendisi için Allah'ın aşağısından ne bir yönelen ne de bir yardımcı bulabilir.
124- Ve erkekten veya kadından her kim inanmış olduğu halde doğrulukları işlerse, artık onlar cennete girerler ve onlar zerre kadar yanlışa uğratılmazlar.
125- Güzel davranan olarak yüzünü Allah'a teslim etmiş ve yaratılış ayarı üzerine meyilli olan İbrahim'in ortak değerine uymuş olan o kimseden, hayat nizamı bakımından daha güzel olan kimdir? Allah İbrahim'i dost tutmuştu.
126- Göklerde olanlar ve yerde olanlar Allah'ındır. Ve Allah her şeyi kuşatıcıdır.
127- Senden kadınlar hakkında çözüm istiyorlar. De ki: "Allah onlar hakkında size çözümü yapıyor. Kendileri için yazılmış (miras hakların)ı vermeyip nikâhlamayı arzuladığınız kadınların yetimleri ve çocuklardan zayıf bırakılmışlar ve yetimlere karşı hakkaniyeti ayakta tutmanız hakkında size kitapta peşi sıra okunan var. Hayırdan ne işlerseniz, artık şüphesiz ki Allah onu en iyi bilicidir."
128- Ve eğer bir kadın kocasının kalkışmasından veya kendisine kayıtsız kalmasından kaygılanırsa, artık karı ve kocanın doğru şekilde aralarını doğrultmalarında her ikisinin de üzerine bir sorumluluk yoktur. Ve doğruluk daha hayırlıdır. Ve benlikler cimriliğe hazırlanmıştır. Ve eğer güzel davranır ve korunursanız, artık şüphesiz ki Allah işlemekte olduklarınızdan haberdardır.
129- Kadınlar arasında denkliğe bunu yapmaya ne kadar istekli olsanız bile asla güç yetiremezsiniz. Öyleyse bütün meylinizle bir kadına meyletmeyin ki diğerini askıdaymış gibi bırakmayın. Ve eğer doğrultur ve korunursanız, artık şüphesiz ki Allah çok bağışlayıcı çok merhamet edicidir.
130- Ve eğer (boşanarak) bölünecek olurlarsa, Allah her birine genişliğinden vererek zengin eder. Ve Allah geniştir en doğru kararı vericidir.
131- Ve göklerde olanlar ve yerde olanlar Allah'ındır. And olsun ki sizden önce kitap verilmiş olanlara da ve size de "Allah'a karşı korunun" diye önerdik. Ve eğer örterseniz, artık şüphesiz göklerde olanlar ve yerde olanlar Allah'ındır. Ve Allah zengindir övgüye layık olandır.
132- Ve göklerde olanlar ve yerde olanlar Allah'ındır. Ve güvenilen olarak Allah yeterlidir.
133- Eğer dilerse sizi giderir de ey insanlar ve yerinize sonrakileri getirir. Ve Allah buna güç yetiricidir.
134- Kim şimdikinin ödülünü isterse, artık şimdikinin ve sonrakinin ödülü Allah'ın katındadır. Ve Allah her şeyi işitici her şeyi görücüdür.
135- Ey inananlar kendiniz veya anne babanız ve yakınlık bağı olanlar aleyhine dahi olsa, Allah için hakkaniyeti ayakta tutan tanıklar olun. Eğer zengin veya fakir de olsa, Allah her ikisine de daha yönelendir. Öyleyse denkliği sağlamada keyfi arzunuza uymayın. Ve eğer eğip büker veya (şahitlikten) yana kayıtsız kalırsanız, artık şüphesiz ki Allah işlemekte olduklarınızdan haberdardır.
136- Ey inananlar, Allah'a ve O'nun elçisine ve elçisine indirdiği kitaba ve önceden indirdiği kitaba inanın. Ve kim Allah'ı ve O'nun meleklerini ve O'nun elçilerini ve O'nun kitaplarını ve sonraki günü örterse, artık kesinlikle uzak sapkınlıkla sapmıştır.
137- Şüphesiz ki (önce) inanan sonra örten sonra inanan sonra (yine) örten sonra da örtmeyi artıranlar (yok mu) Allah (ölümlerinden sonra) kesinlikle onları ne bağışlacak ve ne de yola iletecektir.
138- İkiyüzlülere müjdele, çünkü onlara acı azap vardır.
139- Onlar inananların aşağısından örtücülere yönelenler olarak tutunuyorlar. Yoksa onların yanında güç peşine mi düşüyorlar? Oysa güç şüphesiz ki topluca Allah'ındır.
140- Ve O, size Kitap'ta: "Allah'ın ayetlerini, onlar örtülüyor ve onlar alaya alınıyor olarak işittiğiniz zaman, artık başka bir söze dalıncaya kadar onlarla beraber oturmayın. Aksi takdirde şüphesiz ki siz de onların örneği gibi olursunuz" diye (öğüt) indirmiştir. Şüphesiz ki Allah ikiyüzlüleri ve örtücüleri toplu halde cehennemde toplayıcıdır.
141- Onlar sizi gözetleyip dururlar. Eğer size Allah'tan bir açılış olursa: "Biz sizinle beraber değilmiydik?" derler. Ve eğer örtücüler için bir hisse olursa: "Sizi etkili taraf olarak inananlar(ın zararın)dan alıkoymadık mı?" derler. Artık Allah kalkışın gününde aranızda karar verecektir. Ve Allah örtücülere inananlara karşı asla bir yol açmayacaktır.
142- Şüphesiz ikiyüzlüler (güya) Allah'ı aldatıyorlar, O da onların karşılığını vermektedir. Namaza kalktıkları zaman üşene üşene kalkmaktadırlar, insanlara karşı gösteriş yaparlar ve Allah'ı da pek az hatırlarlar.
143- Bunun (iki taraf) arasında bocalayıp dururlar. Ne bunlara ve ne de şunlara (karşı net bir duruş sergilemezler). Ve Allah kimi saptırırsa, artık ona asla bir yol bulamazsın.
144- Ey inananlar, örtücülere inananların aşağısından yönelenler olarak tutunmayın. Allah'a sizin aleyhinize apaçık bir yetki vermek mi istiyorsunuz?
145- Şüphesiz ki ikiyüzlüler, ateşten en aşağı seviyededir. Ve onlar için bir yardımcı asla bulamazsın.
146- (İtaatle) dönenler ve doğrultanlar ve Allah'a sarılanlar ve hayat nizamlarını sadece Allah'a has kılanlar hariç. İşte onlar artık inananlarla beraberdir. Ve Allah inananlara ileride büyük emek karşılığı verecektir.
147- Eğer şükreder ve inanırsanız, Allah sizin azabınızı ne yapsın? Allah şükrün karşılığını en iyi verici her şeyi bilicidir.
148- Allah yanlışa uğrayan hariç, sözden kötü olanın açığa çıkarılmasını sevmez. Ve Allah her şeyi işitici her şeyi bilicidir.
149- Bir hayrı açığa vurur veya onu saklar veya bir kötülü(ğün karşılığını verme)kten geçerseniz, artık şüphesiz ki Allah ta çok geçicidir çok güçlüdür.
150- Şüphesiz ki onlar Allah'ı ve O'nun elçilerini örtüyorlar ve Allah ve O'nun elçilerinin arasını bölmek istiyorlar ve: "Bazısına inanırız ve bazısını da örteriz" diyerek, bu ikisi arasında bir yol tutmak istiyorlar.
151- İşte onlar gerçek örtücülerin ta kendileridir. Ve örtücüler için alçaltıcı azap hazırladık.
152- Ve onlar ki, Allah'a ve O' nun elçilerine inandılar ve onlardan hiç birisinin arasını bölmediler. İşte emeklerinin karşılığı onlara ileride verilecektir. Ve Allah çok bağışlayıcı çok merhamet edicidir.
153- Kitabın ehli senden gökten üzerlerine bir kitap indirmeni istiyor. Gerçekten Musa'dan bundan daha büyüğünü isteyerek: "Bize Allah'ı açıkça göster" demişlerdi. Bu yanlışlarından ötürü onları yıldırım tutmuştu. Sonra kendilerine apaçık deliller gelmesinin ardından buzağıya tutunmuşlardı. Biz bundan da geçmiş ve Musa'ya apaçık yetki vermiştik. dedik
154- Yeminle bağlanmış sözleri sebebiyle Tur'u üzerlerine yükseltmiş ve onlara: "(Şehrin) kapı(sın)dan boyun eğmiş olarak girin" demiştik. Ve onlara: "Cumartesi de sınırı aşmayın" demiştik. Ve onlardan yeminle bağlanmış sağlam söz almıştık.
155- Yeminle bağlanmış sözlerini bozmaları ve Allah'ın ayetlerini örtmeleri ve habercileri meşru bir nedenleri olmaksızın öldürmeleri ve: "Kalplerimiz (senin bizi çağırdığına karşı) muhafazalıdır" demeleri sebebiyle ki; Aksine öyle değil örtmeleri sebebiyle Allah onların (kalplerinin) üzerini damgalamıştır. Pek azı hariç artık inanmazlar.
156- Ve bir de örtmeleri ve Meryem'e dehşete düşüren büyük yalan demeleri...
157- Ve: "Şüphesiz ki biz Allah'ın elçisi Meryem oğlu İsa Mesih'i öldürdük" demeleri. Oysa onu öldüremediler de onu asamadılar da. Fakat onlara benzetildi. Ve şüphesiz ki onun hakkkında anlaşmazlığa düşenler, kesinlikle ondan yana kuşku içindedirler. Onların onun hakkında sanıya uymak dışında bilgisi yoktur. Ve şüphe duymadan inanacakları bir şekilde onu öldüremediler.
158- Aksine, Allah onu kendisine yükseltti. Ve Allah çok güçlü en doğru kararı vericidir.
159- Ve kitabın ehlinden kimse yoktur ki onun (İsa'nın) ölümünden önce ona (İsa'ya) inanmasın. Ve kalkışın gününde o da (İsa) onlara tanık olacaktır.
160- Yanlış yapmaları ve çoklarını Allah'ın yolundan uzaklaştırmaları nedeniyle, Yahudilerden olanlara serbest kılınan (bazı) temiz şeyleri yasakladık.
161- Ve kesinlikle ondan vazgeçirtildikleri halde faiz almaları ve insanların mallarını geçersiz yolla yemeleri (nedeniyle). Ve içlerinden örtenlere acı azap hazırladık.
162- Fakat onlardan bilgide derinleşenler ve inananlar, sana indirilmiş olana ve senden önce indirilmiş olana inanırlar ve kulluk görevlerini ayakta tutar ve arınmayı yerine getirir ve sonraki güne inanırlar. işte onlara büyük emek karşılığı vereceğiz.
163- Şüphesiz ki biz Nuh'a ve ondan sonraki habercilere vahyettiğimiz gibi sana da vahyettik. Ve İbrahim'e ve İsmail'e ve İshak'a ve Yakub'a ve torunlara ve İsa'ya ve Eyyub'a ve Yunus'a ve Harun'a ve Süleyman'a vahyettik. Ve Davud'a da Zebur'u verdik.
164- Ve önceden sana anlattığımız elçilere ve sana anlatmadığımız elçilere de (vahyettik). Ve Allah Musa ile onun işitebileceği şekilde konuştu.
165- Müjdeleyici ve uyarıcı elçiler olarak (gönderdik) ki elçiler (tebliğ ettik) den sonra insanların Allah'a karşı bir tartışmaları olmasın. Ve Allah güçlü doğru karar vericidir.
166- Fakat Allah sana indirdiğine tanıklık eder ki O, onu bilgisiyle indirmiştir. Ve melekler de tanıklık ederler. Ve tanık olarak Allah yeterlidir.
167- Şüphesiz ki örten ve Allah'ın yolundan uzaklaştıranlar, onlar kesinlikle uzak bir sapkınlıkla sapmıştır.
168- Şüphesiz örten ve yanlış yapanlar, Allah onları ne bağışlayacak ne de yola iletecektir.
169- Ancak, orada ebedi olarak ölüm yüzü görmemek üzere olacakları cehennem yoluna (iletecektir). Ve bu da Allah'a kolaydır.
170- Ey insanlar, elçi size Rabbinizden gerçekliği getirmiştir. O halde kendi hayrınıza olarak inanın. Ve eğer örterseniz, artık göklerde ve yerde olanlar şüphesiz ki Allah'ındır. Ve Allah her şeyi bilici en doğru kararı vericidir.
171- Ey kitabın ehli, hayat nizamınızda ileri gitmeyin ve Allah'a hakkında gerçek olandan başkasını söylemeyin. Meryem oğlu İsa Mesih yalnız ve yalnız, O'nun Meryem'e karşılaştırdığı (ol dediği) bir kelimesi ve kendisinin canlılık kazandırdığı Allah'ın elçisidir. O halde Allah'a ve O'nun elçilerine inanın ve "üçtür" demeyin. Kendi hayrınıza olarak vazgeçin. Allah ancak ve ancak, tek ilahtır. O çocuk sahibi olmaktan uzaktır. Göklerde olanlar ve yerde olanlar O'nundur. Ve güvenilen olarak Allah yeterlidir.
172- Ne Mesih ve ne de yakınlaştırılmış melekler, Allah'a kul olmaktan asla kaçınmaz. Ve kim O'na kulluktan kaçınır ve büyüklenirse, artık onları toplu halde yakında kendisine sürüp toplayacaktır.
173- İnanan ve doğrulukları işleyenlere gelince, artık onların emeklerinin karşılığını tastamam verecek ve kendi lütfundan daha da artıracaktır. Ve kaçınan ve büyüklenenlere gelince, artık onları acı azapla azaplandıracaktır. Onlar kendileri için Allah'ın aşağısından ne bir yönelen ve ne de bir yardımcı bulabileceklerdir.
174- Ey insanlar size Rabbinizden kesinlikle sağlam kanıt geldi ve size apaçık ışık indirdik.
175- Allah'a inanan ve O'na sarılanlara gelince, artık onları kendisinden bir rahmete ve lütfa girdirecek ve onları kendi dosdoğru yoluna ilecektir.
176- Senden çözüm istiyorlar. De ki: " Allah, Kelale (babası ve çocuğu olmayan) hakkındaki çözümü size yapıyor. Eğer bir erkek yok olur (ölür), onun da çocuğu yok kız kardeşi varsa, artık bıraktığının yarısı onundur. Eğer onun (kız kardeşinin) çocuğu yoksa, erkek kardeş ona varis olur. Eğer iki kız kardeş olursa, o ikisi için bıraktığının üçte ikisi vardır. Ve eğer adamlı ve kadınlı kardeşler ise, artık erkek için iki kadın hissesi kadar vardır. Allah size saparsınız diye açıklıyor. Ve Allah her şeyi bilicidir."