zina etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
zina etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

12 Haziran 2019 Çarşamba

Hud s. 46. Ayeti: Nuh (a.s.)ın Oğlu Zina Mahsulü müydü?

Yazımıza başlık olarak koyduğumuz sorunun, bazı okuyucular tarafından garip karşılanacağını bilmekteyiz. Ancak Nuh (a.s.) kıssasını, eski tefsirlerden okuyanlara bu soru garip gelmeyecektir. Çünkü o tefsirlerde bu doğrultuda yorumların nakledilmiş olduğu görülecek, hatta Süleymaniye Vakfı tarafından yapılan mealde, ilgili ayete bu doğrultuda bir meal verilmiş olduğu görülecektir.

İlgili ayetin yorumlarında 3 farklı yaklaşım olduğu, yine bu tefsirleri okuyanlar tarafından görülecektir. Yazımızın konusu bu farklı yaklaşımlar üzerinde olacaktır.

Hud s. 46. ayetinin Arapça metni ve ilgili ayete verilen 3 farklı meal şöyledir: 

قَالَ يَا نُوحُ إِنَّهُ لَيْسَ مِنْ أَهْلِكَ ۖ إِنَّهُ عَمَلٌ غَيْرُ صَالِحٍ ۖ فَلَا تَسْأَلْنِ مَا لَيْسَ لَكَ بِهِ عِلْمٌ ۖ إِنِّي أَعِظُكَ أَنْ تَكُونَ مِنَ الْجَاهِلِينَ

1- Dedi ki: "Ey Nuh, kesinlikle o senin ailenden değildir. Çünkü o, salih olmayan bir iş (yapmıştır). Öyleyse hakkında bilgin olmayan şeyi Benden isteme. Gerçekten Ben, cahillerden olmayasın diye sana öğüt veriyorum."

2- (Allah) "Ey Nuh! Kesinlikle o senin ailenden sayılamaz; dolayısıyla bu (bu tarz yaklaşım) doğru olmayan bir davranıştır; bundan böyle, iç yüzünü bilmediğin bir şeyi Benden isteme: Elbet Ben sana cahillerden olmamanı öğütlerim!" dedi.

3- Allah dedi ki " Bak Nuh! O, senin ailenden değildir. O uygunsuz bir iş ürünüdür. Bilmediğin şeyi bana sorma. Kendini bilmezlerden olmayasın diye sana öğüt veriyorum".

1. sıradaki meal örneği, Nuh (a.s.) ın oğlunun inkarcı bir kişi olduğunu merkeze alarak yapılan, ve birçok meal yapıcısı tarafından kabul gören bir meal örneğidir. 2. sıradaki meal örneği, Nuh (a.s) ın Allah (c.c.) ye karşı yapmış olduğu isteğin yanlış olduğunu merkeze alarak yapılan örneğidir. 3. sıradaki meal örneği ise, Nuh (a.s.) ın oğlunun zina mahsulü olduğunu merkeze alarak yapılan meal örneğidir. Bizim, bu meal örneklerin birisi doğru diğeri yanlıştır gibi bir iddiamız olmamakla birlikte, hangi mealin daha isabetli olabileceği konusunda görüşlerimizi paylaşmaya gayret edeceğiz. 

İlgili ayette farklı yorumların oluşmasına yol açan cümle, ayet içindeki إِنَّهُ عَمَلٌ غَيْرُ صَالِحٍ cümlesidir. Kur'an ile hemhal olanların karşısına çıkan en büyük sorunlardan bir tanesi, Kur'an içindeki herhangi bir ayetin, farklı kişiler tarafından yapılan tefsir ve meallerinin birbirinden farklı olmasıdır. Bu farklılıkların birçok sebebi olmakla birlikte, Arap dilinin gramatik yapısından kaynaklanan kıraat farklılıkları ve kişilerin sahip oldukları Kur'an algılarının bu konuda büyük rol oynadığını söylemek yanlış olmayacaktır.

Kur'andaki herhangi bir ayetin çeviri ve yorumunda göz önünde tutulması gereken en önemli hususlardan bir tanesi de, o ayetin Arap dilindeki karşılığının ilgili ayetin öncesi ve sonrası, ve Kur'an'ın bütünlüğü ile uyum sağlamasıdır. Kıraat farklılıklarından veya farklı Kur'an algılarından doğan okumalar, herhangi bir ayete birden farklı anlam verilmesine sebep olmakta, bu durum ise okuyucunun kafasında hangi yorumun doğru olduğu konusunda soru işareti oluşturmaktadır. Yukarıdaki cümle bu duruma bir örmek olup, hangi yorumun daha isabetli olabileceğini ilgili kıssanın bütünü üzerinden giderek anlamaya çalışacağız. 

Hud s 25- 49. ayetleri arasında anlatılan Nuh kıssasının kısaca özeti şöyledir: Putlara tapan kavmini uyarmak için gönderilen Nuh (a.s.), yıllarca bu görevini yerine getirmeye gayret etmiş fakat başarılı olamamıştır. Allah (c.c.) ona bir gemi yapmasını ve gemiye hayvanlardan birer çift ile ailesi ve kendisine inananları bindirerek tufan başlayınca yola çıkmasını emreder. 

Bu emri verirken 37. ayetteki "zalimler konusunda bana başvurma, çünkü onlar kesinlikle boğulacaklardır." emri, إِنَّهُ عَمَلٌ غَيْرُ صَالِحٍ   cümlesinin isabetli anlamını tespit etmekte bize yol gösterecektir. Geminin hareket etme zamanı geldiğinde ailesine dahil olan oğlu gemiye binmeyi ret eder ve suda boğulur. Bunun üzerine 45. ayette Nuh (a.s.) Allah'a şöyle nida eder: "Ey Rabbim, oğlum ailemin bir bireyi idi, senin vaadin de gerçektir ve sen kesinlikle hüküm verenlerin en yerinde hüküm verenisin."

Nuh (a.s.) ın bu nidasının cevabını 46. ayette görmekteyiz. Fakat ayet içindeki إِنَّهُ عَمَلٌ غَيْرُ صَالِحٍ cümlesinin çeviri ve yorumlarında farklılık görmekteyiz. Cümledeki إِنَّهُ kelimesi tefsirciler tarafından şu şekilde yorumlanmaktadır: Bir kısım tefsirci, kelimeyi Nuh (a.s.) ın oğluna raci ederek , onun gemiye binmeyi ve iman etmeyi ret etmekle kötü bir iş yaptığı şeklinde yorumlamakta, diğer bir kısım tefsirci ise kelimeyi Nuh (a.s.) ın sözüne raci ederek, senin bu isteğin uygun olmayan bir istektir şeklinde yorumlamaktadır. 

Biz, cümledeki إِنَّهُ kelimesini, Nuh (a.s.) oğluna raci ederek yorumlayanların daha isabetli olduğunu kanaatindeyiz şöyle ki: Nuh (a.s.) ın oğlu babasının bütün ısrarlarına rağmen gemiye binmeyi ret ederek, sığındığı dağın kendisini boğulmaktan kurtaracağını iddia etmiştir. Onun bu iddiası, aynı zamanda babasına iman etmediğini de göstermektedir. Bu noktada ayet içinde geçen "ehl" kelimesi önem kazanmaktadır.

Ehl; Kendilerini bir kan bağının, nesebin, inancın, dinin, evin, ülkenin, sanatın bir araya getirdiği kimseler ile ilgili olarak kullanılan bir kelimedir. Hud s. 40. ayeti içinde geçen ehleke (aileni) kelimesi, bir kan bağının nesebin bir araya getirdiği kimseler anlamında kullanılırken, 46. ayette ise inancın dinin bir araya getirdiği kimseler anlamında  kullanılmıştır. Nuh kıssasının anlatıldığı Enbiya s. 76. ve Saffat s. 76. ayetlerine baktığımızda ehl kelimesinin, kan bağı nesep anlamında değil, aynı inancı paylaşan insanlar ile ilgili kullanıldığını görebiliriz. 

Dolayısı ile Allah (c.c.) Nuh (a.s.) a hitaben إِنَّهُ لَيْسَ مِنْ أَهْلِكَ buyurmakla, oğlunun onunla aynı inancı paylaşmadığını beyan etmektedir. Bu cümle içindeki إِنَّهُ kelimesinin, Nuh'un oğlu anlamında kullanılmış olması, 46. ayet içinde ikinci kez geçen kelimenin yine Nuh'un oğlu anlamında kullanılmış olması şeklinde yapılan yorumları güçlendirmektedir. Dolayısı ile, Allah (c.c.) Nuh (a.s.) a hitaben إِنَّهُ عَمَلٌ غَيْرُ صَالِحٍbuyurmakla, onun oğlunun inkarcılığına işaret etmektedir. 

Gelelim tefsirlerde nakledilenNuh (a.s.) ın oğlunun zina mahsulü olduğu şeklindeki yorumlara:

Tetkik etme imkanı bulduğumuz meallerde, Süleymaniye Vakfı tarafından yapılan mealde bu doğrultuda bir çeviri yapıldığını yukarıda belirtmiş, Vakıf tarafından yapılan meali yukarıda 3. sıradaki meal örneği olarak vermiştik. Vakıf tarafından verilen dipnotta ise bu görüşün Taberiye ait olduğu belirtilerek Tahrim s. 10. ayete atıf yapılmaktadır. Taberi tefsirinin Tahrim s. ile ilgili olarak yapılan, Türkçeye Hisar yayınları tarafından yapılan çevirisinin 8. cilt 360. sayfasında ise şunlar yer almaktadır:

"Abdullah b. Abbas'a göre kocalarına ihanet ettikleri beyan edilen Hz Nuh ve Hz Lut'un ihanetleri dini meselelerdendir. Başka hususta değildir. Zira hiçbir peygamberin hanımı ahlaksızlığa düşmemiştir. Burada Hz Nuh'un karısının ihaneti onun kafir olması ve Nuh'u delilikle suçlamasıdır. Lut'un karısının ihaneti Lut'un gizlediği misafirler, Lutilik yapan ahlaksızlara bildirmesidir.

Görüldüğü üzere Taberi tefsirinin Türkçeye yapılan çevirisinde Vakfın iddia ettiği gibi bir görüş bulunmamaktadır. Şayet Vakıf bu görüşünü Tahrim s. 10. ayete dayandırarak kendi indi görüşleri olarak ortaya koymuş olsa dahi, ilgili ayette Nuh'un karısının zinaya saptığına dair herhangi bir delil yine bulunmamaktadır. Ayrıca Taberi'nin Hud suresi tefsirinde Nuh kıssası ile ilgili ayetlerde bu konuda herhangi bir görüş bulunmamaktadır. Vakfı böyle bir anlam vermeye yönelten noktanın ayet içinde geçen "ehl" kelimesinin sadece kan bağı anlamı dikkate alınmış olması olduğunu düşünmekteyiz. Vakıf şayet Kur'an bütünlüğünü dikkate almış olsaydı Enbiya ve Saffat surelerinde geçen "ehl" kelimesinin, inanç bağı anlamında kullanılmış olduğunu görerek, bu yönde yapılan bir mealin isabetsiz olacağı kanaatine varabilecekti.

Not: Yazımızda Taberi tefsirinin Türkçe tercümesinde vakıf tarafından iddia edilen görüşün olmadığı yönünde bir ifademiz olmuştu. Taberi tefsirinin Arapçasında Hud s. 46. ayeti ile ilgili tefsirde, böyle bir görüş ifade edilmiş olmakla birlikte, bu görüş Taberi'ye ait değil, başka kişilerin ortaya attığı bir görüş olarak tefsirde yazmaktadır. Taberi'nin kendisi bu görüşte olmadığı gibi, bu görüşün yanlış olduğunu savunmaktadır. Vakıf dipnotunda "Taberi tefsirinde bunun zina mahsulü olduğu yazılı" şeklinde bir ifad,e sanki bu görüşü Taberi savunuyormuş gibi bir durum oluşturmaktadır. Vakfın bu dipnotu, "Taberi tefsirinde bu yönde görüşler yazmaktadır" şeklinde değiştirmesi daha gerçekçi olacaktır.

                                     EN DOĞRUSUNU ALLAH (C.C.) BİLİR. 

2 Eylül 2013 Pazartesi

Nisa s. 26. Ayeti ve Zina Suçunun Tevrat'taki Cezası

Rabbimiz nisa s. 26. ayetinde şu şekilde bir beyanda bulunmaktadır.

يُرِيدُ اللّهُ لِيُبَيِّنَ لَكُمْ وَيَهْدِيَكُمْ سُنَنَ الَّذِينَ مِن قَبْلِكُمْ وَيَتُوبَ عَلَيْكُمْ وَاللّهُ عَلِيمٌ حَكِيمٌ                
Allah size açıklamak ve sizden öncekilerin yollarını göstermek ve tevbenizi kabul etmek ister. Allah Bilen'dir, Hakim'dir.

Bu ayeti anlamak için 26. ayetten önce başlayan 22-23-24-25. ayetlerdeki hükümleri okumak gerekmektedir.   

 -----4.022 Babalarınızın evlendikleri kadınlarla evlenmeyin, geçmişte olanlar artık geçmiştir çünkü bu bir fuhuş ve igrenç bir şeydi, ne kötü yoldu!
-----4.023 Sizlere, analarınız, kızlarınız, kızkardeşleriniz, halalarınız, teyzeleriniz, kardeşlerinizin kızları, kızkardeşlerinizin kızları, sizi emziren süt anneleriniz, süt kardeşleriniz, karılarınızın anneleri, kendileriyle gerdeğe girdiğiniz kadınlarınızin yanınızda kalan üvey kızlarınız ki onlarla gerdeğe girmemişseniz size bir engel yoktur, öz oğullarınızın eşleri ve iki kız kardeşi bir arada almak suretiyle evlenmek, -geçmişte olanlar artık geçmiştir- size haram kılındı. Doğrusu Allah bağışlar ve merhamet eder.
-----4.024 Evli kadınlarla evlenmeniz de haram kılındı. Maliki bulunduğunuz cariyeler müstesna, bunlar, Allah'ın üzerinize farz kıldığı hükümlerdir. Bunlardan başkasını, zinadan kaçınıp, iffetli olarak, mallarınızla istemeniz size helal kılındı. Onlardan faydalandığınıza mukabil, kararlaştırılmış olan mehirlerini verin; kararlaştırılandan başka, karşılıklı hoşnud olduğunuz hususda size bir sorumluluk yoktur. Allah Bilen'dir, Hakim'dir.   
-----4.025Sizden, hür mümin kadınlarla evlenmeye güç yetiremiyen kimse, ellerinizdeki mümin cariyelerinizden alsın. Allah sizin imanınızı çok iyi bilir. Birbirinizdensiniz, aynı soydansınız. Onlarla, zinadan kaçınmaları, iffetli olmaları ve gizli dost tutmamış olmaları halinde, velilerinin izniyle evlenin ve örfe uygun bir şekilde mehirlerini verin.EVLENDİKLERİNDE ZİNA EDECEK OLURLARSA ONLARA HÜR KADINLARA EDİLEN AZABIN YARISI EDİLİR.  Cariye ile evlenmedeki bu izin içinizden, günaha girme korkusu olanlaradır. Sabretmeniz sizin için daha hayırlıdır. Allah bağışlar ve merhamet eder.

Bu 4 ayetteki hükümler sıralandıktan sonra rabbimiz 26. ayette "Allah size açıklamak ve sizden öncekilerin yollarını göstermek ve tevbenizi kabul etmek ister. Allah Bilen'dir, Hakim'dir. " buyurarak BU HÜKÜMLERİN BİZDEN ÖNCEKİLEREDE UYGULANAN HÜKÜMLER OLDUĞUNU BEYAN ETMEKTEDİR.

25. ayete dikkat edecek olursak ayet içindeki " EVLENDİKLERİNDE ZİNA EDECEK OLURLARSA ONLARA HÜR KADINLARA EDİLEN AZABIN YARISI EDİLİR." hükmünün, bizden öncekilere uygulanan hükümler arasında olduğu görülmektedir. Bu ayetteki yarım azabın tam olanı nur s. 2. ayetinde "Zina eden kadın ve erkeğin her birine yüzer değnek vurun. Allah'a ve ahiret gününe inanıyorsanız, Allah'ın dini konusunda o ikisine acımayın. Onların ceza görmesine, inananlardan bir topluluk da şahit olsun." şeklinde bizlere bildirilmektedir. Bu ayet'teki ceza hükmü zina edenler için evli ve bekar ayrımı yapılmadan uygulanması bir bir hükümdür olup bu konu ile ilgili olan "Recm kavramı ve zina fiilinin kur'an ve tevrattaki cezası" başlıklı yazımıza bakılabilir.    

Zina cezasının evli bekar ayrımı yapılmadan 100 değnek olduğunu kabul edenler maalesef recm cezasının tevrat'ta olan bir ceza olduğu kur'anın nazil olması ile bu cezanın nesholunduğu iddiasını dile getirmektedirler.   

Nisa s. 26 . ayeti bu düşüncenin yanlış bir düşünce olduğu yolundaki düşüncemize delil olarak getirdiğimiz bir ayettir şöyleki ; eğer nisa s. 25. ayet içindeki "EVLENDİKLERİNDE ZİNA EDECEK OLURLARSA ONLARA HÜR KADINLARA EDİLEN AZABIN YARISI EDİLİR" hükmü bizden öncekilerede uygulanan bir hüküm ise tevratta olduğu iddia edilen RECM cezasının yarısı nasıl ve ne şekilde uygulanmaktaydı? Çünkü bizden öncekilere uygulanan hükmüler bizden öncekilere indirilen kitabın içinde olması gerekir. Tevratta böyle bir ceza olmuş olsaydı ki, şimdi elimizde olan tevrat içinde olması bize bu cezanın Allah cc nin öngörmüş olduğu ceza olduğu anlamına gelmez çünkü bugün elimizde olan tevrat Allah cc nin elçileri vasıtası ile indirdiği şekli ile mevcut olmayıp tahrife uğramış bir kitaptır.   

Sonuç olarak, recm cezasını kabul etmeyenlerin bu cezanın tevratta olan bir ceza olduğu ve kur'an ile neshedildiği düşüncesi nisa s. 26. ayet çerçevesinde düşünülecek olursa doğru bir düşünce olmadığı görülmektedir. Çünkü bizden öncekilerden zina suçunu işleyen bir kimse eğer hür değilse onlara hür olanların yarısı kadar ceza veriliyorsa bu cezanın RECMEDİLMEK OLAMAYACAĞI ayan beyan ortadadır.   

                                  EN DOĞRUSUNU ALLAH CC BİLİR.
 


11 Temmuz 2011 Pazartesi

Recm Kavramı ve Zina Fiilinin Kur'an ve Tevrattaki Cezası

 İslam hukukunda zina fiilinin cezası evli ve bekar ayrımı yapılarak bekarlar için 100 değnek ,evliler için  recmetmek (taşlayarak öldürmek) şeklinde belirlenmiştir. Ancak kur'anda bu fiilin cezası için evli ve bekar ayrımı yapıldığını göremiyoruz. Nur suresi 2. ayetinde bu cezanın şekli bizlere şu şekilde bildirilmiştir.    " Zina eden kadın ve zina eden erkeğin her birine yüzer değnek (celde) vurun. Eğer Allah'a ve ahiret gününe iman ediyorsanız, onlara Allah'ın dini(ni uygulama) konusunda sizi bir acıma tutmasın; onlara uygulanan cezaya mü'minlerden bir grup da şahit bulunsun. "  Ayetten anlaşıldığı üzere evli veya bekar ayrımı yapılmadan cezanın  ne şekilde olacağını görmekteyiz. 

Ancak Medine de Muhammed sav in rivayetlerde gördüğümüz kadarı ile evli olanları recm ettirdiğine dair rivayetler mevcuttur. Müslümanları ta başından beri ikiye böldüğüne şahid olduğumuz zina cezasının evliler için recmetme şeklindeki kısmı yüzyıllardır ihtilaf konusu olmaktadır. Bugün İslam dünyasının çoğunluğunda hakim olan inancın karşılığını kur'anda bulamamıza rağmen ,kur'anın korunmuşluğuna gölge düşüren rivayetlerle desteklenmeye çalışıldığını maalesef görmekteyiz. Recm ayetinin aslında kur'anda olduğu ve muhammed sav in öldüğü sırada ölüm telaşı esnasında hz aişenin yatağının altında olan ayeti keçinin gelip yediği onun için kur'ana alınmadığı rivayet kitaplarında mevcuttur. Biz bu rivayetleri iftira olarak saymaktayız , üzerinde durup yazının hacmini büyültmemek için sadece hatırlatmakla yetineceğiz. 

Recm cezasını meşru gören düşüncelerin kaynaklarından biriside muhammed sav in bu cezayı uygulamış olmasıdır. Bu cezanın kur'anda olmamasına rağmen tevratta olduğu ve zina fiilini işleyenlerin yaudi olmaları hasebi ile onlara tevrattaki , zina fiilinin evliler için olan karşılığının recm etmek olduğu için bu cezayı uygulamış olduğu iddia edilmektedir. Tevratın muharref bir kitap olduğunun kur'an tarafındanda teyid edildiğini bildiğimize göre muhammed sav in bu cezayı uyguladığı rivayetlerini şüphe ile karşılamak gerekmektedir. Çünkü bugün müslümanlar üzerindeki hakim olan düşünce ,kur'anı rivayetler doğrultusunda anlamak şeklinde geliştiği için kur'ana ters olan bir rivayeti kur'ana yamamak için binbir ilim geliştirilmiştir. Ancak kur'anı rivayetler doğrultusunda değilde rivayetleri kur'an doğrultusunda anlamak şeklinde bir düşünce gelişmiş olsaydı bugün birçok tartışmanın yapılmasına gerek bile kalmazdı. Recm tartışmalarıda bunlardan birisidir

Biz bu makalemizde önce "recm" kavramının kur'anda nasıl kullanıldığını göreceğiz. Sonra kur'anda zina cezasının evliler içinde 100 değnek olduğunun delilerini vereceğiz. Sonrada bugün recm cezasının kur'anda olmadığını savunan, ancak bunun tevratta olduğunu söyleyenlerin bu söylemlerinin kur'anda karşılığının bulunup bulunmadığına bakacağız.Çünkü elimizdeki tek sağlam delil " KUR'AN"dır. Bize kur'an dışında gelenbir bilginin doğruluğunu veya yanlışlığını kur'andan sağlamasını yapmak sureti ile öğreneceğimize göre bu rivayetler de olabilir kur'andan önce inmiş incil veya tevratta olabilir. Tevratta olduğu söylenen bir hükmün doğru olup olmadığı kararını yine kur'andan öğrenmek mecburiyetindeyi

             KUR'ANDA  RECM  KAVRAMI

"Recm " kelimesi, lugatta taş atmak, taşlayarak kovalamak anlamlarına gelmektedir. Herhangi bir kişi bulunduğu toplumun genel geçer kurallarına aykırı davrandığı takdirde onu taşlayarak bulunduğu toplumdan hor ve hakir olarak atma eyleminin adı "recm etmek" olarak karşımıza çıkıyor. Muhammed sav in taife davet için gittiği zaman çocuklar tarafından taşlanarak kovulması örneği hepimizin hafızlarında  üzücü bir olay olarak kalmıştır. "Recm kelimesi çoğunlukla kur'anda da bu lügat karşılığı olarak kullanılmaktadır.

11.91 «Ey Şuayb! Söylediklerinin çoğunu anlamıyor ve doğrusu seni aramızda güçsüz görüyoruz. Eğer taraftarların olmasaydı seni taşlardık. Esasen bizim gözümüzde pek itibarın da yoktur» dediler.

18.20 «Çünkü onlar üzerinize çıkıp gelirlerse, sizi taşa tutarlar veya dinlerine geri çevirirler; bu durumda ebedi olarak kurtuluş bulamazsınız.»

18.22 Karanlığa taş atar gibi, «Mağara ehli üçtür, dördüncüleri köpekleridir» derler, yahut, «Beştir, altıncıları köpekleridir» derler, yahut «Yedidir, sekizincileri köpekleridir» derler. De ki: «Onların sayısını en iyi bilen Rabbim'dir. Onları pek az kimseden başkası bilmez.» Bunun için, onlar hakkında, bu kısaca anlatılanın dışında, kimseyle tartışma ve onlar hakkında kimseden bir şey sorma 
 

19.46 Babası: «Ey İbrahim! Sen benim tanrılarımdan yüz çevirmek mi istiyorsun? Bundan vazgeçmezsen mutlaka seni taşlarım; uzun bir süre benden uzaklaş git.» dedi.
26.116 «Ey Nuh! Eğer bu işe son vermezsen, şüphesiz taşlanacaklardan olacaksın» dediler.
 

44.20«Beni taşlamanızdan ötürü, benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz olan Allah'a sığındım.» 

36.18 «Doğrusu sizin yüzünüzden uğursuzluğa uğradık; vazgeçmezseniz and olsun ki sizi taşlayacağız ve bizden size can yakıcı bir azap dokunacaktır» dediler.   

 67.5 And olsun ki, yakın göğü kandillerle donattık, onları şeytanlar için taşlamalar yaptık ve şeytanlara çılgın alev azabını hazırladık.

3.36 Onu doğurduğunda, Allah onun ne doğurduğunu bilirken «Ya Rabbi! Kız doğurdum. Erkek, kız gibi değildir, ben ona Meryem adını verdim, ben onu da soyunu da, kovulmuş şeytandan Sana sığındırırım» dedi. 

15.17 Onları, kovulmuş her şeytandan koruduk

15.34 Allah şöyle buyurdu: Öyle ise oradan çık! Artık kovuldun! 

16.98Kuran okuyacağın zaman, kovulmuş şeytandan Allah'a sığın. 

38.77 Allah: «Çık oradan sen artık kovulmuş birisin.»

81.25 O, kovulmuş şeytanın sözü değildir. 

Yukarda meallerini verdiğimiz "recm" kelimesi geçen ayetlere baktığımız zaman , resuller ve şeytan  için kullanılan o topluluğun inançlarını reddeden birisini toplumdan kovma şeklindeki anlamın ta nuh as dan muhammed as a kadar kullanılan bir yöntem olduğunu görmekteyiz. Bazı meallerde "taşlayarak öldürürüz" şeklinde olmasına rağmen "öldürmek" kelimesi ayetin metninde olmayıp ilave yapılmıştır. Recm kelimesinin kur'anda ne şekilde kullanıldığını gördükten sonra kur'anda zina cezasının evli veya bekar ayrımı yapılmadan nasıl olduğuna geçebiliriz.  

ZİNA CEZASININ KUR'ANDAKİ HÜKMÜ  

"24.2 Zina eden kadın ve erkeğin her birine yüzer değnek vurun. Allah'a ve ahiret gününe inanıyorsanız, Allah'ın dini konusunda o ikisine acımayın. Onların ceza görmesine, inananlardan bir topluluk da şahit olsun."

Zina cezasının kur'anda belirtilen cezası 100 değnek olarak bildirilmektedir.Ancak bu cezanın bekarlar için olduğu evliler için sünnetten ceza getirilerek onunda recm etmek olarak belirlendiği iddia edilmektedir. Kur'andaki bu cezanın evli veya bekar ayrımına gitmeden aynı olması gerektiğini eski tefsirlerde bu ayrıma karşı çıkanların "harici" olmakla suçlanmasından anlamaktayız. Kur'ana rağmen hüküm getirenler maalesef kendilerinin ne olduğunu düşünmeden karşı düşünceyi "harici " olmakla suçlamaktadırlar.Recm cezası için getirilen en kuvvetli delil muhammed sav in bu cezay uyguladığına dair rivayetlerdir.

 Kur'anı rivayetler ışığında anlamaya ayarlı düşünceler kur'an ile rivayetler çeliştiği zaman rivayetleri atmak yerine maalesef kur'anı attıkları için rivayetlere sarılıp bu cezanın meşruluğunu savunmaya devam etmektedirler. Peki bu kur'an ayetine rağmen muhammed sav recm cezası uygulamış mıdır? bunu hakka suresi 44-47. ayetlerini hatırlayarak devam edelim.  "Eğer o (Muhammed), Bize karşı, ona bazı sözler katmış olsaydı, Biz onu kuvvetle yakalardık, sonra onun şah damarını koparırdık. Sizden kimse de buna mani olamazdı." Kur'an zina cezasının evliler için olan cezasını da 100 değnek olarak belirlemiştir. Bunun delillerini nur s. ayetlerinden bulmaktayız. 

Nur s. 2. ayetinde "O ikisinin ceza görmesine, inananlardan bir topluluk da şahit olsun." cümlesinde zina eden kadın ve erkeğe uygulanan değnek cezası ayetin metninde" AZABEHUMA" ( o ikisinin ceza görmesine) kelimesi 100 değneğin karşılığı olarak zikredilmektedir. devam eden ayetlerde ise eşlerine zina isnad eden erkeklerle ilgili olarak yapması gerekenler zikredilmektedir (6-7-8). Eşine zina isnad eden bir erkek kendinden başka şahidi yoksa 4 defa doğru söylediğine dair yemin edip beşincide eğer yalancı ise Allahın lanetinin üzerine olmasını isteyecektir. Kadının dört defa "kocam yalancıdır "şeklinde yemin etmesi ve beşincide kocası doğrulardan ise kendisinin Allah'ın gazabınını üstüne olmasını istemesidir.

8. ayette " VE YEDREUL ANHELAZABE"(azabı kadından kaldırır) cümlesinden anlaşılması gereken şudur,Kadın kocasının yalancı olduğunu söyleyince ceza üzerinden kalkar bu ceza 2. ayette bildirilen "AZABEHUMA" (ikisinin azabına) kelimesinden anladığımıza göre 100 değnek olarak belirlenen cezadır. 2. ayette "AZABEHUMA" kelimesi ile aynı olan " ANHELAZABE"(azabı kadından kaldırır)kelimesinden , eğer kadın zina ettiğini kabul ettiği takdirde ona uygulanacak olan ceza 2. ayette " AZAB" olarak geçen 100 değnek cezasıdır. Suçlamaya kabul etmediği için kadından 100 değnek cezası kalkmış olur. Şimdi burada sormak lazım 6. ayette " EZVACİHİM" kelimesinin anlamı " EŞLERİNE" olan ve haliyle evli olduklarını anladığımız kadın zina ettiğini kabul etseydi recm cezası ilemi cezalandırılacaktı? Tabiki hayır.  Evli olan kadın eğer kocasınınsuçlamasını kabul etseydi üzerinden kalkan " EL'AZAB " olarak bildirilen 100 değnek cezası ile azab görecekti. Şimdi biraz düşünelim kur'an evli kadın için böyle bir hükmü açık açık vermesine rağmen hala recm,recm diye bağıranlar kur'anın bu açık hükmünü arkaya atmış olmuyorlarmı?

Ayrıca nisa s. 25 ayetinde geçen  zina eden cariyeler için belirlenen "Evlendiklerinde zina edecek olurlarsa, onlara, hür kadınlara edilen azabın yarısı edilir. " şeklindeki emrin ayetin metninde " EL'AZAB"  şeklinde geçmesinden nur s. 2. ayetindeki " AZAB" kelimesi ile bağının kurularak onlara verilecek olan cezanın 50 değnek olduğu anlaşılır. Zina eden bir kadının cezası taşlayarak öldürme olsaydı bu cezanın yarısı ne şekilde uygulanması gerekirdi,recm cezasını savunanlar bunu acaba hiç düşündülermi?  

ZİNA CEZASININ TEVRATTAKİ GÜVENİLİRLİĞİ  


 Recm cezasının kur'anda olmadığını kabul eden ancak bu cezanın tevratta bulunduğu ve muhammed sav in bu cezayı kendilerine suçlarını itiraf eden yahudiler için uyguladığını iddia edenler ise bu düşünceleri ile bazı çelişkilere düşmektedirler. Bize gelen rivayetleri hem kabul etmemek hem "bu ceza tevratta vardır "diyerek bir şekilde tevratı tasdikleme yoluna gitmek  bize göre çelişki arzetmektedir.Kendisine kur'an indirilen bir resul kur'andaki onca "sana rabbinden vahyolunana uy" emrinin tersi bir uygulamaya kalmasını nasıl izah edebiliriz.  

Nur s.34. ayetinde rabbimiz bizlere "  And olsun ki, size apaçık ayetler, sizden önce geçenlerden misal ve sakınanlara öğüt indirdik."şeklinde buyurmasından önce ayetler, gelen zina fiilinin cezası ve iftira atmanın cezasını bildirmektedir. Buda bize göstermektedirki , özellikle zina fiilinin cezası geçmiş ümmetlerdede aynıdır.


 
Allah cc nisa s. 26. ayetinde bize şöyle buyurmaktadır. "Allah; size bilmediklerinizi açıkça bildirmek, sizden öncekilerin yollarını size göstermek ve tövbelerinizi kabul etmek ister. Allah Halim'dir, Hakim'dir"

 
Ayette geçen " sizden öncekilerin yollarını size göstermek " cümlesini anlamak için 23-24-25. ayetler ile birlikte okumak gerekmektedir. Ayetlerde geçen bizden öncekilerede emredilen hükümler içinde 25.ayette zina eden bir cariyenin cezasının evli kadının yarısı olması gerektiği hükmü vardır. 26. ayetteki bizden öncekilerin gösterilen yollarından yani onlara uygulanan hükümlerinden "zina edeni öldürün" şeklinde bir emir olmuş olsaydı cariyenin evli kadına göre yarısı olan zina cezasının uygulaması nasıl olması gerekirdi?  

Nisa s. 26 ayeti nur s. 34. ayeti ışığında bizler için uygulanan hükümlerin öncekileride kapsamasından anlaşılması gereken şudurki:  ALLAH TEVRATTA ZİNA EDENİ ÖLDÜRÜN ŞEKLİNDE BİR CEZA EMRETMEMİŞTİR. ŞAYET EMRETMİŞ OLSAYDI CARİYENİN YARI CEZASI NASIL UYGULANMASI GEREKİRDİ. 26. AYETTTEN ANLADIĞIMIZA GÖRE ALLAHIN  KIYAMETE KADAR GEÇERLİ OLAN HÜKÜMLERİ BÜTÜN KİTAPLARDA AYNIDIR. KUR'ANDA  , ÖLDÜRÜLME İLE UYGULANMAYAN ZİNA CEZASI KUR'ANDAN ÖNCEDE ÖLDÜRÜLME ŞEKLİNDE UYGULANMAMIŞTIR.NİSA S.  26  VE NUR S. 34.AYETTEKİ BİZDEN ÖNCEKİLERİN YOLLARINDA ALLAHIN ONLARADA UYGULADIĞI HÜKÜM BUDUR. RABBİMİZ MUHAMMED SAV DEN ÖNCEKİ RESULLEREDE GÖNDERDİĞİ KİTAPLARDA ZİNA FİİLİNİN CEZASI OLARAK 100 SOPA DAN DAHA AŞKA BİR CEZA ÖNGÖRMEMİŞTİR. BUNU AKSİNE BİR İFADE ALLAHA ATILAN BİR İFTİRADIR.

 
Ayrıca şura s. 13. ayetinde "
O,size dinde Nuh'a tavsiye ettiğini, sana vahyettiğimizi ve İbrahim, Musa ve İsa'ya tavsiye ettiğimizi de kanun kıldı. Şöyle ki: Dini doğru tütün ve onda ayrılığa düşmeyin. Bu davet ettiğin iş müşriklere ağır geldi. Allah, ona dilediklerini seçecek ve kendine yüz tutanları (yönelenleri) de ona hidayetle eriştirecektir."
 diye buyuran rabbimiz, eğer musa as a zina edenleri taşlayarak öldürün diye bir emir verseydi aynı emri muhammed as a da vermezmiydi? 

 
Karşımıza soru olarak tevrattaki bu cezayı ne yapacağız ? sorusuna verilecek cevap ise KUR'ANLA SAĞLAMASI YAPILIP DOĞRULUĞU KUR'AN TARAFINDAN ONAYLANMAYAN HER HÜKMÜ NE YAPACAKSAK ONADA ONU YAPACAĞIZ.
SONUÇ OLARAK KUR'ANIN BİR HÜKMÜ İLE KUR'AN DIŞI KAYNAKALARIN BİR HÜKMÜ ZITLIK ARZETTİĞİNCE ALMAMIZ GEREN HÜKÜM KUR'ANIN HÜKMÜDÜR. ALLAH CC BİZLERE KUR'ANDA BU DOĞRULTUDA BİR ÇOK EMİRLER VERMEKTEDİR. BU EMİRLERİN HİLAFINA KUR'AN TARAFINDAN ONAYLANMAYAN VE RESULULLAH SAV E  ATFEDİLEN BİR ÇOK RİVAYET ALLAH VE RESULE İFTİRADAN BAŞKA BİRŞEY DEĞİLDİR. TARİHTE ÖZELLİKLE RECM CEZASI ETRAFINDA OLUŞTURULAN KUR'ANA AYKIRI DİN ANLAYIŞINI SAVUNANLAR KARŞISINDAKİ İNSANLARI HARİCİ OLMAKLA SUÇLAMAKLA UĞRAŞANA KADAR KENDİLERİNİN BU DÜŞÜNCELERİNİN NE OLDUĞUNA BAKMALIDIRLAR. ALLAH CC KIYAMETTE HEPİMİZ HAKKINDA HÜKMÜNÜ VERECEKTİR. 

 
 ENDOĞRUSUNU ALLAH CC BİLİR.