Yazımıza başlık olarak seçmiş olduğumuz cümle alemlere rahmet ve hidayet olarak muhammed as a indirilen kitab'ın bakara s. 79. ayetinden alınmış olup siyak ve sibak içinde okuduğumuz zaman israiloğulları ile ilgili bir durumu anlatmaktadır. İsrailoğullları'nın yapmış olduğu zulümlerden biriside "kitabı elleri ile yazıp bu Allah katındandır" demeleri olduğunu kitab'tan öğrenmekteyiz. İsrailoğulları ile ilgili anlatımların sebebi ne olabilir? şeklinde bir soru aklımıza takıldığında bunun cevabını sadece o ırkın ne menem bir ırk olduğunun öğrenilmesi sadedinde olmadığı görülecektir. İsrailoğullarının geçmişte elçilerine ve kitab'larına karşı uygulamış oldukları muamele insan olmalarından kaynaklanan olumsuz yönlerinin bir tezahürü olup, bu durum bugün kendisine " ben müslümanım" diyenlerin bir çoğundada görülmektedir.
Kur'anı okurken genel olarak bize hitab ettiğini düşündüğümüz ayetlerin cennet ve oradaki nimetler olduğunu düşündüğümüz için israiloğulları ile ilgili anlatımlar bizleri hiç ilgilendirmemekte olduğunu sanırız, bugün yeni bir kitap ve yeni bir elçi gelseydi o kitabın ayetleri içinde kur'andaki " ey israiloğulları" diye başlayan ayetlerin yeri "ey müslümanlar" diye değişir içeriğinde herhangi bir değişiklik olmazdı nedenmi? maalesef israiloğullarının elçilerine ve kitablarına karşı uyguladıkları zulmün aynısı biz müslümanlar tarafından'da icra edilmektedir.
[002.079] Vay, Kitabı elleriyle yazıp, sonra da onu az bir değere satmak
için, «Bu Allah katındandır» diyenlere! Vay ellerinin yazdıklarına! Vay
kazandıklarına!
Bakara s. 79. ayetinin mealine göre israiloğulları elleri ile yazmış oldukları kitabı "bu Allah katındandır" diyerek ilahi bir şekle sokup insanları bu yolla kendilerine bağlamaktadırlar. Bu ayetin bu günkü versiyonu müslümanlar tarafından uygulanmakta olduğuna acı ile şahid olmaktayız.
Kur'an, kendisine "ben müslümanlardanım" diyenlerin tamamı tarafından kabul edilen bir kitab olmasına rağmen uygulama ve hayata geçirilme noktasında maalesef başka din kaynaklarının önüne geçirilmesi suretiyle geri planda bırakılmış bir kitap'tır.
Kur'anın haricinde hadis,fıkıh,tasavvuf vs gibi bir çok kitabın içindeki din ile ilgili hükümlerin doğruluğunu kur'an ile ölçmeye kalktığımızda ortaya çıkan feci durum ortadadır. Kur'anın ak dediğine kara veya kara dediğine ak diyen bir çok konu bu kitapların içinde olup bu muhteviyatın kur'ana uygun olduğu can siperane bir şekilde savunulmaya çalışılmaktadır.
Bir kısım müslümanların, "bu kitaplardakilerin doğruluğu kur'an ile ölçülmelidir" denildiği zaman bir kısım guruh elektrik çarpmışcasına irkilmekte ve "hangi kur'an" diye sormaktadır. Bu soruyu parça parça olmuş kur'an anlayışlarından cesaret alarak sorduklarınıda unutmadan bizde onlara "hangi sahihlik ölçüsü" diye sorarız.
Bilindiği üzere, "gayri metluv vahiy" teorisi ile kur'ana eşdeğer haline gelen hadislerin doğru olup olmadığı "cerh ve tadil" metodu ile, hadisin sened zincirinde adı geçen kişilerin güvenilir olup olmadığı üzerinden yapılmaktadır. Hadis zincirinde adı geçen kişiler bu metod ile cerh edilip güvenilirlilik onayı alındıktan sonra hadisin sahih olduğu kararına varılmakta veya kişiler günenilirlilik onayı alamazsa o hadisin sahih olmadığı kararına varılmaktadır. Bu metod'da hadisin metni önemli değildir eğer kişiler güvenilir ise hadis, şayet kur'anla uyuşmasa dahi sahihtir.
Kur'ana arz'etme düşüncesine karşı çıkan insanlar farklı kur'an anlayışlarını gündeme getirerek "hangi kur'an" sorusunu sormaları onların cerh ve tadil metodu ile ilgili çelişkilerini temize çıkarmaya yetmez.Bilindiği gibi cerh ve tadil metodu üzerinde'de hadis ehli tam bir düşünce birliği içinde değildir, hadisçilerin kendilerinin üretmiş olduğu kişileri cerh ve tadil etme metodları bu metodun vahiy ile belirlenmediğinin işareti olup önce "hangi kur'an" diye soracaklarına " hangi cerh ve tadil" diye sormaları gerekir . Buharinin güvenilir olarak hadis aldığı bir çok ravi başkaları tarafından güvenilmez olarak görülmüştür, veya buharinin güvenilir olarak görmediği şahıslar başkaları tarafından güvenilir görülmüştür.
Hadisçiler tarafından kişi merkezli güvenilirlik ölçüsü ile yazılan hadisler zamanla ayetleştirilmiş ve karşı çıkılması dahi yasaklanarak "biz ne dediysek onu kabul etmek zorundasınız" şeklinde bir dayatmayla bugüne kadar gelmiştir.
Hadis veya benzeri kitapları yazıp sonra bu kitaplara ilahi bir konum yükleyen müslümanlar bakara s 79. ayetinin muhatabı olmakla karşı karşıya gelmekten kurtulamazlar. Kur'an bugün metni tahrif edilmeden elimizde olmasına rağmen , "şu veya bu kitap olmazsa kur'anı anlayamazsınız" diyen zihniyet tarafından anlam tahrifine uğratılmaya çalışılmıştır.
Kur'an ayetleri, öne çıkan bu kitapların içinde yazılanlar ışığında anlaşılmaya çalışıldığı için ayetler o kitabın yazarı tarafından nasıl anlaşıldıysa herkesin o şekilde anlaması mecbur tutulmuş ve yanlış olup olamayacağı konusunda herhangi bir düşünce içine girilmesi dahi "haram" şeklinde bir yasaklama ile korunma yoluna gidilmiştir.
Eleştirilerimiz sadece geleneksel anlayış doğrultusunda dini anlama çabasında olup hadis ,fıkıh, tasavvuf vs kitapları öncelleyenler için değildir. Kur'anı öncellediğini iddia edip anlama metodunu kur'andan almadan yapılan çalışmalar sonucu kur'anın mesajını anlamak durumunda olmayıp kur'ana, ondan anlamak istediğini söyletme çabası içinde olanlar içinde geçerlidir. Bu kısımdaki insanlar kur'ana uymak mantığıyla değilde, kur'anı kendilerine uydurmak amaçlı çalışmalar ile kur'ana yaklaşıp ve o kitap'tan çıkardıklarını " işte Allah'ın muradı budur" şeklinde bir yaklaşımla sergiledikleri müddetçe "elleri ile kitap yazanlar" durumundan kurtulamazlar.
Kur'an harici yazılmış olan kitapların tamamı önce doğru bir kur'an anlayışına sahip olunduktan sonra kur'ana arz edilmeli yazılanların doğru olup olmadığı kur'ana göre sağlaması yapılmadan kabul veya red edilme yoluna gidilmelidir. Bu yolun dışındaki yollar bizleri her zaman başkalarının yorumuna muhtaç bırakarak dini anlama yoluna götürmesi içerdiği için bu yolun, elleri ile kitabı yazıp "bu Allah katındandır" diyen insanlar ile dolu olduğu hatırdan çıkarılmamalıdır.
"Doğru kur'an anlayışı" deyiminin içini ne şekilde dolduracağımızda bu konu ile birlikte gündeme gelmektedir. Malum olduğu üzere din adına konuşanların tamamı kur'an okumakta ama bir çok farklı düşünceye sahip olunmaktadır. Bu durumun izalesi için anlama metodunu bile kur'andan alıp kitabı o metod ile okunduğunda farklı bir çok düşüncenin orta bir yolda birleşeceği görülecek ve sahih bir kur'an anlayışı ortaya çıkarak eller ile yazılan ve Allah cc nin kitabının önüne geçirilen bir çok kitabın içindeki muhteviyat kur'an ölçeğinde sağlamaya tabi tutulacaktır.
EN DOĞRUSUNU ALLAH CC BİLİR.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder